Kuzey Kore'de ilk: İşçi Partisi, gıda kıtlığı nedeniyle genel oturum düzenledi

Kuzey Kore'de ilk: İşçi Partisi, gıda kıtlığı nedeniyle genel oturum düzenledi
TT

Kuzey Kore'de ilk: İşçi Partisi, gıda kıtlığı nedeniyle genel oturum düzenledi

Kuzey Kore'de ilk: İşçi Partisi, gıda kıtlığı nedeniyle genel oturum düzenledi

Kuzey Kore'de kıtlık haberlerinin artmasının ardından üst düzey yetkililer, lider Kim Jong-un öncülüğünde tarım politikalarını görüşmek için bir araya geldi.
Kore Merkezi Haber Ajansı'nın (KCNA) aktardığına göre pazar günü yapılan genel kurul toplantısı, Kore İşçi Partisi'nin (KİP) genel merkezinde düzenlendi.
Haberde, yetkililerin "yeni çağda kırsal devrim programını inceleyip yeniden değerlendirdiği" ifade edildi.
Tarım politikalarında atılması gereken acil adımlarla ilgili görüşmeler de yapıldığı bildirildi.
KCNA, toplantıda nasıl kararlar alındığına ve ne tür değişikliklere gidileceğine dair herhangi bir bilgi paylaşmadı.
ABD merkezli haber ajansı Associated Press, Kuzey Kore Başbakanı Kim Tok-hun ve KİP Başkan Yardımcısı Jo Yong-won'un da katıldığı görüşmeyle ülkede ilk defa sadece tarım politikalarının ele alındığı bir genel oturum düzenlendiğini bildirildi.
Fransız haber ajansı AFP ise bu tür genel oturumların ülkede yılda bir ya da iki kez gerçekleştiğini ama bu toplantının iki ay içinde düzenlenen ikinci görüşme olduğuna dikkat çekti.
Öte yandan son dönemde füze programı nedeniyle Pyongyang yönetimine uygulanan uluslararası yaptırımlar ve doğal afetler nedeniyle oluşan gıda kıtlığı, pandemide Çin'in sınırlarını kapatmasıyla daha da kötüleşti.
Kuzey Kore'yle ikili ilişkileri yürüten Güney Kore'deki Birleşme Bakanlığı, 21 Şubat'ta yaptığı açıklamada Kuzey Kore'de açlıktan ölenlerin sayısında artış gözlemlendiğini öne sürmüş ama rakam paylaşmamıştı.
Güney Kore Birleşme Bakanlığı Sözcüsü Koo Byoungsam, "Kuzey Kore'de ciddi gıda sıkıntısı yaşandığını düşünüyoruz" demiş ve Pyongyang yönetiminin Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Gıda Programı'ndan destek talep ettiğini savunmuştu.
Birleşik Krallık'ın kamu yayımcısı BBC ise Güney Kore'nin sağladığı uydu görüntülerine göre Kuzey Kore'nin 2021'e kıyasla 2022'de 180 bin ton daha az gıda ürettiğini aktardı.
Ancak KİP'in resmi gazetesi Rodong Sinmun, 22 Şubat'ta yayımladığı başyazıda, ülkenin sorunlarının kendi kaynaklarıyla çözülmesi gerektiği savunmuştu.
"Emperyalistlerden destek almak ülkeyi bir yağma tuzağına sokar" ifadelerinin yer aldığı yazıda, gıda yardımı sağlayacak yabancı ülkelerin Kuzey Kore'nin iç işlerine karışabileceği öne sürülmüştü.



Ayırma ve ilhakın tehlikeleri: Bölünmeden sonra birlik

Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
TT

Ayırma ve ilhakın tehlikeleri: Bölünmeden sonra birlik

Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)

Refik Huri

Suriye'nin birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi yönündeki resmi Arap ve uluslararası çağrıların yanında, Suriye'nin bölünmesi yönünde seslerin yükselmesi şaşırtıcı değil. İlginç olan, bölünmeyi savunanların üç temel hususu göz ardı etmeleridir. Birincisi, Suriye'nin 2011 yılından bu yana bölgesel veya uluslararası bir gücün ya da her ikisinin kontrolünde olan kısımlara bölünmüş olduğudur. İkincisi, rejimin yıkılmasından sonraki doğal eğilim, bölünmeden birleşmeye doğru gitmektir; bölünmeyi resmen veya zorla kökleştirmek değildir. Üçüncüsü, Suriye haritası bölge haritasından izole bir harita değildir, dolayısıyla aktörler ister yerel ister bölgesel veya küresel olsunlar, bu haritayla oynamak, diğer haritalarla oynamaya kapalı bir süreç değildir.

Lübnan ve ardından Irak'tan öğrendiğimiz ders Sykes-Picot haritalarının, yüz yıldan fazla bir süredir milliyetçi birleştirme çabalarının ve mezhepçi bölme çabalarının başarısına direndiğidir. Ne ülkeler arasındaki birlik girişimleri başarılı oldu ne de bölünmeler gerçekleşti. Sir Mark Sykes ve François Georges-Picot'nun bölge hakkındaki bilgisizliklerine, İngiliz ve Fransız stratejik tercihler, iki manda ülkesi arasındaki petrol ve diğer hususlarla ilgili rekabet nedeniyle heterojen grupları kapsayan sınırlar çizmekte keyfi davrandıklarına dair hikayelere rağmen, bölge ülkelerinin haritaları iç içe geçmiş ve birbiriyle bağlantılıdır.

Diğer bir deyişle Suriye'de haritanın değişmesi, Lübnan, Irak, Filistin, Türkiye ve İran'daki haritaların da değişmesi anlamına geliyor. Bu da bir tür ayırma ve bir tür ilhak demektir. Zayıf ülkelerden toprak almak ve hayallerini gerçekleştirmek isteyen güçlü ülkelere eklemektir. Burada Osmanlı İmparatorluğu'nun özellikle Halep ve Musul'u ilhak etme hayallerine, Velayeti Fakih’in “Gizli İmam'ın zuhuru ve devletinin kurulması” için her şeyi ilhak etme ve dünyayı yönetme hayalleri, Suriye'deki Golan Tepeleri, Hermon Dağı'nın zirvesi, su kaynakları, Batı Şeria ve tabii Gazze’yi kapsayan ve hatta Güney Lübnan'da Evveli Nehri'ne kadar uzanan “Büyük İsrail” hayalleri ekleniyor.

Ayırma ve ilhak denkleminin gerçekten başarılı olması durumunda bölgede nasıl bir tablonun ortaya çıkacağını bilmeyen yoktur. Topraklarını kaybeden ülkeler ile kendilerine ait olmayan toprakları ilhak eden ülkeler arasında bir barış, kalkınma ve iş birliği tablosu olmayacağı kesindir. Aksine çatışmalara ve savaşlara sahne olacaktır. Dahası sadece İsrail ile toprağı kurtarmak için bir yüz yıl daha sürecek askeri çatışma yaşanmayacak, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu ile Pers İmparatorluğu arasındaki yüzyıllar süren çatışmalara da geri dönülecektir. Bu ikisi arasındaki çatışma ise sadece nüfuz için değildir.

Bölgesel oyunun, ister şiddetli çatışma bağlamında isterse her bir bölgesel gücün kendine özgü alanlarda nüfuzunu artırma ve böylece yeni bir bölgesel güvenlik sistemi düzenleme anlayışı bağlamında olsun, Türkiye, İran ve İsrail ile sınırlı olduğu düşünülemez. Uluslararası oyun daha büyük. Fransız siyaset bilimci Bertrand Badie'nin “ittifakların giderek ortadan kalktığı ve mevcut gerçekliğe damga vuran bir aşırı akışkanlığın hâkim olduğu, böylece korunan müttefik veya vekilin asıl güç karşısında bir tür bağımsız hareket etme marjına sahip olduğu bir döneme giriş” olarak adlandırdığı bir dönemde, fırsat verilen devlet dışı güçler olgusunun rolü açıktır.

Rusya Ukrayna savaşıyla meşgulse de Suriye'deki Hmeymim Hava Üssü ve Tartus Deniz Üssü'nün korunması için de aktif olarak çalışıyor. Ukrayna savaşında bile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yürüttüğü savaş Ukrayna'dan çok daha büyük bir savaştır. Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığı analize göre Soğuk Savaş sonrasında Batı'nın Rusya'ya karşı haddini aşma durumunu “düzeltmek” ve Moskova'nın büyük bir gücün odak noktası olduğunu kanıtlamak için yapılan bir savaştır.

Mara Karlin'in “Topyekûn Savaş” ile ilgili bir makalesinde söylediği gibi, ABD “Kızıldeniz'in güvenliğini sağlamada başarısız olduysa ve Hint ile Pasifik Okyanuslarını güvence altına alma gücü ile ilgili soru karşısında durduysa” da Ortadoğu ve Uzakdoğu’da büyük oyunu oynamaya kararlı. Çin, ABD tarafından korunan Tayvan'ı geri almakla çok ilgilense ve 130 ülkenin katıldığı “Kuşak ve Yol” projesi konusunda çok rahat olsa da kendisine nüfuz alanları aramaya zorlayan devasa bir deniz ve hava kuvveti inşa ediyor. Ortadoğu ise sadece ticaretten ibaret değil.

Ayırma ve ilhak konuşmaları ile ilgili olarak George Washington Üniversitesi'nde siyaset bilimi ve uluslararası sorunlar profesörü Mark Lynch, “Ortadoğu'nun sonu”ndan bahsediyor. Neden? Çünkü ona göre “eski bir harita yeni bir gerçekliği çarpıtıyor.” Ortadoğu artık Amerikan üniversitelerinin ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nın haritalarındaki gibi Arap dünyası, İsrail, Türkiye ve İran’dan ibaret değil. ABD Merkez Komutanlığı haritasına göre artık Afganistan, Cibuti, Eritre, Etiyopya, Kenya, Pakistan ve Somali'yi de kapsıyor. Edgar Morin'in dediği gibi “Hayatın tümü belirsizlik denizinde yüzmektir.”

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.