Çernobil'deki köpeklerin genetik açıdan farklılaştığı keşfedildi

Nükleer felaket bölgesinde 800'den fazla köpek yaşıyor.

Çernobil'deki köpeklerin bazıları, tahliye edilenlerin geride bıraktığı evcil hayvanların torunları (AFP)
Çernobil'deki köpeklerin bazıları, tahliye edilenlerin geride bıraktığı evcil hayvanların torunları (AFP)
TT

Çernobil'deki köpeklerin genetik açıdan farklılaştığı keşfedildi

Çernobil'deki köpeklerin bazıları, tahliye edilenlerin geride bıraktığı evcil hayvanların torunları (AFP)
Çernobil'deki köpeklerin bazıları, tahliye edilenlerin geride bıraktığı evcil hayvanların torunları (AFP)

Çernobil'de nükleer felaketten sonra varlığını sürdüren yaban hayatını gözlemleyen araştırmacılar, bölgede yaşayan köpeklerin genetik açıdan farklılaştığını tespit etti.
Çalışma, yalnızca uzun süreli radyasyona maruz kalmanın köpekleri ne kadar etkilediğini değil, aynı zamanda çevresel bir felakette hayatta kalmak için ne gerektiğini anlama çabası için de önemli ipuçları sunuyor.
Uluslararası araştırma ekibi, Çernobil'deki köpekler arasında üç ana popülasyon belirledi. 
Genetik akrabalıklarına dayanarak, bu köpeklerin radyoaktif bölgedeki siteler arasında hareket ettiği, birbirine yakın yaşadığı ve özgürce ürediği anlaşıldı.
Araştırma ekibinden Dr. Elaine Ostrander, "Radyoaktivite farklı bölgelerde farklı seviyelerde görülse de köpekler her yerde yaşıyor" diye konuştu.
ABD Ulusal İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü'nde köpekler üzerinde uzmanlaşan Ostrander, şöyle ekledi: 
"Bu kritik mutasyonları aramaya başlamadan önce kimin kim olduğunu ve neyin ne olduğunu bilmemiz gerekiyordu."
Radyasyon, harap santralin etrafındaki yaklaşık 2 bin 600 kilometrekarelik bölgeyi etkilemeye devam ediyor. Radyoaktiviteye rağmen, bölgedeki yabani köpek sayısı artıyor. Çernobil Köpek Araştırma Girişimi, 2017'den beri bu köpeklere veterinerlik hizmeti sağlıyor.
Çernobil ve çevresinde 800'den fazla köpeğin yaşadığı tahmin ediliyor. Bunlar genellikle tesisin bakımını yapmak için gelen santral çalışanları tarafından besleniyor.
Köpeklerin yaklaşık yarısı santralin hemen yakınında yaşarken, diğer yarısı da 14 kilometre uzaklıktaki Çernobil şehrindeydi. Az sayıda köpeğin santral çalışanları için kurulan Slavutiç yerleşim biriminde yaşadığı biliniyor.
Araştırmacılar, bu popülasyonlar arasında bir miktar örtüşme olmasına rağmen, santral köpeklerinin genetik açıdan Çernobil şehrinin köpeklerinden farklı olduğunu saptadı.
Öte yandan, iki grup arasında çok az gen akışı olduğu görülmüştü. Bu da onların nadiren iç içe geçtiklerini düşündürüyor. Ekip, santralin etrafındaki güvenlik bariyerlerinin bu iki grubu ayrı tutmayı sağladığını belirtti.
Güney Karolina Üniversitesi'nden biyolog Timothy Mousseau, "İki popülasyonun neredeyse tamamen farklılaştığını gördük. Bu beni çok şaşırttı" ifadelerini kullandı.
Santraldeki ve Çernobil şehrindeki köpeklerin soyları karışık. Her iki grupta da Alman çoban köpeklerinin yanı sıra diğer Doğu Avrupa çoban ırklarından gelen hayvanlar var. 
İleri analizler Çernobil köpeklerinin Doğu Avrupa, Asya ve Ortadoğu'daki serbest üreyen köpeklerden de genetik açıdan farklı olduğunu ortaya koydu.
Araştırmayı yorumlayan Cornell Üniversitesi Veterinerlik Okulu'ndan köpek genetikçisi Adam Boyko, şu ifadeleri kullandı:
"Daha önce hiç kimsenin serbest üreyen tek bir köpek popülasyonuna genetik açıdan bu kadar ayrıntılı baktığını sanmıyorum."
Çernobil Faciası, 26 Nisan 1986'da Sovyetler Birliği'ne bağlı Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali'nin 4 numaralı reaktöründe yaşanan kaza sonucu gerçekleşmişti.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra yıllarca Ukrayna sınırları içinde yer alan Çernobil sahası, Mart 2022'de Rus askerlerinin kontrolüne geçmişti.
Rusya'nın santrali ele geçirmesi büyük korku ve paniğe neden olmuştu.
Independent Türkçe, Science Alert, New York Times



James Gandolfini televizyon tarihine geçen rolünü neredeyse alamıyordu

Gandolfini'nin menajeri Nancy Sanders, ünlü aktörün Tony Soprano rolünü kabul edip etmeme konusunda kararsız kaldığını söylüyor (HBO)
Gandolfini'nin menajeri Nancy Sanders, ünlü aktörün Tony Soprano rolünü kabul edip etmeme konusunda kararsız kaldığını söylüyor (HBO)
TT

James Gandolfini televizyon tarihine geçen rolünü neredeyse alamıyordu

Gandolfini'nin menajeri Nancy Sanders, ünlü aktörün Tony Soprano rolünü kabul edip etmeme konusunda kararsız kaldığını söylüyor (HBO)
Gandolfini'nin menajeri Nancy Sanders, ünlü aktörün Tony Soprano rolünü kabul edip etmeme konusunda kararsız kaldığını söylüyor (HBO)

Televizyon tarihinin en ikonik karakterlerinden Tony Soprano'yu, James Gandolfini dışında birinin canlandırdığını hayal etmek bile imkansız. Ancak dizinin yaratıcısı David Chase, başta bu konuda o kadar da emin değildi.

"Tony Soprano'yu buldum galiba"

New Jersey'li bir mafya babasının özel hayatı ve iş dünyasındaki çatışmalarını konu alan The Sopranos'un yaratıcısı Chase, Gandolfini'yi başrol için ilk izlediğinde tereddüt yaşamış. Jason Bailey'nin yeni kitabı Gandolfini: Jim, Tony, and the Life of a Legend'da (Gandolfini: Jim, Tony ve Bir Efsanenin Hayatı) yer alan ve Vulture tarafından yayımlanan bir bölüm, dizinin oyuncu seçim sürecini ve Chase'in başlangıçtaki çekincelerini detaylandırıyor.

Gandolfini'nin adı, menajeri Nancy Sanders pilot bölümün senaryosunu okuduğunda gündeme gelmiş. Senaryoyu eline alır almaz "Aman Tanrım, Tony Soprano'yu buldum galiba" diye düşündüğünü anlatıyor.

Ancak Gandolfini'nin kayıtlarını izledikten sonra Chase, "Bence çok iyi bir oyuncu ama tek bir endişem var. Yeterince tehditkar mı?" diye sormuş.

Sanders bu söz karşısında şaşkına dönmüş. "Eğer bana 'Biraz kilolu' ya da 'Saçları dökülüyor' deseydiniz anlar, kabul ederdim. Ama yeterince tehditkar mı? Bu adam tam sizin aradığınız kişi" diyerek Gandolfini'nin rol için mükemmel seçim olduğunu savunmuş.

Üç aday kaldı

Gandolfini ise senaryoyu çok sevmesine rağmen rolü alacağından pek umutlu değilmiş. Asıl endişesiyse Chase'in çalışması zor biri olma ihtimaliymiş. Deneme çekimlerinden önce Chase'le kahvaltıda buluşması istendiğinde hiç de hevesli değilmiş. Ama buluşma düşündüğünün aksine son derece keyifli geçmiş. 

Sonunda Tony Soprano rolü için üç aday kalmış: James Gandolfini, Mike Rispoli ve daha sonra dizide başka bir karaktere hayat verecek Steven Van Zandt. Deneme çekimleri sırasında Chase'in tüm şüpheleri dağılmış:

Sonunda kendini verip gerçekten okumaya başladığında, işte o anda her şey belli oldu.

Sonrasında The Sopranos, televizyonun altın çağını başlatan yapımlardan biri oldu. 1999-2007'de 6 sezon süren dizide Tony Soprano'ya hayat veren Gandolfini, televizyon tarihinin en etkili karakterlerinden biri olarak anılıyor. 

2013'te 51 yaşında kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Gandolfini, bu performansıyla üç Emmy, 5 SAG (Screen Actors Guild) ve bir Altın Küre kazanmıştı.

Independent Türkçe, Entertainment Weekly, Vulture