Kum Cuma İmamı: ABD ile ‘mantığa dayalı’ ilişkiler kurmakta sorun yok

Hüseyni Buşehri dini bir etkinlikteyken (Borna Haber Ajansı)
Hüseyni Buşehri dini bir etkinlikteyken (Borna Haber Ajansı)
TT

Kum Cuma İmamı: ABD ile ‘mantığa dayalı’ ilişkiler kurmakta sorun yok

Hüseyni Buşehri dini bir etkinlikteyken (Borna Haber Ajansı)
Hüseyni Buşehri dini bir etkinlikteyken (Borna Haber Ajansı)

Kum Cuma İmamı Haşim Hüseyni Buşehri, Tahran ile ‘mantığa dayalı’ bir yol izlemesi halinde ABD ile ilişki kurmakta ülkesinin bir sorunu olmayacağını söyledi. Cuma hutbesinde ülkesinin komşularıyla barışmaya kararlı olduğunu belirten Buşehri, “Bir istisnamız var o da Siyonist varlıktır” dedi.
Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Fars Haber Ajansı’na göre, muhafazakâr din adamı, “Dini Lider’in dediği gibi ABD mantıklı olur ve halkın iradesine boyun eğerse onlarla ilişki kurmakta bir sakınca görmeyiz, çünkü dış politikamız duygusal değil gerçekçidir” değerlendirmesinde bulundu.
İran ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin yeniden başlaması ve Arap ülkeleriyle yakınlaşma konusuna üstü kapalı bir yorumda bulunan Hüseyni, “Eylem iyiyse, erken ya da geç fark etmez, komşularla bu yakınlaşmayı sağlamak için tek yürek olmalıyız” diyerek ülke içine işaret etti.
Buşehri'nin yorumları, İbrahim Reisi hükümeti komşu ülkelerle dış politikayı canlandırma önceliği konusunda ısrar ederken, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nin diplomatik hareketin ön saflarına dönmesinin ardından İran içindeki siyasi tepkileri yatıştırma girişimi olarak görüldü.
Hüseyni Buşehri, hükümetin dış politika yönelimlerini savunarak “Muhafazakârlar, reformcular ve tüm siyasetçiler, mevcut şartlara ve ülkenin güvenliğine hizmet eden şeyi desteklemeli. Zira insanların sorunları şaka değildir ve şimdi siyasi hesaplaşma zamanı değil” ifadelerini kullandı.
Politikacıları fırsatçılık yapmaktan kaçınmaya çağıran Buşehri, “Yedi yıldır bunu neden yapmadık dememeniz, bugün bir anlaşmaya vardık demeniz gerekiyor” dedi.



Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.


Mısır Dışişleri Bakanı: İsrail, ‘Gazze Anlaşması’nın aksamasından sorumlu, uygulanması için Trump’a güveniyoruz

Mısır Dışişleri Bakanı: İsrail, ‘Gazze Anlaşması’nın aksamasından sorumlu, uygulanması için Trump’a güveniyoruz
TT

Mısır Dışişleri Bakanı: İsrail, ‘Gazze Anlaşması’nın aksamasından sorumlu, uygulanması için Trump’a güveniyoruz

Mısır Dışişleri Bakanı: İsrail, ‘Gazze Anlaşması’nın aksamasından sorumlu, uygulanması için Trump’a güveniyoruz

Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın Mısır diplomasisinde stratejik denge ilkesine ilişkin "Beyaz Kitap" yayınladığını duyurmasından saatler sonra, Şarku’l Avsat gazetesi, Dışişleri Bakanı Dr. Bedir Abdülati ile Başkent'in Yeni İdari Başkent'teki ofisinde bir röportaj gerçekleştirdi. Görüşmede Kahire’nin arabuluculuk, ortaklık, diyalog ve diplomatik temas yürüttüğü birçok dosya ele alındı.

Abdülati, Mısır–Suudi Arabistan ilişkilerinin “ayrıcalıklı” olduğunu belirterek, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin katılımıyla düzenlenecek ilk “Mısır–Suudi Arabistan Yüksek Koordinasyon Konseyi” toplantısına hazırlık yapıldığını açıkladı. Bakan, Mısır ve Riyad arasında Gazze ile Kızıldeniz güvenliği de dahil olmak üzere birçok bölgesel dosyada koordinasyon bulunduğunu ifade etti.

Gazze anlaşmasının ikinci aşamaya geçişinin gecikmesinden İsrail’i sorumlu tutan Bakan Abdülati, “ABD ile temaslarımız sürüyor. Başta Barış Konseyi ve İstikrar Gücü olmak üzere geçiş dönemine ilişkin Mısır vizyonunu Amerikalı muhataplarımıza aktarıyoruz” dedi. İstikrar gücünün barışı zorla dayatan değil, barışı koruyan bir yapı olması gerektiğini vurgulayan Abdülati, Gazze’de silahların tamamen kaldırılması yerine kontrol ve teslim modelinin konuşulduğunu söyledi.

Sudan konusunda ülkesine yöneltilen sahadaki rol suçlamalarını reddeden Abdülati, “Mısır, devlet ve kurumlarını destekliyor; bunun herhangi bir milis ya da devlete bağlı olmayan yapı ile kıyaslanması mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Türkiye ile ilişkilerin geliştiğini belirten Bakan, ortaklık kurmanın dosyaların tamamında yüzde yüz mutabakat gerektirmediğini belirtti. Kızıldeniz’in yalnızca kıyıdaş ülkelerin egemenliğinde olduğunu yineleyen Abdülati, Etiyopya ile yürütülen Hedasi Barajı (Rönesans Barajı) müzakerelerinin “çıkmaza girdiğini” belirterek, Mısır’ın su güvenliğini korumakta kararlı olduğunu söyledi.

Bakan, ABD–Mısır temaslarının Gazze, Sudan ve Hedasi Barajı dosyalarında olumlu seyrettiğini belirterek Washington ile diyalogun “olumlu ve yapıcı” olduğunu kaydetti.

Şarku’l Avsat’ın Bakan Abdülati ile gerçekleştiridiği röportajın tam metni

*Gazze dosyasıyla başlayalım. “Trump Planı” yürürlükteyken neden anlaşmanın ikinci aşamasına geçilemiyor?

-Bu durum, İsrail’in Trump Planı’na uyum göstermesine bağlı. Planın ilk aşaması tamamen uygulandı; yalnızca enkaz altındaki tek bir cenaze hariç. Biz, Başkan Trump’ın liderliği ve ABD’nin rolüyle ikinci aşamaya geçişin sağlanmasını bekliyoruz. İsrail’in günlük ihlallerine rağmen ateşkesin korunması ve İsrail güçlerinin Gazze’den çekilmesi dâhil tüm ikinci aşama maddeleri uygulanmalıdır. BM Güvenlik Konseyi’nin 2803 sayılı kararında yer alan geçiş yapıları—Barış Konseyi, uluslararası İstikrar Gücü ve Filistin idari komitesi—hayata geçirilmelidir. Mısır hazırdır, sürecin başlaması yönünde baskı sürmelidir.

*Geçiş yapılarından söz etmişken, “Barış Konseyi”nin kurulmasına dair son gelişmeler nelerdir?

-ABD ile sürekli temas halindeyiz. Washington, planın sahadaki uygulamasında merkezî role sahip. Mısır, New York’ta Başkan Trump ile görüşen sekiz ülkeden biridir; Arap–İslam vizyonunu aktarıyoruz. Barış Konseyi son derece önemlidir; Gazze’nin kalkınması, yeniden inşası ve fonların toplanması ve harcamaların denetlenmesinden sorumlu olmalıdır. Dünya Bankası üzerinden kurulacak olası bir fon da Barış Konseyi denetiminde olmalıdır.

*İstikrar Gücü konusunda ABD ile nasıl bir çalışma yürütülüyor? Bu güç askeri dayatma mı, barış mı koruyacak?

- Gücün niteliği kesinlikle barış koruma temelli olmalıdır, barışı dayatma değil. Görevi ateşkesin gözetimi ve sınır geçişlerinde teknik destek olacaktır. İç güvenliği sağlamak Filistin polisinin görevidir. Ayrıca Gazze’nin yönetimi için teknokrat bir idari komite kurulmalıdır. Mısır olarak 15 isim sunduk; Filistinli gruplar arasında bu isimlerde geniş mutabakat var.

* Mısır veya Arap ülkeleri bu uluslararası güce asker verir mi?

-Mısır sürece destek verecektir. Lojistik ve teknik katkı sağlama, komuta–kontrol mekanizmalarında rol alma gibi seçenekler masadadır. Ayrıca Şarm eş-Şeyh anlaşmasının uygulanmasını izleyen Kiryat Gat’taki sivil–askeri komitede yer alıyoruz.

* Hamas’ın silahsızlandırılması tartışılıyor. Bu mümkün mü?

-Trump Planı silahların tamamen kaldırılmasını değil, toplanarak teslim edilmesini öngörüyor. Bu konu Filistinli fraksiyonların kendi aralarında uzlaşmasıyla aşamalı olarak şekillenebilir.

*Gazze’nin yeniden inşası için Mısır nasıl bir rol üstleniyor? Yakın bir tarihte uluslararası bağış konferansı olur mu?

-ABD ile siyasi temaslarımız yoğun. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Jared Kushner ile görüştüm. Konferansa ilişkin mekân ve zaman tartışılıyor ancak henüz resmi tarih yok.

*Suudi Arabistan’la ilişkileri nasıl tanımlıyorsunuz?

-Mısır–Suudi Arabistan ilişkileri son derece güçlü ve kalıcıdır. İki ülke Arap ve İslam dünyasının iki kanadıdır. Ekonomi, enerji, ticaret ve konsolosluk alanlarında tam koordinasyon içindeyiz. İlk Yüksek Koordinasyon Konseyi toplantısı için tarih belirleme sürecindeyiz; hedef ilk çeyrektir.

*Sudan’da çatışmalar sürüyor. Mısır’ın çabası ne aşamada?

- Sudan bizim stratejik derinliğimizdir. Günlük iletişim yürütüyoruz. Hedef; Sudan’ın birliği, egemenliği ve ulusal kurumlarının korunmasıdır. Uluslararası Dörtlü (ABD–Suudi Arabistan–BAE–Mısır) ile sürekli temas hâlindeyiz. BM ile insani yardım ve güvenli koridor konularında çalışıyoruz.

*Sıkça Mısır’ın Sudan’da askeri taraf tuttuğu iddiaları ortaya atılıyor. Bu doğru mu?

-Kesinlikle yanlış. Sahada taraf değiliz. Çözüm siyasi ve diplomatik olmak zorunda. Askerî çözüm yoktur.

*Libya dosyasında Mısır’ın yaklaşımı nedir?

-Libya’daki bölünmeyi kabul etmiyoruz. Kurumların birleştirilmesi ve eş zamanlı başkanlık–parlamento seçimleri öncelik. Türkiye ile 2019 deniz mutabakatını tanımıyoruz; bunu BM’ye bildirdik. Deniz sınırı meselesi, Libya ile ikili bir konudur.

* Türkiye ile ilişkilerde ilerleme var. Tüm konularda tam uyum var mı?

-Türkiye ile ilişkiler çok iyi ilerliyor. Ancak ortaklık demek, tüm dosyalarda yüzde yüz mutabakat demek değildir. Biz, uzlaşı alanlarını genişletiyor ve farklılıkları yönetilebilir düzeyde tutuyoruz.

*Somali’deki Mısır rolü, Etiyopya’ya baskı amacı mı taşıyor?

-Bu iddialar gerçek dışı. Somali ile tarihsel bağlara sahibiz. Barış misyonunda yer almamız Somali hükümetinin talebidir ve amacı terörle mücadele ile devlet kapasitesi kazandırmaktır.

*Kızıldeniz güvenliği konusunda Mısır’ın pozisyonu nedir?

-Kızıldeniz ve Aden Körfezi yalnızca kıyıdaş ülkeleri ilgilendirir. Hiçbir yabancı ülkeye askeri erişim izni verilmeyecek. Bu konuda Suudi Arabistan ve diğer kıyıdaş devletlerle tam uyum içindeyiz.

*Hedasi Barajı (Rönesans Barajı) müzakerelerinde son durum nedir?

-Müzakereler tamamen çıkmaza girmiştir. 13 yıl boyunca iyi niyet göstermeyen Etiyopya nedeniyle süreç bitmiştir. Mısır’ın su güvenliğine zarar gelirse meşru müdafaa hakkımız saklıdır.

*ABD’nin bu dosyada arabulucu olması mümkün mü?

- ABD dahil uluslararası taraflarla temas vardır; ancak Etiyopya’nın Nil’in uluslararası hukuk kapsamındaki statüsünü kabul etmeden ilerleme olmaz.

*Suriye’deki gelişmeleri nasıl okuyorsunuz?

-Bizim için temel mesele Suriye’nin birliği, güvenliği ve egemenliğidir. İsrail’in Suriye’ye yönelik ihlallerini tamamen reddediyoruz. Şam yönetiminin toplumun tüm kesimleriyle kapsayıcı iletişim kurması gerektiğini düşünüyoruz. Terör ve yabancı savaşçı dosyaları da çözülmelidir.

*Lübnan konusunda Mısır ne yapıyor?

- ABD, İran ve İsrail ile yoğun temas yürüttük. Amacımız, Lübnan’ı bölgesel çatışmadan uzak tutmak. Lübnan ordusunun güneyde elde ettiği başarıları önemsiyoruz ve desteğimiz sürecek.


Ahmed eş-Şara, Libya ve Irak'ın başarısızlıklarından neler öğrendi?

Fotoğraf: AFP/Majalla
Fotoğraf: AFP/Majalla
TT

Ahmed eş-Şara, Libya ve Irak'ın başarısızlıklarından neler öğrendi?

Fotoğraf: AFP/Majalla
Fotoğraf: AFP/Majalla

Kemal Allam

Esed'in devrilişinden bu yana tam bir yıl geçti ve felaket tellallarının öngördüğü veya “ya Esed ya da hiç kimse” sloganın söylediği gibi Suriye'nin etnik ve dini temelli parçalanacağı başta olmak üzere, Maşrık’taki (Levant) siyasi söylemi hakim olan birçok klişe gerçekleşmedi.

Ben de yıkım ve karanlık öngören kötümserlerden biriydim ve olayların bizi yanılttığını görmekten memnuniyet duyuyorum. Açıkça söylemek gerekirse, nihai bir yargı için henüz çok erken, ancak Başkan Ahmed eş-Şara liderliğindeki hükümetin başarıları beklentileri aştı ve Pekin'den Washington'a kadar herkesi şaşırttı. Sahil bölgesindeki ve Dürzilere yönelik katliamlarla ilgili tartışmalar devam ederken, Şara'nın çıkardığı en açık ders, Saddam sonrası Irak ve Kaddafi sonrası Libya'dan edindiği deneyimler gibi görünüyor. Kurumlarından yoksun bırakılmış, 14 yıl süren kanlı iç savaşla yıpranmış ülkede, sorunsuz bir iktidar geçişi sağladı. Eski Baasçı Suriye devletinin katılığından, keza Saddam ile Kaddafi rejimlerinin düşüşünden sonra hakim olan yaklaşımdan uzak durarak, dış politikada önemli ölçüde açılımı ve esnekliği benimsedi.

Irak'tan alınan dersler

Birçok kişi, Irak'taki Baas'tan arınma ve kökünü kurutma sürecinin, sadece Amerikan ve İngiliz güçlerine karşı değil, aynı zamanda Saddam sonrası Irak'a hakim olan İran etkili Şii yönetim modeline karşı da silah taşımaya hazır milyonlarca işsiz erkek ürettiğinden bahseder. Paul Bremer yönetimindeki Amerikan yönetimi, ordu ve polisi silahsızlandırmanın yanı sıra, Baas devletinin otoriter doğasında veya baskısında hiçbir rolü olmayan yüz binlerce eğitimli Iraklıyı da (doktorlar, avukatlar ve memurlar) görevlerinden uzaklaştırdı. Bu faktör, Şara liderliğindeki mevcut yönetimi diğerlerinden ayıran husustur. Peki, Şara'nın Irak deneyiminden öğrendiği en büyük ders nedir?

Şara, Suriye Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın en yetkin diplomatlarının birçoğunu görevlerine iade etti. Ayrıca ilk geçiş müzakerelerini yönetirken, aylarca Esed döneminden kalma ve onun döneminde atanmış büyükelçileri görevde tuttu. Suudi Arabistan'da veya Birleşmiş Milletler'de hassas pozisyonlarda bulunanları görevden almadı. Sonunda büyükelçileri değiştirdiğinde de süreç sorunsuz bir şekilde ilerledi ve yetkiler düzenli olarak devredildi. Ortadoğu'da, özellikle yıkıcı bir iç savaştan sonra, genel imaj büyük önem taşır. Herkes, Esed döneminin son başbakanı Muhammed Gazi el-Celali'nin yetkilerini nasıl sessizce devrettiğini hatırlıyor. Ne zorla götürüldü ne de tutuklandı; sadece ofisinden ayrılması ve yeni geçiş organına önemli belgelerin yerini göstermesi istendi. Suriye'nin büyük şehirlerinde trafiği düzenlemekten sorumlu polislere ve diğer sivil kurumların çalışanlarına da iç savaş sırasında suç işleyenler hariç, görevlerine geri dönmeleri talimatı verildi.

dfrgt
Bağdat'ın merkezindeki Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in heykelinin devrilişi, 9 Nisan 2003 (Reuters)

Daha da çarpıcı olanı, yakın zamanda yayınlanan bir BBC belgeselinde bahsedildiği gibi, eski First Lady Esma Esed'e ait hayır kurumları hâlâ Sosyal İşler Bakanlığı tarafından atanan aynı yetkililer tarafından yönetiliyor. Şara’nın Suriye Merkez Bankası'nın yeni başkanı için ilk tercihi de Esed döneminde başkan yardımcılığı yapmış olan Meysa Sabrin oldu. Aynı şekilde Maliye Bakanlığı için de eski bakan Dr. Muhammed el-Hüseyin'den tavsiye istedi. 2011'de savaşın başlamasından önce yaklaşık on yıl boyunca maliye bakanlığı görevini yürüten Hüseyin, ardından şiddet eylemlerinin başlamasıyla Birleşik Arap Emirlikleri'ne taşınmıştı. Keza İçişleri Bakanlığı eski Baas rejimi döneminden kalan binlerce kişiyi hâlâ istihdam ediyor; ancak isimleri baskı, zorla kaybettirme ve ölüm politikalarıyla ilişkilendirilen üst düzey yetkililer görevden uzaklaştırıldı.

Şara, Fadi Sakr ve Muhammed Hamşo gibi Esed'e yakın isimleri tutuklamaması sebebiyle eleştirilere maruz kalmasına rağmen, kendisi yargısız infazlar ve intikam gibi aceleci tepkiler yerine, herkese gerçekliğe uyum sağlaması için zaman tanıyor

Libya'dan dersler

Libya şu anda ordu komutanı Halife Hafter ile Trablus'taki resmi olarak tanınmış hükümet arasındaki çekişmeye sahne oluyor. Benzer şekilde, Libya'nın orta ve güney kesimlerinde küçük etki alanları kuran eski Kaddafi yandaşlarının sayısı da artıyor. Libya'da mezhepçilik kaynaklı sorunlar olmamasına ve nüfusun neredeyse yüzde 100’ü Sünni olmasına rağmen, Berberi ve Arap halkları arasındaki gerilimlere ilave olarak, coğrafi hatlar boyunca kabile ve dil temelli bölünmeler giderek derinleşiyor.

fgt
Güvenlik güçleri, Libya'nın başkenti Trablus'taki Şehitler Meydanı'nda, Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Trablus merkezli Ulusal Birlik Hükümeti'ne destek miting sırasında görev yapıyor, 24 Mayıs 2025 (AFP)

Tüm bu faktörler, rejimin devrilmesinden birkaç hafta sonra bile uluslararası toplumun istikrarı sağlayamamasına yol açarken, çatışmalar aleni bir şekilde devam ediyor, bölgesel ve uluslararası çıkarlar Hafter ile diğer taraflar arasındaki çatışmada iç içe geçiyor. Libya'nın dağılmasına yol açan bir diğer önemli faktör ise öldürülen veya şiddetle uzaklaştırılan eski Kaddafi rejimi yetkililerinden ve aile üyelerinden intikam alma arzusuydu; öyle ki, Seyfülislam gibi Kaddafi'nin hayatta kalan oğulları bu sebeple geniş bir popülarite kazandı.

Daha az kötü olan

Suriye'de çok daha karmaşık mezhepsel ve etnik bölünmeyi miras alan Şara, hassas bir dengeyi korudu. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Şam'dan kuzeydoğudaki Kürtlere, güneydeki Dürzilere veya sahildeki Alevilere herhangi bir şey dikte etmekten kaçındı. Ülke, bu katliamlarla ilgili kamuya açık ve şeffaf soruşturmalara tanık oldu ve Alevilerle Dürzilerin öldürülmesinde doğrudan rollerine dair kanıt olmamasına rağmen, sorumlular cezalandırıldı. Hristiyanlar, hem Şara ile ittifak halindeki gruplar hem de dış güçler tarafından bir kart olarak kullanıldı. Ama Şara, tüm Hristiyan liderlerle düzenli toplantılar yaptı ve onlara destek konusunda açık güvenceler verdi. Güvence konusunda Esed'den daha ileri giderek, Hristiyanların azınlık değil, diğer tüm Suriyelilerle eşit olduğunu vurguladı

thy
Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke şehrinde, çoğunlukla Kürtlerin yaşadığı Kamışlı kentinde bir Suriyeli kadın pazarda yürüyor, 29 Ekim 2019 (AFP)

Şara, en azından dini bağlamda “azınlıklar” terimini ortadan kaldırmaya çalıştı. İsrail'in Dürzi liderliğinin işlerine müdahalesine rağmen, Şara bu liderleri kınamayı reddetti. Şara en nihayetinde dünyanın onu izlediğinin farkında. Bu nedenle, Irak ve Libya'daki gibi kapsamlı bir katliamı önlemek için mevcut ivmeyi korumakla kendi savaş güçlerindeki aşırılıkçı unsurların arzuları arasında bir denge kuruyor.

Şara, Ulusal Savunma Kuvvetleri komutanı Fadi Sakr ve iş adamı Muhammed Hamşo gibi Esed'e yakın isimleri tutuklamaması sebebiyle eleştirilere maruz kalmasına rağmen, kendisi yargısız infazlar ve intikam gibi aceleci tepkiler yerine, herkese gerçekliğe uyum sağlaması için zaman tanıyor. Nitekim Irak’ta Saddam'ın adamlarının maruz kaldığı gibi eski rejimin adamlarına karşı bir insan avı başlatmadı. Bunun yerine, birçoğuyla görüştü ve Suriye'yi reform etmekte iş birliği yapmaları karşılığında onlara af teklif etti. Bu dengeyi korumak için vereceği mücadele ve daha radikal müttefikleri arasındaki intikam arzusunu nasıl bastıracağı, Suriye'nin geleceğini belirleyecektir.         

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.