James Webb Uzay Teleskobu, Dünya benzeri gezegende yaşam umutlarını söndürdü

TRAPPIST-1b kendi yıldızına Dünya'nın Güneş'e olduğundan 100 kat daha yakın (NASA)
TRAPPIST-1b kendi yıldızına Dünya'nın Güneş'e olduğundan 100 kat daha yakın (NASA)
TT

James Webb Uzay Teleskobu, Dünya benzeri gezegende yaşam umutlarını söndürdü

TRAPPIST-1b kendi yıldızına Dünya'nın Güneş'e olduğundan 100 kat daha yakın (NASA)
TRAPPIST-1b kendi yıldızına Dünya'nın Güneş'e olduğundan 100 kat daha yakın (NASA)

NASA'nın çığır açan James Webb Uzay Teleskobu, Dünya büyüklüğündeki gezegene dair yaşam umutlarını büyük ölçüde söndürdü.
Dünya'dan sadece 40 ışıkyılı uzaklıkta yer alan TRAPPIST-1b adlı kayalık gezegenin atmosferden yoksun olduğu keşfedildi.
Bulgu, "M yıldızları" diye de bilinen son derece soğuk kırmızı cüce yıldızların yörüngesinde dönen ötegezegenlere dair önemli ipuçları sunuyor.
Hakemli bilimsel dergi Nature'da yayımlanan araştırmanın Dünya dışı yaşam arayışını da doğrudan ilgilendiren sonuçları var. Zira bilinen şekliyle yaşamın varlığını sürdürebilmek için atmosfere ihtiyacı var.
TRAPPIST-1b, Güneş'in kütlesinin sadece yüzde 9'u kadar kütleye sahip bir yıldızın etrafında dönüyor. Ancak bu sistemdeki yıldıza en yakın gezegen.
Bilim insanları TRAPPIST-1b'nin yıldızına kütleçekim kilidiyle bağlı olduğunu belirtiyor. Diğer bir deyişle gezegenin bir yüzü her zaman yıldıza dönük. Diğer yüzü ise uzay boşluğuna bakıyor.
NASA araştırmacıları, 8 Kasım ve 3 Aralık 2022 arasında James Webb Uzay Teleskobu'ndan yapılan gözlemleri inceledi.
NASA Ames Araştırma Merkezi'nde gezegen bilimcisi ve çalışmanın ortak yazarı Taylor Bell, "Gezegen, Merkür'den daha az radyasyon alıyor ama yine de Merkür ve Venüs arasında bir yerde" dedi:
"Epey fazla ısı alıyor. Ölçtüğümüz sıcaklık, temelde sadece Güneş ışığıyla pişirilen bir kayaya benziyor."
Bulgulara göre gezegenin yıldıza bakan tarafındaki sıcaklığı kabaca 230 derece. Yani suyun kaynama noktasının iki katından fazla.
Gezegenin atmosferi olsaydı aydınlık tarafındaki ısı gezegen boyunca dağılabilirdi. Ancak bunun yerine gezegenin bir tarafı çok sıcak, diğer tarafı da soğuk kalıyor.
TRAPPIST-1b daha önce Hubble ve Spitzer uzay teleskopları tarafından da incelenmişti.
Her iki teleskop da gezegenin kabarık bir atmosferi olmadığı sonucuna varmıştı ama daha yoğun bir atmosfer olasılığını göz ardı edememişti.
Orta Kızılötesi Aracı (MIRI) adı verilen gözlem cihazı sayesinde James Webb Tekeskobu, atmosfer olasılığını ortadan kaldırmayı başardı. 
Independent Türkçe, Gizmodo, Science Alert



"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
TT

"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)

Rachel Clun 

Bilim insanları 116 milyon yıllık bir tsunaminin kanıtını bir kehribar içinde bulduklarını ve bunun muhtemelen bu doğa olayına dair en eski kayıt olduğunu düşünüyor.

Japonya'nın kuzeyindeki Hokkaido Adası'nda derin deniz tortularını inceleyen araştırmacılar Aya Kubota, Yusuke Takeda, Keewook Yi, Shin-ichi Sano ve Yasuhiro Iba, erken Kretase dönemine ait tortularda 114 ila 116 milyon yıl öncesine tarihlenen "olağanüstü zengin kehribar konsantrasyonları" keşfetti.

Nature'ın Scientific Reports'unda yayımlanan bulgulara ilişkin raporda araştırmacılar, kehribarın bir veya daha fazla tsunami tarafından okyanusa sürüklenerek havayla çok az temas etmiş olabileceğini öne sürüyor.

Fosilleşmiş ağaç reçinesi olan kehribar, nispeten hızlı kuruyan bir madde. Araştırmacılar, kehribarın havaya maruz kaldığında genellikle bir hafta gibi kısa bir sürede katılaştığını söylüyor.

Ancak araştırmacıların incelediği tortularda, "belirgin şekilde deforme olmuş" kehribar birikintileri bulundu. Bazıları reçinenin akan su tarafından değiştirildiğini gösteren, alev yapıları denen bir şekilde deforme olmuşken, diğerleri yumuşak reçinenin "akarak deniz tabanına kıvamlı bir şekilde yayıldığına" işaret eden düz kehribar şeritlere sahipti.
 

Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)

Araştırmacılar, "Bu esrarengiz kehribarın derin deniz ortamında bulunmasının en muhtemel nedeni, büyük çaplı tsunamiler" diyor.

Bu reçine deformasyonlarının su altında meydana gelmesi, ormandan pelajik deniz tabanına doğrudan taşındıklarını ima ediyor. Karadan okyanusa bu kadar hızlı ve doğrudan bir taşıma, bir tsunamiyle tetiklenmiş olabilir.

Araştırmacılar, antik tortulardaki diğer kanıtların da bu teoriyi desteklediğini belirtiyor. Bunlar arasında, karadan gelen büyük miktarda bitki kalıntıları ve büyük dalgaların sürüklediği odun parçaları da vardı ve bunların çok az çürüme izi taşıması, açık okyanusa "hızla taşındıklarına" işaret ediyor.

Makalede, "Kiltaşındaki kütüklerin varlığı, çok sayıda odunun bulanık akıntılarla taşınmak yerine kopup sürüklenerek pelajik deniz tabanına battığını gösteriyor" ifadeleri kullanılıyor.

Bilim insanları açık okyanuslardaki diğer tortuların, büyük ölçekli eski tsunamiler veya benzer olaylar hakkında daha fazla kanıt sağlayabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar, Holosen döneminden, yani yaklaşık 4 bin 200 yıl öncesinden daha eski bir tarihten kalma tsunami tortularının normalde tespit edilmediğini ve bunun da kısmen, yol açtıkları geniş çaplı yıkımdan geriye net belirtilerin kalmamasından kaynaklandığını söylüyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/news