Yemen’de 15 bin yazma eser yok olma tehdidi altında

Yemen’de 15 bin yazma eser yok olma tehdidi ile karşı karşıya ve 160 bin antika parça kayıt altında değil

UNESCO listelerinde yer alan Sana’nın eski yapılarının genel bir görüntüsü (EPA)
UNESCO listelerinde yer alan Sana’nın eski yapılarının genel bir görüntüsü (EPA)
TT

Yemen’de 15 bin yazma eser yok olma tehdidi altında

UNESCO listelerinde yer alan Sana’nın eski yapılarının genel bir görüntüsü (EPA)
UNESCO listelerinde yer alan Sana’nın eski yapılarının genel bir görüntüsü (EPA)

Yemen’de Husi milislerin kontrolündeki bölgelerdeki kültürel miras tehlike altında.  On binlerce antika parça, çalınma ve satılma tehdidi ile yüz yüze. Binlerce tarihi el yazması, bilimsel kurallara uygun olarak korunmadığı için çürüyüp yok olma tehlikesi yaşıyor. Tarihi yapılar, müzeler ve buna bağlı kuruluşlar ise yıkılmaya yüz tutmuş durumda.
Tüm bunların üstüne, (darbeci) Yönetim Konseyi Ofisi’nin direktörlüğünü yapan nüfuz sahibi Ahmed Hamid (Ebu Mahfuz), sanat, kültür ve eski eserler ile ilgili ödenekleri durdurduktan sonra Kültür ve Miras Fonu'nun gelirlerinden milyarlarca riyale el koydu.
Husi milislerinin kontrolündeki bölgelerde yaşayan kültür sektörü çalışanları Şarku’l Avsat’a verdikleri röportajda, darbe hükümetinin kültür sektörü için vergiye tabi bin dolar tutarında aylık bir bütçeyi onayladığını ve bu bütçenin, milisler tarafından maaşları ayda 30 doları geçmeyen küçük sözleşmeli çalışanlara dağıtıldığını açıkladılar.
Çalışanlar, Yönetim Konseyi Ofisi’nin direktörlüğünü yapan Husi lideri Ebu Mahfuz’un, Kültür ve Miras Fonu'nun tüm gelirlerine el koyduğunu ve kendi tasarrufuna geçirdiğini söylediler. Ebu Mahfuz’un darbe hükümeti içinde kurumların ve vilayetlerin ödeneklerinin yanı sıra fon, gümrük vb. gelirleri kontrol ettiği için ‘devlet gelirlerinin bekçisi’ olarak tanındığına dikkati çektiler.
Bu kaynaklara göre, Sana’da bulunan ve aralarında müzisyenlerin, performans sanatçılarının ve dansçıların da bulunduğu Yemen'deki ana sanat grupları acınacak koşullarda yaşıyorlar. Gösteri kıyafetleri parçalanmış veya yıpranmış durumda. Talepleri Husi maliyesi, darbe hükümetinin başkanlığı ve Yönetim Konseyi Ofisi tarafından reddedildikten sonra ekipten birine en sade halk kıyafetini satın almakta zorlanıyorlar.
Kaynaklara göre kültür-sanat sektörü çalışanları, bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir sefalet ve ıstırap döneminden geçerken; milyarlar kâh savaşçıların tasarrufuna bırakılıyor kâh daha fazla güç toplamak için harcanıyor kâh da ülkenin tüm kuruluşlarında ve bölgelerindeki Husi denetmenlere gidiyor.
Öte yandan siyasi kaynakların aktardığına göre darbeci Husi hükümetinin Kültür Bakanı, Ebu Mahfuz’un yıllık milyarlarca riyale ulaşan Kültür ve Miras Fonu’nun gelirlerine el koymasından rahatsız olduğunu dile getirdi. Bakan, Sana Ulusal Müzesi’nde en önemli eserler arasında yer alan 160 bin parça olduğunu ve bunların ‘belgelenmemiş, arşivlenmemiş ve kayıt edilmemiş’ olduğunu vurguladı. Eski binaların yıkılmaya yüz tuttuğunu ve bakıma ihtiyacı olduğunu belirterek Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) bazı projeler için gösterdiği çabalara övgüde bulundu.
Kaynaklara göre Husilerin liderinin soyundan gelen bakan, rutubet ve doğal faktörlere bağlı olarak yok olan yazma eserlerin bulunduğunu, 15 bin el yazmasının da depolarda çürümek üzere olduğunu ve elinden hiçbir şey gelmediğini söyledi. Bakan durumun dört ayağı olduğunu söyleyerek ilkini şubeleri ile birlikte Ebu Mahfuz’un oluşturduğunu belirtti. Darbeci Bakanlar Kurulu olduğunu ve milisler tarafından sektörler adı altında devlet kurumuna paralel kurulan oluşumlar olduğunu vurguladı. Bu oluşumların darbe hükümetinin bakanlarının yetkilerini ele geçirdiğini ve her sektörün milislerin liderliğinde söz sahibi bir tarafı takip ettiğini belirtti. Dördüncü ayağı ise Milli Görüş Komitesi adlı kuruluşun oluşturduğunu söyledi. Darbe hükümetindeki bakan, yaşananları alaya alarak her ay yeni bir matrisleri olduğunu ve her bir tarafın hedefleri ve uygulama matrisini değiştirmek istediğini söyledi. Aynı zamanda tarihi yazma eserlerin bir kısmına el koyan milislerin oluşturduğu Vakıflar Kurumu'nun müdahalesinden de şikayet etti.

Sana el yazmaları tehlike altında
Sana Ulu Camii'ndeki el yazmalarının elbise çantalarına konulduğunu, bunların bir kısmını toprak solucanlarının yediğini, geri kalanını da rutubetin yok ettiğini söyledi. Bunu ‘affedilemez bir suç" olarak nitelendiren bakan, milis liderlerinden birinin komutasındaki bu Vakıflar Kurumu’nun, 20 yıl önce Ulu Camii'nin çatısındaki sandıklarda bulunan eski bir Kur’an-ı Kerim nüshasını tahrip ettiğini, bu lideri takip eden unsurların nüshayı parçalara ayırdıklarını ve yazmaların yarısına hasar verdiklerini söyledi.
Bu gelişmelerle birlikte, Husi hükümetindeki Tarım Bakanlığı'nın yeni bir tahsilat dairesine dönüştüğü açığa çıktı. Veriler, bakanlığa paralel bir oluşum olarak kurulan Tarım Komitesi’nin, tarımsal araştırmalar için yarım milyar Yemen riyalini (1 dolar yaklaşık 560 riyale tekabül ediyor) ele geçirip üstüne yaklaşık üç ay sonra ek bir bütçe talep ettiğini gösteriyor.
Kaynaklar, bu komitenin Tarım Hizmetleri Genel Kurumu ile birlikte kanun dışı vergiler dayatıp bunların tahsilini yaptığını belirttiler. Veriler, Tarım Bakanlığı çalışanları yedi yıldır maaşlarını alamazken bu iki oluşumun yerel meclislerin gelirlerinin yüzde 35'ini aldıklarını gösteriyor. Bu da 2021 yılında 11 milyar riyale tekabül ediyor.
Husi milislerinin, meşru hükümeti kontrolü altındaki bölgelerdeki çalışanların maaşlarını ödemeye çağırırken, devlet kurumlarının tüm gelirlerini ve çeşitli tahsilatları savaşçılarının yararı ve nüfuz sahibi liderlerinin zenginleşmesi için kullanması dikkat çekici.



ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla
TT

ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla

İbrahim Hamidi

Al Majalla ABD, Suriye ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan ve Şam ile hem Washington hem de BM arasındaki ilişkilerin potansiyel yönünü gösteren üç belgeye ulaştı.

ABD tarafından hazırlanan belgede, yaptırımların hafifletilmesi ve iki yıllık bir muafiyet için Şam'ın bazılarını kabul etmekte zorlandığı sekiz talep yer alıyor. Bu taleplerin ilki, tüm Filistinli grupları ve siyasi faaliyetleri yasaklayan genel bir resmi bildiri yayınlanması, ikincisi ise hem İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) hem de Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırarak ABD’nin kendi güvenliğine karşı tehdit olarak gördüğü herkesi hedef almasını kabul etmesiydi. ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Natasha Franceschi tarafından geçtiğimiz mart ayı ortalarında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’ye teslim edilen mektuba Şam'ın verdiği yazılı yanıtta, eski Suriye rejimine ait kimyasal silahların imhası, DEAŞ ve terörle mücadele ve ordunun kurulması da dahil olmak üzere çeşitli konularda ilerleme kaydedildiği belirtildi.

BM Genel Sekreter Yardımcısı ve eski Suriye Başbakan Yardımcısı Abdullah Dardari tarafından hazırlanan BM belgesinde ise Şam'ın BM Kalkınma Programı'nın (UNDP) Avrupa'da dondurulan ve yarım milyar dolar olduğu tahmin edilen Suriye devletine ait fonların ABD’nin yaptırımlarından muaf tutularak Suriye'deki projelere harcanmasını denetlemesini kabul etmesi önerisi ele alınıyor.

Suriye’nin Avrupa'da dondurulan 500 milyon doları serbest bırakılacak

Öte yandan Maliye Bakanı Muhammed Yasir Berniye ve Suriye Merkez Bankası Başkanı Abdulkadir el-Husriyye’nin de yer aldığı bir heyetin Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) toplantılarının yanında hafta sonunda Suriye konulu bir yuvarlak masa toplantısına katılmak üzere Washington'a yapacağı ziyaret için hazırlıklarda sona gelindi. Dışişleri Bakanı Şeybani de hafta sonunda BM Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) bakanlar toplantısına katılmak ve Suriye bayrağını göndere çekmek üzere New York'u ziyaret edecek.

Reuters , Suudi Arabistan hükümeti ve Dünya Bankası'nın ev sahipliğinde ev sahipliğinde Washington'daki uluslararası finans kuruluşlarının yıllık toplantıları çerçevesinde Suriye konulu bir toplantının gerçekleştirileceğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre  Suudi Arabistan, Suriye'nin Dünya Bankası'na olan borcunun yaklaşık 15 milyon dolarlık kısmını ödeyerek, Suriye'nin yeniden inşası ve diğer ekonomik destek konuları için milyonlarca dolarlık potansiyel hibelerin önünü açmayı planlıyor.

Bu çerçevede Dünya Bankası, geri ödemenin ardından Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA) aracılığıyla elektrik ve altyapı sektörü için beklenen 300 milyon dolar ile Suriye'yi destekleyebilir.

Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.

Öte yandan Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.

UNDP tarafından hazırlanan belgede, 2011 yılından sonra Avrupa'nın eski rejime yaptırım uygulamasından bu yana, Suriye devletine ve Suriyeli şahıslara ait, yaklaşık yarım milyar dolar (500 milyon dolar) olduğu tahmin edilen ve uluslararası yaptırımlar kapsamında dondurulan yurt dışındaki mal varlıkları olduğu belirtiliyor. Belgede UNDP'nin Suriye Merkez Bankası ile koordinasyonlu olarak bu sorunun çözümü için Suriyeli ve uluslararası taraflar arasında arabulucu ve kolaylaştırıcı bir rol oynaması öneriliyor.

Belgedeki öneriler arasında dondurulan söz konusu fonların doğrudan Suriye devletine verilmesi yerine BM, yani UNDP aracılığıyla Suriye'deki kalkınma ve yeniden inşa projelerinin finansmanına yatırılması için kurumsal bir mekanizma kurulması da yer alıyor. Zira bağışçı ülkeler, bu fonları meşruiyeti ve kötüye kullanılma potansiyeli ile ilgili hukuki ve siyasi sorunlar nedeniyle doğrudan Suriye makamlarına teslim etmekten çekiniyor.

dsfv
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills ile Suriye'nin başkenti Şam'daki Halk Sarayı'nda bir araya geldi (SANA)

Batılı bir diplomat, dondurulan fonların Suriye devletine ait olduğunu ve aracı olmadan elden çıkarılabileceğini, bunun da paranın harcanması ve ülkedeki projelerin finanse edilmesindeki mali yükü arttıracağını söyledi.

Bu arada BM, bu dosyadaki herhangi bir hamle için gerekli yasal ve kurumsal senaryoları geliştirdi. Bu senaryolar arasında, birkaç gün önce Suriyeli ekonomist Abdulkader Husrieh tarafından teslim edilen ve Suriye Merkez Bankası'na bu fonların uluslararası yasalara uygun olarak talep edilmesi ya da kullanılması, şeffaflığın ve yaptırım kararlarına uyumun sağlanması için yasal yollar konusunda danışmanlık yapılması yer alıyor.

New York'ta Suriye bayrağının göndere çekilmesi

Hafta sonunda New York'a gidecek olan Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’nin BM merkezinde Suriye bayrağını göndere çekeceği ve BMGK toplantılarına katılacağı bir programı var. BMBGK’daki toplantılar çerçevesinde 25 Nisan'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen bir brifing verecek ve 29 Nisan'da Ortadoğu'nun durumuna ilişkin bir oturum düzenlenecek.

Şeybani ziyaretini, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulunmasının ardından gerçekleştirdi. Washington, Beşşar Esed rejiminin son on yıllık dönemi boyunca bu adımı hiç atmamıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulundu.

ABD’de hakim olan iki eğilim

Esed rejiminin 8 Aralık'ta düşmesinin ardından Arap ve Avrupa ülkeleri, Şam’daki yeni hükümet ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile ilişkilerini başlattı. Washington temkinli bir yaklaşım benimserken ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, Şam'da Ahmed eş-Şara ile görüştü. Washington ayrıca Şara hakkında verilecek bilgi için koyduğu 10 milyon dolarlık ödülü de iptal etti.

Öte yandan terörle mücadele alanında da ABD ile Suriye arasında iş birliği ve bilgi alışverişi yapıldı. Washington Şam'a en az sekiz terör eyleminin engellenmesini sağlayan bilgiler sağladı. Ayrıca Cumhurnbaşkanı Şara, Trump'a başkanlık seçimlerindeki zaferi dolayısıyla bir tebrik telgrafı gönderdi. Şara, İngilizce olan tebrik mesajında, “Onun (Trump’ın) Ortadoğu'ya barış getirecek ve bölgeye istikrarı yeniden kazandıracak bir lider olduğuna eminiz. İki ülke arasındaki ilişkileri diyalog ve anlayış temelinde geliştirmeyi dört gözle bekliyoruz. Yeni yönetim altında ABD ve Suriye, her iki ülkenin de isteklerini yansıtan bir ortaklık kurma fırsatından yararlanacaktır” ifadelerini kullandı.

dfvgt
Suriye'nin Haseke vilayetinin kuzeydoğusunda, Suriye-Türkiye sınırındaki petrol sahalarında devriye gezen ABD askerleri, 3 Eylül 2024 (AFP)

Ancak ABD yönetimi, bazı Arap ülkelerinin Washington'a Suriye konusunda daha açık bir yaklaşım benimsemesi yönündeki tavsiyeleri karşısında tutumunu değiştirerek daha temkinli bir yaklaşım benimsedi. ABD'nin tüm kurumlarının katılımıyla Suriye'ye ilişkin bütüncül bir ABD politikası oluşturulması için ülke içinde çalışmalar devam ediyor. Eski Başkan Barack Obama yönetiminde Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Joel Rubin, Suriye dosyasını denetleyecek en önemli pozisyonu devralması bekleniyor.

Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills’i Şam’daki Halk Sarayı'nda kabul etti. Böylece yeni yönetimin göreve gelmesinden bu yana ilk kez bu tür bir ziyaret gerçekleşmiş oldu. Dışişleri Bakanı Şeybani de Mills ile bir araya gelerek Suriye'deki güvenlik ve ekonomik durum ile Şam ve Washington arasında karşılıklı saygı ve ortak çıkarlara dayalı stratejik bir ortaklık kurulması olasılıklarını görüştü.

Toplantıda ayrıca sınır ötesi milisler, uyuşturucu ve organize suçların yayılması ve ABD'nin Suriye'ye uyguladığı tek taraflı yaptırımların etkisi gibi iki ülkenin ve bölgenin karşı karşıya olduğu ortak tehditler ele alındı. Suriye tarafından yapılan resmi açıklamaya göre görüşmede Suriye tarafı, iki ülke arasında güvenin tesis edilmesi ve yapıcı bir iş birliğine girilmesi yönünde temel bir adım olarak bu yasadışı yaptırımların kaldırılması gerektiğini vurguladı.

Al Majalla’ya konuşan yetkililere göre ABD yönetiminin iki eğilimi var. Bunlardan ilki Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri, Ulusal İstihbarat Direktörü DNI) Tulsi Gabbard ve Trump'ın Terörle Mücadele Danışmanı Sebastian Gorka tarafından temsil ediliyor. Gabbard ve Gorka, Suriye’deki yeni hükümetle herhangi bir angajman anlaşmasına karşı çıkarken BMGK’nın ve Washington'ın HTŞ'yi ve HTŞ yöneticilerini ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırma kararı merceğinden bakıyorlar. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından temsil edilen ikinci eğilimdeki grup ise şartlı angajman anlaşması yapılmasını destekliyor. Bu gruptakiler, yeni Suriye yönetiminin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını düşünüyorlar.

ABD’de yeni Suriye yönetimimin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını kabul eden güçlü bir eğilim var.

ABD'nin sekiz talebi

Bu doğrultuda ABD’nin eski ve yeni yönetimlerinden temsilciler, ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Franceschi’nin geçtiğimiz mart ayında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’ye teslim ettiği ve ‘güven inşa edici’ sekiz talep ve Washington'ın atabileceği ilgili adımları içeren bir mektup hazırladılar.

Al Majalla’nın bir kopyasına ulaştığı belgeye göre bu talepler arasında ‘profesyonel bir ordunun kurulması, kritik öneme sahip komuta kademelerine yabancı askeri isimlerin yerleştirilmemesi, tüm kimyasal silah tesislerine ve programlarına erişim izni verilmesi, başta gazeteci Aston Tice olmak üzere Suriye’de kaybolan ABD vatandaşları için bir komisyon kurulması, Suriye'nin kuzeydoğusunda Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki el-Hol Kampı’nda kalan DEAŞ üyelerinin ailelerinin teslim edilmesi, DEAŞ'a karşı mücadelede Uluslararası Koalisyonla iş birliği yapılacağı taahhüdünde bulunulması, ABD’nin Suriye topraklarında Washington'ın ulusal güvenliğine karşı bir tehdit olarak gördüğü herkese karşı terörle mücadele operasyonları yürütmesine izin verilmesi, Suriye'deki ‘tüm Filistinli milisleri ve siyasi faaliyetleri yasaklayan’ resmi bir bildiri yayınlanması ve ‘İsrail'in endişelerini gidermek için’ Filistinli grupların üyelerinin sınır dışı edilmesi, İran'ın Suriye’de konuşlanmasının engellenmesi ve hem DMO hem de Hizbullah'ın terör örgütü olarak tanımlanması’ yer alıyor.

dfrgt
ABD Kongre Üyesi Cory Mills, Suriye'nin başkenti Şam’da Eski Şehir bölgesinde yürürken, 18 Nisan 2025 (Reuters)

Listede ‘kapsayıcı bir hükümet’ kurulması talebi ya da geçiş dönemi adaleti, insan hakları, anayasal reform ve siyasi süreçle ilgili somut konular ise yer almadı. Buna karşın belgede, 6 Ocak'ta muafiyetlerin ilan edilmesinin ardından, altı aylık süre temmuz ayında sona erdiğinde yaptırımların hafifletileceği ve muafiyetlerin uzatılacağı sözü verildi. Ayrıca talepler konusunda ilerleme kaydedilmesi halinde Başkan Donald Trump'ın Suriye ekonomisinin hareketlenmesi ve dış yardım sağlanmasının önündeki başlıca engel olan ‘Caesar (Sezar) Yasası'nın belirli bir süre için dondurulmasına yönelik bir kararname imzalayabileceği belirtildi.

Şam’ın yanıtı iş birliği ve yaptırımların hafifletilmesi talebi oldu

Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı. Şam, çeşitli tarafların, özellikle grupların ‘siyasi faaliyetlerinin’ yasaklanması, ‘şahısların peşine düşülmesi’ ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin Suriye topraklarında serbestçe hareket etmesine izin verilmesi yönündeki tavsiyelerine rağmen bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz hafta sonu, attığı adımları ve bazı taleplere ilişkin çekincelerini içeren yazılı bir yanıtı Washington'a gönderdi. Washington, şu an bu talepleri inceliyor. Batılı yetkililer, Şam'ın kimyasal silahlarla ilgili adımların birçoğunu zaten yerine getirdiğini düşünüyor.

Suriye Cumhurbaşkanı Şara, geçtiğimiz şubat ayında Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Genel Direktör Fernando Arias başkanlığındaki bir heyeti kabul etti. Bu görüşme, ‘Suriye’de savaş sırasında kimyasal silah kullanmakla’ suçlanan Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra OPCW tarafından Şam'a yapılan ilk resmi ziyaretti.

Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı ve bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.

Arias, OPCW heyetinin Şam'daki görüşmelerinin Suriye'nin kimyasal silah dosyasının nihai olarak kapatılmasının önünü açtığı yorumunda bulundu. Şam'a yaptığı ziyaretin ‘yeni bir başlangıç’ için bir fırsat olduğunu söyleyen Arias, Esed döneminde yıllarca süren gerginliğin ardından bu konuda yeni bir sayfa açma şansı yakaladıklarını belirtti. OPCW, Suriye'nin silah programıyla bağlantılı olabilecek ve Esed rejiminin çöküşünden sonra keşfedilen 100'den fazla alan olduğunu tahmin ediyor.

Şam ayrıca Filistinli silahlı grupların faaliyetlerini engellemek, DEAŞ ile mücadele etmek ve Washington'ın müttefiki SDG ile ilişkilerini geliştirmek gibi adımlar da attı.

Bu çerçevede Şara, ABD yapımı helikopteriyle iki kez Şam'a giden SDG lideri Mazlum Abdi ile bir anlaşma imzaladı. Şam'da 10 Mart'ta imzalanan ilkeler belgesinin uygulanması için çeşitli adımlar atıldı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) önümüzdeki aylarda Suriye'de konuşlu ABD askerlerinin sayısını binin altına indirmeyi planladığını açıkladı. ABD gazetesi New York Times’ın (NYT) haberine göre ABD ordusu Suriye'nin kuzeyinden yüzlerce askerini çekmeye başlarken bölgedeki sekiz askeri üsten üçünü kapatmaya hazırlanıyor.

Şara'nın Abdi ile yaptığı anlaşmanın uygulanmasının yanında SDG ile Türkiye arasında Suriye'nin kuzeydoğusunda, Washington'ın ABD askerlerinin sayısını azaltma söylemiyle bağlantılı olarak bir ateşkes hali hakim.