Batı müziği Arap müziğini nasıl özgürleştirdi?

Batı sanatında, ister filmlerde ister şarkılarda olsun, sansür politikaları bulmak zor

Sanatsal yaratıcılık artık sadece şarkı ve ilahi söylemeye odaklanmıyor
Sanatsal yaratıcılık artık sadece şarkı ve ilahi söylemeye odaklanmıyor
TT

Batı müziği Arap müziğini nasıl özgürleştirdi?

Sanatsal yaratıcılık artık sadece şarkı ve ilahi söylemeye odaklanmıyor
Sanatsal yaratıcılık artık sadece şarkı ve ilahi söylemeye odaklanmıyor

Eşref el-Hassani
Çağdaş Arap müziği, son 20 yılda, resmi kurumların ulusal müzik üretimiyle ilişkilerindeki zayıflığı göstermesine katkıda bulunmakla kalmayıp, aynı zamanda kendisini besleyen ve damarlarına yeni kan pompalayan varoluşsal bir dönüşüme tanık oldu.
Bu, onu müzik prodüksiyon blogunda prestijli ve derin bir konum haline getiren bazı Arap müzik projelerine yaptığı olağanüstü katkı sayesinde oldu.
Nitekim, yerel desteğin müzisyenlere ve şarkıcılara empoze etmeye çalıştığı çeşitli profil oluşturma ve ilahi veya şarkı söyleme biçimlerinin üstesinden de bu sayede gelindi.
Bu nedenle bazı araştırmacılar, Arap müzisyenlerin diğer ifade biçimlerine açılmasında dış desteğin önemli rol oynadığını düşünüyor ve bu dönüşümün, onları, yaratıcılıklarında güçlü sanatsal kalelerini aşarak, daha önce hiç hayal etmedikleri estetik alanlara doğru geliştirdiğine inanıyor.
Sanatsal yaratıcılık artık sadece şarkı ve ilahi söylemeye odaklanmıyor, müziği araçları, mekanizmaları ve yaratıcılığıyla bağımsız bir varlık olarak ele alıyor ve aynı zamanda şarkıyla daha köklü bir ilişki kuruyor.
Müzisyen, modern Arap müziği tarihinde olduğu gibi artık şarkısında şarkıcıyı takip etmiyor, bunun yerine estetik açıdan güvenilir bir sanatsal ufuk elde etmek için müziğinde yeni tarzlar yaratıyor. 
Bununla birlikte, bu dönüşüm tüm Arap müzik prodüksiyonlarını etkilemedi, çünkü bazıları çağdaş bir görünüme kavuşmuş olsa da çoğu hala geleneksel olmaya devam ediyor. Çoğunda gelenek içine nüfuz etmiş ve tüm sanatsal ve estetik seçimlerini yönetmiştir.
Bu dönüşüm henüz özümsenmedi ve buna müzik enstrümanlarındaki yetersiz yeniliklere rağmen şarkılarını hala klasik tarzla söyleyen Arap sanatçılar da dahildir.
Arap müziği tüm temsilleri, özellikleri, sembolleri ve klasik modelleriyle şarkının geçmişini sentezleme ve yeniden çağrıştırma sınırlarını aşmayan retrospektif bir bakış açısına göre çalıştığında burada müzikal bir moderniteden bahsedilebilir mi? 

Çağdaş müziğin özellikleri
Çağdaş müzik, modern Arap müziğini karakterize eden taklit sınırlarını aşması ve müzikal yaratıcılığın üzerinde yazma ve besteleme eylemine öncelik vermeyi temel alan sanatsal bir bakış açısı olmasıyla ayırt edilir.
Müziğe güfte pahasına değer veren Arap sanatsal deneyimlerine nadiren rastladığımız için müzisyenin söz yazarının bir taklitçisi haline geldiği şekilde değil, müziğin yoğunluğunu ve her zamanki oryantal monotonluğunu kıran sanatsal etkileşimler ve estetik kesişimler yaratmasıyla yeni tarzlar oluşturulabilir.
Bazı uzmanlar "deney"i çağdaş müziği karakterize eden en önemli estetik kavramlardan biri olarak görüyor.
Bunun nedeni, kavramın bazı müzik tarzlarının dayandığı estetik kavram haline gelen melez müzik formlarının yaratılmasına yol açmasıdır.
Buradaki deneyler her zaman müzik kurallarının kıskacından bağımsız.
Çünkü bunlar akademik kesinlikleri kırmaya ve yok etmeye ve onları çağdaş müzik tarihinde sadece sistemsel fikirler haline getirmeye dayalı bir sanat formu oluşturmaya çalışmaktadır. 
Yazar Georgette Issa bu konuyla ilgili düşüncelerini şöyle dile getirmişti:
"Modern veya Batı müziğinde olduğu gibi, izlenen katı yeni kurallara saygı duyma konusunda her zaman bir istek olmuştur. Ama şimdi, deney kavramı herhangi bir müzik kuralından tamamen kaçınmak anlamına geliyor. 20'nci yüzyılın ortalarından günümüze kadar, deneyin kendisi en iyi değer haline geldi ve örneğin rock müzik bu bağlamda ortaya çıktı."
Çağdaş müziğin özelliklerinden biri de kompozisyonu ve birden fazla söylem ve anlamı taşıyabilmesi olduğu için, müzik yapımcıları artık bu konuya el atıyor ve şarkının yayılmasında siyasi veya ideolojik tartışma yaratmak amacıyla protest albümleri destekliyor.

Sansür şiddeti
Ayrıca sansür, Arap şarkıcı ve müzisyenleri dış desteği kabul etmeye iten en önemli pratik engellerden birini oluşturuyor.
Kamu işlerinin modernleşmesine ve buna eşlik eden sanat ve estetik endüstrisindeki yeniliklere rağmen, kurumlar hala bazı albümleri hakim siyasi söyleme karşı çıktıkları veya kamu ahlakını zedeledikleri gerekçesiyle reddediyor.
Bu yerel ve ulusal destek biçimleri, yirminci yüzyılın ellili yıllarından beri Arap müziğine eşlik eden tüm modernleşme biçimlerini çürütmeye çalışıyor.
Sansür sadece sanat hayatını aksatmakla kalmadı, aynı zamanda birçok şarkı söyleme deneyimini değiştirmeye ve bunları rap'ten rai'ye ve rai'den popüler ve pop'a dönüştürmeye katkıda bulundu.
Bu sayede sanatçı genellikle çağdaş şarkıları karakterize eden politik sınırlardan kaçındı.
Böylece amacı sadece eğlence ve tüketim olan, hareketli şarkılara dönüşmüş onlarca ciddi şarkı söyleme deneyimine tanık oluyoruz.
Yabancı müzik tarzıyla üretim, Arap müziğinin modernleşmesine katkıda bulundu. Bunun nedeni, finansal bağımsızlığın sanatçılara yeni, daha benzersiz ve yaratıcı müzik yaratma imkanı vermesi.
Çünkü sanatçı, bedenini sonsuz müzikal deneylerin enginliğine bırakırken, sanatsal koşullara ve estetik engellere tabi değil.
Batı sanatında, ister filmlerde ister şarkılarda olsun, sansür politikaları bulmak zor olduğundan, büyük lirik eserler ulusal yapımların dayattığı sınırlara uymak zorunda kalmaz.
Bu nedenle Batı müziği 20'nci yüzyılın başından beri devasa eserler üretmiştir ve bu, Arap dünyasında da benzer bir etki yarattı.
Bunun örnekleri Suad Massi, Meşru Leyla ve bazı alternatif müzik gruplarının eserleridir.

Independent Türkçe



Anakondalar hakkında şaşırtıcı bulgu: 12 milyon yıldır boyutları değişmedi

Çoğu anakonda türü 4-5 metre civarında olsa da 7 metreye yakın bazı örnekler de var (Wikimedia Commons)
Çoğu anakonda türü 4-5 metre civarında olsa da 7 metreye yakın bazı örnekler de var (Wikimedia Commons)
TT

Anakondalar hakkında şaşırtıcı bulgu: 12 milyon yıldır boyutları değişmedi

Çoğu anakonda türü 4-5 metre civarında olsa da 7 metreye yakın bazı örnekler de var (Wikimedia Commons)
Çoğu anakonda türü 4-5 metre civarında olsa da 7 metreye yakın bazı örnekler de var (Wikimedia Commons)

Dünyanın en büyük yılanlarından anakondanın 12 milyon yıl önce devasa boyutlarına ulaştığı ve o zamandan beri değişmediği tespit edildi.

Orta ila Geç Miyosen döneminde yaşayan hayvanlar, günümüzdeki akrabalarına kıyasla çok daha büyük boyutlardaydı. 

Yaklaşık 16 milyon ila 5,3 milyon yıl önceyi kapsayan bu dönemde yaşayan Purussaurus cinsi hayvanları 12 metreye ulaşırken, bugünün timsahlarından Melanosuchus niger sadece 6 metre civarında.

Bir diğer örnek de 9 milyon yıl önce yaşamış Stupendemys cinsi tatlı su kaplumbağalarının, 3 metreden geniş kabuklara sahip olmasıydı.

Miyosen'de daha sıcak ve nemli iklimlerin yanı sıra bol miktarda yiyeceğin bulunmasının bu devasa hayvanların gelişimine zemin hazırladığı düşünülüyor.

Ancak çevresel değişimlerle birlikte bu hayvanların bazıları küçüldü, bazılarının da soyu tükendi.

Cambridge Üniversitesi Zooloji Bölümü'nde doktora öğrencisi olan Andrés Alfonso-Rojas liderliğindeki yeni bir çalışmada, anakondaların bu iki gruba da dahil olmadığı bulundu.

Araştırmacılar Venezuela'da toplanan, en az 32 farklı yılana ait 183 anakonda omur fosilini inceledi.

Daha sonra bu verileri kullanarak anakondaların hayattayken ne kadar uzun olduğunu hesapladılar.

Bulguları hakemli dergi Journal of Vertebrate Paleontology'de dün (1 Aralık Pazartesi) yayımlanan çalışmada anakondaların boyunun 5,3 metre civarında olduğu saptandı.

Bu uzunluk, bugün yaşayan Eunectes türü yetişkin anakondalarınkine neredeyse eşit.

Bilim insanları daha önce bu yılanların muazzam boyutlarına ne zaman ulaştığından emin değildi.

Ancak bulguların asıl ilginç yanı, anakondaların uzunluğunun zaman içinde neredeyse hiç değişmemiş olması.

Alfonso-Rojas, "Bu şaşırtıcı bir sonuç çünkü antik dönemdeki anakondaların 7-8 metre uzunluğunda olmasını bekliyorduk" diyerek ekliyor: 

Ancak küresel sıcaklıkların daha yüksek olduğu Miyosen döneminde daha büyük bir yılana dair elimizde herhangi bir kanıt yok.

Çalışmaya göre anakondalar, 12,4 milyon yıl önce Güney Amerika'da ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra büyük bir vücut boyutuna ulaşmış ve o zamandan beri değişmemiş.

Günümüzde sıcak ve nemli bölgelerdeki bataklıklarda, sazlıklarda ve nehirlerde yaşayan anakondaların habitatı devasa boyutlarını korumalarını sağlamış olabilir. 

Alfonso-Rojas, "Dev timsahlar ve dev kaplumbağalar gibi diğer türler, muhtemelen küresel sıcaklıkların düşmesi ve yaşam alanlarının daralması nedeniyle Miyosen'den bu yana yok oldu ancak dev anakondalar hayatta kaldı" diyor. 

Son derece dayanıklılar.

Independent Türkçe, Popular Science, IFLScience, Journal of Vertebrate Paleontology


Gişede çakılan Marvel filminin yıldızı: Rol için yanlış seçimdim

56 yaşındaki Thomas Jane, Öldüren Sis (The Mist), Ateşli Geceler (Boogie Nights), Mavi Korku (Deep Blue Sea) ve İnce Kırmızı Hat (The Thin Red Line) gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Starz Entertainment)
56 yaşındaki Thomas Jane, Öldüren Sis (The Mist), Ateşli Geceler (Boogie Nights), Mavi Korku (Deep Blue Sea) ve İnce Kırmızı Hat (The Thin Red Line) gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Starz Entertainment)
TT

Gişede çakılan Marvel filminin yıldızı: Rol için yanlış seçimdim

56 yaşındaki Thomas Jane, Öldüren Sis (The Mist), Ateşli Geceler (Boogie Nights), Mavi Korku (Deep Blue Sea) ve İnce Kırmızı Hat (The Thin Red Line) gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Starz Entertainment)
56 yaşındaki Thomas Jane, Öldüren Sis (The Mist), Ateşli Geceler (Boogie Nights), Mavi Korku (Deep Blue Sea) ve İnce Kırmızı Hat (The Thin Red Line) gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Starz Entertainment)

2004 yapımı İnfazcı'da (The Punisher) Frank Castle'ı canlandıran Thomas Jane, Marvel'ın ünlü anti-kahramanı için doğru seçim olmadığını söyledi.

İnfazcı, sevgi dolu ailesi ve mükemmel hayatı acımasız bir suçla elinden alınan Özel ajan Frank Castle'ı merkeze alıyordu. Kendisine yanlış yapan herkese savaş açan Frank, kimsenin önünü kesemeyeceği bir ölüm makinesine dönüşerek ailesini öldürenlerin peşine düşüyordu.

"Ben Frank Castle değilim"

ComicBookMovie.com'dan Josh Wilding'e konuşan Jane, "Frank Castle rolü için yanlış oyuncuydum" diyerek ekledi: 

Frank Castle İtalyan kökenli, siyah saçlı ve 1970'lerde mafyaya karşı duran bambaşka bir geçmişe sahip.

Jane sözlerini şöyle sürdürdü: 

Ben o adam değilim. Saçımı siyaha boyayarak tamamen başka birine dönüşmek durumunda kaldım. Rolü artık bu karaktere daha uygun birinin üstlenmesinden memnunum. Eğlendim, elimden gelenin en iyisini yaptım ve bu fırsat için minnettarım ama ben Frank Castle değilim.

Thomas Jane, filmde John Travolta'nın canlandırdığı mafya lideri Howard Saint’le karşı karşıya gelmişti. Ancak İnfazcı, 33 milyon dolarlık bütçesine karşılık gişede yalnızca 54 milyon dolar hasılat elde etmiş ve eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da yüzde 30 gibi düşük bir beğeni ortalamasında kalmıştı. 

Jane, 2005'te piyasaya çıkan ve bugün neredeyse unutulmuş olan The Punisher adlı PS2 oyununda da karakteri yeniden seslendirmişti.

İnfazcı, Marvel Sinematik Evreni öncesi dönemin en zayıf sinema uyarlamalarından biri olarak görülüyor.

2008'de Punisher: War Zone adıyla ikinci bir film çekildi ancak Jane projede yer almadı ve Frank Castle'ı bu kez Ray Stevenson canlandırdı. Film, Türkiye'de vizyona girmedi.

Artık karakteri Jon Bernthal canlandırıyor. Oyuncu ilk olarak Daredevil'ın ikinci sezonunda göründü ve ardından kendi Netflix dizisinde başrol oynadı.

Karakter artık tamamen Marvel Sinematik Evreni çatısı altında yer alıyor ve son olarak Daredevil: Born Again'de boy gösterdi. 

Ayrıca hem yakında çıkacak Disney+ yapımında hem de Spider-Man: Brand New Day'de yer alacak. Ancak Daredevil: Born Again'in ikinci sezonunda görünmeyecek.

Independent Türkçe, GamesRadar, ComicBookMovie.com


Epik aksiyon, Gotham zaferiyle Oscar'a göz kırptı

Thomas Pynchon'ın 1990 tarihli romanı Vineland'den serbestçe esinlenen Savaş Üstüne Savaş'ta, eski devrimci Bob Ferguson rolünde 51 yaşındaki Leonardo DiCaprio var (Warner Bros.)
Thomas Pynchon'ın 1990 tarihli romanı Vineland'den serbestçe esinlenen Savaş Üstüne Savaş'ta, eski devrimci Bob Ferguson rolünde 51 yaşındaki Leonardo DiCaprio var (Warner Bros.)
TT

Epik aksiyon, Gotham zaferiyle Oscar'a göz kırptı

Thomas Pynchon'ın 1990 tarihli romanı Vineland'den serbestçe esinlenen Savaş Üstüne Savaş'ta, eski devrimci Bob Ferguson rolünde 51 yaşındaki Leonardo DiCaprio var (Warner Bros.)
Thomas Pynchon'ın 1990 tarihli romanı Vineland'den serbestçe esinlenen Savaş Üstüne Savaş'ta, eski devrimci Bob Ferguson rolünde 51 yaşındaki Leonardo DiCaprio var (Warner Bros.)

Kazandığı büyük ödülün ardından Savaş Üstüne Savaş (One Battle After Another), Oscar'da En İyi Film heykelciğine uzanmaya bir adım daha yaklaşmış görünüyor. 

Paul Thomas Anderson'ın son filmi, 2025'in en iyi yapımları arasında gösteriliyor ve Akademi'nin en prestijli ödülü için güçlü bir aday olarak öne çıkıyor.

6 adaylık, bir ödül

Ödül sezonunun başlangıcını işaret eden 35. Gotham Ödülleri, sürprizlerle dolu bir geceye sahne oldu. Anderson'ın epik aksiyonu Savaş Üstüne Savaş, aday gösterildiği 6 kategoriden yalnızca birini, üstelik en önemlisini kazandı. 

Savaş Üstüne Savaş'ın En İyi Film'i kazanması, gecenin en çok konuşulan anı oldu. Film, paranoyası sebebiyle kızı Willa'yla birlikte medeniyetten uzak bir hayat süren eski devrimci Bob'u merkezine alıyor. Bob, eski düşmanı 16 yılın ardından tekrar ortaya çıkınca, geçmişinin sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalıyor.

Gotham Film ve Medya Enstitüsü tarafından düzenlenen törende, Savaş Üstüne Savaş'ın geride bıraktığı filmler arasında Bugonia, East of Wall, Familiar Touch, Hamnet, If I Had Legs I'd Kick You, Lurker, Üzgünüm, Bebeğim (Sorry, Baby), The Testament of Ann Lee ve Tren Düşleri (Train Dreams) yer aldı.

Oscar'ın habercisi mi?

Bu ödül başlı başına önemli olsa da Gotham'da En İyi Film seçilmek, Oscar yolculuğunda da güçlü bir işaret niteliği taşıyor. 

Oscar'da son 16 En İyi Film kazananının 6'sı, Gotham Ödülleri'nden de galip ayrıldı. Bunlar arasında Ölümcül Tuzak (The Hurt Locker), Birdman, Spotlight, Ay Işığı (Moonlight), Nomadland ve Her Şey Her Yerde Aynı Anda (Everything Everywhere All at Once) bulunuyor. 

Oscar'da En İyi Film kategorisinde Hamnet ve Savaş Üstüne Savaş, şimdiden güçlü adaylar arasında gösteriliyor. Filmin Gotham'da karşılaşmadığı Günahkarlar (Sinners), Marty Supreme, Manevi Değer (Sentimental Value), Frankenstein, Wicked: İyilik Uğruna (Wicked: For Good) ve Avatar: Ateş ve Kül (Avatar: Fire and Ash) de En İyi Film için adı geçen yapımlar arasında yer alıyor.

Savaş Üstüne Savaş'ın Oscar'da En İyi Film'i kazanması, Anderson için ayrı bir anlam taşıyor. Yönetmen kariyeri boyunca bu kategoride hiç ödül alamadı. Kan Dökülecek (There Will Be Blood), Phantom Thread ve Licorice Pizza, En İyi Film Oscar'ına aday olsa da ödülü kazanamamıştı. Anderson ayrıca bu filmlerle En İyi Yönetmen dalında aday gösterilmiş ancak hiçbirinde ödüle ulaşamamıştı. 

Görünmez Kaza'ya üç ödül birden

Öte yandan gecenin bir diğer dikkat çekici ismi ise İranlı muhalif yönetmen Cafer Penahi oldu. Görünmez Kaza'yla (Yek Tasadef Sadeh) En İyi Uluslararası Film, En İyi Özgün Senaryo ve En İyi Yönetmen olmak üzere üç ödül kazanarak gecenin en büyük başarılarından birine imza attı. Yönetmenin Cannes'da Altın Palmiye kazanan son filmi, baskıcı rejimin zulmünü gözler önüne sererken intikam olgusunu ahlaki yönden ele alıyor.

Independent Türkçe, Variety, ScreenRant