Libya’da ortak askeri güç oluşturma yolundaki fırsatlar ve endişeler

Libya askeri ve güvenlik liderleri Tunus'ta bir süre önce düzenlenen toplantılarda bir araya geldiler. (BM misyonu)
Libya askeri ve güvenlik liderleri Tunus'ta bir süre önce düzenlenen toplantılarda bir araya geldiler. (BM misyonu)
TT

Libya’da ortak askeri güç oluşturma yolundaki fırsatlar ve endişeler

Libya askeri ve güvenlik liderleri Tunus'ta bir süre önce düzenlenen toplantılarda bir araya geldiler. (BM misyonu)
Libya askeri ve güvenlik liderleri Tunus'ta bir süre önce düzenlenen toplantılarda bir araya geldiler. (BM misyonu)

Libyalı analistler ve askeri personel tarafından yapılan açıklamalarda  tarafların ortak bir askeri güç oluşturma çabalarına yönelik güven ön plana çıkıyor. Siyasi çözüm yolunu güçlendirmek ve içinde bulunduğumuz yıl genel seçimleri başarılı kılmak için bunu bir ‘fırsat’ olarak görüyorlar. Ancak, oluşumunu engelleyebilecek endişelerin varlığını dışlamıyorlar.
Libyalı kaynaklar, petrol zengini ülkede keskin kutuplaşmanın iki kutbu arasında yıllarca süren kanlı çatışmanın ardından doğu ve batı Libya güçlerinin, diğer taraftan unsurların da katılımıyla askeri güçlerin kendi bölgelerine girişini ne ölçüde kabul ettiğini sorguluyor.
Ülkenin doğusu ve batısından askeri liderlerin katılımıyla Trablus'ta gerçekleşen toplantının etkisi üzerine eski Libya Savunma Bakanı Muhammed el-Barğasi, bunu iyi bir adım olarak nitelendirdi. Barğasi, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Bu güçlerin misyonu, sınır korumasını sürdürmek, özellikle Libya'nın güneyindeki yasa dışı göçü kontrol etmek, ayrıca petrol ve gaz kuyuları ile petrol limanlarını korumak ve kaçakçılığı ve silahların yayılmasını kontrol etmek gibi ortak hayati hedefleri korumak olacaktır.”
Barğasi’ye göre bu çabalar, Komuta ve Kurmay Koleji gibi yüksek askeri eğitim kurumlarını ve Donanma, Hava Kuvvetleri ve Hava Savunma da dahil olmak üzere hafif silahlardaki kolejler ve yüksek akademileri birleştirmeyi içeriyor. Eski askeri yetkili, İtalya ve ABD'nin yasa dışı göçü kontrol altına almak ve paralı asker sorununu çözmek için atılacak her adıma verdiği desteğin büyük önemine vurgu yaptı. Libya'daki Doğu ve Batı güçlerinin, sınırları ve hayati hedefleri koruma, yasa dışı göçü izleme ve kaçakçılıkla mücadele görevlerini yerine getirmek için donatılması gerektiğine işaret etti.
Barğasi, Batılı ortakların ulusal güçlere sağlayabilecekleri desteğin niteliği hakkında şunları söyledi:
"Bu destek, sınırlarda izleme cihazları ve havacılık yoluyla Libya kuvvetlerine kara ve hava keşif sistemleri sağlamayı içermelidir. Çatışmanın tarafları, Çad ve Sudan'dan gelen silahlı ve isyancı grupların Libya'nın güneyindeki şehirlerdeki varlığını reddetme konusunda anlaştılar.”
Benzer şekilde, siyasi analist ve Libya Ulusal Geçiş Konseyi'nin eski başkan yardımcısı olan Abdulhafiz Guka da Şarkul’avsat’a, ortak askeri gücün kurulması konusunda şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu mümkündür. Askeri yapılanmayı birleştirmenin önünde çok fazla engel yok. Ne yazık ki 5+5 de diğer komiteler gibi askeri kurumu birleştirmek, silahlı grupları tasfiye etmek ve üyelerini terhis etmek veya bu kuruma entegre etmek konusunda başarısız oldu.”
Guka, Komite’nin Ekim 2020’de çalışmalarına başlamasından yaklaşık üç yıl sonra, bu görevde çok geç kaldığını söyledi. Ancak, ülkenin orta bölgesinde ateşkesin sürdürülmesi, uluslararası karayolunun açılması ve doğu ile batıdaki Libya şehirleri arasındaki bazı sorunların çözülmesi ve şu ya da bu taraftaki tutuklulardan bazılarının serbest bırakılması dosyasında elde ettiklerini kabul etti.
Askeri komitenin oluşturulması ile ilgili en önemli meselenin tüm silahlı grupları sınırlayıp, rehabilitasyon, terhis ve askeri kuruma entegrasyon ile ilgilenmek üzere eksiksiz bir ulusal program hazırlığı içinde karargahını, ekipmanını ve komutanlarını bilmek olduğuna dikkat çeken Guka bunun daha önce başarılamadığını ifade etti.
Abdulhafiz Guka, müşterek kuvvet oluşturmaya yönelik toplantıların geleceğine ilişkin de şunları söyledi:
“Bu hedefin önünde kesinlikle bir engel yok ve inanıyorum ki ister Tunus'ta ister Libya'nın içinde olsun, Sirte şehrinde, BM misyonunun huzurunda yapılan son toplantılar daha önce gerçekleşti. Pek çok soru yanıtlandı. Komite toplantıları başladığı sürece, herhangi bir siyasi çözümü garanti altına almak için güvendiğimiz bu ortak gücün oluşumunu göreceğimize inanıyorum.”
Abdulhafiz Guka, askeri ve siyasi dosyalar arasındaki bağlantı hakkında ise şu değerlendirmede bulundu:
“Krizi çözmeye yönelik birçok girişime tanık olduk. Bunların hepsi, kriz sona ermek üzereyken savaşın fitilini ateşleyen silahlarla ve silahlı gruplarla çarpıştı. Müşterek gücün oluşturulması ve askeri kurumun doğuda ve batıda birleştirilmesiyle, siyasi krizi çözmek için her türlü çabayı başarıya ulaştırabileceğiz.”
Libyalı analist, çözümün ‘önce askeri teşkilatın birleştirilmesinde ya da iki yolun aynı zamanda gerçekleştirilmesinde yattığına inanıyor. Bu iki yolun, askeri ve Birleşmiş Milletler öncülüğünde siyasi çözüm yolları olduğunu, çatışmanın taraflarından herhangi birine anayasal bir kurala veya seçim yasalarına herhangi bir görev veya iş atamadan seçimlerin yapılması için net mekanizmaları ve belirli bir takvimi olan bir yol haritası gerektirdiğini vurguladı. BM Temsilcisi Abdullah Bathiliy’nin bahsettiği üst düzey yönlendirme komitesi atanmasıyla, bu görevle ve uluslararası güvencelerle, birleşik bir ordu ve güvenlik gücü altında seçimleri denetleyecek ve bu krizi sona erdirecek.
Doğu ile Batı arasında ortak bir askeri güç kurulması konusunda iyimser bir hava hâkim olsa da Libya kaynakları endişelerini gizlemiyor.
Libyalı bir kaynak konuya dair şu soruları yöneltti:
“Doğu Libya'daki aktörler, petrol limanlarını güvence altına almak için batı bölgesinden unsurlar da dahil olmak üzere ortak bir gücün ülkeye girişini kabul edecekler mi? Aynı şekilde: Batı Libya'daki aktörler, Trablus'taki Mellitah petrol ve doğal gaz kompleksinin güvenliğini sağlamak için ülkenin doğusundan gelen unsurlar da dahil olmak üzere bir askeri gücün girişini onaylayacaklar mı? Yoksa sadece güneyle mi sınırlı kalacak?”
Kaynak ayrıca başlangıcın güneyde olacağını ama bunun yeterli olmadığını söyledi. Devam eden toplantıları, 5+ 5 Komitesi ile iş birliği içinde, Berlin Konferansı’ndan çıkan güvenlik çalışma grubu görüşmelerinin takip etmesi gerektiğini kaydetti.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.