Libya’da TM ve DYK, seçim kanunlarını yapmayı başarabilecek mi?

ABD ve İngiltere'nin TM ve DYK’yı sahneden uzaklaştırma girişimleri de sürüyor

UNSMIL Başkanı Abdullah Batili (UNSMIL)
UNSMIL Başkanı Abdullah Batili (UNSMIL)
TT

Libya’da TM ve DYK, seçim kanunlarını yapmayı başarabilecek mi?

UNSMIL Başkanı Abdullah Batili (UNSMIL)
UNSMIL Başkanı Abdullah Batili (UNSMIL)

Libya’da Temsilciler Meclisi (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi’nin (DYK) seçim yasalarını uygulayıp uygulayamayacağına dair anlaşmazlık sürerken Libyalıların çoğu, Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Başkanı Abdullah Batili’nin Libya krizinin çözümü ve seçimlerin bu yıl yapılması için başlattıkları girişimin başarılı olup olmayacağını merak ediyorlar.
Siyasetçiler ve gözlemciler, Batili’nin geçtiğimiz cumartesi günü, Anayasa Beyannamesi'nin 13’üncü değişikliğine ilişkin anlaşmaları övdüğünü ve bunun da TM ve DYK için manevi bir zaferi temsil ettiğini söylediler. Batili ayrıca, seçim kanunlarını hazırlamakla görevlendirilecek ortak komisyonu destekleyeceklerini açıkladı.
Şarku’l Avsat’a konuşan TM üyesi Ali et-Tekbali, TM ve DYK’nın haziran ayına kadar, UNSMIL Başkanı ve onun arkasındaki bazı Batılı ülkelerin, TM ve DYK’nın seçimlerin yasal çerçevesini belirlemedeki rolünü marjinalleştirme tehditlerinden geri adım atmasıyla seçim kanunları üzerinde uzlaşı konusunda ilerleme kaydedebileceğini vurguladı. Batili'nin seçimlere yönelik tutumunu eleştiren Tekbali, “(Batili) sanki TM ve DYK arasındaki görüş ayrılığının, arka planda olup bitenlerin ve hem TM hem de DYK içindeki hesapların farkında değilmiş gibi davranıyor” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Libya Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Hasan es-Sagir, DYK Başkanı Halid el-Mişri’nin Batili’nin girişimine verdiği tepkiye ve DYK’nın ‘asker kökenlilerin ve çifte vatandaşlığa sahip olanların cumhurbaşkanlığına aday olmalarını engellemeyen seçim kanunlarını kabul etmeyeceğini’ iddia etmesine  atıfla, bu tür bir davranışın, cumhurbaşkanlığı adaylığının şartlarına ilişkin tartışmalı maddelerde, özellikle asker kökenlilerin ve çifte vatandaşlığa sahip olanların aday olup olamayacağı konusunda ve aralarındaki diğer meselelerde nihai uzlaşılara varılmadan, TM ile DYK’ya müzakereye devam etmeleri için verilen yeni sürenin boşa gitmesine yol açacağını söyledi.
Mişri, Batili'nin girişimini duyurduğu açıklamasıyla ilgili ilk yorumunu Twitter hesabından yaptı. Mişri, paylaştığı tweette, “Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerini, siyasi çalışmaların, milliyetin, ordu örgütlenmesinin ve Cenevre’de yapılan Libya Siyasi Diyalog Forumu'nun (LSDF) çıktılarının dikkate alınacağı seçim kanunlarıyla yapmak için güçlü siyasi iradeye sahibiz” ifadelerini kullandı.
Libya Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Sagir, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, ABD ve İngiltere’nin temel bir farkla, Batili yerine başka bir ismin atanmasıyla aynı stratejiyi tekrarlamaya yani, seçimlerin bir an evvel yapılmasını ve Rus paralı askeri grubu Wagner'in Libya’dan çıkmasını isteyen seçilmiş bir hükümetin kurulması için TM ve DYK’yı siyaset sahnesinden uzaklaştırmaya çalıştığını öne sürdü.
Libyalı siyasi analist Ahmed el-Mehdevi, TM ve DYK’nın kimlerin tartışmalı adaylar olarak sınıflandırılacağını tartışarak zaman kaybetmeye devam edeceğini söyledi. Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, TM ve DYK arasında Seyfülislam Kaddafi ve geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe’yi cumhurbaşkanlığına aday olmamaları konusunda bir fikir birliği olduğunun söylenebileceğini belirten Mehdevi, DYK’nın, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Halife Hafter'in adını da bu listeye eklemek istediğini ve bu nedenle asker kökenlilerin ve çifte vatandaşlığa sahip olanların da adaylığına itiraz ettiğini belirtti. Ancak TM’nin buna karşı çıktığını ve herkese adaylık için fırsat verilmesini savunduğunu ifade eden Libyalı analist, “Seçimlerin yapılabilmesi için alternatif bir komisyon oluşturma girişimlerine uluslararası desteğin olmamasından ötürü tedirgin olan TM ve DYK, karşılarında herhangi bir koza sahip gibi görünmeyen UNSMIL Başkanı’nın açıklamasının ardından rahat bir nefes aldılar” dedi.
Libyalı siyasi aktivist Husam el-Kumati, TM ve DYK’nın şimdiden UNSMIL’e karşı zafer kazanmanın keyfini yaşadığını kabul etse de bu zaferin geçici olabileceğinin altını çizdi. Girişimini duyurmasının ardından Batili’ye Libyalı kurum ve kuruluşları saf dışı bırakmayı amaçladığı suçlamalarının yöneltildiğini hatırlatan Kumati, Batili’nin BM Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) brifingleri öncesinde Anayasa Beyannamesi’nin 13’üncü değişikliği konusunda anlaştıklarını hızlı bir şekilde ilan ettikleri gibi seçim kanunları üzerinde de bir önce uzlaşıya varmalarını isteyerek TM ve DYK’ya girişiminin gerekçelerini sunabileceğini söyledi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Kumati, TM ve DYK yine başarısız olursa, Libya içindeki ve dışındaki herkes tarafından şüpheyle yaklaşılacaklarını ve artık desteklenmeyeceklerini belirterek, “Eğer Batili, o dönemde krizin çözümü için yeni bir teklif sunarsa kayda değer bir muhalefetle karşılaşmayacaktır” ifadelerini kullandı. Kumati, TM ve DYK'nın bu senaryoyu kabul etmeleri halinde bir an önce uzlaşıya varmaya çalışabileceklerini öne sürdü.
Buna karşın TM Üyesi Abdulmunim el-Urfi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, TM ve DYK’nın özellikle cumhurbaşkanlığı seçimleri için yasa taslağının hazırlanmasındaki başarısızlıkları çerçevesinde Batili’nin duyurduğu süreye bağlı kalarak, seçim kanunları üzerinde uzlaşma konusunda ciddi olmadıkları iddialarını reddetti. Ayrıca, TM ve DYK’nın cumhurbaşkanlığı seçim yasası aracılığıyla belirli isimlerin seçimlerden uzak tutacakları yönündeki söylentileri de yalanlayan Urfi, TM’nin hüküm giyen kişiler dışında tüm adaylara seçimlere katılma fırsat verilmesinden yana olduğunu belirterek “DYK’nın herhangi bir adaya itirazı varsa, bu itirazını netleştirmek zorundadır. Popülaritesi ya da kazanma şansı yüksek diye herhangi bir şahsı seçimlerden uzak tutma girişimlerine karşıyız” diye konuştu.



Suriyeli iki araştırmacı, İsrailli bakanla Suveyda'daki durumun görüşülmesini eleştirdi

19 Temmuz’da İsrail bombardımanına maruz kaldıktan sonra Şam'daki Savunma Bakanlığı binası önünde dalgalanan Suriye bayrağı (AP)
19 Temmuz’da İsrail bombardımanına maruz kaldıktan sonra Şam'daki Savunma Bakanlığı binası önünde dalgalanan Suriye bayrağı (AP)
TT

Suriyeli iki araştırmacı, İsrailli bakanla Suveyda'daki durumun görüşülmesini eleştirdi

19 Temmuz’da İsrail bombardımanına maruz kaldıktan sonra Şam'daki Savunma Bakanlığı binası önünde dalgalanan Suriye bayrağı (AP)
19 Temmuz’da İsrail bombardımanına maruz kaldıktan sonra Şam'daki Savunma Bakanlığı binası önünde dalgalanan Suriye bayrağı (AP)

Suriye resmi medyası, Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani'nin salı akşamı Fransa'nın başkentinde İsrail heyetiyle bir toplantı yaptığını duyurdu. Şeybani toplantıda, Suriye'nin birliğini vurguladı, bölünme projelerini reddetti, Suriye'nin iç işlerine müdahale edilmemesini istedi, Suriye'nin güneyindeki Suveyda vilayetinde ateşkesin izlenmesini ve 1974 anlaşmasının yeniden yürürlüğe konmasını talep etti. İsrail medyası, İsrail'deki Dürzi topluluğunun lideri Şeyh Muvaffak Tarif'in ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile Suriyeli yetkililerle güven artırıcı bir önlem olarak, Kuneytra kırsalındaki Hadar kasabasını Suveyda vilayetine bağlayan bir insani koridor kurulması olasılığını görüşmek üzere Paris'te olduğunu ortaya koymuştu.

Yedioth Ahronoth gazetesi, Şeyh Tarif'in bu talebi, ABD'nin himayesinde Suriyeli yetkililerle güven inşa etmek için bir adım olarak sunduğunu yazdı.

Şarku’l Avsat, Suriye'nin güneyindeki durumu takip eden iki Suriyeli araştırmacıyla, Şeybani'nin Paris'te İsrailli müzakereciyle yaptığı görüşme ve Suriye'deki Dürzilerin taleplerini dile getiren Muvaffak Tarif'in varlığı hakkında yorum yapmak üzere iletişime geçti.

kıjı
Cenevre müzakerelerinin baş müzakerecisi hukukçu Muhammed Sabra

Cenevre müzakerelerinde muhalefetin baş müzakerecisi olan Suriye'li avukat ve siyasetçi Muhammed Sabra, Şarku’l Avsat’a şunları söyledi:

“Hükümet, 1974 tarihli güçlerin ayrılması anlaşmasını ihlal ettiği, tampon bölgede yeni Suriye topraklarını işgal ettiği ve Suriye içinde her gün ihlallerde bulunduğu gerekçesiyle İsrail ile güvenlik görüşmeleri yapmak zorunda kalabilir. Suriye şu anda askeri yollarla kendini savunamayacak kadar yıkılmış bir ülke. Bu nedenle hükümetin bu tür görüşmeler yapmasını mazur görebiliriz, ancak bunun amacı 1974 anlaşmasını yeniden yürürlüğe koymak olmalıdır.”

dfert
Suriye Kızılayı konvoyu, tıbbi yardım, gıda ve insani yardım malzemeleriyle yüklü olarak pazar günü Suveyda vilayetine girdi. (SANA)

Ancak ne yazık ki Sabra'nın da belirttiği gibi, Suveyda konusunda Suriye ile İsrail arasında görüşmelerin yapılmasının siyasi veya ulusal hiçbir gerekçesi olamaz. Bu, hükümetin gitmemesi gereken bir noktaya doğru büyük bir ihlal ve tehlikeli bir kayma. En kötü olan ise Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı açıklamanın şaşkınlık ve soru işaretleri uyandırması, özellikle de İsrailli bakanla Suveyda'daki ateşkesin izlenmesi konusunda görüşülmesi ile ilgili paragraf!

Sabra sözlerini şöyle bitirdi: “Bu, hükümetin Şam-Suveyda yolunu açarak ve Suveyda ile Suriye'nin diğer bölgeleri arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin yeniden kurulmasıyla aşabileceği büyük bir siyasi hatadır.”

cdfg
Son zamanlarda Suveyda'da düzenlenen gösterilerde İsrail bayrakları dalgalandırıldı. (Sosyal medya)

Suriye'li araştırmacı ve siyasetçi Mudar Riyad ed-Debis, Şarku’l Avsat’a şunları söyledi:

“Suveyda sorunu Suriye'nin iç meselesidir. Bu sorunun bölgedeki bölgesel çıkarlarla çakışabileceği doğrudur, ancak Suriyeliler için sorunun içten çözümü, müdahaleyi, özellikle de İsrail'in iç meselelere müdahalesini önlemek için gerekli bir koşuldur.

d90p
Suriyeli araştırmacı ve siyasetçi Mudar Riyad ed-Debis

Geçiş yönetiminin davranışlarından ve bu bağlamda sorunu yönetme biçiminden önemli mesajlar çıkıyor. Örneğin, Suriye'nin güneyindeki sorunun İsrail'de çözüleceği fikrini kabul ettiğimizde, bunun stratejik anlamı, İsrail'in bu bölgede Suriye'nin iç meselelerine karar verme hakkına sahip olduğu yönündeki çabalarını pekiştirmekten başka bir şey değildir. Söz ve eylemde açık olan gerçek şu ki, Suveyda'daki Suriyelilerin beklentilerini, taleplerini ve geleceklerini ancak kendileri gibi Suriyeliler temsil edebilir.

sdfrgt
İsrail'deki Dürzi topluluğunun lideri Şeyh Muvaffak Tarif, Paris'te ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile birlikte (Barrack’ın X hesabı)

Ayrıca Suveyda'daki Suriyeliler politika konusunda tek bir görüşte birleşmiş değiller; aynı mezhebe mensup olmaları, aynı siyasi görüşü paylaştıkları anlamına gelmiyor. Dolayısıyla bu görüşün, aynı mezhebe mensup olan ancak düşman bir ülkenin vatandaşlığını taşıyan bir İsrailli tarafından dile getirilmesi kabul edilebilir.

Bu tuhaf ve garip bir manzara. Eğer bu resmi olarak devletin düşüncesini temsil ediyorsa, bu felaket bir teslimiyettir ve iktidarın resmi davranışlarına sızarsa sonuçları herkes için felaket olabilir. Benim tahminime göre, geçiş dönemi yönetimi bu bağlamda birçok hata yaptı. Bu hatalar, planlamadaki zayıflığı ve siyasi çalışmanın profesyonelce kurumsallaştırılmadığını ortaya koyuyor ve yönetimdeki stratejik planlamanın yokluğunu ortaya çıkarıyor.”

ty6u7ı8
Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, Temmuz 2025 (DPA)

Ed-Debis, İsrail ile Suriye arasındaki resmi ilişkilerin artık sır olmaktan çıktığını, bunun ‘müzakere’ veya ‘diyalog’ olarak adlandırılamayacağını, daha çok geçiş dönemindeki iktidarın İsrail'in kötülüklerinden kaçınmak için yaptığı bir tür girişim olduğunu, ancak bu girişimlerin siyasi ve ulusal açıdan iyi düşünülmemiş olduğunu belirtti.

Ed-Debis sözlerini şöyle noktaladı: “Resmi yaklaşımda halen eksik olan ilke, iç politika alanında çalışmanın ve ulusal birlik fikrinin dış politikaya ulusal çıkarları belirlemek, ardından bunları gerçekleştirmek ve savunmak için gerekli gücü verdiği gerçeğidir. İç sorunu çözmek için dışardan başlayan yaklaşım, mutlaka yetersiz ve çok denenmiş bir yaklaşımdır; bu yaklaşıma güvenmeye devam etmemeliyiz. Aksi takdirde uzun vadede egemenlik fikrini tamamen kaybedeceğiz.”