2035'te 4 milyardan fazla kişinin aşırı kilolu veya obez olacağı tahmin ediliyor

Söz konusu yılda obezite hastası çocuk ve gençlerin oranının, 2020 yılına kıyasla iki katına çıkması bekleniyor

Dünyada artan obezite oranlarının küresel ekonomi üzerinde önemli bir etkisi olacak (Reuters)
Dünyada artan obezite oranlarının küresel ekonomi üzerinde önemli bir etkisi olacak (Reuters)
TT

2035'te 4 milyardan fazla kişinin aşırı kilolu veya obez olacağı tahmin ediliyor

Dünyada artan obezite oranlarının küresel ekonomi üzerinde önemli bir etkisi olacak (Reuters)
Dünyada artan obezite oranlarının küresel ekonomi üzerinde önemli bir etkisi olacak (Reuters)

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, dünya genelinde 1 milyardan fazla aşırı kilolu veya obezite hastası bulunurken 2035’te bu sayının 4 milyarı aşacağı tahmin ediliyor.
"Sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi" olarak tanımlanan obezite hastalığı, modern zamanların en büyük sağlık sorunlarından biri olarak öne çıkıyor.
DSÖ'ye göre, dünya genelinde 1 milyardan fazla kişi aşırı kilolu veya obez sayılıyor. Bu kişilerin 650 milyonunu yetişkinler, 340 milyonunu gençler, 39 milyonunu çocuklar oluşturuyor.
Her 7 erkekten 1’i ve her 5 kadından 1’i obeziteyle mücadele ediyor.
Obez olanların sayısı her geçen gün artarken Dünya Obezite Federasyonu tarafından yayımlanan veriler, fazla kilo ve obezite ile mücadele edenlerin sayısının, 2035’te 4 milyarı aşacağını gösteriyor.
2035 yılında aşırı kilolu veya obezite hastası çocuk ve gençlerin oranının, 2020'ye kıyasla iki katına çıkması; 18 yaş altı erkek çocuklarda bu oranının yüzde 100, kız çocuklarında ise yüzde 125 artması bekleniyor.
ABD, Çin, Brezilya, Hindistan ve Rusya’da görülen obezite vakaları, dünyadaki tüm vakaların yaklaşık üçte birini oluşturuyor.
Kalp, böbrek, karaciğer ve üreme organlarını etkileyen fazla kilolar diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, felç ve farklı kanser türlerine yol açarak yaşamı tehdit ediyor.

- Kadınlar arasında obezite oranı en yüksek ülke, Tonga
Obezite, kadınlarda daha çok görülüyor.
Kadınlarda obezite oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 82,8 ile Güney Pasifik Okyanusu'ndaki ada ülkesi Tonga. Bu ülkeyi, yüzde 73,7 ile Wallis ve Futuna, yüzde 70,7 ile Cook Adaları, yüzde 68,6 ile Samoa takip ediyor.
Bunun yanı sıra Kuveyt yüzde 49,1, Mısır 48,8 ve Libya yüzde 47,4 ile Doğu Akdeniz'de kadınlarda obezitenin en fazla görüldüğü ülkeler olarak öne çıkıyor.
Avrupa’da ise yüzde 34,1 ile Romanya, yüzde 33,6 ile Yunanistan, yüzde 32,6 ile Letonya ve yüzde 32 ile Portekiz, kadınlarda bu oranın yüksek seyrettiği başlıca ülkeler olarak dikkati çekiyor.
Afrika kıtasında yüzde 41 ile Güney Afrika, yüzde 39 ile Seyşeller, Amerika kıtasında ise yüzde 60 ile Antigua ve Barbuda ve yüzde 54,8 ile Bahamalar, kadınlarda obezite oranının yüksek olduğu ülkeler olarak kayda geçti.
Diğer bazı ülkelerde ise aşırı kilo veya obeziteyle mücadele eden kadınların oranı şöyle:
ABD yüzde 41,8, Rusya 31,4, Türkiye yüzde 30,3, Çin yüzde 6,8, Hindistan yüzde 6,3.

- ABD, obezite oranı en yüksek OECD ülkelerinden
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri arasında en fazla obez oranı, yüzde 42,4 ile ABD'de görülüyor.
2000 yılında yüzde 30,5 olan bu oran, son yıllarda istikrarlı bir artış gösterdi. 2022 itibarıyla ABD’nin 17 eyaletinde obezite oranları yüzde 35’in üzerinde seyrediyor.
Ayrıca ülkedeki 2-19 yaşlarındaki her 5 kişiden 1’i obezite hastası olarak kayda geçti.

- Az gelişmiş ülkelerde obezite oranlarında hızlı artış yaşanıyor
Geçmiş yıllarda sadece yüksek gelirli ülkelerde rastlanan bir sağlık sorunu olan obezite, bugün düşük ve orta gelirli ülkelerde de artıyor.
Veriler, gelecek yıllarda obezitede keskin artışlar yaşayacak ülkelerin 10’undan 9’unun Asya ve Afrika’da yer alan, az gelişmiş ülkeler olacağına işaret ediyor.
Uluslararası toplum, hızlı artışa karşı bu ülkelerin hastalıkla mücadelede yetersiz olduğuna dikkati çekiyor.



Gen mutasyonu iltihaplı romatizma hastalığı için yeni bir tedavinin önünü açıyor

Gen mutasyonu iltihaplı romatizma hastalığı için yeni bir tedavinin önünü açıyor
TT

Gen mutasyonu iltihaplı romatizma hastalığı için yeni bir tedavinin önünü açıyor

Gen mutasyonu iltihaplı romatizma hastalığı için yeni bir tedavinin önünü açıyor

Kanada'daki York Üniversitesi Sağlık Fakültesi'nde yapılan devrim niteliğindeki bir keşif, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1'ini etkileyen ve zayıflatıcı bir otoimmün hastalık olan iltihaplı romatizma (romatoid artrit) tedavisinde yeni bir dönemin habercisi olabilir.

İltihaplı romatizma bağışıklık sisteminin yanlışlıkla kendi dokularına saldırması sonucu eklemlerde oluşan kronik sertlik, şişlik ve ağrı olarak tanımlanır. Hastalık zamanla eklemlerde, kıkırdakta ve kemiklerde geri dönüşü olmayan hasarlara yol açarak günlük yaşamı olumsuz yönde etkileyebilir. Mevcut tedaviler genellikle steroidler gibi geniş spektrumlu İmmünsüpresyonlar (bağışıklık sisteminin aktivasyonunun veya etkinliğinin azalması) veya spesifik sitokinleri (hücrelerin birbirleriyle iletişimini sağlayan protein ve peptidlerin bir grubu) hedef alan biyolojik ilaçları içeriyor. Ancak bu yaklaşımlar genellikle etkinliğini yitirirken enfeksiyonlara yatkınlığın artması ve diğer ciddi yan etkiler gibi riskler taşıyor.

Umut verici sonuçlar

Kanada York Üniversitesi Kinesiyoloji ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Araştırma Başkanı Doç. Dr. Ali Abdussettar liderliğinde yürütülen ve geçtiğimiz mart ayında Journal of Autoimmunity dergisin yayımlanan çalışmada araştırmacılar ‘TRAF1’ proteininin bağışıklık düzenlemesindeki rolünü incelemek için gelişmiş bir gen düzenleme tekniği kullandılar. Araştırma ekibi, TRAF1 proteini üzerindeki valin 196 (V196) bölgesindeki tek bir mutasyonun farelerde enflamasyonu önemli ölçüde azaltabileceğini keşfetti. Çünkü bu mutasyon aşırı duyarlı bir bağışıklık sisteminin sürdürülmesi için kritik olan moleküler bir etkileşimi bozuyor. Bu da normalde aşırı iltihaplanmaya neden olan olaylar zincirini etkili bir şekilde durduruyor. İltihaplı romatizma, günlük yaşamın birçok yönünü etkileyebilen yaygın bir sağlık sorunudur ve bu hastalığın tedavisinde mevcut tedavilerin sınırlı etkinliğine bağlı olarak yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyuluyor. Bu çalışmada, İltihaplı romatizma ve diğer inflamatuar (iltihaplı) hastalıklar için daha etkili tedavilerin önünü açabilecek bir keşif yapıldı.

TRAF1, bağışıklık sistemindeki ikili rolüyle biliniyor. TRAF1, gen bazı bağlamlarda inflamatuar sinyalleri güçlendirirken, diğerlerinde bağışıklık sisteminin aşırı tepkisini önlemek için bir fren görevi görür. Bu ikili görev, TRAF1'i şimdiye kadar tedavi edici müdahale için zor bir hedef haline getiriyordu.

Çalışma, mutasyonun TRAF1'in başka bir proteinle etkileşimi üzerindeki etkisini belirleyerek, inflamatuar sinyallerin nasıl daha hassas bir şekilde modüle edilebileceğine dair yeni bilgiler sağladı. Bu mutasyon, aşırı iltihaplanmaya neden olan moleküler olaylar dizisini etkili bir şekilde durduruyor. Bu hedefe yönelik yaklaşım sadece iltihaplı romatizma semptomlarını hafifletmekle kalmayıp aynı zamanda hastalığa yol açan bozuk mekanizmaları da ele alarak mevcut tedavi seçeneklerine iyi yanıt vermeyen hastalara umut veriyor.

Bu çalışma, bağışıklık sisteminin düzenlemesi ve bunun iltihaplı hastalıklar üzerindeki etkilerini anlamamızda büyük bir sıçrama olarak görülüyor. Araştırma ekibi, gen düzenleme teknolojisinin gücünden yararlanarak, önemli moleküler etkileşimlerin değiştirilebileceğini göstermiş ve daha hassas tedavi edici stratejilerin geliştirilmesinin önünü açmıştır.

Yeni tedavi yöntemleri

Bu bulgular farelere ve insanlara başarıyla uygulanabilirse, sonuçları çok derin olabilir. Bu yeni keşif temelinde gelecekte üretilecek ilaçlar, iltihaplı romatizma için daha uygun bir tedavi sağlayabilir. Potansiyel olarak geniş spektrumlu immünosupresanlara olan bağımlılığı azaltabilir ve enfeksiyon ve kanser gibi yan etkilerin oluşma riskini en aza indirebilir. Araştırmanın ortaya koyduğu ilkeler diğer inflamatuar hastalıkların tedavisinde de uygulanabilir ve bağışıklık sisteminin önemli bir faktör olduğu hastalıkların tedavisi için yeni yollar açabilir.

Bu keşif, araştırma ekibinin yenilikçi ruhunun da bir kanıtı olurken genetik araştırmaların modern tıptaki önemli rolünü de ortaya koyuyor. Çalışmalar ve klinik deneyler ilerledikçe, iltihaplı romatizma hastaları yakında sadece semptomları hafifletmekle kalmayıp aynı zamanda inflamasyonun temel nedenlerini de hedef alan tedavilere erişebilecekler. Araştırma ekibi, doktorlar ve hastalar, iltihaplı romatizma tedavisini yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyan bu öncü çalışmayı laboratuvardan klinik uygulamaya geçerken yakından takip ediyor.

Dünya genelinde iltihaplı romatizma hastası 18 milyon insanın birçoğu her gün ağrı çekiyor ve bazı sakatlıklar yaşıyor. Bu keşif, tedavilerin daha etkili ve daha hafif olduğu bir gelecek için umut veriyor.

Araştırma ilerledikçe, ekibin çalışmaları, yeniliğe büyük ihtiyaç duyulan bir alanda devrim niteliğinde tedaviler keşfetmek için genetik içgörülerin gücünü vurguluyor. Bu keşif, bilimin vaat ettiğinden daha fazlasını, kronik hastalıklardan kurtarılmış yaşamların olabileceğine dair bir vizyon sunuyor.