İran Emniyet Teşkilatı kuvvetlerinin sayısını iki katına çıkarmaya çalışıyor

İran’da 400 şehir ve bölgede protestolar bekleniyor.

Geçen ekim ayında gerçekleşen Tahran protestolarından (AP)
Geçen ekim ayında gerçekleşen Tahran protestolarından (AP)
TT

İran Emniyet Teşkilatı kuvvetlerinin sayısını iki katına çıkarmaya çalışıyor

Geçen ekim ayında gerçekleşen Tahran protestolarından (AP)
Geçen ekim ayında gerçekleşen Tahran protestolarından (AP)

İran Emniyet Teşkilatı’na bağlı Özel Kuvvetler Komutanı Hasan Kerami, ülkedeki 400 noktada olası protestolara hazırlık olarak kuvvetlerin sayısının iki katına çıkarılması çağrısında bulundu. Devrim Muhafızları Ordusu’nda (DMO) albay rütbesine sahip eski bir subay olan Kerami, protestolarla mücadele etmenin yeni İran yılında askeri kurumun gündeminin bir parçası olacağını söyledi.
İran’ın resmi haber ajansı Mehr’e göre Kerami, “Vizyonumuz, en az 400 şehir ve bölgede olası karışıklıklar ve düşman hareketleri ile ilgilenmeyi içeriyor” ifadelerini kullandı. Kerami, İran'ın 400 bölgesinde bu büyüklükte bir operasyonu gerçekleştirmek için ABD ve Avrupa'nın yaptırım listesinde yer almalarına rağmen kuvvet sayısının iki katına çıkarılması gerektiğini belirtti.
İran medyası, Nevruz Bayramı kutlamaları ile eş zamanlı olarak son protestolarda Özel Kuvvetler'in Nubu biriminin müdahalesine ilişkin bir belgesel yayınladı. Kerami, son aylarda patlak veren protestoları ‘aşırı bozgunculuk’ olarak nitelendirdi. Kerami, “Operasyon (Lebbeyk Ya Zeyneb) ile bozgunculuğu yendik ve bunu yapanlar hedeflerine ulaşamadılar” dedi. Güçlerinin coğrafya ve tehditlerle orantılı olarak operasyonlarını düzenlediğini belirten Kerami, her türlü operasyon için gerekli donanıma sahip olduklarına dikkat çekti. Protestoların bastırılmasını bölgesel gelişmelere bağlayarak “Son dönemdeki kaosu kontrol altına alma sürecinin etkileri ve yansımaları, bölgedeki yeni siyasi düzenlemeye bağlıdır” dedi.
İran Dini Lideri Ali Hamaney yıllık konuşmasında, ABD'yi ve Avrupalı ​​müttefiklerini ülkeyi aylardır sarsan halk protestolarının arkasında olmakla suçlamıştı. Aynı zamanda, ekonominin ülkenin karşı karşıya olduğu en önemli sorun olduğunu vurgulayarak, ülke içindeki değişim çağrılarına son noktayı koymuştu. Dini Lider, Asya'da diplomatik ilişkilerin gelişmesini memnuniyetle karşıladığını belirterek, ABD politikasını ‘körü körüne takip etmekten’ kaçınmaları şartıyla, Avrupalılarla ilişkilere açık kapı bırakmıştı.
Hamaney, geçtiğimiz eylül ayında Mahsa Amini’nin ölümünün ardından ülkeyi kasıp kavuran protestolara ilişkin, ABD'yi protesto hareketini kışkırtmakla suçlayarak eleştirmişti.
Hamaney “Halk, ülkenin temel meselelerinin farkında olmalı ve bunların ele alınmasına katılmalı” ifadelerini kullanarak ‘kamuoyunun bir fikri hoş karşılamadığı durumlarda pratikte bu fikrin uygulanmayacağını’ vurgulamıştı.
Ülkede son sözü söyleyen Hamaney, İran devlet televizyonunda yayınlanan konuşmasında, “Düşmanların istediği gelişme ve geçiş, bizim inandığımız noktanın tam tersidir” demişti. Bu kişileri ‘yapısal değişim ve devrimden bahsederken İran’ın İslami kimliğini’ değiştirmeye çalışmakla suçlayarak, “Amaçları, insanlara kimliklerini hatırlatan her şeyi silmektir. Bu kişiler, ‘ilk Dini Lider’in (Humeyni) hatırasına ve velayet-i fakihe karşı çıkmaktalar’ ifadelerini kullanmıştı.
İran’ın resmi haber ajanslarının aktardığına göre Hamaney; “Düşmanın amacı, dini halk egemenliğine dayalı hükümeti, görünüşe göre sahte bir Batı demokrasisi biçiminde kendilerine sadık bir hükümete dönüştürmektir” diyerek, ‘içeride anayasa değişikliğinden bahsedenlerin düşmanların söylediklerini tekrarladığını’ belirtmişti.
Hamaney bu sözleri ile üstü kapalı olarak, reformist lider Mir Hüseyin Musevi ve İran'ın en önde gelen Sünni din adamı Zahidan Cuma İmamı Abdulhamid İsmailzehi tarafından yapılan referandum çağrılarına atıfta bulunuyordu. Hamaney uyarıcı bir ses tonuyla “Gözümüzü açmazsak, değişim adına güçlü yönlerimize zarar verebiliriz. Rejimi koruyan ve devrimi sevenler, bazen olumlu bir adım için dikkatli olmuyorlar ve böylece güçlü yönlere zarar veriyorlar” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Vahidi: Ekonomik krizin arkasında 'düşmanlar' var
Öte yandan İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, başta İran riyalinin dolar ve diğer yabancı para birimleri karşısında değer kaybetmesi olmak üzere ülkedeki ekonomik krizin arkasında 'düşmanların' olduğunu söyledi. Yetkililer, İran para birimindeki düşüş ve yaşam şartlarının kötüleşmesi nedeniyle protestoların yeniden başlamasından endişe ediyor.
Hemşehri gazetesine konuşan İçişleri Bakanı; “Ülkede son dönemde döviz ile ilgili yaşananları bir komplo olarak değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı. Vahidi “Döviz piyasasının alevlenmesinde sadece ekonomik nedenlerin rol oynamadığını, bilakis bunun düşmanın izlediği bir komplo olduğunu düşünüyoruz. Düşman isyanlarla sonuç alamayınca, ülkede huzursuzluk yaratmaya zemin hazırlamak için ekonomi alanına ve döviz meselesine müdahale etti” dedi. Vahidi “Enflasyon, kronik ekonomik sorunlarımızdan biridir. Biz hükümeti devraldığımızda enflasyon yüzde 59'du. Sonra oldukça azalarak yüzde 40'lara kadar geriledi” ifadelerini kullandı.
2018'de ABD yaptırımlarının yeniden yürürlüğe girmesi, İran'ın petrol ihracatını ve dövize erişimini sınırlayarak ekonomisine zarar verdi. Yaptırımların kaldırılması karşılığında İran ile dünya güçleri arasında Tahran'ın nükleer programını kısıtlamaya yönelik nükleer müzakereler geçen eylül ayından bu yana durmuş durumda. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu durum, İran'ın geleceğine ilişkin ekonomik beklentilerin azalmasına neden oldu. Hasan Ruhani başkanlığındaki önceki hükümet, bütçe açığını kapatmak ve hükümet harcamalarını karşılamak için piyasalarda doların fiyatını yükseltmekle suçlanıyordu.



Türkiye: Libya Genelkurmay Başkanı'nın uçağı düşmeden önce elektrik arızası bildirdi

Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
TT

Türkiye: Libya Genelkurmay Başkanı'nın uçağı düşmeden önce elektrik arızası bildirdi

Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)

Türkiye Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Başkanı Burhanettin Duran, bugün yaptığı açıklamada, Libya Genelkurmay Başkanı'nı taşıyan özel uçağın Ankara yakınlarında düşmeden önce elektrik arızası bildirdiğini ve acil iniş talebinde bulunduğunu söyledi.

Açıklamada ayrıca, Dassault Falcon 50 tipi uçağın dün TSİ 17:17'de Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan Trablus'a doğru havalandığı ve TSİ 17:33'te elektrik arızası nedeniyle hava trafik kontrolüne acil durum bildirdiği belirtildi.

Libya ve Türk yetkililer, kazada üç mürettebat da dahil olmak üzere 8 kişinin öldüğünü açıkladı.

Duran, hava trafik kontrolünün uçağı Esenboğa Havalimanı'na yönlendirdiğini ve acil durum prosedürlerinin uygulandığını, ancak uçağın iniş sırasında 17:36'da radar ekranlarından kaybolduğunu ve iletişimin kesildiğini söyledi.

gthyu
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, dün Ankara'da Libya Genelkurmay Başkanı Muhammed Ali el-Haddad ile görüşmesi sırasında (Türkiye Savunma Bakanlığı- X)

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya daha önce yaptığı açıklamada, uçağın Ankara'nın Haymana ilçesi üzerinde uçarken acil iniş talebinde bulunduğunu ve enkazın daha sonra aynı ilçenin Kesik Kavak köyü yakınlarında bulunduğunu belirtmişti.

Duran, İçişleri Bakanlığı'nın operasyonu başlatmasının ardından arama kurtarma ekiplerinin kaza yerine ulaştığını ve kazanın nedenine ilişkin soruşturmanın tüm ilgili makamların katılımıyla devam ettiğini kaydetti.

Uluslararası alanda tanınan Libya hükümeti, ölenler arasında Ordu Genelkurmay Başkanı Muhammed Ali Ahmed el-Haddad, Kara Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı, Askeri Üretim Otoritesi Direktörü, Libya Ordusu Genelkurmay Başkanının danışmanı ve Genelkurmay Başkanının medya ofisinden bir fotoğrafçının bulunduğunu açıkladı.

Libyalı yetkililer, uçağın Malta'dan kiralandığını ve orada kayıtlı olduğunu belirterek, olayla ilgili soruşturma kapsamında uçağın sahipliği, önceki sorun kayıtları ve teknik özellikleri gibi bilgilerin inceleneceğini ifade etti.


Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

TT

Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

Birleşmiş Milletler’in (BM) ‘tarif edilemez ölçüde büyük insani acı’ uyarıları yaptığı bir dönemde, Sudan’da geçiş hükümetinin başbakanı Kâmil İdris, ülkesinde bin gündür süren savaşı sona erdirmeyi amaçlayan kapsamlı bir barış girişimini BM Güvenlik Konseyi üyelerine sundu. Aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu’yu (Hamideti) derhal insani ateşkesi kabul etmeye çağırdı.

Burhan ile Hamideti’nin bu önerileri kabul edip etmeyeceği henüz netlik kazanmazken, HDK’nin geçtiğimiz kasım ayı başında bir insani ateşkesi kabul ettiği hatırlatıldı.

İdris, pazartesi akşamı New York’ta düzenlenen BM Güvenlik Konseyi oturumunda yaptığı konuşmada, “Sudan, savaş nedeniyle varoluşsal bir krizle karşı karşıya” dedi. Söz konusu girişimin ‘bir yanılsamadan değil, bir zorunluluktan; bir zaferden değil, bir sorumluluktan’ doğduğunu ifade eden İdris, planın BM, Afrika Birliği (AfB) ve Arap Birliği gözetiminde ateşkes ilan edilmesini, HDK’nin kontrol ettiği tüm bölgelerden çekilmesini, kamplara taşınmasını ve silahsızlandırılmasını öngördüğünü belirtti.

Zorunlu değil

ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’dan oluşan Uluslararası Dörtlü’nün desteklediği ateşkese dolaylı bir gönderme yapan Kâmil İdris, hükümetin önerisinin ‘yerel olarak hazırlandığını ve dışarıdan dayatılmadığını’ vurguladı. HDK’nin kamplarla sınırlandırılmaması halinde ateşkesin ‘başarı şansının olmadığını’ belirten İdris, BM Güvenlik Konseyi’nin 15 üyesine girişimine destek çağrısında bulundu. İdris, “Bu girişim, Sudan’ın uçurumun kenarından geri döndüğü ve uluslararası toplumun tarihin doğru tarafında yer aldığı bir an olabilir” dedi. İdris, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘çöküşün tanığı olarak değil, toparlanmanın ortağı olarak anılması gerektiğini’ ifade etti.

frgt
New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi oturumundan (BM)

Öte yandan, İdris’ten önce BM Güvenlik Konseyi üyelerine hitap eden ABD’nin BM Daimî Temsilci Yardımcısı Jeffrey Bartos, Trump yönetiminin ilerlemenin yolu olarak insani ateşkes önerdiğini söyledi. Bartos, “Savaşan iki tarafı bu planı ön koşulsuz ve derhal kabul etmeye çağırıyoruz” dedi. Bartos, Trump yönetiminin Darfur ve Kordofan bölgelerindeki dehşet verici şiddeti ve Sudan ordusu ile HDK tarafından işlenen, hesap sorulması gereken vahşetleri şiddetle kınadığını belirtti.

Bu açıklamalar, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun geçtiğimiz cuma günü yaptığı değerlendirmeleri de hatırlattı. Rubio, yeni yılın Sudan’da insani ateşkes için bir fırsat sunduğunu belirterek, “Odaklanmamızın yüzde 99’u bu insani ateşkese ve ona mümkün olan en kısa sürede ulaşmaya yönelik” dedi. Yeni yılın iki taraf için de anlaşmaya varmak adına büyük bir fırsat oluşturduğunu ifade eden Rubio, bu yönde azami çaba gösterdiklerini söyledi. Rubio, “Orada yaşananlar dehşet verici, gerçekten korkunç” diye konuştu.

sxdcfg
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'da düzenlediği basın toplantısında (AFP)

Silah tedariki konusunda Rubio, “Bu konuda bazı ilerlemeler kaydedebileceğimizi umuyoruz, ancak ilerleme kaydetmek için dış aktörlerin nüfuzlarını kullanmaları gerektiğini biliyoruz” dedi.

Silah tedariki

BM Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Halid Hıyari, gelişmiş silahların kesintisiz sevkiyatıyla körüklenen Sudan’daki savaşa ilişkin artan endişelerini dile getirdi. Hıyari, silah tedarikini durdurmayı reddeden ülkeleri eleştirirken, uzlaşmaya yanaşmayan ve gerilimi düşürme iradesi göstermeyen hükümet güçleri ile yarı askerî unsurları da hedef aldı.

Hıyari, “Bu ülkeler petrol gelirlerini korumak için çatışmaları durdurmayı başarabildi, ancak kendi halklarını korumak söz konusu olduğunda bunu yapmayı başaramadı” dedi. Her iki tarafın destekçilerine nüfuzlarını ‘katliamı durdurmaya yardımcı olmak için kullanmaları’ çağrısında bulundu.

Son gelişmelerin, ‘çatışmanın giderek daha karmaşık bir nitelik kazandığını ve bölgesel boyutlarının genişlediğini’ gösterdiği uyarısında bulunan Hıyari, bu eğilimlere müdahale edilmemesi halinde Sudan’ın komşularının ülke içinde ve çevresinde bölgesel bir çatışmaya sürüklenebileceğini söyledi. Çatışmanın özellikle kaygı verici yönlerinden birinin, her iki tarafın da insansız hava araçlarını (İHA) yoğun şekilde kullanarak rastgele saldırılar düzenlemesi olduğunu belirten Hıyari, bunun çok sayıda sivil can kaybına yol açtığını ifade etti. Silah akışının, daha gelişmiş ve daha ölümcül hâle gelerek sürmesinin çatışmanın temel itici gücü olmaya devam ettiğini vurgulayan Hıyari, “Bu akışın durdurulması yönündeki çağrılar görmezden gelindi ve kimse hesap vermedi” dedi.

Hıyari, durumun daha fazla kötüleşmesini önlemek, Sudan’ın birliğini ve toprak bütünlüğünü korumak için ‘hızlı ve eşgüdümlü bir hareketin’ gerekli olduğunu kaydetti.

BM Genel Sekreteri’nin Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra’nın, şiddeti azaltmaya ve sivillerin korunmasını güçlendirmeye yönelik somut ve uygulanabilir tedbirler üzerinde görüşmeler yapılması için çatışmanın taraflarıyla temas hâlinde olduğunu bildiren Hıyari, odağın şu anda AfB öncülüğünde yürütülecek kapsamlı bir Sudan diyaloğuna destek vermek olduğunu söyledi. Bu sürecin, sivil liderliğinde güvenilir ve kapsayıcı bir siyasi geçişin önünü açmasının hedeflendiğini ifade etti.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Operasyonlar ve Savunuculuk Bölümü Direktörü Edem Wosornu ise “Bu çatışmanın vahşeti sınır tanımıyor” diyerek, Kordofan eyaletinin şiddet ve acının yeni merkezi hâline geldiğine dikkat çekti. Wosornu, BM’nin, HDK’nin el-Faşir’i ele geçirmesi sırasında ve sonrasında uluslararası insancıl hukukun ağır ihlallerine ilişkin yeni raporlar almaya devam ettiğini, bunlar arasında toplu katliamlar ve cinsel şiddet vakalarının da bulunduğunu söyledi.

BAE'nin pozisyonu

BAE'nin BM Daimî Temsilcisi Muhammed Ebu Şihab, insani ateşkesin derhal hayata geçirilmesi ve buna en acil şekilde ihtiyaç duyan Sudanlı sivillere yardımların ulaştırılması için acil bir fırsat bulunduğunu söyledi. Tarihten çıkarılan dersler ile mevcut gerçeklerin, savaşan taraflardan herhangi birinin tek başına yürüteceği çabaların sürdürülebilir olmadığını ve yalnızca savaşın uzamasına yol açacağını ortaya koyduğunu vurguladı. Ebu Şihab, insani ateşkesin ardından kalıcı bir ateşkes sağlanması ve ‘çatışan taraflardan bağımsız, sivil yönetime giden bir sürecin’ başlatılması gerektiğini ifade etti.


Ukrayna'da esir alınan iki Kuzey Koreli savaş esiri Güney Kore'de "yeni bir hayat" arıyor

İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
TT

Ukrayna'da esir alınan iki Kuzey Koreli savaş esiri Güney Kore'de "yeni bir hayat" arıyor

İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)

AFP'nin bugün gördüğü bir mektuba göre, Ukrayna'da esir tutulan iki Kuzey Koreli savaş esiri, Güney Kore'de "yeni bir hayata" başlama arzusunu dile getirdi.

İki asker, ekim ayı sonlarında Seul merkezli bir insan hakları örgütüne yazdıkları mektupta, "Güney Kore halkının desteği sayesinde yeni hayaller ve özlemler yeşermeye başlıyor" ifadelerine yer verdi.

Güney Kore ve Batı istihbarat teşkilatları, Kuzey Kore'nin, Rusya'nın yaklaşık dört yıldır süren Ukrayna işgalini desteklemek için binlerce asker gönderdiğini bildiriyor. Daha önceki haberler, ocak ayında Kiev tarafından savaşta yaralandıktan sonra gözaltına alınan iki kişinin Güney Kore'den sığınma talebinde bulunduğunu belirtmişti.

Mektupta, iki adam kendileri adına çalışanlara "bizi cesaretlendirdikleri ve bu durumu bir trajedi olarak değil, yeni bir hayatın başlangıcı olarak gördükleri için" teşekkür ettiler. "Yalnız olmadığımıza inanıyoruz ve Güney Kore'dekileri babalarımız ve kardeşlerimiz olarak görüyoruz ve onlara yönelmeye karar verdik" ifadelerini kullandılar.

Mektup, güvenlikleri için isimleri açıklanmayan iki asker tarafından imzalanmıştı.