Paris’te Arap Dünya Enstitüsü başkanlığı için mücadele hız kazandı

 Paris’teki Arap Dünya Enstitüsü genel merkezi. (Getty)
Paris’teki Arap Dünya Enstitüsü genel merkezi. (Getty)
TT

Paris’te Arap Dünya Enstitüsü başkanlığı için mücadele hız kazandı

 Paris’teki Arap Dünya Enstitüsü genel merkezi. (Getty)
Paris’teki Arap Dünya Enstitüsü genel merkezi. (Getty)

Bugün Arap Dünya Enstitüsü (IMA), Paris’teki kültürel, sanatsal, entelektüel ve kentsel nişanlarından biri haline gelmiş durumda. Eşsiz konumdaki genel merkezi, 15 Nisan 2019 gecesi kaydedilen büyük yangının ardından başta şu an restorasyon ve yeniden yapılanma sürecinde olan Notre-Dame De Paris katedrali olmak üzere Sen Nehri'ne bakıyor. Genel merkez binası, Arap dünyasında meşhur mimar Jean Nouvel tarafından tasarlanan mimari bir şaheser niteliğinde. IMA’da mevcut etkinliklerinden biri de ipek ve altın uygarlığına keyifli bir yolculuk vaat eden Semerkant sergisi.
Batı'da türünün tek örneği olan bu kurum, Avrupa'da Arap ve İslam kültür ve medeniyetinin cephesi olmayı amaçlıyor. Zaman zaman ortaya çıkan anlaşmazlık ve çelişkilere, bütçesel zorluklara rağmen üzerine düşeni zaten yapıyor. Bazı Arap ülkeler IMA’yı siyasi ve mali açıdan desteklemekte başarısız oluyor. Eski Başkanı Jack Lang'ın yerini kimin alacağı ise merak konusu. Çözüm, IMA’ya bir başkan önermekle görevli Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un elinde. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Lübnan, Libya, Fas, Katar ve Filistin gibi Arap ülkelerinden Araplar ve Fransızlardan oluşan yönetim kurulu ise bu öneriyi reddedebilir. Eski Suudi Müdür Mucib ez-Zehrani’nin halefinin belirleneceği yarışta iki aday var: Şair, entelektüel ve eski UNESCO çalışanı olan Iraklı Şevki Abdulemir ve Fransa'da sanat felsefesi konusunda uzman üniversite profesörü Reşide et-Teriki. IMA’da bugüne dek Lübnan, Mısır, Fas, Cezayir ve Suudi Arabistanlı yöneticiler oldu. IMA’dan kaynaklar, enstitü başkanının daha geniş bir konumunun olduğunu, büyük ve küçük kararlar aldığını, müdürün rolünün ise sınırlı kaldığını söylüyor.
Eskiden sosyalist partiye mensup olan deneyimli siyasetçi Jack Lang (83), Cumhurbaşkanı François Mitterrand'a yakınlığı ile biliniyordu. Mitterrand’ın iktidarda olduğu iki dönem boyunca en önemlisi kültür ve eğitim olmak üzere birçok bakanlık pozisyonunda bulundu. Müzik ve şiir festivallerini ilk başlatan oydu. 10 yıl önce eski Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande tarafından IMA Başkanı olarak atanan Lang, üçüncü dönemde de görevde kalmak istiyor.
Nitekim bu pozisyon finansal, politik ve kültürel açıdan oldukça prestijli. Zira IMA, devlet ve hükümet başkanları ile Arap bakanların ziyaret ettiği bir merkez. Pozisyonun sahibi, Arap başkentlerine yaptığı ziyaretler sırasında Cumhurbaşkanı’nın daimi konuğu sayılıyor, Arap şehirlerinde düzenlenen tüm konferanslara ve festivallere davet ediliyor. Böylece IMA için faydalı bir ilişki ağı kurmuş oluyor.
Jack Lang'ın iki ana rakibi var: Bunlardan ilki, Cumhurbaşkanı Hollande'ın beş yıllık görev süresi boyunca savunma bakanlığını yürüten, Körfez bölgesi ve ötesinde Fransız silahlarının en iyi reklamcısı eski Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian. Macron'un ilk döneminde Dışişleri Bakanlığı’nı beş yıllığına devralan Le Drian, Macron'un geçen yaz başlayan ikinci döneminde de görevde kalmayı arzulamış ancak Macron onun yerine Catherine Colonna’yı seçmişti. Macron’un Le Drian’a teselli ödülü olarak IMA başkanlığını vaat edip etmediği ise bilinmiyor. Ancak Le Drian’ın kültür ve sanat dünyasıyla hiçbir ilgisinin bulunmaması, Lang’ın elini güçlendiriyor. Yine de Le Drian (75), Körfez liderleriyle ve diğer Arap başkentleri ile kurduğu ilişkilere güveniyor. Bu kapsamda yalnızca Körfez ülkeleri başta olmak üzere mali açıdan kabiliyetli ülkelerden gelebilecek ek finansmana ihtiyaç duyulacak. 
IMA’dan üst düzey bir yetkili, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, ileri yaştaki bu şahsiyetlerin bu pozisyona ne derece uygun olduğunu, gençlerin sorumluluk almasına izin verme gerekliliği ile çeliştiğini sorguluyor. Ayrıca Lang veya Le Drian’ın görevde kalmasının Paris'in Arap dünyasına vermek istediği doğru mesaj olup olmayacağı üzerine duruyor.
Lang’ın ikinci rakibi ise Fransa'nın 2020 yazından bu yana Cezayir Büyükelçisi François Gouyette. Paris’teki Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Enstitüsü’nde öğrendiği Arapçayı akıcı bir şekilde konuşan Gouyette, daha önce ise BAE, Libya, Tunus ve Suudi Arabistan büyükelçiliklerinde bulunmuştu. Bir Cezayirli ile evli olan Gouyette, büyükelçiliğe yükselmeden önce ise ülkesinin Trablus, Riyad, Şam ve Ankara büyükelçiliklerinde diplomat olarak çalışmış, ayrıca ülkesinin İspanya'nın Barselona şehrindeki Akdeniz için Birlik büyükelçisi olarak görev yapmıştı. Tanınmış Fransız siyasetçi Jean-Pierre Chevenement’e yakınlığı ile bilinen Gouyette, enstitü başkanlığına adaylığını geçen aya kadar açıklamamıştı. Bu hususta Arap dünyası ve kültürü hakkındaki derin bilgisine güveniyor.
Lang'ın görev süresi gelecek pazartesi günü sona eriyor. Şarku’l Avsat geçtiğimiz pazartesi günü, IMA’nın mayıs ayında Filistin için düzenleyeceği sergiyi tanıtmak amacıyla gerçekleştirdiği toplantı vesilesiyle kendisine ulaşmak istediği hedefleri sormuş, Lang ise “Aklımda dönüp duran birçok proje var. Umarım bunları uygulama şansım olur” cevabını vermişti.
Lang, gezici sergiler aracılığıyla enstitüyü Fransız ve Avrupa sahnesindeki ana kültürel ve sanatsal haritaya dahil etme konusundaki başarılarına değinmekten çekinmiyor. Arap diplomatlar, Lang'ın son 10 yılda gerçekleştirdiği başarılara övgüde bulunuyor. Ancak yine de IMA’yı yönetme biçimi, daha önceki işlerinde yanında çalışan asistanları kullanmakta ve yurt dışı gezilerine katılmakta aşırıya kaçması gibi konularda içeriden ve dışarıdan eleştiriler alıyor.
Cumhurbaşkanı Macron'un bu günlerde bir sonraki IMA başkanının kimliğini açıklaması bekleniyor. Le Drian’ın daha çok tercih edilen şahı olduğu bilinse de Cumhurbaşkanı farklı bir isim önererek herkesi şaşırtabilir.



Savaş gibi dramatik bir şekilde yeni Ortadoğu'ya doğru

Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
TT

Savaş gibi dramatik bir şekilde yeni Ortadoğu'ya doğru

Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)

Emel Şehade

Washington ve Tel Aviv arasında, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'in de katılımıyla İran'a karşı savaşın nihai hedefini gerçekleştirmek için bu günlerde yüksek ve hızlı bir tempoda çalışmalar ve koordinasyonlar yürütülüyor. Gazze'deki savaşının sona ermesini ve Suriye'nin İbrahim (Abraham) Anlaşmalarına dahil edilmesini öngören kapsamlı bir anlaşmayla Lübnan meselesini sona erdirecek adımların atılmasına başlandı. Batı Şeria ise, bazı bölgelerinin ilhakı ve İsrail'in bu bölgeleri ilhakının tanınmasıyla İsrail'e verilen bir hediye olacak.

Bağımsız bir Filistin devletinin kurulması meselesine gelince İsrail'in raporuna göre ikincil bir konu olarak ele alındı. İsrail, Filistinlilerle olan savaşın iki devletli çözüm fikri çerçevesinde çözülmesine hazır olduğunu belirtirken bunun için Filistin Yönetimi'nde reformlar yapılmasını şart koştu. ABD ise Batı Şeria'da belirli bir İsrail egemenliğini tanıyacağını bildirdi.

‘Büyük anlaşmanın’ gerçekleşmesi umuduyla, Netanyahu'yu yargılanmaktan kurtarmak ve İsraillilerin onun için öngördüğü hapishaneden uzak bir siyasi hayat sürmesini sağlamak için her türlü çaba gösteriliyor. Bu, yıllardır onu takip eden ve savaşları uzatmasına neden olan bir kabus.

İki hafta içinde Netanyahu’nun Washington’ı ziyaret etmesi ve orada Ortadoğu'da atılacak dramatik adımlarla ilgili mevcut görüşmeleri sonuçlandırması bekleniyor.

Netanyahu, ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff, İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesine ilişkin iyimserliğini dile getirmesinin ardından İsrail halkına seslendiği kısa bir videoda şunları söyledi:

"İran'a karşı cesurca savaştık. Savaşta büyük ve önemli bir zafer elde ettik. Bu zafer, barış anlaşmalarının dramatik bir şekilde genişletilmesi için bir fırsat yaratacak. Kaçırılan vatandaşlarımızın kurtarılması ve Hamas'ın yenilgiye uğratılması için büyük bir gayretle çalışıyoruz. Ek barış anlaşmalarını ilerletmek için kaçırılmaması gereken stratejik bir fırsat yakaladık, bir günü bile boşa harcamamalıyız.”

Gazze'den başlıyor

İsrail kaynakların görüşmelerin gidişatını yakından takip eden siyasi ve güvenlik kaynaklarından aktardığı bilgilere göre Netanyahu, Gazze’deki savaşı iki hafta içinde sona erdirme önerisine karşı çıkmadı. Anlaşma, İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını da içeriyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de dahil olmak üzere dört Arap ülkesinin, Gazze'nin yönetimine müdahil olması öngörülüyor. İsraillilere göre bu ülkeler Gazze Şeridi'nin yönetiminden uzaklaştırılacak olan Hamas’ın yerine Gazze'nin işlerini yönetecek.

Siyasetçiler ve konuyla ilgili gelişmeleri yakından takip edenler, böyle bir adımın İsrail’deki mevcut hükümet koalisyonu iktidardayken kolayca geçmeyeceğini tahmin ediyorlar. İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesi olasılığı hakkında yorum yapan İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, “Bu harika bir şey, ancak ülkenin bölünmesi, düşmana toprakların teslim edilmesi ve Filistin terör devletinin kurulması şeklinde varlığımı tehdit eden parlak bir ambalaj. Biz bunu istemiyoruz, teşekkürler” ifadelerini kullandı.

Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de Smotrich’e katılarak, “Başbakanın geçmişteki hataları tekrarlamasına ve Filistin terör devletinin kurulmasına veya tehlikeli tavizlere yol açacak müzakerelere girmesine inanmak zor. İsrail halkı zafer istiyor, barış kisvesi altında teröristlerle uzlaşı girişimleri değil” dedi.

İsrailli analist Itamar Eichner, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Trump, İsrail muhalefetini de bölgesel adımlarla ilişkilendirebilir. Naftali Bennett, Yair Lapid ve Benny Gantz gibi isimler, Smotrich ve Ben-Gvir'in hükümetten ayrılması durumunda Netanyahu'ya siyasi bir güvenlik ağı oluşturmak için daha sonraki bir aşamada Beyaz Saray'a davet edilebilir.”

Anahtar ülke Suriye

İsrailliler, Suriye'nin Abraham Anlaşmalarına katılan ilk ülke olacağını düşünüyorlar. Hatta İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Tzachi Hanegbi'nin bu konuyu bizzat takip ettiği ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara yönetimiyle doğrudan görüşmelerde bulunduğu ortaya çıktı. Hanegbi’nin İsrail parlamentosu Knesset’in Dışişleri ve Güvenlik Komitesi'ndeki konuşmasından, Suriye'nin ötesinde daha büyük hedefleri olduğu anlaşılıyor. Suriye ile barışın sadece zaman meselesi olduğunu söyleyen Hanegbi, Lübnan ile anlaşmanın çok yakında imzalanabileceğini belirtti.

İsrailliler, Hanegbi’nin Lübnan ile ilgili sözlerine hassas bir konu olduğundan itiraz ettiler. Öte yandan Hizbullah, askeri gücünü artırmaya devam ederken siyasi açıdan da halen önemli bir konuma sahip. Suriye konusunda ise İran ve Hizbullah'ın Suriye'de yeniden kontrolü ele geçirmesine izin vermemek konusunda İsrail ve Suriye ortak çıkarları olduğunda hemfikirler.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, İsrail televizyonu KAN’a verdiği röportajda Suriye ile barış konusunda sorulan bir soruya, Şara ile İsrail'in güvenliğini garanti altına alacak şekilde barış görüşmeleri başlatabileceklerini ve Suriye'nin artık kendileri için stratejik bir tehdit olmadığını, şu anda tehdidin İran olduğunu ve diğer ülkelerinse İsrail’in uyum sağlaması gereken zorluklar olduğunu söyledi.

Katz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Witkoff’un Arap ülkeleriyle yapılan anlaşmalar konusundaki iyimserliği, 10 yılı aşkın bir süredir ortaya koyduğumuz vizyonu yansıtıyor ve İran böyle bir barışı engellemeye çalışıyor. Bugün durum daha kolay çünkü bu ülkelerin bazıları İsrail ile yakınlaştı. Bizim büyük bir güç olduğumuzu anladılar. Bu yüzden bölgedeki barış konusunda iyimserim.”

ABD’li bir kaynağa göre İsrail, Suriye konusunda kırmızı çizgilerini ortaya koydu. Bunlar arasında Türkiye’nin Suriye’de asker bulundurmaması ve İran ile Hizbullah'ın geri dönmelerinin engellenmesi yer alıyor. İsrail ayrıca Suriye’nin güneyinin silahsızlandırılmasını talep etti. İsrailli üst düzey bir yetkiliye göre İsrailliler ABD'li Temsilci Witkoff’a İsrail’in ülkenin güneyindeki silahsızlandırma tamamlanana kadar Suriye'deki güçlerini muhafaza edeceği mesajını iletti. İsrail'in, kuzey sınırında konuşlu Birleşmiş Milletler (BM) güçlerine ABD askerlerinin de eklenmesini istediği belirtildi. Buna karşılık, İsrailli yetkili, Suriye hükümetinin müzakereler sırasında Golan Tepeleri konusunu gündeme getireceğini, ancak Beşşar Esed rejiminden daha esnek davranacağını tahmin ettiklerini ifade etti.

Netanyahu'nun yargılanması

İsrail sahnesine gelince iktidardaki koalisyon ortaklarından Likud Partisi tarafından Netanyahu'nun yargılanmasını iptal etmeyi amaçlayan bir hareketlilik başlatıldı. Parti ayrıca, Netanyahu'nun yargılanmasını iptal edebilecek bir yasa tasarısı hazırlayarak Knesset'e sunmaya hazırlanıyor. Netanyahu ise, ‘bölgesel, uluslararası ve güvenlikle ilgili son derece önemli gelişmelerle’ meşgul olduğu gerekçesiyle, önümüzdeki iki hafta içinde görülmesi planlanan hakkında davanın ertelenmesi için mahkemeye acil bir talepte bulundu.

Mahkemeye sunulan dilekçede, İran'a karşı savaşın ve bölgesel ve uluslararası gelişmelerin ardından, Başbakan Netanyahu’nun tüm zamanını ve enerjisini birinci dereceden siyasi, ulusal ve güvenlik meselelerine ayırması gerektiği, bunların arasında Gazze'ye karşı savaşın yönetimi ve rehinelerin kurtarılması dosyasının ele alınmasının da bulunduğu belirtildi.

Dilekçede ayrıca, “Bu olağanüstü koşullar altında, saygın mahkemenin, İran'a karşı savaşın ardından önümüzdeki iki hafta içinde Başbakan’ın ifade vermesi planlanan duruşmaları iptal etmesi talep ediliyor” ifadesi yer aldı. İsrail yargısı bu talebi reddetti.

İsrailli analist Eichner, ABD Başkanı Trump'ın Netanyahu'nun yargılanmasının iptalini talep ettiği dramatik paylaşımının, yargılamanın iptal edilmesi çağrısının bağlamından kopuk olmayan, aksine bir ‘paket anlaşmanın’ parçası olabileceği ihtimalini göz ardı etmemek gerektiğini belirterek “Trump, Netanyahu’ya açıkça ve muhtemelen pratik olarak da destek sağlarken, Başbakan Netanyahu’nun da Gazze’deki çatışmayı sona erdirmesi ve bölgesel hedeflerine doğru ilerlemesi için elinden geleni yapması bekleniyor. Bu daha geniş bir bağlamda atılan ilk adım olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Netanyahu da Trump'ın sözlerine yanıt verdi. Muhtemelen böyle bir anlaşmayla bağlantılı olabilir, çünkü Trump'ın paylaşımına katılarak “Başkan Trump, bana, İsrail’e Yahudi halkına verdiğiniz büyük destek için teşekkür ederim” yazdı. Netanyahu “Ortak düşmanlarımızı yenmek, kaçırılanlarımızı kurtarmak ve barış çemberini hızla genişletmek için birlikte çalışmaya devam edeceğiz” diye ekledi.

Affetmek yok

Öte yandan İsrail'de, Trump'ın Netanyahu'nun yargılanmasının iptal edilmesi talebiyle iç işlerine müdahale etmesini reddeden birçok ses yükseldi. Ayrıca, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'a, iddianamede yer alan ağır suçlamalar nedeniyle Netanyahu hakkında af çıkarmaması çağrısında bulundular.

İsrail gazetesi Haaretz geçtiğimiz cuma günü yayınlanan sayısını bu konuya ayırdı. Gazete Cumhurbaşkanı Herzog'dan baskıya boyun eğmemesini ve ‘rüşvet almak ve görevini kötüye kullanmakla’ suçlanan Başbakan hakkında af çıkarmamasını istedi. Trump'ın talebini büyük bir hata olarak değerlendiren gazeteye göre bu hem İsrail'in yasaları uygulama mekanizmasını zayıflatıyor hem kutuplaşmayı derinleştiriyor hem de Trump’ın bu ‘kaba’ müdahalesi İsrail'i ABD’ye bağlı bir devlet olarak gösteriyor.

Gazete ilgili haberinde şu ifadelere yer verdi:

“Netanyahu ise her zamanki gibi İran'a karşı mücadelede ulusal birliğin oluştuğu bir anı, hakkındaki davanın iptal edilmesi şeklinde kişisel çıkar sağlamak için kullanıyor. Aralarında Gideon Sa'ar, Yoav Kisch ve ve Shlomo Deri'nin bulunduğu bazı bakanların Başkan Trump'ın talebini desteklemesi, egemenlik, ulusal onur ve yönetim gibi kavramları bayrağına yazan hükümeti gülünç bir duruma düşürürken bu adımın gerçekte Netanyahu'nun yargılanmasının iptalini amaçlayan planlı bir siyasi hamle olduğunu gösteriyor.”