Seçim tarihinin önümüzdeki çarşamba günü açıklanması bekleniyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, deprem felaketinin ardından Türkiye'ye ile dayanışma kapsamında ülkeyi ziyaret eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya geldi. (DPA)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, deprem felaketinin ardından Türkiye'ye ile dayanışma kapsamında ülkeyi ziyaret eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya geldi. (DPA)
TT

Seçim tarihinin önümüzdeki çarşamba günü açıklanması bekleniyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, deprem felaketinin ardından Türkiye'ye ile dayanışma kapsamında ülkeyi ziyaret eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya geldi. (DPA)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, deprem felaketinin ardından Türkiye'ye ile dayanışma kapsamında ülkeyi ziyaret eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya geldi. (DPA)

Siyasi çevrelerde 2023 genel seçimlerinin tarihinin, 6 Şubat depremi felaketi nedeniyle ertelenme olasılığı hakkında tartışmalar devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim tarihini belirlemeye hazırlandığına yönelik haberler artıyor. Erdoğan’ın seçim tarihini önümüzdeki çarşamba günü düzenlenecek AK Parti Grup Toplantısı’nda açıklayabileceği kaydediliyor.
AK Parti’ye yakın kaynaklara göre  Erdoğan'ın çarşamba günkü meclis grubu toplantısında seçim tarihini açıklaması bekleniyor. Başlangıçta 18 Haziran olarak belirlenen seçim tarihi öne çekilerek 14 Mayıs olarak belirlenmişti. Kaynaklar, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle aynı gün yapılacak milletvekilliği seçimlerinin aday listelerini belirlemek için partide yoğun çalışmalar yapıldığını aktardı. AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya, parti genel başkan yardımcıları Binali Yıldırım, Erkan Candemir, Ali İhsan Yavuz, Mehmet Özhaseki, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir ve AK Parti Gençlik Kolları Başkanı Eyüp Kadir İnan katıldı.
Kaynaklar, Erdoğan'ın seçimleri 14 Mayıs'ta yapma kararına bağlı kaldığını doğrularken, daha önce de açıklandığı gibi yardım sağlamak, deprem felaketinden etkilenenlerin yaralarını sarmak için çalışmak ve 11 ilde konut inşaatına acilen başlamak için gösterilen çabalara güveniyor. Devlet Bahçeli başkanlığındaki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve AK Parti’den oluşan Cumhur İttifakı seçim şansını artırıyor.
Türkiye son günlerde 2023 genel seçimlerinin Erdoğan’ın açıkladığı 14 Mayıs tarihinde mi yoksa 18 Haziran’da mı gerçekleşeceği veya başka bir tarihe mi erteleneceği  konusunda yoğun tartışmalara tanıklık ediyor. Peki, 6 Şubat’ta depremin vurduğu 11 ilde seçmen oyları nasıl hesaplanacak?
Seçimlerin 14 Mayıs'ta yapılması durumunda Erdoğan'ın bunu en geç 10 Mart'a kadar resmen açıklaması gerekiyor. 18 Haziran'da yapılması halinde ise en geç 10 Nisan'a kadar ilan etmesi lazım.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grubu, muhalefet partilerinin ‘altılı masa’ toplantılarında cumhurbaşkanı adayının adını duyurması için Kemal Kılıçdaroğlu’na yetki verdi. Kılıçdaroğlu'nun ortak aday olarak sunulması konusunda görüş ayrılıkları olduğu anlaşılan bir dönemde, önümüzdeki perşembe günü yapılması planlanan altılı masa toplantısında  ortak cumhurbaşkanı adayı kriterleri görüşülecek.
Bu bağlamda muhalefet partileri ise altılı masanın Erdoğan’la yarışacak cumhurbaşkanı adayının ismini açıklamaya hazırlanıyor. 2 Mart’ta yapılması beklenen altılı masa toplantısında cumhurbaşkanı adayının seçileceği kriterlerin tartışılması beklenirken, Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığına İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in sıcak bakmadığı görülüyor. İYİ Parti, altılı masanın ortak adayını belirlemesi konusunda anket yapılmasını önerirken Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu bir televizyon kanalındaki röportajında Kılıçdaroğlu'nun adaylığı konusunda masadaki diğer tarafların herhangi bir itirazda bulunmadığı belirtti. Kılıçdaroğlu'nun adaylığında bir sorun bulmadığını, aksine memnuniyetle karşıladığını’ vurguladı.
Gözlemciler, Akşener'in konumunun ‘Türkiye'deki gençlerin konuştuğu dili anlayan bir aday istemesinden kaynaklandığına’ inanıyor. Akşener daha önce İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığına desteğini gizlemedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu’nun, “Kılıçdaroğlu aday olmazsa altılı masa dağılır” çıkışının ardından 2 Mart’ta yapılması planlanan altılı masa toplantısı öncesinde kriz patlak verdi.
Kuşoğlu’nun açıklaması, İYİ Parti Genel Başkanı tarafından sert tepkiyle karşılandı. Akşener, altılı masanın CHP’nin aldığı kararları onaylayacak noterlik olmadığını daha ziyade yaklaşan seçimlerden sonra Türkiye'yi yönetecek on üçüncü cumhurbaşkanının yanı sıra ülkeyi güçlendirilmiş parlamenter sisteme taşıyacak meclisi seçmek için kurulduğunu kaydetti.
Altılı masa Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP, İYİ Parti başkanlığındaki Meral Akşener, Ali Babacan başkanlığındaki Demokrasi ve Atılım Partisi, Temel Karamollaoğlu başkanlığındaki Saadet Partisi, Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki Gelecek Partisi ve Gültekin Uysal başkanlığındaki Demokrat Parti’den oluşuyor. Altılı masa, bireysel yönetim sistemine bağlı mevcut başkanlık sistemi yerine parlamenter sistemi savunuyor.
Başkanlık sisteminden gelişmiş parlamenter sisteme geçilmesi için altılı masanın en az 360 sandalye kazanması gerekiyor.  Diğer yandan CHP'nin meclis grubu, pazar günü partinin Ankara'daki genel merkezinde yaptığı toplantıda, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili sonraki tüm süreçlerde grup adına karar alma konusunda parti genel başkanına tam yetki verdi.



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe