Nahda Barajı krizinde Mısır ve Etiyopya arasında yeni gerginlik

Etiyopya Nahda (Hedasi) Barajı (Etiyopya Dışişleri Bakanlığı)
Etiyopya Nahda (Hedasi) Barajı (Etiyopya Dışişleri Bakanlığı)
TT

Nahda Barajı krizinde Mısır ve Etiyopya arasında yeni gerginlik

Etiyopya Nahda (Hedasi) Barajı (Etiyopya Dışişleri Bakanlığı)
Etiyopya Nahda (Hedasi) Barajı (Etiyopya Dışişleri Bakanlığı)

Etiyopya'nın Nil Nehri üzerinde inşa ettiği Nahda (Hedasi) Barajı’nın toplam inşaat sürecinin yüzde 90'ının tamamlandığını açıklaması, Kahire ile Addis Ababa arasında geniş tartışmalara yol açtı.
Mısırlı Su Uzmanı Dr. el-Mısri Abbas Şeraki, barajın bu oranda tamamlanıp tamamlanmadığını sorgularken, Etiyopya Elektrik İdaresi Müdürü Mugs Mekonnen, Kahire'yi “barajın teknolojisi ve işleyişiyle ilgili uluslararası kamuoyunun dikkatini dağıtmakla” suçladı.
Etiyopya, 2011’den beri Nil’in ana koluna Nahda (Hedasi) Barajı’nı inşa ediyor. Projeden sorumlu devlet kurumuna göre, inşaatın yüzde 90'ı tamamlandı. Hedasi Baraj İnşaatı Ulusal Koordinasyon Ofisi, barajın temelinin atılmasının 12. yıl dönümü münasebetiyle yaptığı açıklamada, "Barajdaki inşaat çalışmalarının yüzde 90'ı tamamlandı" ifadelerine yer verdi.
Etiyopya halkının projeye finansman, uzmanlık ve işgücü açısından katkılarına vurgu yapan ofis, projeyi uluslararası alanda savunan diplomatlara da teşekkür etti.
Mısırlı Su Uzmanı Dr. el-Mısri Abbas Şeraki, Etiyopya bildirisini ‘abartılı’ olarak değerlendirdi. Şeraki Facebook sayfasından yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi: “Nahda Barajı'ndaki inşaatın tamamlanma oranı yaklaşık yüzde 78'dir ( yüzde 85 beton, yüzde 70 elektrik). Addis Ababa 2021'de baraj inşaatının tamamlanma yüzdesini yüzde 80 olarak açıkladı. 2019 yılında ise yüzde 70 olarak açıklamıştı. Buna göre Etiyopya'nın 2025 yılında inşaatı tamamen bitirmesi beklenir. İnşaatı yürüten We Build şirketinin açıklamasına göre inşaatın tamamlanması için kalan beton yaklaşık 1,6 milyon metreküp. Elektrik konusunda geride kalındı. Çünkü toplam 13 türbinden sadece ikisi takıldı. Türbinlerin montajı çok zaman ve hassas teknik çalışma gerektiriyor.”
İki türbinin montajı yaklaşık iki yıl sürdü ve 20 Şubat 2022'de ilkinin açılışında ikincisinin tamamlanması sekteye uğradığı için aynı anda çalışmadılar. İkincisi ise ilk türbinden 6 ay sonra açıldı.
Etiyopya Temmuz 2021'de barajın rezervuarını doldurmanın ikinci aşamasını, Ağustos 2022'de ise üçüncü aşamasını tamamladı. Addis Ababa'nın önümüzdeki yaza kadar dördüncü aşamayı bitirmesi bekleniyor. Etiyopya, Şubat 2022'de Nahda Barajı’ndan elektrik üretmeye bilfiil başlamıştı.
Mısır, Etiyopya'nın 2011'den bu yana Nil Nehri’nin ana kolu üzerine inşa ettiği barajın nehir suyundaki payını etkileyeceğinden endişe ediyor. Kahire ve Hartum barajın dolum ve işletimi hususunda bağlayıcı bir yasal anlaşma çağrısında bulunurken Addis Ababa ise hidroelektrik baraj inşasının, su kaynaklarının kullanımı yoluyla kalkınma planlarını desteklediğini savunuyor.
Uluslararası Kamu Hukukçusu Prof. Dr. Muhammed Mehran, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Uluslararası havzada yer alan taraflarla yasal bir anlaşmaya varmadan önce Etiyopya hükümetinin baraj inşaatının yüzde 90'ının tamamlandığını açıklaması, Etiyopya'nın uluslararası hukuku yeni bir ihlalidir. Addis Ababa, Mısır ve Sudan halklarının hayatını tehdit eden tek taraflı eylemlerle uluslararası anlaşmaları kasıtlı olarak ihlal ediyor. Baraj inşaatının mansaptaki iki ülke ile koordinasyon olmadan tamamlanması özellikle Mısır devleti su kaynağı olarak tamamen Nil Nehri'ne bağımlı olduğu için ekonomik, sosyal ve çevresel risklere yol açacak.”
Öte yandan Etiyopya Elektrik Kurumu Müdürü Mugs Mekonnen, Mısır’ın Nahda Barajı ve su güvenliği fikriyle ilgili açıklamalarını "barajın teknolojisi ve işleyişiyle ilgili kafa karışıklığına neden olacak dikkat dağıtıcı açıklamalar" olarak değerlendirdi.
Mekonnen, Etiyopya merkezli FANA televizyonuna yaptığı açıklamalarda şunları söyledi:
"Yüksek düzeyde su güvenliği, insanlar ve ekosistemler için su kullanımını en üst düzeye çıkarır ve suyla ilgili yıkıcı etkilerin risklerini azaltır."
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, birkaç hafta önce bir TV kanalında yaptığı açıklamalarda şu ifadeleri kullandı: “Mısır'ın Nahda Barajı kriziyle ilgili seçenekleri açık ve halkının yeteneklerini ve çıkarlarını savunma hakkına sahip.”
Etiyopya Dışişleri Bakanlığı, Mısırlı bakanın açıklamalarına yanıt olarak yaptığı açıklamada, "Böyle bir tehdit, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın ve Afrika Birliği Kurucu Yasası'nın açık bir ihlalidir. Mısır sert ve yasadışı açıklamalarını durdurmalı” ifadelerine yer verdi.
Mekonnen, barajın doldurulmasının ve işletilmesinin büyük ekonomik, çevresel ve sosyal yansımaları olacağı şeklindeki Mısır söylemini eleştirdi. Etiyopyalı yetkili, "Barajın Etiyopya'da elektrik üretimini ikiye katlayacağına ve diğer sektörlerin yanı sıra elektriğe bağımlı sektörlerin üretimindeki artışlar yoluyla potansiyel olarak ülkenin ekonomik büyümesini teşvik edeceğine" dikkat çekti.
Mekonnen, "Enerji ihracatı, karşılıklı kaynakları paylaşarak ve ardından bölge ülkeleri için doğrudan yabancı yatırımı güvence altına alarak barışçıl bir ekonomik entegrasyon yaratır. Nahda Barajı'nın amacı milyonları yoksulluktan kurtarmak, 60 milyondan fazla Etiyopyalıya elektrik sağlamak ve hizmet, sanayi, tarım ve ekonomi sektörlerine uygun fiyatlarla elektrik tedarik etmektir” dedi.
Mısır, Etiyopya barajını milyonlarca vatandaşının hayatını tehdit eden “varoluşsal bir tehdit” olarak görüyor. Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Dr. Hani Suveylem, "İş birliği yapmayan tek taraflı eylemlerin devam etmesinin Mısır'a zarar verebileceğini" söyledi.
Suveylem, geçtiğimiz hafta sonu Birleşmiş Milletler 2023 Su Konferansı'nın genel oturumundan önce yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Tek taraflı önlemler uzun süreli bir kuraklıkla çakıştığı takdirde bir milyondan fazla kişi işgücü piyasasından çıkacak ve Mısır'daki tarım alanlarının yaklaşık yüzde 15'i kaybedilecek. Mısır'ın gıda ithalat faturası da iki katına çıkacak.”



Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan
TT

Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan

Tarihin kritik bir anında, Tahran destekli Iraklı milisler yakın geçmişlerinden bir hayalet gibi göründüler. Bir yanda İran, diğer yanda ABD ve İsrail arasındaki son savaşta kenarda kaldılar. Çatışmadaki bu belirgin yoklukları yalnızca taktiksel bir karar değildi; İran'ın Irak içindeki nüfuz yapısındaki derin bir çatırdamayı, banka kasalarından Bağdat'taki siyasi ve güvenlik karar alma merkezlerine kadar uzanan ince ipler üzerinden uygulanan Amerikan baskısının artan etkinliğini yansıtıyordu.

200'den fazla İsrail savaş uçağı ve yaklaşık 300 balistik füze, İran içindeki hedeflerini vurmak için Irak semalarından geçti, ancak Iraklı milisler yine de müttefiklerini savunmak için karşılık vermediler. Buna karşılık küçük Yemenli Husi milis grubu, kimsenin beklemediği garip bir sahneyle gemilere saldırmaya ve İsrail'e füze fırlatmaya devam etti.

Onlarca yıldır milisler, İran'ın bölgedeki en önemli kollarından birini oluşturdu. Bu gruplar, 2003'ten sonra ABD'nin Irak işgali altında kuruldular ve finansman, eğitim ve danışmanlık yoluyla gelişerek bölgesel çatışmalarda ileri roller oynadılar. Suriye, Yemen ve Irak'taki çatışmalar, bu grupların Velayet-i Fakih’e mutlak sadakatlerini gösterdikleri ve “direniş ekseni"nin merkezi bir unsuru haline geldikleri arenalardı.

Ancak dönüm noktası, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırı sonrasında yaşandı. O dönemde, Hizbullah Tugayları ve Asaib Ehli’l Hak da dahil olmak üzere Iraklı milis gruplar, ABD'nin İsrail'in yanında savaşa girmesi halinde askeri müdahalede bulunacaklarını duyurdular. Washington'un fiilen dahil olmasıyla birlikte de bu milisler, insansız hava araçlarıyla Amerikan ve İsrail üslerini hedef almaya başladılar. Ancak, çok geçmeden liderlerini ve silah depolarını hedef alan yoğun ve ölümcül Amerikan saldırılarına maruz kaldılar ve bu da onların net bir şekilde gerilemelerine ve Mart 2024'te saldırılarını durdurmalarına neden oldu.

İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki grupların etkisi “kolayca azalmayacak”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edecektir

Sessizlik konuşuyor

Son savaşta, tüm beklentilerin aksine, Iraklı milisler harekete geçmediler. Füze fırlatmadılar veya misilleme eylemleri düzenlemediler, bunun yerine kendilerini kelimelerden ibaret ateşli açıklamalarla sınırladılar. Bu geri adım, askeri güç eksikliğinin değil, başta akıllı Amerikan baskısının yoğunlaşması olmak üzere iç ve dış değişikliklerin dayattığı zorunlu bir yeniden konumlandırmanın sonucuydu.

Nitekim Temsilciler Meclisi Başkanvekili Muhsin el-Mendelavi, “İran nüfuzunun azalmasının Irak'a zarar vermeyeceğini” vurguladı. Bağdat’ın, İran ile tarihi ve coğrafi bağlarını korurken, bağımsız bir dış politika oluşturmayı ve İran yanlısı silahlı grupların gücünü sınırlamayı hedeflediğini belirtti. Ayrıca, gücün sadece devletin kontrolünde olmasının önemine dikkat çekti ve devlet dışı silahların ortadan kaldırılması için uzun vadeli bir adımın atılmasını beklediğini ifade etti.

Milislere sempati duyan bir analist olan Kazım el-Fartuşi ise “çocukların artık büyüdüğünü” ve İran yanlısı grupların artık yerel ağlara sahip olduğunu, artık Tahran'a körü körüne itaat etmek zorunda olmadıklarını belirtti. Öte yandan, siyaset bilimi profesörü Anmar el-Saray, İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki milis grupların etkisinin “kolayca azalmayacağına”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edeceğine inanıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını kullanma gücü açık bir ivmeyle azalıyor.

Amerikan baskı araçları

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'un Irak'taki kara gücü küçük olsa da, yeni stratejisi etkili ve can yakıcı araçların bir karışımına dayanıyor. Bu araçlar, milis grupları finanse eden petrol kaçakçısı şebekeleri hedef alan mali yaptırımlar, silah satın almak için kullanılan banka havalelerine getirilen kısıtlamalar ve bu milislerin birinci kademe liderlerine yönelik can yakıcı nokta saldırılardır.

Baskılar askeri boyutla sınırlı kalmadı; Irak devletinin tüm kılcal damarlarına kadar uzandı. Nitekim 29 Haziran 2025'te, İran destekli Federal Mahkeme Başyargıcı Casim Muhammed Abbud, ulusal bir yargı komitesinin kararıyla emekliye ayrıldı. Bu eşi benzeri görülmemiş adım, İran'ın geçmişteki hegemonyası altında tamamen başarısız olurdu, ancak sessizce gerçekleşti ve bu İran'ın Irak devlet kurumları içindeki etkisinin zayıfladığının açık bir göstergesi.

Siyasi araştırmacı Hamza Mustafa, İran yanlısı milislerin son çatışma sırasındaki sessizliğinin güç dengesinde bir değişimi yansıttığı ve belki de Tahran'ın gerilimi azaltma sinyali verdiği değerlendirmesinde bulundu. Hükümetin “kriz yönetiminin tüm iplerini elinde tuttuğunu kanıtladığını” ve kendisini uzak tutma politikasını benimsediğini, bunun da  kriz yönetimi için eşi benzeri görülmemiş bir alan sağladığını belirtti.

Irak halkının ruh halinin değişmesi

Irak'ı saran siyasi ve mezhepsel bölünmelere rağmen, birçok Iraklı tek bir temel talepte birleşiyor; Irak'ın, İran'ın uluslararası rakipleriyle hesaplaşacağı bir arenaya dönüştürülmesini reddetmek. Bu eğilim artık yalnızca popüler bir görüş değil; giderek daha dengeli dış politikalara ve bağımsız ulusal egemenliğe yönelen Bağdat'taki karar vericilerin yönelimlerine de yansıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını harekete geçirme kabiliyeti açıkça azalıyor. Washington'un milis grupların hareketini kısıtlamadaki başarısıyla birlikte, bir sonraki aşamada, özellikle petrol sektörü ile yönetimde İran nüfuzunun kalan kısmını zayıflatmaya yönelik Amerikan çabalarının daha da artması muhtemel.

Amerikan varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur

Latif el-Mahdavi ise “İran desteğinin yokluğunun, Irak'taki müttefiklerinin siyasi ve güvenlik nüfuzunun azalmasına yol açacağını, çünkü bunların Tahran'ın eseri olduğunu” düşünüyor. Ancak, bu olasılığın İran nüfuzunun tamamen sona ermesi anlamına gelmediğini, aksine mekanizmalarında niteliksel bir değişim anlamına geldiğini de sözlerine ekliyor.

Bugün tanık olduğumuz yalnızca “geçici bir sakinlik” değil, belki de Bağdat ve Tahran arasındaki ilişkinin yeniden tanımlandığı ve etki sınırlarının Irak'ın yüksek çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde silahlar, egemenlik ve parayla çizildiği yeni bir dönemin başlangıcıdır.

ABD'nin etki araçları

Dolar, bankalar ve para transferleri:

En büyük silah, petrol satış gelirlerinin dolar cinsinden yatırıldığı New York Federal Rezerv Bankası'dır. Washington, Bağdat'a para transferini geciktirme veya engelleme yetkisine sahip ve bu da ona hükümet üzerinde güçlü bir baskı aracı sağlamaktadır

ABD Yabancı Hesaplar Vergi Uyum Yasası (FATCA)

Uluslararası finansal transferleri kontrol eden ve dolarla bağlantılı Irak bankalarının faaliyetlerini etkileyen bir yasadır.

SWIFT aracılığıyla para transferlerini kontrol etme silahı

ABD, dolar transferlerini izleyerek İran bağlantılı milislere fon akışının önlenmesine yardımcı olmuştur.

İran ile iş birliği yapan bankaların yasaklanması

Washington, 2023-2024 yıllarında 14 Irak bankasına, İran ve Suriye'ye dolar kaçakçılığı yapmakla suçlayarak kısıtlamalar getirmiştir.

Askeri silahlar: Silahlar ve üsler

Ayn el-Esed Hava Üssü (Anbar), ABD kuvvetleri için bir operasyon ve kalıcı bir mevcudiyet merkezidir. ABD tarafından İran yanlısı grupların hareketlerini izlemek için kullanılmaktadır.

ABD üslerinde konuşlandırılmış ve İran veya milislerinden gelebilecek herhangi bir tehdide karşı caydırıcılık görevi gören hava savunma sistemleri (Patriot/THAAD) bulunmaktadır.

Milislere karşı nokta saldırılar

Washington, Tahran tarafından desteklenen Şii grupların önde gelen liderlerini hedef alan birkaç hassas hava saldırısı (2020-2021-2023-2024) gerçekleştirmiştir.

Irak, Amerikalıları sınır dışı edebilir mi?

ABD varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur.