Eritre’den ABD’nin Tigray’a yönelik açıklamalarına tepki

ABD, Tigray’da savaş suçları işlendiği suçlamasında bulundu.

Tigray bölgesi, Etiyopya’nın kuzeyinde bulunuyor.
Tigray bölgesi, Etiyopya’nın kuzeyinde bulunuyor.
TT

Eritre’den ABD’nin Tigray’a yönelik açıklamalarına tepki

Tigray bölgesi, Etiyopya’nın kuzeyinde bulunuyor.
Tigray bölgesi, Etiyopya’nın kuzeyinde bulunuyor.

Eritre dün, Etiyopya’nın kuzeyindeki Tigray Bölgesi’nde kuvvetlerinin savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlediğine yönelik ABD’nin suçlamalarını yalanlayarak ABD Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarını ‘asılsız ve karalayıcı’ olarak nitelendirdi.
Eritre Dışişleri Bakanlığı, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın pazartesi günü dile getirdiği suçlamalara yanıt olarak, “Yeni olmayan bu suçlamalar, çürütülemeyecek hiçbir gerçek delile dayanmıyor” açıklamasında bulundu.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Asmara yönetimi bu suçlamaların ‘birbiri ardına gelen ABD yönetimlerinin, gizli siyasi gündemlerini gerçekleştirme hedefiyle 2009’dan bu yana Eritre’ye karşı sürdürdükleri yersiz düşmanlığın ve şeytanlaştırmanın bir devamı’ olduğunu vurguladı.
Blinken pazartesi günü, Tigray’daki anlaşmazlığın tüm taraflarını, yani hükümet güçleri ve isyancıları savaş suçları işlemekle suçladı. ABD Dışişleri Bakanı, “Bu eylemlerin çoğu, rastgele ya da sadece savaşın tesadüfi bir sonucu değil, hesaplı ve düşünülerek yapıldı” ifadelerini kullandı.
Blinken ayrıca, özellikle Etiyopya federal ordusunu ve müttefiklerini, yani Eritre ordusunu ve Amhara bölgesindeki güçleri ve milisleri, ‘cinayet, tecavüz ve diğer cinsel şiddet ve şiddet eylemleri’ de dahil olmak üzere insanlığa karşı suç işlemekle itham etti. İsyancıların liderleri hakkında ise konuşmadı.
Eritre Dışişleri Bakanlığı bu duruma dair şu açıklamada bulundu:
“Bu ucuz karalama kampanyası, Tigray’daki isyancıların liderlerini destekleyerek Eritre ve Etiyopya federal hükümetine asılsız suçlamalarla şantaj yapmayı, daha fazla kaos yaratmayı ve yasa dışı müdahalenin devamı için bahaneler ve ortam yaratmayı amaçlıyor.”
Eritre hükümeti, isyancı bir gruba dönüşene kadar bölgeyi yöneten Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) güçleriyle savaşmak için güney sınırlarındaki Tigray’a kuvvet göndererek Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in federal hükümetine askeri destek verdi.
Abiy Ahmed 2018’de iktidara gelene kadar yaklaşık 30 yıl iktidar koalisyonuna hakim olan TPLF, 1989-2000 yılları arasında iki ülke arasında yaşanan savaştan bu yana Asmara’nın başlıca düşmanıydı. Asmara, Tigray’daki yıkıcı savaşın ‘birçok suç işleyen’ TPLF’den kaynaklandığını ve Washington’ın bunu kasıtlı olarak ‘hafife aldığını’ duyurdu.
Eritre hükümeti ayrıca, ABD’nin bu suçlamalarının başta Afrika Kıtası olmak üzere dünyanın çeşitli noktalarında ABD politikasına yönelik itirazların olduğu bir dönemde geldiğine dikkat çekti.
Addis Ababa ve Asmara aylarca Eritre’nin Tigray’daki çatışmalara girdiğini yalanladı. Ancak Abiy Ahmed, Mart 2021’de bölgede Eritre güçleri olduğunu kabul etti.
Washington, 2021’in sonunda Eritre’deki iktidar partisine ve çatışma boyunca birçok ihlalle suçladığı Eritre ordusuna yaptırımlar uyguladı.
Eritre'nin katılmadığı 2 Kasım 2022’deki görüşmelerin ardından, Etiyopya hükümeti ile Tigray isyancıları arasında anlaşma imzalandı.



Trump: Nijerya'daki Hristiyanlar 'varoluşsal bir tehdit' ile karşı karşıya

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump: Nijerya'daki Hristiyanlar 'varoluşsal bir tehdit' ile karşı karşıya

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün sağcı siyasi müttefiklerinin "Hristiyanlara yönelik soykırım" iddialarını desteklemesi üzerine, Nijerya'daki Hristiyanların "varoluşsal bir tehdit" ile karşı karşıya olduğu konusunda uyardı.

Son aylarda, Nijerya'daki "Hristiyan soykırımı" ve "zulüm" hakkındaki sosyal medya paylaşımları, ABD ve Avrupa'daki aşırı sağcılar arasında yankı buldu.

Afrika'nın en kalabalık ülkesi, uzmanların hem Hristiyanların hem de Müslümanların ayrım gözetmeksizin öldürülmesine yol açtığını söylediği çatışmalarla boğuşuyor.

Ancak Trump'a göre, "Hristiyanlık Nijerya'da varoluşsal bir tehditle karşı karşıya."

Cumhuriyetçi başkan, Truth Social platformunda yaptığı bir paylaşımda, iddialarını destekleyecek herhangi bir kanıt sunmadan, "binlerce Hristiyan öldürülüyor ve bu toplu katliamdan aşırılık yanlıları sorumlu" ifadelerini kullandı.

Trump, Nijerya'yı Dışişleri Bakanlığı'nın "din özgürlüğünü ciddi şekilde ihlal eden" ülkeler için kullandığı "özellikle endişe verici ülke" olarak nitelendirdiğini de ifade etti.

Nijerya, çoğunluğu Müslüman olan kuzey ve çoğunluğu Hristiyan olan güney arasında neredeyse eşit olarak bölünmüştür.

Kuzeydoğu, 15 yıldan uzun süredir Boko Haram'ın elinde şiddet olaylarına maruz kalmış, bu da 40 binden fazla kişinin ölümüne ve iki milyon kişinin yerinden edilmesine yol açmıştır.

Kuzeybatıda, "haydut" olarak bilinen çeteler köylere baskın düzenleyerek bölge sakinlerini öldürüp kaçırmaktadır.

Orta Nijerya ayrıca, çoğunluğu Müslüman olan çobanlar ile Hristiyan çiftçiler arasında sık sık çatışmalara sahne olmaktadır. Bu da şiddete dini bir boyut kazandırmaktadır. Ancak uzmanlar, toprak anlaşmazlıklarının temel olarak nüfus artışından kaynaklandığını belirtmekteler.

Trump'ın Arap ve Afrika işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos ekim ayı ortasında, "Boko Haram ve DEAŞ, Hristiyanlardan daha fazla Müslüman öldürüyor" demişti.

Şarku’l Avsat’ın ACLED Kriz İzleme Merkezi'nden aktardığına göre veriler, 2020-2025 yılları arasında Hristiyanları hedef alan en az 389 şiddet olayı yaşandığını ve bunlardan en az 318'inin öldüğünü gösteriyor.

Aynı dönemde Müslümanlara yönelik 197 şiddet saldırısı, 400'den fazla kişinin ölümüne yol açtı.

Trump'ın açıklamaları, lobi gruplarının Nijeryalı ayrılıkçıların davasını aktif olarak desteklediği bir dönemde geldi.

Yabancı lobi şirketlerini düzenleyen kurallar kapsamında yayınlanan belgelere göre sürgündeki Biafra Cumhuriyeti hükümetini temsil eden Moran Global Strategies, mart ayında ABD Kongre üyelerine Nijerya'daki "Hristiyanlara yönelik zulüm" konusunda uyarıda bulunan bir mektup yazdı.

Biafra, 1967'de bağımsızlığını ilan eden ve 1970'e kadar süren kanlı bir iç savaşı başlatan, doğu Nijerya'da kısa ömürlü bir ayrılıkçı devletin adıydı.


Yemen, Husilere gelişmiş kimyasal sevkiyatını engelledi

Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
TT

Yemen, Husilere gelişmiş kimyasal sevkiyatını engelledi

Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)

Yemen Ulusal Direniş Güçleri, Donanma, İstihbarat Birimi ve Sahil Güvenlik ile iş birliği yaparak, Bab el-Mendeb Boğazı'ndaki Husilere gelişmiş kimyasal ve askeri teçhizat sevkiyatını engelledi.

Isıya dayanıklılık ve füze ve insansız hava aracı (İHA) yapılarının yalıtımında kullanılan "fenol + formaldehit" adlı bir polimer bileşiğinden 24 varil ve radar izlerini azaltmak için kullanılan türevleri ele geçirdiler. Ayrıca, koruyucu giysiler, maskeler ve diğer askeri teçhizata da el koydular; bu gelişme, Husi kontrolündeki bölgelerde askeri üretim atölyelerinin varlığını gösteriyor.

Yemen askeri medyası, ortak bir devriyenin, İran Devrim Muhafızları tarafından işletilen kaçakçılık şebekeleriyle bağlantılı olduğundan şüphelenilen ahşap bir tekne hakkında kesin istihbarat aldığını bildirdi. Devriye, tekneyi durdurdu ve kargonun inceleme ve soruşturulması için güvenli bir yere çekti.

Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani, operasyonun "İran'ın Yemen'deki projesine bir darbe daha" olduğunu ve Devrim Muhafızları'nın bölge güvenliğini tehdit eden askeri teçhizat kaçakçılığına karıştığının kanıtı olduğunu belirtti.


Tanıklar el-Faşir'deki ‘vahşeti’ anlatıyor... Uydu görüntüleri cinayetlerin devam ettiğini gösteriyor

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen el-Faşir'den kaçarken yaralanan Sudanlı bir adam (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen el-Faşir'den kaçarken yaralanan Sudanlı bir adam (AP)
TT

Tanıklar el-Faşir'deki ‘vahşeti’ anlatıyor... Uydu görüntüleri cinayetlerin devam ettiğini gösteriyor

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen el-Faşir'den kaçarken yaralanan Sudanlı bir adam (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen el-Faşir'den kaçarken yaralanan Sudanlı bir adam (AP)

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri hafta başında Sudan'ın el-Faşir kenti yakınlarında yaklaşık 200 kişiyi bir baraj gölüne götürdü ve ateş açmadan önce ırkçı sloganlar attı. Bu bilgi, kendisinin de bu grubun içinde olduğunu söyleyen bir kişinin ifadesine dayanıyor. El-Hayr İsmail adlı adam, Batı Darfur bölgesindeki Tavile kasabasında yerel bir gazeteciyle yaptığı röportajda, kendisini kaçıranlardan birinin onu öğrencilik yıllarından tanıdığını ve kaçmasına izin verdiğini açıkladı.

Reuters'ın röportaj yaptığı dört tanık ve altı yardım görevlisinden biri olan İsmail, el-Faşir'den kaçanların yakın köylerde toplandığını, cinsiyete göre ayrıldığını ve ardından götürüldüğünü söyledi. Daha önceki bir ifadede başka bir tanık silah sesleri duyulduğunu söyledi.

Aktivistler ve analistler, HDK'nin, Sudan ordusunun Darfur'daki son kalesi olan el-Faşir'i ele geçirmesi halinde etnik misillemelerde bulunacağı konusunda uzun süredir uyarıda bulunuyordu.

El-Faşir yakınlarında düzenlenen bir saldırı sırasında silahsız insanların cesetleri ve yanmış araçların arasında yürüyen Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (Reuters)El-Faşir yakınlarında düzenlenen bir saldırı sırasında silahsız insanların cesetleri ve yanmış araçların arasında yürüyen Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (Reuters)

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği dün yüzlerce sivil ve silahsız insanın infaz edilmiş olabileceğini gösteren raporlar yayınladı. Bu tür cinayetler savaş suçu olarak kabul ediliyor.

El-Faşir'deki ‘zaferi’ Sudan'ın iki buçuk yıllık iç savaşında bir dönüm noktası olan HDK, söz konusu ihlalleri işlediğini reddetti, raporların düşmanları tarafından uydurulduğunu söyledi ve onlara karşı suçlamalarda bulundu.

Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), Sudan'ın batısındaki el-Faşir'de HDK tarafından işlenen ‘zulüm’ ve korkunç etnik katliamları kınadı. MSF, el-Faşir sakinlerinin büyük bir kısmının halen ölüm tehdidi altında olduğunu belirterek, HDK’nin sakinlerin güvenli bölgelere ulaşmasını engellediğini kaydetti. MSF, HDK milislerine sivilleri tehlikeden kurtarmaları ve güvenli bölgelere ulaşmalarına izin vermeleri çağrısında bulundu.

Dünya Gıda Programı (WFP) İcra Direktörü Cindy McCain bugün erken saatlerde, HDK’nin Darfur'daki el-Faşir şehrini ele geçirmesinin ardından yaşanan şiddet olaylarının ardından, MSF’nin Sudan'da tam bağımsızlık içinde faaliyet göstermesine izin verilmesi çağrısında bulundu.

Sorgulanmak üzere gözaltına alınan erkekler

Reuters, sosyal medyada yayınlanan, HDK üniforması giyen erkeklerin silahsız tutuklulara ateş açtığını gösteren en az üç videoyu ve silahlı çatışma sonrası cesetlerin bulunduğu 12 videoyu doğruladığını bildirdi.

HDK’nin üst düzey bir komutanı, bu haberleri ordunun ve müttefik savaşçılarının ‘el-Faşir'deki yenilgilerini ve kayıplarını örtbas etmek için yaptıkları medya propagandası’ olarak nitelendirdi. Komutan, kuvvetlerin komutanlığının, çoğu tutuklanan üyelerinin işlediği ihlallere ilişkin soruşturma emri verdiğini belirterek, HDK’nin insanların şehri terk etmesine yardım ettiğini ve kalanlara yardım etmek için yardım kuruluşlarına çağrıda bulunduğunu bildirdi. Sivil gibi davranan Sudan ordusu askerleri ve savaşçılarının sorgulanmak üzere ‘yakalandığını’ söyleyen komutan, Reuters'ın yorum talebine yanıt olarak, “Bazılarının iddia ettiği gibi cinayetler işlenmedi” dedi.

Tanıklar, MSF temsilcilerine, 26 Ekim'de Sudan ordusu ve müttefik gruplardan oluşan 500 kişilik bir sivil ve asker grubunun kaçmaya çalıştığını, ancak çoğunun HDK ve müttefikleri tarafından öldürüldüğünü veya yakalandığını anlattı. MSF bugün yaptığı açıklamada, ‘hayatta kalanların, kişilerin cinsiyet, yaş veya etnik kimliklerine göre ayrıldığını ve birçoğunun 5 milyon ila 30 milyon Sudan cüneyhi (8 bin ila 50 bin dolar) arasında değişen fidye karşılığında gözaltında tutulduğunu’ bildirdi.

Katliam devam ediyor

ABD'deki Yale Üniversitesi'nden araştırmacılar, yeni uydu görüntülerinin, HDK’nin el-Faşir şehrini ele geçirmesinden birkaç gün sonra, Sudan'ın batısındaki el-Faşir şehri ve çevresinde kitlesel katliamların devam ettiğine dair işaretler gösterdiğini söyledi. Şehrin düşmesinden bu yana, iletişim büyük ölçüde kesik kalırken, sahada infazlar, cinsel şiddet, yardım çalışanlarına saldırılar, yağma ve kaçırma olayları hakkında çok sayıda rapor geldi.

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) el-Faşir'i ele geçirmesinin ardından, el-Faşir'in kuzeydoğusundaki bir köyün dışında toplanan insanları gösteren uydu görüntüsü (AFP)Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) el-Faşir'i ele geçirmesinin ardından, el-Faşir'in kuzeydoğusundaki bir köyün dışında toplanan insanları gösteren uydu görüntüsü (AFP)

Yale Üniversitesi’nin Halk Sağlığı Fakültesi’ne bağlı İnsani Araştırmalar Laboratuvarı dün yayınladığı bir raporda, yeni görüntülerde şehir nüfusunun büyük bir kısmının ‘öldürüldüğü, esir alındığı veya saklandığına’ dair işaretler olduğunu belirtti. Araştırmacılar, pazartesi ve cuma günleri arasında yerleşim bölgelerinde, bir üniversite kampüsünde ve askeri tesislerde insan kalıntıları olabileceği düşünülen nesnelerin bulunduğu en az 31 yer tespit etti. Raporda, ‘devam eden toplu katliamların belirtilerinin açık olduğu’ da bildirildi.

El-Faşir'deki çocuk hastanesinin uydu görüntüsü (AFP)El-Faşir'deki çocuk hastanesinin uydu görüntüsü (AFP)

Yerinden edilmiş kişilerin sayısında artış

Sudan Doktorlar Ağı bugün el-Faşir'den kuzey eyaletindeki ed-Debba bölgesine 642 yerinden edilmiş kişinin geldiğini duyurdu. Ağ, bugün yaptığı basın açıklamasında, ‘el-Faşir kentinden göç hareketinin artmasından büyük bir endişe duyduklarını’ belirterek, ‘son saatlerde, el-Faşir’de HDK tarafından işlenen katliamlar nedeniyle risklerle dolu zorlu bir yolculuğun ardından 642 kişinin Kuzey Eyaleti’ne ulaştığını’ bildirdi.

Ağ, ‘yerinden edilmiş kişilerin, özellikle çocuklar, kadınlar ve yaşlılar olmak üzere, barınak, gıda ve içme suyu eksikliği ve temel sağlık hizmetlerinin yokluğu gibi zorlu insani koşullarda yaşadığını’ kaydetti. Ağ tarafından yapılan basın açıklamasında, “Savaşın yıkımından kaçan bu aileler, güvenlik arayışıyla Kuzey Eyaleti'ne sığındılar, ancak şu anda ev sahibi toplulukların karşılayabileceğinden çok daha ciddi yaşam zorluklarıyla karşı karşıyalar. Darfur'daki durumun giderek kötüleşmesi nedeniyle önümüzdeki günlerde gelenlerin sayısının önemli ölçüde artması bekleniyor” ifadeleri yer aldı.

Sudan Doktorlar Ağı, insani durumun tamamen çökmesini önlemek için yerli yetkililere ve Sudan içindeki ve dışındaki insani yardım kuruluşlarına, yerinden edilmiş kişilere acil gıda yardımı, barınak ve psikolojik ve sosyal destek sağlamak için adımlar atmaları çağrısında bulundu. Açıklamada, “Bu kritik anda hızlı bir müdahale, yerinden edilme, açlık ve korkudan bitkin düşen binlerce kişinin hayatını kurtarabilir” denildi.

HDK’nin el-Faşir üzerindeki kontrolü, on yıllar süren iç savaşın ardından 2011'de Güney Sudan'ın bağımsızlığını kazanmasıyla zaten küçülmüş olan Sudan'ın bölünmesini pekiştiriyor.

HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) çarşamba akşamı yaptığı konuşmada, savaşçılarına sivilleri korumaları çağrısında bulundu. İhlalde bulunanların yargılanacağını söyleyen Hamideti, diğer tutukluların serbest bırakılmasını emrederek, tutuklama haberlerini doğruladı.

El-Faşir'de HDK'nin ilerleyişine direnen savaşçıların çoğu, çoğu Arap olan HDK savaşçılarıyla 2000'lerin başından beri düşmanlık içinde olan Zaghawa kabilesine mensup. O zamanlar Cancavid milisleri olarak bilinen HDK, Darfur'da zulüm yapmakla suçlanmıştı.

Soykırım uzmanı ve Darfur meseleleri konusunda uzman olan Alex de Waal, el-Faşir’de HDK tarafından gerçekleştirildiği bildirilen eylemlerin, ‘onların el-Cuneyna’da ve diğer yerlerde yaptıklarıyla çok benzer göründüğünü’ söyledi.

ABD, HDK’nin el-Cuneyna’da soykırım işlediğini ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) saldırıyla ilgili soruşturma yürüttüğünü açıkladı. Öte yandan Sudan ordusu, Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) HDK’ye yardım etmekle suçluyor; BAE ise bu suçlamaları reddediyor.

‘Onların hayatta olduklarını söyleyemeyiz’

Şiddetsiz Barış Gücü adlı sivil toplum kuruluşunda koruma danışmanı olarak görev yapan Mary Brice, kuruluşun Tavile’de faaliyet gösterdiğini belirterek, gelenlerin ‘genel olarak kadınlar, çocuklar ve yaşlı erkekler’ olduğunu söyledi. Brice, HDK tarafından organize edilen kamyonların bazı insanları Karni’den Tavile’ye taşıdığını, diğerlerinin ise başka bir yere nakledildiğini söyledi.

HDK dün, Karni'deki yerinden edilmiş kişilere gıda ve tıbbi yardım sağlandığını gösteren bir video klip yayınladı. Yardım çalışanları, güçlerin yabancı yardımı çekmek için kontrol ettikleri kasabalarda insanları tutmaya çalıştıklarını iddia etti.

Saldırı sırasında yaklaşık 260 bin kişi halen el-Faşir'deydi; yalnızca 62 bin kişinin başka bölgelere ulaştığı tespit edildi. Bu kişilerden ise yalnızca birkaç bini, tarafsız bir gücün kontrolündeki Tavile’de bulunuyordu.

Birkaç gün önce çekilen bir uydu görüntüsü, Sudan'ın el-Faşir kentinden yükselen dumanı gösteriyor. (AFP)Birkaç gün önce çekilen bir uydu görüntüsü, Sudan'ın el-Faşir kentinden yükselen dumanı gösteriyor. (AFP)

Reuters’ın elde edip doğruladığı başka bir tanıklıkta, Tehani Hasan adlı bir kadın, pazar sabahının erken saatlerinde, kız kardeşinin kocasının ve amcasının başıboş kurşunlarla öldürülmesinin ardından Tavile’ye kaçtığını anlattı. Tehani, yolda HDK üniforması giymiş üç erkeğin kendisini ve ailesini durdurup arama yaptıklarını, dövdüklerini ve aşağıladıklarını söyledi. “Bizi çok sert dövdüler. Elbiselerimizi yere attılar. Ben bile bir kadın olarak arandım” diyen Tehani, yemekleriyle sularının da yere döküldüğünü belirtti.

Sonunda Karni’ye ulaştılar; burada savaşçılar kadınları ve çocukları erkeklerden ayırdı. Çoğu, aralarında Tehani’nin erkek kardeşi ve diğer kız kardeşinin kocası da olmak üzere, yakınlarını bir daha görmedi. Tehani şöyle dedi: “Bize yaptıkları muameleye bakılırsa onların hâlâ hayatta olduklarını söyleyemeyiz. Eğer sizi öldürmezlerse, açlık ve susuzluk öldürür.”