Fransa'da sendikalar, emeklilik reformunu protesto ediyor

Geçen Ocak ayında Fransa'daki protestolardan bir kare (AFP)
Geçen Ocak ayında Fransa'daki protestolardan bir kare (AFP)
TT

Fransa'da sendikalar, emeklilik reformunu protesto ediyor

Geçen Ocak ayında Fransa'daki protestolardan bir kare (AFP)
Geçen Ocak ayında Fransa'daki protestolardan bir kare (AFP)

Fransa’da sendikalar, emeklilik reformuna karşı mücadelede tüm güçlerini seferber ediyor ve stratejik sektörlerde genişletilebilecek kitlesel gösteriler ve grevler düzenliyor. Sendikalar yarın (Salı), hükümeti projesinden geri adım atmaya zorlamak için ülkeyi "felç etmeyi" göze almış durumda.
 Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un onaylamayı planladığı reformun ana hükümlerinden biri, protestoların odak noktası olan emeklilik yaşının 62'den 64'e çıkarılması. Senatoda görüşülecek olan yasa tasarısı milyonlarca Fransız'ı sokaklara döktü ve Ulusal Meclis'te hararetli tartışmalara yol açtı.
 Hükümet, bugüne kadar düzenlenen 5 günlük protestolara rağmen planından geri adım atmayı düşünmüyor. 8 büyük Fransız sendikası ve 5 gençlik örgütü, yarın hükümeti reforma planından vazgeçmeye zorlamak adına ülkeyi felç etmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarına söz verdiler.
Sendikalar, polisin 1,27 milyon katılımcı saydığı 31 Ocak'taki gösterileri aşan sayıda protestocuyu harekete geçirmeye çalışıyor. Bir polis kaynağı, 60 bin ila 90 bini Paris'te olmak üzere toplam 1,1 ila 1,4 milyon göstericinin sokaklara çıkmasını bekliyor.
Fransa'nın en büyük sendikalarından biri olan Genel Emek Konfederasyonu'nun (CGT) Başkanı Philippe Martinez, Journal du Dimanche gazetesine yaptığı açıklamalarda, “Seferberlik daha yüksek bir düzeye taşınıyor.” dedi.
Tüm sendikaların, başkentteki metroları denetleyen ulusal demiryolu şirketi (SNCF) ve Paris Otonom Ulaşım Otoritesi (RTB) bünyesinde 7 Mart’tan itibaren uzatılabilir grev çağrısı yapmasının ardından şehir içlerinde ve trenlerde ulaşımın ciddi şekilde aksaması bekleniyor. Bu akşamdan itibaren tır şoförleri sanayi bölgelerini kapatmayı planlıyor. Hava trafiğine gelince, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü havayollarından Salı ve Çarşamba günleri uçuşlarının yüzde 20 ila 30'unu iptal etmelerini istedi. Hava trafik kontrolörlerinin de greve gitmesi bekleniyor. Genel Emek Konfederasyonu, diğer meslek gruplarını “reform geri çekilene kadar” uzatılabilecek bir grevi uzatmaya çağırdı. Konfederasyonun çağrısı, rafinerilerdeki işçilere, elektrik ve gaz teknisyenlerine, atık toplayıcılara, liman işçilerine, cam ve seramik işçilerine ve diğerlerine yöneliktir.
 Kimya sektöründeki "CGT" sendikasının genel sekreteri Emmanuel Lepine, taleplerin elde edilmesi için "Fransız ekonomisine diz çöktürmeye" istekli olduklarını ifade etti. CGT tarım-gıda sektöründe, Fransa'daki büyük şeker üreticilerini ve Bigard grubuna ait mezbahaları Salı gününden itibaren kapatmaya çağırdı. Enerji alanında grev, birkaç nükleer santralin üretiminin azaltılmasıyla Cuma günü öğleden sonra başladı.
 Fransan Ulaştırma Bakanı Clement Bonne, grevlerin ülkede hizmetlerin aksamasına veya yakıt arzını tehdit edip etmeyeceğine ilişkin soruyu yanıtladı:
 "Sorumsuz veya yıkıcı bir hareketle karşı karşıya kalacağımızı düşünmüyorum. Bunu önlemek için her şeyi yapacağız" dedi.
 Fransa’da bu yıl 8 Mart Dünya Kadın Hakları Günü, kadınlara karşı adil olmadığı iddia edilen emeklilik reformunun gölgesinde kutlanacak. Hükümetin yeni planı 62 yaşına gelen annelere olumsuz yansıyabilir. Kadınlar emekliliklerinde hayatlarındaki annelik süresi ile orantılı olarak ek fasıllardan yararlanıyorlardı, ancak emeklilik yaşının 64'e çıkarılmasıyla bu “iptal” edilebilir.
Öğretmenlerin yeni bir greve gitmesi beklenirken, sendikaların da atölyelerin durdurulması, dükkanlarda kepenklerin kapatılması, yolların kapatılması ve benzeri olağandışı hamleler yapacağı tahmin ediliyor. Hafta, Cuma günü sona ermesi beklenen Senato'daki tartışmalara paralel başka hamlelere de sahne olacak.  Öğrenci hareketleri ayın dokuzunu seferberlik günü ilan etti. Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (radikal sol) lideri Jean-Luc Melenchon, geçtiğimiz Cuma günü yaptığı açıklamada gençlere hitaben şunları söyledi: "Engelleyebileceğiniz her şeyi engelleyin."
Sendika liderleri, bir dizi başarılı seferberliğin ardından bu kez hükümetten bir yanıt bekliyor.
Fransız Demokratik İşçi Sendikaları Konfederasyonu (CFDT) ulusal sekreteri İvan Ricordo, "7 Mart'ın ilk sonucu, hükümetten veya cumhurbaşkanından siyasi bir açıklama olacak" dedi.
Fransa Başbakanı Elisabeth Borne yarın akşam bir televizyon kanalı aracılığıyla açıklama yapacak.
Fransa Çalışma Bakanı Olivier Dussopt, dün akşam "kaybedeni olmayan" bir "sol reform"u savundu. Diğer yandan, Fransa Kamu Hesaplarından Sorumlu Devlet Bakanı Gabriel Attal, ses tonunu yükselterek "çalışkan" Fransızların zarar göreceği grevleri kınadı.

 



ABD, Gazze'ye ilişkin karar tasarısını Güvenlik Konseyi'nin seçilmiş üyeleriyle paylaşıyor

Gazze Şehri'ndeki yıkılan binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze Şehri'ndeki yıkılan binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)
TT

ABD, Gazze'ye ilişkin karar tasarısını Güvenlik Konseyi'nin seçilmiş üyeleriyle paylaşıyor

Gazze Şehri'ndeki yıkılan binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze Şehri'ndeki yıkılan binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)

ABD'li bir yetkili, Washington'un dün ilerleyen saatlerde BM Güvenlik Konseyi'nin 10 seçilmiş üyesiyle Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planına ilişkin taslak kararı paylaşacağını söyledi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre yetkili, Mısır, Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden temsilcilerin de ABD'ye katılarak plana "bölgesel desteğin" altını çizeceğini belirtti.


İran, "füzeleri" müzakerelerden çıkardı

Grossi, New York'ta bir basın röportajı sırasında (Arşiv-AP)
Grossi, New York'ta bir basın röportajı sırasında (Arşiv-AP)
TT

İran, "füzeleri" müzakerelerden çıkardı

Grossi, New York'ta bir basın röportajı sırasında (Arşiv-AP)
Grossi, New York'ta bir basın röportajı sırasında (Arşiv-AP)

İran, füze programını Batı ve ABD ile müzakereye açık konular listesinden çıkardı.

 İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, ülkesinin füze kabiliyetlerini veya "sıfır zenginleştirme" talebini ele almadan nükleer müzakerelere hazır olduğunu vurguladı. Arakçi, ülkesinin "karşılıklı çıkarlara dayalı adil nükleer müzakerelere hazır" olduğunu belirtti.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Müdürü Rafael Grossi ise İran'ın uluslararası denetçilerle iş birliğinin "Batı ile bir çatışmadan kaçınmak için önemli ölçüde iyileştirilmesi gerektiğini" vurguladı. Grossi, İran'ın iş birliğinin sınırlı kaldığını belirterek, bazı önemli nükleer tesislerin uluslararası denetime hâlâ kapalı olduğunu ifade etti.

Grossi, ajansın "Tahran ile akışkan ilişkisini itidalli bir şekilde yönetmeye çalıştığını, ancak savaşın İran'ı yükümlülüklerinden muaf tutmasını kabul edemeyeceğini" söyledi.


Bulgaristan'da siyasi kriz: Euro karşıtları, "bağımsızlık" talebiyle sokakta

"Vazrazhdane" taraftarları BNB önünde protesto düzenledi / Fotoğraf: BTA
"Vazrazhdane" taraftarları BNB önünde protesto düzenledi / Fotoğraf: BTA
TT

Bulgaristan'da siyasi kriz: Euro karşıtları, "bağımsızlık" talebiyle sokakta

"Vazrazhdane" taraftarları BNB önünde protesto düzenledi / Fotoğraf: BTA
"Vazrazhdane" taraftarları BNB önünde protesto düzenledi / Fotoğraf: BTA

Bu insanlara iki şeyi anlatacağız: Bulgaristan'a hoş gelmediklerini ve Bulgaristan'ın euro istemediğini. Bizi zorla euro bölgesine soksalar bile, bunun sonuçları onların bile tahmin edemeyeceği kadar ağır olur. Euro bölgesi çökecek, Bulgaristan finansal bağımsızlığını yeniden kazanacak.

Bu ifadeler, Bulgaristan'da NATO ve Avrupa Birliği (AB) karşıtı siyasi pozisyonuyla tanınan, "Rusya yanlısı" ve "aşırı sağcı" kabul edilen Diriliş Partisi (Vazrajdane) lideri Kostadin Kostadinov'a ait. 

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde'ı karşılamak üzere Bulgaristan Merkez Bankası (BNB) binasının önünde bir araya gelen Diriliş Partisi, "Leva Cephesi" gibi sivil toplum örgütleriyle birlikte ülkenin 1 Ocak 2026'dan itibaren euro'ya geçişine karşı çıkan kesimlerin merkezinde bulunuyor. 

Bulgaristan hükümetinin "Avrupa entegrasyonu" söylemiyle euro'ya geçiş kararı, halkın geniş kesimlerinde egemenlik ve ekonomik bağımsızlık kaygılarını tetikledi.

Kararın açıklandığı günden bu yana, ülke genelinde binlerce kişi sokaklara döküldü ve milliyetçi ve sol gruplar "Brüksel'in ekonomik vesayetine" karşı söylem birliği geliştirdi. 

Avrupa entegrasyonu ve beraberinde atılan adımlar, aynı Romanya ve Moldova gibi diğer "eski sosyalist" Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, Bulgaristan'da da siyasetini ikiye böldü.
 

gthyu
Protesto, şehir merkezinin büyük bölümünde trafiği durma noktasına getirdi / Fotoğraf: Anastas Tarpanov,

Bulgaristan'da gençliği de kapsayan kent merkezleri, orta-üst gelir ve eğitim düzeyine sahip kesimler Avrupa yanlısı, ülkenin kırsal kesimlerinde yaşayan, alt gelir düzeyine sahip ve çoğunluğu işçi/köylü kümesine dahil emekçi kesimler ise NATO, AB ve Batı karşıtı bir pozisyona sahip. 

2025 baharında yapılan Eurobarometer ve benzeri anketlerde de, Bulgar kamuoyunun euroya karşı bölündüğü, yaklaşık yüzde 43 civarı destek, yüzde 50 karşı gibi rakamlarla rapor edildi.

sdfr
Fotoğraf: Anastas Tarpanov

Yine aynı şekilde, diğer Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, Bulgaristan'da da "aşırı sağ" ve sol, bu kesim içerisinde örgütleniyor. 

Söz konusu "euro rahatsızlığı" ise yeni değil, tarihi, Bulgaristan'ın Avrupa'ya uyum tarihiyle paralel ilerliyor. 
 

ERM II sistemi nedir?

Bulgaristan, 2020'den bu yana Avrupa Döviz Kuru Mekanizması II (ERM II) sistemine dahil.

Bu mekanizma, euroya geçmeden önce aday ülkelerin para birimlerini euroya sabitlemelerini ve mali disiplin kriterlerine uymalarını şart koşuyor.

Yani bu sistem, euroyu kabul etmek isteyen ülkelerin para birimlerini euroya sabitlemek zorunda olduğu bir nevi "bekleme odası"... 

Bu mekanizmaya dahil olan bir ülke, ulusal parasının kurunu euroya bağlar, bütçe, borçlanma, enflasyon gibi ekonomik politikalarını Brüksel-Frankfurt ekseninin onayladığı çerçeveye göre belirler ve en az 2 yıl boyunca bu kur rejiminden çıkamaz.

AB'nin "adaptasyon süreci" olarak tanımladığı bu dönem, AB karşıtı çevreler açısından "ekonomik karantina" olarak görülüyor.

Bulgaristan da dahil olmak üzere, ERM II sürecindeki ülkelerde stagnasyon, kamu sektöründe küçülme, genç nüfusun göç etmesi, ucuz işgücü nedeniyle yabancı sermayenin avantajlı konuma sahip olması ve kamu sektörünün küçülmesi gibi "kaçınılmaz ortak sonuçlar" görülüyor. 

Dolayısıyla bu süreç, Bulgaristan için gönüllü bir tercih olmaktan çok Brüksel'in sistematik baskısının sonucu olarak görülüyor.

Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası, Bulgaristan'ın enflasyon oranlarının hala yüksek olmasına rağmen, euroya geçiş takvimine "geri dönülmez biçimde" bağlanmasını istiyor.

Başbakan Dimitar Glavchev, süreci "Euroya geçiş, Bulgaristan'ın Avrupa'nın kalbine entegre olma kararlılığının göstergesidir" ifadeleriyle açıklasa da, bu vaatler ülkenin geniş kesimini oluşturan yoksullar için inandırıcı olmaktan çok uzak. 

frgthy
Fotoğraf: Dessislava Kulelieva/BNT

Böyle bir siyasi ve ekonomik ortamda, euro karşıtı cephenin merkezindeki Diriliş Partisi, ulusal paranın kaldırılmasını "yeni bir bağımlılık biçimi" olarak tanımlıyor.

Partinin lideri Kostadinov, süreci "Leva bizim bağımsızlığımızın sembolüdür. Euro, Brüksel'in boyunduruğudur" ifadeleriyle açıklıyor.  

​​​​​​"Referandum yapıls​ın" talebi

Diriliş Partisi ayrıca, kararın "halka sorulmamasını" da kampanyasında öne çıkararak, ülke çapında euroya geçiş için referandum kampanyası başlattı ve "Euroyu değil, levayı savun" çağrısıyla binlerce kişi sokaklara çıktı.

Bu arada euro referandumu, yalnızca Diriliş partisinin değil, doğrudan Cumhurbaşkanı Rumen Radev'in de önerisiydi, ancak bu öneri parlamento tarafından reddedildi.

Öte yandan, euro karşıtları yalnızca milliyetçilerden ibaret değil.

Komünistler, sol sendikalar, küçük çiftçi birlikleri ve bağımsız ekonomistler de euroya geçişin Bulgaristan'ı "Avrupa'nın ucuz işgücü deposu" haline getireceği söylemiyle euro karşıtı cephede yer alıyor. 

Euro karşıtları birkaç haftadır Sofya, Plovdiv, Varna ve Burgaz başta olmak üzere birçok kentte binlerce kişi sokaklara döküldü.

Gösterilerde "Leva bizimdir", "Euro'ya hayır", "Brüksel değil, Sofya karar verir" gibi sloganlar öne çıktı.

Göstericilerle güvenlik güçleri arasındaki çatışmaların sayısı da günden güne artıyor.

Son olarak Sofya'da parlamento önünde toplanan göstericilerle polis arasında kısa süreli gerginlik yaşandı. 

Bazı protestocular Avrupa Birliği bayraklarını yakarken, çiftçiler de traktörleriyle yolları kapattı.

Diriliş partisinin dışında, protestolara destek veren Sol Alternatif Hareketi ve bazı sendikalar da "Euroya geçiş Bulgaristan'ı kendi ekonomisini yönetemez hale getirecek" açıklamaları yaptı.

Hükümet ise, euro'ya geçiş kararının arkasında.

Maliye Bakanı Lyudmila Petkova, "Euroya geçiş fiyat istikrarı sağlayacak ve yatırımcı güvenini artıracaktır" savunmasıyla protestolara rağmen hükümetin geri adım atmayacağını belirtti.

Ancak Bulgaristan'da Batı karşıtı kesimlere göre bu tür söylemler, AB finansal kurumlarının dayattığı neoliberal reçeteleri meşrulaştırmaktan başka bir anlam taşımıyor.

Zira Bulgaristan ekonomisi, düşük ücret, yüksek enflasyon ve sermaye bağımlılığı arasında sıkışmış durumda.

Aynı şekilde Bulgaristan, 2007'de AB'ye üye olmasına rağmen hala Avrupa'nın en düşük gelirli ülkesi konumunda.

Euro tartışması, Bulgaristan için salt bir ekonomik konu değil; bağımsızlık ve egemenlik meselesi haline gelmiş durumda.

"Ekonomik entegrasyon" politikaları, hükümetleri ikna etse de, yaşanan ekonomik kriz, Avrupa'da AB karşıtı dip dalgayı büyütüyor. 

Independent Türkçe