Lübnan: Ayn el-Hilve Mülteci Kampı’nda durum normale döndü

Lübnan’da çatışmaların yaşandığı Ayn el-Hilve Mülteci Kampı’nda durum normale döndü

Lübnan: Ayn el-Hilve Mülteci Kampı’nda durum normale döndü
TT

Lübnan: Ayn el-Hilve Mülteci Kampı’nda durum normale döndü

Lübnan: Ayn el-Hilve Mülteci Kampı’nda durum normale döndü

Lübnan’ın güneyindeki Sayda’da Filistinli mültecilerin kaldığı Ayn el-Hilve Mülteci Kampı’nda 2 Mart’ta Fetih Hareketi ile radikal İslamcı bir örgütün mensupları arasında çıkan çatışmanın ardından temkinli bir sükûnet yaşanıyor. ‘Münferit’ olarak nitelendirilen çatışmalar sırasında 1 kişi öldü ve 7 kişi yaralandı.
Perşembe sabahı, kamptaki es-Safsaf mahallesinde Fetih Hareketi ile bağlantılı bir grup genç ile radikalizm yanlısı İslami eğilimli bir örgütün mensupları arasında çatışmalar patlak verdi. Şarku’l Avsat’ın Lübnan Ulusal Haber Ajansı’ndan (NNA) aktardığı habere göre çatışma, mahallede kazara vurulan bir yaralının bölgeden sevk edildiği sırada iki taraf arasında tartışma çıkması üzerine yaşandı.  
Tartışma, 8 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan çatışmalara dönüştü. Yaralılardan 1 tanesinin gece yarısı hayatını kaybetmesi üzerine gerginlik yeniden alevlendi. Siyasi temaslar sorunu kısmen çözüme kavuştururken, gece yarısı geldiğinde çatışmalar yinelendi.
2 Mart’ta da bölgeye temkinli bir sakinlik hakimdi. Silahlılar kampın sokaklarına yayıldı. Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) tarafından yönetilen okullar kapatıldı.
Kamp kaynakları, olayın bireysel olduğu konusunda ısrarını sürdürüyor. Radikalizm yanlısı Usbetu’l-Ensar grubuna bağlı bir genç, Fetih bağlantılı yaralı genci hastaneye taşıyan gruba ateş açtı. Bu da Fetih’e bağlı bir gencin yaraları dolayısıyla ölümüne neden oldu.
Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, “Kamptaki geleneklere göre kampta sağlanan iletişimde Usbetul Ensar, ateşi açan kişinin daha sonra Lübnan yargısına teslim edilmek üzere güvenlik komitesine teslim edilmesi çağrısında bulunuyor” dedi.
Lübnan’daki Filistin kaynakları, ‘kendi güvenliklerini’ kendileri üstlenmiş durumda. Lübnan güvenlik güçleri, Filistinli gruplarla varılan bir anlaşmaya göre bu kamplara girmiyor. Ancak kanunları çiğnemekle suçlananlar Lübnan yargısına teslim ediliyor. Güvenlik raporlarına göre çok sayıda kanun kaçağı ve aranan kişi kampa sığınmış durumda.
Ancak 2018’den itibaren patlak veren sorunlar, 2017 yılında Fetih yanlılarının radikalizm yanlısı ‘Bilal Bedir Grubu’na karşı yürüttüğü ‘büyük mücadelenin’ ardından daha çok bireysel sorunlar olarak kaldı. Bunlar onlarca kişinin ölümüyle sonuçlandı ve Bedir’in Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib’e kaçmasıyla sona erdi. Kampsa artık büyük ölçüde Fetih’in kontrolü altında.
Kamptaki Filistinli kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada Bedir grubuyla yapılan savaşın ‘radikalizm yanlılarıyla son savaş’ olduğunu söyledi. Usbetul Ensar ve İslami Mücahit Hareketi grupları, kampta hâlâ nüfuz sahibi olsa da kampın doğusunda açıkça İslami örgütlerin bulunduğu mahalleler var.
Kaynaklar, Şeyh Cemal Hattab liderliğindeki İslami Mücahit Hareketi gruplarının, sonraki dönemlerde bir yanda kamptaki Fetih ile Filistin Güvenlik Komitesi, diğer yanda İslami örgütler veya radikalizm yanlısı şahsiyetler arasında gerginliği sonlandırmak üzere arabuluculuk rolü oynadığını belirtiyor. Etkisi ve askeri prestiji azalan Usbetul Ensar grubu konusunda ise, son beş yıldaki tecrübesi büyük bir dönüşüm geçirdi ve daha ılımlı bir karakter kazandı. Bu çerçevede kaynaklar, “Grup, son yıllarda Lübnanlı siyasi güçlere ve uluslararası örgütlere açıldı. Bu da siyasi davranışlarında ve literatüründe bir değişimin belirtilerini yansıtıyor” dedi.
Bu göstergeler, kamp sakinleri tarafından memnuniyetle karşılandı. Aynı şekilde Lübnan ordusunun ‘Fecr el-Curud’ çatışması çerçevesinde Suriye ile doğu sınırını kontrol etmesinin ardından Lübnan’daki radikalizm yanlısı söylem azaldı ve ülkedeki tüm radikalizm yanlısı hücrelere yönelik Lübnan güvenlik kovuşturmaları yoğunlaştı. Bu da Usbetul Ensar’ın gücünü baltaladı. Kaynaklar, kampın ‘çoğunlukla Lübnan arenasındaki gelişmeleri yansıttığını, onlardan etkilendiğini ve onlarla özdeşleştiğini’ söylüyor.
Lübnan resmi güvenlik güçlerinin Lübnan içindeki operasyonları arasında Ayn el-Hilve kampında radikalizm yanlılarının takibi de yer alıyor. 2017 yılında Lübnan Ordusu İstihbarat Müdürlüğü’nün düzenlediği baskınlarda, Ayn el-Hilve kampında saklanan bir Mısırlı liderliğindeki DEAŞ hücresine ait şüpheliler tutuklandı. 2021 yılında İç Güvenlik Güçleri Enformasyon Şube Müdürlüğü tarafından ‘terör örgütüne üye olmak, terör çetesine üye olmak ve savaş silahları bulundurmak’ suçlarından yargı tarafından 7 kovuşturma kapsamında aranan bir Filistinli tutuklandı.
Lübnan’daki en büyük Filistinli mülteci kampı olan Ayn el-Hilve’de 54 binden fazla kayıtlı Filistinli mülteci yaşıyor. Son yıllarda Suriye’deki savaştan kaçan binlerce Filistinli de söz konusu kampa akın etti.
Lübnan’da UNRWA’ya kayıtlı 450 binden fazla Filistinli var ve bunların çoğu 12 resmi mülteci kampından birinde, genellikle zor koşullarda yaşıyor. İstihdamlarını engelleyen kısıtlamalar da dahil çok sayıda yasal kısıtlamayla karşı karşıyalar.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.