Pakistan'da mahkeme, İmran Han'a yönelik polis operasyonunu yarına kadar askıya aldı

Eski Pakistan Başbakanı İmran Han (AFP)
Eski Pakistan Başbakanı İmran Han (AFP)
TT

Pakistan'da mahkeme, İmran Han'a yönelik polis operasyonunu yarına kadar askıya aldı

Eski Pakistan Başbakanı İmran Han (AFP)
Eski Pakistan Başbakanı İmran Han (AFP)

Pakistan’da Lahor Yüksek Mahkemesi, yargılandığı davanın duruşmalarına katılmadığı gerekçesiyle hakkında tutuklama kararı verilen eski Başbakan Han'ın gözaltına alınması için polisin başlattığı operasyonun yarın saat 10.00’a kadar askıya alınmasına karar verdi.
Ulusal basındaki haberlere göre, Pakistan Adalet Hareketi Partisi (PTI) Başkan Yardımcısı Çaudri Favad Hüseyin’in yaptığı itiraz, Lahor Yüksek Mahkemesince değerlendirildi.
Mahkeme, Han'ın gözaltına alınması için polisin başlattığı operasyonun yarın saat 10.00’a kadar durdurulmasına karar verdi.

Gözaltına alınamamıştı
Polisin, Han’ı gözaltına almak için dün başlattığı operasyon sonucu PTI taraftarları ile emniyet mensupları arasında çatışmalar yaşanmıştı.
Polis ve paramiliter birlikler, İmran Han’ı gözaltına alamamıştı.
Olaylarda 54 polis yaralanmış, 15 gösterici gözaltına alınmıştı.

Hükümetten Han’a tepki
Bilgi ve Yayıncılık Bakanı Meryem Aurangzeb, sosyal medyadan görüntülü yaptığı açıklamada, İmran Han’ın "siyaseten öldüğünü", silahlı grupları ve holiganları devlet kurumlarına karşı kışkırttığını söyledi.
Aurangzeb, Han’ın ülkede anarşi, iç savaş ve huzursuzluk çıkarmak istediğini dile getirerek, PTI liderinin gözaltına alınmamak için kadınları, çocukları ve gençleri kalkan olarak kullandığını kaydetti.

İki davanın duruşmaları görülmüştü
İslamabad Bölge Mahkemesinde 13 Mart'ta, Han'ın başbakanlığı döneminde yabancı devlet adamlarından alınan hediyelerin satıldığı ve Ağustos 2022'de bir kadın yargıcı tehdit ettiği iddiasıyla ilgili yargılandığı iki davanın duruşmaları yapılmıştı.
İki duruşmaya da katılmayan Han hakkında ayrı ayrı tutuklama kararı verilmişti.
Lahor Emniyet Müdürü Bilal Kumyana, gazetecilere yaptığı açıklamada, polisin mahkeme kararı doğrultusunda Han'ı gözaltına almakla görevlendirildiğini belirtmişti.
Han'ın başbakanlığı döneminde yabancı devlet adamlarından alınan hediyelerin satıldığı davayla ilgili mahkeme, polise, Han'ın 29 Mart'taki duruşmaya getirilmesini emretmişti.
Han, kadın bir yargıcı tehdit ettiği gerekçesiyle hakkında verilen tutuklama kararına karşı mahkemeye başvurmuştu. Mahkeme, Han'ın tutuklama kararını 16 Mart'a kadar askıya almıştı.
Belucistan eyaletinin Kuetta şehrindeki mahkeme de devlet kurumlarına ve memurlarına karşı ifadeleri ve kamu düzenini bozmaya çalıştığı gerekçesiyle Han hakkında 9 Mart'ta tutuklama kararı vermişti. Han'ın itiraz etmesi sonucu söz konusu karar, üst mahkemece 2 haftalığına askıya alınmıştı.

İmran Han hükümeti Nisan 2022'de düşmüştü
Pakistan'da, parlamentoda 10 Nisan 2022'de yapılan güven oylamasında, 174 "hayır" oyuyla İmran Han hükümeti düşmüştü.
Ülkede, 3 dönem başbakanlık yapan Navaz Şerif'in kardeşi Şahbaz Şerif, 11 Nisan'da Mecliste düzenlenen seçimde 174 oyla salt çoğunluğun desteğini alarak başbakan seçilmişti.



Karabağ'ın çöküşünden sonra Ermenistan'ın karşılaştığı jeopolitik zorluklar nelerdir?

Shutterstock
Shutterstock
TT

Karabağ'ın çöküşünden sonra Ermenistan'ın karşılaştığı jeopolitik zorluklar nelerdir?

Shutterstock
Shutterstock

Otuz yıl süren mücadelenin ardından Karabağ'daki Ermeni ayrılıkçılar, Bakü'nün Eylül ayı sonlarında bölgenin kontrolünü yeniden ele geçirmesinin ardından silahsızlanmayı, hükümetlerini feshetmeyi ve Azerbaycan'la yeniden bütünleşmeyi kabul etti.

Bu ayrılıkçı bölgenin çöküşü bölgedeki güç dengesini değiştirebilir ve Erivan'ı çeşitli jeopolitik kaygılarla karşı karşıya bırakabilir.

Rusya'nın ‘çifte’ anlaşmaları

120 bin nüfusa sahip Karabağ’ın neredeyse tüm sakinleri kaçtı ve Erivan, Azerbaycan'ı bu bölgeye yönelik bir ‘etnik temizlik’ kampanyası yapmakla suçladı. Ancak Bakü bunu reddetti. Karabağ'daki Ermeni nüfusa açıkça kalmaya ve ‘Azerbaycan'a yeniden entegre olmaya’ çağırdı.

Ermenistan'ın uzun süredir müttefiki olan Rusya, kaçanların korkacak hiçbir şeyi olmadığını vurguladı. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, "Yerinden edilmeden kimin sorumlu olduğunu tespit etmek zor. Bu eylemlerin doğrudan bir nedeni yok" dedi.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ise Karabağ'daki Rus barış gücünü Bakü'deki yıldırım saldırısına müdahale etmemesi nedeniyle eleştirdi, Moskova ise bunu yalanladı.

2020 yılında, Azerbaycan ve Ermenistan arasında altı haftalık çatışmayı sona erdiren ateşkes anlaşmasının bir parçası olarak, bu dağlık bölgeye yaklaşık 2 bin barış gücü askeri konuşlandırıldı.

Ancak Rusya'nın geçen hafta Karabağ'daki ‘ayrılıkçı Ermeni cumhuriyetinin’ yıl sonuna kadar varlığının sona ereceği yönündeki duyurusuna tepkisi ılımlı oldu.

Peskov, "Bunu fark ettik ve durumu yakından izliyoruz" dedi. Barış gücümüz insanlara yardım etmeye devam ediyor.”

Analistler, Rusya'nın, düşük nüfuslu ve diplomatik olarak izole edilmiş tarihi müttefiki Ermenistan'ın pahasına, petrol zengini Azerbaycan'ın yükselen gücü safında yer aldığını söylüyor.

Moskova ayrıca geçen hafta, Ermenistan'ın Başkan Vladimir Putin hakkında tutuklama emri çıkaran Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne katılma kararının ‘son derece düşmanca’ olacağı konusunda uyarmıştı.

Ancak uzmanlara göre Rusya'nın bölgede nüfuzunu sürdürmesi hâlâ mümkün.

Carnegie - Avrupa'dan Thomas de Waal, ""Tüm hükümleri çürütülmüş olsa da hâlâ yürürlükte olan tek çerçeve anlaşması, Rusya'nın 9 Kasım 2020'de sponsor olduğu üçlü ateşkes anlaşmasıdır. Ateşkes anlaşmasının bir maddesi, Rus Federal Güvenlik Servisi sınır muhafızlarının Ermenistan üzerinden Nahçıvan'a giden ulaşım koridorunu koruması. Ancak bu, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı nedeniyle pek olası değil" dedi.

Türkiye-Azerbaycan İttifakı

Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, Azerbaycan'a bağlı bir karayla çevrili cumhuriyet. Sovyet döneminden kalma karmaşık bir kalıntı olup, Azerbaycan ile sınır paylaşmasa da Bakü ile 1920'lerden beri bağlantılı durumda. Ermenistan, Türkiye ve İran arasında yer alıyor.

Bazı uzmanlar, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in artık Nahçıvan'la bir koridor oluşturmak için güney Ermenistan'da operasyonlar başlatmaya çalışabileceğine inanıyor.

Müttefikler Türkiye ve Azerbaycan Haziran ayında, uzun vadeli ve karmaşık bir proje olan, Türkiye'yi Nahçıvan ve Ermenistan üzerinden Azerbaycan'ın ana topraklarına bağlayan bir kara koridoru açma çabalarını yoğunlaştırmak istediklerini söylediler.

Azerbaycan'ın 19-20 Eylül tarihlerinde Dağlık Karabağ'a düzenlediği yıldırım saldırısından günler sonra Aliyev, bölgede Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi.

Aliyev geçtiğimiz günlerde güney Ermenistan'dan ‘Batı Azerbaycan’ olarak söz etmiş ve Aralık ayında Azerbaycanlıların ‘asıl topraklarına dönebilmeleri gerektiğini’ söylemişti.

Daha da ileri giderek Şubat 2018'de düzenlediği basın toplantısında "Erivan bizim tarihi topraklarımızdır... Biz Azerbaycanlılar tarihi topraklarımıza dönmeliyiz" demişti.

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ittifak, 1915 Olayları nedeniyle Ankara'ya düşman olan Ermenistan'la karşılıklı güvensizliğe dayanıyor.

30'dan fazla ülke bu katliamları soykırım olarak tanısa da Ankara bu ifadeyi şiddetle reddediyor.

İran faktörü

Bölgedeki diğer önemli jeopolitik aktörler arasında Ermenistan'ın geleceğinde ticari çıkarları olan İran yer alıyor.

Fransız Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Ulusal Enstitüsü'nden Profesör Talin Ter Minasyan, İran'ın Ermenistan'ı Kafkasya'ya ticaret kapısı olarak gördüğünü ve bu nedenle "Azerbaycan'ın lehine bir sınır değişikliği görmek istemediğini" söyledi.

Sebepler aynı zamanda jeostratejik, zira Azerbaycan yıllardır Tahran'ın baş düşmanı İsrail'e yaklaşıyor.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü'ne göre 2016 ile 2020 yılları arasında Azerbaycan'a yapılan silah satışlarının yaklaşık yüzde 70'inin kaynağı İsrail'di.

Fransız İstihbarat Araştırma Merkezi, İsrail'in Azerbaycan'da ‘birkaç elektronik istihbarat istasyonu’ kurduğunu söylüyor.

Azerbaycan'ın ana müttefiki Türkiye'nin aynı zamanda İran'ın da katılmadığı ABD öncülüğündeki askeri ittifak NATO'nun da üyesi olduğunu belirtmekte fayda var.

Fransız Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Jean-Louis Bourlanges, Batı'nın Ermenistan'a ikna edici bir bağlılığının yokluğunda, "Ermenistan'ın şimdiye kadarki tek koruması İran oldu" dedi. Ancak, bunun ‘çok kırılgan ve endişe verici bir garanti’ olduğunu da sözlerine ekledi.


Kafkasya'da harita değiştirme ve yeni bölgesel roller yaratma süreci

Azeri güçleri Dağlık Karabağ’da hamlelerini sürdürüyor. (AFP)
Azeri güçleri Dağlık Karabağ’da hamlelerini sürdürüyor. (AFP)
TT

Kafkasya'da harita değiştirme ve yeni bölgesel roller yaratma süreci

Azeri güçleri Dağlık Karabağ’da hamlelerini sürdürüyor. (AFP)
Azeri güçleri Dağlık Karabağ’da hamlelerini sürdürüyor. (AFP)

Refik Huri

Ukrayna'da olduğu gibi Kafkasya'da da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ‘20’inci yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi’ olarak nitelendirdiği Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra ortaya çıkan karışıklıklar bulunuyor. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonraki ilk aşama; Lenin, Stalin ve müttefikleri tarafından çizilen iç sınırlar dahilinde Sovyet devletinin her üyesinin bağımsızlığını elde etmesiydi. İkinci aşamada ise değişen haritalar, jeopolitik oyunlar ve tehlikeli bir insanlık trajedisi yer aldı.

Babası Haydar Aliyev'in yerine geçen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de Putin'in izinden gitti ve Rusya Devlet Başkanı'nın Ukrayna'ya girmesinin ardından Dağlık Karabağ'a girerek İsrail gibi bir davranış sergiledi. İsrail nasıl toprağın asıl sahibi olan Filistinlileri yerinden ettiyse yüzyıllar önce Ermeni nüfusunu da Putin yerinden etmişti. Ancak Putin, üzerinde yaşayan Rusları korumak için toprağı özgürleştirdiğini söyleyerek çoklu hedeflerini gizlemişti. Aliyev ise açıkça toprakları mevcut nüfusundan arındırmak istiyor.

Yönlendirme

Karabağ'dan Ermenistan'a ‘transfer’ süreci imparatorluklar döneminde gerçekleşmedi. Azerbaycan'daki rejim; dini, etnik ve siyasi çeşitliliği dikkate alan demokratik bir yönetim olsaydı, şimdi de gerçekleşmezdi. Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerindeki Ermeni trajedisinin bir başka bölümüdür. Ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın müttefiki Aliyev'i destekleyerek, Ankara yönetimini kazananlar arasına kaydettirdiği, en büyük kaybedenlerin ise Karabağ halkı, Ermenistan Cumhuriyeti, Rusya, İran ve Batı olduğu bir başka süreçtir.

Rusya, Sovyetler Birliği ayaktayken yahut yıkıldıktan sonra yapmış olduğu ittifaklarında sağlam bir duruş sergilediği ve yükümlülüklerini yerine getirebildiği için her zaman övünmüştür. Ancak 2020 savaşından sonra Dağlık Karabağ'da Rus barış gücü bulunmasına ve Erivan yönetimi, Moskova yönetimi liderliğindeki Ortak Savunma Örgütü'nün bir üyesi olmasına rağmen, Ermenistan hayal kırıklığına uğramıştır. Neden mi? Çünkü Moskova yönetimi, bölgede ABD'yi ve ABD – Ermenistan ortak askeri tatbikatlarını gördü.

Ermenistan hem ABD ile flört etti hem de NATO'ya katılmayı planladı. Aynı zamanda ‘Ermenistan'ın dahil olduğu dış güvenlik sistemlerinin Ermenistan’ın güvenliğini ve çıkarlarını koruyamayacağını’ açıkça beyan eden Batı yanlısı Başbakan Nikol Paşinyan'a güvendi. Ancak Rusya'nın kendisini koruyacak askeri rolüne güvenmesi tam bir yanılsamaydı. Rusya'nın Kafkasya'daki etkisi, Moskova yönetiminin Ukrayna ile savaşa girerek kendisini zor bir uluslararası pozisyona sokmasının ardından güçlü olmasa da bir darbe aldı.

Büyüklerin dengesi

Türkiye ve İsrail tarafından desteklenen Aliyev, Azeri Nahçıvan’ını Ermenistan'dan ayıracaktır. Bunun için İran yerine Ermenistan üzerinden Azerbaycan'a bağlayan Zengezur Koridoru projesini tamamlamayı başarması gerekmektedir. Böylece Tahran'ı devre dışı bırakarak Türkiye’ye, Bakü ve Kafkasya'nın geri kalanına, ardından Avrasya'ya doğrudan bir koridor sağlayabilecektir.

Karabağ’daki Ermeniler için ata topraklarının ve tarihlerinin kaybı dışında, kâr ve zarar noktasında hiçbir şey sabit değildir. Ukrayna'da olduğu gibi Kafkasya'da da haritaların değiştirilmesi bedelsiz ve ertelenmiş hesapları olmayan bir oyunun sonudur. Buradaki değişim oyunu, bölgesel güçlerin kendi sınırları dışında etki ve rol sahibi olma hırsı denen bir lanetin başlangıcından başka bir şey değildir. Ayrıca bölgesel güçlerin rol ve nüfuz sahibi olmaya adanmışlığı da bu etkenler arasındadır.

Dünyanın tepesindeki güç denkleminde bir dengesizlik var. Denklemdeki bu dengesizlik yüzünden büyükler arasındaki jeopolitik çatışma, birçok noktanın yanı sıra iki önemli şeye yol açtı. Bunlardan ilki, bölgesel güçlerin uluslararası düzeydeki gevşeklikten faydalanarak Balkanlaşmanın ötesine geçtikten sonra, küreselleşmenin önüne geçen bölgeselleşme içinde nüfuz alanları aramasıydı. İkincisi de her büyük gücün kendi çıkarlarına hizmet eden ve diğer güçlere karşı avantaj sağlayacak bölgesel bir bloğu destekleme yoluna gitmesiydi.

Bölgesel düzenlemeler

ABD Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haass'ın ‘küresel düzenin çöküşü ve jeopolitik çatışmaların ve emperyal hırsların en kötü tezahürlerinin yeniden canlanması’ olarak adlandırdığı durum, bölgesel güçlerin, yaşadıkları bölgede emperyal bir hegemonya özlemi içine girmelerine neden oldu. Ayrıca Profesör Michael Buckley'in ‘her sistemin temel taşı’ olarak tanımladığı düşman korkusu, karşılıklı korkuya dayalı bölgesel düzenlemelere yol açtı.

Oyun açık bir şekilde ortada duruyor. Bir noktada bu duruma, büyükler arasında 19’uncu yüzyıla dönüş gibi bir şey denilebilir. Bir noktada da bölgesel güçlerin bölgede rol arayışında kendileri için icat ettikleri bir şey denilebilir. Ortadoğu'da Arapların aleyhine üç bölgesel güç arasındaki çatışma ve anlaşmalar yoluyla gördüğümüz şey budur. Ermeniler tarih boyunca teyit ettikleri gibi bunu da unutmazlar.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independet Arabia’dan çevrilmiştir.


Kuzey Kore: Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ABD'nin sözcüsüdür

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un (ortada), 24 Mart 2022'de Hwasong-17 kıtalararası balistik füzesini inceliyor. (AP)
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un (ortada), 24 Mart 2022'de Hwasong-17 kıtalararası balistik füzesini inceliyor. (AP)
TT

Kuzey Kore: Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ABD'nin sözcüsüdür

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un (ortada), 24 Mart 2022'de Hwasong-17 kıtalararası balistik füzesini inceliyor. (AP)
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un (ortada), 24 Mart 2022'de Hwasong-17 kıtalararası balistik füzesini inceliyor. (AP)

Kuzey Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nı (UAEA) ABD öncülüğündeki baskı kampanyasına katıldığı ve nükleer programlarıyla ilgili bir karar taslağı hazırladığı için kınadı. Ayrıca UAEA’yı Washington'un ‘kiralık sözcüsü’ olarak nitelendirdi.

Pyongyang Nükleer Enerji Endüstrisi Bakanlığı'ndan ismi açıklanmayan bir sözcü, geçtiğimiz cuma günü UAEA'nın genel konferansında kabul edilen ve Kuzey Kore'yi nükleer programlarını sınırlamaya çağıran kararı eleştiren bir bildiri yayınladı. Sözcü, kararı ABD ve müttefiklerinin ‘komplosunun sonucu’ olarak nitelendirdi ve Kuzey Kore'nin nükleer silah sahibi devlet statüsünün zaten ‘geri döndürülemez’ hale geldiğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Kuzey Kore Merkezi Haber Ajansı'ndan (KCNA) aktardığına göre sözcü şu ifadeleri kullandı: “Düşman güçlerin bu tür bir komedisi, nükleer silahların yayılmasının önlenmesine karşı uluslararası rejime yönelik ciddi tehdit oluşturan suç eylemlerini örtbas etme ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne yönelik düşmanca politikalarını meşrulaştırma yönündeki kötü niyetlerini ortaya koyuyor.”

Sözcü ayrıca UAEA Başkanı Rafael Grossi'yi, “yaklaşan bir nükleer test hakkında yanlış bir hikâye yayarak Kuzey Kore üzerinde bir baskı atmosferi yaratma girişiminde bulunmakla” suçladı. Grossi geçen yıl, Kuzey Kore’nin 2017'den bu yana ilk kez nükleer testlere devam edebileceği konusunda uyarmıştı.

Sözcü, ABD'nin nükleer yayılımı ve Japonya'nın yıkılan Fukuşima Nükleer Santrali’nden arıtılmış su tahliyesi olarak adlandırdığı olaya atıfta bulunarak “UAEA, ABD'nin kiralık sözcüsü olarak uluslararası eleştiriden kaçınmak istiyorsa, kendisini uluslararası toplumun karşı karşıya olduğu zorluklara adamak daha iyi olur” dedi.

UAEA, Pyongyang'ın 2009 yılında müfettişlerini sınır dışı etmesi ve ardından nükleer testlere yeniden başlamasından bu yana Kuzey Kore'ye giremedi.


Dağlık Karabağ'da kalıcı barış fırsatları

Dağlık Karabağ’da yaşananlar bölgede hareketliliğe neden oldu. (Reuters)
Dağlık Karabağ’da yaşananlar bölgede hareketliliğe neden oldu. (Reuters)
TT

Dağlık Karabağ'da kalıcı barış fırsatları

Dağlık Karabağ’da yaşananlar bölgede hareketliliğe neden oldu. (Reuters)
Dağlık Karabağ’da yaşananlar bölgede hareketliliğe neden oldu. (Reuters)

Ömer Önhon

Dağlık Karabağ çatışmasının seyri, beklenmedik bir şekilde ve hızla değişti. Azerbaycan, yaklaşık 30 yılın ardından Karabağ üzerinde egemenliğini mutlak bir zaferle yeniden kazandı. Dağlık Karabağ Ermenileri silahlarını bıraktı ve Azerbaycan'a teslim olarak Karabağ Cumhuriyeti'nin feshini duyurdu.

Bölgede Azerbaycanlıların kötü davranışlarına dair iddialar yayıldı ve bunlar Ermenilerin Karabağ’dan kaçmasına neden oldu. Gerçekten de 120 bin Ermeni nüfusun yarısından fazlası bölgeyi terk etti. Çok daha fazlası da ayrılmaya hazırlanıyor. Ancak onları ayrılmaya iten şey, maruz kaldıkları ihlaller değil, orada kaldıklarında başlarına geleceklerden korkmalarıydı.

Ermeniler, Azerbaycanlıların, son 30 yılda Karabağ dahil olmak üzere Azerbaycan topraklarını işgalleri sırasında Ermenilere kötü davrandıkları için onlardan intikam almasından korkuyor. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ülkesinin Karabağ’dan kaçan Ermenilere kucak açacağını söyledi. Ancak bu zaten çalkantılı olan bir ülkeye ek bir yük oluşturacak.

1990'lı yıllara dönersek; Karabağ, ilk savaş sırasında, büyük ölçüde Ermenilerin Karabağ'da işlediği etnik temizlik ve katliamlar nedeniyle büyük kitlesel hareketlere sahne oldu. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre 684 bin Azerbaycanlı Karabağ'dan Azerbaycan'a kaçtı. 26 Şubat 1992'de Karabağ'ın Hocalı kasabasında gerçekleşen ve 600'den fazla Azerbaycanlı sivilin öldürüldüğü katliam, bölgedeki Azerbaycanlılara ayrılmaları için bir mesaj niteliğindeydi.

185 bin Azerbaycanlı, Ermenistan'da yaşarken Azerbaycan'a döndü. Ayrıca 299 bin Ermeni, Azerbaycan'da yaşarken Ermenistan'a kaçtı. Karabağ'ın aslen bu bölgeden olan Ermeni nüfusunun veya 1990'larda Ermeniler tarafından işgal edilmesinden sonra oraya yerleşenlerin net bir sayımı yapılmadı.

1990'lı yıllarda, Karabağ, ilk savaş sırasında, büyük ölçüde Ermenilerin Karabağ'da işlediği etnik temizlik ve katliamlar nedeniyle büyük kitlesel hareketlere sahne oldu.

Zaferin ardından Azerbaycan, Karabağ bölgesinde kalmak isteyen Ermenilere, Azerbaycan devletinde eşit vatandaşlar olarak kalmaları için çağrıda bulundu. Azerbaycan makamları, Ermenilerin hiçbirinin Ermeni kimlikleri nedeniyle rahatsız edilmeyeceği konusunda güvence verdiler ancak geçmişte sivillere karşı savaş suçu işleyenlerin hesap verecekleri ifade edildi. Bu nedenle Dağlık Karabağ ayrılıkçı hükümetinin eski başkanı Robin Vardanian tutuklandı ve yakında mahkemeye çıkması bekleniyor.

Tarihin derinliklerine kök salmış uluslararası sorunlar, milliyetçilik, jeopolitik rekabet ve karmaşık meseleler göz önüne alındığında, bölgenin karşı karşıya olduğu zorluklar çok büyük. Savaşta zafer kazanan Azerbaycan'ın şimdi kalıcı barış için çabalaması gerekiyor. Azerbaycanlılar, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in askeri zaferi açık ve sürdürülebilir bir diplomatik anlaşmayla sağlamlaştırabileceğini umuyor.

Ermeni tarafında ise Taşnak gibi aşırı milliyetçiler, aynı zamanda hem vatansever hem de gerçekçi olan Paşinyan'a karşı çıkıyor. Ermenistan Başbakanı, ülkesinin yaşadığı sorunların derinliğinin farkına varıyor ve zor kararlar alarak bunları çözmeye çalışıyor. Paşinyan, bu çoklu zorluklardan kurtulabilecek mi? Darbeler, şiddetli saldırılar ve siyasi suikastların yaygın olduğu bir toplumda, her an her şeyin olabileceği riski her zaman vardır.

Fotoğraf Altı:  Kornidzor yakınlarındaki sınırı 28 Eylül 2023'te geçen mülteciler. (AFP)
Kornidzor yakınlarındaki sınırı 28 Eylül 2023'te geçen mülteciler. (AFP)

Ermenistan şu an ekonomik bir çöküş yaşıyor. Kıyı şeridi olmayan bir ülke ve doğal kaynaklara ve sanayiye sahip değil. Bu da yabancı yatırımcıları uzak tutuyor. Ayrıca Türkiye ve Azerbaycan ile olan ortak sınırları tamamen kapalı. Bu nedenle Kafkasya bölgesindeki uluslararası ticaret ve enerji taşımacılığı projelerinden dışlanıyor.

Ayrıca Ermenistan'ın nüfusu da azalıyor. Ermeniler, daha iyi bir yaşam arayışında, genellikle Batı'ya doğru göç ediyor. Ermenistan'ın toparlanması için komşu ülkelerle ilişkilerini normalleştirmesi ve insanların ve malların serbestçe ve tam olarak geçebileceği sınırları açması gerekiyor.

Bölgesel ve jeopolitik ilişkiler açısından bakıldığında, Rusya tarihsel olarak Ermeni yaşamında tartışmasız önemli bir yere sahiptir. Politikalarının, yüzyıllar boyunca kaderleri üzerinde büyük bir etkisi vardı.

Ancak Başbakan Paşinyan, Batı ile yakınlaşmaya çalışıyor ve Rusya ile de çatışma halinde. Bu, iyi bir şey değil. Rusya'nın Ermenistan içinde destekçileri var ve ayrıca Erivan'ın 120 kilometre uzağındaki Gümrü'deki 102 numaralı askeri üssü ve Karabağ'da 2 bin askeri bulunuyor.

Bölgesel ve jeopolitik ilişkiler açısından bakıldığında, Rusya tarihsel olarak Ermeni yaşamında tartışmasız önemli bir yere sahiptir. Politikaları, yüzyıllar boyunca kaderleri üzerinde büyük bir etkiye sahip olmuştur.

Ayrıca 1997 yılında Ermenistan ve Rusya arasında imzalanan dostluk antlaşması da var. Bu antlaşma, herhangi bir tarafın askeri tehdidi durumunda karşılıklı yardım konusunda hükümler içeriyor ve Rus sınır muhafızlarının Ermenistan'ın Türkiye ve İran ile olan sınırlarında devriye gezmesine izin veriyor.

Birçok kişi, Karabağ'da yaşananların Rusya'nın istemediği bir şey olsaydı gerçekleşmeyeceğini düşünüyor. Bu görüş, Rus imkanlarını abartsa da gerçekte büyük ölçüde doğrudur. Çünkü Rusların Karabağ'daki konumlarından vazgeçmeleri veya oradaki olayların gidişatından geri çekilmeleri pek olası değildir. Ukrayna savaşı Rusya'yı biraz etkilemiş olsa da kapasitesini tamamen ortadan kaldırmamıştır, özellikle de arka bahçesi olarak gördüğü veya yakınında bulunan bölgelerde... Bu koşullar altında, Rusya'dan şüphelenen çoğu Ermeni, en azından şu an onun gitmesini istemeyecektir.

Türkiye ile Azerbaycan arasında stratejik ilişki

Türk-Ermeni ilişkileri son dönemde önemli gelişmelere sahne oldu. Ancak iki konu arasında resmi bir bağlantı olmamasına rağmen, bu cephede yaşanan siyasi gelişmeler, Türkiye-Azerbaycan arasındaki özel stratejik ilişkiden ayrı olarak görülemez. Türkiye, Azerbaycan'ı rahatsız etmemek için tek başına hareket etmemeye özen gösteriyor.

Batı'daki uluslararası aktörler, Fransa, ABD ve AB dahil olmak üzere, Karabağ sorununu çözmek için 30 yıldır çaba sarf ediyorlar ancak başarılı olamadılar. Gariptir ki BM ve uluslararası toplumun resmi olarak Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul etmesine rağmen, tüm çabaları başarısız oldu. Bunun birkaç nedeni var. Rusya'nın Ermeniler ve Azeriler arasında düşmanlık yaratma politikasının yanı sıra Fransa ve ABD geleneksel olarak Ermenistan'a eğilimli oldu. Bu, bu iki ülkede güçlü siyasi ve ekonomik Ermeni topluluklarının varlığına dayanıyor.

Ayrıca uluslararası toplumun iddia edilen çabaları başarısız oldu çünkü ana hedefi aslında Karabağ işgalini sona erdirmek ve uluslararası hukuku yeniden tesis etmek değil, mevcut durumu meşru ve kalıcı hale getirmek ve Azerbaycan'ı çeşitli cazip tekliflerle susturmak.

Fotoğraf Altı: 29 Eylül 2023'te Dağlık Karabağ'dan göç devam ederken Ermeni mülteciler, çeşitli Ermeni şehirlerinde tahliye edilmeden önce Goris'in şehir merkezindeki bir meydanda bekledi. (AFP)
29 Eylül 2023'te Dağlık Karabağ'dan göç devam ederken Ermeni mülteciler, çeşitli Ermeni şehirlerinde tahliye edilmeden önce Goris'in şehir merkezindeki bir meydanda bekledi. (AFP)

Ancak bu ülkeler bu çatışmayı çözmek için uluslararası çabaların ön saflarında yer almak için geri döndüler. Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği, taraflar arasında Brüksel'de müzakerelere ev sahipliği yaptı. Ermenilerin Karabağ'da kalma veya ayrılma seçimi ve orada kalmaya karar veren kişilerin güvenliğinin sağlanması, tartışılması gereken temel konular olarak kabul edildi. Diğer yandan, Karabağ'da uluslararası gözlemcilerin konuşlandırılmasına ilişkin öneriler Azerbaycanlılar tarafından pek hoş karşılanmadı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan’nın 5 Ekim'de, Granada'da Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesi vesilesiyle bir araya gelmesi bekleniyor. Şu an herhangi bir anlaşma imzalamaları beklenmiyor ancak aralarındaki görüşmeler gelecekteki bir anlaşmaya giden yolu açacak.

İki ülke arasında, tanınan sınırlar dahilinde topraklarının bütünlüğünü teyit eden kalıcı bir barış anlaşmasına varmak mümkün ama bu konu her iki tarafın da ciddi katkısını gerektiriyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.


Washington Post, Karabağ'ı yazdı: "Rusya, Ermenistan'dan yüz çevirdi"

Ateşkesin ardından Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, uzun kuyruklar oluşturmuştu (Reuters)
Ateşkesin ardından Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, uzun kuyruklar oluşturmuştu (Reuters)
TT

Washington Post, Karabağ'ı yazdı: "Rusya, Ermenistan'dan yüz çevirdi"

Ateşkesin ardından Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, uzun kuyruklar oluşturmuştu (Reuters)
Ateşkesin ardından Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, uzun kuyruklar oluşturmuştu (Reuters)

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Washington Post (WP), Rusya'nın Karabağ'da Ermenistan'ı yalnız bıraktığını yazdı. 

WP'nin Moskova Büro Şefi Robyn Dixon ve Rusya muhabiri Francesca Ebel'in kaleme aldığı "Ermenistan'dan yüz çeviren Rusya, Dağlık Karabağ'da barışı korumayı başaramadı" başlıklı analizde, Kremlin'in bölgedeki vaatlerini yerine getiremediği savunuldu.

Haberde, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 2020'de verdiği Karabağlı Ermenileri koruma, bölgede ateşkesin sürdürülmesi ve Dağlık Karabağ'la Ermenistan'ı bağlayan tek karayolu olan Laçın Koridoru'nun açık kalmasını sağlama taahhütlerini gerçekleştiremediği yazıldı. 

Analizde, Rusya'nın eski Sovyet topraklarındaki nüfuzunun ağır darbe aldığı savunularak, şu değerlendirme yapıldı: 

Putin, Rusya'nın kayıp imparatorluğunu yeniden yaratmak ve eski Sovyet komşularına hükmetmek için büyük enerji harcadı. Dolayısıyla uzun süredir müttefiki olan Ermenistan'ı korumadaki başarısızlığı çarpıcı bir değişim yarattı. Rusya'ya sınırı olan diğer küçük uluslar için mesaj açık: Gelecekte Rusya'ya kim güvenebilir?

Birleşik Krallık merkezli düşünce kuruluşu Chatham House'tan Laurence Broers ise Türkiye'nin 2020'deki ateşkeste oynadığı rolün de mevcut durumda önemli olduğuna dikkat çekti.

Broers, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşında ve bölgesel enerji hatlarındaki önemi nedeniyle Türkiye'ye yakın durmak için "Ermenistan'dan sessizce uzaklaştığını" söyledi. Kafkasya uzmanı, Kremlin'in "Türkiye-Azerbaycan hattının bir parçası olmak istediğini" belirtti. 

WP, Rusya'nın geçen yıl 24 Şubat'ta Putin'in emriyle başlayan Ukrayna savaşına odaklandığı için Karabağ'daki durumu takip edemediğini yazdı.

Brüksel merkezli Uluslararası Kriz Grubu'ndan Olesya Vartanyan da bölgedeki Rus Barış Gücü birliklerinin özellikle Ukrayna savaşından sonra kademeli biçimde etkisini yitirdiğini savundu.

Haberde, Laçın Koridoru'nun yaklaşık 10 aydır tam kapasite kullanılamadığı hatırlatılarak, uluslararası kamuoyunun duruma müdahale etmemesinin Karabağ Ermenilerini öfkelendirdiği belirtildi.

Karabağ'daki Ağdere'de yaşayan 26 yaşındaki Artur Babayan, mevcut durumdan Kremlin'i sorumlu tutarken, "tüm dünyanın yaşananları izlemekle yetindiğini" de söyledi. 

Öte yandan analizde, Rusya'nın önderliğindeki Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün de (KGAÖ) son dönemde bölgedeki gelişmelerde aktif rol almadığına işaret edildi. 1994-1999 arasında Azerbaycan'ın da üye olduğu KGAÖ'de Rusya ve Ermenistan'ın yanı sıra Belarus, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan yer alıyor.

WP, Ermenistan'ın KGAÖ'den zamanla uzaklaşarak Batı'ya yaklaştığını, örgütün askeri tatbikatlarına katılmak yerine ABD'yle ortak tatbikatlarda yer aldığını ve Ukrayna'ya insani yardım gönderdiğini hatırlatarak, bunların Moskova'yı öfkelendirdiğini yazdı.

Haberde, "Bazıları Putin'in, Erivan'ın Rusya'ya onlarca yıldır süren bağımlılığını azaltmaya çalıştığı bir dönemde, yeni Batılı ortaklar arayışı nedeniyle Nikol Paşinyan'ı cezalandırmaya çalıştığını düşünüyor" değerlendirmesine de yer verildi.

Azerbaycan'ın Karabağ operasyonu

Azerbaycan, Hocavent'teki Ahmetbeyli-Fuzuli-Şuşa karayolunda mayının üzerinden geçen devlet kurumuna ait bir kamyondaki iki sivilin hayatını kaybettiğini, olay yerine giden polis aracındaki 4 memurun da yine mayın nedeniyle öldüğünü bildirmişti.

Mayınların Ermeni ayrılıkçılar tarafından döşendiğini savunan Bakü yönetimi, 19 Eylül'de Karabağ'da "terörle mücadele operasyonu" başlatmıştı. Yaklaşık 24 saat süren operasyonun ardından Ermeni ayrılıkçı gruplar silah bırakmıştı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da operasyonun sonucundan memnun kaldıklarını belirtmiş, "Azerbaycan'ın operasyonu Ermenistan devletiyle değil, Karabağ'daki çapulcu Ermeni takımıyla alakalı bir konu" ifadelerini kullanmıştı.

Azerbaycan askerlerinin açtığı ateş sonucu Rus Barış Gücü'nden 5 asker de operasyonda ölmüştü. Azerbaycan Başsavcılığı, Rus askerleri taşıyan kamyona yanlışlıkla ateş açıldığını savunmuştu. 

Dağlık Karabağ'ın feshi

Varılan ateşkesin ardından Bakü ve Erivan yönetimi arasında bölgenin Azerbaycan'a entegrasyon sürecinin planlanması amacıyla 21, 25 ve 29 Eylül'de toplantılar düzenlenmişti. 

Süreçle ilgili görüşmeler sürerken, Karabağ'daki Ermeni yönetiminin başındaki Samvel Şahramanyan, 28 Eylül'deki açıklamasında 1 Ocak 2024 itibarıyla Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin varlığının son ereceğini duyurmuştu.  

Karabağ'da yaklaşık 120 bin Ermeni yaşıyordu. Erivan yönetiminden dün yapılan açıklamada, bu kişilerden en az 93 bininin Ermenistan'a girdiği bildirilmişti. 

Paşinyan, Bakü yönetimini Karabağ'da "etnik temizlik" yapmakla suçlarken, Azerbaycan ise Ermeni nüfusun kendi isteğiyle bölgeyi terk ettiğini savunmuştu. 

Independent Türkçe, Washington Post, AA


Ermenistan, Uluslararası Adalet Divanı’na Azerbaycan’ın Karabağ’dan çekilmesi yönünde karar çıkarması çağrısında bulundu

Azerbaycan sınırındaki Kızılhaç kayıt merkezindeki Ermeni halkı (EPA)
Azerbaycan sınırındaki Kızılhaç kayıt merkezindeki Ermeni halkı (EPA)
TT

Ermenistan, Uluslararası Adalet Divanı’na Azerbaycan’ın Karabağ’dan çekilmesi yönünde karar çıkarması çağrısında bulundu

Azerbaycan sınırındaki Kızılhaç kayıt merkezindeki Ermeni halkı (EPA)
Azerbaycan sınırındaki Kızılhaç kayıt merkezindeki Ermeni halkı (EPA)

Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) dün yaptığı açıklamada, Ermenistan’ın, Azerbaycan’ın tüm güçlerini Dağlık Karabağ’daki sivil tesislerden çekmesi ve Birleşmiş Milletler’in (BM) bölgeye erişimini kolaylaştırması yönünde bir karar çıkarmasını talep ettiğini duyurdu.

Reuters Haber Ajansı’na göre şubat ayında ICJ, Azerbaycan’a, Laçın Koridoru üzerinden tartışmalı bölgeye gidiş-dönüş hareket özgürlüğünü sağlaması yönünde bir karar almıştı. Bu, o zamanlar komşu Ermenistan ile devam eden hukuki anlaşmazlıklarla ilgili atılmış geçici bir adımdı.

 Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı ise dün (Cuma) yaptığı açıklamada, Azerbaycan’ın gerçekleştirdiği yıldırım askeri operasyonunun ardından bölgeden kitlesel Ermeni göçünün yaşandığı bir dönemde, Bakü’nün bir BM heyetini Karabağ bölgesini “önümüzdeki günlerde” ziyaret etmeye davet ettiğini duyurdu.

BM Sözcüsü Stephane Dujarric, örgütün, üst düzey bir yardım yetkilisinin liderliğinde heyetin önümüzdeki hafta başında Karabağ’a gideceğini ve bunun yaklaşık 30 yıl sonra bir ilk olacağını söyledi.

Dujarric gazetecilere verdiği demeçte “Heyet orada durumu yerinde değerlendirmeye çalışacak ve hem kalanların hem de ayrılanların insani ihtiyaçlarını belirlemeye çalışacak” ifadelerini kullanarak, herkesi uluslararası hukuka saygı duymaya çağırdı. Dujarric “Odak noktasında insani konuların yanı sıra, koruma ile ilgili meseleler de olacak” dedi.

ABD ve diğerleri, olası insan hakları ihlalleri endişeleri nedeniyle, Bakü’ye uluslararası gözlemcilerin Karabağ’a girmesine izin vermesi çağrısında bulundu. Ermenistan, Azerbaycan’ı Karabağ’da etnik temizlik yapmakla suçlarken, Bakü bunu şiddetle reddediyor.

Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Ziyaret, heyetin Azerbaycan’ın bölgede yürüttüğü mevcut insani faaliyetleri görmesine olanak tanıyacak (...) Ayrıca heyet üyelerine altyapının belirli bölümlerinin yeniden inşası, silahsızlanma ve yasadışı Ermeni silahlı kuvvetlerinin mühimmatına el konulması sürecinin yanı sıra, mayınların yarattığı tehlikeler de gösterilecek.”

Dün akşam Ermenistan Hükümet Sözcüsü Nazeli Bagdasaryan, toplam nüfusu 120 bin kişi olan Karabağ’dan 97 bin 700 kişinin sınırı geçtiğini açıkladı.


Filipinler’de yanardağ uyarısı

Taal krater gölünde sıcak volkanik sıvıların yükseldi ve bu da volkanik gazların emisyonuna yol açtı (AFP)
Taal krater gölünde sıcak volkanik sıvıların yükseldi ve bu da volkanik gazların emisyonuna yol açtı (AFP)
TT

Filipinler’de yanardağ uyarısı

Taal krater gölünde sıcak volkanik sıvıların yükseldi ve bu da volkanik gazların emisyonuna yol açtı (AFP)
Taal krater gölünde sıcak volkanik sıvıların yükseldi ve bu da volkanik gazların emisyonuna yol açtı (AFP)

Filipinler’in başkenti Manila yakınlarındaki küçük ama hareketsiz bir yanardağ, bugün ortalamanın üzerinde kükürt dioksit ve volkanik duman püskürttü.

Bu durumun ardından, yetkililer beş şehir ve çok sayıda kasabada okulları kapatma kararı aldı. Ayrıca vatandaşlara evlerinde kalma çağrısında bulunuldu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre, Filipinler Volkanoloji ve Sismoloji Enstitüsü, Taal Yanardağı’nın krater gölünde sıcak volkanik sıvıların yükseldiğini ve bunun da volkanik gazların emisyonuna yol açtığını bildirdi.

Beş seviyeli ölçeğe göre birinci derece uyarı yapıldı. Bu, volkanik depremde, buhar veya gaz aktivitesinde hafif bir artış anlamına geliyor.

FOTO: Manila’da yoğun duman görülüyor (AFP)
Manila’da yoğun duman görülüyor (AFP)

Manila yakınlarındaki Batangas eyaletinde yer alan 311 metrelik Taal, Filipinler’deki 24 yanardağ arasında en aktif olanı.

Havacılık Otoritesi, pilotların yanardağın zirvesine yakın uçmaktan kaçınmalarını istedi.

Filipinler, depremler ve volkanik faaliyetlerin sıklıkla meydana geldiği ‘Pasifik Ateş Çemberi’ içerisinde yer alıyor.


Putin-Kim zirvesinden iş birliği mesajı

Putin ve Kim dün Rusya'nın Uzak Doğusundaki Vostochny üssünde yaptıkları görüşme sırasında bir füze fırlatma rampasını incelerken (AP)
Putin ve Kim dün Rusya'nın Uzak Doğusundaki Vostochny üssünde yaptıkları görüşme sırasında bir füze fırlatma rampasını incelerken (AP)
TT

Putin-Kim zirvesinden iş birliği mesajı

Putin ve Kim dün Rusya'nın Uzak Doğusundaki Vostochny üssünde yaptıkları görüşme sırasında bir füze fırlatma rampasını incelerken (AP)
Putin ve Kim dün Rusya'nın Uzak Doğusundaki Vostochny üssünde yaptıkları görüşme sırasında bir füze fırlatma rampasını incelerken (AP)

Kremlin, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dün Kuzey Kore lideri Kim Kong ile görüşmesi için platform olarak bilinçli bir şekilde Rusya'nın uzak doğusundaki stratejik bir füze üssünü seçti.

İki liderin açıklamalarında askeri iş birliğinin geliştirilmesine ve Rusya’nın Kuzey Kore füze programının desteklenmesine doğrudan katılımına atıflar yer aldı. Kim, görüşmenin basına kapalı bölümünde Putin ile "taktik ve stratejik iş birliği, Kore Yarımadası'ndaki durum ve görüşmeler sırasında Avrupa'daki durumu" ele aldıklarını söylerken Putin de dış müdahalelere karşı koyma konusunda uzun bir ortak geçmişe sahip olduklarını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre ülkesinin Kuzey Kore ile füze alanında iş birliğini geliştirme niyetini belirten Rusya Devlet Başkanı, “Kuzey Kore liderinin füze teknolojisine büyük ilgi gösterdiğini” belirterek Moskova'nın “Kuzey Kore'nin uydu inşa etmesine yardımcı olacağını” söyledi. Putin, "dost ülke ile ilişkilerde tamamen yeni bir aşamayı" dört gözle beklediğini söylerken, Kuzey Kore lideri de dünyanın "Büyük Rusya için daha fazla yeni zaferler" göreceğinden emin olduğunu ifade etti.

Zirve ortak bir açıklama yapılmadan sona ermiş olsa da Batılı çevreler Moskova'nın Pyongyang'a gıda yardımı, casus uydular için uzay teknolojisi ve nükleer güçle çalışan denizaltılar sağlaması karşılığında Ukrayna'da kullanacağı bir silah anlaşmasından faydalanacağını öne sürdü.


Vietnam'ın başkentinde bir apartmanda çıkan yangında 8 kişi öldü

İtfaiyeciler Hanoi'deki yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)
İtfaiyeciler Hanoi'deki yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)
TT

Vietnam'ın başkentinde bir apartmanda çıkan yangında 8 kişi öldü

İtfaiyeciler Hanoi'deki yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)
İtfaiyeciler Hanoi'deki yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)

Vietnam'ın başkenti Hanoi'deki bir apartmanda çıkan yangında, ilk belirlemelere göre 8 kişinin yaşamını yitirdiği bildirildi.

Devlete ait "Vietnam News" internet sitesinde yer alan habere göre, Hanoi'de dün yerel saatle 23.50'de dokuz katlı bir apartmanın zemin katında yangın çıktı.

Apartmandan 70 kişi tahliye edildi, bunlardan 54'ü hastaneye kaldırıldı. Hastane kaynaklarına göre, sağlık merkezlerine nakledilenlerden 8'i öldü.

Yetkililer henüz kesinleşmiş resmi ölü sayısını açıklamazken, yerel kaynaklar ise yangında onlarca kişinin hayatını kaybettiğini belirtiyor.

Yaklaşık 150 kişinin yaşadığı apartmanda arama kurtarma çalışmalarının devam ettiği bilgisi verilirken, ölü sayısının artmasından endişe ediliyor.


Kıtalararası ‘yeşil koridorlar’

 Uluslararası arenanın önde gelen liderleri Yeni Delhi'deki G20 Zirvesi Liderler Oturumu’nda bir araya geldi. (AFP))
Uluslararası arenanın önde gelen liderleri Yeni Delhi'deki G20 Zirvesi Liderler Oturumu’nda bir araya geldi. (AFP))
TT

Kıtalararası ‘yeşil koridorlar’

 Uluslararası arenanın önde gelen liderleri Yeni Delhi'deki G20 Zirvesi Liderler Oturumu’nda bir araya geldi. (AFP))
Uluslararası arenanın önde gelen liderleri Yeni Delhi'deki G20 Zirvesi Liderler Oturumu’nda bir araya geldi. (AFP))

Şakir Hüseyin

"Bu proje, son birkaç aydaki ortak çabalarımızın taçlandırılmasıdır. Ekonomik karşılıklı irtibatı ve diğer ülkelerdeki ortaklarımız üzerindeki ve bir bütün olarak küresel ekonomi üzerindeki olumlu etkiyi artırarak müşterek çıkarlara götüren ilkeler üzerine inşa edilmiştir.”

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 9 Eylül Cumartesi günü Yeni Delhi'de düzenlenen G20 Zirvesi oturum arasında yaptığı bu konuşma ile Hindistan, Ortadoğu ve Avrupa’yı birbirine bağlayacak çok uluslu bir demir yolu ve denizcilik projesi olan ‘Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nu duyurdu. Veliaht Prens konuşmasını, G20 Zirvesi’ne katılan ABD Başkanı Joe Biden, Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed'in huzurunda yaptı.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman konuşmasını şöyle sürdürdü:

Proje, yüksek verimli ve güvenilir sınır ötesi veri iletim kablolarına ek olarak küresel enerji arzının güvenliğini artırmak için elektrik ve hidrojen boru hatlarını genişletecek. ‘Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’, demiryolları ve limanların geliştirilmesine ve modernizasyonuna katkı sağlayacak.

Bu ulaşım ve dijital bağlantı projesi, Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerini birbirine bağlayan bir demiryolu projesi de dahil olmak üzere mevcut bölgesel entegrasyon planlarını tamamlıyor.

‘Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’, ortak ülkeler arasındaki ekonomik ve siyasi bağların derinleştirilmesini amaçlıyor. Proje iki koridor içeriyor: Hindistan ile Arap Körfezi arasındaki doğu koridoru ve Körfez ile Avrupa arasındaki kuzey koridoru.

Projenin hedefleri arasında mal ve hizmetlerin geçişini sağlamak için mevcut kara ve deniz ulaşım yollarını tamamlamak üzere demiryolu inşa etmek yer alıyor. 

SCDF
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Yeni Delhi'deki G20 Zirvesi'nde bir araya geldiler.

ABD Başkanı Joe Biden, “Bu gerçekten büyük bir olay. Proje Ortadoğu bölgesini daha istikrarlı, müreffeh ve entegre hale getirmeye katkıda bulunak” dedi.

Koridorun doğu kısmı Hindistan'ı Arap Körfezi'ne, kuzey kısmı ise Körfez bölgesini Avrupa'ya bağlayacak.

Çin'in petrol zengini bölgedeki nüfuzunu güçlendirdiği bir zamanda ABD Hindistan, Ortadoğu ülkeleri ve Avrupa Birliği ile bu bölgeleri demiryolları ve deniz yolları ağıyla birbirine bağlamak amacıyla ortak altyapı planı imzalamayı hedefliyor. ABD, Ortadoğu ülkelerini demiryollarıyla, Hindistan'ı da bölgenin Avrupa'ya uzanan limanlarından nakliye hatlarıyla birbirine bağlamak için Hindistan, Suudi Arabistan ve BAE ile proje üzerinde sessizce çalışıyor.

ABD ve ortakları, iki kıtayı ticaret merkezleri olarak birleştirmeyi ve temiz enerjinin geliştirilmesini ve ihracatını kolaylaştırmayı amaçlıyor. Elektriğe erişimi genişletmek için deniz altı kablolarının döşenmesi ve elektrik şebekeleri ile telekomünikasyon hatlarının bağlanması planlanıyor.

‘Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’, Suudi Arabistan'ın Vizyon 2030 kapsamındaki demiryolu genişletmesi ve altyapı büyümesiyle mükemmel uyum sağlıyor. Dünyanın en büyük petrol ihracatçısı olan Krallık, Doğu Asya'daki büyük şirketler de dahil olmak üzere büyük ülkelerden altyapı yatırımları çekti. Prens Muhammed bin Selman’ın geçen yılın Kasım ayında düzenlediği Güney Kore ziyaretinde, sanayi devi Hyundai Rotem ile Suudi Yatırım Bakanlığı arasında, gelecekteki Neum şehri için bir demiryolu sistemi inşa etmek üzere bir mutabakat zaptı imzalanmıştı. Krallık, mevcut 3 bin 650 km'lik ağa 8 bin km demiryolu eklemeyi planlıyor.

BDFGR
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakan Prens Muhammed bin Selman.

Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerindeki demiryolu planı, teknik ve idari nedenlerden dolayı gecikmelerle karşı karşıya kaldı. Çalışmalara on yılı aşkın bir süre önce 15 milyar dolardan fazla tahmini maliyetle başlandığından bu yana 2 bin 100 kilometrelik ağın yalnızca bir kısmı inşa edildi.

Diğer yandan söz konusu mutabakat zaptı, koridorun nasıl geliştirileceğine ve finanse edileceğine dair ayrıntılı bilgi vermiyor ancak katılımcıların ‘zaman çizelgelerini içeren bir eylem planı geliştirmek ve buna uymak için önümüzdeki 60 gün içinde bir araya gelme’ niyetini belirtiyor.

Suudi Arabistan-ABD mutabakatı

Diğer yandan, Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA, Suudi Arabistan ve ABD hükümetlerinin, Asya Kıtası’nı Avrupa Kıtası’na bağlamak için Suudi Arabistan üzerinden kıtalararası yeşil geçiş koridorları kurulmasına yönelik bir protokolün geliştirilmesi amacıyla iki ülke arasında bir mutabakat zaptı imzaladığını duyurdu.

Bu proje, demiryolu hatlarının inşasının yanı sıra yenilenebilir elektriğin ve temiz hidrojenin iletim kabloları ve boru hatları aracılığıyla geçişini kolaylaştırmayı amaçlıyor.

Aynı zamanda, enerji güvenliğini artırmak, temiz enerjinin geliştirilmesine yönelik çabaları desteklemek, dijital bağlantı ve fiber kablolar aracılığıyla veri iletimi yoluyla dijital ekonomiyi teşvik etmek ve malların demiryolu ve limanlar yoluyla ticaretini ve taşınmasını teşvik etmek de hedefleniyor.

Ajans haberinde "Krallık, ABD'nin yeşil geçiş koridorlarıyla ilgili ülkeleri kapsayacak protokolü oluşturmak ve uygulamak için müzakereleri desteklemek ve kolaylaştırmak adına oynadığı rolü memnuniyetle karşılıyor" ifadesine yer verdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada da şu ifadeler yer aldı:

ABD ve ortaklarının hedefinde iki kıtayı ticaret merkezleriyle birbiriyle bağlamak, temiz enerjiyi geliştirmek ve ihracatı kolaylaştırmak var. Ayrıca deniz altı kablolarını uzatmayı ve elektriğe erişimi genişletmek için elektrik şebekeleri ile telekomünikasyon hatlarını birbirine bağlamayı, ileri temiz enerji teknolojisinde yenilikçiliği mümkün kılmayı, toplulukları güvenli ve istikrarlı bir internete ulaştırmayı da bağlamayı hedefliyorlar.

Mutabakat zaptına göre, ortak ülkeler demiryolu hattı boyunca "temiz hidrojen ihracatına yönelik boru hatları döşemenin yanı sıra elektrik ve dijital ara bağlantı için kabloların döşenmesini sağlamayı" amaçlıyor.

Çin, çeşitli bölgelerde on milyarlarca dolar değerinde bir dizi proje geliştirirken, ABD ve Batılı müttefikleri, müttefik ve dost kazanmayı amaçlayan yeni jeopolitik altyapı rekabetinde geride kalmak istemiyor. ABD ve G7 müttefikleri, Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı aracılığıyla, Çin'in Asya, Afrika ve diğer bölgelerde Bir Kuşak Bir Yol Girişimi aracılığıyla geliştirdiği devasa altyapıya alternatifler sunmayı amaçlıyor.

Afrika'da Lobito Geçidi

Biden, Sahra altı Afrika'da Avrupa Birliği, Angola, Zambiya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ni birbirine bağlayan Lobito Koridoru’nu geliştirme planını duyurdu. Lobito Koridoru, Angola'daki Lobito limanı aracılığıyla güney Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile kuzeybatı Zambiya'yı bölgesel ve küresel ticaret pazarlarına bağlayacak.

Konuyla ilgili yapılan açıklamaya göre, ‘Avrupa Birliği ve ABD, üç Afrika ülkesiyle kollektif bir şekilde projeyi hızlandırmak amacıyla koridorun geliştirilmesini desteklemek için iş birliği yapıyor. Zambiya ile Angola arasındaki yeni demiryolu hattının genişletilmesi için fizibilite çalışmalarının başlatılması da bu iş birliği adımları arasında yer alıyor.’

Çin'in farklı bölgelerde on milyarlarca dolar değerinde bir dizi proje geliştirmesi nedeniyle ABD ve Batılı müttefikleri, müttefik ve dost kazanmayı amaçlayan yeni jeopolitik altyapı rekabetinde geride kalmak istemiyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla’dan çevrildi.