Daha fazla Borgen, daha az Sherlock: AB'den Britanya yapımları için dikkat çeken adım

Avrupa Birliği, çevrimiçi yayın platformları için yeni bir düzenleme hazırlıyor.

Benedict Cumberbatch ve Martin Freeman'ın başrolde yer aldığı Sherlock, dünya çapında en çok izlenen Britanya yapımlarından biri (BBC One)
Benedict Cumberbatch ve Martin Freeman'ın başrolde yer aldığı Sherlock, dünya çapında en çok izlenen Britanya yapımlarından biri (BBC One)
TT

Daha fazla Borgen, daha az Sherlock: AB'den Britanya yapımları için dikkat çeken adım

Benedict Cumberbatch ve Martin Freeman'ın başrolde yer aldığı Sherlock, dünya çapında en çok izlenen Britanya yapımlarından biri (BBC One)
Benedict Cumberbatch ve Martin Freeman'ın başrolde yer aldığı Sherlock, dünya çapında en çok izlenen Britanya yapımlarından biri (BBC One)

Avrupa Komisyonu, Britanya menşeili yapımları kısa süre içinde "Avrupa içeriği" kategorisinden çıkarmak için hazırlık yapıyor.
Düzenlemenin çevrimiçi yayın platformlarının Birleşik Krallık yapımı dizi ve filmleri listelerinden çıkarmasıyla sonuçlanabileceği belirtiliyor.
Yürürlükte olan mevcut düzenlemeye göre Netflix ve Amazon Prime gibi AB'de yayın yapan çevrimiçi yayın platformları, içeriklerinin yüzde 30'unun Avrupa yapımı olmasını garanti ediyor. Ayrıca yayıncılardan Avrupalı dizi ve filmler için belli bir oranda fon sağlaması isteniyor.
Şimdiye kadar Birleşik Krallık yapımları da bu kotanın içine dahil ediliyordu ancak Avrupa Komisyonu yeni düzenlemeyle bu durumu değiştirmeyi planlıyor.
Avrupa Komisyonu'nun hazırladığı politika raporunda konuyla ilgili, "Brexit'in ardından Avrupalı işler konseptini yeniden tanımlama ihtiyacı oluştu. Birleşik Krallık artık bir AB üyesi olmadığı için, BK yapımı işler artık Avrupalı olarak kabul edilmemeli" ifadeleri yer aldı.
Raporda ayrıca benzer şekilde İsviçre yapımı içeriklerin de Avrupalı sayılmaması önerisinde bulunuldu.
"Avrupalı işler" tanımlaması bugüne kadar AB üyesi ülkelerin vatandaşları ile Avrupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesi'ne taraf olan Birleşik Krallık, Türkiye ve Ukrayna gibi ülkelerin vatandaşları tarafından üretilen işler için kullanılıyordu. 
Bu ülkelerle ilgili nasıl bir çerçeve çizileceği ve değişikliklerin nasıl yapılacağı konusunda henüz net bir bilgi bulunmuyor.
Avrupa Görsel İşitsel Gözlemevi'nin raporuna göre, Birleşik Krallık yapımları platformdaki Avrupalı içeriğin yüzde 28'ini oluşturdu. Bu oran Alman yapımları için yüzde 21, Fransız yapımları için ise yüzde 15 seviyesinde.
Avrupa Parlamentosu Kültür ve Eğitim Komitesi'ne başkanlık eden Sabine Verheyen, konuyla ilgili olarak, "Yanlış zamanda yanlış tartışma" ifadelerini kullanırken, Birleşik Krallık gibi önemli bir ortağın artık birlik üyesi olmasa bile Avrupalı olmaktan çıkarılmaması gerektiğini söyledi.
Independent Türkçe, Politico, The Guardian
 



Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)

Ölümle burun buruna gelen kişiler, yaşadıkları deneyim sırasında zamanın durmuş veya yavaşlamış gibi geldiğini sıkça bildiriyor. 

Başından böyle bir olay geçmeyen kişilerin aklına film sahneleri gelecektir. Örneğin bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kıl payı kurtulan bir karakter etrafına bakarken, sahne daha yavaş akıyor. 

Ölüme yakın deneyimler üzerine çalışan psikiyatr Bruce Greyson'ın 1980-1990'larda yaptığı çalışmalarda, bu türden deneyimler yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 70'i "zamanın durduğunu veya anlamını yitirdiğini" bildirmişti. 

Peki bu travmatik olaylar neden böyle bir etki yaratıyor ve zamanın nasıl algılandığı hakkında neler söylüyor? 

İnsanlar zamanı nasıl algılıyor?

Liverpool John Moores Üniversitesi'nde zaman psikolojisi üzerine çalışan Dr. Ruth Ogden, yıllar önce geçirdiği bir trafik kazasından sonra bu alana ilgi duymaya başlamış. 

Psikoloji hocası, Conversation için kaleme aldığı yazıda, başka bir araçla çarpıştıktan sonra adeta zaman durmuş gibi hissettiğini anlatıyor.  

15 yıl boyunca ölüme yakın deneyimlerde neden zamanın yavaşladığı ve zamanın nasıl algılandığı üzerine araştırmalar yürüten Dr. Ruth Ogden ulaştığı sonuçları şöyle açıklıyor:

Biz saniyeleri ve dakikaları mükemmel bir doğrulukla kaydeden saatler gibi değiliz. Bundan ziyade beynimiz, zamanı çevremizdeki dünyaya duyarlı bir şekilde algılamaya ayarlanmış gibi görünüyor.

Dr. Ogden, beynin duygusal ve fizyolojik uyarılmayı düzenleyen bazı bölgelerinin, aynı zamanda zamanın işlenmesinde de rol oynadığını ekliyor. 

Bu nedenle duygular yoğunlaştığı sırada beynin zaman algısı da etkileniyor. Örneğin keyifli vakit geçirirken zaman uçup gidiyor ve sıkıcı ortamlarda geçmek bilmiyor. 

Ölüme yaklaşınca zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyimlerde zamanın neden yavaşladığı kesin olarak bilinmiyor. Bilim insanları bunun altında savaş ya da kaç tepkisinin yattığını düşünüyor. Evrimsel süreçte hayatta kalma içgüdüsü olarak gelişen bu tepki, tehdit anında ortaya çıkıyor.

Tehlike karşısında beyin daha hızlı çalıştığı için ölüme yakın deneyim yaşayan kişiler çevrelerinin daha yavaş hareket ettiğini görüyor. 

Psikoloji ve Ruh Sağlığı Sınır Alanları Enstitüsü'nden araştırmacı Marc Wittmann bu durumu şöyle açıklıyor:

Organizma çevresel uyaranları normalden daha hızlı işleyerek kişinin daha kolay tepki vermesini sağlıyor. Daha hızlı algılamak, düşünmek ve hareket etmek hayatta kalmak için avantaj demek.

Yaşlandıkça zaman daha mı hızlı akıyor?

Herkes ölüme yakın bir deneyim yaşamayabilir fakat birçok kişi yaşı ilerledikçe zamanın akıp gittiğinden yakınıyor. 

Geçmişe bakınca çocukken vakit daha yavaş akıyormuş gibi gelirken, yetişkinlikle beraber sanki göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçiyor.

Bilim insanları bu durumun birkaç nedeni olduğunu söylüyor. Örneğin çocukken bir yıl, yaşanan sürenin daha büyük bir kısmına tekabül ediyor. Nörolog Santosh Kesari "10 yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının yüzde 10'u. 60 yaşındaki biri için ise hayatının yüzde ikisinden daha azı" diyor. 

Ayrıca çocukken sürekli yeni şeylerle karşılaşmak, hafızada daha kalıcı etkiler bırakıyor. Kesari şu ifadeleri kullanıyor:

Zamanı unutulmaz olaylarla ölçüyoruz ve yaşlandıkça hatırlanmaya değecek daha az yeni şey yaşanıyor. Bu da çocukluğun daha uzun sürmüş gibi görünmesine yol açıyor.

Bilim insanın burada bahsettiği, zamanın o an içinde nasıl algılandığından ziyade, nasıl hatırlandığı. 

Yine de bazı çalışmalarda çocukken zamanın akışının daha yavaş algılandığı bulunmuştu. Nörobilimci Patricia Costello, çocukların gelişim aşamasında olduğunu belirterek "Sinirsel iletimleri yetişkinlere kıyasla fiziksel olarak daha yavaş. Bu da zamanın geçişini algılama biçimlerini etkiliyor" diyor:

Yetişkinliğe ulaşınca zaman devrelerimiz kablolamayı tamamlıyor ve zamanın geçişini doğru bir şekilde nasıl kodlayacağımızı deneyimlerimizle öğreniyoruz.

Yaşlanınca zamanın daha hızlı akıyormuş gibi gelmesi, büyük ölçüde yeni deneyimlerin azlığıyla ilişkilendiriliyor. Costello bu histen kurtulmak isteyenlere hayatlarına yenilik katmasını öneriyor.

Bilim insanı "Her şeyin çok hızlı geçip gittiği, kendi hayatımızı kaçırdığımız hissini nasıl durdurabiliriz? İş dönüp dolaşıp yeni şeyler öğrenmeye geliyor" diyerek ekliyor: 

Yeni bir beceri öğreniyor musunuz? Farklı bir şeyler pişiriyor musunuz? Mümkün olduğunca hayatınıza yenilik katmak, anıların öne çıkmasını sağlayacak ve bir bakıma zamanı uzatacaktır.

Independent Türkçe, Conversation, Psychology Today, NBC News