Çin, Ukrayna ve yeni uluslararası düzen

Taraflar, istenen sonuçları doğuramayan girişimleri ve fikirleri ortaya koymadan önce konumlarını sağlamlaştırmaya çalışıyorlar

Çin, Karadeniz genelinde yürürlükte olan buğday tedarik düzenlemelerinin önemini vurguladı (AFP)
Çin, Karadeniz genelinde yürürlükte olan buğday tedarik düzenlemelerinin önemini vurguladı (AFP)
TT

Çin, Ukrayna ve yeni uluslararası düzen

Çin, Karadeniz genelinde yürürlükte olan buğday tedarik düzenlemelerinin önemini vurguladı (AFP)
Çin, Karadeniz genelinde yürürlükte olan buğday tedarik düzenlemelerinin önemini vurguladı (AFP)

Nebil Fehmi
Eski Çin Dışişleri Bakanı ve Çin Komünist Partisi (ÇKP) Politbüro üyesi Wang Yi geçtiğimiz günlerde Moskova'yı ziyaret ederek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü ve burada birtakım açıklamalarda bulundu. Çin’in mevcut Dışişleri Bakanı Çin Gang, bir ses kaydı ile katıldığım Pekin'deki uluslararası güvenlik konulu bir konferansta konuştu. Her ikisi de doğrudan ve dolaylı olarak Çin'in uluslararası güvenliğe bakışından bahsederken 21. yüzyılda uluslararası ilişkilerde uyulması gereken ilkelere değindiler. Her iki konuşma da birçok ortak unsuru barındırıyordu.
Bu unsurlar, Rusya ve Batı ülkelerine farklı, gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere uluslararası topluma ise genel olarak stratejik silahlarla ilgili olan farklı mesajlar taşıyordu. Çin’in siyasi ittifaklarında ve uygulamalarında bir değişiklik olduğunu ortaya koyan bu iki konuşma, Çin'in modern uluslararası sisteme bakış açısı için önemli mülahazaları da barındırıyordu.
Bu mülahazalardan ilki, Ukrayna'daki durum ve bu durumun, bazıları tarafından nabzın tutulmasına, askeri operasyonları durdurmayı ya da çatışmanın yoğunluğunu azaltmayı amaçlayan fikirler öne sürmesine ve girişimlerde bulunmasına yol açan, tehlikeli ve maliyetli hale gelen riskleri ve yansımalarıyla ilgiliydi. ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns’ün Ukrayna tarafından pek iyi karşılanmayıp dolaylı olarak reddedilen bir öneride bulunduğuna dair birtakım haberler olsa da bu haberler belgelenemedi. ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger tarafından öne sürülen, ancak Ukrayna’da daha güçlü bir şekilde reddedilen görüşler de var. Bunların ardından Çin, bir girişimde bulundu. Ancak Pekin, böyle adımlar atmaya alışkın değildi. Bu da Çin’in durumun ciddiyetinin farkında olduğu ve taraflar arasında mevcut çıkmazdan bir çıkış yolu arama konusunda daha fazla çaba sarf edildiğini yansıtıyor.
İkinci ve önemli mülahaza, Çin’in girişiminin, siyasi sistemine karşı artan güvenini yansıtması ve diplomasiyi daha açık ve güçlü bir şekilde uygulama niyetinde olduğunun bir göstergesi olmasıydı. Bu da Çin Devlet Başkanı’nın (Şi Cinping) ÇKP’nin son Ulusal Kongresi’nde birçok kişinin dikkatini çeken konuşmasıyla ve ardından Çin Dışişleri Bakanlığı sözcülerinin ABD'den gelen eleştirilere yanıt olarak yaptığı güçlü ve bazen keskin açıklamalarla oldukça uyumlu. Çin Devlet Başkanı’nın Davos Zirvesi öncesi ülkesinin küreselleşme çağında uluslararası ekonomik sistemin reformunda öncü bir rol oynamaya hazır olduğunu duyurduğu konuşmasını da hatırlamalıyız.
Çin'in girişimi, Ukrayna krizi için ayrıntılı ve operasyonel bir barış planı olmayıp genel ilkeler ve unsurlardan oluşan bir belge olduğunu belirtmekte fayda var. Çin'in kapsamlı ve sürdürülebilir bir uluslararası güvenlik sisteminin geliştirilmesi için yaptığı yeni çağrısı çerçevesinde aynı anda birkaç tarafa hitap ederken bir yandan da Çin’in uluslararası erişimi sadece süper güçlere özel olmadığı, dünyanın çeşitli ülkelerinin de erişiminin olmadığı gerektirdiğine dair anlayışını da yansıtıyordu.
Çin'in önerisinde her biri dikkatlice hesaplanmış ve yönlendirilmiş 12 madde yer aldı. Çin her ne kadar taraflardan herhangi birinin adını vermekten kaçınsa da bu maddelerden ilki, Ukrayna topraklarına saldırmasından ötürü esasen Rusya’ya yönelik bir mesaj olduğu anlaşılan ‘devletlerin egemenliğine saygı gösterilmesi’ zorunluluğuna yapılan vurguydu.
İkinci maddede, temelde askeri anlamda iki taraf arasındaki güç dengesi olan ‘Soğuk Savaş mantığının terk edilmesi’ çağrısıydı. Bu çağrı, başkalarının saygı duyduğu ‘nüfuz alanları’ ile ilgili gayrı resmi anlayışların yanı sıra ve burada hem ABD’ye hem de Rusya’ya gönderilen bir mesajdı. Ukrayna krizi, geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinde güç dengesinin tanık olduğu kavramların, anlayışların ve dengesizliklerin bir sonucudur.
Bunların ardından çatışan taraflara hitaben Ukrayna'da ateşkes çağrısı yapan Çin, taraflardan herhangi birinin galip geleceği askeri bir çözüme yer olmadığı, bir ülkenin güvenliğinin diğerlerinin güvenliği pahasına sağlanamayacağı, bölgesel güvenliğin askeri blokları genişleterek garantiye alınamayacağı ve şiddetin devam etmesinin daha fazla kayıptan başka bir şey getirmeyeceğini vurguladı.
Çin, önemli bir çağrı olan ve krizden çıkış yollarıyla ilgili arayışa kapıyı aralayan bir çağrı ile çatışan taraflar arasında barış müzakerelerinin başlatılması gerektiğini belirtse de bu çağrıya hemen bir yanıt verilmesini beklemediğini de ekledi.
Çin'in daha sonra Ukrayna'daki durumla ilgili insani krizle mücadele çağrısında bulunması, önerisinde bir dereceye kadar denge olduğunu gösterirken tek başına olmamakla birlikte, Ukrayna tarafına yönelik olumlu bir mesajdır.
Çin'in sivillerin ve savaş esirlerini haklarının korunması gereğini vurgulaması, savaş yasaları ve uluslararası insancıl hukuk da dahil olmak üzere uluslararası hukuka saygılı bir taraf olarak imajını destekledi.
Çin, nükleer silahlarla uğraşmanın ve onlarla tehdit etmenin doğru olmadığı vurgulayarak nükleer tesislerin korunmasının yanı sıra stratejik çatışma potansiyelinin azaltılması gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca kimyasal ve biyolojik silahların, yani tüm kitle imha silahlarının da kullanılmasına karşı olduğunu belirtti. Çin, bu şekilde, yetkilileri arasında basın üzerinden nükleer silah kullanımıyla ilgili girdikleri polemik nedeniyle ABD ve Rusya’ya mesajlar gönderdi.
Çin, özellikle gelişmekte olan ülkelere gönderdiği bir mesajla, Karadeniz üzerinden buğday arzı için düzenlemelerin sürdürülmesinin önemini vurguladı.
Bunun yanında tek taraflı yaptırımların durdurulmasını isteyen Çin, böylece özellikle yaptırım uygulama yöntemine defalarca kez başvuran Washington'a kritik bir mesaj gönderdi. Çünkü Çin, özellikle uluslararası ticari finans sisteminin ABD dolarına bağımlı olmasının ABD'nin doları etkilemesini ve bu sistemi kontrol etmesini kolaylaştırırken, kendi ekonomisinin bundan olumsuz yönde etkilenmesinden korkuyor.
Çin’in başta endüstriyel tedarik zincirleri olmak üzere uluslararası ekonomik ve ticari sistemin korunmasını istemesi, herkes için olumlu bir mesaj olurken bilgeliğinin ve dengeli tutumunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Çin, aynı olumlu ve bilgece tutumla, çatışma sonrası yeniden yapılanma ve istikrar için yeterli kaynakları sağlamaya hazır olunması çağrısında bulunarak buna olumlu katkıda bulunmaya hazır olduğunun da altını çizdi.
Ukrayna’daki çatışmanın hızlı bir şekilde sona ermesini beklemiyorum. Kışın geçmesinden sonra ilkbahar ve yazın bir bölümünde askeri bir tırmanış olmasını bekliyorum.
Taraflar, istenen sonuçları doğuramayan girişimleri ve fikirleri ortaya koymadan önce konumlarını sağlamlaştırmaya çalışıyorlar. Bu da tarafların birbirinin nabzını ölçtüğü aşamadır. Bunu, taraflar arasında kademeli olarak zımni anlaşmalara varmadan önce, askeri arenada kademeli bir ateşkese ulaşmak için uzatılabilecek bir dönem ya da başka bir deyişle kontrollü çatışmanın uzatılmış bir aşaması takip edecektir. Belki de bu, aralarında yasal bir anlaşmaya giden yolu açacaktır. Ancak tüm bu aşamaların uzun süreceğini ve taraflar arasında yasal bir anlaşmaya dönüşmeyecek üstü kapalı anlaşmalarla sona erebileceğini düşünüyorum.
Çin’in girişimi önemli. Çünkü Ukrayna ihtilafında yeni bir aşamanın başladığının bir göstergesi olabilir. Ancak asıl önemi, şu anda şekillenmekte olan yeni uluslararası düzenin oluşumunu etkilemesinden ve Çin'in diplomasisinin yenilendiğinin bir göstergesi olmasından kaynaklanıyor.



ABD diplomasisi Sudan'daki savaşı sona erdirmeyi başarabilecek mi?

Sudanlılar, Çad'ın Vadi Fara bölgesindeki Tin Geçici Kampı'na giderken, 3 Mayıs 2025 (AP)
Sudanlılar, Çad'ın Vadi Fara bölgesindeki Tin Geçici Kampı'na giderken, 3 Mayıs 2025 (AP)
TT

ABD diplomasisi Sudan'daki savaşı sona erdirmeyi başarabilecek mi?

Sudanlılar, Çad'ın Vadi Fara bölgesindeki Tin Geçici Kampı'na giderken, 3 Mayıs 2025 (AP)
Sudanlılar, Çad'ın Vadi Fara bölgesindeki Tin Geçici Kampı'na giderken, 3 Mayıs 2025 (AP)

Emced Ferid et-Tayyib

Sudan'daki çatışma, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun 27 Haziran 2025 tarihinde Washington'da ABD ve Katar'ın himayesinde Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasında imzalanan barış anlaşmasının imza töreninde yaptığı açıklamaların ardından son günlerde hızlı bir dönüşüm geçirdi. Rubio, ABD'nin 15 Nisan 2023'te başlayan Sudan savaşıyla ilgilenmeye başlayacağını belirtti.

Bu açıklamalar, yıkıcı savaşın sona ermesi konusunda yeni bir umut doğurdu, ancak bu kez başarılı olabilmesi için önceki arabuluculuk çabalarında karşılaşılan zorlukların ciddiyetle ele alınması gerekiyor.

Rubio'nun açıklamalarının ardından, ABD Başkanı Donald Trump’ın Afrika İşleri Özel Danışmanı Masad Pauls, 2 Temmuz 2025'te, İngiltere’nin dörtlü gruptan çıkarılmasının ardından, dörtlü komitenin dışişleri bakanlarını (ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE) Washington'da bir bakanlar toplantısı düzenlemeyi planladıklarını duyurdu. Bu açıklamadan önce, 3 Haziran 2025 tarihinde ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Christopher Landau ve Pauls, bu ülkelerin büyükelçileriyle bir ön toplantı düzenlemiş, ardından 9 Temmuz Çarşamba günü ABD Başkanı Donald Trump'ın, yönetiminin Sudan ve Libya'da barışı sağlama niyetinde olduğu yönündeki açıklamaları, bu sinyallerin ciddiyetini artırmıştı.

Söz konusu adımlar, ABD yönetiminin ABD Kongresi'ne karşı Sudan dosyasında daha fazla çaba gösterme taahhüdünü gösterme girişimi olarak görülebilir. ABD Kongresi'nin Sudan meselesine daha fazla önem verilmesi yönündeki sürekli baskısına yanıt olarak atılan bu adımlar, önceki girişimlerin önündeki engellerin aşılması ve çatışmanın tarafları üzerinde etkisi olan bölgesel aktörlerin sürece dahil edilmesi koşuluyla, krizi çözmek için gerçek bir fırsat da sunabilir.

Suudi Arabistan, bölgesel nüfuzu ve Sudan ile doğrudan komşuluğu nedeniyle savaşın sona ermesinde önemli bir rol oynuyor. Sudan, Kızıldeniz kıyısı boyunca Suudi Arabistan ile en uzun deniz sınırına sahip.

Savaşı durdurmanın yolu

Sudan dosyasını çevreleyen birçok karmaşıklık göz önüne alındığında, ABD'nin uluslararası etkisiyle Sudan krizinin çözümünde ciddi bir arabulucu olarak devreye girmesi. Ancak bunun başarısı, Suudi Arabistan ve Katar'ın müzakere sürecinin planlanması ve uygulanmasında aktif olarak yer alması gibi birçok faktöre bağlı. Bu yüzden ABD'nin arabuluculuk rolünü üstlenmesinin, Suudi Arabistan ve Katar'ın da bu sürece aktif olarak dahil olması şartıyla, Sudan'daki çatışmanın çözümü için önemli bir adım olacağına inanıyoruz.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Suudi Arabistan, bölgesel nüfuzu ve Sudan ile Kızıldeniz kıyısı boyunca en uzun deniz sınırını paylaşan komşusu olması nedeniyle savaşın sona ermesinde önemli bir rol oynuyor. Bunun yanında daha önce Cidde Platformu'na ev sahipliği yaparak taraflar üzerinde doğrudan nüfuzunu da gösterdi. Ancak Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin (CSIS) Eylül 2023 tarihli raporuna göre Cidde Platformu, önceki turlarında yaşanan başarısızlıkları önlemek için çeşitli yönlerden geliştirilmeli. Bunların başında, arabulucular arasındaki zayıf koordinasyonun giderilmesi ve ABD, Afrika Birliği (AfB) ve Birleşmiş Milletlerin (BM) tek başına hareket etmelerinin önlenmesi. Ayrıca, Suudi Arabistan'ın Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), Arap Birliği (AL) ve ikili ilişkileri aracılığıyla nüfuzunu kullanarak dış müdahaleler sorununu ele alması ve Sudan'da barışın sağlanması için uluslararası, bölgesel ve Arap iradesini birleştirmesi gerekiyor.

gbhj
Beyaz Saray'da düzenlenen bakanlar toplantısında, ABD Başkanı Donald Trump (sağda) Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun (ortada) omzuna elini koyarken, Adalet Bakanı Pam Bondi (solda) oturuyor, 8 Temmuz 2025

Kongo konusunda ABD ile etkili bir diplomatik ortaklık kurmayı başaran Katar'ın sürece dahil edilmesi de stratejik ve hayati bir adım. Katar'ın Sudan hükümetinin geçici merkezi olan Port Sudan ile olan güçlü ilişkileri, tüm tarafları olumlu yönde etkilemek için etkili bir arabulucu olarak rolünü daha da güçlendirir.

Sudan'da barış çabalarını engelleyen en önemli engellerden biri, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) bazı sivil taraflarca, başta eski Başbakan Abdullah Hamduk liderliğindeki Tekaddum İttifakı olmak üzere, siyasi destek görmesidir. Bu ittifak, HDK'nın iktidara geri dönme ve yönetimi devralma hedeflerini güçlendirmede önemli bir rol oynadı.

Sudan’ın eski Başbakanı Hamduk, 2022 yılının ocak ayında istifa ettikten sonra Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) taşındı. Ardından kurduğu Tekaddum İttifakı HDK'nın siyasi söylemlerini yineleyerek ve yayarak HDK'nın hedeflerini desteklemek üzere sivil bir kalkan sağladı. Bu durum, 2024 yılının başlarında Addis Ababa'da HDK lideri Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) ile imzaladığı anlaşmada açıkça ortaya çıktı. Söz konusu anlaşma, Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi’nin (IGAD) Cibuti'de savaşan tarafların liderleri arasında doğrudan bir görüşme düzenleme çabalarını engelledi. Hamideti, teknik nedenlerle toplantıya katılmayacağını belirterek, Hamduk ile ortaklık anlaşmasını imzalamak için Addis Ababa'ya gitmeyi tercih etti. Bu adım, aylarca gizlenen bir ittifakın olduğunu ortaya koydu. Daha sonra HDK'ya sürekli medya ve siyasi destek şeklinde somutlaşan bu ittifak, 2023 yılının aralık ayında HDK’nın kontrolü ele geçirdiği el-Cezira eyaletinde paralel bir sivil yönetim kurulmasıyla zirveye ulaştı. Tekaddum İttifakından kişilerin bu yönetime aday gösterilmesi, bu siyasi iş birliğinin derinliğine işaret etti.

Öte yandan Sudan'daki savaşa ilişkin gerçekleri çarpıtan organize bir kampanya, Sudan krizinin doğru bir şekilde analiz edilmesini engelleyen bir ‘bilgi karmaşası’ yaratılmasına katkıda bulundu. Hamduk gibi politikacıların da katkıda bulunduğu bu kampanya, Sudan ordusunu Hamas, İran destekli milisler, El Kaide ve DEAŞ gibi radikal İslamcı gruplarla ittifak halindeymiş gibi göstererek ve ‘siyasal İslam’ korkularını uyandırarak Batı'nın, özellikle de ABD'nin desteğini toplamayı amaçladı.

Bu anlatılar, HDK tarafından işlenen ve ABD tarafından 7 Ocak 2025 tarihinde resmi olarak ‘soykırım’ suçu olarak sınıflandırılan ağır ihlallere yönelik ‘terörizm’ tanımını tamamen göz ardı ediyordu.

Savaşın doğru bir şekilde analiz edilememesi, önerilen çözümlerin hatalı olmasına neden oluyor ve bu karmaşık durumu çözmek için iç veya dış siyasi çıkarları gözeten anlatıları yaymak yerine gerçekleri olduğu gibi görmek gerekiyor.

Sudan’da 2019 yılındaki halk devrimiyle düşen siyasal İslamcı rejime karşı halkın hoşnutsuzluğunun HDK'nın söylemiyle özdeşleşmesini meşrulaştırmak için kullanıldığı açıkça görülüyordu. Söz konusu ‘bilgi kaosu’ krizin karmaşıklığını derinleştirdi. Bu da HDK'nın 13 Nisan 2023 tarihinde Meravi Havaalanı ve Askeri Hava Üssü’nü kuşatmasıyla başlayan ve 15 Nisan'da patlak veren savaşan niteliği konusunda görüş birliğine varılmasını zorlaştırdı. Bu çatışmayı siyasal İslamcılara karşı bir mücadele veya Sudan'ın marjinal kesimlerine yönelik hak eşitsizliğinin giderilmesi taleplerinin bir uzantısı olarak tasvir etmek, savaşın uzamasına ve insani krizin derinleşmesine yol açtı. Savaşın doğru bir şekilde analiz edilememesi, önerilen çözümlerin hatalı olmasına neden oluyor ve bu karmaşık durumu çözmek için iç veya dış siyasi çıkarları gözeten anlatıları yaymak yerine çatışmayı anlamak ve etkili bir şekilde ele almak için gerçekleri olduğu gibi görmek gerekiyor.

cdfgthy
Başkan Donald Trump, Beyaz Saray'ın Devlet Yemek Salonu'nda bir öğle yemeği sırasında Afrikalı liderlerle konuşurken, 9 Temmuz 2025 (AP)

Sudan'daki barış çabalarında somut ilerleme sağlamak için, uluslararası toplum, ABD ve Dörtlü Komite (ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE) ile Katar'ın öncülüğünde, önceki girişimlerdeki eksikliklerin giderilmesi gerekiyor. Bunun için savaşın köklerine ilişkin gerçekleri belgelendirerek medyadaki çarpıtmalarla mücadele edilmeli.

ABD Kongresi'nin baskısıyla Washington'da düzenlenmesi planlanan dörtlü konferans, binlerce kişinin hayatına mal olan ve milyonlarca kişiyi yerinden eden savaşı sona erdirmek için tarihi bir fırsat sunabilir, ancak bunun için çatışmanın köklerine odaklanılmalı. Sudan'da istikrarı yeniden sağlayacak ve halkının onurunu koruyacak sürdürülebilir bir barış için yanlış anlatımlar düzeltilmeli.