TPLF, Tigray geçici yönetimi için Getachew Reda'yı seçti

AA
AA
TT

TPLF, Tigray geçici yönetimi için Getachew Reda'yı seçti

AA
AA

Etiyopya'nın kuzeyindeki Tigray eyaletinde barış anlaşması sonrası kurulacak geçici hükümetin başına Getachew Reda seçildi.
Tigrai televizyonunun haberine göre, Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) Merkez Komitesi, geçici eyalet yönetiminin başına partinin sözcüsü Getachew Reda'yı getirme kararı aldı.
Kasım 2022'de federal hükümetle yapılan anlaşma gereğince, bölgede seçimler yapılana kadar görev başında olacak olan geçici yönetim, iki tarafın istişaresiyle kurulacak.
Addis Ababa yönetiminin, Reda'ya itiraz edip etmediği henüz bilinmiyor.
2020-2022 yıllarında süren iç savaşta TPLF'nin sözcülüğünü yapan Reda, Hailemariam Desalegn'in başbakanlığı döneminde de hükümet sözcülüğü görevinde bulunmuştu.
Reda Getachew, Tedros Adhanom'un Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü olması sonrası boşalan TPLF Merkez Komitesi koltuğuna oturmuştu.



Çöküşten önce Sudan'da son şans

 Çad'ın doğusundaki Tine kampında Faşir'den bir Sudanlı mülteci çocuk, 21 Kasım 2025
Çad'ın doğusundaki Tine kampında Faşir'den bir Sudanlı mülteci çocuk, 21 Kasım 2025
TT

Çöküşten önce Sudan'da son şans

 Çad'ın doğusundaki Tine kampında Faşir'den bir Sudanlı mülteci çocuk, 21 Kasım 2025
Çad'ın doğusundaki Tine kampında Faşir'den bir Sudanlı mülteci çocuk, 21 Kasım 2025

 Areej Al-Hajj& Ben Fishman

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Beyaz Saray'a yaptığı tarihi ziyaret sırasında Başkan Donald Trump'ın açıkladığı bir dizi anlaşma arasında, Trump'ın Sudan kriziyle ilgilenmeye başlama taahhüdü en şaşırtıcı adımlardan biri olarak öne çıktı

Trump'ın söylediğine göre Prens Muhammed bin Selman, Sudan dosyasında ilerleme kaydetmenin “yapılacak en iyi şey” olacağını vurguladı. Trump daha sonra Truth Social platformundaki hesabından şunları yazdı: “Suudi Arabistan Krallığı, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Ortadoğu'daki diğer ortaklarımızla birlikte bu kıyımları sona erdirmek ve aynı zamanda Sudan'da istikrarı sağlamak için çalışacağız.”

Bu strateji prensipte doğru, ancak dış tarafları çatışmayı körüklemeyi bırakmaya ikna etmek Trump için bile son derece zor bir meydan okuma olmaya devam edecek.

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) olarak bilinen muhalif milis grubunun ekim ayında el-Faşir şehrini zorla ele geçirmesi nedeniyle Trump'ın sahadaki gerçekliğe ayak uydurması da gerekiyor. Zira masum insanlara yönelik ihlaller devam ederken, insani felaket de her geçen gün ağırlaşıyor.

HDK aynı zamanda Batı Sudan'dan başkent Hartum'a kadar uzanan tedarik ve iletişim hatlarını birbirine bağlayan önemli bir düğüm noktası olan el-Ubeyd şehrine doğru da ilerliyor. Eğer bu kuvvetler Ubeyd'i kontrol altına alabilirlerse, bu durum Sudan'ın doğusunun batısından izole edilmesine yol açacaktır. Bunun anlamı da Sudan devletini parçalanma yoluna sokan tehlikeli bir gelişme ile toprakları geniş ülkenin iki yarı bağımsız bölgeye bölünmesidir.

Devam eden silah akışı, savaş makinesinin yanmaya devam etmesini sağlayan yakıttır ve dış güçler bu trajediye derinden bulaşmıştır

Bu sahnelerin gölgesinde zaman daralıyor. Ancak uluslararası toplum hâlâ açlık çeken sakinlere insani yardım ulaştırılmasını hızlandıracak, çatışmayı körükleyen dış aktörlerin yaklaşımlarını değiştirmeleri halinde ülkenin geleceğine ilişkin siyasi diyaloğun önü açacak kalıcı bir ateşkese ulaşabilir. Bu aktörlerin yıkıcı müdahaleleri sürdürmek yerine yapıcı bir rol benimsemeleri gerekiyor. Trump'ın karşı karşıya olduğu temel meydan okuma da bu.

İç içe geçmiş bir çıkar ağı

Savaş iç, bölgesel ve uluslararası çıkarların iç içe geçmesi nedeniyle devam ediyor. İç düzeyde Sudan, geleceğine ilişkin birbiriyle çelişen iki vizyon arasında duruyor. HDK askeri kazanımlarını siyasi meşruiyete ve kalıcı bir nüfuza dönüştürmeye çalışırken, Sudan Silahlı Kuvvetleri ise isyancılara verilecek herhangi bir tavizin devletin ve ordunun birlikte çöküşünün başlangıcı olduğuna inanıyor. Her iki taraf da savaşı kesin olarak kendi lehine sonuçlandıracak kapasitede olduğuna inanıyor.

 HDK tarafından yayınlanan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesinde bozulmuş bir aracın yanında tüfeğini sallayan bir savaşçıyı gösteren videodan bir görüntü, 23 Nisan 2023 (AFP)HDK tarafından yayınlanan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesinde bozulmuş bir aracın yanında tüfeğini sallayan bir savaşçıyı gösteren videodan bir görüntü, 23 Nisan 2023 (AFP)

Bölgesel düzeye gelince, Sudan, kelimenin tam anlamıyla bir vekâlet savaşı arenasına dönüştü. Ülkeler HDK’ye organize ve maddi destek sağlıyor. İsyancılar, Çin yapımı insansız hava araçları da dahil olmak üzere, üçüncü ülkelerden geçen karmaşık bir kaçakçılık ağı aracılığıyla taşınan gelişmiş silahlar elde ediyor. Bazı ülkelerin, Sudan ordusu içindeki İslami hareketleri zayıflatmanın yanı sıra, Doğu Sudan'daki altın madenlerini işletmek, Kızıldeniz boyunca ticaret koridorlarını güçlendirmek konusunda ekonomik ve stratejik çıkarları bulunuyor.

HDK, Darfur bölgesiyle olan köklü tarihi ve kabile ilişkilerine dayanarak Çad ve Etiyopya'dan da destek alıyor. Bu kuvvetlerin Faşir şehrinde elde ettiği kesin zafer, güvenirliklerini güçlendirdi ve bu durum, bölgesel destekçilerini onlara daha fazla askeri ve lojistik yardım sağlamaya teşvik edebilir.

Öte yandan Mısır, kuşatma altındaki Sudan ordusunu destekliyor, çünkü Kahire, savaşın devamının uzun güney sınırında silahlı milis faaliyetlerinin artmasına, daha fazla mülteci akınına, hayati su çıkarları üzerindeki baskının artmasına ve buna ek olarak Rönesans Barajı dosyasının yönetiminin zorlaşmasına yol açmasından korkuyor. Aynı zamanda Türkiye, Sudan ordusuna gelişmiş Bayraktar insansız hava araçlarının tedariği konusunda Mısır ile iş birliği yaptı.

Uluslararası düzeyde Sudan'daki savaş, Afrika Boynuzu ile Ortadoğu'yu birbirine bağlayan stratejik bir coğrafi konuma sahip olan, doğal kaynaklar açısından zengin bir bölgeyi kontrol etmek için rekabet eden dış güçler arasında açık bir rekabet alanına dönüşüyor.

BM'nin 2004 yılından bu yana Darfur'a sıkı bir silah ambargosu uygulamasına rağmen silah akışı hiçbir zaman durmadı. Uluslararası Af Örgütü'nün Mart 2025'te yürüttüğü soruşturmada, HDK’nin Çin yapımı GB50A güdümlü bombalar kullandığı ortaya çıktı. Bu, bu tür mühimmatın kullanıldığına dair küresel olarak belgelenen ilk vakaydı. Silahlar, Libya, Güney Sudan ve Orta Afrika'ya uzanan kaçakçılık yollarının yanı sıra, organize tedarik ağları, Doğu Çad'a yapılan düzenli kargo uçuşları yoluyla HDK’ye ulaştırılıyor.

Sudan ordusunun en önemli silah tedarikçilerinden biri olan Rusya ise Kasım 2024'te BM Güvenlik Konseyi'nde ateşkes çağrısı yapan bir karara karşı veto yetkisini kullandı.

Devam eden silah akışı, savaş makinesinin yanmaya devam etmesini sağlayan yakıttır ve dış güçler bu trajediye derinden bulaşmıştır.

Sürdürülebilir bir ateşkes konusunda uluslararası mutabakatın güçlendirilmesi için Dörtlü Grup genişletilmeli. Bu, Afrika Birliği ve Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi'nin (IGAD) de dahil edilmesi anlamına geliyor

Bütün bunların ortasında Sudan halkı ağır bir bedel ödüyor. Geçtiğimiz üç yıl boyunca, bu yıkıcı savaş on binlerce kişinin hayatına mal oldu. Yaklaşık üç milyon mültecinin ülkeden kaçmasının yanı sıra, yaklaşık dokuz milyon insanın da ülke içinde yerinden edilmesine sebep oldu. Sudan'ın egemenliği dışa bağımlı hale gelirken, ülke mevcut haliyle geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru gidiyor.

Gelgelelim HDK’nin Faşir şehrinde gerçekleştirdiği katliamların ardından dünya, uzun süredir görmezden gelinen Sudan iç savaşına daha fazla ilgi göstermeye başladı. Bu değişim ateşkese varmak için son şansı temsil edebilir. Çatışmayı körükleyen dış aktörler, şimdiye kadar büyük ölçüde kaçındıkları uluslararası baskıyla nihayet karşı karşıya kaldıklarında, muhtemelen vekillerini dizginlemeye hazır hale geleceklerdir. Örneğin, BAE Devlet Başkanı'nın diplomatik danışmanı Enver Karakaş, 2 Kasım'da sivil hükümeti deviren Sudanlı generallere verilen dış desteğin “ciddi bir hata” olduğunu kaydetti. Bu daha sonra ülkenin bölünmesine yol açacak çatışmaydı.

HDK’yi destekleyen ülkeler artan bir medya baskısıyla da karşı karşıyalar. Bu “kuvvetlere” destek konumunda bir değişiklik, savaşa katılan dış taraflar arasındaki uluslararası arabuluculuk çabalarını ilerletmek için belirleyici baskı noktası oluşturabilir.

Sudan’ın güneyindeki Renk kasabasındaki Renk Transit Merkezi’nde “War Child in the Netherlands’a” bağlı güvenli bir sınıfta parmaklıklı pencerenin önündeki çocuklar, 17 Kasım 2025 (AFP)Sudan’ın güneyindeki Renk kasabasındaki Renk Transit Merkezi’nde “War Child in the Netherlands’a” bağlı güvenli bir sınıfta parmaklıklı pencerenin önündeki çocuklar, 17 Kasım 2025 (AFP)

Başkan Trump, aşağıdaki adımları atarak bir ateşkes anlaşması ilan edebilir:

Öncelikle, ABD, BAE, Mısır ve Suudi Arabistan'dan oluşan Dörtlü Grup, eylül ayında yayınlanan ve üç aylık bir ateşkes çağrısında bulunan ve “dış desteğin sona erdirilmesinin çatışmanın sona ermesi için ön koşul olduğunun” altını çizen ortak bildiriye olan bağlılığını yeniden teyit etmeli.

Zira bu bildiriye rağmen dış aktörler savaşan taraflara destek sağlamaya devam etti. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da bu çelişkiyi kabul ederek şunları söyledi: “Kurduğumuz dörtlü sürecin bazı tarafları korumak için kalkan olmasına izin vermeyeceğiz.”  Bu ülkeler, yükümlülüklerini göz ardı etmek yerine sorumluluk almalı ve Sudanlı ortaklarına, ateşkesin ihlal edilmesi halinde sonuçlarına katlanacakları konusunda ısrar etmeli.

İkincisi, sürdürülebilir bir ateşkes konusunda uluslararası mutabakatı güçlendirmek için Dörtlü Grup genişletilmeli. Bu, Afrika Birliği ve Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi'nin (IGAD) sürece dahil edilmesi, bilhassa daha sonra ateşkese uyulup uyulmadığını denetlemek için bu iki kurumdan gözlemci göndermeleri istenmesi halinde, Afrika kıtasına da süreçte daha büyük bir rol verilmesi anlamına geliyor. Sudan Silahlı Kuvvetleri üzerinde nüfuz sahibi olan Türkiye ve Katar da Dörtlü Grup’un genişletilmiş formülüne dahil edilebilir.

Sudan nihayet küresel ilginin ön sıralarına geri döndü fakat medyadaki bu ivmeyi somut bir ateşkese dönüştürmek, savaşan taraflar üzerinde diplomatik baskının devam etmesini gerektiriyor

2023'te imzalanan ve insani ateşkes çağrısı yapan anlaşmanın onaylanması amacıyla Suudi Arabistan'ın Cidde şehrinde arabuluculuk oturumları düzenlenmeli. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Krallığın bu görüşmelere ev sahipliği yapması, Suudi Arabistanlıları ateşkese ulaşmayı kolaylaştırmak için bölgesel nüfuzlarını kullanmaya teşvik edecektir. Aynı zamanda Trump'ın bu dosyadaki çabalarından da faydalanılabilir. Tarafları ateşkes konusunda ikna etmek zor olacak ancak ateşkesi denetleyecek etkili bir mekanizma oluşturmak da benzer bir zorluğu temsil ediyor. İlk aşamada taraflar ağır silahların cephe hatlarından çekilmesi ve İHA kullanımının durdurulması konusunda sorumlu tutulmalı. Afrika Birliği saha gözlemcilerini görevlendirmeye hazırlanırken, ABD hava ve uydu araçlarını kullanarak bir doğrulama ve izleme sistemini koordine etmeli.

Genişletilmiş Dörtlü Grup, her türlü ihlalin, ifşa etme, mali varlıkların dondurulması ve başka ülkelere seyahatin yasaklanması da dahil olmak üzere her iki tarafa da uygulanacak aşamalı yaptırımlarla karşılanacağını açıkça belirtmeli. Diğer yandan Kongredeki her iki partinin liderleri de HDK’nin yabancı terör örgütleri listesine dahil edilmesini önerdi.

Geçmişte Washington'da yapılan görüşmeler Faşir felaketini önlemede başarısız olmuştu. Trump yönetimi bu sefer vekillerini dizginlemeleri için çatışmanın dış destekçileri arasında ortak bir baskı kampanyası düzenlemeye odaklanmalı. ABD'nin daha acil ikili öncelikleri olabilir, ancak Trump'ın çatışmaları bitirme taahhüdü ve bu konudaki bilinen ilgisi, uluslararası bir ateşkes anlaşmasının kapısını açabilir. Gerçek bir ilerleme elde etmek istiyorsa BAE ve Mısır liderlerini ciddi ve sürdürülebilir bir ateşkesi desteklemeye kişisel olarak ikna etmesi gerekiyor.

Sudan nihayet küresel ilginin ön sıralarına geri döndü fakat medyadaki bu ivmeyi somut bir ateşkese dönüştürmek, savaşan taraflar üzerinde diplomatik baskının devam etmesini gerektiriyor. Umut ile katliamların devam etmesini kabul etmek arasındaki denge nadiren bu kadar net olmuştur.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Sudan ordusu: HDK'nin stratejik Babnusa kentine yönelik saldırısını püskürttük

Sudan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı 22. Piyade Tümeni'nin ana kapısının önünde Hızlı Destek Kuvvetleri mensupları duruyor (Reuters)
Sudan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı 22. Piyade Tümeni'nin ana kapısının önünde Hızlı Destek Kuvvetleri mensupları duruyor (Reuters)
TT

Sudan ordusu: HDK'nin stratejik Babnusa kentine yönelik saldırısını püskürttük

Sudan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı 22. Piyade Tümeni'nin ana kapısının önünde Hızlı Destek Kuvvetleri mensupları duruyor (Reuters)
Sudan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı 22. Piyade Tümeni'nin ana kapısının önünde Hızlı Destek Kuvvetleri mensupları duruyor (Reuters)

Sudan ordusu, ülkenin orta kesimindeki Batı Kordofan eyaletine bağlı stratejik Babnusa kentine Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından düzenlenen saldırıyı püskürttüğünü duyurdu.

Sudan ordusu, HDK’yı "uluslararası, bölgesel ve yerel kamuoyunu yanıltma yaklaşımını sürdürmekle" suçladı. HDK Komutanı Muhammed Hamdan Dagalo'nun (Hemedti) ateşkes ve tek taraflı ateşkes ilan etmesinin ardından, HDK güçleri Babnusa şehrini her gün topçu ateşi ve stratejik insansız hava araçlarıyla (İHA) hedef almaya devam etti.

Ordunun açıklamasında, "Dün şehre yeni bir saldırı başlattılar, kuvvetlerimiz bunu güçlü ve kararlı bir şekilde engelledi" denildi.

Ordu, "Silahlı kuvvetlerin uluslararası insancıl hukuka, sivilleri korumaya ve insani çalışmaları kolaylaştırmaya olan bağlılığını vurgulayarak, insani durumun krizi daha da kötüleştirecek askeri hareketler için bir bahane olarak kullanılmasına izin vermeyeceğini, devleti ve vatandaşları koruma görevini tam sorumluluk ve yetkiyle yerine getirmeye devam edeceğini" ifade etti.

HDK dün, Batı Kordofan Eyaleti'ndeki ordu karargahı olan Babnusa'daki 22. Piyade Tümen Komutanlığı'nın kontrolünü, yürüttükleri şiddetli çatışmaların ardından ele geçirdiklerini duyurdu.

HDK, bu ayın başından itibaren Babnusa kentine yönelik saldırılarını yeniden başlattı.


Nijer, uranyum stoklarını uluslararası pazarda satışa çıkarıyor

Nijer'deki askeri rejimin başı General Abdurrahmane Tchiani  (soldan ikinci) (AFP)
Nijer'deki askeri rejimin başı General Abdurrahmane Tchiani  (soldan ikinci) (AFP)
TT

Nijer, uranyum stoklarını uluslararası pazarda satışa çıkarıyor

Nijer'deki askeri rejimin başı General Abdurrahmane Tchiani  (soldan ikinci) (AFP)
Nijer'deki askeri rejimin başı General Abdurrahmane Tchiani  (soldan ikinci) (AFP)

Nijer, dün yaptığı açıklamada, Fransız enerji devi Orana'nın bir yan kuruluşu olan Sumair tarafından üretilen uranyumu haziran ayında millileştirilmeden önce uluslararası pazarda satışa çıkardığını duyurdu.

Nijer'deki uranyum madenciliği, 2023'te iktidarı ele geçiren askeri cunta ile Fransa hükümetinin %90'ına sahip olduğu ve on yıllardır Nijer'de uranyum madenleri işleten Orana arasındaki çatışmanın merkezinde yer alıyor.

Devlet televizyon kanalı Télé Sahel dün gece, askeri konsey başkanı General Abdurrahmane Tchiani'nin Nijer'in "doğal kaynaklarını yönetme ve bunları piyasa kurallarına uygun ve tam bağımsız bir şekilde satın almak isteyen herkese satma hakkını" teyit ettiğini bildirdi.

Rusya Enerji Bakanı Sergey Tsevilev, temmuz ayında Moskova'nın Nijer'de uranyum madenciliğiyle ilgilendiğini açıklamıştı.

Nijer, askeri konseyin 2023'teki darbeyle iktidarı ele geçirmesinden bu yana Batı Afrika ülkesindeki "cihatçı ayaklanma" ile mücadelede yardım için Rusya'ya yöneldi.

Aynı zamanda eski sömürgeci güç Fransa'ya sırtını döndü ve onu ayrılıkçı grupları desteklemekle suçladı.

Nijer, 2024 yılında Orano'nun ülkedeki dünyanın en büyük uranyum yataklarından birini barındıran Soumer, Koumenak ve Imouraren adlı üç büyük madenini işletme hakkını iptal etti.

Orano, resmi olarak bağlı şirketlerinde yüzde 60 hisseye sahip ve madenlerin operasyonel kontrolünü yeniden ele geçirmek için çeşitli tahkim davaları açtı.

Şarku’l Avsat’ın Nükleer örgüt Euratom'un verilerinden aktardığına göre 2022 yılında Avrupa nükleer santrallerine sağlanan doğal uranyumun dörtte biri Nijer'den sağlandı.