İsrail Genelkurmay Başkanı Halevi’den protestoculara ‘dostça’ görüşme talebi

Koalisyon, Herzog'un önerisini reddederek yasa çıkarmaya devam ediyor.

Tel Aviv’deki göstericiler geçtiğimiz cuma günü yargıyı zayıflatan yasalara karşı protesto gösterisi düzenledi. (Reuters)
Tel Aviv’deki göstericiler geçtiğimiz cuma günü yargıyı zayıflatan yasalara karşı protesto gösterisi düzenledi. (Reuters)
TT

İsrail Genelkurmay Başkanı Halevi’den protestoculara ‘dostça’ görüşme talebi

Tel Aviv’deki göstericiler geçtiğimiz cuma günü yargıyı zayıflatan yasalara karşı protesto gösterisi düzenledi. (Reuters)
Tel Aviv’deki göstericiler geçtiğimiz cuma günü yargıyı zayıflatan yasalara karşı protesto gösterisi düzenledi. (Reuters)

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, ordunun çeşitli tugaylarında yedek askerlik hizmeti için gönüllü olma olgusunun genişlemesi ve büyük savaşçı grupların komando birliklerine katılmasıyla ‘hükümetin yasa değişiklikleri ve isyandan kaçınma konusundaki doğru tutumunu’ tartışmak üzere ordunun çeşitli kısımlarından temsilcileri ‘dostça bir toplantıya’ davet etmeye karar verdi.
Yedek pilotlar, 69. Havacılık Filosu’nun ‘Çekiç Filosu’ birimine giderek Genelkurmay Başkanı ve subaylarla görüşeceklerini komutanlarına bildirdiler. Ayrıca çarşamba günü yapılması planlanan eğitime katılamayacaklarını, bunun yerine yargıyı zayıflatma planına karşı Başbakanlık konutu önünde protesto düzenleyerek ihtiyat hizmetlerini yerine getireceklerini ifade ettiler. Bu duyuru, hem orduyu hem de İsrail toplumunu şoke etti.
Başbakan Binyamin Netanyahu ile bazı bakanları ve hükümet koalisyonu üyelerinin yönelttikleri eleştirilerin ardından Hava Kuvvetleri eğitiminde, bu filonun da ötesine geçen büyük bir ‘devamsızlık’ olduğu ortaya çıktı. Gerilim hız kazandı. Protestolara, Golani Tugay Bölüğü, Egoz Birimi, Suriye Golan'daki Hermon Dağı'nda faaliyet gösteren Alp Birimi ve uçaksız taarruz uçaklarını işleten seçkin birlik Topçu Kolordusu'nun ‘Sky Rider’ birimlerinin subayları ve askerleri de katıldı.
Söz konusu askerler aynı zamanda sert sözlerle imzaladıkları dilekçelerinde, yargıyı zayıflatma planına ilişkin mevzuat ilerletilmeye devam edilirse birliklerinde gönüllü askerlik yapmayı reddedecekleri uyarısında bulundular.
Dilekçede şu ifadelere yer verildi:
“Zorbalık, yağma ve yolsuzluğun devleti kaybetmesine kadar kontrol etmesine izin vermeyeceğiz. Düşmanı, bedava yemek yiyen, askerlik hizmetinden kaçan ev halkını, bizi ya da çocuklarımızı onun yerine yaralanıp ölmek üzere savaşa gönderen, üstelik bunu finanse etmek için bize vergi ödeten işsizi bile tespit edecek şekilde yetiştirildik.”
Dilekçede, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Koalisyon partilerine de mesaj vardı:
“Başından, karar alma ve nüfuzdaki tam ortaklarından başlayarak - eşi ve oğlu, uygulayıcıları, zümresi ve medyadaki trompet sürüsüne kadar - çalkantılı akımlara karşı hukuki bir mücadele yürütüyoruz. Knesset'te, hükümette ve mahkemede etrafını korkuyla saran sessizlerin utanç verici suskunluğuna da karşıyız.”
Dilekçede ayrıca yargıyı zayıflatma planına karşı çıkan ve gösteri yapan taraflara ve ‘karanlık güçlere karşı dimdik duran’ orduda görev yapmayı reddederek plana karşı protestolarını dile getiren ordu yedek birliklerine de destek verildi.
Avgour Birimi’nin dilekçesini imzalayanlar, hükümetin, yolsuzluğa bulaşmış parti başkanlarının baskısı altında vergi mükelleflerinin paralarını alarak devlet idaresi pozisyonlarından,  yargı, hukuk, medya ve kültür kurumlarının bile kontrol edilmeye çalışıldığı, suçluların ve ‘ayrık otlarının’ atanmasıyla başlayan şer yolundan duydukları ‘tiksintiyi’ ifade ettiler. Ayrıca tek amacı bir suçluyu (yani Netanyahu) hapishaneden kurtarmak ve tüm devlet kurumlarını ve kapı bekçilerini etkisiz hale getirmek olan diktatörce ve sistematik mevzuat devam ettiği sürece hizmet etmeyeceklerini, gönüllü olmayacaklarını, ne kendi ne de çocuklarının yaşamlarını hiçbir şekilde riske atmayacaklarını vurguladılar. Açıklamanın devamında “Rejimin doğasına aykırı darbelerin arkasında olan, yolsuzluk suçlularının ve asalakların emirlerini yerine getirmek için boyun eğmeyeceğiz” ifadesine yer verildi.
İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Tomer Bar, yedek askerlere gönderdiği mesajda, onları etkileyen karışıklığa karşı desteğini ve anlayışını ifade etti. Gönüllü olmaya, eğitimlere katılmamaya ve yargıyı ‘uluslararası mahkemeler nezdinde koruma sağlama fırsatları’ ile zayıflatma planının yansımalarına ilişkin düşünmelerini talep etti.
Siyasi kaynaklar, Isaac Herzog'un siyasi muhalefet tarafından memnuniyetle karşılanan, farklılıkları çözmek için bir uzlaşma projesi taslağını bitirdiğini bildirdiler. Bunun, diyalog için makul bir temel olabileceğini aktardılar. Ancak Adalet Bakanı Yariv Levin, protestoculara karşı önyargılı olduğu gerekçesiyle teklifi reddetti. Herzog yaptığı açıklamayla bunun kendi projesi olmadığını, basına da kendisinin sızdırmadığını söyledi.
Protesto liderleri perşembe gününü, sokakları felce uğratan ve Ben Gurion Uluslararası Havalimanı'ndaki çalışmaları engelleyen bir öfke gününe dönüştürmeye karar verdiler. Ancak atacakları adımlara ilişkin ayrıntı paylaşmadılar.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.