Orta Asya, Sovyet mirasını tasfiye etmeye 'ov ve ova' eklerinden başlıyor

Liderler, emperyal "Ruslaştırma" politikalarına karşı yürüttükleri kampanyaları duyurarak soyadlarındaki Rusça eklerden kurtuluyor

Mevcut değişikliklerin "komünizmin geriye kalan izlerinden ve sembollerinden kurtulma sürecini hızlandırmaya" katkı sağlayabileceğine işaret edenler var / Fotoğraf: AFP
Mevcut değişikliklerin "komünizmin geriye kalan izlerinden ve sembollerinden kurtulma sürecini hızlandırmaya" katkı sağlayabileceğine işaret edenler var / Fotoğraf: AFP
TT

Orta Asya, Sovyet mirasını tasfiye etmeye 'ov ve ova' eklerinden başlıyor

Mevcut değişikliklerin "komünizmin geriye kalan izlerinden ve sembollerinden kurtulma sürecini hızlandırmaya" katkı sağlayabileceğine işaret edenler var / Fotoğraf: AFP
Mevcut değişikliklerin "komünizmin geriye kalan izlerinden ve sembollerinden kurtulma sürecini hızlandırmaya" katkı sağlayabileceğine işaret edenler var / Fotoğraf: AFP

Sami İmare
1990'lı yıların başında Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Orta Asya ülkelerindeki insanların çoğu, eskiye ve "Sovyet mirasından" kurtulma çağrısı yapan sloganlara geri döndü.
Gözlemciler, bu "milli meselenin" ilk kıvılcımlarına tanık olunan ülkelerin başında Kazakistan'ın geldiğini belirtiyor.
Nitekim Kazakistanlı binlerce vatandaş, 1986'da Kazakistan Komünist Parti'nin birinci sekreteri olarak Kazak asıllı eski sekreter Din Muhammed Kunayev'in yerine Rus asıllı Gennady Kolbin'in atanmasını protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.
Kunayev, eski Sovyet Başkanı Mihail Gorbaçov'un yönetimi sırasındaki Perestroyka politikalarının ilk kurbanlarından biriydi. 
Her ne kadar o dönemde sorun, Kazakistanlı bir partilinin yerine Rus bir partilinin atanmasına yönelik protestoların ötesine geçmediyse de daha sonra görülen diğer pek çok hareket, Kazakistan'la sınırlı kalmayıp başta üç Baltık cumhuriyeti olmak üzere diğer birçok cumhuriyeti de içine aldı.
Ukrayna'daki Rukh ve Litvanya'daki Sayudis gibi birçok "ulusal cephenin" oluşmasını içeren hareketler, o dönemde "Perestroyka politikalarını hızlandırmak" adı altında gerçekleşti.
Ancak çok geçmeden ayrılma ve 1991 yılı sonunda Sovyetler Birliği'nin çöküşüne katkı sağlayan müteakip hamleler de dahil olmak üzere daha radikal başka yolların benimsenmesine dönüştü. 

Halkları "Ruslaştırma" politikası
Orta Asya ülkeleri aynı sinyali vermek için geri dönerek Ağustos 1991'deki başarısız "darbe" girişiminden sonra ayrılıkçı hareketlere katıldıklarını duyurdu.
Orta Asya ile Kuzey ve Güney Kafkasya bölgelerinde Sovyet halklarını "Ruslaştırma" politikasının kalıntılarına karşı koyma bayrağını yükseltmek için en çok hevesli olanlar da onlardı. 
Orta Asya ülkelerinde birçok vatandaş ister erkek ister kadın soyadları ile baba adlarını yazmada Rus tarzının uygulanmasını da içeren "Ruslaştırma" politikalarıyla din arasında bir bağlantı kurmadan, bu yaklaşımı reddettiklerini tekrar ilan etti.
16'ncı yüzyılda Rus İmparatorluğu'nun kuruluşunun ilk yıllarında Rus çarları tarafında dayatılan bu yaklaşıma, Asya ve Avrupa kıtalarının halkları arasında sadece Rusya'ya özgü olan bu soyadı ve baba adları "eklerinde" şahit oluyoruz.
Bu sadece eski Sovyetler Birliği ülkelerinde değil, Yunanistan, Baltık ülkeleri ve Turan (Türk) ailesine mensup ülkelerde de uygulanıyordu. 
Konuya açıklık getirmek gerekirse; kadim Rus gelenekleri uzun süreden beri erkek soyadı için "ov", kadın soyadı içinse "ova" ekinin kullanımını şart koşuyor.
Mesela erkek için "İvanov", kadın için de "İvanova" deniyor.
Bunun yanı sıra başka soyadlarına da "a" harfi ekleme zorunluluğu mevcut.
Mesela erkek için "Soljenitsin", "Yeltsin" ve "Putin" soyadları, kişi kadın olduğunda "Soljenitsina", "Yeltsina" ve "Putina" halini alıyor.
Aynı şey "baba" adı olarak erkek için "İvanoviç", kadın için "İvanovna" isimlerinde de geçerli.
Bunun örnekleri çok ve ister Arapça ister Fransızca olsun, yazımı ve telafuzu, son harfi sesli harflere bağlanana kadar farklılık gösteriyor.
Söylendiğine göre bu uzun uzun açıklanan bir hikâye. 

İsim eklerinden kurtulma
Bu noktada en önemli şey Asya cumhuriyetlerinin bazılarında, erkek ve kadın soyadları için "ov" ve "ova", baba adı olarak da erkek için "viç", kadın için "vona" veya "yevna" eklerinden kurtulmak için tanık olduğumuz ve olmaya devam ettiğimiz bir "ayaklanma"dır.
Örneğin Tacikistan'da Cumhurbaşkanı İmam Ali Rahmanov, 2007'de "Rahmanov" soyadına eklenmiş olan "ov" ekini atan ilk bölge liderlerinden biriydi.
Adını asıl haline döndüren İmam Ali Rahman, halkına da aynı şeyi yapması çağrısında bulundu.
Komşu Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ise selefi İslam Kerimov'un izinden giderek, komşu Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Tokayev'in de henüz atmadığı eski Rus veya Sovyet eklerini kullanmaya devam ediyor. 
Burada "ulusal kimliğe" dönüş ve baba adına nispetle "evna ve "ovna", "oviç" ve "eviç", soyadı eki olarak da "ov" ve "ova", "ev" ve "eva" ekleri gibi adlara eklenen her türlü şeyden kurtulmak için o dönemde yaşananları aktarıyoruz. 
Ancak bu, "son söz" veya "yolun sonu" olmaktan hala uzak konulardan biridir.
Eski Sovyet dünyasında ve civarında gördüklerimiz, meselenin tümüyle zaman ve mekânın gereklerine bağlı olduğunu söylüyor.
Rusya'da örneğin Rusya'daki ikamet yerlerinin şartlarıyla bağlantısı ve polis veya Rus işverenle yaşayabilecekleri sorunlarla karşılaşma korkusuna rağmen, bu tür kararlara veya talimatlara uymayı reddeden Tacik ve Kırgız göçmenler veya gurbetçiler mevcut.
Bu, uzun bir süredir Rus soyadlarının birden fazla kez değiştirilmesine tanık olunan Ukrayna için de geçerli.
Bu durum, yeni baskıda "Ukraynaca yazım" kurallarının nihai olarak onaylandığı 2019 yılında Ukrayna resmi makamları tarafından duyurulana kadar birçok kez yaşandı. 
Mesele bununla da sınırlı kalmadı ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko'nun başlattığı bir yönelim ortaya çıktı.
Buna göre İvanov yerine İvanenko, Kuznetsov yerine Kuznetsenko yazılması ve diğer soyadlarının da bu şekilde değiştirilmesi talep edildi.
Poroşenko'ya göre bu değişiklikler, ülkede "komünizmin kalıntılarını tasfiye sürecinin hızlanmasına" katkı sağlayacaktı. 
Bu adım, diğer birçok cumhuriyette halk tarafından geniş çaplı bir kabul görmedi.
Örneğin Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan, özellikle ad ve soyadıyla ilgili olarak eski tarihî mirasının çoğunu büyük ölçüde korumayı başarmıştı.
Bununla birlikte bu olgu, 1940'ta eski Sovyetler Birliği'ne en son katılan ve diğer cumhuriyetlerden yaklaşık üç ay erken davranarak Eylül 1991'de ilk ayrılan Estonya, Letonya ve Litvanya gibi Baltık ülkelerinde orman yangını gibi yayıldı. 

Alfabelerin karışıklığı
Şimdi isimlerden alfabelere geçelim. Alfabe meselesi, önce Rus İmparatorluğu'na, sonra da eski Sovyetler Birliği'ne bağlandıkları ya da tâbi oldukları yılların başından beri Orta Asya halkları için kafa karışıklığına sebep oldu.
Bu halklar, tarihlerinin başında Arapça, Farsça ve 1928 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından değiştirilmeden önce veya sonra bir kısmı Latin harfli Türkçeye dönene kadar "Arap harfli" olan Osmanlıca alfabelerini birbirine karıştırdı.
Ta ki Kiril veya Slav alfabesi ile mesele "zorla" çözüme kavuştu.
Bugünse birçok Orta Asya ülkesinde Latin alfabesi uğruna bu alfabeden kurtulmaya yönelik pek çok hamleye tanık olunuyor. 
Çağdaş dünyaya gelecek olursak; Kazakistan, 1990'lı yıllarda eski Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in iktidarda olduğu yıllarda Kiril alfabesinden kurtulup Latin alfabesine geçiş çağrısında bulunan ilk ülkeydi.
Ancak zaman onun, halkının ezici çoğunluğunun istekleriyle tutarlı olduğu söylenen bu hayalini gerçekleştirmesine izin vermedi.
Bununla birlikte bu hayalin, Kazakistan'daki siyasi liderliğin gündemine oturmak üzere geri döndüğünü ve yakın gelecekte Nazarbayev'in rotasını belirlediği yönde ilk adımların atılacağını söyleyenler var. 
Astana'daki Kazakistan Araştırmaları Merkezi PaperLab'da analist olan Kamila İsmagulova ya da İsmailova'nın, Rusça yayın yapan internet sitesi InoSmi'de aktarılan ifadelerine göre Orta Asya "sömürge belirtilerinden kurtulma" sürecinden geçiyor ve Ukrayna'daki "Rus askerî özel operasyonunun" bir sonucu olarak Rus dünyası dedikleri şeye zihnen sırtını dönüyor. 
Kimilerine göre bu durum, "yabancı basının değerlendirmeleriyle tutarlı" ve Lidovki portalının İsmailova'dan aktardığı şu gerçeklikle bağlantılı:
"Bu bölgede sömürgeliğin bitirilmesi meselesi bölge halklarının zihnini uzun bir süredir meşgul ediyor. Bu konu, akademik ve bilimsel çevrelerde popüler olan, medyada yer verilen ve sivil toplum tarafından tartışılan bir halk hikâyesine dönüştü."
Bu; Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan'da yaşanan ve bu ülkelerin gelişiminin kapsamı, yöneliminin boyutları, tarihinin gerekleri ve tüm tarihsel dönemeçler ve insani felaketleriyle 20'nci yüzyılın olaylarıyla ilişkili olan her şeyiyle uyumlu birçok gelişme için geçerli. 
Bu bağlamda Orta Asya'daki Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te Belediye Başkanlığının, şehrin Sovyet geçmişiyle bağlantılı mahalle isimlerinin değiştirilmesinin düşünüldüğüne dair bir açıklamasına işaret ediliyor.
Bu adım, bu yıl nihayet Kiril alfabesini bırakıp aşamalı olarak Latin alfabesine geçiş yolunda olduğu görülen komşu Kazakistan'ın tasarısıyla aynı zamana denk geliyor.  
Rus edebiyatı ve tarihinin sembol isimlerinin heykellerinin kaldırılmasıyla birlikte bu değişikliklerin, ülkede "komünizmin geriye kalan izlerinden ve sembollerinden kurtulma sürecinin hızlandırılmasına" katkı sağlayabileceğini belirtenler var.
Bizzat Moskova yetkilileri de Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından meydanlardan ve sokaklardan KGB'nin kurucusu Dzerzhinsky'nin heykeli gibi anıtları kaldırmış, Moskova'nın merkezinde Kremlin'den çok uzak olmayan meydanın ve sokaklarla metro istasyonlarının adını değiştirmişti.
Üstelik başkentin Kremlin'e giden en büyük ve ünlü caddesinden büyük Rus-Sovyet yazar Maksim Gorki'nin adını silerek caddeyi başkentin kuzeyindeki Tver şehrine nispetle eski adı Tverskaya ile adlandırmış ve tüm bunlarla Rus başkentindeki vatandaşları şaşkınlığa uğratmıştı. 
Bu, Doğu Avrupa ülkelerinde tanık olduğumuz ve olmaya devam ettiğimiz bu tür yönelimlerin artmasını açıklayabilir.
Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nde yaşananlara benzer şekilde bu yönelimler, "hastalıklı bir vücuttaki kanser hücreleri" gibi birçok başkent ve büyük şehirlere yayıldı.
Ve Rusya ile bu ülkeler arasında birçok soruna yol açtı, açmaya da devam ediyor. 

Independent Türkçe



İsrail ordusu, Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı yakınına ve Genelkurmay karargahına hava saldırısı düzenledi

TT

İsrail ordusu, Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı yakınına ve Genelkurmay karargahına hava saldırısı düzenledi

İsrail bugün Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı karargahına hava saldırısı düzenledi. (Reuters)
İsrail bugün Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı karargahına hava saldırısı düzenledi. (Reuters)

Bu sabah erken saatlerde Suriye'nin güneyindeki Suveyda kentinde Suriye hükümet güçleri ile yerel Dürzi militanlar arasındaki çatışmalar yeniden başlarken, İsrail dünden bu yana Suriye'nin güneyindeki Suveyda ve Dera ile sınırlı tuttuğu saldırılarını bugün Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesini de kapsayacak şekilde genişletti. Duruma müdahalesini arttıran İsrail, başkent Şam’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Genelkurmay Başkanlığı karargâhı yakınlarına art arda saldırılar düzenledi.

Saldırılar, Suriye hükümetinin, hükümet güçlerinin kentin kontrolünü ele geçirmesinden bir gün sonra Suveyda'da çatışmaların yeniden başladığını açıkladığı sırada gerçekleşti. Suriye resmi haber ajansı SANA, Savunma Bakanlığı'nın bugün yaptığı açıklamada, ‘yasadışı’ grupların Suveyda'daki ulusal hastaneyi ordu ve iç güvenlik güçlerine karşı operasyonları için bir merkez olarak kullandıklarını ifade ettiğini aktardı.

Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi, silahlı gruplara mensup çok sayıda keskin nişancının hastanenin çatılarında konuşlandığını ve hükümet güçlerini yoğun bir şekilde hedef aldığını bildirdi. Medya ve İletişim Dairesi tarafından yapılan açıklamada, “Hastane ve çevresinin temizlenmesi ve Sağlık ve Acil Durum bakanlıkları yetkililerinin hastaneye girmesine izin verilmesi için defalarca çağrı yaptık, ancak şu ana kadar herhangi bir yanıt alamadık” denildi.

cd
Suveyda'daki çatışmaların ardından ordu ve güvenlik güçleri kente konuşlandı. (EPA)

İsrail, önceki gün Suriye'nin güneyindeki Suveyda ve Dera ile sınırlı kalan saldırılarını bugün Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Genelkurmay Başkanlığı karargâhı çevresini de kapsayacak şekilde genişletti.

İsrail ordusu bugün yaptığı açıklamada, Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesinin girişini hedef aldığını ve Suriye ile sınır bölgesindeki güçlerini takviye edeceğini duyurdu. İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee bugün yaptığı açıklamada, ordunun Suriye ordusunun başkent Şam'daki Genelkurmay Karargahı’nın girişine saldırı düzenlediğini bildirdi. Adraee yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun ‘Suriye'deki Dürzi vatandaşlara yönelik gelişmeleri ve eylemleri izlemeye devam ettiğini’ belirterek, siyasi direktifler doğrultusunda bölgede saldırılar düzenlediklerini ve farklı senaryolara karşı tetikte olduklarını söyledi. Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesinin girişine yapılan saldırıdan birkaç saat sonra İsrail savaş uçakları, Şam'ın kalbindeki bu askeri bölgeye yeni saldırılar düzenlemek üzere geri döndü. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Suriye'ye yönelik acı verici saldırıların başladığını söyledi. Katz, “Şam'a verilen sinyaller sona erdi ve şimdi acı verici saldırılar gelecek” dedi.

Suriye resmi haber ajansı SANA bugün Şam'da bir patlama sesi duyulduğunu bildirirken, Suriye devlet televizyonu da İsrail insansız hava araçlarının (İHA) başkent üzerinde uçtuğunu duyurdu. Suriye devlet televizyonu, İsrail'in Şam'ın merkezinde düzenlediği saldırıda iki sivilin yaralandığını bildirirken, Reuters iki Suriyeli güvenlik kaynağına dayandırdığı haberinde İsrail hava saldırısının başkentteki Savunma Bakanlığı'nı hedef aldığını duyurdu. Suriye medyası daha sonra Genelkurmay Başkanlığı binasında ciddi hasar meydana geldiğini bildirdi.

Gelişmeler, Suveyda'da ilan edilen ateşkesin birkaç saat sonra çökmesinin ardından geldi. Ateşkes, insanların ölümüne neden olan ve günlerce süren kanlı mezhep çatışmalarına son vermeyi amaçlıyordu.

Suriye'nin güneyinde Dürzilerin çoğunlukta olduğu vilayette patlak veren şiddet olayları, çeşitli mezhepler arasındaki ayrışmaları gün yüzüne çıkardı.

yjuı
Dürzilerin çoğunlukta olduğu Suveyda'ya giren Suriye güvenlik güçleri, 15 Temmuz 2025 (Reuters)

Suriye güvenlik güçleri pazartesi günü Dürzi militanlar ile Bedevi aşiretler arasındaki çatışmaları kontrol altına almak üzere bölgeye sevk edilmiş, ancak Dürzi militanlarla çatışmaya girmişti. İsrail pazartesi ve salı günleri hükümet güçlerine hava saldırılarıyla müdahale etti ve amacın Dürzileri korumak olduğunu söyledi.

Suriye Savunma Bakanlığı tarafından dün gece ilan edilen ateşkes kısa sürdü. Yerel bir haber sitesi olan Suveyda 24'ün haberine göre Suveyda şehri ve civar köyler günün erken saatlerinde ağır topçu ve havan topu saldırısına maruz kaldı. Şarku’l Avsat’ın Suriye resmi haber ajansı SANA’dan aktardığına göre Suriye Savunma Bakanlığı, Suveyda'daki yasadışı grupları ateşkesi ihlal etmekle suçladı. Savunma Bakanlığı kent sakinlerine evlerinde kalmaları çağrısında bulundu.

Çatışmaların başladığı pazar gününden bu yana onlarca sivil, asker ve Dürzi militan öldü. Bir kişi, evinde başından vurulan kardeşinin cesedini bir Reuters muhabirine gösterdi.

fvgthy
Suriye güvenlik güçleri mensupları Suveyda'da bir mahallede, 15 Temmuz 2025 (AFP)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz bugün yaptığı açıklamada, Suriye hükümetini ‘Dürzileri rahat bırakması’ konusunda uyardı ve İsrail ordusunun Suriye hükümet güçleri çekilene kadar onları bombalamaya devam edeceğini vurguladı. ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack dün yaptığı açıklamada, ABD'nin ‘sükûnet ve bütünleşmeye doğru ilerlemek için’ tüm taraflarla temas halinde olduğunu ifade etti.