Washington’dan Pekin ve Moskova arasındaki ilişkiye ‘çıkar evliliği’ benzetmesi

Ruya ve Çin, yeni dünya düzeni için sözleşiyor. ‘Yoldaş Şi’ ayrılırken ‘aziz dost Putin’e “Şu an dünyada 100 yıldır olmayan değişiklikler söz konusu. Birlikte bu değişimi yönlendirelim” dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'i Moskova'dan şahsen uğurladı. (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'i Moskova'dan şahsen uğurladı. (AFP)
TT

Washington’dan Pekin ve Moskova arasındaki ilişkiye ‘çıkar evliliği’ benzetmesi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'i Moskova'dan şahsen uğurladı. (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'i Moskova'dan şahsen uğurladı. (AFP)

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Moskova’da ‘aziz dostu’ Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile gerçekleştirdiği üç günlük zirvenin ardından Moskova'dan ayrılmaya hazırlanırken Ukrayna'nın başkenti Kiev'de ve ülkenin kuzeyi ile doğusunda sirenler çalıyor, insansız hava aracı (İHA) saldırılarına ilişkin haberler geliyordu. Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı’ndan dün yapılan açıklamada, Çin Devlet Başkanı Şi Moskova'dayken Rusya ordusunun bir gece büyük bir hava saldırısı başlattığı ve HESA Şahid-136 kamikaze İHA’lar kullandığı belirtildi.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü Kirby yaptığı açıklamada “Çin, bu çatışmada (Ukrayna savaşında) yapıcı bir rol oynamak istiyorsa, Rusya’ya askeri güçlerini Ukrayna'dan ve Ukrayna egemen topraklarından çekmesi için baskı yapmalı” ifadelerini kullandı. Kirby, Şi'nin Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile görüşmesi gerektiğini söyledi. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Çin'i diyaloga ‘davet ettiğini’ ve Pekin'den ‘yanıt beklediğini’ açıklamıştı. Zelenskiy, düzenlediği basın toplantısında, “Çin'e Ukrayna’daki çatışmaya çözüm arayışında ortak olmasını teklif ettik” dedi. Çinli yetkililere seslenen Zelenskiy, “Sizi diyaloga davet ediyoruz, yanıtınızı bekliyoruz. Birtakım sinyaller alıyoruz, ama şu an somut bir şey yok” şeklinde konuştu.
Çin Devlet Başkanı, Moskova’ya yaptığı ziyaret sırasında Batı karşısında Rusya Devlet Başkanı ile büyük bir dayanışma içinde olduklarını gösterdikten sonra dün Rusya’nın başkentinden ayrıldı. Ziyaret, iki liderin yeni bir dünya düzeni oluşturmak için birlikte çalışma sözü vermesiyle sona erdi.
Şi ile Putin arasında birkaç saat süren zirvede enerji ve ticaret konuları öne çıktı. Şi, Moskova’dan ayrılırken Putin'e şunu söyledi:
“Şu an dünyada 100 yıldır olmayan değişiklikler söz konusu. Birlikte bu değişimi yönlendireceğiz.”
Putin de “Size katılıyorum” diyerek yanıt verdi.
Şi de bunun üzerine “Lütfen kendine iyi bak aziz dostum” dedi.
Ancak Putin'in tutumu ‘aziz dost’ ve ‘yoldaş Şi’ diye hitap ettiği konuğuyla tamamen farklıydı. Hatta iki lider Kremlin’de verilen bir resepsiyonda Rus ve Çin halklarının ‘refahı ve esenliği’ için kadeh kaldırdılar. Putin yemekte Rusya-Çin iş birliğinde ‘sınırsız bir potansiyel’ gördüğünü söyledi.
Ziyaret sırasında Çin tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Her iki ülke de aralarındaki ilişkinin ikili kapsamının çok ötesine geçtiği ve küresel sahne ve insanlığın geleceği için son derece önem kazandığı görüşündeler.”
Putin, Kremlin’in resmi internet sitesi üzerinden yayınlanan açıklamasında, “Birleşmiş Milletler’in (BM) ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) merkezi rolüne, uluslararası hukuka ve BM Şartı'nın amaç ve ilkelerine dayalı daha adil ve demokratik çok kutuplu bir dünya düzeni oluşturmak amacıyla dayanışma içinde çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Diğer yandan Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü Kirby tarafından Putin ile Şi arasındaki zirvenin ardından yapılan açıklamaya göre Washington, Pekin-Moskova ilişkilerini gerçek bir ittifaktan çok bir ‘çıkar evliliği’ olarak gördü. Çin Devlet Başkanı Şi, üç günlük resmi ziyaretinin ikinci gününde Kremlin'de yapıcı görüşmelerde bulunduğunu söyledi. Şi, özellikle Rusya ile ekonomik iş birliğini artırmayı istediklerini belirtti.
Putin ve Şi zirvenin ardından, ülkeleri arasındaki ‘özel’ ilişkinin ‘yeni bir aşamaya’ girdiğinin sinyallerini verdiler. Şi’nin Moskova ziyareti, geçtiğimiz hafta Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) Ukraynalı çocukların yasa dışı bir şekilde Rusya’ya nakledildiği suçlamasıyla hakkında yakalama kararı çıkarılan Putin’e verilen önemli bir destek olarak değerlendirildi. Çin ve Rusya arasında stratejik ortaklığın artırılmasına yönelik anlaşmaların imzalandığı üç günlük ziyaretin ardından, Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesine dair herhangi bir gelişmenin işareti ise görülmedi. Saatler süren görüşmelerde enerji ve ticaret konuları öne çıktı. Putin ile Şi arasındaki görüşmede, stratejik konuların yanı sıra özellikle petrol ürünleri konusunda iki ülke arasındaki ekonomik ortaklığın güçlendirilmesine de değinildi.
Çin Devlet Başkanı’nın Rusya ziyareti, Moskova’nın Batı tarafından uygulanan ciddi yaptırımlar karşısında ekonomisini büyük ölçüde Çin’e yönlendirmesi üzerine gerçekleşti. Putin bu bağlamda, Pekin ve Moskova’nın Sibirya’yı kuzeybatı Çin'e bağlayacak olan dev proje ‘Sibirya'nın Gücü 2’ doğalgaz boru hattının inşaatına hız vermeyi hedeflediklerini söyledi. 
Projeyle ilgili bütün anlaşmaların imzalandığını belirten Putin, “Rusya'nın Çin'e olan sevkiyatını önemli ölçüde artırmayı amaçlayan bu boru hattından projenin hizmete girmesiyle birlikte 50 milyar metreküp doğalgaz taşınacak” şeklinde konuştu. Putin, daha önce Çin Devlet Başkanı Şi’ye ülkesinin Çin’in enerji kaynaklarına yönelik ‘artan talebini’ karşılayabileceğine dair güvence vermişti. Rus enerji devi Gazprom’un salı günü, Rusya'nın uzak doğusundan Çin'in kuzeydoğusuna uzanan Sibirya'nın Gücü Boru Hattı aracılığıyla pazartesi günü Pekin’e günlük olarak rekor seviyedeki sevkiyatların yapıldığını duyurması bunun bir kanıtıydı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Şi, üç günlük ziyareti boyunca Ukrayna’daki çatışmadan neredeyse hiç bahsetmedi. Çin'in ‘tarafsız bir tutuma’ sahip olduğunu söyledi. Beyaz Saray ise buna Çin'in tutumunun tarafsız olmadığını söyleyerek yanıt verdi. Beyaz Saray, Pekin'i Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük çatışmayı sona erdirmesi için Rusya'ya baskı yapmaya çağırdı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken pazartesi günü, Pekin’in Ukrayna’da ‘barış’ için yaptığı önerilere dair şüphelerini dile getirdi. Blinken, “Dünya, Çin ya da başka bir ülke tarafından desteklenen Rusya’nın savaşı kendi şartlarına göre dondurma kararına aldanmamalı” dedi. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ise dün yaptığı açıklamada, “Pekin, Ukrayna krizinden kaynaklanan gerilimlerin yatıştırılmasını ve bunu çözmek için barış görüşmelerinin yapılmasını destekliyor. Pekin, yangına körükle gidilmesine karşı” ifadesini kullandı. Sözcü, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Rusya’nın bir yılı aşkın süre askeri operasyon önce başlattığı Ukrayna ile ilgili Çin'in ‘bencil çıkarları’ olmadığını belirterek, “Taraf tutmadık, yangına körükle gitmedik. Durumdan bencil çıkarları için yararlanmadık. Barış görüşmelerini desteklemekten başka bir şey yapmadık” dedi.
Kremlin’den dün yapılan açıklamada, zirveden sonra Batı’dan gelen ‘düşmanca’ tepkilerin şaşırtmadığı vurgulandı. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “Batılı ülkelerin toplu tepkisine gelecek olursak, her konuda düşmanca tepki göstermeleri kimseyi şaşırtmıyor” diye konuştu.
Putin, Çin tarafından geçtiğimiz ay önerilen barış planından ötürü Şi’ye övgüde bulunurken Kiev’i ve Batı ülkelerinin başkentlerini bu barış planını reddetmekle suçladı.
Rusya Devlet Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çin’in barış planındaki birçok maddenin Rusya'nın tutumuyla uyumlu olduğuna, Batı ve Kiev buna hazır olduklarında barış anlaşmasının temeli olarak değerlendirilebileceğine inanıyoruz. Ancak şu ana kadar kendi açılarından böyle bir isteklilik görmüyoruz.”
Batı, Çin’in barış planını Putin’e askeri güçlerini yeniden konuşlandırması ve Ukrayna’da işgal ettiği topraklar üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırması için zaman kazandırmak için yapılan bir hile olarak görüyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü Kirby şu açıklamada bulundu:
“Ukrayna'da ateşkesi kabul etmek, Rusya'nın fethini onaylar. Böylece, Rusya'nın kazanımları ve komşusunun topraklarını fethetme girişimleri tanınmış olur. Rusya bu ateşkesi Ukrayna'daki mevzilerini sağlamlaştırmak ve askeri kuvvetlerini güçlendirmek için kullanabilir. Rusya, ateşkesi yeniden kendi seçtiği bir zamanda saldırmak üzere de elinde koz olarak tutar. Açıkça söylemek gerekirse bu, adil ve kalıcı bir barışın sağlanması için inandığımız bir adım değil.”
Çin’in 12 maddelik barış planında, on binlerce kişinin ölümüne ve milyonlarca kişinin ülkelerini terk etmesine yol açan bir yıllık kanlı savaşın nasıl sona erdirileceğine dair detaylar ise yer almadı.
Putin ve Şi tarafından yapılan ortak açıklamada, Washington’ın küresel istikrarı baltaladığı ve NATO’nun Asya-Pasifik bölgesine zorla girdiği şeklindeki Batı’nın aşina olduğu suçlamalar yer aldı. İki lider, ABD’yi ‘askeri üstünlüğünü’ korumak için küresel güvenliği ‘baltalamakla’ suçlayarak Batı'yı şiddetle eleştirirken, NATO'nun Asya’daki artan varlığıyla ilgili ‘endişelerini’ dile getirdiler. Bir nükleer savaşa karşı olduklarını vurgulayan iki lider, Batı ile gerilim zirveye ulaşırken benzer bir çatışmada herkesin kaybedeceğinin altını çizdiler. Ortak deklarasyonda iki ülke, nükleer bir savaşta kazanan olamayacağını ve (böyle bir savaşın) asla olmaması gerektiğini açıkça belirtti. Ortak açıklamada iki ülke, nükleer bir savaşın kazananı olamayacağını ve böyle bir savaşın asla olmaması gerektiğini açıkça ifade ettiler. Putin ve Şi, Kremlin'de yaptıkları ve her şeyden önce iki ülke ile Batı ülkeleri arasında tansiyonun yükseldiği bir dönemde Rusya ile Çin arasındaki ilişkilerin gücünü göstermeyi amaçladıkları ikili görüşmelerin ardından konuştular. Yaptıkları ortak açıklamada Şi, stratejik ortaklığın derinleştirildiğini ve ikili ilişkilerin yeni bir döneme girdiğini söylerken Putin de Batı karşısında Pekin ile Moskova arasındaki ortaklığı gösteren özel ilişkilere övgüde bulundu.



Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
TT

Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)

Sudanlıların, 15 Nisan 2023’ten bu yana yaşadıkları savaşın ve insani trajedinin yakın zamanda sona ereceğine dair umutları giderek zayıfladı. İlk kurşunun sıkıldığı andan itibaren bölgesel ve uluslararası girişimlerin tıkanması, kamuoyundaki karamsarlığı daha da derinleştirdi.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın inisiyatif alması ve Başkan Donald Trump’tan doğrudan müdahale istemesi, karamsar tablo içinde yeni bir umut penceresi açtı; Suudi Arabistan, kilitlenmiş sürecin çözümünde belirleyici bir aktör olarak öne çıktı.

Veliaht Prens, kısa süre önce ABD’ye yaptığı resmî ziyaret sırasında, savaşın durdurulmasına yardımcı olması için Başkan Trump’tan müdahale talep etti. Trump, 19 Kasım’da düzenlenen ABD–Suudi İş Forumu’nda yaptığı açıklamada bu talebi doğruladı.

dfrgt
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad’daki el-Yemame Sarayı’nda Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ı kabul ederken (SPA)

Veliaht Prens’in Sudan’daki savaşı sona erdirmek için kendisinden doğrudan müdahale istediğini ifade eden Trump,  “Prens, Sudan konusunda belirleyici bir adım atmamı talep ediyor” dedi. Trump, ABD’nin çatışmanın bitirilmesinde etkin bir rol oynayacağını da sözlerine ekledi.

Halk ne diyor?

Savaşın harabeye çevirdiği Hartum’da vatandaşlar, Suudi hamlesini “kardeşlerden beklenen” bir adım olarak görüyor. Ahmed Musa, “Veliaht Prens’in yaptığı, kardeş bir ülke olan Suudi Arabistan’dan beklenen bir adımdır” diyor.

Hızlı Destek Güçleri’nin kontrolüne giren Faşir’de yaşayan Hava İbrahim, savaşın yıkımını şu sözlerle anlatıyor: “Savaş yeşili kuruyu yok etti; çok zarar gördük.”

Kuşatma altındaki Kuzey Kordofan’ın başkenti Ubeyd’en İsa Abdullah ise genel ruh hâlini şöyle özetliyor: “Savaştan etkilenmeyen ev kalmadı; bu nedenle kardeşlerin müdahalesini memnuniyetle karşılıyoruz.”

Sudan Kurucu İttifakı'nın (Te'sis) fiilî başkenti konumundaki Nyala’dan F. Cibril, kamuoyunun temel beklentisinin çatışmaların sona ermesi, insani yardımların ulaştırılması ve yerinden edilenlerin geri dönüşü olduğunu belirtti.

sa
Güney Sudan’ın Renk şehrinde bir sınır noktasından ayrılmayı bekleyen, yerinden edilmiş ailelerin kişisel eşyalarını taşıyan bir kamyon (Arşiv – AFP)

Sudanlılar dışarıdan dayatılan bir çözümden ziyade, tarafları yeniden müzakere masasına getirecek, siyasi süreçlerin zaman kazanmak için kullanılmasını engelleyecek “tarafsız” bir arabulucu istiyor. Kamuoyunda Suudi Arabistan’ın bu rolü üstlenebileceği düşünülüyor.

Geri adım sinyalleri

Resmî düzeyde tepkiler tek çizgide ilerlemedi. Trump’ın 19 Kasım 2025’te Veliaht Prens’in talebini açıklamasının hemen ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan adımı memnuniyetle karşıladı ve X’te “Teşekkürler Prens Muhammed bin Selman, teşekkürler Başkan Trump” mesajını paylaştı.

Suudi ve ABD girişimlerine destek açıklayan Burhan hükümeti, barış için hazır olduğunu vurguladı; ancak Dörtlü Grup çerçevesindeki arabuluculuğa mesafeli durarak Suudi Arabistan’ın tek başına yürüteceği bir süreci ön plana çıkardı.

Askerî bir anlaşma mı?

Eski Başbakan Abdullah Hamduk’un liderliğindeki sivil-demokratik ittifak Sumud, Suudi çabalarını “yeni bir yol açabilecek olumlu bir adım” olarak değerlendirdi; ancak çözümün yalnızca askerler arasında kalmaması ve sivil aktörlerin kapsamlı bir uzlaşmaya dâhil edilmesi şartını koydu.

HDK’ye yakın Sudan Kurucu İttifakı da Suudi Arabistan’ın  hamlesini desteklediğini ve bunun krallığın Sudan’ın çöküşünü önleme konusundaki hassasiyetini yansıttığını söyledi.

Girişim başarılı olur mu?

Sudanlılar, Suudi–ABD girişimlerinin ateşkesi zorlayan, insani yardım geçişlerini mümkün kılan ve krizi yeniden üretmeyen bütüncül bir diplomatik çerçeveye dönüşmesini umuyor. Avukat Hatem İlyas, Şarku’l Avsat’a bu yaklaşımın “en büyük ihtiyaç” olduğunu ifade etti.

İlyas, Şarku’l Avsat’a, savaşın en büyük zorluğunun meşruiyet mücadelesi, toplumsal bölünme, kurumların zayıflığı ve çok sayıda aktörün çıkar çatışmalarından kaynaklanan karmaşık yapı olduğunu ifade etti.

rty6
Faşir’den kaçan Sudanlılar, 19 Kasım 2025’te Kuzey Sudan’daki Debbe kentinde bulunan “El-Ifad” yerinden edilmişler kampına ulaştıktan sonra dinlenirken (AFP)

Tüm belirsizliklere karşın, Sudan’ın doğusundan batısına uzanan kentlerde ortak bir duygu öne çıkıyor. Paris’te yaşayan gazeteci Muhammed el-Esbat, kamuoyunda silahların susmasına ve uzun süredir beklenen barışa giden yola dair temkinli ama güçlü bir beklentinin hâkim olduğunu ifade etti.

Yakın bir çözüme dair umutların zayıflamasının ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ın 15 Aralık’ta Riyad’a yaptığı ziyaret ve Veliaht Prens’le gerçekleştirdiği üst düzey görüşme, yeniden iyimser bir hava yarattı.

Riyad’da bu görüşmenin yapılması bile, savaşın durdurulması ve insani felaketin sona erdirilmesine yönelik yeni bir umut kapısı araladı. Genel kanaat, “Suudi Arabistan’ın Sudan’da savaşı durdurma dosyasını önceliklerinin başına aldığı” yönünde.

Savaşın yorduğu, canlar aldığı, geçim kaynaklarını yok ettiği ve milyonları mülteci ile yerinden edilmiş kişi hâline getirdiği Sudanlılar, ülkelerine, evlerine ve özledikleri hayatlarına dönmeyi umut ediyor. Peki bu kez girişimler kalıcı bir barış getirecek mi?


Şam–SDG hattında belirsizlik: Anlaşma iddiaları yalanlandı

Fotoğraf:  Reuters
Fotoğraf:  Reuters
TT

Şam–SDG hattında belirsizlik: Anlaşma iddiaları yalanlandı

Fotoğraf:  Reuters
Fotoğraf:  Reuters

Suriye’nin El Vatan gazetesi, bugün (perşembe) hükümetten bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Suriye hükümeti ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yakın zamanda bir askerî anlaşmaya varılacağı yönündeki iddiaların yalanlandığını aktardı.

Kaynak, SDG ile temasların şu anda durmuş olduğunu ve hükümetin, Suriye Savunma Bakanlığı tarafından sunulan bir öneriye SDG’nin verdiği yanıtı değerlendirdiğini vurguladı.

Suriye televizyonu ise bugün, bir kaynağa dayandırarak, ABD arabuluculuğunda hükümet ile SDG arasında, unsurların yıl sonundan önce Suriye ordusu ve iç güvenlik güçlerine entegre edilmesini öngören bir askerî anlaşmaya yakında varılmasının beklendiğini bildirmişti.

Televizyonun aktardığına göre, söz konusu anlaşma Savunma ve İçişleri bakanlıklarına 90 bin unsurun entegre edilmesini ve Rakka, Deyrizor ve Haseke’de Savunma Bakanlığına bağlı güçler içinde SDG’ye tahsis edilecek üç askerî tümeni kapsıyor.

Kaynak ayrıca, hükümet güçlerinin Suriye’nin kuzeydoğusuna girişi, askerî karar alma mekanizması ile görev, yetki ve sorumlulukların dağılımı gibi başlıca ihtilaflı konuların hâlen müzakere edildiğini belirtti.


Katz: İsrail, yerleşimlerini korumak için Gazze Şeridi’nde güvenlik kuşağı kuracak

Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
TT

Katz: İsrail, yerleşimlerini korumak için Gazze Şeridi’nde güvenlik kuşağı kuracak

Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, bugün (perşembe) Gazze savaşıyla ilgili açıklamalarında, “Gazze’de kazandık” dedi. Hamas ile olası bir ateşkes anlaşmasına değinen Katz, ülkesinin “Gazze’den asla ayrılmayacağını” söyledi. Katz, İsrail Gazze Şeridi içinde, yerleşimleri korumak amacıyla bir güvenlik kuşağı oluşturacağını ifade etti.

Savunma Bakanı Katz, Hamas’ın silah bırakması gerektiğini yineleyerek, aksi takdirde “İsrail’in bu görevi kendisinin yerine getireceğini” ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth gazetesinden aktardığı habere göre Katz, Bnei Akiva, Ulpanot Merkezi ve Makor Rishon’un ortak düzenlediği Ulusal Eğitim Konferansı’nda yaptığı konuşmada, ABD Başkanı Donald Trump’ın planı çerçevesinde Hamas silah bırakmazsa İsrail’in bu adımı bizzat atacağını söyledi.

Haberde, ordunun Gazze’den çekilmesini ve bölgenin Filistinlilere devrini içeren anlaşmaya karşın, Katz’ın Gazze Şeridi’ni çevreleyen bir güvenlik kuşağının yerleşimlerin korunması amacıyla kurulacağını ifade ettiği belirtildi.

Öte yandan Batılı ülkeler iki devletli çözümden söz etmeyi sürdürürken, İsrail parlamentosu Knesset, Haziran 2024’te Ürdün Nehri’nin batısında bir Filistin devletinin kurulmasını reddeden kararı resmen kabul etmişti. Kararda, 7 Ekim olaylarının ardından bir Filistin devleti kurulmasının “teröre ödül” anlamına geleceği savunulmuş ve bunun Hamas’ı daha da teşvik edeceği öne sürülmüştü.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile aşırı sağcı dini kanattan bazı bakanlar da defalarca Filistin devleti kurulmayacağını dile getirmişti.