Danıştay saldırısının faili Alparslan Arslan cezaevinde ölü bulundu

AA
AA
TT

Danıştay saldırısının faili Alparslan Arslan cezaevinde ölü bulundu

AA
AA

Danıştaya 17 Mayıs 2006'da düzenlenen silahlı saldırı davasında "ağırlaştırılmış müebbet" ve 72 yıl hapis cezasına çarptırılan Alparslan Arslan (46), kaldığı Maltepe Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda ölü bulundu.
Silahlı saldırı sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in öldürülmesi, Danıştay 2. Daire Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayla Gönenç ve Ayfer Özdemir ile tetkik hakimi Ahmet Çobanoğlu'nun yaralanmasına ilişkin dava kapsamında hükümlü bulunan Arslan'ı dün cezaevinde asılı olarak hareketsiz halde bulan görevliler, durumu sağlık ekiplerine bildirdi.
Sağlık ekiplerince yapılan incelemede hayatını kaybettiği belirlenen Arslan'ın cenazesi, otopsi için Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili soruşturma başlattı.

Kanlı saldırıya giden süreç
Danıştaydaki kanlı saldırıya giden süreç, Danıştay 2. Dairesinin 8 Şubat 2006'da verdiği başörtüsü kararıyla başladı. Daire, okula geliş gidişlerinde türban takan öğretmen Aytaç Kılınç'ın, anaokuluna müdür olmasını sakıncalı buldu.
Kamuoyunda büyük tepkilere neden olan karar sonrası 17 Mayıs 2006'da avukat kimliğiyle üzeri aranmadan Danıştayın Necatibey Caddesi'ndeki eski binasına gelen Alparslan Arslan, kararı veren Danıştay 2. Dairesinin heyet odasında kanlı baskını düzenlendi.
Arslan, Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayla Gönenç, Mustafa Yücel Özbilgin, Ayfer Özdemir ve Kamuran Erbuğa'dan oluşan 5 kişilik heyetin toplantısı sırasında müzakere salonuna girerek ateş açtı.
Saldırıda üye Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybederken Mustafa Birden, Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Ahmet Çobanoğlu yaralandı, saldırıdan sonra kaçmaya çalışan Alparslan Arslan ise Danıştay binası içinde yakalandı.

Yargılama süreci
Danıştay 2. Dairesi üyelerine yönelik silahlı saldırıyla ilgili açılan davanın görülmesine, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde 11 Ağustos 2006'da başlandı.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Alparslan Arslan hakkında, "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, yerine yeni bir düzen getirmeye, fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan ve "Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Yücel Özbilgin'i, "tasarlayarak ve yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmek" suçundan ayrı ayrı 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi.
Mahkeme, sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır'ı ise "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, yerine yeni bir düzen getirmeye, fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan müebbet hapisle cezalandırdı.
Süleyman Esen'e "silahlı suç örgütünün üyesi olmak" suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verilirken, sanıklar "patlayıcı madde bulundurmak ve taşımak", "kişiler arasında korku, kaygı ve panik yaratacak şekilde patlayıcı madde kullanmak", "tasarlayarak ve yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüse yardım etmek" suçlarından çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı.
Mahkeme, sanıklardan Aykut Metin Şükre, Ayhan Parlak ve Salih Kurter'in de üzerlerine atılı suçlardan ayrı ayrı beraatlerine hükmetti.

"Ergenekon ile birleşsin" kararı
Temyiz aşamasında Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararı oy birliğiyle bozdu.
Daire, "dosya kapsamına göre sanıkların mensubu bulundukları iddia edilen örgütün niteliği, atılı suçların vasfının belirlenmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi yönünden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne açılan Ergenekon davası ile bu dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun iddia edilmiş olması karşısında, öncelikle davaların birleştirilmesinde zorunluluk bulunduğu" yönünde karar verdi.
Karar sonrası, Danıştay saldırısı davası, "Ergenekon" davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Mahkeme, "Ergenekon" ana davasıyla birleşen dosyada kararını 5 Ağustos 2013'te açıkladı.

Yargıtayın bozma kararı
Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, bu kez Danıştay saldırısı davası ile "Ergenekon" davası arasındaki hukuki ve fiili irtibatın somut delillerle gösterilememesini bozma nedeni yaparak yerel mahkeme kararını bozdu.
Yargıtayın bozma kararına uyan İstanbul'daki mahkeme, "terör örgütü kurmak, yönetmek, üye olmak, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve nitelikli kasten öldürme" gibi suçlardan yargılanan sanık Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, Aykut Metin Şükre, Salih Kurter, Süleyman Esen, İsmail Sağır ve Tekin İrşi, silah temin ettikleri öne sürülen sanıklar Kenan Özay, Selçuk Özkan, Erkan Akyıldız ve Mahmut Güzel hakkındaki dosyayla ilgili görevsizlik kararı vererek dosyanın Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesini kararlaştırdı.

Alparslan Arslan'a ağırlaştırılmış müebbet
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık Alparslan Arslan'ı, Mustafa Yücel Özbilgin'e yönelik eylemine ilişkin "kamu görevlisini yerine getirdiği görev nedeniyle tasarlayarak öldürmek" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet" hapis cezasına çarptırdı.
Arslan'a ayrıca silahla yaraladığı Daire Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayla Gönenç ve Ayfer Özdemir ile tetkik hakimi Ahmet Çobanoğlu'na yönelik eylemlerine ilişkin "kamu görevlisini tasarlayarak öldürmeye teşebbüs" suçundan 72 yıl hapis cezası verildi. Hakkında her 2 suçtan takdir indirimi yapılmayan Arslan'ın, hükümle birlikte tutukluluk halinin devamı kararlaştırıldı.
Sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır hakkında "kasten adam öldürmeye yardım" suçundan 14 yıl 2'şer ay, 4 kişinin "öldürülmesine teşebbüse yardım" suçundan da 25'şer yıl olmak üzere toplam 39 yıl 2'şer ay hapis cezasına hükmedildi.
Sanıklardan Mahmut Güzel'e "silah ticareti yapmak" suçundan 5 yıl hapis cezası ile 375 lira adli para cezası verildi. Aynı suçtan yargılanan sanık Erkan Ayyıldız ise 4 yıl 7 ay hapis ile 375 lira adli para cezasına çarptırıldı.
"Kasten adam öldürmeye yardım" ve "kasten adam öldürmeye teşebbüse yardım" ile suçlanan Süleyman Esen, delil yetersizliğinden beraat etti. Sanıklar Aykut Metin Şükre, Kenan Özay ve Selçuk Özkan hakkındaki "ruhsatsız silah bulundurma" davası zaman aşımından düştü.
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararın da temyiz edilmesi üzerine dosya tekrar Yargıtay 16. Ceza Dairesine gelmişti.



Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
TT

Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)

İsmail Derviş

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ankara ile Tel Aviv arasında Suriye ile ilgili yaşanan gerilime ilişkin açıklamaları, başta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olmak üzere herkesi şaşırttı. Netanyahu’ya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bir ilişkisi olduğunu söyleyen Trump, Netanyahu’nun makul olması gerektiğini belirterek, “Türkiye ile bir problemin varsa bunu çözebilirim” dedi.

Trump'ın bu ifadeleri, ABD için İsrail'in aşılamayacak bir kırmızı çizgi olması ve tüm dünyanın ABD tarafından İsrail’e Gazze Şeridi ve Lübnan'a karşı savaşında verilen sarsılmaz desteğe tanıklık etmesinden dolayı şaşırtıcıydı. Ancak mesele Türkiye ile olası bir çatışmaya ilişkin endişelere geldiğinde, Türkiye Washington'ın bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olduğundan olay başka bir boyut kazandı.

Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmazlıklara rağmen, Ankara ve Tel Aviv arasında diplomasi dilinin hâkim olduğu stratejik ve tarihi ilişki, gerginliğin azaltılmasına ve muhtemelen bir anlaşmaya varılmasına katkıda bulunabilir.

Çatışmaları önleyecek bir anlaşmaya varılması

Suriyeli bir kaynak Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada: “Şu an bir anlaşmadan söz ediliyor, ancak bu anlaşma bir ayrılma anlaşması değil, bir çatışmasızlık anlaşması. Çünkü aslında Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de bir çatışma yok, başka bir deyişle anlaşma, Suriye hava sahasında bir İsrail uçağı varsa, gideceği yerin bildirilmesi için sınırların çizilmesini öngörüyor” ifadelerini kullandı.

sdfrgt
Ankara ve Tel Aviv arasında, iki taraf arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Suriye'nin orta kesimlerinde Türkiye’nin askeri üsler kurmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanabilir (AFP)

Suriyeli kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Genel olarak Suriye arenasında bir tür dengeye ihtiyaç var. Türkiye mevcut politikalarını sürdürerek İsrail'in Suriye topraklarını işgal etme girişimini engelleyebilir. Bunun için Şam ve Ankara hükümetleri arasında resmi bir anlaşma var. Bu da bunun her iki ülkenin de ortak çıkarına olduğu anlamına geliyor. İsrail ile Suriye'nin kuzeydoğusunda Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden silahlı gruplar arasında doğrudan bir temas olması halinde, Türkler de onların ulusal güvenliklerini etkileyecektir.”

Suriyelilerin Türkiye'ye güveni

Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığına göre Birleşmiş Milletler (BM) Koordinatörü Ammar Ebu Halava yaptığı özel açıklamada, “Bugün Suriyeliler olarak Türkiye'nin siyasi diplomasisine güvenmemize bir engel yok. Çünkü Türkiye Suriye halkının isteklerini boşa çıkarmadı. Türkiye ister yardım elini uzatarak ya da sınırlarının istikrarını koruyarak olsun Suriye halkına karşı herhangi bir olumsuz davranışta bulunmadı. Türkiye de istikrarlı bir ülkedir ve Suriye'nin egemenliğinden ödün vermediği sürece Suriyeliler olarak bizim için uygun olan her türlü anlaşmaya açığız” ifadelerini kullandı.

Gelecekte bir çatışma yok

Öte yandan Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de gelecekte bir çatışma yaşanmayacağını vurgulayan gazeteci yazar ve siyaset uzmanı Firas Rıdvanoğlu şunları söyledi:

“Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında gelecekte bir çatışma olmayacak. ABD’nin, bizzat Başkan Trump’ın İsrail'den Türkiye ile bir çözüm bulmasını istediğinde ortaya koyduğu tutumuna tanık olduk. Trump’ın bu açıklamaları, İsrail'in Suriye dosyasında Türkiye'ye karşı duruşunun ABD tarafından reddedildiğinin bir göstergesidir. Çünkü Suriye dosyasında yapılacak herhangi bir hata büyük bir savaşa yol açabilir. Suriye'deki durum, Lübnan'ın güneyinde duruma benzemez. Zira Hizbullah bölgesel olarak desteklenmiyor olabilir, ancak Şam bölgede önemli bir düğüm noktası olduğundan Suriye'deki durum farklı. Bu yüzden ABD, İsrail'in iddialarını reddetti.”

İstikrar arayışı

Rıdvanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin Suriye’de kurmak istediği askeri üslere gelince, Türkiye bu üsleri nereye kuracağını İsrail'in isteklerine göre değil, kendine nasıl uygun geliyorsa ona göre seçecektir. Türkiye’nin bu üsleri Suriye'nin kuzeyi, güneyi, batısı ve doğusundaki tüm sınırlarını gözetlemek amacıyla Suriye'nin merkezinde kuracağı tahmin ediliyor. Öte yandan Suriye hükümeti İsrail ile bir çatışma istemiyor. Türkiye ile İsrail arasında da Suriye’de bir çatışma yaşanmasını istemiyor. Suriye açıkça istikrar istediği ve İsrail’in de bu istikrara hizmet etmek için ne yapması gerekiyorsa onu yapması gerektiği mesajını veriyor.

Güvenlik koordinasyonu

Türkiye ile İsrail arasında güvenlik alanında kesinlikle bir koordinasyon olduğuna ve bu koordinasyonun herkes için en iyisi olduğuna inanan Rıdvanoğlu, “İsrail'in Türk hükümeti aracılığıyla Suriye'ye mesajlar göndermesi mümkün olduğu gibi Suriye'nin de Türkler aracılığıyla İsrail'e mesajlar göndermesi mümkün. Ancak Türkiye’nin Suriye'deki askeri varlığına ilişkin karar, Ankara ve Şam arasında alınması gereken ortak bir karardır ve akıllıca alınmalıdır. Genel olarak uluslararası toplum, ABD ve Avrupa, Suriye'de istikrarın sağlanması yönünde bir eğilim gösteriyor” şeklinde konuştu.

Karşı karşıya gelme korkusu

Suriyeli akademisyen ve araştırmacı Abdurrahman en-Nayif, Independent Arabia’ya yaptığı özel açıklamada, Türkiye ve İsrail arasında Suriye'de yaşanan gerilimin her geçen gün arttığını ve Suriye'nin bir kez daha askeri çatışmaya sürüklenme korkusuyla uluslararası bir rekabet alanı haline geldiğini söyledi. Bu durumun İsrail'in güneydeki kara harekâtından Suriye'nin derinliklerindeki hava saldırılarına kadar uzanan ve Türkiye'nin Suriyelilerin acı çekmeye devam etmelerine neden olacağını ve ülkede istikrarın sağlanmasını engelleyeceğini düşündüğü provokatif hamlelerinden kaynaklandığını ifade eden Nayif, “Türkiye için Suriye'nin istikrara kavuşması kendi çıkarına, zira bu kendi sorunlarının bir kısmını çözecek. Ancak Ankara ile Tel Aviv arasında askeri bir çatışma yaşanmayacak. Çünkü Türkiye bölgesel bir güç ve NATO üyesi. İsrail ise provokasyon tutkusuyla mümkün olduğunca çok şey kazanmayı amaçlıyor” yorumunda bulundu.

dfrgt
Gözlemciler Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğunda hemfikir (AFP)

İsrail'in düzenlediği saldırıların Türkiye'ye açık bir mesaj vermeyi amaçladığını düşünen Nayif’e göre bu saldırılar bölgesel barışı tehdit ediyor ve terörizmi körüklüyor. Ankara ise Suriye'nin istikrara kavuşmasını istiyor. Çünkü Suriye, özellikle Kürt meselesinde Türkiye'nin istikrarı için kilit bir faktör. Dolayısıyla Suriyeliler anlayış göstermeli, çünkü Suriye tükenmiş durumda.

Siyasette ticaret

Harmoon Araştırmalar Merkezi'nde araştırmacı olan Muhammed es-Sukkari, Beşşar Esed rejiminin düşmesi ve Şam’da yeni bir yönetimin kurulmasının Suriye dosyasındaki bölgesel aktörlerin değişmesine ve dönüşmesine katkıda bulunduğunu söyledi. Belki de en önemli değişikliklerden birinin Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana türünün ilk örneği olan İsrail ile Türkiye’nin coğrafi olarak yakınlaşması olduğunu vurgulayan Sukkari, “İsrail'in sadece çıkarları değil, Washington'daki siyasi itibarı da dahil olmak üzere çeşitli endişeleri var. Dosyayla ilgili güç dengelerini yeniden çizen bu itibar, siyaseti ticarete benzer bir durum olarak gören Trump'ın yaklaşımını etkileyebilir ve Suriye dosyasında İsrail ve Türkiye de dahil olmak üzere ittifaklarını geleneksel politikalardan uzaklaşarak bölgesel değişkenleri maksimize eden etkileşimli politikalara doğru yeniden formüle etmesine neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın son açıklamalarının İsrail'in artık Suriye'deki tek güç olmadığının ve Türkiye'nin Suriye içindeki ağırlığını arttırarak yeni angajman kuralları çizebileceğine dair işaretler taşıdığına dikkati çeken Sukkari, “Ancak bu kez durum sadece İsrail'in değil, Türkiye'nin de işine geliyor. Bu da iki tarafı çatışmak yerine koordinasyon kurmaya itiyor. Washington'ın Suriye'de İsrail ve Türkiye arasındaki angajman kuralları meselesini çözmek istediğine ve Trump'ın yeni politikasına (bölgede barış) hizmet etmediği için yeni bir savaşa sürüklenmek istemediğine inanıyorum. Tüm bu gerçekler, ABD'nin arabuluculuğuyla Suriye meselesinde ve İsrail ile Türkiye’nin yeni varlığının niteliği konusunda siyasi bir anlaşmaya varma olasılığının arttığını gösteriyor. Mümkün olan en yüksek kazanımları elde edebilecek gerilimin sürekli tırmandırılması bağlamı dışında arabuluculuk dosyası çözüme kavuşturulmadan kuralların belirlenmesi zor olabilir. Türkiye'nin şüphesiz Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurmaktan ziyade Şam ile Türkiye'nin nüfuzunu arttıracak bir ortak savunma anlaşması imzalamayı istiyor” ifadelerini kullandı.

Diğer oyuncular

Öte yandan siyasi uzman Nureddin el-Baba, Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında tansiyonun düşeceğini ve öngörülebilir bir gelecekte bir çatışmaya dönüşmeyeceğini düşünüyor. Türkiye’nin Suriye'de askeri üsler kurmasının Türkiye ile İsrail arasında değil, Suriye ile Türkiye arasında bir anlaşmanın yapılmasını gerektirdiğini ifade eden Baba, “Temelde iki taraf arasında bir anlaşma imzalanana kadar iki taraf arasında bir çatışma yok ve her iki taraf da gelecekte çatışma niyetinde değil” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye ve İsrail arasında Türkiye'den daha fazla arabuluculuk yapabilecek taraflar olduğunu söyleyen Baba, bu tarafların kimler olduğunu söylemekten kaçındı.

Türk akademisyen ve siyasi uzman Tuşkan Tarık, Ankara ile Tel Aviv arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Türkiye tarafından Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurulmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanmasının mümkün olduğunu söyledi. Türkiye ve İsrail arasında Suriye konusunda koordinasyon olduğuna dikkat çeken Tarık, Türkiye'nin Suriye ve İsrail arasında arabulucu rolü oynayabileceğini belirtti.

Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğu, Şam'ın Türkiye'nin ülkedeki rolünden memnuniyet duyduğu, Türkiye ile stratejik bir ittifak kurmak istediği konusunda hemfikir olan gözlemciler, Ankara ve Tel Aviv arasında doğrudan askeri bir çatışma olmayacağını ve silahların başaramadığını diplomatik yollarla başarabileceklerini vurguladılar.