Husilerin 5 bin çocuğun silah altına aldığı belgelendi

Yemenli insan hakları aktivistleri Husilerin darbenin başlangıcından bu yana çocukları silah altına aldığına dair rapor yayınladı.

Husiler tarafından savaşmak üzere silah altına alınan Yemenli çocuklar, Suudi Arabistan desteğiyle rehabilite ediliyor. (Twitter)
Husiler tarafından savaşmak üzere silah altına alınan Yemenli çocuklar, Suudi Arabistan desteğiyle rehabilite ediliyor. (Twitter)
TT

Husilerin 5 bin çocuğun silah altına aldığı belgelendi

Husiler tarafından savaşmak üzere silah altına alınan Yemenli çocuklar, Suudi Arabistan desteğiyle rehabilite ediliyor. (Twitter)
Husiler tarafından savaşmak üzere silah altına alınan Yemenli çocuklar, Suudi Arabistan desteğiyle rehabilite ediliyor. (Twitter)

Yemen’de İran destekli Husi milislerin kontrolü altındaki bölgelerde çocuklar silah altına alınmaya devam ediliyor. Yemenli 24 insan hakları örgütü, tüm tarafları çocuklara yönelik ihlalleri durdurmaya çağırdı. Yemen hükümeti uluslararası toplumu Husiler tarafından küçük yaştakilerin silah altına alınması eylemlerine göz yummanın sonuçları konusunda uyarıda bulundu. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani yaptığı açıklamada “Bir gün dünya koca bir terörist ordusuyla uyanacak” ifadelerini kullandı.
Yemenli insan hakları örgütlerinin çağrıları, her yıl 12 Şubat'a denk gelen Uluslararası Çocuk Askerlere Yönelik Sömürüyle Mücadele Günü münasebetiyle yaptıkları açıklamada geldi. Örgütler tarafından yapılan açıklamada, çocukların silah altına alınmasının durdurulması ve Yemen'deki çatışmanın taraflarının askeri operasyonlarına dahil edilmemesi vurgulandı.
Yemenli sivil toplum örgütleri açıklamasında, tüm tarafların sürekli olarak çocukları silah altına almak ve askeri operasyonlarına dahil etmek için çalıştığına değinerek, bunların en başında çocukları kamplarına çekmek büyük bir hızla çabalayan Husilerin olduğunu aktardı.
Yemenli insan hakları örgütleri, Husi milisleri özellikle okul, cami, medya ve yazlık merkezler aracılığıyla çocukları silah altına almak için elindeki tüm imkanları kullanmakla suçladı.
Açıklamaya göre Yemenli insan hakları örgütleri, saha araştırmacılarının özellikle ilkokul ve ortaokuldaki devlet okullarına yaptıkları ziyaretlerde Husi yetkililerinin video kayıtlarına ulaştı. Husi medyasına ait görüntülerde, çocukların silah altına alındığına ilişkin kayda ulaşıldı.
Yemenli sivil toplum kuruluşları, 2015 yılından bu yana, Aralık 2022’ye kadar Husi milislerce 5 bin 588 çocuğun silah altına alındığını belgeledi. 5 bin 467 çocuğun silah altına alındığı belirtilen açıklamada, 93 çocuğun meşru hükümetin bulunduğu bölgelerde, 29 çocuğun ise meşru hükümetin kontrolü altında olmayan yerlerde çatışmalara sürüklendiği bilgisi paylaşıldı.
Yemenli insan hakları aktivistleri konuyla ilgili yaptıkları açıklamada çocukların yeniden entegrasyonu, rehabilitasyonu ve serbest bırakılması için programlar oluşturulması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, 2427 (2018)  sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve Paris ilkelerinde belirtildiği üzere sağlık hizmetleri, psikososyal destek ve eğitime erişim sağlanması gerektiği kaydedildi.
Bu bağlamda Yemen'deki sivil toplum örgütleri, çatışmanın tüm taraflarını çocukları silah altına almayı derhal durdurmaya, çocukları askeri operasyonlara dahil etmemeye ve savaştan kurtarmaya çağırdı. Örgütlerin ve aktivistlerin, çocukların silah altına alma eylemlerine katılımını engelleme çalışmalarının yanı sıra çocukların Yemen'deki silahlı çatışmalarda kullanılmasının tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik baskıların devam ettiğini vurgulanan açıklamada çocukları silah altına alan faillerin adalete teslim edilmesi gerektiği bildirildi.
Yemenli insan hakları örgütlerinin ortak bildirisinde Birleşmiş Milletler (BM), BM Genel Sekreteri'nin Yemen Özel Temsilcisi, Yemen'deki insan hakları dosyasıyla ilgilenen uluslararası toplum ve çocukların korunması ve bakımıyla ilgili uluslararası kuruluşlara çağrıda bulunulurken, tüm taraflara çocukları silah altına alarak kullanmamaları ve mağdurların topluma yeniden kazandırılması için baskı yapması gerektiği kaydedildi.
Bu bağlamda Yemen Enformasyon Bakanı İryani, İran'a bağlı terörist Husi milislerinin lideri Muhammed Ali el Husi’nin Zimar Valiliği'ndeki çocuk toplama kamplarından birine yaptığı ziyaretin ‘dünyanın vicdanını uyandırmaya yeterli’ olduğunu belirterek milislerin çocukları silah altına alma suçlarına göz yumduğunu aktardı.
Yemenli Bakan, İran destekli Husi milislerin çocukların aklını çelerek aşırılık yanlısı terörist fikirlerle zihinlerini tuzağa düşürdüğünü ifade ederek  kardeş ve dost ülkelerin ateşkesin yeniden sağlanması çağrılarına rağmen İran’dan ölüm, kin ve nefret fikirleri ithal edildiğini vurguladı.
Husi milislerin uzun vadede çocukları silah altına almaya devam etmesinin feci etkileri konusunda uyarıda bulunan İryani, İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilerek finanse edilen Husi milislerini on binlerce çocuğu silah altına alarak mezhep kamplarına götürmesinin arsından tüm dünyanın bir gün terörist ordusuna dönüşeceğini belirtti. Bakan, bu durumunun bölgesel ve uluslararası barış ve güvenlik için oluşturacağı büyük tehlikelere işaret etti.
Açıklamasında, BM Yemen Özel Temsilcisi ile insan hakları ve çocuk kuruluşlarına  suç olarak nitelendirdiği olayla ilgili hukuki sürecin yerine getirilmesi çağrısında bulunan İryani, Husi milislerden çocukları silah altına alanların yaptırım listesine dahil edilmesi gerektiğini vurguladı.
Yemen hükümetinin raporlarında Husi milisler darbenin başlangıcından bu yana 40 bini aşkın çocuğu silah altına almakla suçlanırken uluslararası raporlar da son sekiz yılda cephelere sürülen yüzlerce çocuğun öldürüldüğünü belgeledi.
Washington DC Arap Merkezi en son raporunda, darbeci Husilerin ateşkes ve geçtiğimiz nisan ayında BM’ye söz vermesine rağmen çocukları silah altına almaya devam ettiğine işaret edilerek bu uygulamaların önümüzdeki yıllarda tüm Yemen toplumunu etkileyeceği konusunda uyarıda bulunuldu.



Suriye’nin kıyı illerinde eski rejimin kalıntılarının isyanı ve Rusya ile İran'ın rolü

Lazkiye'deki çatışmalara katılan Suriye güçlerine ait bir aracın gittiği yönde yükselen dumanlar (Reuters)
Lazkiye'deki çatışmalara katılan Suriye güçlerine ait bir aracın gittiği yönde yükselen dumanlar (Reuters)
TT

Suriye’nin kıyı illerinde eski rejimin kalıntılarının isyanı ve Rusya ile İran'ın rolü

Lazkiye'deki çatışmalara katılan Suriye güçlerine ait bir aracın gittiği yönde yükselen dumanlar (Reuters)
Lazkiye'deki çatışmalara katılan Suriye güçlerine ait bir aracın gittiği yönde yükselen dumanlar (Reuters)

Suriye, 6 Mart Perşembe gecesinden bu yana hızla gelişen olaylar, eşi benzeri görülmemiş zorluklar ve tehlikeler yaşıyor. Suriye'nin batısındaki kıyı bölgelerinde yer alan bazı güvenlik merkezleri, eski rejimin silahlı kalıntıları tarafından güvenlik devriyelerini hedef alan çeşitli organize saldırılara uğradı ve kurulan pusulara düştü. Tüm bunların sonucunda onlarca güvenlik memuru ve askeri personel hayatını kaybetti.

Suriye’nin kıyı illerinden Lazkiye, Tartus, Ceble ve Baniyas’a büyük askeri takviyeler yapmasının ardından olaylar şiddetli çatışmalara dönüştü. Çatışmalar, her iki taraftan binlerce kişinin ölümüne ve aralarında Beşşar Esed rejimine bağlı kişiler ve yakınlarının da bulunduğu çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine neden oldu.

Akdeniz boyunca uzanan 180 kilometrelik sahil şeridi, Suriye'nin en önemli coğrafi ve stratejik bölgelerinden biri olmasının yanı sıra Suriye rejiminin devrik lideri Beşşar Esed'in de mensubu olduğu Alevilerin de kalesi olarak görülüyor. Aleviler, Suriye devriminin 2011 yılı başlarındaki başlangıcından bu yana çok sayıda gencini milislere katarak devrimin bastırılmasını destekledi. Bu da Alevilerin yoğun yaşadığı kıyı şeridinin 14 yıllık savaş boyunca Suriye'nin çoğu şehrini etkileyen çatışma, yıkım ve şiddetten uzak kalmasını sağladı.

Olaylar nasıl başladı?

Olaylar Lazkiye kırsalındaki Ceble’ye bağlı Beyt Ana köyü, kimliği belirsiz silahlı kişilerin Yeni Suriye Genel Güvenlik İdaresi’nden devriye güçlerinin suç işledikleri gerekçesiyle bazı kişileri tutuklamasını engellemesi ve güvenlik görevlilerine ateş açarak birini öldürmesiyle başladı.

Devrik rejimin ‘Kaplan’ lakaplı 25’inci Tümen Komutanı Süheyl el-Hasan'ın doğum yeri olan Beyt Ana köyü, bu sebeple özel bir öneme sahip. Devrik Esed rejimi güçlerinin en önde gelen komutanlarından biri olan Süheyl el-Hasan, insan hakları örgütleri tarafından başta Şam kırsalı ve Humus'a bağlı Doğu Guta’daki olmak üzere Suriyelilere yönelik çeşitli katliamları gerçekleştirmekle suçlanıyor.

Bir güvenlik görevlisi köyün girişinde kimliği belirsiz saldırganlar tarafından vurularak öldürüldü. Güvenlik güçleri durumu kontrol altına almak için zırhlı araçlar ve helikopterler eşliğinde bölgeye askeri takviye gönderdi. Rejimin kalıntıları olduğuna inanılan diğer gruplar kısa süre içinde, en önemlisi Lazkiye'deki donanma komutanlığı karargâhı olmak üzere onlarca güvenlik merkezine ve askeri noktaya sistematik ve koordineli saldırılar başlattı. Eş zamanlı olarak kıyı illeri Tartus ve Baniyas'taki bazı tıbbi merkezler ise ya ele geçirildi ya da kuşatıldı.

Sahadaki durum kötüleştikçe ve rejimin kalıntıları ile güvenlik güçleri arasındaki gerilim ve çatışmalar arttıkça, güvelik görevlileri ve askeri personele yönelik Lazkiye yakınlarındaki Ceble bölgesi kırsalındaki ana yollarda aynı anda çeşitli saldırlar düzenlendi, pusular kuruldu. Saldırılar sonucunda güvenlik güçlerinden 13 kişi öldü, çok sayıda güvenlik gücü yaralandı. Çok sayıda askeri araç yakıldı ve hasar gördü.

Bölgede gerilimin tırmanması üzerine Suriye Savunma Bakanlığı İdlib, Halep, Hama ve Humus'taki tüm askeri birliklere ve kışlalara tam alarm durumuna geçilmesi talimatı verirken Suriye’nin kıyı illerindeki çatışma bölgelerine askeri takviyeler gönderdi. Bu takviye güçlerden bazıları rejimin kalıntıları tarafından kurulan pusulara düştü. Yeni Suriye ordu güçleri saflarında insani ve maddi kayıplara neden oldu. Savunma Bakanlığı, rejimin kalıntılarının peşine düşmek ve yeni Suriye Ordu güçlerinin hedeflerine ilerlemesini kolaylaştırmak için Şahin Taburları tarafından geliştirilen, kullanılan ve yönetilen kamikaze insansız hava araçlarını (İHA) da bölgeye gönderdi.

Halkın öfkesi ve seferberliği

Kıyı illerinde rejimin kalıntıları ile hükümet güçleri arasındaki gerilim tırmanırken ve hükümet güçlerinin ölen onlarca üyesinin cenazeleri memleketlerine gönderilirken, Suriye hükümetine ve yeni Suriye ordusuna destek verenler, ‘silahlanma ve rejimin kalıntılarıyla çatışmalarında hükümet güçlerini destekleme’ çağrısında bulundular.

Suriye'nin birçok ilinde Suriye ordusu yanlısı mitingler düzenlenirken, Lazkiye, Tartus ve Ceble'de Aleviler tarafından, rejimin kalıntılarının hükümet güçlerine karşı saldırılarını destekleyen kitlesel gösteriler gerçekleştirildi. Mezhebi sloganların atıldığı, Suriye devletine karşı silahlanma çağrısının yapıldığı ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara yönetiminin reddedildiği gösterilere provokasyonlar eşlik etti. Bu durum, güvenlik makamlarının bölgede sokağa çıkma yasağı ilan etmesine neden oldu.

frgt
Lazkiye'de öldürülen Şanda Kişo'nun Kamışlı’daki cenaze törenine katılan ve yas tutan yakınları (Reuters)

Rejimin kalıntıları, perşembe akşamı Lazkiye ve Tartus'ta güvenlik güçlerinin konuşlandığı kontrol noktalarına saldırmaya devam etti. Tartus'taki saldırılarda güvenlik güçlerinden bazıları hayatını kaybetti. Cuma günü şiddetlenen çatışmalar Suriye hükümetinin Lazkiye, Tartus, Baniyas ve Ceble şehirlerinde kontrolü tamamen ele geçirmesiyle sona erdi. Çatışmalar şehirlerin çevre köylerine de yayıldı.

Kayıtlar ve videolar

Cuma sabahı Lazkiye kırsalındaki el-Muhtariye ve el-Kardaha köyü çevresinde hükümet güçleri ile rejimin kalıntıları arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda her iki taraftan yaklaşık 230 kişi öldü. Öte yandan rejimin kalıntılarının destekçileri, sosyal medya sitelerinde öldürülen sivillerin videolarını paylaşarak, bunların ‘hükümet güçleri tarafından gerçekleştirilen saha infazları’ olduğunu öne sürdüler. Ancak birlik yanlıları, haberleri yalanlayarak, videolardaki sivillerin Suriye devletine karşı isyan hareketinde milis gruplarına katılmayı reddettikleri için çatışmaların baş sorumlularından biri olan eski rejim şebbihası Mikdad Fatiha'nın milisleri tarafından öldürüldüklerini söylediler.

“Suriye'nin birçok ilinde Suriye ordusu yanlısı mitingler düzenlenirken, Lazkiye, Tartus ve Ceble'de Aleviler tarafından, rejim kalıntılarının hükümet güçlerine karşı saldırılarını destekleyen kitlesel gösteriler gerçekleştirildi.

Ceble, Lazkiye ve Tartus illerini rejimin kalıntılardan temizleme operasyonu sırasında, hükümete bağlı güvenlik güçlerinden olduklarını söyleyen kimliği belirsiz kişiler, bazı mülkleri yağmaladı, bazılarına da zarar verdi.

Lazkiye Emniyet Müdürlüğü, faillerin peşine düşerek yağmalanan eşyalara el koydu ve sahiplerinin tespit edip teslim almaları için sosyal medyadan duyuru yaptı.

Lazkiye Emniyet Müdürü Yarbay Mustafa Kuneyfati yaptığı açıklamada, “İster rejimin kalıntıları ister hırsızlar ve güvenliği bozanlar olsun, saldırılara karıştığı kanıtlanan herkesten hesap soracağız ve onlara karşı tüm yasal önlemleri alacağız” ifadelerini kullandı.

Rus askerlerinin konuşlandığı Hımeymim Hava Üssü'ne sığındılar

Rejimin kalıntılar ile hükümet güçleri arasındaki çatışmaların şiddetlenmesi üzerine çok sayıda sivil Lazkiye kırsalındaki Rus askerlerinin konuşlandığı Hımeymim Hava Üssü'ne sığındı. Ceble Bölge Yönetimi ve Emniyet Müdürlüğünden yetkililerinin de aralarında bulunduğu Suriye hükümetinden bir heyet, sivillere güvence vermek, onları köylerine geri götürmek ve herhangi bir zarar görmelerini engellemek amacıyla Hımeymim Hava Üssü'nde onları ziyaret etti.

“Kaynaklar, yaklaşık 4 bin kişinin rejimin kalıntılarıyla birlikte isyana katılmak üzere donatıldığını ve mali ve askeri olarak desteklendiklerini tahmin ediyor.

Öte yandan bazı sosyal medya kullanıcıları, özellikle Hımeymim Hava Üssü'nde eski rejimde görev yapmış güvenlik görevlileri ve askeri personelin bulunması nedeniyle, Rus subayların gelişmelere dahil olmuş olabileceğini öne sürdüler. Rus askerlerinin konuşlandığı Hımeymim Hava Üssü ile bağlantılı eski Suriyeli subayların olaylardaki rolüne işaret eden ses kayıtlarını yayınladılar.

Rejimin kalıntılarının arkasında kim var?

Suriye hükümeti, rejimin devrik lideri Beşşar Esed'in kardeşi Mahir Esed’in komutasındaki 4. Tümen’in komutanlarından Tuğgeneral Giyas Delle, rejimin kalıntılarına yönelik operasyonlar sırasında tutuklanan Hava Kuvvetleri İstihbarat Birimi Başkanı Tümgeneral İbrahim Huveyce, Yasir el-Heccal, Muhammed Mahrez ve Mikdad Fatiha gibi rejimle ilişkili isimlerin ortaya çıktığını ve devlet karşıtı silahlı eylemlere liderlik ettiklerini doğruladı.

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı habere göre Suriye hükümetine göre bu isimler, ülkenin batısındaki kıyı bölgelerinden başlayarak ‘Suriye'nin kurtuluşu için’ Askeri Konsey kurduklarını ilan ettiler ve yerel tarafların yanı sıra İran gibi dış taraflardan da mali ve lojistik destek aldılar.

Ülkede 14 yıl süren savaş boyunca İran ve Hizbullah ile olan ilişkileriyle tanınan Delle, 4. Tümen'de Hizbullah ile tam bir entegrasyon içinde Şam kırsalında birçok askeri operasyon gerçekleştiren ‘Giyas Gücü’ adlı bir askeri güce komuta etti.

678ı
Lazkiye’de güvenlik güçlerine yönelik saldırıların ardından Halep'te Suriye hükümetine destek gösterisi düzenleyen Suriyeliler (Reuters)

Öte yandan Al Majalla’ya konuşan kaynaklar, bölgede yaşananların mevcut Suriye hükümetinin kafasını karıştırmak ve durumu istikrara kavuşturması için zamanı değerlendirmesini engellemek amacıyla yapıldığını söylediler. Kaynaklar, Suriye kıyılarındaki bu isyanın, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından yönetilen ülkenin kuzeydoğusunda ve güneyinde Dürziler ile Suriye devleti arasındaki idari ve siyasi anlaşmazlık gibi Suriye’nin diğer bölgelerine de yayılacağı beklentisiyle dikkatlice hazırlandığını ve planlandığını belirttiler.

Aynı kaynaklar, yaklaşık 4 bin kişinin rejimin kalıntılarıyla birlikte isyana katılmak üzere donatıldığını ve mali ve askeri olarak desteklendiklerini tahmin ediyor.

Suriye'nin 4 bölgesinde eş zamanlı olarak isyan hareketi başladı

Al Majalla’nın kaynaklardan edindiği saha verilerine göre eski rejimin kalıntıları geçtiğimiz perşembe günü saat 17.00 sularında Lazkiye, Ceble, Baniyas, Tartus, Kardaha ve Daliye'deki hastaneler ve güvenlik merkezleri de dahil olmak üzere devlet kurumlarına karşı düzenledikleri saldırılar sırasında Tişrin Barajı çevresi ve Rakka kırsalına askeri takviyelerin gelmesiyle bu bölgelerde askeri bir hareketlilik yaşandı.

Üst düzey bir yetkiliye göre bu gelişmelere Halep’in Eşrefiye mahallesinde SDG’ye ait noktaların Türk İHA’larıyla hedef alınması eşlik etti. Veriler, burada da Suriye'nin kıyı bölgelerindeki duruma benzer bir hazırlığın olduğuna ve Suriye devletine karşı isyanın patlak verebileceğine işaret etti. Suriye hükümetine bağlı güçler ile Lübnan merkezli Hizbullah milisleri arasında Humus'un batısındaki Suriye-Lübnan sınırının Kuseyr tarafında da şiddetli çatışmalar yaşandı.

“Suriye'nin güneyindeki kaynaklar, Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri'ye yakın bir ismin geçtiğimiz şubat ayında ABD'li yetkililerle görüştüğünü ve bu görüşmede mevcut Suriye hükümetine karşı silahlı bir isyan başlatma planını sunduğunu söylediler.

Bu arada Irak destekli milislerin Suriye sınırı yakınlarında görülmesinin ardından Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), ABD'nin Suriye-Irak-Ürdün sınırındaki et-Tanf bölgesinde bulunan üssünden Suriye-Irak sınırına ağır silahlı askeri güçler konuşlandırdı. Bu hamle, Suriye sınırını aşarak Suriye'nin doğusundaki Deyrizor bölgelerine doğru ilerleme ihtimalinin bir işareti olarak görüldü.

Üst düzey yetkili, isyanın ve Suriye'nin kıyı bölgelerindeki rejim kalıntıları tarafından gerçekleştirilen saldırıların, Suriye'nin yarısından fazlasını kontrol etmek ve Lazkiye, Tartus, Deyrizor, Halep, Humus ve muhtemelen Suriye'nin güneyi, özellikle de Suveyda'yı kapsayacak bir kaos durumu yaratmak amacıyla iç ve dış aktörlerle birlikte planlandığını ve koordine edildiğini söyledi.

İsyandan önce gelen tehlikeli sinyaller

Siyasetten ve medyadan birçok kaynak, kıyı illerinde Suriye devletine karşı olan yerel milisler tarafından silahlı gruplar kurulduğunu doğruladılar. Sosyal medya üzerinden paylaşılan çok sayıdaki videoda yer alan ve Suriye devletine düşman gruplar oluşturma ve Suriye'nin batısındaki Alevi nüfusun yoğun olduğu bölgelerde devlete bağlı güvenlik güçlerine saldırılar düzenlemekten bahseden Mikdad Fatiha’nın açıklamaları da bunu teyit etti. Bu açıklamaların akabinde, İran'a yakınlığıyla bilinen eski rejimin generallerinden Giyas Delle liderliğinde ‘Suriye'nin Kurtuluşu için’ Askeri Konsey'in kurulduğu duyuruldu.

Bu gelişmeler, Suriye hükümetinin Şam kırsalındaki Ceramana’yı kontrol altına almaya çalışması, ancak bölgedeki Dürzi grupların buna karşı çıkması nedeniyle bazı şiddet olaylarının yaşandığı bir dönemde meydana geldi. Ceramana’da çok sayıda güvenlik görevlisinin ölümüyle sonuçlanan şiddetli çatışmalar yaşanırken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye'nin başkenti Şam yakınlarındaki Ceramana bölgesi de dahil olmak üzere Suriye'nin güneyindeki Dürzileri korumak istediği yönünde bir açıklamada bulundu.

Suriye'nin güneyindeki kaynaklar, ülkedeki Dürzilerin merkezi olarak kabul edilen Suveyda'da Dürzilerin ruhani lideri Hikmet el-Hicri'nin yakınlarından birinin geçtiğimiz şubat ayında ABD'li yetkililerle görüştüğünü ve bu görüşme sırasında SDG ve Suriye’nin kıyı bölgelerindeki Alevi grupların katılımı ve İsrail'in desteğiyle mevcut Suriye hükümetine karşı silahlı bir isyan başlatma planı sunduğunu, ancak görüşmedeki diğer ayrıntıları bilmediklerini söylediler.

Şeyh Hicri, kıyı illerindeki çatışmalar sırasında bir açıklama yayınlayarak bölgedeki askeri operasyonların durdurulması çağrısında bulundu. ‘Sistematik öldürmeyi’ reddettiklerini vurgulayan Şeyh Hicri, ‘masum sivillere yönelik bu haksız askeri operasyonların derhal durdurulması için’ ilgili tüm makamlara çağrıda bulundu. Dürzilerin ruhani lideri, ‘Suçlular, şiddet ve intikam dilinden uzak, hukuk, adalet ve hakkaniyet şemsiyesi altında hesap vermeliler” ifadelerini kullandı.

“Suriye'nin kıyı bölgelerinde devam eden isyan hareketiyle ilgili ilk yorumunu cuma akşamı yayınlanan bir videolu açıklamada yapan Cumhurbaşkanı Şara, rejimin kalıntılarının peşine düşeceklerinin ve onları yaptıklarından sorumlu tutacaklarının sözünü verdi

Öte yandan Türkiye ve İran, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın İran'ın Suriye'de ‘kaos yaratmaya’ çalıştığına dair sözlerinin ardından kısa bir süre önce diplomatik arenada ve medyada karşı karşıya geldi. İran’ın reformist çizgideki gazetesi Arman-i İmruz, bu durumun sebebinin Tahran'ın Ortadoğu'daki jeopolitik dayanaklarından birini kaybetmesi ve Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kürt bölgesinde iki taraf arasında yaşanan gerginlik olduğunu öne sürdü.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Ürdün, Katar ve Arap Birliği, Suriye devletini güvenliği sağlama çabalarında desteklediklerini teyit ederken, Suriye'ye yönelik her türlü ‘dış müdahaleyi’ kınadılar.