Üst düzey yetkililerden Netanyahu’ya: Ulusal güvenliğe zarar veriyorsunuz

İsrail’de aşırı sağcı Ben-Gvir’in destekçileri ile göstericiler arasında arbede çıktı

İsrailli yedek askerlerin geçen ay Netanyahu’nun yargı sistemine yönelik planlarına karşı protestolardan bir kare (AP)
İsrailli yedek askerlerin geçen ay Netanyahu’nun yargı sistemine yönelik planlarına karşı protestolardan bir kare (AP)
TT

Üst düzey yetkililerden Netanyahu’ya: Ulusal güvenliğe zarar veriyorsunuz

İsrailli yedek askerlerin geçen ay Netanyahu’nun yargı sistemine yönelik planlarına karşı protestolardan bir kare (AP)
İsrailli yedek askerlerin geçen ay Netanyahu’nun yargı sistemine yönelik planlarına karşı protestolardan bir kare (AP)

İsrail’de yaklaşık 250 eski üst düzey güvenlik yetkilisi ve diplomat, Başbakan Binyamin Netanyahu’ya bir mektup gönderdi. Mektupta ‘hükümetin yargı reformu adı altında sistemi değiştirmek üzere izlediği kötü yol nedeniyle’ Netanyahu ve kabine üyeleri, ulusal güvenliğe zarar vermek, İsrail toplumunda bölünme ve nefreti kışkırtmakla suçlandı. Mektubu imzalayanlar, ‘İsrail hükümetinin, ABD yönetimiyle arasında gerçek bir krize neden olduğunu ve bunun İsrail’in siyasi izolasyonuna yol açabileceğini’ belirttiler.
Mektubu imzalayan isimler, İsrail’de ulusal güvenliği ve ekonomiyi tehlikeye attığını ve dikkatleri İran, Hizbullah ve Filistinlilerin tehditlerinden başka yöne çevirdiğini söyleyerek Netanyahu’yu eleştirdiler. Netanyahu’nun yıkıcı bölünmelere yol açtığını, korku ve yalan kültürü geliştirdiğini ve sosyal uyuma ciddi zarar verdiğini de vurguladılar. İmzacılar arasında eski Şin Bet Başkanı Ami Ayalon, eski Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Uzi Arad, eski Dışişleri Bakanlığı Genel Müdürü Nissim Ben Shitrit, eski Mossad şefleri Danny Yatom ve Tamir Pardo, büyükelçiler ve yetkililer de bulunuyor.
İmzacılar, ‘hükümetin uçurum kenarında durmasına son verme ve İsrail’in güvenliğini ve geleceğini garanti altına alan geniş kapsamlı bir ulusal uzlaşma süreci başlatma’ çağrısında bulundu. Bu isimler ayrıca Netanyahu ve hükümetini yargıya güvensizlik tohumları ekmekle, İsrail ekonomisini gerçek bir tehlikeye atmakla, ordu ve polis emir komuta zincirine, gerekli sorumluluk ve yetki birliğine büyük bir hasar vermekle ayrıca mevcut ve eski güvenlik güçlerinin mensuplarını Lahey’deki ve başka yerlerdeki Ceza Mahkemesi’ndeki uluslararası yasal işlemler önünde yalnız bırakmakla suçladı.
Söz konusu mektup, Netanyahu’nun Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un yargı reformu konusunda gündeme getirdiği uzlaşma planını reddettiğini açıklamasının ve bununla alay etmesinin ardından, kendisine ve hükümetine karşı gerginliğin zirve noktasında geldi. ‘Diktatörlüğe Karşı Direnişi Güçlendirme’ günü kapsamında İsrail’in dört bir yanında on binlerce İsrailli perşembe günü sokaklara döküldü. Sokağa dökülen vatandaşlar, yolları kapattı. Yargı sisteminde radikal bir reform yapmaya ve Yüksek Adalet Divanı’nın yetkilerini kısıtlamaya dayalı bir yasama süreci yürüten hükümeti protesto etti.
Dün onlarca protestocu, hafta sonu tatilini Beit Shemesh yakınlarındaki Oriye bölgesinde geçirdiğini öğrendikten sonra Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in kaldığı evi kuşatmaya çalıştı. Protestocular, hoparlörlerden Ben-Gvir ve hükümet aleyhine protesto sloganları attı. Sonrasında Ben-Gvir destekçileri ortaya çıktı ve iki taraf arasında karışıklık yaşandı. Ben-Gvir destekçileri gaz bombası kullandı ayrıca protestocuların arasına sis bombaları attı. KAN radyosu, polisin bölgeye geldiğin talimatlarına uymayan çok sayıda protestocuyu gözaltına aldığını belirtti.
Mavi-Beyaz İttifakı lideri Benny Gantz, Twitter hesabından paylaştığı bir paylaşımda ‘iç savaş çıkmasından’ korktuğunu belirtti. Gantz “Burada kimsenin böyle bir savaş peşinde olmadığı kanaatindeyim ancak durumun hızla bozulması, savaş tehlikelerini teşvik ediyor” dedi. Ayrıca “Bunlar sadece sözler ve öfkeli kehanetler değil. Aksine, ben kendi halkım arasında yaşıyorum ve nasıl parçalara ayrıldığımızı kendim görüyorum. Hükümette sorumlu hiçbir aklı başında kişi bu kötüleşmeyi durdurmaya karşı çıkmayacaktır” ifadelerini sözlerine ekledi.



Netanyahu: İran’ın son tatbikatlarından haberdarız

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs’te Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile düzenlenen basın toplantısından bir kare (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs’te Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile düzenlenen basın toplantısından bir kare (EPA)
TT

Netanyahu: İran’ın son tatbikatlarından haberdarız

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs’te Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile düzenlenen basın toplantısından bir kare (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs’te Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile düzenlenen basın toplantısından bir kare (EPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, pazartesi günü Tel Aviv’in İran’ın son dönemde yürüttüğü “tatbikatlardan” haberdar olduğunu söyledi.

Netanyahu, Reuters’a göre yaptığı açıklamada, Tahran’ın nükleer faaliyetlerinin bu ayın ilerleyen günlerinde gerçekleştireceği ziyaret sırasında ABD Başkanı Donald Trump ile görüşüleceğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’un internet sitesi Ynet’ten aktardığı hbaere göre Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile yaptığı ortak açıklamada Netanyahu, “Durumu yakından izliyor ve gerekli hazırlıkları yapıyoruz. İran’a şunu açıkça ifade etmek isterim ki İsrail’e yönelik herhangi bir eylem son derece sert bir karşılıkla karşılanacaktır” dedi.

Netanyahu, İran’daki tatbikatlara ilişkin daha fazla ayrıntı paylaşmadı. Netanyahu’nun bu sözleri, ABD ve İsrail’in, haziran ayında taraflar arasında yaşanan savaşın ardından İran’ın füze ve nükleer kapasitesini yeniden inşa etmeye döndüğüne dair uyarılarını artırdığı bir dönemde geldi.

İsrail’de, İran’ın son dönemdeki füze faaliyetlerinin sıradan tatbikatlardan ibaret olmayabileceği, savaş sırasında zarar gören balistik füze cephaneliğini yeniden inşa etmeye yönelik daha geniş kapsamlı bir çabanın parçası olabileceği yönündeki endişeler artıyor.

Axios, dün İsrailli yetkililere dayandırdığı haberinde, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın düzenlediği saldırı ve ardından yaşanan çok cepheli savaş tecrübesi ışığında, risk toleransının geçmişe kıyasla azaldığını aktardı.

Her ne kadar istihbarat değerlendirmeleri yakın bir İran saldırısına işaret etmese de, karşılıklı yanlış hesaplamaların istenmeyen bir çatışmaya yol açabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.

Batılı güvenlik değerlendirmelerine göre, söz konusu savaş sırasında İran’daki hassas tesisleri hedef alan saldırılar tehdidi tamamen ortadan kaldırmadı; aksine Tahran’ı, kapasitesini daha korunaklı yöntemlerle yeniden inşa etmeye sevk etti.

İran Genelkurmay Başkanı Emir Hatemi ise silahlı kuvvetlerin rakiplerinin hamlelerini “yakından” izlediğini ve her türlü düşmanca eyleme “kararlılıkla” karşılık verileceğini söyledi.

İran’da resmî medya organları, ülkenin çeşitli eyaletlerinde füze denemelerine başlandığına dair haberler konusunda farklı açıklamalar yaptı. ABD ve İsrail ile gerilimin tırmandığı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile anlaşmazlıkların sürdüğü bir dönemde, Devrim Muhafızları’na yakın Fars Haber Ajansı, sahadan gelen gözlemler ve vatandaş raporlarına dayanarak çeşitli noktalarda füze denemeleri yapıldığını bildirdi.

Buna karşılık, devlet televizyonunun resmî hesabı Telegram üzerinden yaptığı kısa açıklamada herhangi bir füze tatbikatının gerçekleştirilmediğini duyurdu.


ABD'de Demokrat temsilci, Epstein dosyaları için ifşacı çağrısı yaptı

FBI ve Adalet Bakanlığı ifşacılarını Denetleme Komitesi'ne başvurmaya çağıran Temsilci Robert Garcia, Jeffrey Epstein'le ilgili dosyaların içeriği hakkında bilgi sahibi olanların temsilcilerle konuşmasını istedi (Marvin Recinos/AFP)
FBI ve Adalet Bakanlığı ifşacılarını Denetleme Komitesi'ne başvurmaya çağıran Temsilci Robert Garcia, Jeffrey Epstein'le ilgili dosyaların içeriği hakkında bilgi sahibi olanların temsilcilerle konuşmasını istedi (Marvin Recinos/AFP)
TT

ABD'de Demokrat temsilci, Epstein dosyaları için ifşacı çağrısı yaptı

FBI ve Adalet Bakanlığı ifşacılarını Denetleme Komitesi'ne başvurmaya çağıran Temsilci Robert Garcia, Jeffrey Epstein'le ilgili dosyaların içeriği hakkında bilgi sahibi olanların temsilcilerle konuşmasını istedi (Marvin Recinos/AFP)
FBI ve Adalet Bakanlığı ifşacılarını Denetleme Komitesi'ne başvurmaya çağıran Temsilci Robert Garcia, Jeffrey Epstein'le ilgili dosyaların içeriği hakkında bilgi sahibi olanların temsilcilerle konuşmasını istedi (Marvin Recinos/AFP)

ABD'de Kaliforniya Temsilcisi Robert Garcia, Trump yönetiminin Epstein dosyalarını sansürlemesinden dolayı öfkeli olan FBI ve Adalet Bakanlığı çalışanlarını çıkıp konuşmaya çağırdı. Garcia, gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamak için ifşacı koruma mekanizmalarının bulunduğunu belirtti.

Denetim Komitesi'nin en üst düzey Demokrat üyesi Garcia, hükümlü cinsel suçlu Jeffrey Epstein'le ilgili dosyaların aylarca yayımlanmaya hazır olduğunu söyleyip, daha sonra içeriği büyük ölçüde sansürleyen ve ve dosyaların tamamını yasal süresi içinde yayımlamayan Trump yönetimini yerden yere vurdu.

Garcia, Pazar günü MS NOW'da yaptığı açıklamada, "Tüm bu zaman boyunca, son birkaç aydır dosyaların yayımlanmaya hazır olduğunu iddia etmek... Ve sonra bunları kamuoyundan saklamak, Kongre'nin iradesini engellemek, denetim celbine cevap vermemek için çok büyük çaba sarf etmek... Anlamaları gereken şu ki; bu dosyaları bir araya getirmek için çalışan yüzlerce FBI ajanı ve başka Amerikalı düzgün vatansever var. Dosyalarda ne olduğunu biliyorlar" dedi.

Garcia, FBI veya Adalet Bakanlığı'nda Epstein dosyaları üzerinde çalışan ve çalışmalarının gizlendiğine inanan herkesi Denetleme Komitesi'ne başvurmaya çağırdı.

Eğer FBI’da veya Adalet Bakanlığı’nda çalışıyor ve bilgi vermek istiyorsanız, dosyaları bir araya getirmek için çok çalıştıysanız ve çalışmalarınızın kendi Adalet Bakanlığınız tarafından gizlendiğini görüyorsanız, Denetleme Komitesi'yle iletişime geçin.

Kaliforniya'nın Demokrat Temsilcisi sözlerine şöyle devam etti:

İfşacı koruma programlarımız var. Gerçeğin ortaya çıkmasını, hayatta kalanların korunmasını sağlamak istiyoruz. Yönetimimizin farklı kademelerinden bu dosyalarda ne olduğunu gören veya bilen kişilerden haber alıyoruz ve korunacağınızı bilmenizi istiyoruz. Bu bilgiyi istiyoruz ve Amerikan halkı gerçeği bilmeyi hak ediyor.

Cumartesi günü, Adalet Bakanlığı'nın Epstein'le ilgili belgeler için oluşturduğu kamuya açık internet sayfasından, Trump'ı gösteren bir fotoğraf da dahil en az 16 dosya, yayımlanmalarının üzerinden bir gün geçmeden kayboldu.

Cuma günü erişilebilir olan ve cumartesi günü artık erişilemeyen kayıp dosyalar arasında çıplak kadınları tasvir eden resimlerin fotoğrafları ve bir masanın üzerinde ve çekmecelerde bir dizi fotoğrafın yer aldığı bir görüntü de bulunuyordu.

Bu görüntüde, bir çekmecenin içinde, diğer fotoğrafların arasında ABD Başkanı Donald Trump'ın Epstein, Melania Trump ve Epstein'in uzun süreli ortağı Ghislaine Maxwell'le birlikte çekilmiş bir fotoğrafı yer alıyordu.

Görsel kaldırıldı.
Cumartesi günü internet sitesinden kaldırılan belgeler arasında Trump'ı gösteren bir fotoğraf da vardı (ABD Adalet Bakanlığı)

Beklenmedik bir şekilde kaybolan dosyalar, neyin kaldırıldığı ve bunun sonucunda neyin örtbas ediliyor olabileceği konusunda çevrimiçi spekülasyonları körükledi.

Kongre'nin Adalet Bakanlığı'na Epstein davasıyla ilgili tüm dosyaları cuma gününe kadar yayımlaması emrini vermesinin ardından Trump yönetimi, hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat kanattan sert tepki aldı; bakanlıksa materyallerin yalnızca küçük bir bölümünü kamuoyuna açıkladı.

Cuma günü yayımlanan dosyalar, 2019'da Manhattan'daki hapishane hücresinde cinsel istismardan yargılanmayı beklerken intihar eden gözden düşmüş finansçı Epstein hakkında az sayıda yeni bilgi sunuyordu.

Başkanın yer aldığı fotoğrafın hafta sonu Epstein dosyaları arşivinden kaldırılmasının ardından, örtbas etme iddiaları yeniden ortaya çıktı.

Independent Türkçe


Yeni bir saldırıyı ihtimal dışı bırakmayan İran zenginleştirme konusunda ısrarcı

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, geçtiğimiz çarşamba günü Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü. (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, geçtiğimiz çarşamba günü Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü. (İran Dışişleri Bakanlığı)
TT

Yeni bir saldırıyı ihtimal dışı bırakmayan İran zenginleştirme konusunda ısrarcı

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, geçtiğimiz çarşamba günü Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü. (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, geçtiğimiz çarşamba günü Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü. (İran Dışişleri Bakanlığı)

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Tahran’ın yeni bir saldırıya uğrama ihtimalini ‘dışlamadığını’, ancak şimdi ‘eskisinden daha hazırlıklı’ olduğunu söyledi. Arakçi, bu hazırlığın savaşı önlemeyi amaçladığını, savaşı teşvik etmediğini vurgulayarak, geçtiğimiz haziran ayında düzenlenen saldırılarda zarar gören unsurların yeniden inşa edildiğini belirtti.

Arakçi, Russia Today (RT) kanalına verdiği kapsamlı röportajda, İran’ın savaş istemediğini ancak ‘onu önlemenin en iyi yolunun hazır olmak’ olduğunu ifade etti. Olası yeni bir saldırının ‘başarısız bir deneyimin tekrarı’ olacağını dile getirdi.

Arakçi’nin açıklamaları, geçen hafta Moskova’ya yaptığı ve artan bölgesel gerilim ile İran’ın nükleer programının geleceğine ilişkin tartışmaların sürdüğü bir dönemde gerçekleşen ziyaretin ardından geldi. Arakçi, Moskova’da siyasi ve diplomatik temaslarda bulundu.

Arakçi, nükleer dosya konusunda daha önce ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile temaslar yürüttüğünü, ancak Tahran’ın bu görüşmeleri aylar önce durdurma kararı aldığını söyledi. İran’ın ‘müzakere süreci devam ederken’ hedef alınmasının ‘acı bir deneyim’ olduğunu belirten Arakçi, ABD’nin 2015 anlaşmasından ‘mantıklı bir gerekçe olmadan’ çekildiğini hatırlattı.

Son savaşın ardından Witkoff ile görüş alışverişinin sürdüğünü aktaran Arakçi, ABD’nin müzakereleri yeniden başlatma ısrarının ‘yanlış bir yaklaşıma’ dayandığını savundu. Tahran’ın ‘adil ve dengeli bir anlaşmaya müzakere yoluyla hazır’ olduğunu, ancak ‘dayatmaları kabul etmeyeceğini’ vurguladı.

Herhangi bir diyaloğun yeniden başlamasının ‘karşılıklı çıkarlara dayalı bir müzakere çözümü’ ortaya konmasına bağlı olduğunu belirten Arakçi, ABD’nin önünde ‘iki net seçenek’ bulunduğunu söyledi: Diplomasiye dönmek ya da ‘başarısızlığı kanıtlanmış’ bir çizgide ısrar etmek.

İsrail, 13 Haziran’da İran içindeki stratejik tesislere geniş çaplı bir saldırı düzenlemiş, Devrim Muhafızları Ordusu’ndan (DMO) çok sayıda komutan ile nükleer programla bağlantılı yetkililer ve bilim insanlarının hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan bu saldırı iki ülke arasında 12 gün süren bir savaşı tetiklemişti. ABD ise daha sonra üç İran nükleer tesisini bombalayarak çatışmalara dahil olmuştu.

Arakçi, ABD’nin Natanz ve Fordo’daki nükleer tesisleri hedef alan saldırılarının ‘ciddi hasara’ yol açtığını, ancak İran’ın teknolojik kapasitesini ve nükleer programını sürdürme iradesini ortadan kaldırmadığını söyledi. İran’ın nükleer programının ‘barışçıl’ olduğunu vurgulayan Arakçi, “Teknoloji bombalanamaz” dedi.

Arakçi, ABD Savunma Bakanlığı’nın İran nükleer programının bir ila iki yıl geciktiği yönündeki değerlendirmesini de sorguladı. İran’ın uranyum zenginleştirme dahil olmak üzere nükleer enerjinin barışçıl kullanımına ilişkin ‘meşru bir hakka’ sahip olduğunu belirten Arakçi, bu haktan ‘vazgeçmeyeceklerini’ ifade etti.

dc
Maxar uydusundan alınan bir görüntüde, ABD'nin İran'ın Kum kenti yakınlarındaki yer altı nükleer tesisine düzenlediği saldırıların ardından Fordo kompleksi görülüyor. (Arşiv – Reuters)

Arakçi, İran’ın 2015 anlaşmasında olduğu gibi nükleer programının barışçıl kalacağına dair ‘tam güvenceler’ vermeye hazır olduğunu, bunun karşılığında yaptırımların kaldırılması gerektiğini söyledi.

Daha geniş bölgesel bağlamda konuşan Arakçi, İsrail’in mevcut yaklaşımını 2026 yılında da sürdürmesini beklediğini ifade etti. ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin sağladığı ‘hesap sorulmama dokunulmazlığının’ dünyayı yeniden ‘güç mantığına’ sürüklediğini, bunun da uluslararası ve insancıl hukuku zayıflattığını bildirdi.

Bu çerçevede NBC News, ABD Başkanı Donald Trump’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dan bir brifing alacağını aktardı. Brifingde, ABD saldırılarıyla hedef alınan uranyum zenginleştirme tesislerinin yeniden faaliyete geçirilmesine yönelik İsrail’in kaygılarının ve İran’ın balistik füze programını genişletme ihtimalinin ele alınacağı belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın NBC News’ten aktardığı haberde, İsrailli yetkililerin zenginleştirme faaliyetlerinin yeniden başlamasından endişe duyduğu ve bu gelişmelere karşı ABD yönetimine yeni seçenekler sunmaya hazır oldukları ifade edildi.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Arakçi, İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na bağlı kalmayı sürdürdüğünü ve UAEA ile iş birliğine hazır olduğunu söyledi. Ancak Arakçi, UAEA’nın denetimi altındaki nükleer tesisleri hedef alan saldırıları kınamamasını eleştirerek, bunun ‘tehlikeli bir emsal’ ve uluslararası hukukun ihlali olduğunu savundu.

Saldırıların ardından İran, UAEA ile bazı iş birliği alanlarını askıya aldı ve müfettişlerin hasar gören tesislere erişimini kısıtladı. İran parlamentosunun geçtiğimiz temmuz ayında kabul ettiği bir yasa uyarınca, müfettişlerin ülkeye girişinin Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nin onayına bağlandığı, bunun da Dini Lider Ali Hamaney’in tasdikini gerektirdiği bildirildi.

İran, geçtiğimiz eylül ayında Mısır’ın arabuluculuğuyla UAEA ile yeni bir iş birliği çerçevesine ulaşmış, ancak Tahran daha sonra Avrupa’nın Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarını yeniden devreye sokma girişimi sonrası bu çerçevenin geçersiz olduğunu açıklamıştı.

Arakçi, Tahran’ın bombardımana maruz kalan tesislerdeki denetim mekanizmalarının gözden geçirilmesini talep ettiğini, ancak askeri saldırılar sonucu zarar görmüş nükleer tesislerin nasıl denetleneceğine dair bir emsal bulunmadığını söyledi. Bu konuda UAEA ile net bir çerçeve oluşturmak üzere istişarelerin sürdüğünü belirtti.

Aynı bağlamda İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü ve Başkan Yardımcısı Behruz Kemalvendi, ‘güvenlik açısından mevcut aşamada nükleer malzemelerin ve tesislerin ne ölçüde zarar gördüğüne dair düşmana bilgi vermenin uygun olmadığını’ söyledi.

Kemalvendi, cumartesi günü İranlı Öğrenciler Haber Ajansı’na (ISNA) yaptığı açıklamada, “İran’a yönelik saldırı, UAEA müfettişlerinin ülkede bulunmasından sadece bir gün sonra gerçekleşti” dedi.

Kemalvendi, savaş öncesi iş birliği düzeyine dönüşün, İran’ın nükleer tesislerine yönelik askeri tehditlerin sona ermesine ve özellikle zenginleştirme konusunda olmak üzere İran’ın nükleer dosyadaki haklarına saygı gösterilmesine bağlı olduğunu vurguladı. ‘Sıfır zenginleştirme’ söylemini ise reddetti.

rgt
ABD saldırılarının ardından Natanz Nükleer Tesisi’nde oluşan kraterleri gösteren uydu görüntüsü (Arşiv – Reuters)

Ayrıca İran’ın nükleer dosyada ‘artık bilinmeyen hiçbir unsurun kalmadığı bir aşamaya ulaştığını’ söyleyen Kemalvendi, bir nükleer santral inşa etmenin ‘karmaşık ve teknik bir süreç’ olduğunu belirterek programın ‘barışçıl’ niteliğine işaret etti.

UAEA Genel Direktörü Rafael Grossi ise geçen hafta yaptığı basın açıklamasında, ajansın İran’daki bazı denetim faaliyetlerini yeniden başlatabildiğini, ancak bunun hâlâ ‘son derece sınırlı’ olduğunu söyledi. Grossi, Natanz, İsfahan ve Fordo’daki ‘kritik’ ana tesislere erişimin sağlanamadığını kaydetti.

Grossi, bu tesislere tam erişimin yeniden sağlanmasının ‘şu anki en büyük zorluk’ olduğunu vurgulayarak, iş birliğinin önceki seviyesine dönmemiş olmasına rağmen İran’la temasların ‘sürdüğünü’ ifade etti.

Nükleer tesislerine yönelik saldırılardan önce İran, uranyumu yüzde 60 oranında zenginleştiriyordu. Bu oran, askeri kullanım seviyesine yakın kabul ediliyor. UAEA, savaşın başlaması sırasında İran’ın yaklaşık 441 kilogram bu düzeyde zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğunu bildirmiş, ancak 13 Haziran’dan bu yana stokları doğrulamanın mümkün olmadığını açıklamıştı.

Batılı ülkeler, bu seviyede zenginleştirmenin sivil bir ihtiyaç olmadığını savunurken, UAEA İran’ın yüzde 60 oranında uranyum zenginleştiren, nükleer silaha sahip olmayan tek ülke olduğunu belirtiyor.