Fas Adalet Bakanı Vehbi: Tek bir insan hakları kavramı yoktur

Lizbon'da Avrupa ile Güney Akdeniz arasındaki ortak yasal alanın genişletilmesi konulu bir konferans düzenlendi.

Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, Lizbon’daki konferansta ‘Güney Programı’ hakkında konuşma yaptı. (Şarku’l Avsat)
Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, Lizbon’daki konferansta ‘Güney Programı’ hakkında konuşma yaptı. (Şarku’l Avsat)
TT

Fas Adalet Bakanı Vehbi: Tek bir insan hakları kavramı yoktur

Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, Lizbon’daki konferansta ‘Güney Programı’ hakkında konuşma yaptı. (Şarku’l Avsat)
Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, Lizbon’daki konferansta ‘Güney Programı’ hakkında konuşma yaptı. (Şarku’l Avsat)

Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Konseyi tarafından Lizbon'un ev sahipliğinde pazartesi günü başlatılan ve iki gün süren ‘Güney Programı’nın beşinci oturumu etkinliklerine katılan Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, Müslüman toplumlarda insan hakları kültürüne saygı duyarken bunun mahremiyeti, dini ve milli değerleri çiğnemesine izin verilmemesi gerektiğini söyledi. Vehbi, yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
“Batı’nın, kendi kavramlarıyla oluşan bir insan hakları kültürünü Güney Akdeniz bölgesine dayatmaya çalışması, dini ve insani değerleriyle öne çıkan Müslüman toplumlarda insan hakları kültürüne karşı katı tutumu ve hassasiyetleri artırıyor. Müslüman toplumlardaki insan hakları kültürü görüşü, Batı ülkelerinin insan hakları kültürü görüşünden farklı olabilir. Dinimize, kültürümüze ve değerlerimize göre aile bizim için kutsaldır. Batı'nın buna saygı duymasını, özgürlükler ve haklar kültürü olarak yeni bir aile kavramını bize dayatmamasını istiyoruz. Batı’nın değerlerimiz arasındaki fikri ve ideolojik farklılıkların normal olduğunu, her kültüre ayrı ayrı saygı duyulması gerektiğini ve birinin diğerini feshedemeyeceğini anlaması gerekiyor.”
Müslüman toplumların, sadece bir insan hakları kültürü olduğunu reddettiğini vurgulayan Fas Adalet Bakanı, Batı ülkelerine, başta Müslüman toplumlar olmak üzere her toplumun kendine özgü özelliklerine, kültürlerine ve değerlerine saygı duyularak yasaların ve kararların geliştirilmesine katılma ve diyalog çağrısında bulundu.
Bakan Vehbi, insan haklarını savunmanın, özellikle Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle Batı'da yaşananlar gibi medeniyetler arası çatışmadan medeniyetin kendi içindeki çatışmaya geçişten sonra bir değerler ve fikri mücadeleden siyasi bir mücadeleye dönüşmesinden korktuğunu belirtti. Güney Programı’nın beşinci oturumuna katılanların, Avrupa ile Güney Akdeniz arasındaki ortak hukuk alanının genişletilmesi konusuna odaklandıklarını kaydetti.
Güney Programı oturumunda Avrupa Konseyi anlaşmaları temelinde Avrupa ve Güney Akdeniz arasında kademeli olarak ortak bir yasal alan oluşturulması çerçevesinde yeni hedeflere ve özelliklere işaret edildi. Avrupa Konseyi, Akdeniz'in her iki yakasından dört bakanın bir araya geldiği etkinlik, ortak ilkelerin bölgede nasıl uygulanacağı konusunda fikir alışverişinde bulunma platformu sağlıyor.
Avrupa Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Bjorn Berge şu açıklamada bulundu:
“Avrupa Konseyi’nin 19’uncu sözleşmesinin onaylanması ve daha fazla tarafın bu sözleşmelere katılmaya ilgili göstermesi, üzerine yeni şeyler inşa edilecek çok büyük bir başarıdır. 5. Güney Programı’nın amacı da budur.”
Avrupalı yetkili, katılımcı ülkelerden her talep edildiğinde, bunun Avrupa ile Güney Akdeniz arasındaki ortak hukuk alanının genişlemesine yol açacağını, demokratik bir geleceğe yatırım olduğunu ve kesinlikle cömert bir getiri sağlayacağını vurguladı.
5. Güney Programı’nda, gelecekteki perspektiflerin tartışılması ve bölgedeki ortak zorluklar ele alınırken ek çalıştaylarla başlıca müdahale alanları hakkında daha fazla bilgi sağlaması hedefleniyor. Güney Programı aynı zamanda bölge ülkelerinin dışişleri bakanlıkları, diğer ilgili bakanlıklar, yargı kurumları, ulusal insan hakları örgütleri, iyi yönetim organları, bağımsız kuruluşlar ve diğer ilgili makamlardan üst düzey yetkililer ve sivil toplum ve medya alanlarından temsilciler için Akdeniz'in her iki yakası için ortak ilkelerin önemi hakkında bir tartışma platformu sağlıyor. Ortakların ve aktörlerin deneyimlerini aktarmalarını, bölgede insan haklarının korunması, hukukun üstünlüğü ve demokrasi konularında iş birliğini geliştirmeye yönelik fırsatları tartışmaları için bir alan yaratıyor.
AB ve Avrupa Konseyi'nin 2022-2025 dönemi ortak girişimi olan 5. Güney Programı, AB ve Avrupa Konseyi tarafından finanse ediliyor. Girişim için Avrupa Konseyi tarafından 5,5 milyon euronun üzerinde bir bütçe ayrıldı.
İlki on yıl önce düzenlen Güney Programı, Güney Akdeniz bölgesindeki demokratik reformları desteklemeye, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle mücadele, kişisel verilerin korunması ve aralarında insan kaçakçılığı ve mali suçların yer aldığı uluslararası suçlarla mücadele gibi küresel zorlukları ele almaya devam ediyor.
Bölgedeki ortakların ve kurumların imkanları güçlendirme amacıyla atılan yenilikçi adımlar arasında Güney Akdeniz Demokrasi Üniversitesi Ağı (UniDem Med) ve Hukuk Profesyonelleri İçin İnsan Hakları Eğitimi Avrupa Programı (HELP) yer alıyor.
5. Güney Programı, ortakların ihtiyaçlarına göre şekillendirilmiş bir ‘hızlı müdahale mekanizması’ aracılığıyla yasal destek sağlıyor. Güney Programı bunun yanı sıra Avrupa Konseyi sözleşmelerinde belirtilen ortak ilkelerin yanı sıra bölgesel diyalog ve iş birliğini pekiştirmeye devam ediyor. Bununla birlikte Güney Programı, Avrupa Konseyi Kuzey-Güney Merkezi’nin uzmanlığı ve ağları ile gençlik, sivil toplum ve kadın hakları örgütlerini güçlendirmeyi sürdürüyor.
Güney Programı’nın ilk oturumu 2012 yılında yapıldı. O tarihten bu yana, aralarında Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan, Libya, Fas, Tunus ve Filistin'in yer aldığı Güney Akdeniz ülkelerinden yararlanıcıların katılımıyla dört kez daha düzenlendi. Katılımcı ülkelere gerekli kurumsal desteği sağlayan Güney Programı, bu ülkelerin, Avrupa Konseyi ilkelerinden, bağımsız izleme mekanizmalarından ve bağımsız uzman ve danışma organlarına verdiği destekten yararlanmalarını sağladı.



İsrail, son saldırıların akabinde Batı Şeria'daki bazı bölgeleri kuşattı

Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
TT

İsrail, son saldırıların akabinde Batı Şeria'daki bazı bölgeleri kuşattı

Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)

İşgalci İsrail askerleri, Filistinliler tarafından İsrail'in kuzeyinde ve Ramallah yakınlarında gerçekleştirilen saldırıların ardından, Batı Şeria'daki birçok şehirde yer alan köy ve beldeye boğucu bir kuşatma uyguladı. Bu saldırılar, çeşitli bölgelerde yerleşimciler tarafından Filistinlilere karşı her gün düzenlediği saldırılar ve işgalci İsrail güçleri tarafından gerçekleştirilen tutuklamaların devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Filistinliler tarafından gerçekleştirilen son saldırılardan önce, İsrail'in Batı Şeria'daki saldırıları devam etti. Bu saldırılar sırasında çeşitli koşullarda birçok Filistinli öldü. İsrail, Filistinlilere yönelik baskınlarını, tutuklamalarını ve diğer saldırgan eylemlerini sürdürüyor.

Cuma günü İsrail'in kuzeyindeki Afula yakınlarındaki Beysan kentinde iki İsraillinin öldürüldüğü saldırının ardından, İsrail güçleri saldırının failinin geldiği Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesine boğucu bir kuşatma uyguladı.

fv
İsrail ordusunun dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde düzenlediği operasyon sırasında barikatlarla katılan bir yol (AP)

İşgalci İsrail güçleri, Kabatiya ve çevresindeki onlarca eve baskın düzenlerken birçok Filistinliyi gözaltına alarak sahada sorguya çekti. Gözaltına alınanların bir kısmı yakınlardaki gözaltı merkezlerine nakledildi. Gözaltına alınanlar arasında saldırılara karışanlardan Ahmed Ebu er-Rub'un ailesi, arkadaşları ve saldırıyla bağlantılı olduğundan şüphelenilen kişiler de vardı.

Baskın düzenlenen evlerin bazı odaları, ev sakinlerinin gözaltına alınmasının ardından askeri karargaha dönüştürüldü. Diğer evlerin sakinleri ise sokakların ve altyapının geniş çapta tahrip edilmesi ve beldenin yan girişlerinin çoğunun toprak setlerle kapatılması nedeniyle tamamen terk etmek ve bölgenin dışına kaçmak zorunda kaldı.

Öte yandan İsrail, Batı Şeria'nın merkezindeki Ramallah'ın kuzeybatısındaki yaklaşık 10 köye ve beldeye, Modi'in Illit Yahudi yerleşim biriminden 700 metre uzaklıktaki Hashmonaim kontrol noktası yakınlarındaki güvenlik çitine Filistinli silahlı bir kişinin ateş açtığı gerekçesiyle, herhangi bir can kaybı olmamasına rağmen, bir başka boğucu kuşatma uyguladı.

İsrail güçleri, Ni'lin köyünün ana girişini kapatarak insan ve araç giriş ve çıkışlarını engelledi. Kharbatha Bani Harith köyüne giden yol da kapatılırken bölge sakinlerinin giriş-çıkışları sırasında sıkı önlemler alındı. Atara askeri kontrol noktası da kapatıldı. Bunun sonucunda Filistinliler, Ramallah'ın kuzeybatısı ve batısındaki birkaç köye ve beldeye ulaşmalarını engelleyen ciddi bir trafik kriziyle karşı karşıya kaldı.

Filistin hükümetinin bir organı olan Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu, geçtiğimiz ekim ayında yayınladığı bir raporda Filistin topraklarını bölen kalıcı ve geçici bariyerlerin toplam sayısının, askeri kontrol noktaları ve kapılar dahil olmak üzere 916'ya ulaştığını bildirdi. Rapora göre bunların 243'ü 7 Ekim 2023'ten sonra inşa edilen demir kapılardı.

gbh
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde düzenlenen operasyona katılan İsrail güçleri (AP)

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un bildirdiğine göre Ramallah yakınlarında meydana gelen olayın milliyetçi bir saldırı değil, bir Filistinlinin kuş avına çıktığı bir olay olduğu sonradan ortaya çıktı. İsrail ordusu tarafından daha sonra yapılan açıklamada, kuş avı için kullanılan silaha el koymak ve soruşturma yapmak amacıyla avcıyı aramak için bölgeye uygulanan kuşatmanın devam ettiği belirtildi.

Tüm bunlar olurken Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde günlük olarak tutuklama kampanyaları da devam ediyor. Bu tutuklama kampanyalarında, çoğu El Halil’den olmak üzere en az 14 Filistinli tutuklandı. Bunların arasında bir kadın ve bir çocuk da vardı. Cuma akşamı İsrail'in kuzeyinde bir bölge sakini tarafından düzenlenen saldırının ardından operasyonun sürdürüldüğü Kabatiya beldesinde tutuklananlar bu sayıya dahil değil.

Öte yandan Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde yerleşimcilerin saldırıları devam ederken, yerleşimciler Ramallah'ın batısındaki Bil'in beldesi girişinde Filistinlilere ait araçlara saldırarak maddi hasara yol açtı. Nablus'un güneyindeki Akraba bölgesine bağlı Khirbet Yanoun yerleşim biriminde yerleşimcilerin düzenlediği başka bir saldırıda bir Filistinli yaralandı.

Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu’na göre işgalci İsrail güçleri ve yerleşimciler kasım ayı boyunca 2 bin 144 saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılardan 360’ı Ramallah ve el-Bireh illerinde, 348’i El Halil’de, 342’si Beytlahim’de ve 334’ü Nablus’ta meydana geldi.


Arap dünyasından İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararına tepki

Cuma günü Somaliland'ın başkenti Hargeisa'da İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararını kutlayanlar (AFP)
Cuma günü Somaliland'ın başkenti Hargeisa'da İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararını kutlayanlar (AFP)
TT

Arap dünyasından İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararına tepki

Cuma günü Somaliland'ın başkenti Hargeisa'da İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararını kutlayanlar (AFP)
Cuma günü Somaliland'ın başkenti Hargeisa'da İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararını kutlayanlar (AFP)

Somali, İsrail'in Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanıma kararına karşı Arap ve İslam dünyasının desteğine güveniyor. Arap Birliği (AL), Somali’nin bu konudaki talebine dün acil bir delegeler toplantısı düzenleyerek yanıt verdi.

Somali'nin Kahire Büyükelçisi ve AL Daimi Temsilcisi Ali Abdi Avari, Şarku’l Avsat gazetesine verdiği demeçte, ülkesinin Tel Aviv'in açıklamasını reddetmek ve Somali'nin egemenliğini savunmak için Arap ve İslam düzeyinde harekete geçtiğini doğruladı. Bu adımlar arasında AL tarafından acil bir toplantı düzenlenmesi talebinin de olduğunu söyleyen Avari, ülkesinin diplomatik çabaları çerçevesinde yakında bir AL-İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesi toplantısı yapılması çağrısında bulunduğunu belirtti.

İsrail'in ayrılıkçı Somaliland bölgesini tanıma kararı, Filistin Yönetimi, Hamas ve Mogadişu’nun, bu kararla Somaliland’ın İsrail'in yaklaşık iki yıl önce Gazze Şeridi’ndeki savaşın başlamasından bu yana sürdürdüğü Filistinlileri yerinden etme planı çerçevesinde Filistinliler için yeni bir sürgün yeri haline gelebileceği uyarısında bulunmalarına yol açtı.

Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, İsrail'in bu hamlesinin yerinden edilme meselesini yeniden gündeme getireceğinden ve Tel Aviv'in, yeniden inşa ve istikrar için somut planlar bulunmamasına rağmen, Batı Şeria ve Gazze'ye baskı uygulayarak bunu yapmaya zorlayacağından endişe duyduklarını ifade ettiler.

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in bu adımı karşısında alaycı bir tavırla dikkati çeken bir tutum sergiledi. Somaliland'ın bağımsızlığını tanımayacağını açıklayan Trump, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu.


Humus cami saldırısının kurbanları için yas tutarken DEAŞ yeniden tehdit ediyor

Humus cami saldırısının kurbanları için yas tutarken DEAŞ yeniden tehdit ediyor
TT

Humus cami saldırısının kurbanları için yas tutarken DEAŞ yeniden tehdit ediyor

Humus cami saldırısının kurbanları için yas tutarken DEAŞ yeniden tehdit ediyor

Humus şehrinde, Cuma namazı sırasında Vadi ez-Zeheb mahallesindeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii'ne düzenlenen bombalı saldırının kurbanları için cenaze töreni düzenlendi. Çok sayıda insan ve yetkilinin katıldığı tören, sıkı güvenlik önlemleri altında gerçekleşti. DEAŞ'a bağlı aşırılıkçı grup "Saraya Ensar el-Sünne", bombalı saldırının sorumluluğunu yeniden teyit ederek, gelecekte benzer saldırılar düzenleme sözü verdi. Saldırıda 8 kişi hayatını kaybetti, 18 kişi yaralandı. Olay, Arap ve uluslararası alanda kınandı ve ülkedeki azınlıklar arasında artan korkulara yol açtı.

Güvenlik gelişmelerine paralel olarak, Suriye yetkilileri, Suriye-Lübnan sınırında yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken aralarında eski rejimin subaylarının da bulunduğu 12 kişinin yakalandığını duyurdu.

İlgili bir siyasi bağlamda, dün, Halep'te gerilimlerin tırmandığı bir dönemde, "Suriye Demokratik Güçleri" lideri Mazlum Abdi'nin, güçlerinin Suriye ordusuna entegrasyonuna ilişkin anlaşmanın pratik uygulaması hakkında görüşmek üzere önümüzdeki günlerde Şam'ı ziyaret edebileceğine dair çelişkili haberler ortaya çıktı.