‘Demir Leydi’ depremi Türkiye’de siyasi gerilimi ateşledi

Fotoğraf: Aytaç Ünal/AA
Fotoğraf: Aytaç Ünal/AA
TT

‘Demir Leydi’ depremi Türkiye’de siyasi gerilimi ateşledi

Fotoğraf: Aytaç Ünal/AA
Fotoğraf: Aytaç Ünal/AA

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, 14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 6’lı masanın ortak adayı olarak gösterilmesini reddetmesinin ardından Ankara’da çok hararetli bir siyasi atmosfer yaşanıyor.
‘Demir Leydi’ lakaplı Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını reddederek, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na cumhurbaşkanı adayı olmaları için çağrıda bulundu.
İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayının İmamoğlu ve Mansur olduğunu söyleyen Akşener, düzenlediği basın açıklamasında, “Siz bu milletin iradesiyle seçildiniz. Milletimiz sizleri sevdi bağrına bastı. Milletimiz sizi göreve çağırıyor” dedi.
Ancak İmamoğlu ve Yavaş, Twitter üzerinden yaptıkları açıklamada, Akşener’in davetini reddederek, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun adaylığına destek verdi.
Yavaş söz konusu açıklamasında, “Bugüne kadar yaptığımız açıklamalarda Genel Başkanımız Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun iradesi dışında hareket etmeyeceğimizi belirtmiştik. Aynı çizgideyiz. Temennimiz, Millet İttifakı’nın tüm paydaşlarıyla yoluna devam etmesidir” yazdı.
İmamoğlu ise Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı;
“Millet İttifakı halkımızın içinden geçtiği zor bir dönemde ağır bir sorumluluk alarak devleti etkin ve demokratik, toplumu huzurlu ve zengin kılma iradesiyle kurulmuş bir siyasi birliktir. Milletimize çaresiz, umutsuz ve yalnız olmadıklarını göstereceklerine inanıyorum.”
Akşener, 6’lı masadan kalkmasının ardından yaptığı açıklamada ayrıca, “Milletin ortak iyiliği için iyi niyetlerle oturduğumuz 6’lı masa, artık potansiyel adayların tartışıldığı bir ortak akıl platformu olmaktan çıkmıştır. Tek bir adayın tasdiki için çalışan, bir noter masasına dönüşmüştür. Milletimizin haklı beklentilerini, masanın kararlarına yansıtma çabamız reddedildi ve 6’lı masanın son toplantısında tırnak içi bir anlayışa varıldı. Bu vesileyle anlamış olduk ki şahsi hırslar, Türkiye’ye tercih edilmiştir” ifadelerini kullandı.
Güçlü mesaj
Kılıçdaroğlu, dün sabah aralarında Yavaş ve İmamoğlu’nun da bulunduğu, partiye bağlı 11 belediyenin belediye başkanlarıyla birlik içerisinde olduklarını göstermek için bir toplantı yaptı.
CHP olağanüstü Merkez Yürütme Kurulu ve İYİ Parti Genel İdare Kurulu toplanarak, analistler tarafından ‘siyasi deprem’ olarak nitelendirilen olayla ilgili bundan sonra izlenecek yol haritasını ele aldı.
Kılıçdaroğlu ise, Twitter hesabından paylaştığı bir videoda şu ifadelere yer verdi;
“Sevgili halkım biz bu yola çıkarken hep Halil İbrahim sofrasından bahsettik. Çünkü ‘bu sofraya bu ülkenin tüm renklerini davet etmemiz gerekir, yoksa bu ülke iflah olmaz’ dedim. Türkiye’nin bütün renklerini birleştire birleştire kazanmak için yola çıktık. Soframız böylece gittikçe genişledi. Sofra büyümek zorunda, bunu da kimse durduramaz. Bu sofrada siyasi oyunların, nezaketsizliğin, Erdoğan dilinin yerinin olmaması gerekirdi.”
İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu ise Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına şu ifadelerle yanıt verdi;
“Uzlaşma, istişare ve halkın tercihi diyerek milletimize sunduğumuz taahhütler bizim için bir emanettir. Temel itirazımız, dayatmaya ve bu ilkelerin hiçe sayılmasınadır. Onun için hep milletimize inandık. İYİ Parti, milletin kazanacağı nihai sofranın mimarı olma kararlılığındadır.”
İYİ Parti, Akşener’in 6’lı masadan ayrılmadığını, aksine masadaki diğer beş lider tarafından buna mecbur bırakıldığını iddia etti.
Masada baskı yok
Ali Babacan liderliğindeki DEVA Partisi yazılı bir açıklama yaparak, aday konusunda herhangi bir dayatma olmadığını vurguladı.
Söz konusu açıklamada şu ifadeler kullanıldı;
“Hiçbir siyasi parti, politik duruşun ve parti tabanlarının kabul etmeyeceği bir tutuma zorlanmadı. Karşılıklı saygıyı esas alan böyle bir çalışma usulünde tabiatı gereği dayatma söz konusu olmayacağı açıktır. Nezaketi ve hakikati yansıtmayan ve sağduyuya dayanmayan, itham edici açıklamalar doğru olmamıştır. DEVA Partisi olarak, ilk günden itibaren samimiyet ve gayret ile elimizden gelen tüm çabayı ortaya koyduk. Bu iş birliğinin başarılı olmasının, ekonomik krizin derinliğinde boğulan, adalete susamış, onurlu bir şekilde yaşama hakkı elinden alınmış, ağır bir deprem felaketi ile karşı karşıya kalmış halkımızın rahat bir nefes alabilmesinin yegane yolu olduğu inancıyla hareket ettik. Türkiye’yi içine düştüğü bu karanlık tablodan çıkartmak ve otoriter anlayıştan kurtarmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.”
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da, Akşener’in açıklamalarına şu yanıtı verdi;
“Gelecek Partisi olarak bizim için Millet İttifakı bir kişinin cumhurbaşkanlığı, bir partinin iktidarı ya da partiler grubunun koalisyonu değil, gücünü derin millet vicdanından, iki yüzyıllık siyasi tarih birikiminden ve tecrübesinden alan bir toplumsal projedir. İktidarın kutuplaştırma stratejisine meydan okuyan, milletimize büyük umut kaynağı olan bu toplumsal barış projesinin aynı kararlılıkla ve başarısı her türlü siyasi hesabın üstündedir.”
Akşener’e tepkiler
Akşener’in tutumu, bu davranışının sadece muhalefet partilerine değil, tüm Türkiye’ye ihanet olduğunu düşünen bir kesim tarafından sosyal medyada geniş çapta eleştirildi.
Analistler, Akşener’in parlamenter sisteme dönüş ve ülkeyi ‘tek adamın’ başkanlık sisteminden kurtarma hedefi olan 6’lı masanın dayandığı temel ilkelere sadık olmadığını ve durumu kişisel bir mücadeleye dönüştürdüğünü öne sürdü.
Gazeteci Murat Yetkin, Akşener’in pozisyonunu eleştirerek, onun uzun deneyime sahip bir siyasetçi olarak profesyonelce değil, duygusal saiklerle hareket ettiğini öne sürdü.
Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Dr. Barış Doster ise, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Akşener’in bir yılı aşkın bir süredir anlattıklarının aksine hareket ettiğini ve 6’lı masada demokrasi kurallarını çiğnediğini söyledi.
Doster, Akşener’in iradesini dayatmak istediğini ve açıklamalarının kişisel hırslarını ortaya koyduğunu da sözlerine ekledi.
İstifa dalgası
Akşener’in çıkışı, parti içindeki dengeleri de etkiledi ve parti üyeliğinden istifa edenler oldu.
İYİ Parti Genel İdare Kurulu’nun eski üyesi Bülent Gürsoy partisinden istifa ederek, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını desteklediğini bildirdi.
Gürsoy istifa açıklamasında, Türkiye’nin aydınlık geleceği açısından kritik önem taşıyan bir seçim öncesinde toplumun umutlarını yok eden bir karar alındığını vurgulayarak, “Yıllardır verilen mücadelenin seçime aylar kalan bir süreçte heba edilmesi nedeniyle, İYİ Parti’den istifa ediyorum” diye yazdı.
Sosyal medya paylaşımlarına göre, binlerce İYİ Parti üyesi de istifa ederek Akşener’e tepki gösterdi.
Kılıçdaroğlu’nun Yükselişi
Gezici Araştırma Merkezi Başkanı Murat Gezici, Akşener’in bu çıkışının Kılıçdaroğlu’nun şansını artırdığını iddia etti.
Gezici, CNN Türk ekranlarında yaptığı değerlendirmede, “Bence Sayın Erdoğan biraz endişe etmiş olabilir. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, o masada 6 genel başkanın doğrudan destek verdiği şeklinde duyurulsaydı, halkta bu kadar destek alamayabilirdi. Şu an Kılıçdaroğlu, bedavadan büyük bir reklam yaptı. Onu yükseltti. Bu krizi iyi yönetirlerse devleti de iyi yöneteceklerdir anlamına gelecektir. Bu önemli bir sınav” dedi.
 



İran'ın nükleer programı aktif... DMO casusları Avrupa fabrikalarında

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, geçtiğimiz ay nükleer programla ilgili bir sergide İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'a santrifüj maketlerini gösterdi. (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, geçtiğimiz ay nükleer programla ilgili bir sergide İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'a santrifüj maketlerini gösterdi. (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

İran'ın nükleer programı aktif... DMO casusları Avrupa fabrikalarında

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, geçtiğimiz ay nükleer programla ilgili bir sergide İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'a santrifüj maketlerini gösterdi. (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, geçtiğimiz ay nükleer programla ilgili bir sergide İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'a santrifüj maketlerini gösterdi. (İran Cumhurbaşkanlığı)

Avusturya istihbaratı, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) uzmanlık öğrenmek ve yeni teknolojiler transfer etmek amacıyla Avrupalı şirket ve fabrikalara casus yerleştirme girişimlerinin ardından, İran'ın uzun menzilli füzeler fırlatmak için kullanılabilecek nükleer faaliyetlerine ilişkin farklı bir değerlendirme yaptı.

Fox News'e göre, Avusturyalı yetkililer tarafından toplanan endişe verici istihbarat, ABD istihbaratının değerlendirmesiyle çelişiyor.

ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, Mart 2025'te Senato İstihbarat Komitesi’ne verdiği brifingde, “ABD istihbaratı İran'ın nükleer silah yapmadığını ve Dini Lider Ali Hamaney'in 2003 yılında durdurduğu nükleer programa yeşil ışık yakmadığını değerlendirmeye devam ediyor” dedi.

Avusturya'nın FBI'sı olan Devlet Koruma ve İstihbarat Servisi, bir istihbarat raporunda, "İran, bölgesel siyasi güç elde etme hırslarını dayatmak ve hayata geçirmek için nükleer silahlar kullanarak kapsamlı bir yeniden silahlanma peşinde, rejimi saldırılara karşı bağışık hale getirmek ve Ortadoğu'da ve ötesinde hegemonyasını genişletmek ve sağlamlaştırmak istiyor" ifadeleri yer aldı.

211 sayfalık rapora göre, İran'ın nükleer silah geliştirme programı son derecede ileri düzeyde ve İran, nükleer savaş başlıklarını uzun mesafelere taşıyabilecek balistik füzelerden oluşan ve giderek büyüyen bir cephaneliğe sahip.

Raporda, İran'ın kendisini saldırılara karşı savunmasız bırakmamak için sistematik olarak nükleer silahlanma peşinde olduğu kaydedildi.

 İran Atom Enerjisi Kurumu'na ait bir tesiste bulunan gelişmiş santrifüj örnekleri, Kasım 2019 (AFP)İran Atom Enerjisi Kurumu'na ait bir tesiste bulunan gelişmiş santrifüj örnekleri, Kasım 2019 (AFP)

Sahte şirketler ağı

Rapora göre İran istihbarat servisleri, kriz bölgelerindeki bağlantılarını kullanarak, İsrail ve ABD'nin ele geçirilen ya da yönlendirilen insansız hava araçları (İHA) gibi Batılı askeri teknolojileri elde ediyor. Bu yüksek teknolojili silahlar sökülüp analiz edildikten sonra yeniden üretiliyor ve bunun için genellikle Batı yaptırımlarına tabi olmayan ülkelerdeki ön şirketlerden satın alınan bileşenler gerekiyor.

Avrupalı enstitü ve şirketlerin sahip olduğu bilgi ve teknolojiler, İran'ın askeri sanayisinin gelişmesinde büyük önem taşıyor. Raporda, “İran rejiminin emirleri doğrultusunda istihbarat servisi, İslam Cumhuriyeti'nin emellerini desteklemek amacıyla, kitle imha silahları ve bunların dağıtım sistemlerini inşa etmek için gereken uzmanlığın yanı sıra, çift kullanımlı mallar da dahil olmak üzere teknoloji ve malzeme edinmeye çalışıyor” denildi.

Ukrayna Silahlı Kuvvetleri, Ekim 2022'de İran yapımı Muhacir-6 İHA’yı düşürdükten ve enkazını Karadeniz'den çıkardıktan sonra, İHA’nın motorunun Rotax adlı tanınmış bir Avusturya şirketi tarafından üretildiğini keşfettiklerini ve bunun İran'a yönelik Avrupa Birliği (AB) silah yaptırımlarının ihlal edildiğini gösterdiğini duyurdu.

Ekim 2020'de ABD'nin, DMO ve İran Ulusal Tanker Şirketi de dahil olmak üzere bir dizi İranlı kişi ve kuruluşa yönelik yeni yaptırımlar açıklamasının ardından Avusturyalı İHA motoru tedarikçisi Rotax, DMO’ya motor satışını durdurduğunu açıkladı. Bu hamle, şirketin ABD'nin yeni yaptırımlarına uyumunun bir parçası.

Avusturya Terörle Mücadele Kurumu'nun raporunda, “Nükleer silahların yayılması alanında, İranlıların İran'ın silahlanma programlarını desteklemek üzere hassas bilgiler edinmek amacıyla metalürji ve elektrik mühendisliği sektörlerindeki Avusturyalı şirketlere, giderek artan sayıda iş başvurusunda bulundukları gözlemlenmiştir” ifadesi yer aldı.

Avusturya Yayın Kurumu tarafından yayınlanan bir rapora göre casusluk faaliyetlerinde de bir artış söz konusu. Raporda, “Özellikle Avusturya'daki ekonomi ve araştırma kurumları, ekonomik ve bilimsel bilgi arayan yabancı aktörler için önemli bir hedef haline geldi” denildi.

Daha önce Avrupa ülkeleri İranlı öğrencilerin havacılık ve uzay, nükleer fizik gibi disiplinlerde eğitim almalarına ciddi kısıtlamalar getirmişti.

İran'ın bölgesel çatışmalara müdahalelerine de değinilen raporda, 21. yüzyılın ikinci on yılından bu yana, Suriye ve Filistin'deki savaş ve kriz bölgeleri gibi bir dizi bölgesel çatışmada silah tedariki yoluyla İran'ın etkisinin önemli ölçüde arttığı belirtildi.

İran müzakere ekibi geçtiğimiz hafta cuma günü Umman'ın Roma Büyükelçiliği'nden ayrılırken (Reuters)İran müzakere ekibi geçtiğimiz hafta cuma günü Umman'ın Roma Büyükelçiliği'nden ayrılırken (Reuters)

‘Büyükelçilik istihbarat görevlilerini saklıyor’

Şarku’l Avsat’ın Fox News'ten aktardığına göre Avusturya istihbarat raporunun sonuçları, ABD Başkanı Donald Trump'ın İran'la nükleer krizi çözmek için yürüttüğü müzakereleri zorlaştırabilir. Zira raporda yer alan veriler rejimin nükleer silah arayışından vazgeçmeyeceğini gösteriyor.

İran'ın kapasitesini net bir şekilde ortaya koymasının yanı sıra raporun ilginç yanı, Avusturya'nın İran'ın nükleer faaliyetlerini araştıran Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (UAEA) ev sahipliği yapması.

Rapora göre başkent Viyana aynı zamanda İran'ın Avrupa'daki en büyük büyükelçiliklerinden birine ev sahipliği yapıyor ve bu büyükelçilik ‘istihbarat görevlilerini diplomatik kılıf altında saklıyor’.

Raporda, “İran istihbarat servisleri, askeri teçhizat, yayılmaya duyarlı teknolojiler ve kitle imha silahları malzemeleri elde etmek için engelleme stratejileri geliştirmeye ve uygulamaya alışkındır” ifadesi yer aldı.

2021 yılında bir Belçika mahkemesi, Viyana'da çalışan eski İranlı diplomat Esedullah Esedi'yi, 2018 yılında Paris dışında düzenlenen ve on binlerce muhalifin katıldığı bir İran muhalefet mitingini bombalamayı planlamak suçundan mahkûm etti. Trump'ın o dönemdeki kişisel avukatı olan eski New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani de katılımcılar arasındaydı.

Avusturya'nın raporu, Alman ve İngiliz değerlendirmeleriyle büyük ölçüde benzerlik gösteriyor. İki hükümet (Almanya ve Birleşik Krallık) 2007 yılında ABD istihbaratına, İran'ın nükleer programının 2003 yılında sona erdiği yönündeki değerlendirmesinin yanlış olduğuna inandıklarını açıkça belirtti.

Alman değerlendirmesi, o dönemde Washington'da bulunan Almanya Federal Haber Alma Servisi Başkanı’ndan geldi. Birleşik Krallık'tan gelen bilgi ise 2007 istihbarat değerlendirmesinin yayınlandığı gün, üst düzey bir nükleer silahların yayılmasını önleme yetkilisinden geldi. Almanlar, ABD'nin ellerindeki verileri yanlış yorumladığını iddia etti.

Planet Labs uydusu tarafından çekilen bir fotoğrafta, İran'ın orta kesimindeki Natanz Nükleer Tesisi yakınlarında yapılan kazılar görülüyor, 14 Nisan 2023. (AP)Planet Labs uydusu tarafından çekilen bir fotoğrafta, İran'ın orta kesimindeki Natanz Nükleer Tesisi yakınlarında yapılan kazılar görülüyor, 14 Nisan 2023. (AP)

‘İran karşıtı atmosfer’

Öte yandan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Avusturya hükümetinden istihbarat servisinin İran'ın nükleer programıyla ilgili yayınladığı rapora ilişkin resmi bir açıklama talep etti.

Tesnim haber ajansına göre İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi dün yaptığı açıklamada, “İran'ın nükleer programının barışçıl olduğunu sorgulayan rapor, sadece İran'a karşı bir medya atmosferi yaratmak amacıyla üretilmiş, yanlış ve temelsiz bir rapordur. Bu nedenle söz konusu rapor, herhangi bir inandırıcılık ya da güvenilirlikten yoksundur” değerlendirmesinde bulundu.

İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması üyeliğine atıfta bulunan Bekayi, “Avusturya istihbarat teşkilatının bu eylemi UAEA'nın güvenilirliğini zayıflatmıştır” dedi.

Bekayi, İsrail'in çeşitli kitle imha silahlarıyla silahlanmasına kasıtlı olarak sessiz kalan Avusturya ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin aksine İran'ın nükleer silahlara ve diğer kitle imha silahlarına şiddetle karşı olduğunu ve Batı Asya bölgesinin kitle imha silahlarından arındırılması fikrini güçlü bir şekilde desteklediğini açıkladı.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ise ‘bir anlaşmaya varmanın yolunun medya kampanyalarından değil, müzakere masasından geçtiğini’ ifade etti. ‘İran ve ABD arasındaki diplomasiye ilişkin yanlış söylentiler’ olarak nitelendirdiği haberleri eleştiren Arakçi, “İran'ın ABD politikalarını eleştirenlere saldırmak için bir araç olarak kullanılmasının, İsrail standartlarına göre bile ahlaki bir düşüş olduğunu” vurguladı.