Rusya, Suriye-Türkiye normalleşme sürecini hızlandıracak

Moskova, yaptırımları görmezden gelme niyetinde olduğunu ve Şam ile ekonomik iş birliğini geliştirmeyi planladığını vurguladı.

AB ülkelerinden gelen insani yardımlar pazar günü Şam Uluslararası Havaalanı’na ulaştı (Reuters)
AB ülkelerinden gelen insani yardımlar pazar günü Şam Uluslararası Havaalanı’na ulaştı (Reuters)
TT

Rusya, Suriye-Türkiye normalleşme sürecini hızlandıracak

AB ülkelerinden gelen insani yardımlar pazar günü Şam Uluslararası Havaalanı’na ulaştı (Reuters)
AB ülkelerinden gelen insani yardımlar pazar günü Şam Uluslararası Havaalanı’na ulaştı (Reuters)

Moskova, Türkiye ve Suriye’de yıkıcı etkileri olan depremin ardından bölgesel ve küresel dayanışmanın sağladığı ivme karşısında Şam ve Ankara arasındaki normalleşme sürecini ilerletmek için yeni adımlarını atmaya başladı.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, pazar günü, Rusya, Suriye, Türkiye ve İran dışişleri bakanları arasında bir toplantı düzenlenmesine ilişkin açıklamalarda bulundu. Bu açıklamada, Moskova’nın devam eden çabalara Tahran'ı da dahil etme niyetinin yeni bir göstergesi olarak görüldü.
Rusya'nın devlet haber ajansı TASS'a konuşan Bogdanov, Rusya, Türkiye, Suriye ve İran dışişleri bakanları arasında bir toplantı yapılması için hazırlıkların yapıldığını söyledi. Toplantının şu an dört ülkenin de gündeminde olduğunu belirten Bogdanov, toplantının ne zaman yapılacağına dair ayrıntı vermedi.
Şam ile Ankara arasındaki başlıca anlaşmazlık konularından birine atıfta bulunan Bogdanov, Moskova'nın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye'deki varlığının geçici olduğunu sorgulamadığını’ vurguladı. Türkiye’nin, Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliğine, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan bağlılığını en üst yetkilisiyle dile getirdiğinin altını çizen Rus yetkili, bu tutumun, Rusya ile Türkiye arasında yapılan anlaşmalarda ve Astana Üçlüsü’nün ortak açıklamalarında teyit edildiğini söyledi.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şam ve Ankara arasındaki anlaşmazlıkların üstesinden gelinebilir. İki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirmek ve geleneksel Suriye-Türkiye arasındaki iyi komşuluk ilişkilerini eski haline getirmek için taraflara kabul edilebilir çözümler bulmalarında yardımcı olmaya devam edeceğiz.”
Bogdanov, Suriye ve Türkiye'nin yakın bir gelecekte aralarındaki diplomatik ilişkileri yeniden kurup kuramayacaklarına ilişkin bir soruya “Bu, Suriye-Türkiye ilişkilerini normalleştirmeye yönelik nihai müzakere sürecinin hedeflerinden biridir. Şam ve Ankara arasındaki diplomatik ilişkilerin restorasyonu olmalı. Her iki ülkedeki diplomatik misyonların çalışmalarının yeniden başlaması bu yöndeki ortak çabaların sonuçlarından biridir” yanıtını verdi.
Ülkesinin Türkiye’deki seçim sürecini Şam ile Ankara arasındaki normalleşme süreciyle ilişkilendirmediğini belirten Rus yetkili, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İki ülkenin yakınlaşmaya başlamaları ve aralarındaki iyi komşuluk ilişkilerini ve iş birliğini yeniden kurmaları hem Suriye hem de Türkiye için uzun vadeli bir çıkardır. Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin desteklenmesi konusu geçtiğimiz yaz Tahran'da düzenlenen Astana Zirvesi’nde gündeme getirildi. (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan, aralık ayında Rusya'nın da yardımıyla Suriye’nin ve Türkiye’nin temsilcileri arasında bir zirve toplantısıyla sonuçlanabilecek çok düzeyli istişarelerin başlatılmasını önerdi. Biz de bu girişimi güçlü bir şekilde destekledik.”
Bogdanov, Rusya, Suriye ve Türkiye'nin geçtiğimiz aralık ayı sonlarında savunma bakanları toplantısında ortak eylem için uzmanların yer aldığı bir mekanizma oluşturulduğunu belirtti.
Rusya, Türkiye ve Suriye savunma bakanları ve istihbarat teşkilatlarının başkanları geçtiğimiz aralık ayında Moskova'da görüşmeler gerçekleştirmişti.
Daha sonra, partilerin, siyasetçilerin Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması planlanan mayıs ayından önce gerçekleşmesini bekledikleri Rusya-Suriye-Türkiye zirvesi öncesinde üç ülkenin dışişleri bakanlarının toplanması kararlaştırıldı.
Ancak tüm bu gelişmeler arasında o dönem İran’ın ‘rolünün göz ardı edilmesi ve toplantılara davet edilmemesi’ nedeniyle mevcut çabalardan duyduğu memnuniyetsizliğin sinyallerini vermesi dikkati çekti. Bunun üzerine Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ülkesinin İran'ı bu sürece dahil etmeyi kabul ettiğini belirterek, Astana Üçlüsü’nün bundan sonraki görüşmelerle ilgili yakın iş birliği içinde çalıştığını açıkladı.
Bogdanov’un son açıklamaları, Moskova’nın Rusya-Türkiye-Suriye-İran görüşmesi için çabalarını artırdığına işaret ediyordu. Bu çabalar, depremin ardından bölgesel ve uluslararası tarafların Suriye ve Türkiye ile dayanışmalarının yoğunlaştığı ve Ürdün'ün son dönemde Suriye'ye yardım gönderilmesine müdahil olduğu bir döneme denk geldi. Bununla birlikte Ürdün hükümeti, Suriye-Ürdün sınırında güvenlik kaosunun artmasına yönelik korkularını da dile getirdi. Ürdün'den Körfez bölgesine uyuşturucu kaçakçılığı artarken silah kaçakçılığı da bölgedeki tehditlerden biri olarak ortaya çıktı. Ürdün ordusundan pazartesi günü yapılan bir açıklamada, Suriye topraklarından havalanan bir insansız hava aracı (İHA) ile silah ve el bombası kaçakçılığı girişiminin engellediği bildirildi.
Açıklamada, “Sınır Muhafız güçleri, İHA tespit sistemi aracılığıyla, Suriye topraklarından Ürdün topraklarına yasa dışı bir şekilde sınırdan geçmeye çalışan bir İHA tespit etti ve İHA Ürdün toprakları içinde düşürüldü” denildi.
Ürdünlü askeri bir kaynak, yaptığı açıklamada, “Ürdün Silahlı Kuvvetleri, sınırlarındaki her türlü tehdide ve vatanın güvenliğini baltalamaya ve istikrarsızlaştırmaya ve vatandaşlarını terörize etmeye yönelik her türlü girişime karşı güç ve kararlılıkla mücadele etmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Bogdanov, ülkesinin bir sonraki aşamada Suriye ile ekonomik ve ticari iş birliğini geliştirme niyetinde olduğunu belirterek, Batı’nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımların ardından Rusya iş sektörünün ‘yaptırım saplantısı ortadan kalktığı için Suriye ile iş birliğine olan ilgisinin artırdığını’ söyledi.
Şarku’l Avsat’ın TASS Haber Ajansı’ndan aktardığı habere Bogdanov, Rus iş insanlarının Suriyeli iş insanlarıyla çalışmaya olan ilgililerinin artarak devam ettiğini belirtti. Bazı Rus iş insanları daha önce Batı’nın kısıtlamalarına ve özellikle de ABD’nin Suriye hükümetiyle iş birliği yapan herkesin cezalandırılmasını öngören kötü şöhretli Caesar (Sezar) Yasası'na uymaya devam etse de Artık Rusya'nın tamamı (cezalandırıldığına göre) bu korkuların hiçbir anlamı yok” ifadelerini kullandı. Suriye için ‘erken toparlanma’ ifadesinin kullanılmasını eleştiren Bogdanov, bu ifadenin Batı'nın Suriye’nin yeniden inşasının finanse edilmesini reddettiği için kullanıldığını vurguladı.
Rus yetkili, şunları söyledi:
“Bu bizim kullandığımız bir ifade değil. Bu ifade esasen Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri tarafından, Suriye'de bir insani felaketi önlemek için aldıkları önlemleri, ne kadar mütevazı olursa olsun haklı göstermelerine olanak tanıyan yamalı bir çözüm olarak kullanılıyor. Bunun yanında Batılı bağışçılar, Suriye’nin savaş sonrası yeniden inşası için finansman sağlamayı kategorik olarak reddediyor ve şirketlerinin buna katılmasını engelliyor.”



Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.

 


Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
TT

Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)

Irak hükümeti dün yaptığı açıklamada, yaklaşık iki hafta önce Yemen’deki Husiler ile Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandıran bir kararın yayımlanmasına ilişkin olarak bazı yetkililerin görevden alınmasını içeren yaptırımların onaylandığını duyurdu.

Irak Bakanlar Kurulu, resmî gazetede yayımlanmasının ardından özellikle hükümeti oluşturan ve söz konusu gruplara yakınlığıyla bilinen siyasi çevreler arasında geniş tartışmalara yol açan kararla ilgili kurulan soruşturma komisyonunun tavsiyelerini kabul etti.

Söz konusu sınıflandırmanın, iki grubun mal varlıklarının dondurulmasını da içermesi üzerine hükümet, kararın ‘yanlışlıkla’ yayımlandığını belirtmişti. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, karardaki hataya ilişkin acil soruşturma başlatılması, sorumluların tespit edilmesi ve ihmali bulunanların hesap vermesi talimatını vermişti.

Hükümetin dün yayımladığı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun, Irak Resmi Gazetesi’nin 17 Kasım 2025 tarihli 4848 sayısında yer alan ve Teröristlerin Mallarının Dondurulması Komisyonu’nun 2025/61 sayılı kararına ilişkin soruşturma komisyonu tavsiyelerini onayladığı belirtildi. Tavsiyeler kapsamında, ilgili bazı yetkililerin görevden alınması ve bazılarının ise başka görevlere atanması gibi idari yaptırımların yer aldığı kaydedildi.

Diğer yandan Irak Ulusal Güvenlik Servisi dün yaptığı açıklamada, komşu bir ülkeden geldiği belirtilen ve DEAŞ terör örgütü bünyesindeki ‘en tehlikeli bomba uzmanlarından biri’ olarak tanımlanan bir kişinin yakalandığını duyurdu.

Irak Ulusal Güvenlik Servisi, Irak Haber Ajansı’na (INA) yaptığı açıklamada, 10 aydan uzun süren takip ve hassas izleme faaliyetlerini içeren nitelikli bir istihbarat operasyonu sonucunda, komşu ülkelerden birinden dönüşünün ardından DEAŞ’ın üst düzey isimlerinden birinin gözaltına alındığını bildirdi. Açıklamada, yakalanan kişinin yüksek derecede tehlikeli unsurlar arasında yer aldığı, adının terör örgütü lider kadrolarına ait listelerde bulunduğu ve 2004 yılından itibaren Bağdat’ta El Kaide unsurları içinde faaliyet göstermeye başladığı belirtildi. Ebu İlya lakabını kullanan şüphelinin, patlayıcı düzeneklerin hazırlanmasında uzmanlaştığı, beş kişiden oluşan bir hücreye liderlik ederek saldırıların gerçekleştirilmesinde rol aldığı kaydedildi.

Soruşturmalarda, söz konusu kişinin patlayıcıların cep telefonlarıyla irtibatlandırılması ve hazırlanmasından sorumlu olduğu, Bağdat’ta faaliyet gösterdiği dönem boyunca 100’den fazla patlayıcı düzeneği teslim ettiği ve başkentin farklı bölgelerini hedef alan terör eylemlerinin doğrudan uygulanmasına katkı sağladığı tespit edildi.


Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
TT

Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)

Suriye’deki yeni yönetim, büyük şehirlerin kalabalık sokakları ile kırılgan, yoksul kırsal kesimler ve Suriye genelindeki yaygın yıkım arasında, önceki dönemin karmaşıklığından kaynaklanan muazzam zorluklarla karşı karşıya.

Beşşar Esed rejiminin düşüşünü günlerce kutlayan mahallelerin göz alıcı görüntüsünün ardında, daha az gürültülü ve daha karmaşık başka bir mücadele sürüyor. Bir güvenlik kaynağına göre bu mücadelede DEaŞ ve göçmenler (yabancı savaşçılar) en önemli zorlukları oluşturuyor.

Ancak bazıları DEAŞ’ı ve genel olarak aşırılığı güvenlik yaklaşımıyla çözülebilecek ‘teknik bir sorun’ olarak görürken, diğerleri ‘asıl sorunun, eğitim veya aile sistemi ya da herhangi bir örgütlü yaşam biçimi olmaksızın, birkaç yıldır normal sosyal bağlamın dışında gelişen devasa bir insan kitlesini absorbe edecek planlar yapmakta yattığını’ düşünüyor.

Zorluk, yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etmek ve geçim kaynakları yaratmak, özellikle de siyasi ve sosyal kimliklerin radikal grupların mirasıyla iç içe geçmiş olduğu ve bu yüzden potansiyel çatışmalar için verimli bir zemin oluşturan İdlib gibi kırsal bölgelerde yatıyor.

ABD, Irak'tan çekilmeden önce Sünni aşiretlerinden oluşan ve el-Kaide'ye karşı savaşan Sahva Silahlı Güçleri deneyimi, radikalizmden etkilenenleri siyasi ve güvenlik yapılarına dönüştürerek Suriye için olası bir model sunarken, militarizasyondan siyasete ve hizipçilikten devletçiliğe geçiş, yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olmaya devam ediyor.