Mısır Dışişleri Bakanı Şukri’nin Türkiye ve Suriye ziyareti siyasi yakınlaşmayı hızlandırır mı?

Şukri ve Mikdad dün Şam’da yaptıkları basın toplantısında (Reuters)
Şukri ve Mikdad dün Şam’da yaptıkları basın toplantısında (Reuters)
TT

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri’nin Türkiye ve Suriye ziyareti siyasi yakınlaşmayı hızlandırır mı?

Şukri ve Mikdad dün Şam’da yaptıkları basın toplantısında (Reuters)
Şukri ve Mikdad dün Şam’da yaptıkları basın toplantısında (Reuters)

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’ye, Suriyeli mevkidaşı Faysal el-Mikdad ile açıklama yaptığı esnada, Şam ziyaretinin iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için bir başlangıç ​​olup olmayacağı soruldu.
Şukri ise bu soruya kısa bir yanıt vererek, ziyaretin ‘insani yardım ve dayanışma’ amacı taşıdığını söyledi ve siyasi düzeye değinmedi.
Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar ve analistlerin tahminlerine göre, bu ziyaret insani yardım amacı taşısa da yalnızca Kahire ile Şam arasında değil, aynı zamanda Şam ile diğer Arap başkentleri arasında da gelecekte ikili siyasi düzeydeki hareketlerin habercisi oldu.
Türkiye ve Suriye’yi vuran deprem felaketi, Mısır’ın iki ülke ile yakınlaşma seyrini hızlandıran bir kilometre taşını temsil etti.
Aslında bundan önce ilk adımlar atılmıştı. Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi, Suriyeli mevkidaşı Beşşar Esed ile telefonda görüşmüştü.
Aynı şekilde Sisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birkaç ay önce Katar’da düzenlenen 2022 FIFA Dünya Kupası’nın açılış töreninde tokalaşmıştı.
Ahram Stratejik Araştırmalar Merkezi bünyesindeki Arap ve Bölgesel Çalışmalar Birimi Başkanı Dr. Muhammed Ez Arab’a göre Mısır’ın Suriye ve Türkiye ile yakınlaşması, üç ülkeyle sınırlı bir mesele gibi görünmüyor.
Şarku’l Avsat’a konulan Ez Arab, “Özellikle Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır gibi Arap ülkelerinin dışişleri bakanları tarafından yapılan üç ziyaretten sonra, Arap ülkeleri tarafından Suriye ile ilişkileri yeniden kurmak için kademeli girişimler var. Suriye tarafında da durum aynı” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye konusuna da değinen Ez Arap, “Bölgedeki gerilimi çeşitli yönlerden bir bütün olarak azaltma çabaları var ve belki de afet diplomasisi bu yönleri daha ileri noktalara taşımak için uygun bir fırsattı” ifadelerini kullandı.
Suriye düzeyinde en önemli gelişmelerden biri, üyeliğinin askıya alınmasının üzerinden 12 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra, Suriye’nin Arap Birliği’ndeki koltuğuna dönme konusu gündeme geldi.
Bu uzun süreçte Mısır-Suriye ilişkileri farklı aşamalardan geçti. Güvenlik düzeyinde, Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı, Mısır’ın reddetmediği veya duyurmadığı toplantılar için 2016 ve 2018’de iki kez Kahire’yi ziyaret etti.
Şukri, 2019’da Şam’ın Arap Birliği’ne dönmesi için şartların uygun olmadığını vurguladı. Fakat dün Şam Uluslararası Havaalanı’nda yaptığı açıklamada, Şam’ın Arap Birliği’ndeki yerine geri döneceğinin altını çizdi.
Ez Arab, “Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönüşü konusunda bir fikir birliğine varmak için Arap düzeyinde çabalara hala ihtiyaç var. Arap dışişleri bakanlarının yaklaşan toplantılarına ilişkin hazırlıklar bu açıdan dikkate değer görünüyor” dedi.
Mısır’ın Türkiye ile ilişkileri de Sisi ve Erdoğan’ın el sıkışması ile sonuçlanan istikşafi görüşmeler aşamasına gelene kadar zorlu ve meşakkatli yollardan ilerledi.
Samih Şukri, Türkiye ziyaretinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptıkları ortak basın açıklamasında şunları söyledi;
“Mısır her zaman Türkiye’deki kardeşlerinin yanında olacaktır. İlişkilerimizin de bundan sonra en iyi düzeye geleceğine inanıyorum. Süveyş Kanalı’ndan Türkiye’ye yardım gemilerinin geçişini kolaylaştırdık. Türkiye ile dayanışma içerisindeyiz.”
Çavuşoğlu ise, Mısır ve halkına depremzedeler için gönderdikleri yardımlardan dolayı teşekkür ederek, Mısır ile ilişkilerde yeni sayfalar açıldığını, Erdoğan ile es-Sisi’nin Doha’da yaptığı görüşmenin de çok verimli olduğunu dile getirdi.
Dostluk ve kardeşliğin zor zamanlarda belli olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, “Mısır Akdeniz için, Arap dünyası için, İslam dünyası için, Filistin için, Afrika için, bizler için önemli bir ülkedir” dedi.
Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Hüseyin Haridi, “Mısır ile Türkiye arasında ziyaretten önce yapılan açıklamalar, sürecin dayanışma amacı taşımasına rağmen siyasi çağrışımları açıkça gösteriyor” dedi.
Haridi, “Bütün bu olumlu işaretler, yakın gelecekte netleşecek. Türkiye’nin Suriye ile yakınlaşma çabalarına başladığını göz önünde bulundurursak, muhtemelen Rusya’nın himayesinde Türk ve Suriyeli yetkililer arasında yakın temaslara tanık olacağız. Ayrıca Arap Baharı olarak bilinen dönemin üzerindeki perdeyi indirmeye yönelik bir Arap ivmesi var” ifadelerini kullandı.



Yaser Ebu Şebab İsrail ordusuyla iş birliği yaptığını açıkladı

Ebu Şebab ve bir grup silahlı kişi, Refah'ın doğusunda görüldü (Yaser Ebu Şebab adlı Facebook hesabı)
Ebu Şebab ve bir grup silahlı kişi, Refah'ın doğusunda görüldü (Yaser Ebu Şebab adlı Facebook hesabı)
TT

Yaser Ebu Şebab İsrail ordusuyla iş birliği yaptığını açıkladı

Ebu Şebab ve bir grup silahlı kişi, Refah'ın doğusunda görüldü (Yaser Ebu Şebab adlı Facebook hesabı)
Ebu Şebab ve bir grup silahlı kişi, Refah'ın doğusunda görüldü (Yaser Ebu Şebab adlı Facebook hesabı)

Gazze'de Hamas hareketine karşı çıkan Halk Güçleri’nin lideri Yaser Ebu Şebab, İsrail'in Arapça yayın yapan resmi radyo kanalı Makan'a verdiği röportajda, İsrail ordusuyla Gazze'nin güneyinde iş birliği yaptığını teyit etti.

Halk Güçleri’nin İsrail ordusunun kontrolündeki bölgelerde rahatlıkla hareket ettiğini belirten Ebu Şebab, iki taraf arasında koordinasyon olduğunu vurguladı.

Halk Güçleri’nin İsrail ordusuna, tek başına gerçekleştirdiği askeri faaliyetleri bildirdiğini açıklayan Ebu Şebab, herhangi bir ayrıntıya girmeden ‘dışarıdan destek aldıklarını’ belirtti. Ebu Şebab, bazı konuların açıkça konuşulamayacağını ifade etti.

İsrailli yetkililer, geçtiğimiz haziran ayında Hamas'a muhalif bir Filistinli grubu desteklediğini ve silahlandırdığını kabul etmiş, ancak bu grubun Ebu Şebab liderliğindeki Halk Güçleri olduğunu açıklamamıştı.

İsrail Ordu Sözcüsü Effie Defrin, konuyla ilgili bir soruya “Hamas yönetimi karşısında farklı yöntemler kullandığımızı söyleyebilirim” yanıtını verdi, ancak ayrıntılara girmedi.

Bir araştırma merkezi olan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi, Ebu Şebab’ı ‘Refah bölgesinde faaliyet gösteren ve yardım tırlarını yağmalamakla suçlanan bir suç çetesinin lideri’ olarak tanımladı.

Röportajda, Halk Güçleri’nin herhangi bir ideoloji veya siyasi örgüte bağlı olmadığını belirten Ebu Şebab, lideri olduğu grubun 2007 yılında Gazze'de iktidara gelen Hamas'a atıfla ‘adaletsizlik ve yolsuzlukla mücadele ettiğini’ vurguladı. Şarku’l Avsat’ın Independnet Arabia’dan aktardığı habere göre Halk Güçleri’nin ne kadar büyük fedakarlıklar yaparsa yapsın mücadelesine devam edeceğini vurgulayan Ebu Şebab, Hamas’ın şu anda iç çatışmalar yaşadığını ve sonunun yaklaştığını bildiğini söyledi.

Hamas'ın askeri yargı organı geçtiğimiz çarşamba günü, Ebu Şebab’a silahlı çete kurmak ve İsrail ile iş birliği yapmakla suçlandığı gerekçesiyle 10 gün içinde teslim olması için süre tanıdığını açıkladı.

Filistinli birçok grubu bir araya getiren ‘Filistinli Gruplar Ortak Odası’ pazar günü, Halk Güçleri'ni ‘işgalci İsrail’in maşası olmakla’ suçladı. Filistinli Gruplar Ortak Odası tarafından yapılan açıklamada, “Ebu Şebab ve onunla birlikte olanlar ulusal kimliklerinden mahrumdurlar, Filistin ulusal saflarının dışındadırlar ve direniş gruplarının oybirliği ile kanları dökülmüştür” denildi.

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yaşayan 1990 doğumlu Yaser Ebu Şebab, İsrail ordusunun kontrolü altındaki Refah'ın güneydoğu bölgesinde faaliyet gösteren Halk Güçleri adında bir silahlı grup kurdu.

Ebu Şebab liderliğindeki Halk Güçleri’nin silahlı üyeleri geçtiğimiz haftalarda, Refah'taki bir yardım merkezinin yakınlarında hafif makineli tüfeklerle görüldüler.