Tedavisi sonrası uyuşturucuya dönmeyi engelleyen ilaç geliştiriliyor

Fareler için "histon deasetilaz 5" enzimi (Araştırma Ekibi)
Fareler için "histon deasetilaz 5" enzimi (Araştırma Ekibi)
TT

Tedavisi sonrası uyuşturucuya dönmeyi engelleyen ilaç geliştiriliyor

Fareler için "histon deasetilaz 5" enzimi (Araştırma Ekibi)
Fareler için "histon deasetilaz 5" enzimi (Araştırma Ekibi)

ABD’li bir araştırma ekibi, bırakıldıktan sonra uyuşturucu tüketimine dönüşü önlemek için kullanılabilecek bir terapötik ilaç düzey izlemine ulaştı.
Çalışma, "Ulusal Sains Akademisi Prosidees" dergisinde yayınlandı. Araştırmacılar, "Histon Designia 5 veya HDAC5" olarak bilinen ve narkotik maddelerin tüketimi ile ilişkili olumlu anıların azaltılmasında önemli rol oynayan bir enzim buldular.
Güney Carolina Üniversitesi Nöroloji Bölümü'nden Prof. Dr. Christopher Kwan şunları söylüyor: “Enzimin eroin ile ilişkili sinyalleri sınırladığını ve uyuşturucu aramaya iten güçlü uyarıcılara karşı olduğunu bulduk ve bu, enzimin işlevinin uyuşturucu kullanımına geri dönmemeyi arttırdığını gösteriyor.” dedi. Kwan, bu sonuca ulaşmak için ise uzun süre uyuşturucu verilip sonra bundan mahrum bırakılan farelerde, narkotik maddelere dönüş davranışlarını inceledi. Farelere bir kola basarak eroin alma imkânı verildi ve aynı zamanda kullanımı ile ilişkili görsel ve ses sinyalleri sağlandı.
Eroinin günlük kullanıldığı 2 ila 3 haftalık bir dönemden sonra fareler, eroin kullandıkları alana götürülmeden önce bir hafta yemek yemekten kaçındı. Uyuşturucu ile ilişkili bu alan, farenin eroin kullanımını tetikleyen davranışını arttırdı ancak fareye herhangi bir eroin verilmedi.
Buna ek olarak, farelerde uyuşturucu arama davranışı, daha önce eroin kullanımıyla bağlantılı görsel ve ses sinyalleri açığa çıkarılarak uyarılarak açığa çıkarılmıştı. Son olarak ise farelere uyuşturucu hissi hatırlatmak için küçük bir doz eroin verildi.



Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
TT

Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)

Bilim insanları yiyeceklerin yapısının tokluk hissini etkileyebildiğini tespit etti. 

Obezite gibi hastalıkların artışında modern beslenme alışkanlıkları kritik bir rol oynuyor. Ultra işlenmiş gıdalar da bu sorunun temel nedenleri arasında sayılıyor.

Öte yandan bu yiyecekler genellikle yağ, şeker ve tuz gibi sağlığa risk teşkil ettiği bilinen besinleri de yüksek miktarda içeriyor. Uzmanlar gıdaların nasıl "işlendiğinin" gözden kaçabileceğini söylüyor.

Birleşik Krallık'taki Imperial College London ve Quadram Enstitüsü'nden araştırmacılar gıdaların yapısının, etkilerini nasıl değiştirdiğini anlamak üzere bir çalışma yürüttü.

Bulguları hakemli dergi Nature Metabolism'de yayımlanan çalışmada 10 sağlıklı yetişkin 4 günlüğüne bir kliniğe yerleştirildi. Katılımcılara beslenme sondası takılarak mide ve üst ince bağırsaklarından düzenli numune alındı. Böylece gıdaların nasıl sindirildiği ve bunun bağırsaktaki metabolizma sonucu ortaya çıkan maddeleri nasıl etkilediği değerlendirildi.

Katılımcılar, hücreleri kırılmış veya bütün haldeki nohut unundan yapılan lapalarla beslendi. Yani bir lapadaki nohutlar, geleneksel nohut unu yapımında olduğu gibi doğal hücre yapısı bozulacak şekilde işlenmişti. Diğerindeyse hücrelerin bozulmaması için farklı bir işlem uygulandı.

Araştırmacılar, besin değerleri birebir aynı olan bu gıdaların vücutta farklı etkilere yol açtığını gözlemledi. 

Hücre yapısı bozulan nohut unundan yapılan lapa, daha hızlı sindirilerek kandaki glikoz seviyesini, diğer lapaya kıyasla 2 ila 4 kat daha fazla yükseltti.

Parçalanmamış hücrelere sahip gıda ise daha yavaş sindirildi. Ayrıca iştahı bastırmasıyla bilinen GLP-1 ve PYY hormonları daha uzun süre boyunca salgılandı. Katılımcılar da daha uzun süre tokluk hissettiğini bildirdi. 

Çalışmanın çok az kişiyle yapılmış olması gibi önemli bir sınırlılığı var. Ancak bulgular obezite ve tip 2 diyabetle mücadelede, gıdaların yapısının kayda değer bir rol oynayabileceğine işaret ediyor.

Makalenin yazarlarından Gary Frost "Gıdaların yapısının değiştirilmesi, nihayetinde halkı tip 2 diyabet gibi kronik hastalıklardan korumaya katkı sağlayabilir ve bu araştırma bu yüzden çok heyecan verici" diyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Mingzhu Cai ise zayıflama iğnelerinin başarısına değinerek şu ifadeleri kullanıyor:

Ozempic gibi GLP-1 agonistleri hakkında çok fazla tartışma dönüyor. Doğal GLP-1 seviyeleri asla bu ilaçların dozuna ulaşmayacak olsa da nasıl ve nerede salındığını anlayarak vücudumuzun üretebileceği dozları artırma şansımız var.

Bulgular, gıdaların işlenme biçimindeki farklılıkların yalnızca tokluk hissini artırmakla kalmayıp daha sağlıklı sonuçlar da doğurabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe, Imperial College London, Quadram Enstitüsü, Nature Metabolism