Al Arabiya kanalı 20. yıldönümünü kutluyor

Al Arabiya Yönetim Kurulu Başkanı: Al Arabiya genel merkezinin Riyad’a taşınması dijital genişleme ve yapay zeka başlıklı yeni bir aşamaya işaret ediyor

MBC Group ve Al Arabiya Yönetim Kurulu Başkanı Velid bin İbrahim Al İbrahim
MBC Group ve Al Arabiya Yönetim Kurulu Başkanı Velid bin İbrahim Al İbrahim
TT

Al Arabiya kanalı 20. yıldönümünü kutluyor

MBC Group ve Al Arabiya Yönetim Kurulu Başkanı Velid bin İbrahim Al İbrahim
MBC Group ve Al Arabiya Yönetim Kurulu Başkanı Velid bin İbrahim Al İbrahim

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli Al-Arabiya haber kanalı, 3 Mart 2003’te yayına başlamasının 20. yıldönümü kutlamalarıyla bağlantılı olarak, dürüstlük ve güvenilirlik taahhüdünü yansıtan bir haber yaklaşımı olarak ‘daha fazlasını bilmek’ sloganını açıkladı.
Kanalın 2003’teki ilk yayını, o dönemde başta Irak savaşı olmak üzere, Arap bölgesi ve dünyanın yaşadığı büyük tarihsel ve jeopolitik dönüşümlerle başladı.
Son 10 yıl
Al Arabiya, son 10 yılda Mısır’daki siyasi hareketi, Lübnan ve İran’daki halk hareketini, Suriye, Libya ve Yemen savaşlarını, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına dair gelişmeleri, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesini, Taliban hareketinin kontrolünü, Azerbaycan ve Ermenistan savaşı ve Rusya ve Ukrayna savaşının yanı sıra tedarik zinciri ve küresel enerji krizini tarafsız bir şekilde izleyicilerine aktardı.
Al Arabiya’nın geleceği
MBC Group ve Al Arabiya Yönetim Kurulu Başkanı Velid bin İbrahim Al İbrahim, 20. yıl dönümü kutlamalarında kanalın geleceği hakkında şunları söyledi;
“Al Arabiya’nın bir sonraki aşaması için yürürlükte olan ‘yeni bir strateji’ var. Bu, grubun genel merkezinin Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a taşınması ve Riyad’daki yeni haber merkezinden canlı yayına geçmesiyle başladı.  Riyad’dan yayın yapmak, Al Arabiya’da yeni bir aşamaya işaret ediyor. Daha geniş stratejimizdeki bu yeni aşama, aynı zamanda dijital genişleme, yapay zeka ve sürekli bölgesel liderliğin yanı sıra küresel liderliğe odaklanmayı da içeriyor.”
Al Arabiya’nın son 20 yılda hem yatay, hem de dikey olarak büyüyerek, tamamen entegre bir haber ağına dönüştüğünü vurgulayan Velid bin İbrahim, 2003’teki yayına başlamasından bu yana vizyonuyla uyumlu olan hak edilmiş bir itibarla, kendisini dünya çapında medya güvenilirliği, tarafsız gazetecilik ve teknolojik ilerleme konusunda bir dönüm noktası olarak kabul ettirdi” dedi.
Dönüşümlere ayak uydurmak
Al Arabiya Genel Müdürü Memduh el-Muhayni ise şunları söyledi;
“Al Arabiya, 20 yıl boyunca nerede olurlarsa olsunlar, olayları Arap izleyicilerle paylaşan son derece nitelikli bir gazeteci ve yapımcı ekibi sayesinde güvenilir bir haber kaynağı olmak için çalıştı. Al Arabiya, Arap dünyasının ve genel olarak dünyanın tanık olduğu büyük dönüşümlere sürekli olarak ayak uydurdu. Medya endüstrisinin sunduğu ileri teknolojiden yararlanma konusundaki sürekli liderliğin yanı sıra, günün her saati güvenilir bir haber hizmeti sunarak izleyicilerinin ihtiyaçlarını karşılayabildi. Tüm bunlar, ilk günden beri yapay zekayı sürekli ve tutarlı bir şekilde geliştirmeye ve ilerletmeye odaklanan profesyonel bir strateji oluşturmaya kararlı Şeyh Velid bin İbrahim Al İbrahim ve yönetim kurulu olmasaydı mümkün olmazdı.”
Haber üretimi için yapay zekayı benimsemede öncü olarak kabul edilen Al Arabiya, Tamara adında bir yapay zeka ‘gazetecisi’ başlatan öncü ilk yayıncı oldu.
2018’de düzenlenen Arap Medya Forumu’nda, milyonlarca bilgiyi birkaç milisaniyede analiz edip işleyebildiği gibi, sahte veya yanlış haberleri tespit eden ve haber makalelerini farklı formatlara göre yeniden ifade edebilen Tamara duyuruldu.
Al Arabiya 2022 sonlarında ise, ilk yapay zeka sunucusu Mira’yı tanıttı. 
Al Arabiya’nın bir parçası olan Al Hadath, Arap dünyası ve ötesinde meydana gelen olayların TV ve sosyal medya aracılığıyla kapsamlı canlı yayınına ve haber bültenlerine odaklanıyor.
Al Arabiya, bünyesinde bir dizi dijital platformun yanı sıra bölgede bir podcast hizmeti de veriyor.
Al Arabiya Genel Müdürü Memduh el-Muhayni, “Bugün ağın sosyal medya platformlarındaki takipçileri yaklaşık 180 milyona ulaşırken, yayın ekibi ve kanalın muhabirleri tarafından üretilen içerikler ayda bir milyardan fazla görüntüleniyor. Bu rakamlar şüphesiz Al Arabiya’yı  bölgesel haber kanallarının ön saflarına yerleştiriyor ve aynı zamanda küresel muadilleriyle aynı seviyede olduğunu gösteriyor” dedi.
Başarılar ve ödüller
Son aylarda Al Arabiya, Ürdün’ün başkenti Amman’da düzenlenen Dünya Sosyal Medya Forumu’nun bir parçası olan 2022 Peacock Sosyal Medya Ödülleri’nde, ‘Ortadoğu’daki En İyi Podcast Hizmeti’ ödülü de dahil olmak üzere dört ödül aldı.
Bir başka önemli ödül ile, Al Arabiya Dubai’de düzenlenen BroadcastPro ME Summit and Awards 2022’de ‘Görsel Hikaye Anlatmada Mükemmellik’ ödülüne layık görüldü.
Al Arabiya Genel Müdürü Muhayni, kanalın Arap gençliğine fırsatlar sağlama taahhüdüne de değinerek şunları söyledi;
“Genç gazetecilerimiz ve editörlerimiz, yeni neslin yaşam tarzı ve içerik gereksinimleriyle yankı uyandıran çağdaş bir tarzda haber ve bilgi sunmak için mevcut en son teknolojileri kullanıyor.”
Al Arabiya, 20. yıldönümünde, savaş bölgeleri ve çatışmalarda habercilik yaptıkları sırada hayatlarını kaybedenleri de andı.
Bu gazetecilerin fedakarlıklarına dikkat çeken Muhayni sözlerini şu ifadelerle noktaladı;
“Bu vesileyle kaybettiğimiz meslektaşlarımızı bir kez daha anıyoruz. Kaçırılmalar, hapsedilmeler ve yaralanmalar da dahil olmak üzere önemli olayları haber yaparken hayatlarını riske atanları da saygıyla anmak istiyorum. Yaralanma da dahil olmak üzere karşılaştıkları tehlikelere rağmen, bu gazeteciler Al Arabiya adına halka doğru ve gerçek haberler vermeye kararlıydılar.”



Pulitzer Ödülü sahibi Filistinli yazar Musab Ebu Tuha Al-Majalla’ya konuştu: Kullanmama izin verilmeyen tek kelime ‘soykırım’

Filistinli şair ve yazar Musab Ebu Tuha
Filistinli şair ve yazar Musab Ebu Tuha
TT

Pulitzer Ödülü sahibi Filistinli yazar Musab Ebu Tuha Al-Majalla’ya konuştu: Kullanmama izin verilmeyen tek kelime ‘soykırım’

Filistinli şair ve yazar Musab Ebu Tuha
Filistinli şair ve yazar Musab Ebu Tuha

Husam Maruf

Filistinli şair ve yazar Musab Ebu Tuha, The New Yorker'a yaptığı katkılardan dolayı 2025 yılında Gazetecilik Makalesi dalında ABD'nin prestijli ödüllerinden Pulitzer Ödülü'nü kazandığında, bu sadece edebiyat alanındaki yeteneğine yönelik bir ödüllendirme değil, aynı zamanda felaketin merkezinden ve yok oluşun derinliğinden doğan bir sesin hiç vakit kaybetmeden işitilmesiydi. Ebu Tuha, Gazze’nin harap olmuş sokaklarından ABD sürgününün garip sessizliğine, enkazdan ve hayatta kalmaktan doğan bir dil taşıyor. Sözcükleri sempati uyandırmayı değil, bilinmeyi istiyor. Bu durumda onun metinleri metafordan ziyade tarihe düşen kayıttır, yansımadan ziyade kanıttır.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı röportaja göre Rahat ya da inziva halinden değil, bitmemiş bir çığlığın kalbinden, artık anı ve keder dışında var olmayan bir vatandan yazan Ebu Tuha’nın İngilizce olarak kaleme aldığı Filistin'in hikayesi halen canlılığını koruyor. Her cevapta, ‘Hayatta kalmak ne anlama geliyor? Hayatta kalmak ve sonra yazmak ne anlama geliyor?’ şeklinde amansız sorular ortaya çıkıyor.

*Şiir yazmaya Arapça başladınız, sonra İngilizceye geçtiniz. Amaç dinleyici kitlesini genişletmek miydi yoksa Arap dünyasından uzaklaşmanın bir sonucu mu?

Ne yazık ki yazdığım dili seçme lüksüne sahip değilim. Bir dilde yazıp diğerinde yazmama amacım, koşullara ve yazmak zorunda kaldığım konuya bağlı.

Gazze'deki soykırım hakkında İngilizce yazdığımda ister askeri ister siyasi ister basın isterse edebi olsun, soykırım uygulayan bir dünyaya hitap ediyorum. Bana ve halkıma karşı yapılan medya ve edebiyat soykırımına içgüdüsel bir yanıt verme ihtiyacından dolayı İngilizce yazıyorum. Elbette bu da dolaylı olarak çok sayıda insana ulaşmayı sağlıyor.

Siyasi ve insani

*İçsel bir yansımadan kaynaklanan yazı ile siyasi bir belge olarak kabul edilen yazı arasındaki fark nedir?

Yazdıklarımı siyasi bir belge olarak tanımlamaktan hoşlanmıyorum. Onu insani bir belge olarak görüyorum, kelimeler dinleyicinin kulağına ya da okuyucunun gözüne girmeden önce çığlık atan ve kan damlayan insani bir acı.

Bana ve halkıma yönelik medya ve edebiyat soykırımına içgüdüsel bir yanıt verme ihtiyacı duyduğumdan İngilizce yazıyorum.

İçsel bir yansımadan kaynaklanan bir şiir, tüm insanlar tarafından paylaşılan hayalleri, düşleri veya korkuları ifade eden bir sanat eseridir. Aile sevgisi, kasırga korkusu, doğum öncesi kaygı, yeni bir yarına duyulan özlem.

cdfgthy
Musab Ebu Tuha bombalanmadan önce Gazze'deki evinde

Yatak odanızın yıkıntıları arasında ya da sokakta kan kaybından ölme ve başıboş köpekler tarafından yenme kâbusu... Tüm bunlar, içsel bir yansımadan değil, öteki tarafından körüklenen bir korkudan kaynaklanır.

*Şiirlerinizden birinde molozların ruhlara kıyasla ağırlığını hicvediyorsunuz. Kara mizahın edebiyattaki rolünü nasıl görüyorsunuz? Bu sözcük sizce hala ruhun ağırlığını ifade edebilir mi?

Kara mizahın, olayları doğrudan ifadelerimizden daha iyi anlamamızı sağladığına inanıyorum. Dünya ve onun siyasi ve hukuki sistemi, yaklaşık seksen yıldır Filistinlilerin haklarını geri vermek bir yana, onları ölüm makinesinden korumakta bile başarısız oldu.

frgt
Gazete Makalesi dalında Pulitzer Ödülü

Sözcük, kurbanı insanlaştırmayı başarırsa ruhun ağırlığının bir kısmını da ifade edebilir. Bir insanı bir sayıya, diğer son dakika haberleri tarafından bir kenara itilen bir son dakika haberine dönüştürmek suçtur.

Tiyatrodan köke

*ABD’ye taşındıktan sonra bir yazar, bir baba, bir Filistinli olarak hayatınızda ne değişti? Eskiden yaşadığınız bir hayatın uzaktan bir anlatıcısı olmaktan korkuyor musunuz?

Soykırım sahnesinden, medya, askeri ve diplomatik yollarla soykırım üreten ve finanse eden bir ülkeye geçmek kolay değil. Buradan dünyaya anlayacağı bir dille, sadece İngilizce değil, edebi ve kültürel bir dille hitap etmek için daha büyük bir sorumluluk hissediyorum. İnsan kendisini her gün eleştiren bir medyaya konuştuğunda bu rolü daha da büyüyor.

Dünya ve onun siyasi ve hukuki sistemi, yaklaşık seksen yıldır Filistinlilerin haklarını geri vermek bir yana, onları ölüm makinesinden korumakta bile başarısız oldu.

Filistinli anne-babaların çocuklarını ve ölümden ölüme kaçarken taşıyabildiklerini taşımalarını izlerken acı çekiyorum. Çocuklarıma bakıyorum ve zamanda geriye giderek ‘Ya Gazze'de kalsaydım? Çocuklarımı nasıl beslerdim? Onları nasıl korurdum? Hayatta olur muyduk?’ diye soruyorum kendime.

*Ailenizi Gazze’den çıkarmaya çalışırken tutuklandınız. Bu deneyim dil, hafıza ve korku ile olan ilişkinizi nasıl etkiledi?

Etkilendim ve özellikle yeni serbest bırakılan tutukluları gördüğümde, açlık, korku ve hastalığın bedenlerini nasıl paramparça ettiğini gördüğümde etkilenmeye devam ediyorum. Onların arasında yüzümü gördüğümde halen kabuslar görüyorum. Bu deneyim dilimi etkiledi. Artık kelimelere çok daha fazla dikkat ediyorum.

fgthy
Filistinli şair Musab Ebu Tuha’nın San Francisco'da çekilen bir fotoğrafı

Medya neden bir Filistinlinin ‘tutuklandığını’ söylerken, gerçekte bir okuldan ya da hastaneden ‘kaçırıldığını’ söylemiyor? Neden bir İsrailli asker olsa bile ‘rehine’ olarak adlandırılırken, bir Filistinli sivil bir doktor olsa bile ‘tutuklu’ olarak adlandırılıyor? Her bir kelimenin siyasi ve insani çağrışımları vardır.

Silinme

Bir keresinde şöyle yazmıştım:

“Dilimden ve ülkemden bahsetmeyen bir kitap... Sanki ben bu toprakların gayrimeşru bir çocuğuyum. Filistin'in haritalardan silinmesiyle nasıl başa çıkıyorsunuz? Bu silinme karşısında yazı ne yapabilir?”

Bu silinmeyle varlığımı ve hikayemi olumlayarak başa çıkıyorum, ancak ne yazık ki bu varoluşa ister mekanlar ister insanlar olarak olsun, gerçeğin silinişi eşlik ediyor. Maalesef bu silinmeyi telafi etmek için yazmak gerekiyor. Hakkında yazdığımız karakterler ve mekanlar sonsuza dek silinirken dergilerle ve ödüllerle onurlandırılıyorlar.

Neden bir İsrailli asker olsa bile ‘rehine’ olarak adlandırılırken, bir Filistinli sivil bir doktor olsa bile ‘tutuklu’ olarak adlandırılıyor?

fgthy
Musab Ebu Tuha, edebi çalışmaları onuruna verilen American Book Ödülü'nü elinde tutarken

Elbette, dünyanın dört bir yanındaki entelektüellerin Filistinlilerle etkileşimi, savaş ve saldırganlık zamanlarında yani genellikle patlama anlarında insan sesine verilen bir tepki olarak görülebilir. Ancak ben, bu etkileşimin sadece zamanla sınırlı olmadığına, Filistin’in hikayesine sirayet edeceğine ve bunun savaşla başlayıp ateşkesle biten bir hikaye değil, radikal bir şekilde ele alınması gereken bir hikaye olduğuna inanıyorum. Bu hikayenin, politikacıların ve karar alıcıların yanında akademisyenlerin ve entelektüellerin de dahil olduğu adaletsiz küresel sistemin sorumlu olduğu bir hikaye olduğuna inanıyorum.

Baskılar

*Batılı ülkelerde yazılarınızı yayına hazırlarken üstü kapalı da olsa editoryal baskılarla karşılaşıyor musunuz? Filistin hikayesinin nasıl anlatılması gerektiğine dair belirli beklentiler var mı?

Tecrübelerime göre kullanamadığım tek kelimenin ‘soykırım’ olduğunu söyleyebilirim. Bunun dışında aklımdaki ve duygularımdaki her şeyi aktardım ve ifade ettim.

Bu dünyada adaletsizliği gören ve bunu dile getiren gerçek yazarlar var, ancak onların sesi yıkımdan zevk alanlardan daha az güçlü.

*Pulitzer Ödülü'nü nasıl aldınız, bunu edebi bir onur olarak mı yoksa hikayenizin sembolik olarak tanınması olarak mı gördünüz?

Hiç şüphesiz ikisi de. Sadece çok zor bir yıl boyunca yayınlanmış yazılarım için değil, aynı zamanda ele aldığım konular için de edebi bir onur bu. Ancak aynı zamanda denemelerimde kullandığım edebi üslubun gücünün ve edebi platformlarda genellikle görmezden gelinen bir ses olan Filistinliler olarak hikayemizin önemli bir şekilde tanınması olarak da görüyorum.

yu78ı
Musab Ebu Tuha’nın kaleme aldığı “Gazze'den Şiirler” kitabının kapağı

*Bu ödüllerin sesinizin gücü için mi yoksa yaranız için mi verildiğini merak ettiniz mi? Gazze'nin çektiği acıları görmezden gelen bir dünyanın kuruluşları tarafından ödüllendirilmenin yarattığı ironiyle nasıl başa çıkıyorsunuz?

Bu kuruluşların, görmezden gelen ve hatta acı çekmemize neden olan bir dünyaya ait olduğu doğru, ancak dünya bu gerçeklikten daha büyük. Bu dünyada adaletsizliği gören ve bunu dile getiren gerçek yazarlar olsa da onların sesi yıkımdan zevk alanlardan daha az çıkıyor. Ama onlar var ve onları gördüğümüzü, bizim sesimizi duyan ve bunu kalbinde ve dilinde taşıyan seslerini duyduğumuzu bilmelerini sağlamalıyız.

*Batılı platformlar sizi kutladığında, kendinizi bağımsız bir Filistinli ses olarak mı görüyorsunuz yoksa ötekinin dilinde ustalaşmış biri olarak mı?

Batı'nın anladığı bir dile hakim olmamın kutlamayla bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Burada insanlık ve kullandığım edebiyat düzeyi ödüllendiriliyor.