Mısır, Nahda Barajı anlaşmazlığında Türkiye'nin arabuluculuk teklifine nasıl bakıyor?

Ankara, Kahire ile siyasi atılım sonrasında arabuluculuk yapmaya istekli olduğunu ifade etti

Nahda Barajı (DPA)
Nahda Barajı (DPA)
TT

Mısır, Nahda Barajı anlaşmazlığında Türkiye'nin arabuluculuk teklifine nasıl bakıyor?

Nahda Barajı (DPA)
Nahda Barajı (DPA)

Türkiye ile Mısır arasında son dönemde yaşanan ‘siyasi atılımla’ birlikte ilişkiler henüz oluşum aşamasında olmasına rağmen Ankara, iki ülke arasındaki üst iletişim kanallarının geri dönmesinden yararlanarak, Nahda (Rönesans) Barajı anlaşmazlığına hızla tepki gösterdi. Bu konularda ‘deneyimli’ olmasını ileri sürerek ‘nehir kaynağı’ bir ülke olarak Kahire ile Addis Ababa arasında ‘arabuluculuk’ teklif etti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yıllarca süren bir ayrılığın ardından iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden tesis edilmesi için yapılan düzenlemeler kapsamında gerçekleştirdiği Kahire ziyareti sonrasında geçtiğimiz pazartesi günü ülkesinin ‘Etiyopya Barajı’ anlaşmazlığına müdahale etme isteği hakkında yaptığı açıklamada, ‘ihtiyaç olması halinde, özellikle arabuluculuk konusunda gerekli desteği sağlamak’ istediklerini dile getirdi. Çavuşoğlu, Türkiye'nin Etiyopya ve Sudan ile de iyi ilişkileri olduğuna dikkat çekti.
Çavuşoğlu, Türk basınına yaptığı açıklamada, “Mısır'ın Büyük Nahda Barajı konusunda Etiyopya ile su paylaşma sorunu var. Türkiye'nin komşu ülkeler Irak, İran ve Suriye ile de aynı sorunu ve bu konularda tecrübesi var” ifadelerini kullandı.
Mısır, Etiyopya'nın 2011'den beri nehrin ana kolu üzerine inşa ettiği barajın Nil suyundaki payının etkilenmesinden korkuyor. Kahire, Hartum ile birlikte barajın doldurulmasını ve işletilmesini düzenleyen bağlayıcı bir yasal anlaşma çağrısında bulunurken, Addis Ababa su kaynaklarını kullanarak kalkınma hakkını talep ederek ‘hidroelektrik’ barajının inşası için bastırıyor.
Etiyopya, yaklaşan yağmur mevsiminde Nahda (Hedasi) Barajı'nın rezervuarını dördüncü kez doldurmaya hazırlanırken, Kahire, Addis Ababa'ya baskı yapmak ve bir anlaşmaya varmadan önce herhangi bir ‘tek taraflı önlem’ almaktan geri adım attırmak amacıyla söylemini artırdı.
Mısır Temsilciler Meclisi (parlamento) Dışişleri Komitesi üyesi Siham Kemal'a göre Mısır, ‘Etiyopya'ya su haklarını güvence altına alan bir anlaşmaya varması için baskı yapması’ koşuluyla herhangi bir uluslararası tarafın müdahalesine itiraz etmiyor.
Kemal, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, Etiyopya başta olmak üzere Afrika Boynuzu ülkeleri arasında güçlü bir etkiye sahip olan Ankara'nın, buralarda güçlü yatırımları, siyasi ve askeri ilişkilerinin yanı sıra Doğu Afrika'ya da nüfuz etmiş olması, bu rolü oynayabilecek niteliklere sahip olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Mısır elbette herhangi bir ülkenin, özellikle de gerçek baskı araçlarına sahip olanların, uluslararası hukuk kurallarına ve ilgili uluslararası anlaşmalara uygun, su projeleri oluştururken aşağı havzadaki ülkelere zararı önleyen bir teklif sunması koşuluyla, müdahalesini dört gözle bekliyor” dedi.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, geçtiğimiz hafta ülkesinin ‘herhangi bir su sıkıntısı çekmeyeceği’ konusunda açıklamada bulunmuştu. Ardından Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri yaptığı açıklamada, çatışmayla başa çıkmak için ‘tüm seçeneklerin mevcut’ olduğunu ifade etti. Bu durum, Addis Ababa’nın öfkelenmesine yol açtı. Etiyopya Dışişleri Bakanlığı bu açıklamaları ‘sorumsuz’ ve Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nın ‘alenen ihlalini’ teşkil eden bir ‘tehdit’ olarak nitelendirdi.
Mısırlı parlamenter, Türkiye'nin arabuluculuğu sağlanırsa bunun Mısır ile ilişkilerinde ‘yeni bir zemine’ oturacağını umduğunu dile getirdi. Önümüzdeki günlerin bunu netleştireceğini söyleyen Kemal, “Türkiye ile Etiyopya arasındaki yakın ilişkiler iki ucu keskin bir kılıç gibidir. Ankara'nın Addis Ababa'nın istikrarı ve oradaki yatırımlarla ilgilenmesi ve bu nedenle kendisini Mısır'la bir anlaşmaya zorlaması, Etiyopya ile aynı çizgide olması gerekmediği göz önüne alındığında, Mısır bundan yararlanabilir. Müzakerelerde iyi niyet varsa dostane bir çözüm mümkündür” dedi.
Kemal, Türkiye'nin bu dosyada zaman zaman boykot yıllarında olduğu gibi ‘Mısır'a karşı çıkmaktan’ vazgeçmesinin ‘başlıca bir menfaat’ olduğuna işaret etti.
Mısır, on yılı aşkın bir süredir, Sudan ile birlikte Etiyopya ile müzakereler yürütüyor ve bu konuda anlaşmaya varma girişimi sonuçsuz kaldı. Bu sorunun, Afrika Birliği'nin çatışmaya bir çözüm bulmakta başarısız olmasının ardından Nisan 2021'den bu yana askıya alınmasına yol açtı. Ayrıca Mısır'ı daha önce müzakereleri hızlandırma ve tüm tarafları tatmin eden bir anlaşmaya varma çağrısında bulunan bir ‘başkanlık kararı’ yayınlayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) başvurmaya sevk etti.
Öte yandan Mısır Dışişleri Konseyi Başkanı Büyükelçi Muhammed el-Urabi, “Kriz, arabulucunun niteliğinde değil, Etiyopya'nın müzakerelerde ciddi bir şekilde oturmak için ne ölçüde gerçek bir iradeye sahip olması ile ilgilidir” dedi. Urabi, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, ABD ve diğer ülkelerin bu konuda daha önceki rolüne, sonuçsuz kaldığına dikkat çekti. Etiyopya’nın sahada tek taraflı tedbirlerle bir oldubitti dayatma politikası izlediğini ve müzakere masasına oturma isteği konusunda zaman zaman gerçekçi olmayan açıklamalar yaptığının altını çizdi.
Arap Birliği Bakanlar Konseyi bu ay, ‘Arapların Nil'in aşağı havza ülkelerinin haklarını korumaya yönelik taahhüdünü’ teyit eden bir kararı kabul etti. Karar, bu dosyada Etiyopya tarafına ‘olumlu etkileşim ve esneklik gösterme’ davetine yer verirken, bunu Birlik Konseyi'nin gündeminde kalıcı bir madde olarak sunuyor. Bu durum Addis Ababa'yı kızdırdı ve dosyayı BMGK ya da Arap Birliği'nde ‘ele almayı bırakma’ ve buna ‘Afrika mekanizmaları’ yoluyla çözüm bulma çağrısında bulundu.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.