Genetik çalışmalarda etnik terminoloji kullanımının bırakılması tavsiye edildi

Irksal etiketler biyoçeşitliliği yansıtmıyor, sadece üstünlüğü veya damgalamayı somutlaştırıyor.
Irksal etiketler biyoçeşitliliği yansıtmıyor, sadece üstünlüğü veya damgalamayı somutlaştırıyor.
TT

Genetik çalışmalarda etnik terminoloji kullanımının bırakılması tavsiye edildi

Irksal etiketler biyoçeşitliliği yansıtmıyor, sadece üstünlüğü veya damgalamayı somutlaştırıyor.
Irksal etiketler biyoçeşitliliği yansıtmıyor, sadece üstünlüğü veya damgalamayı somutlaştırıyor.

ABD’li uzmanlar, genetik alanında çalışan araştırmacılara insanlığın biyolojik ve genetik çeşitliliğine dair gerçek bir açıklama sağlamadığı, sadece bir damgalama aracı olduğu için ırksal veya etnik kategorilere göre sınıflandırmayı bırakmalarını tavsiye etti.
ABD’li uzmanlar, insan biyoçeşitliliğinin bir süreklilik olduğunu bu etnik terminolojinin ise insanları özel kategorilere ayırdığını bu nedenle, çoğu genetik araştırmasında popülasyonları sınıflandırmak için ırkın kullanılmaması gerektiğini belirtti.
ABD Bilim, Mühendislik ve Tıp Ulusal Akademileri Komitesi’nden uzmanlar dün yayınlanan ‘Genetik ve Genomik Araştırmalarında Nüfus Tanımlayıcılarını Kullanma: Gelişen Bir Alan İçin Yeni Bir Çerçeve’ başlıklı raporda, çalışma katılımcılarını tanımlamak için ırkı kullanmanın, insanların farklı gruplara ayrılabileceği gibi yanlış bir izlenim verdiğini vurguladı. Bu tür etiketlerin insan gruplarını damgalamak için kullanıldığı, biyolojik ve genetik çeşitliliklerini açıklık getirmediği kaydedildi.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre özellikle ‘Kafkas ırkı’ teriminin kullanılmamasını tavsiye eden uzmanlar, terimin 18’inci yüzyılda Alman bilim inanı Johann Friedrich Blumenbach tarafından koleksiyonundaki en güzel kafatasını tanımlamak için kullanıldığını ve terimin beyaz üstünlüğüne dayalı yanlış bir kavramı taşıdığını söylüyor. New York Üniversitesi'nden sosyolog ve komitenin bir üyesi olan Ann Morning’e göre daha da kötüsü, terim günümüzde nesnel bir bilimsel terim olma önemini kazandı ve bu durum uzmanların itiraz etmesine yol açtı. Morning konuya dair şunları söyledi:
“Terim, ırk kategorilerinin bir şekilde insan biyolojik farklılığının nesnel ve doğal karakterizasyonlarını temsil ettiği şeklindeki yanlış inancı pekiştirme eğilimindedir. Bu terimin tarihin çöp kutusuna atılması gerektiğini düşünüyoruz.”
Uzmanlar aynı şekilde ‘siyah ırk’ teriminin de siyahların nesnel olarak tanımlanabilecek ayrı bir grup veya ırk olduğunu ima etmesi nedeniyle kullanılmaması gerektiğini savunuyor.
Diğer yandan araştırmacılar, akademik komitenin tavsiyelerini yorumladı. Johns Hopkins Üniversitesi’nde tıbbi genetikçi ve Afrika İnsan Genetiği Derneği Başkanı Ambroise Wonkam, Science News tarafından aktarılan bir yorumunda, ırkçı tanımlamaların ‘yalnızca damgalayıcı değil, aynı zamanda tarihsel olarak da yanlış olması sebebiyle’ sorunlu olduğunu söyledi. Irkın genellikle genetik çeşitlilik için bir araç olarak kullanıldığını ancak ‘çeşitliliği ele almak için hiçbir şekilde kullanılamayacağını, tek bir ırkın olduğunu, onun da insan ırkı olduğunu’ söyledi. Wonkam’a göre, genetik ve sosyal faktörlerin sağlık eşitsizliklerine nasıl katkıda bulunduğunu belirlemek için bazı araştırmalarda ırk sınıflandırması kullanılabilir. Ancak bunun ötesinde ırkın genetik araştırmalarda gerçek bir değeri bulunmuyor. Wonkam sözlerini şöyle sürdürdü:
“Araştırmacılar, çalışmadaki insan gruplarını tanımlamak için coğrafi soy da dahil olmak üzere diğer tanımlayıcıları kullanabilir. Ancak bu tanımların kesin olması gerekir. Örneğin, bazı araştırmacılar Afrikalıları dil gruplarına göre sınıflandırıyor. Ancak sıtmanın endemik olduğu Tanzanya veya Nijeryalı olan Bantu dili konuşan bir kişi, ataları sıtmanın en az bin yıldır var olmadığı Güney Afrikalı Bantu dili konuşan bir kişiye göre, orak hücre hastalığı açısından çok daha yüksek bir genetik riske sahip olacaktır.”
Wonkam, genetik çalışmaların insan hareketlerini ve çoklu gruplar arasındaki karışımı da hesaba katması gerektiğini ayrıca etiketlemenin, çalışmadaki tüm gruplar için tutarlı olması gerektiğini belirtiyor.
Mevcut araştırmaların bazen Asyalı gibi kıta çapındaki ırk gruplarını Fransız veya Fin gibi ulusal gruplarla ve Hispanik gibi etnik gruplarla karşılaştırdığı biliniyor.
Sağlık eşitsizlikleri araştırmacısı ve komitenin bir parçası olmayan Native BioData Consortium’un Yönetici Direktörü Joseph Yracheta, bazı grupların, neden ırk bilimini ortadan kaldırmak istediğini anladığını zira bunun onlara yönelik hizmetin kesilmesi için kullanıldığını ancak Kızılderililerin hikayesinin farklı olduğunu belirtti. Kızılderililerin benzersiz evrimsel tarihinin, onları genetik araştırmalar için değerli bir kaynak haline getirdiğini söyledi. Yracheta konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Küçük bir başlangıç popülasyonu ve Amerika Kıtası dışındaki insanlardan binlerce yıl izole kalmaları, Kızılderililere, Polinezyalılara ve Avustralya’nın yerli halklarına, araştırmacıların sağlık veya hastalığa katkıda bulunan değişkenleri tespit etmelerini kolaylaştırabilecek bazı genetik avantajlar sağlayabilir.”
ABD hükümeti yasaları, Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından finanse edilen araştırmacıların, çalışmalarında katılımcılarının ırkı ve etnik kökeni hakkında veri toplamasını gerektiriyor. Ancak komite, bu ırk kategorilerinin çok geniş olması ve sağlığı etkileyebilecek sosyal ve çevresel koşulları dikkate almaması nedeniyle, çoğu genetik analizde herhangi bir yardımının olmadığı sonucuna vardı.
ABD İnsan Genetiği Derneği Başkanı ve Houston’daki Baylor Tıp Fakültesi’nde araştırmacı olan Brendan Lee, ırksal etiketlerin kaldırılmasının çeşitlilik çabalarını engellemeyeceğini zira çalışmalara katılmak için farklı geçmişlere sahip insanları aramaya devam edeceklerini söyledi. Irk terimlerini denklemden çıkarmanın, araştırmacıları topladıkları verilerin türünün yanı sıra ırkçılığı destekleme veya çürütme konusunda nasıl kullanılabileceği hakkında daha dikkatli düşünmeye teşvik etmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.



Zayıflama iğnelerinin Alzheimer'ın ilerlemesini yavaşlattığı bulundu

Bir araştırma, kilo verme iğnelerinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltabileceğini öne sürüyor (Reuters)
Bir araştırma, kilo verme iğnelerinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltabileceğini öne sürüyor (Reuters)
TT

Zayıflama iğnelerinin Alzheimer'ın ilerlemesini yavaşlattığı bulundu

Bir araştırma, kilo verme iğnelerinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltabileceğini öne sürüyor (Reuters)
Bir araştırma, kilo verme iğnelerinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltabileceğini öne sürüyor (Reuters)

Bilişsel gerilemeyi yavaşlatabileceğini gösteren bir çalışmanın ardından zayıflama iğnelerinin Alzheimer tedavisinde kullanılabileceği öne sürülüyor.

Saxenda markası altında satılan liraglutid, kan şekerini kontrol altına almak ve zayıflamaya yardımcı olmak için reçete ediliyor.

GLP-1 agonisti olan bu ilaç, Wegovy ve Ozempic gibi çalışarak kan şekerini, iştahı ve sindirimi düzenleyen doğal hormonu taklit ediyor.

Ancak Imperial College London'dan araştırmacılar, günde bir kez uygulanan iğnelerin Alzheimer hastalarında bilişsel gerilemeyi yaklaşık yüzde 50 yavaşlattığını saptadı.

Üniversitenin Beyin Bilimleri Bölümü'nde nörobilim alanında öğretim üyesi olan Paul Edison, önceki araştırmalardan sonraki durumu şöyle açıklıyor: 

Liraglutidin muhtemelen iltihabı azaltarak, insülin direncini ve Alzheimer biyobelirteçlerinin toksik etkilerini düşürerek veya beyindeki sinir hücrelerinin iletişimini iyileştirerek beyni koruduğunu düşünüyoruz.

Hakemli dergi Nature Medicine'da yayımlanan çalışmada hafif ila orta derecede Alzheimer'ı olan ancak diyabeti olmayan 169 katılımcı iki gruba ayrıldı.

Bir gruba günlük liraglutid iğnesi yapılırken, diğer gruba bir yıl boyunca plasebo verildi.

Takip döneminden sonra yapılan bir dizi beyin taraması, ilacın beyin hacmi kaybını yavaşlattığını ortaya koydu.

Çalışmanın yazarları, "İyileşme 6 aydan önce görülmeye başlasa da 52. haftada daha belirgin hale gelmesi, GLP-1 analoglarının uzun süreli tedaviyle Alzheimer'daki bilişsel işlevleri olumlu yönde etkileyebileceğini gösteriyor" diyor.

Ancak araştırmacılar liraglutidin, Alzheimer hastalığının ayırt edici özelliği olan beyin glikoz metabolizmasındaki gerilemeyi engellemediğini saptadı.

Araştırmacılar zayıflama iğnesinin beyin hacmi kaybını neden yarı yarıya yavaşlattığını belirtmese de beyindeki iltihabı ve tau adlı toksik proteinin birikimini azalttığının daha önce bulunduğunu açıklıyorlar.

Tau proteininin anormal birikimi "yumaklar" oluşturarak hücre hasarına ve iltihaplanmaya yol açıyor ve Alzheimer semptomlarına katkıda bulunuyor.

Tıpkı Wegovy gibi Novo Nordisk'in ürettiği Saxenda da Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Servisi tarafından vücut kitle indeksi 30'un üzerindeki kişilere kilo verme tedavisi olarak sunuluyor.

Ancak çalışmanın yazarları, zayıflama iğnesinin Alzheimer'la mücadelede uzun vadede kullanılıp kullanılamayacağını belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor.

Çalışma, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ), yüksek maliyetler ve ilaçlarla ilgili tedarik sorunları nedeniyle zayıflama iğnelerinden faydalanabilecek kişilerin 10'da birinden azının bunlara erişebildiği uyarısında bulunmasının ardından geldi.

DSÖ, bu ilaçlar hakkındaki ilk kılavuzunda iğnelerin, obeziteyle yaşayan kişilere yardımcı olmak için sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizle birlikte, uzun vadeli olarak kullanılması gerektiğini öneriyor.

Independent Türkçe


DSÖ'den obezite uyarısı: 2030'da hasta sayısı iki katına çıkacak

DSÖ obeziteyi tedavi etmek için GLP-1 ilaçlarının kullanımına ilişkin küresel kılavuzlar yayımladı (Reuters)
DSÖ obeziteyi tedavi etmek için GLP-1 ilaçlarının kullanımına ilişkin küresel kılavuzlar yayımladı (Reuters)
TT

DSÖ'den obezite uyarısı: 2030'da hasta sayısı iki katına çıkacak

DSÖ obeziteyi tedavi etmek için GLP-1 ilaçlarının kullanımına ilişkin küresel kılavuzlar yayımladı (Reuters)
DSÖ obeziteyi tedavi etmek için GLP-1 ilaçlarının kullanımına ilişkin küresel kılavuzlar yayımladı (Reuters)

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yüksek maliyetler ve ilaçlarla ilgili tedarik sorunları nedeniyle zayıflama iğnelerinden faydalanabilecek kişilerin 10'da birinden azının bunlara erişebildiği uyarısında bulundu.

Dünya çapında 1 milyardan fazla kişi obeziteyle yaşarken DSÖ, bu ilaçlarla ilgili ilk kılavuzunda Wegovy gibi GLP-1 ilaçlarına daha adil erişim çağrısı yaptı.

Kuruluş önlem alınmadığı takdirde obezite hastası sayısının 2030'a gelindiğinde iki katına çıkmasının beklendiği vurgulandı.

GLP-1 agonistleri (kan şekeri seviyelerini düşürmeye yardımcı olan, yiyeceklerin sindirimini yavaşlatan ve iştahı azaltabilen ilaç türü) Eylül 2025'te, yüksek riskli gruplarda tip 2 diyabetin kontrolünde "temel" ilaçlar listesine eklenmişti.

Ancak yeni kılavuzlar bu ilaçların, obeziteyle yaşayan kişilere yardımcı olmak için sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizle birlikte, uzun vadeli olarak kullanılması gerektiğini de öneriyor.

DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, "Obezite önemli bir küresel sağlık sorunu ve DSÖ, dünya çapında ülke ve insanların bunu etkili ve adil bir şekilde kontrol etmeleri için onları destekleyerek sorunu çözmeye kararlı" diyor.

Yeni kılavuzumuz, obezitenin kapsamlı ve ömür boyu bakımla tedavi edilebilecek kronik bir hastalık olduğunu kabul ediyor.

Ghebreyesus "İlaçlar tek başına bu küresel sağlık krizini çözmese de GLP-1 tedavileri, milyonlarca kişinin obezitenin üstesinden gelmesine ve obeziteyle ilişkili zararların azaltılmasına katkı sağlayabilir" diye ekliyor.

Karmaşık, kronik bir hastalık olan obezite; kardiyovasküler hastalıklar, tip 2 diyabet ve bazı kanser türlerinin başlıca nedenlerinden biri. Ayrıca bulaşıcı hastalıkları olan hastalarda daha kötü sonuçların görülmesine de katkıda bulunuyor.

Sağlık üzerindeki etkilerinin yanı sıra obezitenin küresel ekonomik maliyetinin, 2030'a gelindiğinde yıllık 3 trilyon dolara ulaşması bekleniyor.

Kılavuz, bu hastalığın ve ilişkili sağlık komplikasyonlarının yönetimiyle bağlantılı, hızla artan sağlık maliyetlerini azaltma çabalarına fayda sağlayabilir.

DSÖ'ye göre yüksek maliyetler, üretim ve tedarik zinciri kısıtlamaları, insanların zayıflama ilaçlarına erişimini engelleyen evrensel bariyerler.

Birleşik Krallık'ta Mounjaro ilacının fiyatı, diğer ülkelerdeki yüksek fiyatlarla aynı seviyeye gelmesi için yüzde 170 oranında artırılmıştı.

Üretimdeki hızlı artışa rağmen GLP-1 ilaçlarının, 2030'a gelindiğinde ihtiyaç duyanların yüzde 10'undan daha azına ulaşması bekleniyor.

Kılavuz, ülke ve şirketleri kademeli fiyatlandırma ve gönüllü lisanslama gibi stratejilerle zayıflama iğnelerine erişimi genişletmeye çağırıyor. Gönüllü lisanslama, bir ilaç şirketinin patentli ilacının uygun fiyatlı ve markasız versiyonlarının üretimine izin vermesi anlamına geliyor. 

DSÖ, GLP-1 ilaçlarına yönelik küresel talebin, sahte ve kalitesiz ürünlerin satışını artırarak hasta güvenliğine tehdit oluşturduğu uyarısı da yaptı. İlaçların dağıtımının düzenlenmesinin, nitelikli sağlık hizmeti sağlayıcıları tarafından reçete edilmesinin ve hasta eğitiminin, hasta sağlığının korunmasına yardımcı olacağını vurguladı.

Independent Türkçe


Doğum oranını artırmak isteyen Çin, prezervatife vergi getiriyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Doğum oranını artırmak isteyen Çin, prezervatife vergi getiriyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bir zamanlar tek çocuk politikası uygulayan Çin, üreme ve aileyle ilgili vergilendirmede değişiklikler yaparak düşen doğum oranlarıyla mücadele etmeye hazırlanırken, doğum kontrol yöntemleri daha pahalı hale gelecek.

Ocak ayından itibaren prezervatifler de dahil doğum kontrol ilaç ve araçları, 1993'ten bu yana ilk kez yüzde 13 oranında katma değer vergisine tabi tutulacak ve bu da 30 yıllık muafiyetin sona ermesi anlamına geliyor.

Bloomberg'ün haberine göre vergi değişikliği, revize edilen Katma Değer Vergisi Kanunu'na eklendi. Bu, Pekin'in tek çocuk politikası kapsamında doğum kontrolünü büyük ölçüde sübvanse ve teşvik ettiği dönemden sapılması demek.

Hükümet, aynı zamanda aile kurmayı tercih edenlere mali yardım da sağlıyor. Güncellenen mevzuat, kreş ve anaokulları gibi çocuk bakımı sağlayıcılarının yanı sıra yaşlı bakım kurumları, engelli hizmet kuruluşları ve evlilikle ilgili hizmetler sunan işletmeler üzerindeki KDV'yi kaldırıyor.

Çin'in nüfusu üst üste üç yıldır azalıyor ve 2024'te yalnızca 9,54 milyon bebek dünyaya geldi. Bu sayı, tek çocuk politikasının sona ermesinden sonraki ilk yıl olan 2016'daki 18,8 milyon doğumdan çok daha az.

Yetkililer, bu gelişmeye bir dizi doğum yanlısı önlemle tepki gösterdi: Yerel yönetimler yeni doğan bebeklere nakit ödüller sunuyor, ebeveyn izni uzatıldı ve yönergeler artık "tıbben gerekli" görülmeyen kürtajları caydırıyor.

Ancak ekonomik ve kültürel engeller hâlâ baskın. YuWa Nüfus Araştırma Enstitüsü'nün araştırması, bir çocuğu 18 yaşına kadar büyütmenin 538 bin yuandan (3,2 milyon TL) fazlaya mal olduğunu tahmin ediyor. Zayıf iş olanakları ve durgun ekonomiyle mücadele eden genç yetişkinler bu yükü omuzlamakta giderek daha isteksiz davranıyor ve çoğu, aile hayatından ziyade kişisel gelişim ve kariyer güvenliğini önceliklendirmeyi tercih ediyor.

Uzmanlar, doğum kontrolü vergisinin doğumlarda anlamlı ve hızlı bir artışa yol açmasının pek olası olmadığını söylüyor. Bu hamle, özellikle uzmanların korunmasız cinsel ilişkiye bağladığı HIV enfeksiyonlarındaki endişe verici artış nedeniyle internette hararetli tartışmalara yol açtı.

Weibo'da yorum yazan bir kişi, "Gençler arasında artan HIV enfeksiyonları göz önüne alındığında, bu tür fiyat artışları iyi bir fikir olmayabilir. Bu, iyi düşünülmemiş bir yaklaşım" uyarısında bulundu.

Yeni bir rapora göre Çin'deki düşen doğum oranı hem anaokulu sayılarında hem de kayıtlarda önemli bir azalmaya yol açtı.

Çin Eğitim Bakanlığı'nın yıllık raporuna göre, düşen doğum oranı nedeniyle 2023'te anaokulu sayısı yüzde 5'ten fazla azaldı ve 14 bin 808 okul kapandı. Bu, düşüşün ikinci yılı oldu.

Kayıt olan çocuk sayısı yüzde 11,55, yani 5,35 milyon azaldı ve yaklaşık 40,9 milyon çocuk kayıt oldu. Bu, sayıların üst üste üçüncü kez düştüğü yıl.

Çin Sivil İşler Üniversitesi evlilik kültürünü teşvik etmek ve geliştirmek için geçen yıl haziranda yeni bir evlilik programı duyurmuştu. Devlet medyasına göre Pekin'deki kurumda geçen yıl eylülde açılması planlanan lisans programı, "evlilikle ilgili endüstrileri ve kültürü geliştirecek profesyoneller yetiştirmeyi" amaçlıyor.

Independent Türkçe