Malezyalı liderlerin davaları tartışmalı "siyasi anlaşmazlıkları" yeniden gündeme getiriyor

Bazı adli yargı organlarının taraflı olduğunu veya iktidardakilerin çıkarları doğrultusunda çalıştığını ifade eden açıklamalar yapıldı

Davalar yalnızca Malezya başbakanlarıyla sınırlı kalmadı, çeşitli parti liderleri de yargılandı / Fotoğraf: AFP
Davalar yalnızca Malezya başbakanlarıyla sınırlı kalmadı, çeşitli parti liderleri de yargılandı / Fotoğraf: AFP
TT

Malezyalı liderlerin davaları tartışmalı "siyasi anlaşmazlıkları" yeniden gündeme getiriyor

Davalar yalnızca Malezya başbakanlarıyla sınırlı kalmadı, çeşitli parti liderleri de yargılandı / Fotoğraf: AFP
Davalar yalnızca Malezya başbakanlarıyla sınırlı kalmadı, çeşitli parti liderleri de yargılandı / Fotoğraf: AFP

Muhammed Garavi 
Birkaç gün önce Malezya Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu (MACC), eski başbakan ve Bersatu Partisi'nin Genel Başkanı Muhyiddin Yasin'i kara para aklama ve rüşvet alma da dahil olmak üzere, çeşitli suçlamalardan dolayı tutukladı.
Ertesi gün iki milyon Malezya ringgiti kefaletle serbest bırakılan Yasin'in dava oturumu için yeni bir tarih belirlendi.
Eski başbakanın yargılanması, özellikle Malezya'daki siyasi parti liderlerine yönelik karşılıklı suçlamalarla birlikte, muhalifler arasında geleneksel bir siyasi silah olan Malezya'daki liderlerin yargılanmasını yeniden gündeme getirdi.
Onlarca yıl önce, dönemin Başbakanı Mahathir Muhammed'in yönetimi sırasında, şu anki Başbakan Enver İbrahim'in liderliğindeki önde gelen siyasi isimler de dava girdabına atıldı. Yürütme ve yargı erkleri arasında bir ayrım var mı?
Liderlerin davaları hesaplaşma için bir fırsata ve muhalefet hareketini engellemek için ölümcül bir silaha mı dönüştü?

Başbakana yönelik suçlamalar
Ağustos 2021'de iktidardan ayrılışı ve geçen yılın sonunda birlik hükümetinin iktidara gelmesinin ardından MACC, eski Malezya Başbakanı Muhyiddin Yasin hakkında, görevini kötüye kullanarak partisi Bersatu'ya 52 milyon dolar rüşvet almak ve yasadışı faaliyetlerden 43 milyon dolar sağlamak suçlamasıyla soruşturma açtı.
Yasin için iddia edilen başka bir kara para aklama suçlamasında da bir milyon doları aşan rakamlar konuşuluyor. Suçlamalar 25 Şubat 2021'den Temmuz 2022'ye kadar uzanıyor.
Bu suçlamalar nedeniyle birçok kişi Muhyiddin Yasin'in Bersatu Partisi Genel Başkanlığı görevinden istifasını talep ederken, parti içindeki siyasi analistler, kendisine yöneltilen suçlamalar nedeniyle Yasin'in istifasının gerekli olup olmadığı konusunda fikir ayrılığına düştüler.
UMNO Partisi Genel Başkanı Ahmed Zahid Hamidi ve bazı parti üyelerine benzer suçlamalar yöneltildiği için bir grup, Yasin'in istifasının adil olmayacağına inanıyor.
Diğer bir grup ise Muhyiddin Yasin'in Bersatu Partisi Genel Başkanlığı'ndan istifasının parti için iddia edilen suçlamaların sorumluluğunu tek başına üstlenmesini sağlayacağına inanıyor.
Böylece parti içindeki diğer üyelerin söz konusu suçlamalara karıştıkları şüpheleri boşa çıkabilir.
Ancak parti üyeleri, analistlerin görüşlerini pek umursamadılar. Oybirliğiyle Muhyiddin Yasin'in Bersatu Partisi Genel Başkanı olarak kalması yönünde oy kullandılar ve onu savunmak için yanında olduklarını vurguladılar.
Eski Başbakan ve Ulusal İttifak'ın lideri Muhyiddin Yasin, kendisine yöneltilen suçlamaları reddediyor.
Yasin, yaptığı açıklamada, söz konusu suçlamaların arkasında duran siyasi muhaliflerin kendisini, ailesini ve partisini yok etmeye çalıştığını ima ederek, kolluk kuvvetlerinin yetkilerini siyasi amaçlar için kullandığını ifade etti.
Muhyiddin Yasin, kendisinin ve partisinin her türlü yolsuzluk ve gücün kötüye kullanılmasıyla mücadele etmek için çalıştığını ve şu anda “siyasi zulme” maruz kaldıklarını belirtti.

Tarih tekerrür ediyor
Geçen yıl, Malezya siyaset tarihinde türünün ilk örneği olan bir emsal yaşandı. Ağustos ayında, Malezya Federal Yüksek Mahkemesi eski başbakanı hapis ve para cezasına çarptırma kararını onayladı. 
Malezya mahkemeleri, Kuala Lumpur Yüksek Mahkemesi'nin Temmuz 2020'de Necip Rezak'ı SRC International fonlarını zimmete geçirmek suçundan 12 yıl hapis cezasına ve yaklaşık 47 milyon dolar para cezasına çarptırması kararının geçerliliğini kabul etti.
Necip Rezak'ın 2020 yılında karara itiraz etmesine rağmen mahkeme, Necip'in mahkûmiyet ve cezayı bozmak için yaptığı itirazı reddetti ve Aralık 2021'de Temyiz Mahkemesi'nin Yargıtay'ın kararını onamasının ardından kararı bozmadı.
Yargıçlar, önlerindeki davada en küçük ayrıntıları incelediler ve yedi maddede mahkûmiyet kararının doğru olduğunu ve cezanın abartılmadığını teyit ederek hapis cezasını onayladılar.
Sonrasında, UMNO Partisi'nin Genel Başkanı Ahmed Zahid Hamidi, Necip Rezak'ı siyasi zulüm ve seçici kovuşturmanın kurbanı olarak nitelendirerek onun için adil yargılanma talep etti.
Ocak ayında Necip, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi'ne hapishaneden salıverilmesi ve yeniden yargılanması çağrısında bulundu.
Çünkü yaptığı açıklamaya göre Malezya makamları, kendisine adil bir yargılama yapmamıştı.

Klasik suçlamalar
Malezya'da siyasetçilere yönelik suçlamalar ve davalar yeni bir konu değil. Ancak ülkenin eski üst düzey liderlerinin yargılanması türünün ilk örneği olabilir.
Eski Başbakan Mahathir Muhammed döneminde, Mahathir ile yardımcısı Enver İbrahim (Malezya'nın şu anki Başbakanı) arasında 1998 Asya mali kriziyle nasıl başa çıkılacağı konusundaki anlaşmazlığın ardından, iktidar partisi içinde Enver İbrahim'e karşı yolsuzluk suçlamaları yükseldi.
Yaşanan hadise iki lider arasındaki ilişkileri gerginleştirdi ve Enver İbrahim'in görevden alınmasına yol açtı.
Enver İbrahim birkaç yıl hapis yattıktan sonra tekrar muhalefet saflarına döndü ve geçtiğimiz Kasım ayında Malezya Başbakanlık makamına seçildi.
Necip Rezak'ın Malezya Başbakanı olarak görev yaptığı dönemde eski Başbakan Mahathir Muhammed, Malezya Kalkınma Fonu (1Malaysia Development Berhad – 1MDB) konusundaki soruşturmalar Malezya'da gündem ve manşet haline gelmeden önce, Necip'e iktidarın kötüye kullanılması ve yolsuzluk nedeniyle dava açtı.
14'üncü genel seçimlerde Ulusal Cephe'nin yankılanan düşüşünün ve Mahathir Muhammed liderliğindeki Umut İttifakı'nın iktidara gelmesinin ardından, 2018'de SRC fonlarının zimmete para geçirilmesi vakasına ilişkin ciddi bir soruşturma başlatıldı.
Necip 1MDB ile ilgili yolsuzluk davalarında resmen suçlandı. Bu davalar arasında, güveni kötüye kullanma, kara para aklama ve iktidarın kötüye kullanılması gibi yedi ayrı suç bulunuyordu. Söz konusu suçlardan biri de SRC'den yaklaşık 42 milyon dolarlık zimmete para geçirme vakasıydı.
Malezya'da başbakanlık görevine geldikten sonra Enver İbrahim, geçen aralık ayında eski Başbakan Muhyiddin Yasin'e hakaret davası açarak tazminat talep etti.
Eski Başbakan Muhyiddin Yasin, Başbakan Enver İbrahim yönetiminin dikkatli gözleri altında soruşturuluyor ve her ikisi de büyük ölçüde siyasi rekabet içinde.
UMNO Partisi Genel Başkanı Ahmed Zahid Hamidi'nin eski Başbakan Mahathir Muhammed'e yönelik hakaret davası halen mahkeme koridorlarında iken, Malezya'daki en büyük partinin başkanının, 2013-2018 yılları arasında içişleri bakanı olarak görev yaptığı süre boyunca yolsuzluk, kara para aklama ve rüşvet alma davalarına karışmasıyla ilgili yargılanması da halen devam ediyor.

Yargı taraflılığı
Davalar sadece Malezya başbakanları ile sınırlı kalmadı. Aynı zamanda partilerin liderleri arasında da karşılıklı davalar söz konusu.
Yargılamaların, özellikle son dönemde tekrarlaması ile Malezyalı liderlere, parti yöneticilerine ve önde gelen üyelere karşı kullanılan geleneksel siyasi silahlardan biri olduğuna inanılıyor.
Özellikle parti liderlerinin seçim kavgalarında birbirlerine karşı suçlamalarda bulunmaları veya birbirlerinin görüşlerine karşı çıkmaları nedeniyle, çeşitli yönlerden, bazı denetim ve yargı organlarını taraflı veya ülkedeki iktidar sahiplerinin çıkarları doğrultusunda çalıştıkları yönünde açıklamalar geliyor.
Eski Başbakan Necip Rezak aleyhindeki nihai kararın ardından, destekçileri ve avukatları, Başyargıcın Necip'e karşı olası bir önyargısı olduğunu iddia etti.
Necip'in avukatı, müvekkiline yönelik suçlamaların öncelikle siyasi amaçlı olduğunu belirtti.
Demokratik Hareket Partisi Genel Sekreteri Lim Guan Eng, MACC'ın siyasi bir araç olarak kullanılmasını eleştirirken, Umut İttifakı geçen yıl MACC'ın yönetiminde değişiklik çağrısında bulundu.
Umut İttifakı MACC'ın yöneticilerinin değişmesi halinde ona olan güvenin geri kazanılabileceği görüşünde.
MACC ise, hükümetler tarafından siyasi bir silah olarak kullanılmaya devam edildiğini reddediyor ve herhangi bir siyasi eğilim olmaksızın yasayı uygulamak için çalışan bağımsız bir soruşturma organı olduğunu vurguluyor.
Ancak Muhyiddin Yasin hakkında devam eden soruşturmalarla birlikte bu suçlamalar yeniden gündeme geldi.
Eski başbakan, MACC tarafından kendisine yöneltilen soruşturma sürecini taraflı olmakla suçluyor.
Zira gözetim organı, diğer parti başkanlarının geri kalanına finansman kaynakları hakkında herhangi bir açıklama yapmadı.
Yasin ayrıca, mevcut hükümetin, Ulusal İttifak liderlerine yönelik bir dizi suçlamanın ardından UMNO Partisi'nin liderlerine yönelik davalara benzer yeni bir 'mahkeme grubu' oluşturmaya çalıştığını da söyledi.
Ayrıca, birbirini takip eden bu davalar, yargının kırılganlığını, bağımsızlığını ve iktidar başkanının görüşlerine meylettiğini gösterebilir.

Independent Türkçe



Afganistan’daki saygın alimlerin mutabakat metni

Taliban güvenlik güçleri, toplantıya ev sahipliği yapan Kabil Üniversitesi önünde nöbet tutuyor, 6 Mart 2023 (Arşiv-AFP)
Taliban güvenlik güçleri, toplantıya ev sahipliği yapan Kabil Üniversitesi önünde nöbet tutuyor, 6 Mart 2023 (Arşiv-AFP)
TT

Afganistan’daki saygın alimlerin mutabakat metni

Taliban güvenlik güçleri, toplantıya ev sahipliği yapan Kabil Üniversitesi önünde nöbet tutuyor, 6 Mart 2023 (Arşiv-AFP)
Taliban güvenlik güçleri, toplantıya ev sahipliği yapan Kabil Üniversitesi önünde nöbet tutuyor, 6 Mart 2023 (Arşiv-AFP)

Afganistan’daki saygın alimler bir araya gelerek çeşitli konulardaki görüş ve önerileri dile getirdikleri bir mutabakat metni yayınladılar.

İslam sistemini savunmak ve devletin egemenliğini korumak amacıyla saygın âlimlerin bir araya geldiği oturumun mutabakatı:

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur, salat ve selam Peygamberlerin Efendisi'ne, ailesine ve bütün sahabelerine olsun.

Allah, mümin kullarına meşru İslam sisteminin korunmasını ve bu konuda din alimlerine danışmayı emanet etmiştir; böylece tüm işlerini onların öğretileri ve görüşleri ışığında yönetebilsinler.

Buna göre, alimlerin de İslam sistemine ve mümin Afgan halkına iyilik ve esenlik getirme amacıyla görüş ve önerilerini dile getirme yükümlülükleri vardır. Bu doğrultuda, Afganistan'ın dört bir yanından bir grup din alimi, müftü ve şeyh olarak İslam sistemini savunma ve koruma konulu seminere katıldık ve aşağıdaki karara vardığımızı duyuruyoruz:

Birincisi: Afganistan İslam Emirliği, Afgan halkının fedakarlıklarının, yer değiştirmelerinin, şehitliklerinin ve on yıllarca süren mücadelelerinin meyvesi olan meşru bir sistemdir. Allah'ın desteği ve sadık Afgan halkının desteğiyle İslam Emirliği, Afganistan'ı özgürleştirdi, bağımsızlığını kazandı, İslam hukukunu uyguladı ve Afgan halkı arasında kapsamlı bir güvenlik ve birlik kurdu.

Halkın dini değerleri bu sistem altında korunmaktadır. Bu nedenle, bu İslam sistemini meşru ve doğru kabul ediyoruz ve ona itaat ve bağlılık, bizler ve milletin tüm üyeleri için farzdır. İslam sistemini kurmak dini bir görev olduğu gibi, onu savunmak ve korumak da Müslümanlar için bir görevdir.

İkincisi: Her Müslümanın haklarını, değerlerini ve meşru sistemi savunması zorunlu olduğundan, ülke dışından herhangi biri Afganistan'a veya Müslümanların egemenliğine saldırırsa, tüm Afganların kendi sistemlerini (devletlerini), topraklarını ve değerlerini savunmaları bireysel bir yükümlülüktür. Bu savunma kutsal cihat olarak kabul edilir. Halkımız tarih boyunca her türlü saldırgana karşı birleşmiş olduğu gibi, Allah'ın izniyle gelecekte de kutsal cihat saflarında her türlü saldırgana karşı birleşecektir.

Üçüncüsü: İslam Emirliği, Afganistan topraklarını hiçbir ülkeye karşı kullanmamayı kendine görev edindiği gibi, tüm Müslümanlar da Afganistan topraklarını başka bir ülkeye zarar vermek için kullanmamalıdır. Her Müslüman, İslam Emirliği'nin kendine görev edindiği bu taahhüdü yerine getirmelidir. Bu taahhüde uymayan kişi, ihlalci ve itaatsiz sayılır ve İslam Emirliği, ona karşı gerekli (düzenleyici) tedbirleri alma hakkına sahiptir.

Dördüncüsü: Meşru Emir, hiçbir Afgan vatandaşının askeri faaliyetlerde bulunmak üzere ülke dışına seyahat etmesine izin vermediğinden, bu emri ihlal eden herkesin seyahati gayrimeşrudur ve bu nedenle İslam Emirliği, onların seyahat etmelerini engellemek için gerekli önlemleri almalıdır.

Beşinci olarak: Müslümanların haysiyeti ve itibarı, birlik ve dayanışmalarında yatmaktadır. Bu nedenle, tüm Müslümanlar ve İslam devletleri, kardeşlik çerçevesinde dostane ve iyi niyetli ilişkiler sürdürmeli, birbirlerine fayda sağlamalı ve bölünme, anlaşmazlık ve çatışmadan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, tüm saygın alimler, bu anlaşmada belirtilen konularda Afgan halkını bilgilendirmek için kendi platformlarını kullanmalıdır. Selamün aleyküm.  10/12/2025 


Güney Kore, Rus ve Çin uçaklarının hava savunma bölgesine girmesinin ardından savaş uçaklarını konuşlandırdı

Güney Kore'nin ilk yerli savaş uçağı olan KF-X savaş uçağının ilk prototipi (EPA)
Güney Kore'nin ilk yerli savaş uçağı olan KF-X savaş uçağının ilk prototipi (EPA)
TT

Güney Kore, Rus ve Çin uçaklarının hava savunma bölgesine girmesinin ardından savaş uçaklarını konuşlandırdı

Güney Kore'nin ilk yerli savaş uçağı olan KF-X savaş uçağının ilk prototipi (EPA)
Güney Kore'nin ilk yerli savaş uçağı olan KF-X savaş uçağının ilk prototipi (EPA)

Güney Kore, dün yaptığı açıklamada, yedi Rus ve iki Çin uçağının hava savunma tanımlama bölgesine girmesinin ardından "her türlü olasılığa hazırlık olarak" hava kuvvetlerinden savaş uçaklarını havalandırdığını duyurdu.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Seul'deki Genelkurmay Başkanlığı, Rus ve Çin uçaklarının yerel saatle 10:00 civarında (GMT 01:00) Kore Hava Savunma Tanımlama Bölgesi'ne girdiğini açıkladı. Açıklamada, uçakların Güney Kore hava sahasını ihlal etmediği de belirtildi.

Güney Kore ordusu, olası her türlü duruma karşı taktiksel önlemler almak amacıyla savaş uçaklarının konuşlandırılması emrini verdiğini açıkladı.

Hava savunma tanımlama bölgesi (ADIZ), hava sahasından daha büyük olup, güvenlik nedenleriyle bir devlet tarafından kontrol edilir; ancak bu kavram herhangi bir uluslararası antlaşmada tanımlanmamıştır.

Yonhap haber ajansı, askeri kaynaklara dayanarak, Çin ve Rus uçaklarının bölgeye birkaç kez girip çıktığının tespit edildiğini ve bir saat sonra bölgeden ayrıldıklarını bildirdi.

Daha sonra Çin Savunma Bakanlığı, yıllık iş birliği planları doğrultusunda Rus ordusuyla tatbikatlar gerçekleştirdiğini doğruladı.

Bakanlık, tatbikatların dün Doğu Çin Denizi ve batıda Pasifik Okyanusu üzerinde gerçekleştirildiğini ve manevraların "10. Ortak Stratejik Hava Devriyesi" olarak adlandırıldığını belirtti.

Moskova da tatbikatları doğrulayarak, sekiz saat sürdüğünü ve bazı yabancı savaş uçaklarının Rus ve Çin uçaklarını takip ettiğini ifade etti.

Rusya Savunma Bakanlığı, "Uçuş rotasının belirli aşamalarında, stratejik bombardıman uçaklarını yabancı ülkelerden savaş uçakları takip etti" açıklamasını yaptı.

2019'dan beri Pekin ve Moskova, ortak tatbikatları gerekçe göstererek düzenli olarak Güney Kore'nin hava savunma tanımlama bölgesine askeri uçaklar gönderiyor.

Seul'e göre bu türden son olay Kasım 2024'te meydana geldi ve beş Çin ve altı Rus uçağı olaya karıştı.

Kuzey Kore'nin geleneksel müttefikleri olan Çin ve Rusya, Rusya'nın 2022 başlarında Ukrayna'yı işgal etmesinden bu yana askeri iş birliğini güçlendirdi.


Trump: Tayland ve Kamboçya arasındaki çatışmaları durdurmak için müdahale edeceğim

ABD Başkanı Donald Trump (sağda), 26 Ekim 2025'te Kuala Lumpur'da düzenlenen 47. ASEAN Zirvesi'nin oturum aralarında ateşkes anlaşmasının imza töreninde Kamboçya Başbakanı Hun Manh (ortada) ve Tayland Başbakanı Anutin Charnvirakul'a bakıyor (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (sağda), 26 Ekim 2025'te Kuala Lumpur'da düzenlenen 47. ASEAN Zirvesi'nin oturum aralarında ateşkes anlaşmasının imza töreninde Kamboçya Başbakanı Hun Manh (ortada) ve Tayland Başbakanı Anutin Charnvirakul'a bakıyor (AFP)
TT

Trump: Tayland ve Kamboçya arasındaki çatışmaları durdurmak için müdahale edeceğim

ABD Başkanı Donald Trump (sağda), 26 Ekim 2025'te Kuala Lumpur'da düzenlenen 47. ASEAN Zirvesi'nin oturum aralarında ateşkes anlaşmasının imza töreninde Kamboçya Başbakanı Hun Manh (ortada) ve Tayland Başbakanı Anutin Charnvirakul'a bakıyor (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (sağda), 26 Ekim 2025'te Kuala Lumpur'da düzenlenen 47. ASEAN Zirvesi'nin oturum aralarında ateşkes anlaşmasının imza töreninde Kamboçya Başbakanı Hun Manh (ortada) ve Tayland Başbakanı Anutin Charnvirakul'a bakıyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, Tayland ve Kamboçya arasında yeniden alevlenen sınır çatışmalarına müdahale etmeyi planladığını ve her iki ülkenin liderleriyle telefon görüşmesi yapacağını belirtti.

Trump, dün akşam Pennsylvania'da yaptığı konuşmada, son saldırılara atıfta bulunarak, "Yarın (bugün) bir telefon görüşmesi yapmam gerekecek" dedi.

Trump, Pocono Dağı'ndaki destekçilerine yaptığı konuşmada, "Tayland ve Kamboçya gibi çok güçlü iki ülke arasındaki savaşı bir telefon görüşmesiyle durdurabilecek çok az kişi olduğunu" iddia etti. Daha önce arabuluculuk yaptığını söylediği barış anlaşmalarını, Güneydoğu Asya'da iki komşu ülke arasındaki ateşkesi de örnek gösterdi.

Görsel kaldırıldı.10 Aralık 2025'te Tayland'ın Sa Kaeo eyaletinde, Tayland-Kamboçya sınırında yaşanan çatışmalar sırasında yerinden edilmiş sakinler bir sığınakta dinleniyor (AFP)

Tayland ve Kamboçya'nın ateşkes anlaşması imzalamasından yaklaşık altı hafta sonra şiddet olayları yeniden patlak verdi; Dün 800 kilometrelik sınır boyunca şiddetli çatışmalar yaşandığı bildirildi. Bu durum, on binlerce sakinin sığınaklara veya daha güvenli bölgelere kaçmasına neden oldu.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığı habere göre Kamboçya Senato Başkanı Hun Sen, dün iki ülke arasında devam eden ve on binlerce sakinin sınır bölgelerinden kaçmasına neden olan yaygın çatışmaların ardından Tayland'a karşı şiddetli bir mücadele başlatma sözü verdi.

Çatışmalar, pazar günü iki Tayland askerinin yaralanmasına ve ABD başkanının arabuluculuğuyla temmuz ayında toprak anlaşmazlıklarını sona erdiren ateşkesin bozulmasına yol açan bir çatışmanın ardından geldi. O dönemde beş gün süren çatışmalarda her iki taraftan da onlarca kişi hayatını kaybetmiş ve 100 binden fazla sivil yerinden edilmişti.

Görsel kaldırıldı.Tayland'ın Sa Kaeo eyaletinde, Tayland-Kamboçya sınırında yaşanan çatışmalar sırasında yerinden edilmiş sakinler bir sığınakta dinleniyor (AFP).

Kamboçya Savunma Bakanlığı sözcüsü Mali Suchitata,"Toplamda 20 bin105 aile veya 101 bin 229 kişi, 5 ildeki sığınaklara ve akrabalarının yanına tahliye edildi" açıklamasında bulundu.

Görsel kaldırıldı.Tayland ve Kamboçya askerleri arasında çıkan çatışmaların ardından evlerini terk eden Taylandlı sakinler, Tayland'ın Surin eyaletindeki bir sığınakta dinleniyorlar (AP)

Tayland Savunma Bakanlığı sözcüsü Surasant Kongsiri ise bir basın toplantısında, "400 binden fazla kişi sığınaklara taşındı" diyerek, Tayland hükümetinin daha önce açıkladığı 180 bin kişilik tahliye tahminini revize etti. Kongsiri, "Siviller, güvenliklerine yönelik yakın bir tehdit olarak değerlendirdiğimiz durum nedeniyle toplu olarak tahliye edilmek zorunda kaldılar" ifadesini kullandı.

Tayland ve Kamboçya, Fransız sömürge dönemine dayanan 800 kilometrelik sınırlarının bazı bölümlerinin belirlenmesi konusunda uzun süredir anlaşmazlık içindedir.