Hamas, Filistin yönetiminin Şarm eş-Şeyh'teki güvenlik zirvesine katılmasını kınadı

Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kenti bugün Filistin, İsrail, Ürdün, Mısır ve ABD'den üst düzey siyasi ve güvenlik yetkililerinin katılımıyla 5'li bir güvenlik zirvesine ev sahipliği yapıyor

AA
AA
TT

Hamas, Filistin yönetiminin Şarm eş-Şeyh'teki güvenlik zirvesine katılmasını kınadı

AA
AA

Hamas, Filistin yönetiminin Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde bugün düzenlenen İsrail-Filistin gerilimine ilişkin güvenlik zirvesine katılmasına tepki gösterdi.
Hamas'tan yapılan yazılı açıklamada, İsrail'in ihlallerinin Ürdün'ün Akabe kentinde Filistin yönetiminin de katılımıyla 26 Şubat'ta düzenlenen güvenlik zirvesinin ardından arttığı belirtildi.
Filistin yönetiminin Şarm eş-Şeyh'teki toplantıya katılarak "Filistin ulusal mutabakatından ayrılma konusunda ısrar ettiği" kaydedilen açıklamada, "Filistin halkına yönelik saldırılarını tırmandıran işgalci İsrail'in katıldığı Şarm eş-Şeyh güvenlik toplantısına Filistin yönetiminin de katılmasını kınıyoruz." ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada, Filistin yönetimine Şarm eş-Şeyh'teki toplantıda yer almamaları çağrısı yinelendi.
Hamas, İslami Cihad Hareketi, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi (FDHKC) ve Filistin Demokratik Birlik Cephesi daha önce yaptıkları açıklamalarla Filistin yönetimine "Şarm eş-Şeyh'te düzenlenecek güvenlik toplantısına katılmama" çağrısında bulunmuştu.

İsrail ve Filistin'in de katıldığı güvenlik zirvesinin ilki Akabe'de yapılmıştı
İsrail ile Filistin arasındaki gerilimi azaltmayı hedefleyen güvenlik zirvesinin ilki Ürdün'ün Akabe kentinde 26 Şubat'ta düzenlenmişti.
Akabe'de Filistin, İsrail, Ürdün, ABD ve Mısır'ın katılımıyla düzenlenen güvenlik toplantısı sonrası yayımlanan kapanış bildirisinde, "Filistin yönetimi ile İsrail hükümetinin, tek taraflı eylemleri 3 ila 6 ay durdurmaya hazır olduklarını teyit ettiği" belirtilmişti.
Tek taraflı eylemlerin durdurulmasının, İsrail hükümetinin, 4 ay boyunca yeni yerleşim birimi inşasını tartışmaya açmaması ve 6 ay boyunca kaçak yerleşim birimlerine onay vermemesini içerdiği kaydedilmişti.
Akabe'de ayrıca ikinci toplantının Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde yapılması kararlaştırılmıştı.
Ancak İsrail, işgal altında bulunan Batı Şeria'daki baskınlarına devam etmiş, baskınlar ve çıkan olaylarda çok sayıda Filistinli hayatını kaybetmişti.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, bu sabah Twitter'dan yaptığı açıklamada, "Şarm eş-Şeyh bugün Mısır, Filistin, İsrail, Ürdün ve ABD'den üst düzey siyasi ve güvenlik yetkililerinin katılımıyla 5'li bir toplantıya ev sahipliği yapıyor." ifadelerini kullanmıştı.



Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye haber ajansı SANA'nın haberine göre, Lazkiye vilayetindeki iç güvenlik güçleri bugün şehirde saat 17:00'den yarın sabah 06:00'ya kadar gece sokağa çıkma yasağı ilan etti.

İç Güvenlik Komutanlığı yaptığı açıklamada, sokağa çıkma yasağının acil durumları, sağlık personelini, ambulans ve itfaiye ekiplerini kapsamadığını belirtti.


İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı ‘yerinden edilme’ ve ‘askeri üsler’ korkularını körüklüyor

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
TT

İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı ‘yerinden edilme’ ve ‘askeri üsler’ korkularını körüklüyor

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)

İsrail'in Somaliland'ı ‘bağımsız devlet’ olarak tanıma kararı, Filistinlilerin bu ayrılıkçı bölgeye yerleştirileceğine ve İsrail'in Kızıldeniz kıyılarını gören bölgede askeri üsler kuracağına dair endişeleri artırdı.

Somali Başbakanı Hamza Abdi Barre, ‘İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Somaliland'daki planının Afrika Boynuzu'nda gerilimi artıracağı’ uyarısında bulundu. Barre, bu hamlenin ‘Sudan, Somali ve diğer ülkeler dahil olmak üzere bölge için ciddi sonuçlar doğuracağını’ söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, cuma günü, Somaliland'ı ‘bağımsız egemen bir devlet’ olarak tanıdığını duyurdu. Böylece Somali içindeki ‘ayrılıkçı bölge’ ilk kez tanındı. Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullahi Arawa, bu hamleyi ‘tarihi bir an’ olarak nitelendirdi.

İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı, Arap, İslam ve Afrika ülkeleri tarafından kınandı. Arap ve İslam ülkeleri, Arap Birliği (AL), Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve Afrika Birliği Komisyonu, İsrail'in bu adımını tamamen reddettiklerini belirten açıklamalar yayınladı. Somali Başbakanı Barre, İsrail’in tanıma kararını Gazze Şeridi'nden Filistinlilerin yerinden edilmesiyle ilişkilendirdi. Barre, pazar günü Al-Qahera News'e verdiği röportajda “Tüm işaretler Netanyahu'nun Gazzelileri Somaliland'a yerleştirmeyi planladığını teyit ediyor” dedi. Somalili yetkili, ‘ülkesinin bunu kabul etmeyeceğini’ vurgularken, Filistin halkının kendi topraklarında yaşama ve kendi bağımsız devletine sahip olma hakkı olduğunu belirtti.

İsrail'in Somaliland’ı tanımasının Netanyahu’nun ‘Büyük İsrail’ adlı planının bir parçası olduğuna inanan Barre, İsrail'in, Somali'nin kuzeyindeki varlığının Kızıldeniz ve Babu’l-Mendeb Boğazı'nı kontrol etmesine ve bölgede askeri üsler kurmasına olanak sağlayacağını düşünerek, mevcut siyasi ve bölgesel koşulları istismar etmeye çalıştığını belirtti.

Somali hükümeti tarafından cuma günü yapılan açıklamada ‘Filistin’in işgalinin ve Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini kategorik olarak reddedildiği’ belirtilerek, ‘Somali’nin Filistin halkının vatansız bırakılmasını asla kabul etmeyeceği’ vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, Somali'yi vekalet savaşlarına sürükleyecek veya bölgesel ve uluslararası düşmanlıkları ülkeye taşıyacak herhangi bir yabancı askeri üs veya düzenlemenin kurulmasına izin verilmeyeceğinin altı çizildi.

İsrail'in hamlesinin ardından cuma günü Somali hükümetinin toplantısı (SONNA)İsrail'in hamlesinin ardından cuma günü Somali hükümetinin toplantısı (SONNA)

Somaliland bölgesinden araştırmacı ve siyasi analist Numan Hasan, ‘Somaliland hükümetinin Filistinlilerin kendi topraklarına yerleştirilmesini kabul etmeyeceğini’ düşünüyor. Somalilandlı yetkililer, bölgenin, bağımsız devlet olarak tanınması için herhangi bir siyasi çözümü engelleyeceğini düşünen Hasan, Filistinlilerin yerinden edilmeyi reddettiklerini açıkça ifade ettiklerini ve halkın da aynı fikirde olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hasan, Somaliland hükümetinin, komşu ülkelere zarar vermemeleri koşuluyla, bölgede İsrail askeri üslerinin kurulmasına itiraz etmeyeceğini düşündüğünü, özellikle Arap ve İslam dünyasının İsrail'in tanınmasını reddetmesi gibi son gelişmeler çerçevesinde bölgenin herhangi bir dış müdahaleye hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.

Numan Hasan'a göre bağımsızlığın tanınması Somaliland hükümetinin birincil hedefi olmaya devam ediyor. Hasan, bu adımın başka hiçbir ülkenin çıkarlarına zarar vermeyeceğini düşündüğünü belirtti.

Öte yandan Somalili siyasi analist Hasan Muhammed Hac, İsrail'in tanınmasının, kalkınma veya güvenlik bölgeleri ve egemen tesislerin kurulması bahanesiyle yerel halkın veya Filistinlilerin bölgeye yerleştirilmesine kapı açarak, bölgenin demografik yapısı üzerindeki etkisine ilişkin endişeleri artırdığını değerlendiriyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hac, bu tanıma kararının Kızıldeniz kıyısında ve Babu’l-Mendeb bölgesinde İsrail’in askeri üsleri veya istihbarat tesislerinin kurulmasına kapı açacağına dair endişelerin arttığını belirtti.

Bunun, bölgeyi uluslararası çatışmaların merkezine yerleştireceğini ve Somali'nin iç meselesinden bölgesel ve uluslararası rekabetin sahnesine dönüştüreceğini söyleyen Hac, bu senaryoların (yerinden edilme ve militarizasyon) risklerinin daha geniş bölgeye ve Afrika'ya yayılacağını, kabile gerilimlerini körükleyeceğini ve kapsamlı siyasi çözümlerin şansını zayıflatacağını kaydetti.

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi ve Yüksek ve Stratejik Araştırmalar Askeri Akademisi danışmanı Tümgeneral Adil el-Umde, Somali'de yaşananların, ayrılmayı teşvik eden hareketler arasında olumsuz algıları güçlendirerek Afrika devletleri arasındaki parçalanma ve bölünmeyi daha da şiddetlendirdiğini düşünüyor. Somali'nin bölünmesinin bölgesel ve uluslararası istikrarı etkileyeceğini, çünkü bu bölgenin dünyadaki çoğu ülkenin stratejik çıkarlarıyla bağlantılı olduğunu söyledi.

Umde, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “İsrail'in Somaliland'ı tanıyarak bölgedeki çatışmada yeni bir cephe açmak ve uluslararası toplumun dikkatini Gazze Şeridi'nden başka yöne çekmek istediğini” düşündüğünü belirtti. Ayrıca, “Somali'nin birliğini ve egemenliğini korumak, Kızıldeniz bölgesinde Arap ve Mısır'ın ulusal güvenliğini korumak anlamına gelir” ifadesini kullandı.

Somali Başbakanı Barre'ye göre ülkesi, İsrail'in hamlelerine karşı egemenliği için bölgesel ve küresel destek bekliyor. Barre, yaptığı açıklamalarda, ülkesinin Netanyahu'nun kararına karşı diplomatik kanalları bir seçenek olarak kullandığını, ayrıca ülkesinin birliğini savunmak için yasal önlemler aldığını açıkladı. Barre, "anayasanın (Somaliland'ın) bunu yapmasına izin vermediğini" kaydetti.

Somaliland, 1991 yılından bu yana Somali Federal Cumhuriyeti'nden tek taraflı olarak ayrıldığını ilan etti, ancak şimdiye kadar uluslararası taraflarca tanınmadı.


İsrail, yakıtı silaha dönüştürerek Gazze'yi yaşanmaz hale getiriyor

Gazze'de yakıt, hayatı aniden durdurabilecek bir silaha dönüştü (AFP)
Gazze'de yakıt, hayatı aniden durdurabilecek bir silaha dönüştü (AFP)
TT

İsrail, yakıtı silaha dönüştürerek Gazze'yi yaşanmaz hale getiriyor

Gazze'de yakıt, hayatı aniden durdurabilecek bir silaha dönüştü (AFP)
Gazze'de yakıt, hayatı aniden durdurabilecek bir silaha dönüştü (AFP)

İzzeddin Ebu Ayşe

Gazze'de dizel yakıt ve mutfak gazı artık sadece lambaları yakmak ve makineleri çalıştırmak için kullanılan hammaddelerden ibaret değil. Yakıt tankerlerinin Gazze Şeridi'ne girişini engellemek artık sadece bir enerji krizi yaratmakla kalmıyor, bu sorunu, belirsiz bir gelecekle karşı karşıya olan savaş halindeki bir şehrin siyasi sahnesini yönetmek için stratejik bir silaha dönüştürüyor.

Gazze'de yakıt, hastanelerden su istasyonlarına, moloz kaldırma kamyonlarına ve hatta yerinden edilmiş kişilerin çadırlarına kadar hayatı aniden durdurabilen bir silaha dönüştü. Enerji, ekonomik bir kaynaktan, Gazze Şeridi'ndeki güç dengesini yeniden düzenleyen ve onu tamamen İsrail'in eline bırakan siyasi bir silaha dönüştü.

Sınırlı yakıt tankları

Hamas ve İsrail arasında ABD’nin arabuluculuğunda imzalanan ateşkes anlaşmasına göre Tel Aviv’in Gazze Şeridi’nin tüm sınır kapılarını açması ve her gün 600 ticari kamyonun Gazze Şeridi'ne girmesine izin vermesi gerekiyor. Bu kamyonların dörtte biri dizel yakıt ve mutfak gazı taşıyan yakıt tankları.

Gazzeliler anlaşmayı memnuniyetle karşılarken Gazze Şeridi'nde hayatın yavaş yavaş normale döneceğini umuyordu, ancak gerçekte bunun tam tersi oldu. Tel Aviv, yakıt ithalatını kısıtladı ve bazen günlerce engelledi, bu da dizel ve mutfak gazı kıtlığı nedeniyle ekonomik durumu daha da kötüleştirdi.

Gazze'deki hükümetin Medya Ofis Müdürü İsmail es-Sevabite, Gazze Şeridi’nin gerçekte ihtiyacı olan yakıtın sadece yüzde 16'sının Gazze'ye girdiğini, İsrail'in ateşkesin başlamasından bu yana toplam 660 mutfak gazı tankının girişine izin vermesi gerekirken, sadece 104 tankın girişine izin verdiğini söyledi.

Her gün çekilen çile

Yakıt ihtiyacı ile İsrail sınır kapılarından getirilen miktar arasındaki önemli fark, çok yönlü bir insani kriz yarattı. Gazze Şeridi'ndeki yakıt kıtlığı artık geçici veya acil bir kriz değil, hayatın her alanını etkileyen günlük bir çileye dönüştü.

drgthy
Gazze halkı, yakıt kıtlığı nedeniyle karmaşık bir kriz döngüsü içinde yaşıyor (AFP)

Gazze halkı, artık basit bir operasyonel sorun olmaktan çıkıp şehrin altyapısını tehdit eden bir krize dönüşen yakıt kıtlığı nedeniyle karmaşık bir kriz döngüsü içinde yaşıyor. Hastaneler hizmet dışı kalırken enkaz kaldırma ve yol temizleme çalışmaları çok yavaş ilerliyor. Aileler yemek pişirmek ve su temin etmek için ilkel çözümlere başvuruyor ve kamyonlar hareket edemediğinden sokaklarda çöpler birikiyor.

Belediye hizmetleri aksadı

Gazze Belediyesi Sözcüsü Husni Muhanna, dizel yakıt sıkıntısının belediyelerin hizmet sunma kapasitesini azalttığını ve temel tesislerin işleyişini kısıtladığını söyledi.

Muhanna, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ateşkesin ardından en zor dönemlerden birini yaşıyoruz. Yakıt krizi, çoğu hizmetin neredeyse tamamen durmasına neden oldu ve artık su kuyuları, pompa istasyonları ve hizmet merkezleri gibi temel tesislerin çalışması için gerekli yedek jeneratörleri çalıştıramıyoruz.”

Belediye, yolları temizlemek ve hasarlı yolları onarmak için makineleri, su nakil araçlarını, kanalizasyon araçlarını ve katı atıkları toplamakla görevli araçları çalıştırmak için acilen yakıta ihtiyaç duyduğunu belirten Muhanna, “Ateşkesin başlamasından bu yana belediyelere ulaşan yakıt, yolları temizlemek ve yerinden edilmiş kişilerin yaşamlarını kolaylaştırmak için sadece beş gün yetebilir” dedi.

Hastaneler kapandı

Daha da vahim olansa, dizel sıkıntısı nedeniyle bir hastane ve tüm tesislerinin kapanmış olması. Gazze'deki el-Avde Hastanesi'nin sunduğu tüm tıbbi hizmetler, dizel tankının boşalması nedeniyle jeneratörün çalışmayı durdurmasının ardından askıya alındı.

Şifa Tıp Kompleksi Genel Müdürü Muhammed Ebu Silmiye, Şifa Tıp Kompleksi'nin 48 saatten fazla yetecek kadar yakıtı olmadığı için birkaç hayati öneme sahip hastane ve sağlık tesisinin birkaç saat içinde kapanma riskiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.

Gazze'de kapasitesinin üzerinde çalışan dört ana hastane bulunuyor. Şifa Tıp Kompleksi günde yaklaşık 2 bin 600 litre yakıta ihtiyaç duyuyor. Aksa Şehitleri Hastanesi'nin ihtiyacı 2 bin 100 litre, Nasır Hastanesi'nin ihtiyacı ise yaklaşık 5 bin litre. Avde Hastanesi'nin asgari tıbbi hizmetlerin devamını sağlamak için günlük temel ihtiyacı yaklaşık 2 bin 600 litre, ancak ihtiyaçları olan bu miktardaki yakıta ulaşamıyorlar.

Ebu Silmiyi'ye göre sağlık personeli sıkı bir yakıt kısıtlama politikası uygulamak zorunda kalırken sadece yoğun bakım üniteleri ve ameliyathaneler için kullanılıyor.

Avde Hastanesi faaliyetlerini durdurduğunda, her gün yaklaşık 3 bin kişi sağlık hizmetlerinden mahrum kaldı ve planlanmış ameliyatlar, doğum hizmetleri (günde yaklaşık 60 vaka) ve çocuklara yönelik klinik bakım hizmetleri tamamen askıya alındı.

Karaborsa

Gazze sakinlerinden Samira, kadınların mutfak gazı kıtlığı nedeniyle büyük zorluklarla karşı karşıya olduğunu söyledi. Çadırının yakınlarında odun kullanmak zorunda kaldıkları için yemek pişirmenin zorluğundan bahseden Samira’ya göre bu durum, çocuklara zarar veren yoğun dumanın çıkmasına neden oluyor. Eskiden normal bir rutin olan yemek pişirmek, bitmeyen bir savaşta küçük bir mücadeleye dönüştü.

Bir diğer Gazzeli olan taksi şoförü Sami, karaborsadan yakıt almak zorunda olduğu için dizel yakıt bulmakta çok zorlandığını söyledi. Sami, dizel kıtlığının, mevcut miktarın azlığı nedeniyle fiyatların sürekli yükselmesine katkıda bulunduğunu belirtti.

Enerji, siyasi karar alma anlamına geliyor

Çağdaş çatışma literatüründe, ekonomi profesörü Mazen el-Acla, yakıtın temel hizmetlerin sunulmasını engelleyen bir silah olarak adlandırıldığını, elektrik, su ve yakıt gibi sivil altyapının askeri olmayan baskı araçları olarak kullanıldığını söyledi.

Acla, şunları söyledi:

“Gazze örneğinde, bu kısıtlamanın gerçek etkisi somut siyasi sonuçlar doğurmaya yetiyor, çünkü enerji, kontrolü elinde tutan tarafların silahlı güce başvurmadan rakiplerinin kararlarını yönlendirmelerini sağlıyor. Yakıt, siyasi kontrolün en önemli araçlarından biri haline geldi ve her dizel tankeri, ölüm-kalım mücadelesinde bir karta dönüştü.”

Gazze'deki enerji modelinin, yakıtın sadece yanıcı bir malzeme değil, aynı zamanda en ölümcül koz olduğunu kanıtladığını vurgulayan Acla, çünkü her damla dizelin kontrolünün sadece hastanelerdeki hizmetlerin askıya alınması tehdidi oluşturmakla kalmayıp, İsrail'e bağımlı kalma sistemini de sürdürdüğünü açıklıyor.

Bu yüzden Gazze'ye giren yakıta uygulanan kısıtlama, temel kaynakları kontrol eden bir pazarlık kozu ve gerçek bir siyasi baskı aracı olarak kullanıyor. Dolayısıyla Gazze Şeridi’nde hayat, ‘ya yakıt ya da ölüm’ şeklinde basit bir denklem haline geldi.