Tiran Piramidi yenileniyor: Enver Hoca'nın hayaleti Arnavutluk'tan siliniyor mu?

Tiran Piramidi ilk olarak 14 Ekim 1988'de Enver Hoca Müzesi adıyla açılmıştı (AFP)
Tiran Piramidi ilk olarak 14 Ekim 1988'de Enver Hoca Müzesi adıyla açılmıştı (AFP)
TT

Tiran Piramidi yenileniyor: Enver Hoca'nın hayaleti Arnavutluk'tan siliniyor mu?

Tiran Piramidi ilk olarak 14 Ekim 1988'de Enver Hoca Müzesi adıyla açılmıştı (AFP)
Tiran Piramidi ilk olarak 14 Ekim 1988'de Enver Hoca Müzesi adıyla açılmıştı (AFP)

Belediye başkanı, "Enver Hoca kendisi için yapılan anıtın kapitalizmin kutsanması için kullanıldığını görünce mezarında ters dönecek" diyor. 1908'den 1985'e kadar yaşayan Enver Hoca, 1944'ten sonra yönettiği Arnavutluk'ta ölünce onun anısına yapılan eserlerden biri de başkent Tiran'daki Enver Hoca Müzesi olmuştu. 
Beton ve cam ağırlıklı yapısıyla dikkat çeken bina, şimdi Tiran Piramidi olarak biliniyor. 
İdrar kokusunun buruna, grafitilerinse göze çarptığı mekan uzun süre evsizlerin sığındığı izbe bir yer konumundaydı. Hırsızlar ve vandalların soyduğu binada boş şişeler ve şırıngalar dikkat çekiyordu. 
Şimdi burada saha mühendisliği yapan Genci Golemi, ilk geldiği anı "Burası viraneydi, her şey çalınmıştı" diye anlatıyor. 
İki yıllık çalışmanın ardından piramit yenilendi ve Arnavutluk'un gelecek hayalleri şimdi bu yapıyla birlikte kuruluyor. Binaya yeni yapılan derslikler, kafeler, teknoloji şirketleri ofislerinin bu sene içinde açılması planlanıyor.
Tiran Belediye Başkanı Erion Veliaj, 22 milyon dolar tutarındaki tadilatın başkenti "Balkanlar'ın Tel Aviv'i" yapacağına inanıyor. 
Bölgenin yüksek teknoloji merkezi olmasını hayal eden 43 yaşındaki siyasetçi, "Artık geçmişi değil, geleceği hatırlatacak" diyor. Ancak Arnavutluk hâlâ Avrupa'nın en fakir ülkelerinden biri ve yazılım mühendislerinden çok, kötü ekonomi yüzünden bölgeden kaçan vatandaşlarıyla meşhur. 
Yaklaşık 20 metrelik piramidin tepesinde dururken ABD'nin meşhur gazetelerinden New York Times'a röportaj veren Erion Veliaj, ülkenin komünist yıllarının simgesi olan Enver Hoca'ya laf atmayı da ihmal etmiyor: 
"Hoca kendisi için yapılan anıtın kapitalizmin, istihdamın ve geleceğin kutsanması için kullanıldığını görünce mezarında ters dönecek."
İlk olarak yapının 1988'deki açılışına gittiğini söyleyen Belediye Başkanı, "Korkunç bir cenazeye katılmak gibiydi. Çatıdaki kızıl yıldız, hepimize Büyük Birader'in gözü gibi tepeden bakıyordu" ifadelerini kullanıyor.
Piramidi elden geçiren MVRDV adlı Hollanda şirketinin baş mimarı Winy Maas, komünist dönemin simge binalarıyla ne yapılacağı sorusuna kafa yorduklarını belirterek "zor kararlar" almaları gerektiğini vurguluyor. 
Çoğu zaman yıkımın pek de iyi bir seçenek olmadığının altını çizen Maas, bu piramitte "geçmişi yıkmayıp, üstesinden gelme" prensibiyle çalıştığını söylüyor. 
Arnavutluk, komünizmi bırakan son Avrupa ülkesi olarak biliniyor. 1991'de Enver Hoca heykellerine yapılan saldırıların yaygınlaşmasıyla birlikte liberal demokrasiye geçildi. 
1991'de piramidi kültür merkezi olarak yönetmek üzere atanan gazeteci Frrok Cupi, o günleri anlatırken "Hoca'nın hayaleti her yerdeydi ve herkes için korkutucuydu" diyor. 
Cupi'nin ilk işlerinden biri ana salondaki 22 tonluk mermer Enver Hoca heykelini kaldırmak olmuş. Bunu, o dönemki komünizm karşıtlarının binayı yıkmaması için elzem görmüş. 
Ancak heykel o kadar büyükmüş ki, hareket ettirilmesi halinde binanın yıkılmasından korkulmuş. İtalya Büyükelçiliği "Helikopterle çatıdan çıkartalım" derken heykeli özel bir testereyle ufak ufak keserek taşımayı önerenler olmuş. En sonunda o dönem binada marangozluk yapan Llesh Biba, eline balyozu alıp heykele saldırmış. Şimdi bir heykeltraş olan Biba, pişman değil:
"Hoca'ya vurmak şahane hissettirdi. Başka kimse cesaret edemedi, herkes kendi postunu kurtarmaya çalışıyordu."
Sonrasında kültür merkezi olarak işletecek para bulunamayınca yetkililer yapıyı kiralamaya karar verdi. Ülkenin ilk gece kulübü burada açıldı. 
ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID), bir TV kanalı ve Pepsi şirketi, bodrumdaki ofislere yerleşti. Sonrasında komşu Kosova'da savaş çıkınca NATO da 1999'da binada bir ofis kurdu.
Zamanla piramit boşaldı ve evsizlerin evi oldu. Eski Başbakan Sali Berişa'nın Ulusal Tiyatro binası yapma planları da suya düştü.
2010'da milletvekilleri yapının yıkılarak buraya yeni parlamentonun yapılmasını istedi. Bu plan da gerçekleşemedi. 
Gazeteci Cupi, piramidin yeni halini mutlulukla karşılayan çoğunluğun tarafında:
"Hepimiz Batı'nın bir parçası olmayı istiyorduk ama bunun gerçekte ne anlama geldiğini bilmiyorduk. Şimdi piramit neredeyse tamamen değişti ve bu, bana bu ülke için umut aşılıyor."
Arnavutluk'un kapitalizm macerası da çok iyi gitti sayılmaz. "Ponzi" yöntemine dayanan bir dizi bankerin 1997'de iflasıyla ülke önce ülke çapındaki gösterilere, sonrasındaysa iç savaşa sürüklendi. Birleşmiş Milletler'in harekete geçmesiyle birkaç ay içinde barışın sağlandığı ülke, sonrasında 2009'da Avrupa Birliği üyeliğine başvurdu ve 2014'te aday statüsüne kavuştu. 
Independent Türkçe, New York Times, AFP



Hizbullah, 1980'lerdeki gerilla taktiklerine dönüyor

Hizbullah, Lübnan'a başlattığı kara harekatında sınırdan top atışlarını da sürdürüyor (Reuters)
Hizbullah, Lübnan'a başlattığı kara harekatında sınırdan top atışlarını da sürdürüyor (Reuters)
TT

Hizbullah, 1980'lerdeki gerilla taktiklerine dönüyor

Hizbullah, Lübnan'a başlattığı kara harekatında sınırdan top atışlarını da sürdürüyor (Reuters)
Hizbullah, Lübnan'a başlattığı kara harekatında sınırdan top atışlarını da sürdürüyor (Reuters)

İsrail ordusu Lübnan'a saldırılarına devam ederken, zayıflayan Hizbullah'ın gerilla taktiklerine döneceği düşünülüyor. 

Fransa'nın kamu yayıncısı France 24'ün analizinde, İsrail ordusunun Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ı öldürmesi, örgüte ait telsizlerle cep telefonlarını patlatması ve Lübnan'a kara harekatı başlatmasıyla Şii grubun kan kaybettiği değerlendirmesi paylaşılıyor. 

Analizde, üst üste gelen bu saldırılar nedeniyle Hizbullah'ın 1980'lerde İsrail'e karşı kullandığı gerilla taktiklerine başvurmak durumunda kalacağı savunuluyor. 

İran destekli örgütün şehirlerde pusu kurma, yol kenarlarına bomba yerleştirme ve sabotaj yapma gibi stratejiler izleyebileceği belirtiliyor. 

Fransız Le Monde gazetesinden Christophe Ayad, örgütün durumuna dair şu değerlendirmeleri paylaşıyor: 

Kayıplarını telafi etmeye çalışan Hizbullah'ın yeniden örgütlenmesi aylar, hatta yıllar alacaktır. İsrail, cephaneliğinin büyük bir bölümünü imha ettiği Hizbullah'ın silah tedarikini de artık kontrol altına aldı. Hizbullah'ın son 20 yılda yaptığı gibi yeni bir cephanelik inşa etmesine izin vermeyecekler.

Ayad, Hizbullah'ın İsrail saldırılarında birçok komutanını da yitirdiğine işaret ederek, örgütün 2006'daki 33 gün süren İsrail-Lübnan savaşında kullandığı gerilla taktiklerini sahaya sürebileceğini belirtiyor. 

Diğer yandan analist, Hizbullah'ın 2006'daki gibi bir zafer kazanamayabileceğini savunarak şöyle devam ediyor: 

İsrail ordusu, 2006'da başarısız oldu çünkü küçük bir gerilla gücüyle savaştığını düşünüyordu. Bunun yerine kendisini çok daha donanımlı ve iyi eğitimli savaşçılarla karşı karşıya buldu. Hizbullah da bu yıl ciddi kayıplar yaşadığı çünkü 2006'daki savaşın tekrarlanacağını düşünüyordu.

Hizbullah, liderinin kaybını telafi etmeye çalışırken, İsrail ordusunun çarşamba gecesi Beyrut'un Dahiye ilçesine düzenlediği saldırıda Nasrallah'ın halefi olarak görülen Haşim Seyfettin'i hedef aldığı öne sürülüyor.

Amerikan medya kuruluşu Axios'a konuşan İsrailli yetkililer, Nasrallah'ın kuzeni Seyfettin'in bölgedeki bir yeraltı sığınağında olduğunu ve bu noktaya ağır bombardıman yapıldığını savunuyor. Seyfettin'in akıbeti henüz belli değil.

İsrail ordusunun Hamas lideri İsmail Haniye'yi Tahran'da, Nasrallahı da Beyrut'ta öldürmesinin ardından İran, aylardır beklenen misillemeyi salı gecesi yapmıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran'ın "ağır bedel" ödeyeceğini söylerken, ABD de Tel Aviv yönetimine destek veriyor. Tahran yönetimiyse bölgede geniş çaplı bir savaş istemediklerini bildiriyor.

Independent Türkçe, France 24, Axios, Times of Israel