Samarra Cami’nin adının değiştirilmeye çalışılması Sünnileri kızdırdı

Irak’ta Samarra Camisinin adının değiştirmeye çalışılması mezhep çatışmasını körükleme girişimi olarak değerlendirildi. Sünni Egemenlik İttifakı Başbakan Sudani’yi müdahalede bulunmaya çağırdı

Samarra Ulu Cami (Sünni Vakfı)
Samarra Ulu Cami (Sünni Vakfı)
TT

Samarra Cami’nin adının değiştirilmeye çalışılması Sünnileri kızdırdı

Samarra Ulu Cami (Sünni Vakfı)
Samarra Ulu Cami (Sünni Vakfı)

Irak’ta Şiilerin yönettiği Vakıflar Divanı’na bağlı İmam Askeriyye Türbesi İdaresi’nin Samarra Ulu Camii’nin adını ‘Sahibu’l Emr’ olarak değiştirme girişimi öfkeyle karşılandı. Birçok din adamı, aşiret şeyhi ve Sünni siyasi partiler ve bloklar bu adımı kınayarak, söz konusu adımı Sünni çoğunluklu Selahaddin vilayetinin bir parçası olan Samarra şehrinde “mezhepler arası çekişmeyi kışkırtma girişimi ve demografik yapıyı değiştirme çabası” olarak değerlendirdi.
Sünni kesimden kınama açıklamaları ardı ardına gelirken, Şii Vakıflar Divanı ya da İmam Askeriyye Türbesi İdaresi olayın detayları ve koşullarını açıklayan herhangi bir açıklamada bulunmadı. İmam Askeriyye Türbesi İdaresi, caminin adının ‘Sahib’ul Emr” olarak değiştirildiğine yönelik açıklamasını, sosyal medyadaki resmi hesaplarından silmekle yetindi.
Caminin adının değiştirilmesine ilk karşı çıkan ve kınayan, yaptığı bir açıklamada ‘geçmiş yıllarda vakfına tabi alanların alenen gasp edilmesini şiddetle reddettiğini’ ifade eden Sünni Vakıf Divanı oldu. Caminin adının değiştirilmesini ‘Samarra ve Irak’taki Sünni yapının gerilimini artırma ve provokasyonu’ olarak nitelendirdi.
Vakıf, ‘ilgili makamların müdahale ederek bu fitneye son vermesini ve krizin failleri hakkında soruşturma yürütülmesini’ talep etti.
Ayrıca, Necef’teki hükümete ve dini mercilere ‘Irak halkının bileşenleri arasındaki çekişmeyi söndürmek ve toplumsal barışı korumak için bu adıma karşı çıkma’ çağrısında bulundu.
Dün, Sünni Vakfı başkanı Saad Kambeş, ‘caminin ve medresesinin koruma altında olduğu’ konusunda herkese güvence verdi.
Kambeş yaptığı basın açıklamalarında, “Kargaşaya gerek yok. Cami, vakıf tartışmasına konu oluyor ancak kimse Sünni Vakıf’a ait olan camiyi ve mülkiyetini kontrol altına alamaz” dedi.
Parlamentodaki Vakıflar ve Aşiretler Komisyonu Başkanı Mahmud el-Meşhadani bir açıklama yayınladı. Açıklamada “İmam Askeriyye Türbesi İdaresi’nin Samarra Ulu Camii ve tarihi dini medresesinin adının değiştirildiği ayrıca mülkiyetinin İmam Askeriyye Türbesi İdaresi’ne devredildiğini açıkladığı, hukuka aykırı adımı karşısında şaşırdık. İçinde uzun süre ders veren imamlar için bir mezarlık bulunan cami, birçok nesil boyunca Şafii ustaları barındırmıştı” ifadelerine yer verildi. Ayrıca “Kanuna, örf ve adetlere aykırı olan ve bundan da önce, onaylanmış tüm İslami düşünce ekollerinin görüşüne aykırı olan bu adımın atılmaması konusunda uyarıyoruz. Zira cami ve tarihi medrese, Sünni Vakıf’ın geçerli bir vakfiye gerekçesiyle mülkiyeti altındadır” ifadeleri de yer aldı.
Meşhedani “Düşünmeden atılan bu adımın Samarra’daki toplum içindeki uyuma olumsuz yansıyacağını düşünüyoruz. Zira bu iğrenç bir bölünmeye ve başarısızlık döngüsüne dönüşün yoludur” ifadelerini kullandı.
En büyük Sünni koalisyonu olan ve Hamis el-Hancer ve Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Sünni Egemenlik İttifakı yaptığı açıklamada “Samarra’daki İmam Askeriyye Türbesi İdaresi’nin aldığı benzeri görülmemiş adımını reddediyoruz. Yüzlerce yıldır Sünni Vakıflar İdaresi Sünni halk ve cemaat için mülkiyetini elinde tuttuğu caminin ve caminin bitişiğindeki medresenin adını ve denetimini değiştirme kararında en ufak bir hikmet derecesi görmüyoruz” açıklamasında bulundu.
Şarku’l Avsat’ın yerel kaynaklardan aktardığına göre yapılan açıklamada ayrıca “Askeriyye Türbesi İdaresi’nin başvurduğu reddedilen adım, demografik değişim yaratma ve Irak halkının bileşenleri arasındaki güçlü ilişkiyi bozma arzusunu ve halkımızın bileşenleri arasında bir boşluk yaratmaya yönelik başarısız bir girişimi ifade ediyor. Zira bu Iraklılar arasında toplumsal barış ve barış içinde bir arada yaşama açısından açık bir tehdit teşkil ediyor” ifadelerini kullandı.
Koalisyon, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’yi ‘hiçbir sorumluluk duygusu taşımadan bu yasadışı eyleme başvuran, anlaşmazlığı körükleme girişimlerini durdurmak için acilen müdahalede bulunmaya’ çağırdı. Ayrıca “Samarra’daki Camii ve medresenin eski dönemine ayrıca ılımlılık ve ölçülülük olarak bilinen yaklaşımına geri döndürülmesi’ gerektiğini vurguladı.
Milletvekili Musanna es-Samarri liderliğindeki Azm Koalisyonu, ‘Samarra Ulu Camii ve binlerce ilim talebesinin mezun olduğu, Şafii mezhebinden Irak’ın büyük alimlerinin ders verdiği ve sonrasında içine defnedildiği kadim tarihi medrese hakkında bin yılı aşkın tarihi durumu etkileyen keyfi adımları reddettiğini’ ifade etti.
Dini Vakıflar Bakanlığı’nın 2003’ten sonra bir grup Sünni ve Şii vakıf ile Hıristiyanlar ve diğer dini azınlıklara yönelik vakıflara bölünmesinden önce, Samarra’daki dini şehir, Şii mezhebinin On İki İmam’ının onuncusu olarak kabul edilen Ali el-Hadi ve onbirinci imamı olarak kabul edilen Hasan el-Askeri’nin medreselerinin yanı sıra, Vakıflar Bakanlığı tarafından yönetilen tarihi camiler ve medreseleri de içeriyordu. Bu tarihten sonra Şubat 2006’da büyük bir bombalamaya maruz kalan iki imamın medresesi, Şii Vakfı’nın Askeriyye Türbesi İdaresi’ne devredildi.



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.