Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, TFF ve Fenerbahçe'yi eleştirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, TFF ve Fenerbahçe'yi eleştirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Dursun Özbek, MHK Başkanı Lale Orta'nın yayıncı kuruluşu aramasına TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi ve TFF Yönetim Kurulu Üyelerinin sessiz kalmasına tepki gösterdi.
Dursun Özbek, Nef Stadyumu'nda yaptığı basın açıklamasında, Merkez Hakem Kurulu (MHK) Başkanı Lale Orta'nın yayıncı kuruluşu aramasına TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi ve TFF Yönetim Kurulu Üyelerinin sessiz kalmasına tepki gösterdi.
Yaşanan gelişmeler üzerine açıklama kararı aldıklarını ifade eden Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, şunları söyledi:
"Sözlerime Kasımpaşa maçındaki bir pozisyonla ilgili başlamak istiyorum. Bu maçta Zaniolo'ya yapılan hareket, sonrasındaki gelişmeler ve yorumlar, bütün bir sezona ışık tutmaktadır. Bu hareketin önemine binaen bu açıklamaya ihtiyaç duyduk. Oyuncumuz Zaniolo'ya yapılan hareket, önemli bir hareketti. Sonraki gelişmeler de çok önemliydi. Şu anda geldiğimiz noktada MHK Başkanı Lale Orta, başında bulunduğu kurumun görev tanımının dışına çıkarak hakem yorumcularına baskı yaptı."
MHK Başkanı Lale Orta'nın yaptığı açıklamaya değinen Dursun Özbek, "Bu açıklamaların sebebiyle ne TFF Başkanı ne de yönetim kurulu üyeleri yorum yapmamış ve sessiz kalmıştır. Demek ki şunu anlıyoruz; TFF Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, Lale Orta'yla aynı fikirdedir, Lale Orta da onların sözcülüğünü üstleniyor." diye konuştu.

"Bir kişi hem savcı hem de hakim olamaz"
Yaşanan gelişmeler nedeniyle hayal kırıklığı içinde olduklarını ifade eden Dursun Özbek, şöyle devam etti:
"Olayı Konya'da öğrendim. Basın mensuplarıyla yaptığım konuşmada bunun inanılmaz bir durum olduğunu, inanmak istemediğimi belirtmiştim. Bunun gerçek olmadığını düşündüm. MHK'nin görev ve yetkileri talimatlarla bellidir. Görev ve yetkisi arasında yayıncı kuruluşa ya da herhangi bir basın kuruluşuna müdahale etme yoktur. Bundan daha da vahimi, yönetim kurulu kararı olmadan çıkarılmayacak bir VAR videosunun VAR odasından çıkarılmasıdır. Demek ki VAR odasında gösterilmesi gereken ya da gösterilmemesi gereken görüntüler var. Burada MHK Başkanı istediği gibi karar veriyor, istediği görüntüleri istediği kadar ekrana getiriyor. Hukukta şu söylem vardır, bir kişi hem savcı hem de hakim olamaz. Burada MHK Başkanı hem savcılığa hem de hakimliğe, adalet dağıtan kişi rolüne soyunmuştur. Bunu kabul etmiyoruz."
Galatasaray olarak daha önce yayıncı kuruluşa 300 sayfalık bir taleple giderek haklarını savunmak istediklerini dile getiren Özbek, "Sezon başından bu yana yapılan haksızlık daha iyi anlaşılıyor. Demek ki bazı görüntüler yayınlanabilir, bazılarının da yayınlanmaması lazım. Bunun yayınlanabilir ya da yayınlanamaz olduğu konusu, MHK Başkanının anlattığı çerçevede, onun inisiyatifinde. Hukukta böyle bir şey yok. Deliller herkese açık olmalı, herkes o deliller çerçevesinde kendi hakkını arama mecburiyetindedir." değerlendirmesinde bulundu.
Hataların kabul edilmesi yerine durumun normalleştirilmesinin daha büyük hatalara yol açtığını dile getiren Dursun Özbek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Güçlü görünmek için adaletten vazgeçerseniz, tarafsızlığınızı kaybedersiniz. Bu kurulun başkanının arka kapılardan bulduğu çözümlerle, yaptığı telefon görüşmeleriyle değil, adaletli hakem seçimleriyle hepimize örnek olması gerekir. Sayın Lale Orta'nın müdahale ettiği programda görevli bir arkadaşımız istifa etmiş. Lale Orta televizyondaki konuşmasında bu arkadaşın EYT'den istifa ettiğini açıklamış. Birilerinin aklıyla alay etmek istediğiniz zaman bu tip örnekler verirsiniz. Bu arkadaşın istifasıyla, televizyonda yaptığı yorum aynı saate denk gelmiş. Kimse bizim aklımızla alay etmeye kalkmasın. Lale Orta'nın seçildiği dönemde yapılan tüm spekülasyonlara rağmen, herkes için adalet konusunda kendisinin yanında olacağımızı belirttik. Ama geldiğimiz noktada bunun tam tersi oluyor. Kimse bunun acemice bir hata olduğunu söyleyemez. Böyle bir ortamda TFF neden sessiz. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Neredeyse tüm ülkenin hemfikir olduğu, bu konunun yanlışlığıyla ilgili TFF Başkanı neden açıklama yapmıyor? Yönetim kurulu üyeleri neden sessiz? Niçin ve kimden çekiniyorsunuz? Böyle bir ortamda bütün bir sezona ışık tutacak bir olayda herkes susuyor, Lale Orta hem TFF'nin sözcülüğünü yapıyor hem de olaylara açıklama getirmek zorunda kalıyor. Neden çekiniyorsunuz Sayın Başkan. Yönetim kurulu arkadaşlarım, neden çekiniyorsunuz?"
"Bu hakem (Mete Kalkavan) Galatasaray maçında rakip takımın formasıyla maç seyrederken görüldü"
Herkes için adalet istediklerini ilk günden bu yana söylediklerini söyleyen Dursun Özbek, adaletin herkes için sağlanmaması durumunda mevcut durumdaki gibi birilerinin adaleti kendisine göre dizayn edebileceğini ileri sürdü.
Hafta sonunda yaşanan gelişmelerin bir plan dahilinde göz göre göre oynandığını da iddia eden Özbek, konuşmasında şunları aktardı:
"Birbirine benzer pozisyonlar. Dubois'ya yapılan bir hareket var. Hareketi yapan kişi itirafta bulunmuştur. Kırmızı kartı hak ettiğini söylüyor ama hakem bunu görmüyor, VAR görmüyor. Rakibimizin (Fenerbahçe) maçında aynı hareket yapılıyor. Gereken kart gösterilmiyor. Hakem görüyor, VAR görüyor ama verilmiyor. Anlaşılması zor görüntüler var. Hakem elini kırmızı karta götürürken birden bire vazgeçiyor. Kaldı ki çok iyi hatırlıyoruz, bu hakem (Mete Kalkavan) bir Galatasaray maçında rakip takım formasıyla maç seyrederken görüldü. Böyle bir şeye nasıl izin verilir. Bu konu daha önce de gündeme geldi. TFF Başkanı, TFF yetkilileri, MHK yetkilileri, hakem tayininin bir algoritmayla yapıldığı konusunda bizi ikna etmeye çalıştılar. Hakemin performansından tutun, verileceği maçtaki akrabalık ilişkisi gibi detaylar var algoritmada. Galatasaray'a rakip olan bir takımın taraftarı olduğunun görüntüsünü veren bir hakemle ilgili bunu algoritmaya yazmayı unuttunuz mu? Bu algoritmanın değerlerini kim yazıyor, kim çiziyor? Kırmızı kart gösterilmesi gereken pozisyonla ilgili tüm spor yorumcuları, herkes hem fikir. Hakemin hareketi de o yönde. Kim müdahale ediyor bir anda da hakemin hareketi değişiyor? Yan hakem mi müdahale ediyor, VAR'dan mı müdahale var? Kimse anlamıyor. Rashica'ya yapılan hareketin aynısı Konya'da penaltı değil ama Alanya'da penaltı."
Demir Grup Sivasspor maçının ardından açıklanan kayıtlara da değinen Özbek, Fenerbahçe'nin açıklamalarına işaret ederek "Sivasspor maçında herkesin hata olduğu konusunda hem fikir olduğu pozisyonu dillerine dolamışlar, oradan bir şey çıkarma peşindeler. Alanyaspor maçının 21. dakikasında oyuncularının kırmızı kart görmesi gerekiyor. Uzatmalarla birlikte maç neredeyse 90 dakika 10 kişi oynanacak. Türkiye'de sporu bilen herkes bunun zor bir durum olduğunu açıklar. Kimse bu kırmızı kartı konuşmasın istiyorlar." şeklinde konuştu.
Fenerbahçe'nin Corendon Alanyaspor deplasmanında oynanan maçın devre arasında yaptığı açıklamaya da değinen Özbek, şöyle devam etti:
"Sahada maç oynanıyor, devre arasında açıklama yapılıyor. Maçı sahada kazanacağını iddia eden bir kulüp, devre arasında neden açıklama yapar. Önünüzde 45 dakika var. Federasyona, hakemlere baskı yapmak ve kırmızı kartı unutturmak için bunu yapıyorlar. 'Bizi sistem dışına itiyorlar' diye devamlı mağdur edebiyatı yapılıyor. Amaç belli, kendi lehlerine yapılan hataların üstünü kapatmak."
"Hocaları uluslararası basının önünde Türk futbolunun değerini iki paralık etmek için demeç veriyor"
Fenerbahçe'nin Sevilla mücadelesinin ardından sarı-lacivertli ekibin teknik direktörü Jorge Jesus'un "Maçların sahada kazanılması gerekiyor, masada değil." açıklaması hakkında de eleştirler de bulunan Özbek, konuyla ilgili şunları ifade etti:
"Avrupa Ligi'nde maç bitiyor, hocaları (Jorge Jesus) uluslararası basının önünde Türk futbolunun değerini iki paralık etmek için demeç veriyor. Hep beraber Türk futbolunun marka değerini yukarıya çekmek için çabaladığımız bir dönemde böyle mi olur? Herkes suskun, herkes dilini yutmuş vaziyette. Kimse konuyla ilgili yorum yapmıyor. Fatih hocamız, Schalke maçından önce Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) ile ilgili yorum yaptı diye 3 maç ceza aldı. Bunu herkese hatırlatıyorum. Türk futbolu hepimizin ortak faydası. Marka değerini hepimizin koruması lazım. Aslında her şey planlı. Geçen sene ligi 13. sırada bitiren takımımızın bu sene bu başarıyı elde edeceğini hesaplamamışlar. Galatasaray taraftarının gücünü, bu takımın kapasitesini hafife aldıkları için ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bu yüzden rekabetin seviyesini aşağıya indirmeye çalışıyorlar."
Rakipleriyle yüksek seviyede rekabet etmek istediklerini söyleyen Başkan Özbek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Herkes şunu bilsin. Biz sizinle bu kadar düşük seviyede rekabet etmek istemiyoruz. İftiralarla, ayak oyunlarla rekabeti aşağıya çekmek istiyorsunuz. İnsanları manipüle etmekten vazgeçin. Buradan bir kez daha söylüyorum, ne yaparsanız yapın, biz kazanacağız ve sahada kazanacağız. Adaleti size ve sinsi oyunlarınıza rağmen getireceğiz. Utancı giden kimsenin kalbi ölür. Ben buradan utancı giden, kalbi ölmüş olanlara sesleniyorum. Artık hiçbir şeyin sizi utandırmayacağını çok iyi biliyorum. Bizim adalete ve doğruya inancımızın önünde duracak gücünüz ve cesaretiniz yok. Şimdi çekilin karanlık köşelerinize, size rağmen Türk futboluna aydınlığı getireceğiz. Herkes bunu böyle bilsin."



Kanatsız uçuş: Kayakla atlama hakkında her şey

Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)
Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)
TT

Kanatsız uçuş: Kayakla atlama hakkında her şey

Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)
Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)

Adrenalin'den herkese merhaba. Bu hafta motor sporları ve dövüş etkinliklerinden değil, adrenalinin doruk noktasına ulaştığı bir başka spor dalı olan kayakla atlamadan bahsedeceğiz. 

Kayakla atlama, kış sporları içinde hem tarihi hem de görsel etkisiyle en çarpıcı dallardan biri. Bir sporcunun onlarca metre yükseklikten kendini boşluğa bırakıp rüzgarla mücadele ederek süzülmesi, bu branşı yalnızca bir yarış değil, aynı zamanda bir cesaret gösterisine dönüştürüyor.

  
Kayakla Atlama Dünya Kupası da bu sporun geldiği noktayı görmek için en doğru adreslerden biri. Ancak bu noktaya gelene kadar kayakla atlama uzun bir yolculuktan geçti.

Kayakla atlamanın kökleri 19. yüzyıl Norveç'ine uzanıyor. İlk dönemlerde bu spor, bugünkü anlamda bir yarıştan çok, kimin daha uzağa atlayabildiğini görmek için yapılan yerel denemelerden ibaretti.

Ahşap kayaklar, basit rampalar ve neredeyse hiçbir güvenlik önlemi olmadan yapılan atlayışlar, sporun ne kadar riskli başladığını açıkça gösteriyor. Zamanla bu denemeler organize yarışlara dönüştü ve kayakla atlama, İskandinav ülkelerinin sınırlarını aşarak Avrupa'nın geri kalanına yayıldı.

Bu gelişimin en önemli dönüm noktalarından biri, 1925'te düzenlenen ilk Kayakla Atlama Dünya Kupası oldu. O dönemde yalnızca erkek sporcuların katıldığı bu organizasyon, kayakla atlamayı uluslararası bir spor haline getirdi.

İlk şampiyonalarda atlayış mesafeleri bugüne kıyasla oldukça kısa olsa da sporcuların cesareti ve rekabet duygusu bugünküyle yarışır düzeydeydi. Dünya Kupası, yıllar içinde hem sporcular hem de organizatörler için bir referans noktası haline geldi.

Erkekler Kayakla Atlama Dünya Kupası tarihine bakıldığında, bazı ülkelerin bu spora damga vurduğu hemen fark ediliyor. Norveç, Finlandiya, Avusturya ve Almanya, uzun yıllar boyunca hem teknik hem de sportif açıdan öne çıktı.

Özellikle Finlandiyalı Matti Nykanen, kayakla atlama dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biri oldu. Nykanen'in Dünya Kupaları ve Olimpiyatlar boyunca sergilediği performans, bu sporun küresel popülaritesini ciddi şekilde artırdı. Onun ardından gelen nesiller, kayakla atlamanın sınırlarını biraz daha ileri taşımaya başladı.

Zaman içinde pistler büyüdü, tepe boyutları arttı ve sporcular daha uzun mesafelere ulaşmaya başladı. Bununla birlikte ekipman teknolojisi de ciddi bir değişim geçirdi.

Eski dönemlerde ağır ve kontrolü zor kayaklar kullanılırken, günümüzde daha hafif ve aerodinamik malzemeler öne çıkıyor.

Sporcuların giydiği tulumlar bile rüzgarla etkileşim göz önünde bulundurularak tasarlanıyor. Bu gelişmeler, performansı artırırken aynı zamanda kuralların da sıkılaşmasına neden oldu.

Kayakla atlamada kadınların Dünya Kupası sahnesine çıkması ise çok daha geç bir tarihte gerçekleşti.

Kadınlar, ilk kez 2009'da Kayakla Atlama Dünya Kupası'nda resmi olarak yarışma fırsatı buldu. Bu geç başlangıç, sporda uzun süre tartışma konusu oldu.

Ancak kadın kayakla atlamanın kısa sürede gösterdiği gelişim, bu tartışmaları büyük ölçüde geride bıraktı. Japonya, Almanya, Avusturya ve Norveçli sporcular, kadınlar kategorisinde üst düzey rekabetin oluşmasında başrol oynadı.

Kadın kayakla atlamanın simge isimlerinden biri olan Sara Takanashi, bu alandaki dönüşümün en net örneklerinden biri.

Dünya Kupası yarışlarında kırdığı rekorlar ve performansları, kadın sporcuların teknik ve fiziksel olarak bu branşta ne kadar ileri gidebileceğini gösterdi. Kadınlar yarışlarının şampiyona programına eklenmesi, yalnızca bir sportif gelişme değil, aynı zamanda kayakla atlamanın geleceği açısından da önemli bir adım oldu.

Kayakla Atlama Dünya Kupası, hem erkekler hem de kadınlar için benzer bir yarış yapısıyla ilerliyor. Normal tepe ve büyük tepe yarışları, sporcuların farklı koşullara ne kadar hızlı uyum sağlayabildiğini ortaya koyuyor.

Takım yarışlarıysa bireysel yeteneklerin yanı sıra ülkelerin sistemli çalışmasının da ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Rüzgarın yönü, hızındaki küçük değişimler ve pistin durumu, yarışın kaderini saniyeler içinde değiştirebiliyor.

Bu yüzden kayakla atlama, yalnızca fiziksel güçle açıklanabilecek bir spor değil. Sporcular, atlayış sırasında vücut pozisyonlarını milimetrik hesaplarla ayarlamak zorunda kalıyor.

En ufak bir hata, metrelerce mesafe kaybı anlamına gelebiliyor. Dünya Kupası da tam olarak bu noktada devreye giriyor ve en istikrarlı, en soğukkanlı sporcuları öne çıkarıyor.

Kayakla atlamanın bugünkü haline ulaşmasında organizasyonların ve uluslararası federasyonların da payı büyük.

Güvenlik önlemleri yıllar içinde ciddi şekilde artırıldı. Pist tasarımları, sporcuların iniş sırasında daha kontrollü bir şekilde yere basmasını sağlayacak biçimde geliştirildi.

Aynı zamanda ekipman kontrolleri sıkılaştırıldı ve herkes için eşit koşullar yaratılmaya çalışıldı. Bu sayede spor, geçmişe kıyasla çok daha güvenli bir yapıya kavuştu.

Kayakla atlama dışarıdan bakıldığında kısa bir koşu, bir sıçrayış ve ardından süzülmeden ibaret gibi görünebilir. Oysa işin teknik tarafı, atlayışın her saniyesine yayılan karmaşık bir denge ve kontrol sürecine dayanıyor. Bir sporcunun havadayken ne kadar ileri gideceğini belirleyen şey yalnızca gücü değil; hız, vücut pozisyonu, kayak açısı ve rüzgarla kurduğu ilişki oluyor.

Her şey pistin başında, iniş rampasına girmeden önce başlıyor. Sporcu, mümkün olan en dengeli ve ritmik kaymayla maksimum hıza ulaşmaya çalışıyor. Bu noktada amaç, hızlanırken vücudu gereksiz yere hareket ettirmemek. En ufak bir dengesizlik, rampa sonunda yapılacak sıçramayı doğrudan etkiliyor.

Sporcular, rampaya yaklaşırken dizlerini hafif kırık tutuyor ve gövdeyi öne doğru sabit bir açıyla konumlandırıyor. Bu duruş, sıçrama anında gücün doğrudan kayaklara aktarılmasını sağlıyor.

Sıçrama, yani "take-off" anı, uçuşun kaderini belirleyen en kritik nokta. Sporcu, rampanın ucunda kayakları pistten ayırırken ne çok erken ne de geç davranabiliyor.

Erken sıçrama, hız kaybına yol açarken; geç sıçrama, açıyı bozarak havalanmayı zorlaştırıyor. Bu nedenle sporcular, rampanın ucundaki milimetrik noktayı defalarca antrenman yaparak ezberliyor. Bacaklardan gelen itiş, gövde ve kalça pozisyonuyla birleştiğinde sporcu havaya düzgün bir şekilde yükseliyor.

Havalanma sonrası başlayan uçuş evresi, kayakla atlamanın görsel açıdan en tatmin edici ama aynı zamanda en teknik bölümü. Günümüzde neredeyse tüm sporcular "V stili" adı verilen tekniği kullanıyor.

Bu teknikte kayaklar önde açılarak V harfi şeklini alıyor. Kayakların bu şekilde açılması, havayla temas yüzeyini artırıyor ve sporcuya daha fazla kaldırma kuvveti sağlıyor.

Ancak V stilinin etkili olabilmesi için kayakların açısı, sporcunun vücut pozisyonuyla uyum içinde olmalı. Aksi halde bu avantaj hızla dezavantaja dönüşebiliyor.

Uçuş sırasında gövde neredeyse kayaklarla paralel hale geliyor. Sporcu, göğsünü kayaklara yaklaştırarak havayı "yakalamaya" çalışıyor. Kollar genellikle vücuda yakın tutuluyor, çünkü açılan kollar hava direncini artırarak dengeyi bozabiliyor.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Viessmann FIS Ski Jumping World Cup (@fisskijumping)'in paylaştığı bir gönderi

Başın pozisyonu da büyük önem taşıyor. Sporcu genellikle bakışlarını ileriye sabitliyor ve boynu mümkün olduğunca sabit tutuyor. Bu duruş, hem aerodinamik yapıyı koruyor hem de havadayken ani hareketlerin önüne geçiyor.

Rüzgar, uçuş kontrolünde en büyük dış etkenlerden biri. Karşıdan gelen hafif bir rüzgar, sporcunun daha uzun süre havada kalmasına yardımcı oluyor. Yandan esen rüzgarlarsa dengeyi ciddi şekilde zorlayabiliyor.

Bu nedenle sporcular, havadayken küçük vücut hareketleriyle dengeyi sürekli ayarlıyor. Dizlerin ve ayak bileklerinin çok küçük hareketleri, kayakların açısını ve yönünü kontrol etmeye yardımcı oluyor. Bu ayarlamalar dışarıdan fark edilmese de uçuşun birkaç metre daha uzamasını sağlayabiliyor.

İnişe yaklaşırken uçuş tekniği yeniden değişiyor. Sporcu, yavaş yavaş V stilini daraltıyor ve kayakları birbirine yaklaştırıyor. Amaç, yere en stabil şekilde temas etmek. İniş sırasında ağırlık genellikle öne veriliyor ve dizler darbe emici bir görev üstleniyor. Denge kaybı yaşanmaması için gövde hafif öne eğik tutuluyor. Hakemler, inişin temizliğine ve sporcunun dengesini koruyup korumadığına özellikle dikkat ediyor.

Kayakla atlamada kullanılan ekipman da uçuş kontrolünün önemli bir parçası. Kayakların uzunluğu, sporcunun boyu ve kilosuna göre belirleniyor. Çok uzun kayaklar daha fazla kaldırma sağlarken, kontrolü zorlaştırabiliyor. Tulumlarsa rüzgarı belirli bir şekilde yönlendirecek biçimde tasarlanıyor ancak kurallar bu konuda son derece katı. Tulumun vücuda tam oturması gerekiyor; fazla bol kıyafetler avantaj sağladığı için kabul edilmiyor.

Tüm bu teknik detaylar, kayakla atlamayı reflekslerden çok bilgi ve tekrar üzerine kurulu bir spor haline getiriyor. Uçuş sırasında yapılan her küçük ayar, yıllar süren antrenmanların ve sayısız denemenin sonucu. Dünya Kupası gibi üst düzey organizasyonlarda fark yaratan da tam olarak bu oluyor: Havadayken sakin kalabilen, vücudunu rüzgarla uyum içinde yönlendirebilen ve inişi temiz yapabilen sporcular, birkaç metrelik farklarla zirveye çıkıyor.

Kayakla atlamada uçuş, boşluğa bırakılan bir an değil, başından sonuna kadar kontrol edilen, hesaplanan ve hissedilen bir süreç. Sporcu pistten ayrıldığı anda işi bitmiyor, asıl mücadele tam da o anda başlıyor.

Kış sporları Eurosport kanallarından takip edilebiliyor.

Kaynaklar: Red Bull, TKF, FIS


Basketbolu bırakan NBA yıldızı, balıkçı oldu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Basketbolu bırakan NBA yıldızı, balıkçı oldu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

NBA yıldızı Ben Simmons, üst düzey basketbola olası dönüşünü erteleyip profesyonel balıkçılık kariyerine yönelmeyi tercih etti.

Sport Fishing Championship'te (SFC) takım satın alan 29 yaşındaki oyuncu, South Florida Sails'ı yönetecek.

2021'de kurulan SFC'de 16 elit balıkçılık kulübü, profesyonel açık deniz tuzlu su balıkçılığı yapıyor.

Üç kez NBA All-Star'a (2019–2021) seçilen Simmons, ligdeki son maçını 13 Nisan'da LA Clippers formasıyla Golden State Warriors'a karşı oynamış ve Kaliforniya'daki kısa süreli macerasını yılda 1,1 milyon dolarlık minimum sözleşmeyle tamamlamıştı.

NBA'de 9 yıl geçiren Simmons, bu sürede 203 milyon dolar kazandı. 2016'da draft edilen oyuncu, yıldızını Sixers'ta parlatmıştı.

2022'de Nets'e geçtikten sonra, 2024'te yıl Clippers'a katılmıştı.

Simmons, bu sezon geri dönüşüyle ​​ilgili sorulan soruya "Sadece orada bulunmak için yer doldurmanın anlamı olduğunu düşünmüyorum" dedi.

Bunun biraz bencilce olduğunu düşünüyorum... Ama rekabet edebilmek için en yetenekli halime ve fiziksel zirveme ulaşmak istiyorum. Aksi takdirde bana hiçbir faydası olmaz. Belki bu yılın ortasını, hatta belki de gelecek sezonu düşünüyorum.

Balıkçılık sporuna yönelik tutkusunu sosyal medyada sergileyen Simmons, bunun "sıkıcı ve zorlu" olabileceğini kabul etse de sonuçta "çok eğlenceli" olduğunu vurguladı.

Simmons, Andscape'e, "Çok niş bir spor" diye konuştu.

Ve bilmeyince bilinmiyor. Ama bir kez deneyimlenince ve oraya gidip neyle ilgili olduğu görülünce, sporun doğasına hayran kalınıyor. Ve bu, balıkçılık sporunda her zaman ilgimi çeken bir şey. Teknik. Ve bunun içinde insanların anlamadığı çok şey var. Milyon dolarlık gemilerde balık tutan bu adamlar günlerce denizde kalıyor. Yani yorucu ve zorlu ama çok eğlenceli. Bu, deneyimlenmesi, içine girilmesi ve neyle ilgili olduğunun görülmesi gereken dünyalardan biri.

Independent Türkçe


Afrika Kupası’nda Regragui’yi düşündüren kriz: Fas’ta savunma hattı sakatlıklarla sarsıldı

Fas Milli Takımı kaptanı Romain Saiss (AFP)
Fas Milli Takımı kaptanı Romain Saiss (AFP)
TT

Afrika Kupası’nda Regragui’yi düşündüren kriz: Fas’ta savunma hattı sakatlıklarla sarsıldı

Fas Milli Takımı kaptanı Romain Saiss (AFP)
Fas Milli Takımı kaptanı Romain Saiss (AFP)

2025 Afrika Uluslar Kupası’na galibiyetle başlayan Fas Milli Takımı’nda skor ve genel hava güven verse de, savunma hattındaki sakatlıklar teknik direktör Walid Regragui’nin ilk haftadan itibaren hesaplarını zorlaştırdı.

Komorlar maçında Romain Saiss’in karşılaşmanın ilk dakikalarında sakatlanarak oyundan çıkması dikkat çekti. Tecrübeli savunmacının yerine Jawad El Yamiq dahil olurken, Katar’ın Al Sadd kulübünde forma giyen Saiss’in kapsamlı sağlık kontrollerinden geçeceği ve turnuvanın geri kalanında oynayıp oynayamayacağının bu tetkiklerin ardından netleşeceği belirtildi.

Savunmadaki sıkıntılar bununla da sınırlı kalmadı. Nayef Aguerd’in durumu da belirsizliğini koruyor. Bazı kaynaklar oyuncunun grup maçlarının kalanında forma giyemeyebileceğini öne sürerken, diğer kaynaklar yapılan kontrollerin uyluk bölgesindeki ağrılar nedeniyle tamamen önlem amaçlı olduğunu ve henüz resmî bir sakatlık tespiti bulunmadığını ifade ediyor.

Adam Masina’nın da sağlık kontrolünden geçirilmesi bekleniyor. Tecrübeli oyuncu açılış maçında yedek kulübesinde kalırken, fiziksel durumu hakkında henüz resmî bir açıklama yapılmadı.

Teknik ve sağlık ekibi, Saiss, Aguerd ve Masina’nın durumuna ilişkin sessizliğini koruyor. Çarşamba sabahı itibarıyla üç oyuncunun da sağlık durumunu ve grup maçlarındaki olası durumlarını netleştiren resmî bir bilgilendirme yayımlanmadı.

Saiss ve Aguerd’in yokluğunun kesinleşmesi hâlinde Regragui’nin savunmada Jawad El Yamiq ile Abdelhamid Ait Boudlal’dan oluşan tamamen yeni bir ikiliye yönelmesi gerekecek. Bu durum, turnuvanın erken aşamasında uyum ve savunma istikrarı açısından ciddi bir sınav anlamına geliyor.

Fas Millî Takımı, gruptaki bir sonraki maçında cuma günü Mali ile karşılaşacak, grup etabını ise pazartesi günü Zambiya maçıyla tamamlayacak.