Dünya'ya suyun nasıl geldiğini bulma yolunda önemli bir adım daha atıldı

Çalışmaya göre su meteoritlerden gelmiyor

Araştırmalar, su içeren gezegenlerin daha önce düşünülenden daha yaygın olduğunu gösteriyor (Unsplash)
Araştırmalar, su içeren gezegenlerin daha önce düşünülenden daha yaygın olduğunu gösteriyor (Unsplash)
TT

Dünya'ya suyun nasıl geldiğini bulma yolunda önemli bir adım daha atıldı

Araştırmalar, su içeren gezegenlerin daha önce düşünülenden daha yaygın olduğunu gösteriyor (Unsplash)
Araştırmalar, su içeren gezegenlerin daha önce düşünülenden daha yaygın olduğunu gösteriyor (Unsplash)

Bilim insanları Dünya'nın en büyük gizemlerinden birini çözme yolunda bir adım attı: Tüm bu su nereden geldi?
Gezegenimizin yaklaşık yüzde 71'i suyla kaplı fakat bilim insanları bu suyun nasıl geldiğini veya neden bu kadar çok suya sahip olduğumuzu hâlâ bilmiyor.
Bu gizem sadece gezegenimizi değil, uzayın başka yerlerindeki yaşam arayışını da ilgilendiriyor. Gezegenimizin nasıl yaşanabilir hale geldiğini anlayarak diğer gezegenlerin yaşamı nasıl destekleyebileceğini anlayabiliriz.
Halihazırda araştırmacılar en yaygın açıklamalardan biri olan, suyun erimiş meteoritlerden gelerek buraya ulaştığı fikrini eleyerek bir cevap bulma yolunda adım attı.
Akondrit meteorit diye de bilinen erimiş meteoritler, uzaydaki yolculukları sırasında erimeyen meteoritlerin nispeten nadir formlarıdır.
Bilim insanları Güneş Sistemi'nin yaklaşık 4,5 milyar yıl önce oluşmasından bu yana uzayda süzülen erimiş meteoritleri analiz etti.
The Independent'ın haberine göre, araştırmacılar bu meteoritlerin son derece düşük seviyede su içerdiğini buldu. Aslında bunlar o kadar kuru ki uzayda bugüne kadar incelenen hemen hemen her şeyden daha az suya sahipler.
Maryland Üniversitesi Jeoloji Bölümü'nden, araştırmayı yöneten Yardımcı Doçent Megan Newcombe, "Gezegenimizde suyun nasıl bulunduğunu anlamak istedik çünkü bu bütünüyle açık değil" diyor.

"Küçük ve nispeten güneşe yakın bir gezegende suyun bulunması ve yüzeyinde okyanusların yer alması çok güçtür."

Bunun nasıl gerçekleştiğini anlamak adına bilim insanları son zamanlarda Dünya'ya çarpan 7 adet erimiş meteoriti inceledi. Bu astroitler gezegenimsileri, yani çarpışarak nihayetine bizi çevreleyen gezegenleri yaratan cisimleri parçaladıktan sonra meydana geldi.
Dünya'daki suyla kolayca bozulabileceklerinden bu tür nesneleri incelemek zordur. Bu yüzden bilim insanları çözümü, onları yüzey suyunu ortadan kaldıran bir vakum fırınında pişirip bir pompayla kurutmakta buldu.
Bilim insanları sonradan elde edilen görüntülerde örneklerin kütlesinin, iki milyonda birinden daha azına düştüğünü tespit etti. Bu, yüzde 20'si su olabilen en ıslak meteoritlere kıyasla böyle.
Yapılan tespit bu tür meteoritlerin, yaşamına nerede veya ne kadar suyla başladığı fark etmeksizin, ısıtıldığında ve eritildiğinde neredeyse tüm suyunu kaybettiğini gösteriyor.
Bu, suyun Dünya'ya muhtemelen kondrit meteoritlerle, yani erimemiş olanlarla ulaştığı anlamına geliyor.
Yeni bulgu, suyun diğer gezegenlere nasıl ulaştığı ve ulaşıp ulaşmadığı hakkında da daha fazla bilgi vererek uzayda yaşam arayışımıza katkı sağlayabilir.
Profesör Newcombe yaptığı açıklamada, "Su, yaşamın gelişebilmesi için bir bileşen olarak kabul ediliyor. Bu yüzden evrene baktığımızda ve tüm o ötegezegenleri bulduğumuzda, bu gezegen sistemlerinden hangisinin yaşama ev sahipliği yapma potansiyeline sahip olabileceğini anlamaya başlıyoruz" dedi.

"Diğer güneş sistemlerini anlayabilmek için bizimkini anlamak istiyoruz."

Bulgular Nature'da yayımlanan "Degassing of early-formed planetesimals restricted water delivery to Earth" (Erken oluşmuş gezegenimsilerin gazdan arındırılması, Dünya'ya su ulaşımını kısıtladı) adlı yeni bir makalede aktarıldı.



Nadir balina dişi fosili, İberlerin sırlarını açığa çıkarıyor

Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
TT

Nadir balina dişi fosili, İberlerin sırlarını açığa çıkarıyor

Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

İspanya'da Bakır Çağı'na ait bir "mega köy"de ortaya çıkarılan nadir bir balina dişi, 4 bin yıl önce Akdeniz bölgesinde yaşayan İber halkının sanatsal yeteneklerine ışık tuttu.

2018'de İspanya'nın güneybatısındaki Valencina arkeolojik kazı alanında bulunan diş, kendi türü içinde geçmişi o döneme dayanıp İberya'da rastlanan ilk fosil oldu.

PLOS One'da yayımlanan araştırmaya göre diş muhtemelen antik bir kıyı şeridinden toplanarak Bakır Çağı zanaatkarları tarafından özenle işlendi.

4 bin 150 ila 5 bin 300 yıl önce bir sahil köyünde yaşayan zanaatkarlar, dişi muhtemelen kişisel süs eşyaları veya sembolik anlam taşıyan eserler yaparken kullanmıştı.

Çalışmanın belirttiğine göre fosil işlendikten sonra, üzerindeki aşınma ve yıpranma izleri ve yüzeyini kaplayan sert kabuktan anlaşıldığı üzere kasten gömüldü.

Bulgular, yaklaşık 40 bin yıl önce başlayan Eski Taş Çağı'ndan beri fildişinin süs eşyaları, müzik aletleri ve heykellerin yapımında kullanımı hakkındaki anlayışımızı derinleştiriyor.

Fildişi çarpıcı görünümü, dayanıklılığı ve sağlamlığıyla antik toplumların ticaret ve sosyokültürel faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.

Ancak tarih öncesi çağlarda fildişinin kullanımı hakkında bildiklerimizin çoğu, fil, suaygırı, geyik ve ayılar gibi kara hayvanlarından elde edilen fildişinin incelenmesiyle elde edildi.

Daha önceki araştırmalar, İspanya'nın güneyindeki Eski Taş Çağı ve Bakır Çağı toplumlarında fillerden gelen fildişinin kullanıldığını vurgulasa da deniz memelilerinden elde edilen bu malzemenin önemi hakkında pek bir şey bilinmiyor.

Valencina'da bulunan 17 santimetre uzunluğuna, 7 santimetre genişliğine ve 0,5 kilogram ağırlığa sahip balina dişi, geçmişe eşsiz bir bakış sunuyor.

Fosilin analizi, yetişkin bir ispermeçet balinasından geldiğini ortaya çıkarırken, solucanlar ve sülükayaklılardan kaynaklanan aşınma belirtilerinin yanı sıra köpekbalığı ısırığı şüphesi doğuran izler bulundu. Bu izler, fosilin deniz tabanında bir süre kaldığını gösteriyor.

Araştırmacılar ayrıca dişte doğal yollarla oluşamayacak delikler ve belirgin kesik izleri gibi insan faaliyetine dair belirtiler tespit etti.

Araştırmacılar bu gözlemlere dayanarak balinanın muhtemelen doğal nedenlerle öldüğü, ardından cesedinin deniz tabanına battığı ve dişlerinden birinin kıyıya vurmasıyla antik İberler tarafından bulunup kullanıldığı sonucuna vardı.

Makalede şu ifadelere yer veriliyor:

Henüz bir ispermeçet balinası dişinden geldiği tespit edilen fildişi eser bulunmamasına rağmen son zamanlarda Avrupa'daki arkeolojik bağlamlarda deniz kaynaklı fildişi bulgularının ortaya çıkması, tarih öncesi toplumların deniz kaynaklarını kullanımına yönelik araştırmalara yeni bir odak noktası kazandırıyor.

 Independent Türkçe, independent.co.uk/news