Irak'ın geleneksel güçleri, St. Lego formülü sayesinde hegemonyalarını sürdürüyor

Irak geçtiğimiz şubat ayında seçim yasasının değiştirilmesine karşı düzenlenen protestolara sahne oldu. (EPA)
Irak geçtiğimiz şubat ayında seçim yasasının değiştirilmesine karşı düzenlenen protestolara sahne oldu. (EPA)
TT

Irak'ın geleneksel güçleri, St. Lego formülü sayesinde hegemonyalarını sürdürüyor

Irak geçtiğimiz şubat ayında seçim yasasının değiştirilmesine karşı düzenlenen protestolara sahne oldu. (EPA)
Irak geçtiğimiz şubat ayında seçim yasasının değiştirilmesine karşı düzenlenen protestolara sahne oldu. (EPA)

Irak'ta 2021 yılı sonlarında erken seçimleri 'çoklu seçim bölgesi' sistemi ile gerçekleştirdi. Çoklu seçim bölgesi sistemi, 2019 yılında başlayan 2020’de fiilen sona eren ancak ülkenin orta güney kesimlerinde yansımaları halen devam ‘Tişrin (Ekim) Ayaklanması’nın öne çıkan taleplerinden biriydi. Tişrin Ayaklanması sırasında 600'den fazla kişi öldü, yaklaşık 24 bin kişi yaralandı, bazıları ise hayatına engelli olarak devam etmek zorunda kaldı. Ayaklanmaya katılanlar, 2005 yılındaki ilk genel seçimlerden 2018’deki seçimlere kadar Irak'ta yürürlükte olan seçim yasasında değişiklik yapılmasını talep ettiler. Göstericilerin değişmesini istediği ‘kapalı liste ve tek seçim bölgesi’ sistemine göre ilk seçimler 2006 yılında, ikincisi ise 2010'da yapıldı. Bu sistem, iktidarı açıkça mezhep odaklı koalisyonlardan ve ittifaklardan oluşan üç güç - Şii, Sünni ve Kürt - için mutlak kontrol sağlıyordu.
Irak siyasi sınıfı, 2011 yılında kitlesel protesto gösterilerinin başlamasıyla milliyetçilik ve mezhep temelli iktidar denklemini artık kabul etmeyen muhalif seslerin yükseldiğini duydu. Aynı zamanda Irak anayasasına ve hatta Necef'teki Şii dini otorite Ali es-Sistani’nin talebine uygun bir devlet inşa etmek isteyen sivil güçlerin sistematik olarak dışlandığı ortaya çıktı.
Geleneksel partilerin temsil ettiği siyasi güçler, varlıklarını belirli referanslara dayandırıyorlar. Şiiler varlıklarını siyasal İslamcılığa, Kürtler ise milliyetçiliğe dayandırırken Sünniler, özellikle 2010 yılında İyad Allavi liderliğindeki Irakiyye Listesi’nin en yüksek oyu almasına ve Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonuna karşı 89'a kıyasla 91 sandalye kazanmasına rağmen hükümet kurmada başarısız olmasından sonra parçalanmış durumda.

Kota sistemi
Irak’ta iktidar denklemi, 2014 seçimlerine kadar kotalar ve uyumluluk üzerinden devam etti. Ancak 2015 ve 2016 yıllarında düzenlenen protesto gösterileriyle partilerin, akımların ve ittifakların parçalanması başladı. Bu parçalanma, söz konusu güçlerin oluşturduğu devleti adeta devirdi. Protesto gösterileri sırasında göstericiler Yeşil Bölge'ye girerken dönemin Meclis Başkanı Salim el-Cuburi ve dönemin Başbakanı Haydar el-İbadi'nin ofislerine ulaştılar.
Geleneksel güçlerin kontrol ettiği otorite, İbadi'nin bazı siyasi ve idari reformlar gerçekleştirmesiyle kontrolü yeniden kazansa da ilk kez ulusal ve siyasi çoğunluk hükümetinin kurulması ve 2003 yılından bu yana yürürlükte olan dikey etno-mezhepsel ittifaklar yerine boylamsal ittifakların oluşturulması çağrısı yapıldı. Bunun sonucunda 2018 seçimleri sırasında iki mezhepler arası ve milli ittifak oluşturuldu. Hem Şiilerin hem Sünnilerin hem de Kürtlerin yer aldığı İmar ve Reform İttifakı kuruldu.
Seçim sonuçlarına göre Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sadr Hareketi birinci parti olurken Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu bir çoğunluk hükümeti kurulması üzerinde uzlaşılamaması ve meclisteki en büyük blok tartışması nedeniyle ikincilikle yetindi. Adil Abdulmehdi hükümeti kurulduysa da sağlam temelleri yoktu. Hükümet bir buçuk yıl sonra Tişrin Ayaklanması çerçevesinde düzenlenen kitlesel protesto gösterileriyle düştü. Bu gelişme, Irak'taki siyasi denklemi, kapalı liste ve tek seçim bölgesi sisteminden çoklu seçim bölgesi sistemine geçilmesi öngören yeni bir seçim yasası da dahil olmak üzere yeni bir yaklaşımın benimsenmesi yönünde değiştirdi.

Üçte bir engeli
Geleneksel güçler, 2019 ve 2020 yıllarında patlak veren büyük fırtına karşısında boyun eğmek zorunda kaldılar. Güvenlik güçleri aşırı güç kullanımı sonucu, çoğu genç olmak üzere on binlerce kişinin öldü ve yaralandı. Eğer bu müdahale olmasaydı, Irak’ın tüm siyasi sistemi çökertecekti. Geleneksel güçler kendilerini siyasi ve halk tabandaki karmaşası çerçevesinde gıpta edilemeyecek bir konumda buldular. Bu yüzden görev süresi bir yılla sınırlandırılan Mustafa el-Kazımi’nin başbakanlığında kurulan ve görevi yeni bir hükümetin kurulması amacıyla erken seçimleri düzenlemek olan geçici hükümet kuruldu.
Kazımi, seçimleri geleneksel güçlerin talep ettiği gibi zamanında düzenlemesine rağmen, seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından aralarında yeniden anlaşmazlıklar çıktı. Aylarca süren gösteriler, oturma eylemleri ve Yeşil Bölge ve bu bölgeye bağlanan köprülerin kapatılması gibi olaylarla siyasi hayat bir yıl boyunca askıya alındı.  Durum, Şiilerin iki büyük gücü, Sadr Hareketi ile Koordinasyon Çerçevesi arasındaki çatışmalara kadar uzandı. Kürtler ve Sünniler neredeyse tarafsız kaldılar.
Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr, çoğunluk hükümeti kurmak amacıyla Kürt ve Sünni tarafların da dahil olduğu üçlü bir ittifak kurdu. Ancak Sadr'a muhalif güçler, ‘üçte bir engeli’ oluşturarak Sadr'ın hükümet kurmasını engellediler.
Yaklaşık bir yıl süren bu engellemelerin ardından Sadr, meclisteki en büyük blok olmasına rağmen Sadr Grubu milletvekillerinin istifa etmesini istedi ve meydanı rakiplerine bıraktı. Sadr’ın muhalifleri, ‘Devlet İdaresi’ adlı yeni bir ittifak oluşturmak için Kürt ve Sünni taraflarla koalisyon kurarak Muhammed Şiya es-Sudani’nin başbakanlığındaki mevcut hükümeti kurmayı başardılar.

Sessizliğin istismarı
Sadr’ın geri çekilmesi, Şiiler, Kürtler ve Sünnilerden oluşan geleneksel güçlerin mecliste istedikleri yasaları geçirecek rahat bir çoğunluğa sahip olarak iktidarı tekellerine almasına yol açtı. Bu güçler, sahip oldukları bu çoğunluk sayesinde son olarak Tişrin Ayaklanması’na katılan göstericilerin talebiyle getirilen ve ilk kez çok sayıda bağımsız milletvekilinin Meclis’e girmesine izin veren çoklu seçim bölgesi sisteminden ‘St. Lego’ adıyla bilinen  kapalı liste ve tek seçim bölgesi sistemine geri dönülmesi kabul edildi.
Geleneksel güçler, Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr’ın Meclis’ten ve siyaset sahnesinden çekilmesinden bu yana sessiz kalmaya devam etmesini en iyi şekilde istismar ettiler. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bu sessizlik, Sadr'ı ve lideri olduğu akımı harekete geçirmeye çalışan bağımsızların ve sivil güçlerin tüm itirazlarına rağmen, geleneksel güçlerin St. Lego formülüne dönmelerini sağladı. Mevcut atmosfer halen tüm olasılıklara açık olsa da Sadr sessiz kalmaya devam ederse geleneksel güçler, seçimlerde kaybettiklerini, bu yılın sonlarında yapılması planlanan seçimlerde geri alacaklar gibi görünüyor. Ancak Sadr devreye girerse Irak’ın sonuçları kestirilmesi zor yeni bir denklemle karşı karşıya kalacağına şüphe yok.



Washington Gazze'de diplomatik çözüm istiyor

ABD vatandaşlığına sahip İsrailli rehine Idan Alexander önceki gün Tel Aviv'de ailesiyle buluştu (AFP)
ABD vatandaşlığına sahip İsrailli rehine Idan Alexander önceki gün Tel Aviv'de ailesiyle buluştu (AFP)
TT

Washington Gazze'de diplomatik çözüm istiyor

ABD vatandaşlığına sahip İsrailli rehine Idan Alexander önceki gün Tel Aviv'de ailesiyle buluştu (AFP)
ABD vatandaşlığına sahip İsrailli rehine Idan Alexander önceki gün Tel Aviv'de ailesiyle buluştu (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, dün Hamas'ın elindeki İsrailli esirlerin ailelerine diplomatik çözümlerle sonuca ulaşmayı istediğine dair güvence verirken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Gazze Şeridi'ne yönelik savaşı sürdürme ve Hamas’ı ortadan kaldırma kararlılığını ilan ederek süreci sekteye uğratmaya çalıştı.

İsrailli rehinelerin aileleri, Witkoff'un dün Tel Aviv'de ABD’nin Rehine İşleri Özel Temsilcisi Adam Boehler’in de katılımıyla kendileriyle yaptığı görüşmeyi aktararak “Hepimiz diplomatik bir çözüm görmek istiyoruz. Gerçek şu ki hayatta kalanların çoğu diplomatik çözümlerle (Gazze’den) ayrıldı” dediler. Witkoff, dün İsrailli temsilcilerin de katılımıyla yeni bir müzakere turunun başladığı Katar’ın başkenti Doha'ya hareket etmeden önce yaptığı açıklamada, “Adam (Boehler) ve ben müzakerelerde ilerleme şansı olduğunu düşünmeseydik Doha'ya gitmezdik” dedi.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, “Tüm esirlerin serbest bırakılması ve Hamas'ın ortadan kaldırılması ortak iki hedeftir” dedi.

Netanyahu sözlerine şöyle devam etti:

Biz (yani İsrail ordusu) önümüzdeki günlerde görevi tamamlamak ve Hamas'ı yenilgiye uğratmak için tüm gücümüzle (Gazze Şeridi’ne karşı) harekete geçeceğiz. Hamas ‘Durun! 10 esiri daha serbest bırakmak istiyoruz’ diyebilir. Tamam, öyle olsun, onları alacağız ve sonra göreve devam edeceğiz, ancak savaşı durdurmayacağız. Geçici ve sınırlı bir ateşkes yapılabilir, ancak sonuna kadar gideceğiz.

Netanyahu'nun açıklamalarından önce Hamas, Idan Alexander’ın serbest bırakılmasının İsrail'in askeri baskısı sonucu değil, ABD yönetimiyle yapılan temaslar sonucu gerçekleştiğini belirten bir açıklama yayınlamıştı.