Uykusuzluk kalp krizi riskini yüzde 70 artırıyor

Yapılan son çalışmada, her gece 7 ila 8 saat uyumanın önemi vurgulandı. (Reuters-Arşiv)
Yapılan son çalışmada, her gece 7 ila 8 saat uyumanın önemi vurgulandı. (Reuters-Arşiv)
TT

Uykusuzluk kalp krizi riskini yüzde 70 artırıyor

Yapılan son çalışmada, her gece 7 ila 8 saat uyumanın önemi vurgulandı. (Reuters-Arşiv)
Yapılan son çalışmada, her gece 7 ila 8 saat uyumanın önemi vurgulandı. (Reuters-Arşiv)

Yapılan yeni bir çalışmada, uykusuzluk çeken kişilerin, uyku bozukluğu olmayanlara kıyasla kalp krizi geçirme olasılığının yüzde 70 daha fazla olduğu ortaya çıktı.
Şarku’l Avsat’ın The Independent gazetesinden aktardığı habere göre dokuz yıla yakın bir süre yürütülen araştırmada, kalp krizlerinin uykuya dalma, uykuyu sürdürme veya kaliteli uyku alma gibi uyku bozuklukları olan kadınlarda daha sık meydana geldiği görüldü.
American College of Cardiology’nin Yıllık Bilimsel Oturumu’nda sunulan araştırmaya göre en fazla kalp krizi geçirme riski, gecede beş saat veya daha az uyuyan kişilerde görülüyor.
Mısır’daki İskenderiye Üniversitesi’nden, çalışmanın yazarı Yomna E. Dean araştırmaya ilişkin şunları söyledi; 
“Uykusuzluk en yaygın uyku bozukluğudur. Ancak birçok yönden artık sadece bir hastalık değil, daha çok bir yaşam seçimidir. Uykuya olması gerektiği kadar öncelik vermiyoruz. Çalışmamız, uykusuzluk çeken kişilerin yaştan bağımsız olarak kalp krizi geçirme olasılığının daha yüksek olduğunu ve uykusuzluk çeken kadınlarda kalp krizlerinin daha sık meydana geldiğini gösterdi.”
Clinical Cardiology dergisinde yayımlanan araştırmanın ekibi, uyku bozukluğu yaygınlığının arttığı ve ABD’li yetişkinlerin yaklaşık yüzde 10 ila 30’unu etkilediği konusunda uyardı.
Araştırmacılar ayrıca hem diyabet hem de uykusuzluk çeken kişilerin kalp krizi geçirme olasılığının iki kat arttığını vurguladı. Çalışmada bilim insanları, yüzde 43’ü kadın 1 milyon 184 bin 256 yetişkinden alınan veriler de dahil olmak üzere bin 226 yayınlanmış makaleyi inceledi.
Bilim insanları, yaş, cinsiyet, eşlik eden hastalıklar ve sigara içme gibi diğer faktörleri kontrol ettikten sonra uykusuzluk ile kalp krizi geçirme arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğunu buldu.
Çalışmada, uykusuzluğu olan kişilerin ayrıca yüksek tansiyon, kolesterol veya diyabetin yanı sıra kalp krizi geçirme riskinin, uykusuzluk çekmeyenlere göre daha yüksek olduğu ortaya çıktı.
Bulgular, gecede 7 ila 8 saat uyumaya öncelik verilmesinin önemini gösterdi.



Ağızdaki bakteri miktarı ne kadar mutlu olduğumuzu gösteriyor

New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)
New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)
TT

Ağızdaki bakteri miktarı ne kadar mutlu olduğumuzu gösteriyor

New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)
New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)

Yeni bir araştırmaya göre depresyon, ağızda bulunan bakterilerin çeşitliliğinin azlığıyla bağlantılı olabilir.

Siz bu haberi okurken ağzınızda 500 milyar ila 1 trilyon bakteri bulunuyor. Bağırsak mikrobiyomundan sonra ağız, insan vücudundaki en büyük ikinci mikroorganizma topluluğunu barındırıyor.

New York Üniversitesi'ndeki (NYU) araştırmacılar, bu mikropların yapısının depresyonun teşhis ve tedavisinde işe yarayabileceğini söylüyor. Yeni çalışmada, ağızda mikropların çeşitliliğinin azalmasının ruh sağlığıyla ilişkili olduğunu buldular.

NYU Rory Meyers Hemşirelik Okulu'nda araştırmadan sorumlu dekan yardımcısı Dr. Bei Wu, "Ağız mikrobiyomunun, iltihaplanma veya bağışıklık sistemindeki değişiklikler yoluyla depresif semptomları etkilemesi mümkün. Tersine, depresyon beslenme alışkanlıkları, kötü ağız hijyeni, sigara ve alkol kullanımının artması veya ilaç kullanımı gibi değişikliklere yol açabilir ve bunların tümü ağız mikrobiyomunu değiştirebilir" dedi.

Bu ilişkinin hangi yönde işlediğini ve altında yatan mekanizmaları anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var.

Wu, bu hafta BMC Oral Health adlı akademik dergide yayımlanan çalışmanın kıdemli yazarı.

Bu sonuçlara ulaşmak için yazarlar, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nin Ulusal Sağlık ve Beslenme İnceleme Anketi'nden elde edilen verileri inceledi. 2009'la 2012 arasında 15 binden fazla yetişkinden toplanan anket verilerini kullanarak depresyon belirtilerini tükürük örnekleriyle karşılaştırdılar.

Ayrıca, tükürükteki mikropları tanımlamak ve ağız mikrobiyomunun çeşitliliğini ölçmek için gen dizileme kullandılar. Böylece, mikrobiyal çeşitliliği daha az olan kişilerin depresyon belirtileri gösterme ihtimalinin daha yüksek olduğunu keşfettiler.

Ek analizler, sigara içme, alkol tüketimi ve diş bakımı gibi alışkanlıkların ağız mikrobiyomuyla depresyon arasındaki ilişkiyi etkilediğini ortaya koydu. Bunların tümü ağızdaki bakteri yapısını değiştirebiliyor.

Antidepresanlar ve diğer psikotropik ilaçların, tükürük miktarını azaltan ve ağız mikro ortamını değiştiren yan etkileri olduğunu belirttiler.

"Dolayısıyla ilaçlar sadece depresif semptomları hafifletmekle kalmıyor, aynı zamanda ağız sağlığı üzerinde düzenleyici bir etkiye de sahip" dediler.

cdsfvgh
Önceki araştırmalar, ağız mikrobiyomuyla genel sağlık arasında bağlantı olduğunu göstermişti. İçki içme ve diş bakımı gibi alışkanlıklar ağızdaki bakteri yapısını değiştirebiliyor (AFP)

Yine de ağızdaki mikropların çeşitliliğinin depresyonu etkileyip etkilemediği, depresyonun ağız mikrobiyomunda değişikliklere yol açıp açmadığı veya simbiyotik bir ilişki olup olmadığı hâlâ belirsiz.

Araştırmacılar, yakın zamanda yapılan bir çalışmanın depresyonla bağırsaktaki bakteri çeşitliliği arasında olası bir bağlantı bulduğunu belirtti. Ayrıca giderek artan sayıda araştırmanın ağız mikrobiyomuyla genel sağlık arasında bağlantı olduğunu gösterdiğini eklediler. Bunun nedeninin iltihaplanma ve bağışıklık sistemindeki bozukluklar olduğu düşünülüyor.

Araştırmacılar, bu bulguların konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağını umuyorlar. 2021'de, tahmini 21 milyon yetişkinin geçen yıl en az bir kez majör depresif nöbet yaşadığı tahmin ediliyor.

Wu, "Ağız mikrobiyomuyla depresyon arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılması, sadece depresyonun altında yatan mekanizmaları öğrenmemize yardımcı olmakla kalmayıp, duygudurum bozuklukları için yeni biyolojik işaretler veya tedaviler geliştirilmesine de katkıda bulunabilir" dedi.

Independent Türkçe