Putin, Rusya'nın Yeni START'taki katılımının askıya alındığını açıkladı

AA
AA
TT

Putin, Rusya'nın Yeni START'taki katılımının askıya alındığını açıkladı

AA
AA

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın, ABD ile yapılan ve kıtalar arası nükleer balistik füze kabiliyetlerini dizginlemeyi amaçlayan Yeni Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşması'nın (START) katılımını askıya aldıklarını söyledi.
Putin, parlamento ve kabine üyelerinin yanı sıra üst düzey bürokratların da katıldığı ve yaklaşık 2 saat süren Federal Meclis konuşmasında gündemdeki konuları değerlendirdi.
Rusya'nın "adım adım" ve dikkatli bir şekilde Ukrayna'daki görevlerini yerine getireceğini vurgulayan Putin, "Bugünün mesajını, tüm dünyada geri dönüşü olmayan bir değişimin yaşandığı, insanların geleceğini belirleyen en önemli tarihi olayların yaşandığı bir zamanda iletmekteyim." diye konuştu.
Savaşı Batı'nın başlattığını vurgulayan Putin, "Biz savaşı durdurmak için güç kullandık ve kullanıyoruz. Evimizi ve insanlarımızın canlarını koruyoruz, Batı'nın istediğiyse sınırsız hakimiyete sahip olmak." dedi.
NATO'nun Rusya'yı çevrelemek istediğine dikkati çeken Putin, sadece Rusya sınırlarında değil, ABD'nin tüm dünyada yüzlerce askeri üssü olduğunu hatırlattı.
ABD askerlerinin eylemleri sonucunda dünyada bir milyon insanın öldüğünü ve 30 milyondan fazlasının da mülteci durumuna düştüğünü kaydeden Putin, "Bunu dünyada kimse unutmayacak." dedi.
ABD ve NATO, hedeflerinin Rusya'nın stratejik yenilgisi olduğunu açıkça söylediğini bildiren Putin, "Karada konuşlanmış yeni stratejik füze sistemlerinin muharebeye hazır duruma geçmesi konusunda geçen hafta kararname imzaladım." ifadelerini kullandı.
Rusya'nın Yeni START'taki katılımına yönelik de bir karar aldıklarına işaret ederek "Bugün Rusya'nın Yeni START'taki katılımını askıya aldığını söylemem gerekiyor. Antlaşmadan çıkmıyoruz sadece katılımımızı askıya alıyoruz." dedi.

"Nükleer testlere hazırız"
Putin, Batılı ülkelerin Ukrayna'nın silahlandırılması için 150 milyar dolardan fazla harcama yaptığını vurgulayarak "Kıyaslamak gerekirse Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre G7 ülkeleri 2020 ve 2021'de dünyanın en yoksul ülkelerini desteklemek için 60 milyar dolar ayırmıştı." diye konuştu.
Ukrayna yönetiminin, ulusal çıkarları yerine üçüncü ülkelerin çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini anlatan Putin, "Ukrayna'ya ne kadar uzun menzilli silah sevk edilirse tehdidi sınırlarımızdan o kadar uzaklaştıracağız. Batı, Ukrayna'yı hem bir poligon hem de Rusya'ya karşı bir koçbaşı olarak kullanıyor. 1930'larda da şimdi de planlar hep aynı, Doğu'ya doğru doğrudan saldırganlık. Avrupa'da yabancı ellerle bir savaş çıkartmak ve rakipleri bertaraf etmek." değerlendirmesinde bulundu.
Washington'daki bazı politikacıların, ABD'nin yeni tür nükleer silahların test edilmesi olasılığını şimdiden düşündüklerine işaret eden Putin, "Bu durumda, Rusya Savunma Bakanlığı ve Rosatom, Rus nükleer silahlarını test etmeye hazır olmalıdırlar. Elbette bunu ilk yapan biz olmayacağız ancak ABD testler yaparsa, biz de yaparız. Hiç kimse küresel stratejik eşitliğin yok edilebileceği gibi tehlikeli bir yanılsamaya kapılmamalıdır." dedi.

Ekonomide "Rusya dirençli" vurgusu
Rus ekonomisinin, Batılı ülkelerin sandığından daha dirençli çıktığını vurgulayan Putin, "Ekonomik istikrarın korunmasını sağladık, vatandaşları ve işlerini koruduk. Piyasada arz sorunları yaşanmasına engel olduk ve mali sisteme destek verdik." ifadelerini kullandı.
Putin, Batılı "hümanist" yetkililerin, Rusya vatandaşlarının yaptırımlar nedeniyle acı çekmesini istediğini belirterek "Yaptırımları uygulayanlar aslında kendilerini cezalandırıyor. Fiyat artışlarına, iş kayıplarına ve enerji krizine neden oldular ve kendi vatandaşlarına bunun suçlusu olarak Rusya'ya işaret ediyorlar." dedi.
Başta lojistik olmak üzere Rus ekonomisinin yeni bir döneme girdiğinin altını çizen Putin, "Artık Rusya için mesele (yeni koşullara) uyum sağlamak değil, ekonomiyi yeni sınırlara taşımaktır. Kurumlar arasındaki sınırlamaları ve anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak devlet içerisinde etkin ekonomik ve lojistik bağlar kurmalıyız." diye konuştu.

Rus iş dünyasına "paranızı Rusya'da tutun" çağrısı
Konuşmasında, Batılı ülkelerde varlıklarına el koyulan Rus iş insanlarıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Putin, "Sıradan vatandaşlar, yabancı bankalarda sermayesini, yurt dışındaki yatlarını, saraylarını kaybedenlere acımıyor." dedi.
Rus iş insanlarının Batı'dan "para dilenmemesi" gerektiğinin altını çizen Putin, "Ellerinizi açıp para dilenmenin hiçbir anlamı yok. Onun yerine Rusya'da yeni projeler başlatın, para kazanın, Rusya'ya yatırım yapın. Ancak bu şekilde gelecek nesillerin minnettarlığını kazanırsınız." ifadelerini kullandı.
Putin, Batı'nın güvenli bir liman, sermaye için sığınma yeri olduğuna yönelik algının da son dönemde yaşananlarla sahte olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
Ülkede 2024'te düzenlenecek başkanlık seçimleri dahil, gelecek seçimlere de değinen Putin, yerel ve bölgesel yönetimlerin seçimleri ile devlet başkanlığı seçimlerinin bütün demokratik prosedürlere ve yasalara uygun olarak yapılacağını ifade etti.

Rusya ile Batı arasındaki kültür savaşı
Batı'nın "Rusya'yı savaş alanında yenmenin mümkün olmadığını" anladığı için enformasyon saldırısı yaptığını ve sürekli yalan söylediğini belirten Putin, Rus kültürüne saldırılarda bulunduklarını kaydetti.
Geleneksel aile değerlerine yönelik Batılı ülkelerde yaşanan gelişmelere tepki gösteren Putin, "Kendi insanlarına yaptıklarına bakın, aileyi, kültürel ve ulusal kimliği yok ediyorlar. Pedofili dahil çocuk istismarı hayatlarının normali haline geliyor ve papazlar aynı cinsiyetten evlilikleri kutsamak zorunda kalıyor." dedi.
Yetişkin insanların hayat tarzlarına karışmayı kimsenin planlamadığını belirterek "Ancak dünya dinlerinin kutsal kitaplarına bakın. Ailenin bir erkek ve bir kadının birliği olduğu da dahil olmak üzere her şeyi yazıyorlar ancak bu kutsal metinler bile artık sorgulanıyor." ifadelerini kullandı.



Knesset, ordunun ve Şin Bet'in sivil kameralara sızma yetkilerini genişletiyor

İnternet Protokolü üzerinden çalışan ev güvenlik kameraları (Pixabay)
İnternet Protokolü üzerinden çalışan ev güvenlik kameraları (Pixabay)
TT

Knesset, ordunun ve Şin Bet'in sivil kameralara sızma yetkilerini genişletiyor

İnternet Protokolü üzerinden çalışan ev güvenlik kameraları (Pixabay)
İnternet Protokolü üzerinden çalışan ev güvenlik kameraları (Pixabay)

İsrail Meclisi (Knesset) çarşamba günü, İsrail ordusu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Ajansı) sivil gözetim kamera sistemlerine gizlice sızmasına izin veren hükümet tasarısını son okumada kabul etti. Times of Israel'e göre, tasarı 10 lehte oyla ve karşı oy olmadan kabul edildi. Ayrıca 7 Ekim 2023 saldırısının ardından onaylanan geçici önlem bir yıl daha uzatıldı.

Yasa, güvenlik kurumlarına mahkeme kararına gerek kalmadan özel güvenlik kameralarının teknik altyapısına müdahale etme konusunda geniş yetkiler tanıyor. Bu durum, insan hakları örgütleri ve hukuk uzmanlarından sert eleştiriler aldı; bu kesimler, söz konusu yasayı, gizlilik hakkının eşi benzeri görülmemiş bir ihlali ve kendini demokratik olarak tanımlayan bir ülkede yasal güvencelerin zayıflatılması olarak değerlendiriyor.

Geçici önlem, ilk haliyle Gazze'deki savaşla ilgili acil durumlarla sınırlıydı ve düşman aktörlerin ulusal güvenliği veya askeri operasyonları tehdit edebilecek görsel içeriklere erişmesini engellemeyi amaçlıyordu. Ancak, son uzatma bu yetkileri "büyük askeri operasyonlar" bağlamından ayırdı; bu da fiili bir savaş hali olmasa bile yürürlükte kalacakları anlamına geliyor.

Hükümet, yasa tasarısının gerekçe notunda, siber tehditlerdeki ve sivil sistemlere sızma girişimlerindeki artışı gerekçe göstererek bu uzatmayı savundu ve bunun "sabit kameralar tarafından üretilen görsel bilgilere düşman aktörlerin erişimini engellemek için ek araçların bulundurulmasını gerektirdiğini" savundu. Şarku'l Avsat'ın elde ettiği bilgiye göre gözlemciler bu adımın, eski Başbakan Naftali Bennett'in Telegram hesabının İranlı bilgisayar korsanları tarafından hacklenmesinin ardından geldiğini belirtiyor

Ancak uzatmanın zamanlaması, özellikle Gazze'deki ateşkes ışığında, hukuk ve insan hakları çevrelerinde geniş çaplı itirazlara yol açtı. İsrail'in önde gelen gizlilik ve siber hukuk uzmanlarından Avukat Haim Ravia, "Bu yasa son derece endişe verici çünkü orduya ilk kez sivil mülkler ve alanlar içinde faaliyet gösterme yetkisi veriyor" dedi.

Basın açıklamalarında, "bu yetkilerin yargı denetiminden yoksun olması ciddi soruları gündeme getiriyor" diyen yetkili, önlemin genişletilmesinin "açık bir gerekçeden yoksun olduğunu ve vatandaşların gizliliğinin ciddi bir şekilde ihlaline yol açabileceğini" belirtti. Ayrıca, yasanın, sistemleri hacklendikten sonra kamera sahiplerine bildirimde bulunmayı bile gerektirmediğine dikkat çekti.

İsrail Sivil Haklar Derneği, yasayı şiddetle eleştirerek, savaşın başında bu önlemi haklı çıkaran koşulların artık mevcut olmadığını ve uzatılmasının "hassas sahneleri belgeleyen özel kameralara yaygın müdahaleye ve belirsiz kriterlere dayalı olarak vatandaşların ve yerleşiklerin bilgisayarlarında saklanan kişisel bilgilere erişime kapı açtığını" savundu.

Dernek, "bu müdahaleci güçleri düşmanlık halinden ayırmanın, başta gizlilik hakkı olmak üzere insan haklarının orantısız bir ihlalini teşkil ettiği" sonucuna vardı ve geçici önlemin denetim ve hesap verebilirlik kapsamı dışında kalıcı bir araca dönüştürülmesine karşı uyarıda bulundu.


Netanyahu: İsrail, Somaliland Cumhuriyeti'ni "bağımsız ve egemen bir devlet" olarak tanıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Netanyahu: İsrail, Somaliland Cumhuriyeti'ni "bağımsız ve egemen bir devlet" olarak tanıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanlık Ofisi, Benjamin Netanyahu'nun bugün Somaliland Cumhuriyeti'ni "bağımsız ve egemen bir devlet" olarak tanıdığını duyurdu.


Washington’da alışılmadık diplomasi: Trump ve İş İnsanları

Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)
Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)
TT

Washington’da alışılmadık diplomasi: Trump ve İş İnsanları

Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)
Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, ikinci başkanlık döneminde Beyaz Saray’a önceki başkanların benimsediği geleneksel Amerikan politikaları ve uluslararası teamüllerin dışına çıktı. Bu kez, ilk döneminden farklı olarak özenle seçtiği ekibi; özellikle dış politika ve diplomasi alanında, alışılmışın dışında, siyasetten uzak isimlerden oluşuyor. Cumhuriyetçi Parti’nin geleneksel çizgisini temsil eden Dışişleri Bakanı Marco Rubio dışında, Trump’ın diplomasisi büyük ölçüde özel temsilcilere ve aileye yakın isimlere dayanıyor.

“Her şeyin elçisi” Steve Witkoff’tan Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’a, Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya’dan Afrika ve Arap İşleri Kıdemli Danışmanı Massad Boulos’a, hatta Gazze anlaşmasıyla yeniden sahneye çıkan Jared Kushner’a kadar bu isimler, Trump yönetiminin uluslararası krizleri çözme çabalarının vitrini durumunda. Ortak özellikleri ise diplomatik deneyimden yoksun olmaları. Bu durum, uluslararası siyasetin en tecrübeli isimlerini bile zorlayan krizlerde ne kadar etkili olabilecekleri konusunda soru işaretleri doğuruyor.

“Her şeyin elçisi” Witkoff

Ancak geleneklere meydan okumak, Trump’ın ikinci döneminin ayırt edici özelliği oldu. Bu çerçevede, Trump’ın yakın arkadaşı ve golf partneri olan iş insanı Steve Witkoff, şüpheyle yaklaşanları şaşırttı. Gazze’de ateşkes görüşmelerinin ön saflarında yer alan Witkoff, alışılmış diplomatik kalıpların dışına çıkarak, ABD’nin terör örgütü olarak tanıdığı Hamas ile doğrudan temas kurdu; tartışmalı isimlerle birebir görüşmeler yaptı ve sıra dışı açıklamalarda bulundu.

hy
Witkoff, Kushner ve Marco Rubio, 30 Kasım 2025’te Florida’da Ukrayna heyetiyle bir araya geldi (Reuters)

Bunların en dikkat çekeni, Hamas temsilcisi Halil el-Hayya’nın oğlunun İsrail saldırısında hayatını kaybetmesi üzerine yaptığı açıklamaydı. Witkoff, görüşme sonrası “Oğlunu kaybettiği için kendisine taziyelerimizi sunduk. Ben de bir oğlumu kaybettim; artık çok zor bir kulübün üyeleriyiz: Evlatlarını toprağa veren babalar” ifadelerini kullandı. Bu sözler, Witkoff’un aşırı doz nedeniyle hayatını kaybeden oğluna atıfta bulunuyordu. ABD’nin geleneksel, ölçülü söylemiyle bağdaşmayan bu açıklamanın, Hamas ile İsrail arasında ateşkes sağlanmasında etkili olduğu savunuluyor.

Üç yılı aşkın süredir devam eden Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirmek için çaba gösteren Witkoff Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile yoğun temaslar yürütüyor. Hedefi, Trump’ın seçim kampanyasında vaat ettiği siyasi zaferi kazandırmak ve ona “barış başkanı” unvanını takmak.

Massad Boulos: Damadın babası

Trump yönetiminin ilgisi yalnızca Ortadoğu ile sınırlı değil. Afrika’daki kronik çatışmalar da gündemde ve bu dosya, Trump’ın damadının babası olan Massad Boulos’a emanet. Lübnan kökenli, Nijerya’da eski bir otomobil tüccarı olan Boulos, Michigan eyaletinde Trump’ın seçim başarısında önemli rol oynadı. Aile bağları sayesinde atandığı bu görev, Senato onayı gerektirmiyor.

fgty
ABD Başkanı Donald Trump'ın Arap ve Afrika işleri danışmanı Massad Boulos (New York Times)

Boulos’un görevleri Dışişleri Bakanlığı ile Beyaz Saray arasında dağılmış durumda ve bu da zaman zaman kurumsal karmaşaya yol açıyor. Analistler, Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun aynı zamanda geçici Ulusal Güvenlik Danışmanı olmasının, yetki paylaşımını daha da zorlaştırdığını söylüyor. Buna rağmen Boulos, Kongo ile Ruanda arasında bir barış anlaşmasına katkı sağladı. Trump, bu anlaşmanın imza törenine Washington’da bizzat başkanlık etti. Ancak sahadaki çatışmaların sürmesi, anlaşmanın kırılganlığını ortaya koyuyor.

Sudan dosyasında henüz sonuç alınamaması, Boulos’un etkinliğine yönelik soru işaretlerini artırdı. Şarku’l Avsat’a göre, Trump’ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Washington ziyareti sırasında sürece doğrudan müdahil olacağını açıklaması ve Rubio’nun “Başkan bu konuyla şahsen ilgileniyor” sözleri, bazı başkentlerde Boulos’un devre dışı bırakıldığı şeklinde okundu. Buna rağmen Washington’da hâkim görüş, Trump ailesine yakın isimlerin perde arkasındaki etkisini koruduğu yönünde.

Kushner ve “çıkar çatışması” tartışması

Bunun en somut örneği, resmi bir görevi olmamasına rağmen Gazze görüşmelerinde aktif rol alan Jared Kushner’in yeniden sahneye çıkması. Kushner, Rusya-Ukrayna dosyasında da perde arkasında etkili. Kendisi ve diğer sıra dışı elçiler, sık sık çıkar çatışması eleştirilerine maruz kalıyor.

ghyju
Jared Kushner (Reuters)

Kushner bu eleştirilere, “Bazılarının çıkar çatışması dediğine biz, Steve (Witkoff) ve ben, dünya genelinde sahip olduğumuz güvenilir ilişkiler ve deneyim diyoruz” yanıtını veriyor.

Tom Barrack ve “diplomatik olmayan” üslup

Trump’ın kendisi de siyasetten gelmeyen bir iş insanıydı ve bürokrasiye, hatta “derin devlete” savaş açtığını açıkça ilan etmişti. Bu çizgi, Suriye Özel Temsilcisi ve aynı zamanda Anakara Büyükelçisi olan Tom Barrack’ta da görülüyor.

fgth
Tom Barrack,  Katar'daki Doha Forumu'na katıldı (AFP)

 Senato onayından geçen nadir isimlerden biri olan Barrack, Lübnanlı gazetecilere yönelik “hayvani davranışlar” ifadesiyle tepki çekmiş, sonradan özür dilemişti. Ancak bu tür çıkışlar, onun diplomatik teamüllerden ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Buna rağmen, Esad’ın devrilmesinin ardından Suriye’deki sürecin yönetilmesinde ve yaptırımların kaldırılmasında önemli rol oynadı.

Esrar ticareti yapan Irak elçisi

Listenin son halkası, Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya. Michiganlı, Irak-Keldani kökenli bir iş insanı olan Savaya, eyalette yasal marihuana ticareti yapıyor. Ekim ayında bu göreve atanması, hem ABD içinde hem de dışında şaşkınlık yarattı. Irak’ın karmaşık dosyalarını yönetecek siyasi deneyime sahip olmadığı eleştirileri yapılırken, destekçileri onun alışılmışın dışında yöntemlerle başarı sağlayabileceğini savunuyor.

Bu görüşe örnek olarak, Irak’taki İran yanlısı bir milis grup tarafından kaçırılan İsrailli akademisyen Elizabeth Tsurkov’un açıklamaları gösteriliyor. Tsurkov, serbest bırakılmasının ardından Savaya’nın atanmasını memnuniyetle karşıladığını belirterek, “Mark, İran’a hizmet eden ve Irak’ın egemenliğini zayıflatmak isteyenler için çok kötü bir haber” ifadelerini kullandı.

Sonuç olarak soru şu: İş insanları, politikacıların başaramadığını başarabilecek mi, yoksa bürokrasinin sert duvarına mı çarpacaklar?