Husiler, Afrikalı mültecileri silah altına alıyor

Yemen'deki göçmenler ailelerine yardım etmek için fırsat arayışını sürdürüyor. (BM)
Yemen'deki göçmenler ailelerine yardım etmek için fırsat arayışını sürdürüyor. (BM)
TT

Husiler, Afrikalı mültecileri silah altına alıyor

Yemen'deki göçmenler ailelerine yardım etmek için fırsat arayışını sürdürüyor. (BM)
Yemen'deki göçmenler ailelerine yardım etmek için fırsat arayışını sürdürüyor. (BM)

Hui milisleri son günlerde başta Yemen'in başkenti Sana olmak üzere kontrolü altındaki üç bölgede her yaştan Afrikalı göçmeni savaşmaları için silah altına almak amacıyla harekete geçti. İzleme, takip etme ve Afrikalı göçmenleri kendilerine çekmeye yönelik adımlarına hız verdi.
Konu hakkında bilgi sahibi kaynaklar Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Husilerin Önleyici Güvenlik Servisi’ne bağlı silahlı kişilerce başlatılan takip kampanyalarının son haftalarda 300'den fazla Afrikalı mültecinin kaçırılmasıyla sonuçlandığını belirtti.
Kaynaklar, milis grubun kalesi olan Saada'dan kaçırılan 200 mülteciyi gözaltına aldığını, Sanaa, Ibb ve Zimar'daki farklı mahalle ve bölgelerden 100 kişiyi daha yakalayarak bilinmeyen yerlere götürdüğünü aktardı. Açıklamada, milislerin mültecileri savaşmak için silah altına almaya çalıştığı kaydedildi.
Kaynaklar, Husi grubunu zulüm, adam kaçırma, kutuplaştırma, beyin yıkama ve zorla askere alma suçları işleyerek saflarını şimdi yeni Afrikalı savaşçılarla yeniden düzenlemeye ve güçlendirmeye çalışmakla itham etti. Ayrıca milislerin, onlarca Afrikalı tutukluyu gruplar halinde, uluslararası örgütlerin takip ve denetiminden uzakta kurulan çeşitli mezhepsel ve askeri eğitim merkezlerine ve kamplara naklettiği kaydedildi.
İnsan hakları kaynakları ve uluslararası raporların aktardığına göre, Husi darbesinin kontrol ettiği bölgelere peş peşe gelen farklı yaştaki göçmenler, çeşitli taciz ve gasp biçimlerine maruz kalıyor.
Husi ihlalleri, göçmenleri takip etmek, tutuklamak, kendi projelerine katılmaları ve cephelerine dahil etmek için seferberlik ve askeri eğitime tabi tutarak devam ediyor.
Milislerin, Sana'adaki sözde ‘güvenlik medya merkezi’ tarafından yayınlanan son raporlarla, bu yılın başından beri yürüttükleri takip ve adam kaçırma kampanyalarını onayladı. Geçtiğimiz ocak ayında Saada’da 780 göçmen kaçırılırken, şubat ayında silahlı kişiler, aynı valilikten 100'den fazla Afrikalı göçmeni kaçırdı. Onları Sana'daki merkezlere nakletti.
Milisler raporlarında, mültecilere yönelik devam eden bu hedef alma operasyonlarının, topluma yönelik tehlikeleri nedeniyle tutuklanmaları ve ana kaleleri olan Sana, Saada'da ve diğer şehirlerden sınır dışı edilmelerine bağladı.
Bu adımlar, Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM), Yemen'e iki ay içinde yaklaşık 22 bin Afrikalı göçmenin geldiğini açıkladığı bir zamanda yaşandı.
Raporda, Yemen'e Aralık 2022'de 10 bin 620, Ocak 2023'te ise 10 bin 707 Afrikalı göçmenin giriş yaptığı ifade edildi. Göçmenlerin yüzde 97'sinin Etiyopyalı, yüzde 3'ünün ise Somalili olduğu aktarılan raporda, bunların yüzde 77'sinin erkek, yüzde 5'inin kadın, yüzde 15'inin çocuk, yüzde 3'ünün ise genç kız olduğu bilgisine yer verildi.
Yemen, Afrika'nın doğu kıyılarından komşu Körfez ülkelerine taşınmak isteyen binlerce Afrikalının göçü için bir geçiş noktası. Bu durum onları Husi milislerinin şiddetine ve sömürüsüne karşı savunmasız hale getiriyor.
BM’nnönceki tahminleri, Yemen'de çoğu Etiyopya ve Somali uyruklu 280 binden fazla Afrikalı mülteci olduğunu gösteriyor. Yerel bir insan hakları raporu, bir süre önce darbecilerin kontrolündeki bölgelerdeki Afrikalı göçmenlerin, özellikle de darbecilerle bağlantılı asker toplama veya kaçakçılık çetelerine katılmayı reddedenlerin sistematik tasfiyeye tabi tutulduğunu ortaya koymuştu.
Raporda, Husiler, Saada Valiliği'ndeki (milislerin kalesi)  sınır bölgesinde Afrikalı göçmenlerin dükkanlarını ve çadırlarını yakarak 20 göçmenin ölümüyle sonuçlanan suçun arkasında yer almakla suçlandı.
Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı tarafından yayınlanan rapor, özellikle 2020'de Sana'daki hapishanelerde 150'den fazla Afrikalının yakılarak öldürülmesinden sonra bu suçun grubun kanlı siciline yeni bir sayfa olarak eklendiği kaydedildi. Raporda, Husilerin Yemenli sivillere ve savunmasız göçmenlere yönelik suçlarının devam ettiğine dikkat çekildi.



Trablus'taki çatışmalar, Dibeybe'nin Libya'daki nüfuzunun arttığını gösteriyor

Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)
Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)
TT

Trablus'taki çatışmalar, Dibeybe'nin Libya'daki nüfuzunun arttığını gösteriyor

Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)
Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)

 

Trablus'ta gece saatlerinde rakip silahlı gruplar arasında çıkan şiddetli çatışmalarda en az altı kişi ve güçlü bir silahlı grubun lideri öldürüldü. Çatışmalar dün salı günü şafak vakti “istikrarın yeniden sağlandığının” duyurulmasıyla sona erdi.

Acil Durum ve Tıp Merkezi salı günü yaptığı açıklamada, “Güney Trablus'taki yoğun nüfuslu Ebu Selim bölgesi civarındaki çatışmaların yaşandığı yerden altı kişinin cesedinin çıkarıldığını” söyledi.

Pazartesi günü başlayan ve saatlerce süren, makineli tüfekler ve roketatarlar da dahil olmak üzere ağır silahların kullanıldığı çatışmalarda başka olası can kayıpları ve yaralanmalar bildirilmedi.

Yerel medya araçları Ganiva lakaplı Abdulgani el-Kikli’nin öldürüldüğünü bildirdi. İstikrarı Destekleme Birimi Başkanı olan Kikli, 2011'den bu yana Trablus'un önemli bölgelerini kontrol eden en önemli silahlı grupların kilit liderlerinden biri.

Muhammed el-Menfi başkanlığındaki Başkanlık Konseyi'ne bağlı gibi görünen İstikrarı Destekleme Birimi, İçişleri ve Savunma Bakanlıkları tarafından güvenliğinin sağlanması gereken devlet kurumları ve hayati öneme sahip tesisler üzerinde kontrolünü zorla dayatan en önemli silahlı gruplardan biri.

AFP'nin doğruluğundan emin olamadığı görüntüler, Kikli'nin yerde yattığını ve yakın mesafeden vurulduğu gösteriyor.

Analist Celal Harşavi, Ganiva'nın yeğeninin, “Trablus'taki silahlı grupların en güçlü ve etkili liderlerinden biri” olan adamın pusuya düşürüldüğünü söylediğini aktardı.

Harşavi, “Kikli’nin bankalar, telekomünikasyon, idareler ve hatta üst düzey diplomatik görevler gibi kilit pozisyonlara kendisine sadık kişileri atayabildiğini” açıkladı.

Salı günü okullar ve Trablus Üniversitesi güvenlik önlemleri kapsamında ikinci bir duyuruya kadar eğitime ara verdiler. Daha sonra Üniversite çarşamba gününden itibaren eğitime yeniden başladığını duyurdu. İçişleri Bakanlığı, “Vatandaşlar ile memurlara işlerine dönme” çağrısı yaparak, durumun “güvenli ve istikrarlı” olduğunu vurguladı.

Pazartesi akşamı uçaklar Trablus Havalimanı'ndan başkentin 200 kilometre doğusunda bulunan Misrata'daki güvenli bir yere nakledildi ve çok sayıda uçuş bu şehre yönlendirildi. Daha sonra havalimanına uçuşlar yeniden başlatıldı ve Mitiga Uluslararası Havalimanı hava sahası da açıldı.

Nüfuz haritasındaki değişim

Pazartesi akşamı Libya'nın başkentinde güçlü bir silahlı grubun liderinin öldürülmesi, saatlerce süren şiddetli çatışmalara ve grubunun kalesinden çıkarılmasına yol açtı. Bu durum, Trablus hükümetiyle ittifak halindeki silahlı grupların nüfuzunun güçlenmesiyle sonuçlanabilir.

Yıllardır Trablus'un geniş bir bölümünü kontrol eden Kikli'nin öldürülmesi, bundan daha geniş bir bölgenin istikrarı açısından da sonuçlar doğurabilir.

Libya önemli bir enerji ihracatçısı olup uzun süredir rakip doğulu ve batılı silahlı gruplar arasında bölünmüş durumda. Akdeniz'i geçerek Avrupa'ya ulaşmak isteyen göçmenler için bir hareket noktası ve bölgedeki rakip güçlerin mücadele alanı konumunda. Libya çatışması Rusya, Türkiye, Mısır ve BAE'yi de kendine çekti.

Kikli'nin öldürülmesinin ardından Ulusal Birlik Hükümeti, Başbakan Abdulhamid Dibeybe'nin düzensiz silahlı gruplar olarak adlandırdığı gruplara karşı güvenlik operasyonunun tamamlandığını duyurdu. Kikli'ye bağlı militanlar cezaevlerini yönettiler ve bakanlıklarda, devletin mali kuruluşlarında görevler üstlendiler.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden Tarık Megerisi, “Ganiva, Trablus'un fiilen kralıydı. Takipçilerinin bir kısmı İç Güvenliği kontrol ederken, diğer bir kısmı da Merkez Bankası'ndan yapılan nakit transferlerinin dağıtımını kontrol ediyorlardı. Ayrıca birçok kamu şirketi ve bakanlık da kontrolleri altındaydı” dedi.

Trablus'ta otoritenin güçlenmesi, son yıllardaki kendisini zorla görevden alma girişimlerinin ardından Türkiye'nin müttefiki ve Ulusal Birlik Hükümeti'nin Başkanı Dibeybe’yi de güçlendirecek. Aynı zamanda Doğu Libya'daki silahlı gruplarla kapsamlı çatışmadaki pozisyonunu destekleyecek.

Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti'ne bağlı silahlı gruplar, Kikli başkanlığındaki İstikrarı Destekleme Birimi'nin uzun süredir elinde tuttuğu bölgeleri ve üsleri hızla ele geçirdi. Ele geçirilen bölgeler arasında örgütün kalesi olan Ebu Selim bölgesi de yer alıyordu.

Kikli'nin devrilmesiyle birlikte Savunma Bakanlığı'na bağlı ve Dibeybe ile müttefik grupların, özellikle de Mahmud Hamza komutasındaki 444. Tugay ile 111. Tugay ve Misrata'dan gelen Ortak Harekât Gücü’nün daha büyük bir rol üstlenmesi mümkün.

Dibeybe'nin müttefiklerinin birleşmesi, Batı Libya'nın, komutan Halife Hafter'in on yıl önce rakiplerini tasfiye ederek ve diğer grupları kendi kontrolüne girmeye zorlayarak iktidarı ele geçirdiği Doğu Libya’ya benzemesine yol açabilir.

Atlantik Konseyi araştırmacılarından İmadeddin Badi, “Bu, Trablus'ta daha önce görülmemiş düzeyde bir saha kontrolünün önünü açıyor ve silahlı grupların sayısının azaltılmasını sağlıyor” dedi.

Libya, Muammer Kaddafi rejiminin 2011 yılında devrilmesinden bu yana bölünmelerle boğuşuyor. Ülke iki hükümet tarafından yönetiliyor: Biri uluslararası toplum tarafından tanınan ve Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Trablus'taki hükümet, diğeri ise doğuda Usame Hamad’ın başkanlık ettiği ve Meclis ile Mareşal Halife Hafter tarafından desteklenen hükümet.