Suudi Arabistan-İran anlaşması Mısır-İran normalleşmesinin önünü açar mı?

Kahire, Riyad-Tahran ilişkilerinin bölgesel bağlamına geri dönmesini memnuniyetle karşılarken kaynaklara göre herhangi bir siyasi yakınlaşmadan önce davranışlar gözlemlenecek

İran Dışişleri Bakanı, Irak Başbakanı Sudani'nin İran ve Mısır arasında güvenlik ve siyasi düzeylerde müzakereler başlatma girişiminden duyduğu memnuniyeti dile getirdi / Fotoğraf: AFP
İran Dışişleri Bakanı, Irak Başbakanı Sudani'nin İran ve Mısır arasında güvenlik ve siyasi düzeylerde müzakereler başlatma girişiminden duyduğu memnuniyeti dile getirdi / Fotoğraf: AFP
TT

Suudi Arabistan-İran anlaşması Mısır-İran normalleşmesinin önünü açar mı?

İran Dışişleri Bakanı, Irak Başbakanı Sudani'nin İran ve Mısır arasında güvenlik ve siyasi düzeylerde müzakereler başlatma girişiminden duyduğu memnuniyeti dile getirdi / Fotoğraf: AFP
İran Dışişleri Bakanı, Irak Başbakanı Sudani'nin İran ve Mısır arasında güvenlik ve siyasi düzeylerde müzakereler başlatma girişiminden duyduğu memnuniyeti dile getirdi / Fotoğraf: AFP

Ahmed Abdulhakim
Riyad ile Tahran arasında Çin'in arabuluculuğunda 10 Mart'ta varılan anlaşmayla 7 yıl aradan sonra diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılacağı duyuruldu.
Bu anlaşma, Mısır ile İran arasında 40 yılı aşkın bir süre önce kopan diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılmasının önünü açabilecek benzer bir adımın atılabileceğinin sinyalini verdi. 
Öncelikle Mısır ile İran arasında diplomatik ilişkilerin onlarca yıldır kurulmasına engel olan tartışmalı dosyaların çözülmesi gerektiğini vurgulayan Mısırlı kaynaklara göre, bölgede yaşanan hızlı gelişmeler, Mısır-İran ilişkilerine farklı bir yaklaşımı, diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması yönünde hızlı bir ilerlemenin önünü açmadan önce daha gerçekçi bir yaklaşım gerekiyor.
Aynı kaynaklar, bir yılı aşkın bir süre önce başlayan Rusya-Ukrayna savaşının çoğu ülkeye dayattığı yeni değişikliklerden söz ederken bu değişikliklerin daha sonra bu ülkeleri denklemleri yeniden gözden geçirmeye, sıcak dosyaları soğutmaya ve aktif güçler arasındaki anlaşmazlıkları sona erdirmek için seçenekler benimsemeye ittiğini belirttiler.
Mısır'ın, İran'da 1979 yılında gerçekleşen İslam Devrimi'nden sonra sürgün edilen İran Şahı'nı kabul etmesinin ardından Kahire ile Tahran arasındaki ilişkiler gerildi, iki ülke arasında düşmanlık oluştu.
İran'ın yeni yöneticileri, Mısır'ın İran Şahı'na ev sahipliği yapmasını 'düşmanca bir davranış' olarak değerlendirdiler.
Ayrıca Kahire, özellikle İran'ın 'devrim ihracı' çabalarının ardından Tahran'ı bölgenin güvenliğine karşı bir tehdit ve bölgedeki istikrarsızlığın kaynağı olarak görmeye başladı.
Aşırılık yanlısı ve dini grupları teşvik etti ve Tahran'daki ana caddelerden birine eski Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'ın katili Halid İslambuli'nin adının verilmesi iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden kurulmasının önündeki engellerden biri oldu.

Kahire, Riyad ve Tahran arasındaki anlaşmayı nasıl gördü?
Mısırlı diplomatik kaynaklarından biri, Suudi Arabistan-İran anlaşmasının şaşırtıcı olmadığını söyledi.
Kaynağa göre Arap Körfezi bölgesinde son iki yıldır ateşkese dair düşünceler hakimdi, çünkü bu düşünceler, Irak ve Umman Sultanlığı'nın arabuluculuğunda Riyad ile Tahran arasındaki müzakere turlarında açıkça görülüyordu.
Kahire'nin anlaşmayla ilgili düşüncesinin daha ziyade bölgesel yansımalarla ilgili olduğunun altını çizen kaynak, Kahire'nin, anlaşmanın Filistin'de, Suriye'de, Irak'ta, Lübnan'da ve Yemen'de yaşanan bölgesel gerilimlerin azalmasına yol açacağını düşündüğünü söyledi.
Kahire'nin Suudi Arabistan-İran anlaşmasındaki gelişmeleri ve bunun somut olumlu sonuçlara yol açıp açmayacağını yakından izlediğini belirten aynı kaynak, Kahire'nin böylece İran'la ilişkilerin geleceğine dair daha gerçekçi bir vizyon belirleyebileceğini söyledi. 
Kaynak, Mısır güvenlik servislerinin, İran'ın devrimini Arap dünyasına ihraç etme fikrinden vazgeçmemesinin yanı sıra dini ve siyasi Şiiliğin genişlemesine ve Arap ülkelerinin iç işlerine müdahale olasılıklarına ilişkin meşru güvenlik endişeleri olduğuna işaret etti.
Suudi Arabistan ve İran, 10 Mart'ta Çin'in arabuluculuğunda aralarındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması ve en geç iki ay içinde büyükelçilik ve temsilciliklerinin yeniden açılması konusunda anlaştı.
Ülkelerin egemenliğine ve iç işlerine karışmamaya saygı gösterilmesini teyit eden iki ülke ayrıca aralarında 2001 yılında imzalanan güvenlik iş birliği anlaşması ile 1998 yılında ekonomi, ticaret, yatırım, teknoloji, bilim, kültür, spor ve gençlik alanlarında iş birliğine ilişkin imzalanan genel anlaşmanın hayata geçirilmesinde mutabık kaldılar.  
Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsünün ağzından Riyad-Tahran anlaşmasına dair değerlendirmede bulunan Kahire, anlaşmadan duyduğu memnuniyeti dile getirirken anlaşmanın bölgedeki tansiyonun düşürülmesine katkıda bulunmasını umduğunu belirtti.
Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, "Bu, önemli bir adım. Suudi Arabistan'ın bölgesel ilişkilerdeki gerilimi ortadan kaldırma yaklaşımı takdirle karşılanmaktadır" denildi.
Açıklamada Suudi Arabistan'ın, ülkelerin egemenliğine saygı duyulmasını, diğer ülkelerin iç işlerine karışılmamasını, iyi komşuluk ilişkilerinin sürdürülmesini ve güvenliğin ve istikrarın güçlendirilmesini öngören Birleşmiş Milletler Şartı'nın ilkelerine bağlılığını bir kez daha teyit ettiği vurgulandı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmed Fehmi, Kahire'nin, bu gelişmenin İran'ın bölgesel ve uluslararası politikaları üzerinde olumlu bir etkisi olmasını sabırsızlıkla beklediğini ve ilişkilerin gidişatını bölge halklarının refah ve kalkınma özlemlerini karşılayacak şekilde iyileştirmek amacıyla iş birliği fırsatlarını artırmak ve aralarındaki olumlu iletişimi güçlendirmek için bölge ülkelerinin meşru güvenlik endişelerini dikkate alan bir politika izlemesi için bir fırsat oluşturduğunu söyledi. 
Aynı görüş, Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından da dile getirildi.
Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, Suudi Arabistan ile İran arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılmasına yönelik anlaşmanın ilgiyle takip edildiği ve bunun bölgedeki gerginliğin azaltılmasına, istikrarın temellerinin güçlendirilmesine ve Arap ülkelerinin ulusal güvenliklerinin korunmasının yanı sıra bölge halklarının refah, gelişme ve istikrar özlemlerinin gerçekleşmesine katkıda bulunmasının beklendiği belirtildi. 

Kahire'nin Tahran'a bakışı
Tahran'ın geçen aylarda Kahire ile yakınlaşmaya yönelik tutumları, aralarındaki ilişkileri geliştirmeyi istediğine dair açıklamaları ve çeşitli diplomatik kanallar aracılığıyla doğrudan ve dolaylı mesajlarla önümüzdeki dönemde iki ülke arasında bir müzakere turu başlayabileceğinin sinyalini vermesi dikkati çekti.
İran Dışişleri Bakanı Emir Hüseyin Abdullahiyan, geçtiğimiz aralık ayında Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin Kahire ile Tahran arasında bir diyalog başlatma önerisini memnuniyetle karşıladı.
Abdullahiyan, Sudani'nin önerisiyle ilgili açıklamasında, "Irak Başbakanı, Ürdün'de, 2. Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı'nın oturum aralarında yaptığımız görüşmede, İran ile Mısır arasında güvenlik ve siyasi düzeylerde müzakereleri başlatma ve böylece Tahran ve Kahire arasındaki ilişkilerin güçlenmesini sağlama arzusunu dile getirdi" ifadelerini kullanırken öneriyi memnuniyetle karşıladığını da sözlerine ekledi.
Abdullahiyan, şubat ayı sonlarında "İran'ın Ürdün ve Mısır ile ilişkilerinde önümüzdeki dönemde birtakım gelişmeler olacağını" söyledi.
İran'ın Al-Vefagh gazetesine konuşan Abdullahiyan, "Tahran, bölgedeki komşu ülkelerle kesintisiz görüşmelerle gelecekte daha fazla açılımda bulunma, yanlış anlamaları ortadan kaldırma, Mısır ve Ürdün dahil bölge ülkeleriyle ilişkileri geliştirip güçlendireme şeklinde olumlu bir vizyona sahip" dedi.
İran ile bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfanın açılmasının, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi hükümetinin dış politikası olduğunu da kaydetti.
Daha önce Kahire'deki İran'ın Mısır'daki Çıkarlarını Koruma Dairesi Başkanı olan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Suudi Arabistan-İran anlaşmasının ardından yaptığı açıklamada, İran ve Mısır arasındaki ilişkilerin yeniden başlatılması çağrısını yineledi.
Mısır'ın bölgenin önemli ülkelerinden biri olduğunu vurgulayan Kenani, her iki ülkenin de birbirinin önemine inandığını ve bölgenin onların rolüne ihtiyacı olduğunu kaydetti.
Amman'da İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında kısa ve olumlu bir görüşme gerçekleştiğini söyleyen Nasıri, Ürdün'ün geçtiğimiz yılın sonlarında ev sahipliği yaptığı 2. Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı'na atıfla Ürdün'ün "ilişkilerin geliştirilmesinin takipçisi" olduğunu belirtti. 
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mısır ile ilgili olarak, ilişkileri geliştirmek için yeni adımlar atılması gerektiğine inanıyoruz. Fakat ülkeler arasındaki ilişkilerin ikili çerçevede olması ve karşı tarafın ne istediğinin anlaşılması gerekiyor."
Bir diğer açıklamada, ülkesinin dost ülkelerle ilişkilerini geliştirmek ve aralarındaki sorunları ve yanlış anlamaları çözmek istediğini belirten Kenani, Mısır'ın da bu ülkelerden biri olduğunu ve Tahran'ın Kahire dahil diğer başkentlerle ilişkileri geliştirmek için her fırsatı değerlendirdiğini belirtti.
İran'ın Mısır ile müzakerelerin başlamasını istediğine dair verilen bu sinyallerle ve mesajlarla karşı karşıya kalan Kahire, Tahran'a açılım konusunda adım atmakta temkinli bir yaklaşım sahip görünüyor.
Independent Arabia'ya konuşan diplomatik kaynaklardan biri, Mısır'ın 40 yıldır dondurulmuş halde olan Mısır-İran ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye yönelik olası adımının Suudi Arabistan-İran anlaşmasının bölgesel dosyalar üzerinde olumlu yansımalarına bağlı olacağını söyledi.
Kahire'nin şu anda bu yönde herhangi bir adım atmaya gerek olmadığına inandığını belirten kaynak, bu yüzden Kahire'nin ilerleyen süreçte Tahran'ın tutumlarını izlemeye devam edeceğini vurguladı.
Bir diğer kaynak ise müzakerelerin ne zaman başlayacağı hakkında spekülasyon yapmadan, iki ülke arasındaki ilişkiler açısından gelecekte atılacak adımlara ilişkin bölge ülkelerinden birinin aracılığında "istikşafi görüşmelerin" başlatılması olasılığını da dışlamadan şu değerlendirmede bulundu:
"İlerleyen süreçte İran'a yönelik herhangi bir adım atmada tereddüt ettiren ve acilen ele alınması gereken bazı dosyalar var. Örneğin, başkent Tahran'ın önemli caddelerinden birinde Halid Islambuli'nin adı verildi. Tahran'ın Filistin, Suriye ve Lübnan'ı istikrarsızlaştıran faaliyetleri de söz konusu."
Kaynak, Mısır ile İran arasındaki iletişim kanalların açık olduğunu ve durmadığını da sözlerine ekledi.
Kahire, İran'ın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı adımlarından, özellikle de Lübnan, Suriye, Yemen ve Irak'taki vekil güçlerine verdiği destekten duyduğu memnuniyetsizliği birden fazla kez dile getirdi.
Kahire, İran'ın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı adımlarından, özellikle de Lübnan, Suriye, Yemen ve Irak'taki vekil güçlerin yanı sıra Filistin'deki Hamas ve İslami Cihat hareketlerine verdiği destekten duyduğu rahatsızlığı birçok kez dile getirdi. Kahire, İran'ın Arap ülkelerine müdahalesinin istikrarsızlığı artırdığını ve hem Arap hem de Mısır ulusal güvenliğini baltaladığını düşünüyor.
Bahsi geçen ülkelerin çoğunluğu arasında, ilişkilerin yeniden kurulması ya da bu ilişkilerin kurulması üzerinde çalışılmasının Tahran ile istikşafi müzakerelerin başlamasına yol açabilecek olumlu işaretler taşıdığını belirten kaynak, şu an Ortadoğu bölgesindeki büyük güçler arasında çözülmemiş sorunları çözme eğilimi olduğunun altını çizdi. Arap Dörtlüsü ülkeleri; Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn ile Katar arasındaki soğukluğun sona ermesine, Türkiye ile Suudi Arabistan ve BAE arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesine ve Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşme görüşmelerine işaret eden kaynak, Arap ülkelerinin Suriye savaşı nedeniyle on yılı aşkın bir sürenin ardından Şam ile ilişkileri yeniden kurma eğiliminde olduklarını da hatırlattı.

İlişkilere yönelik nasıl bir yol izlenmeli?
Independent Arabia'nın görüştüğü gözlemci ve eski diplomatlara göre Arap ülkelerinin çıkarlarına olumlu yansımaları olacak ve bölgedeki önemli sorunların çözümüne katkıda bulunacak olan Mısır-İran yakınlaşmasının önemine rağmen Mısır'ın endişelerini gidermek, iki ülke arasında kısa ve orta vadede olası bir yakınlaşma için bir öncelik olmaya devam ediyor.
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Forumu Başkanı Samir Gattas, Kahire'nin dış ilişkilerini ulusal çıkarlarıyla birlikte düşünmesi gerektiğini söyledi.
Gattas, İran ile Mısır arasında yakınlaşma olasılığının önündeki başlıca engellerden birinin, ABD'nin böyle bir yakınlaşmaya karşı uyguladığı baskısı olduğunu söyledi.
Gattas'a göre Mısır-İran yakınlaşmasının Mısır'ın ulusal çıkarları çerçevesinde olup olmayacağının ve hem ulusal hem de Arap ülkeleri düzeyinde olumlu sonuçlar doğurup doğurmayacağının şu an cevap verilmesi gereken en önemli soru.
Gattas, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
"Başlıca çekincelerden biri, Tahran'ın Arap ülkelerinin iç işlerine karışmama ve Arap ülkelerinin güvenliğini istikrarsızlaştırmak için dini ve siyasi Şiiliği kullanmayacağına dair vereceği garantilerin boyutu olacak."
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Forumu Başkanı, Kahire ile Tahran yakınlaşması meselesinin gecikmiş bir konu olduğuna ve yıllar önce ele alınması gerektiğine inandığını ifade etti.
Ayrıca, Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Ahmed el-Kuveysni, Riyad ile Tahran arasındaki son adımın, Mısır da dahil olmak üzere birçok Arap ülkesiyle benzer adımların habercisi olduğunu düşünüyor.
Kuveysni, Mısır-İran ilişkilerinin açıklanmayan yanının, açıklananın çok ötesinde olduğu yorumunda bulundu. 
Daha önce Mısır Dışişleri Bakanlığı'nda komşu Arap ülkeleri dosyasından sorumlu olan Kuveysni, şunları söyledi:
"Geçmişte Mısırlı yöneticiler için iki ülke arasındaki ilişkilerin dondurulma sebepleri yeteriydi. Çünkü İran güvenlik servislerin, İran'ın Dini Liderine (Rehber) ve siyasi ve dini Şiiliğe bağlılık borcu olan grupları ve kuruluşları desteklemenin yanı sıra Arap ülkelerini istikrarsızlaştırmak, devrimi ihraç etmek ve nüfuzlarını genişletmek için aralıksız çalışıyorlardı. Kahire'nin buna karşın, ülkeler arasındaki diplomatik ilişkileri en düşük düzeye indirerek dondurup kültürel ilişkileri azaltması ve karşılıklı heyetler göndermekle yetinmesi gerekiyordu."
Kuveysni, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bölgenin tanık olduğu son gelişmeler, Kahire'yi Tahran'ın davranışlarını izlemeye ve Mısır'ın endişelerine yanıt vermesi ve bu endişelerle olumlu bir şekilde ilgilenmesi durumunda İran ile iletişim kurmaya itiyor."
Araştırmacı ve siyasi analist Ömer Samir ise Kahire'nin Türkiye ve İran gibi bölgenin önemli güçleriyle dengeli ve istikrarlı ilişkiler kurmaya yönelmesinin hem Mısır hem de Arap ülkelerinin ulusal çıkarlarına hizmet ettiğini düşünüyor. 
Samir, konuya ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi:
"Bu tür dengeli ilişkiler, Mısır'ı siyasi durumu çözebilecek ve uzlaşmacı çözümler sunabilecek ciddi bir arabulucudan yoksun olan birçok sıcak konuda kabul edilebilir bölgesel bir arabulucu rolüne yeniden taşıyabilir."

Independent Türkçe



Irak'taki Şii Koordinasyon Çerçevesi çöküşün eşiğinde

Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
TT

Irak'taki Şii Koordinasyon Çerçevesi çöküşün eşiğinde

Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)

Şii Koordinasyon Çerçevesi çevresindeki siyaset kulislerinde, son aylarda meydana gelen değişikliklerle bu güçlerin dağılmanın eşiğinde olduğu konuşuluyor.

Koordinasyon Çerçevesi’ne yakın kaynaklar, ‘ittifakın birliğini zayıflatmaya’ katkıda bulunan birkaç faktöre işaret etti. Bunların başında şu anda çoğu ana gücün neredeyse bağımsız olarak yarışmayı tercih ettiği ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin ikinci dönem için aday olmayı istemesinden kaynaklanan fikir ayrılığıyla, önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan genel seçimler geliyor. Diğer faktörler arasında ise İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanları aracılığıyla Irak'taki Şii güçler arasındaki ilişkilerin yol gösterici pusulası olan İran'ın, İsrail'in saldırıları ve ABD ile uluslararası baskılar sonucunda yaşadığı bölgesel değişimler ve zorlu koşullar yer alıyor.


Doha Zirvesi Bildirisi’nde Katar'la koşulsuz dayanışma ve saldırının yaygın olarak kınanması vurgusu

Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
TT

Doha Zirvesi Bildirisi’nde Katar'la koşulsuz dayanışma ve saldırının yaygın olarak kınanması vurgusu

Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)

Kaynaklar, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda tartıştıkları taslak nihai bildirinin, İsrail'in geçtiğimiz salı günü Katar'a düzenlediği saldırılarını şiddetle kınadığını söyledi.

Kaynaklara göre taslak bildiri, bir araya gelen devletlerin Katar’la sarsılmaz dayanışma içinde olduklarını teyit ederken Katar topraklarındaki bir yerleşim bölgesini hedef alan saldırıyı, ‘açık bir saldırganlık eylemi ve uluslararası hukukun ciddi bir ihlali’ olarak değerlendirerek kınadı. Bildiride ayrıca, İsrail’in düzenlediği saldırıların bölgesel ve uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden bir tırmanış oluşturduğu ve bunun tüm Arap ve İslam ülkelerine yönelik bir saldırı olduğu vurgulandı.

Bildiri, bu ülkelerin Doha'nın egemenliğini ve güvenliğini savunmak için aldığı tüm önlemlere koşulsuz destek verdiklerini yeniden teyit etti.

İsrail’in saldırısının Gazze'deki savaşı sona erdirmek ve tutukluları serbest bırakmak için Katar'ın arabuluculuk çabalarını baltalamayı amaçladığı vurgulanan bildiride barış için yapılan diplomatik çabaların başarısızlığından İsrail'in tam olarak sorumlu tutulduğu belirtildi. İsrail'in saldırısının ‘mevcut ve gelecekteki anlaşmaları tehdit ettiği’ ifade edilen bildiride, uluslararası topluma saldırıyı durdurmak için acil önlemler alması çağrısında bulunulurken, Arap Barış Girişimi'ne bağlı kalınmasını vurgulandı. Bununla birlikte Katar, Mısır ve ABD'nin arabuluculuk çabalarındaki rolünü ve Suudi Arabistan ile Fransa'nın ‘iki devletli çözümü’ destekleyen çabaları övüldü.

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al-i Sani'nin dün gerçekleşen zirvede yaptığı konuşmadan, Doha'nın kendi topraklarına yönelik saldırıyı kınamak, uluslararası toplumu İsrail'i Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaşı durdurmaya zorlamak ve Filistin devletinin kurulmasını desteklemek amacıyla ‘gerçekçi’ bir yanıt hazırlamaya çalıştığı anlaşıldı. Katarlı yetkili, ülkesinin Gazze Şeridi'nde ateşkesin sağlanması için Mısır ve ABD ile arabuluculuk rolünü sürdüreceğini de duyurdu.


Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
TT

Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)

Arap ve İslam ülkelerinin dışişleri bakanları bugün Katar'ın başkenti Doha'da bir araya gelerek İsrail'in Doha'ya yönelik saldırısı hakkında bir karar taslağını görüştü. Karar, yarın Katar'ın ev sahipliğinde düzenlenecek olağanüstü Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde liderlere sunulacak.

Bu gelişme, zirveye katılan ülkelerin dışişleri bakanları arasında, resmi toplantılar başlamadan önce bölgesel ve uluslararası gelişmelerle ilgili tutumları koordine etmek için iletişimin devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Geçtiğimiz salı günü Katar'ın başkentinde Hamas liderlerini hedef alan İsrail saldırıları, hareketin beş üyesinin ve Katar güvenlik güçlerinden bir üyenin ölümüne yol açtı.

Zirvenin taslak sonuç bildirgesinin tartışılması

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan dün Doha'ya geldi. Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, olağanüstü zirvede ‘bugün yapılacak dışişleri bakanları hazırlık toplantısında sunulan, İsrail'in Katar devletine yönelik saldırısı hakkında bir taslak bildirgenin tartışılacağını’ doğruladı.

Katar Haber Ajansı'na (QNA) yaptığı açıklamada el-Ensari, zirvenin toplanmasının, ‘İsrail'in bir dizi Hamas liderinin konutlarını hedef alan alçakça saldırısı karşısında İslam dünyasının Katar ile dayanışma içinde olduğunu yansıttığını’ vurguladı.

Dışişleri bakanlarının gündeminde Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani'nin konuşması ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt'ın benzer bir konuşması yer alıyor. Dışişleri bakanları, önerilerini, resmi olarak kabul edilmesi için olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine sunacak.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanlığı Devlet Bakanı Halife bin Şahin el-Merar, Bangladeş Geçici Hükümeti Dışişleri Bakanlığı Danışmanı Muhammed Tevhid Huseyin, Brunei Darussalam Cumhuriyeti Dışişleri İkinci Bakanı Dato Erron Behin Yusuf, Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Alibek Bakayev, İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha ve Gambiya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mohamed Jallow olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya geldi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İİT dışişleri bakanları toplantısına katılmak üzere bugün Tahran'dan Doha'ya gitti. İran Devrim Muhafızları Ordusu'na yakın (DMO) Tesnim haber ajansı, Arakçi'nin İİT dışişleri bakanları olağanüstü toplantısına katılmak üzere bu sabah Katar'ın başkentine gittiğini bildirdi. Söz konusu toplantı, yarın yapılacak olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi hazırlıkları kapsamında, İsrail'in Katar'a yönelik ‘askeri saldırganlığını’ görüşmek üzere Katar'ın talebi üzerine düzenlendi. Tesnim, İran'ın olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesinde İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan tarafından temsil edileceğini bildirdi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise İsrail'in ‘kardeş ülke Katar'a yönelik acımasız saldırısının uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Arap, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı tehdit eden tehlikeli bir adım olduğunu’ söyledi.

Katar'ın yarın ev sahipliği yapacağı olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi öncesinde QNA'ya verdiği özel röportajda Abbas, “Doha Zirvesi'ne katılmanın mesajı ve amacı açık; Katar'ın güvenliği, Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hepimiz bu saldırılar karşısında birleşmiş durumdayız” ifadelerini kullandı.

Abbas, İsrail'in Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğine yönelik saldırısının yansımalarıyla ilgili olarak, bunun ‘Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğini zayıflatmaya ve bölgenin istikrarını bozmaya yönelik tehlikeli bir gösterge olduğunu’ belirtti. Abbas, ‘kolektif güvenliği korumak için Arap ve İslam dünyasının ortak bir tepki vermesi gerektiğini’ vurguladı.

Abbas ayrıca, İsrail'in Katar, Filistin ve diğer Arap ülkelerine karşı sürdürdüğü ihlallerden sorumlu tutulması gerektiğini bildirdi.

QNA’nın bugün yayınladığı röportajda Abbas, insani yardımın ulaştırılmasının hızlandırılması, işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesi, Batı Şeria ve Kudüs'teki yerleşim faaliyetlerinin ve yerleşimci terörünün durdurulması, ele geçirilen Filistin fonlarının iadesi ve uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişimi uyarınca, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tüm topraklarının işgalinin sona erdirilmesi ve yeniden inşanın ilerletilmesi gerektiğini vurguladı.

Filistin Devlet Başkanı ayrıca, Filistin davasını destekleme konusunda Katar'ın kararlı rolünü övdü ve bu durumun, hakikat ve adaleti savunan halkların ve devletlerin, saldırganların planlarını bozabileceğini kanıtladığını belirtti.

Diğer yandan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, “Zirvenin toplanması, Katar'ın yalnız olmadığı ve Arap ve İslam ülkelerinin onun yanında olduğu mesajını veriyor” dedi.

Ebu Gayt, Şarku'l Avsat'a yaptığı özel açıklamada, “İsrail saldırıları, ne yazık ki, uluslararası toplumun iki yıldır Gazze Şeridi'ndeki soykırım suçuna sessiz kalmasından ve işgalci liderlerin istedikleri her şeyi yapıp paçayı sıyırabilecekleri hissine kapılmalarından kaynaklanıyor. Bu talihsiz durumun sona erdirilmesi gerekiyor. Zira böyle devam ederse uluslararası hukukun çöküşünün bedelini hepimiz ödeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

sdfr
Kahire'deki Arap Birliği Genel Merkezi (Şarku'l Avsat)

Geçtiğimiz perşembe günü Katar, İsrail Hava Kuvvetleri’nin salı günü Hamas liderlerinin konutlarına düzenlediği ve Körfez, Arap ve uluslararası ülkeler ve kuruluşlar tarafından kınanan saldırıyı görüşmek üzere acil bir Arap Birliği – İİT zirvesi düzenleneceğini duyurdu.

Zirvede, durumun yansımaları ve bölgenin daha fazla çatışmaya sürüklenmesini önlemek için atılması gereken adımlar tartışılacak. İran, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın zirveye katılacağını doğrularken, Irak da Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin katılacağını doğruladı. Türkiye Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yarın Doha'yı ziyaret edeceğini açıkladı.