Lavrov ve Abdullahiyan, ‘nükleer’ anlaşmayı canlandırma fırsatlarını tartışacak

İranlı uzmanlar, Riyad-Tahran anlaşmasının müzakerelerin tamamlanmasında olumlu bir etkisi olacağı görüşündeler

Geçen ağustos ayında Moskova'da yapılan görüşmelerde Lavrov ve Abdullahiyan (Rusya Dışişleri Bakanlığı)
Geçen ağustos ayında Moskova'da yapılan görüşmelerde Lavrov ve Abdullahiyan (Rusya Dışişleri Bakanlığı)
TT

Lavrov ve Abdullahiyan, ‘nükleer’ anlaşmayı canlandırma fırsatlarını tartışacak

Geçen ağustos ayında Moskova'da yapılan görüşmelerde Lavrov ve Abdullahiyan (Rusya Dışişleri Bakanlığı)
Geçen ağustos ayında Moskova'da yapılan görüşmelerde Lavrov ve Abdullahiyan (Rusya Dışişleri Bakanlığı)

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması konusundaki pürüzlü yol hakkında iki ülkenin koordinasyonunun hakim olduğu çok sayıda mevzu ile alakalı görüşmeler yapmak üzere bugün Moskova'yı ziyaret edecek.
Şarku’l Avsat’ın İran haber ajanslarından aktardığına göre İran'ın Moskova Büyükelçisi Kazım Celali, Abdullahiyan’ın, İran ve Rusya liderleri arasında imzalanan anlaşmaları, bununla ilgili komitelerdeki gidişatı, bölgesel gelişmelere ilişkin diyaloğu ve Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru’ndaki (INSTC) son durumu takip edeceğini açıkladı.
Abdullahiyan yakında Moskova'ya gideceğini açıklamıştı. Pazartesi günü Twitter'da yaptığı paylaşımda ‘dengeli dış politika ve aktif diplomasinin doğru yolda olduğunu’ yazmıştı.
Abdullahiyan'ın açıklamasından dört gün önce, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haftalık basın açıklamasında gazetecilere verdiği demeçte, Lavrov'un çarşamba günü İranlı mevkidaşı ile Kapsamlı Ortak Eylem Planı'na (KOEP / nükleer anlaşma) ilişkin durum da dahil olmak üzere güncel uluslararası meseleler hakkında istişarelerde bulunacağını duyurmuştu. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'ne göre, iki bakanın Riyad ile Tahran arasındaki diplomatik ilişkileri yeniden tesis etme anlaşması ışığında bölgesel durumu görüşmesi bekleniyor.
Bu sırada, Abdullahiyan'ın Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile Ramazan ayının sonlarında iki ülke arasındaki büyükelçilik ve konsoloslukların yeniden açılmasına hazırlık olarak bir görüşme gerçekleştireceği konuşuluyor.
Abdullahiyan, gerek mevcut hükümetin nükleer müzakerelere yaklaşımını eleştirenler gerek İran diplomatik aygıtına liderlik etme niteliklerini sorgulayanlar arasında olsun, bugünlerde artan bir baskıyla karşı karşıya. Nitekim İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, İran-Suudi Arabistan anlaşması ve hem Abu Dabi hem de Bağdat ziyaretinin ardından dikkatleri üzerine çekmişti. Söz konusu ziyaretlerin ardından İran Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Kemal Harrazi, Şam ve Lübnan'a gitmişti.
Hem Abdullahiyan hem Şemhani hem de Harazi, dış politikada koordinasyon olduğunu vurgulayarak İran birimleri arasında bölünme olduğu yönündeki iddiaları reddetmeye çalıştı.
İran’ın resmi haber ajanslarına göre Abdullahiyan, Moskova ziyareti arifesinde dün yaptığı basın açıklamasında bazı mesajlar gönderdi. Nükleer anlaşmayla ilgili olarak Abdullahiyan, nükleer müzakere kapılarının her zaman ‘açık kalmayacağı’ konusunda uyarıda bulunarak İran parlamentosunun nükleer müzakereler için bir çıta belirlemek üzere tartışmayı planladığı bir tasarıdan bahsetti.
Bununla birlikte, Abdullahiyan Tahran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile iş birliği yapmaya ‘bağlı’ olduğunu söyleyerek, UAEA tarafından yakın zamanda Fordo Nükleer Tesisi’nde bulunan yüzde 83,7 saflıkta uranyum parçacıklarına ilişkin soruşturma veya kayıt dışı üç bölgede bulunan uranyum izleri hakkındaki sıkıntılı soruşturmayla ilgili olarak UAEA Genel Direktörü Rafael Mariano Grossi ile varılan son anlaşmaya atıfta bulundu.
Abdullahiyan’ın sözlerinden, Tahran'ın Kasım 2020'de Parlamento tarafından onaylanan ve İran'ın 2015 nükleer anlaşmasını ihlal seviyesini yükseltmesine zemin hazırlayan tasarı kararı gibi nükleer programında daha fazla adım atmaya niyetinin olup olmadığı anlaşılmadı.
Ocak 2021'de İran, uranyum saflık derecesini yüzde 20'ye ve aynı yılın nisan ayında Natanz Nükleer Tesisi’nde yüzde 60'a kadar çıkarmıştı. Tahran, geçen yıl sıkı bir şekilde korunan yer altındaki Fordo Nükleer Tesisi’nde de benzer adımlar atmıştı.
Rusya'nın Birleşmiş Milletler (BM) Viyana Ofisi Nezdinde Daimi Temsilcisi Mikhail Ulyanov iki gün önce yaptığı açıklamada, nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma müzakerelerinin ‘hala çıkmazda olduğunu, ancak Batılı tarafların müzakerelerin öldüğünü duyurmaktan kaçındıklarını’ söyledi. Rus RİA Novosti Haber Ajansı’na verdiği demeçte Ulyanov, ‘müzakere sürecini tamamlama şansının çok az da olsa bugün hala olduğunu’ söyledi. Ulyanov ‘en başta ABD’nin nükleer anlaşma sürecinin yeniden başlatılmasına karşı çıktığını ve görüldüğü üzere nükleer anlaşmayı yeniden tesis etme konusundaki ilgilerini neredeyse kaybeden üç Avrupa ülkesi (Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık) için de aynı şeyin geçerli olduğunu’ belirtti.
Ulyanov, şu anda müzakere masasında bulunan taslağın ‘kademeli olarak İran'ın nükleer anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmeye geri dönmesini ve ABD yaptırımlarının kaldırılmasını öngördüğünü’ açıkladı. Önerilen taslağın Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in taslağı olmadığını söyleyerek, anlaşmaya katılan Almanya'nın yanı sıra BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi arasında ‘Viyana'da yapılan yoğun ve uzun müzakerelerin bir sonucu’ olduğunu vurguladı.
UAEA ile Tahran arasındaki son anlaşmaya da değinen Ulyanov, anlaşmanın uygulanmasının ‘nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması için daha uygun koşulların oluşmasını sağlayabileceğini, ancak bunun hakkında konuşmak için henüz çok erken’ olduğunu belirtti. ‘Nükleer müzakerelerin çıkmaza girdiğini ve bunun sorumlusunun İran olmadığını’ söyleyen Ulyanov “Batılı ülkeler şu anda nükleer anlaşmayı yeniden tesis etme müzakerelerini mümkün olan en kısa sürede sürdürmeye ve tamamlamaya hazır değil. Bu yüzden konu belirsizliğini koruyor ve ufukta ne olduğu tam net değil” dedi.
Bu arada İran İslami Şura Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyesi Milletvekili Şehriyar Haydari dün yaptığı açıklamada, “İran ile Suudi Arabistan arasındaki yanlış anlaşılmaların giderilmesi nükleer anlaşmaya varılmasını hızlandıracak” dedi. Camaran haber sitesinin aktardığına göre Haydari “Avrupalılar ve ABD’liler daha fazla ayrıcalık istiyor ve buna karşılık biz de kazan-kazan anlayışına ve şeffaflığa dayalı bir anlaşma istiyoruz” dedi. Haydari, herhangi bir ülkede nükleer anlaşma müzakerelerinin ‘daha pürüzsüz geçeceğini ve sonucun her iki tarafın da çıkarına olacağını’ söyledi.
Nameh News analiz sitesine göre Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu eski üyelerinden eski Milletvekili Ahmed Bahşayiş Erdistani, nükleer anlaşmanın en fazla altı ay içinde yeniden canlandırılmasını bekliyor. Eski Milletvekili Erdistani “Çin, Suudi Arabistan ve İran'dan petrol satın alıyor ve bölgede istikrara ihtiyacı var. Bu yüzden, Suudi Arabistan ile İran arasındaki sorunlar çözüldüğünde, nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma yolunun büyük bir kısmında ilerleme kaydedileceği varsayılmalı (...) Nükleer anlaşmanın yeniden canlanması ekonomik anlamda bir nefeslenme alanı açacaktır. Hükümet ülkede işleri yoluna koyabilir” dedi.
Öte yandan Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Eski Başkanı Alaaddin Burucerdi, İttilaat gazetesine verdiği röportajda “Anlaşmayı yeniden canlandırmamak İran’a kıyasla ABD’lilere ve Batılılara daha çok zarar verir. Sürekli endişelerini dile getirenler ve İran'ın nükleer silah üretme aşamasına geldiğini söyleyenler, asıl bu türden endişeleri olması gerekenlerdir. Geçmişteki hatalarını telafi etmeleri gerekiyor ki, nükleer anlaşma daha hızlı bir şekilde yeniden canlandırılabilsin” dedi.
İran Ticaret Odası Başkanlık Kurulu üyesi Kivan Kaşifi, ‘bölgesel gerilimi azaltmanın ve nükleer anlaşmayı canlandırmanın İran ekonomisini canlandırmanın iki önemli ön koşulu olduğunu’ söyledi. Devlete bağlı İranlı Öğrenciler Haber Ajansı'na (ISNA) göre Kaşifi, “Son haftalarda, uluslararası ilişkilerin çeşitli düzeylerinde gerilimi azaltmak için çabalar verildiğini gördük” dedi. ‘Bu dönemde atılan en önemli adımın Suudi Arabistan ile ilişkilerin yeniden tesis edilmesi olup, bunun diğer komşu ülkelere ve bölgeye genellenebileceğini’ vurgulayarak bu durumun ‘siyasi ve ekonomik olarak İran’ın çıkarına olacağını’ söyledi. Ayrıca çeşitli alanlarda diğer ülkelerle gerginliğin azaltılması çağrısında da bulundu.
Kaşifi “Nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması ve İran ekonomisi üzerindeki yaptırımların kaldırılması, dünyanın çeşitli ülkeleriyle ekonomik anlaşmalar yapmaya çalıştığımız mesajını verecektir. Bu da İran ekonomisi için umutların yeşermesi demek” dedi.
Nükleer anlaşmanın yanı sıra, özellikle Batı'nın Rus ordusunun Ukrayna savaşında İran insansız hava araçlarını (İHA) kullanmasına yönelik eleştirilerinin ardından, İran ile Rusya arasındaki askeri iş birliği olasılıklarının tartışılması bekleniyor.
Tahran, Su-35 savaş uçağı almaya çalışıyor. Bu ayın başlarında İran'ın BM Daimi Temsilciliği, Tahran'ın Su-35 savaş uçaklarını satın almak için bir sözleşme imzaladığını duyurmuştu. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby'nin açıkladığına göre kasım ayında İranlı pilotların savaş uçaklarını kullanma konusunda eğitim aldıklarına ilişkin istihbarat değerlendirmelerine rağmen, Rusya İran'ın iddiaları hakkında herhangi bir yorumda bulunmadı.
Geçen aralık ayında İsrail medyası, Batılı istihbarat yetkililerinin Rusya'nın İran'a Su-35 savaş uçakları tedarik etmeye hazırlandığını söylediklerini aktarmıştı. İsrail’in Kanal 12 televizyonu, İranlı pilotların savaş uçaklarını kullanmak için eğitildiğini bildirmişti.
İranlı milletvekilleri tarafından, savaş uçaklarının bu mart ayından önce geldiğine dair yapılan açıklamalara rağmen, şu ana kadar İran'ın bu uçakları teslim aldığına dair herhangi bir belirti ortaya çıkmadı. ABD'nin Ortadoğu'daki güçlerini denetleyen Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla, dün Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’nde verdiği ifadede İran'a Su-35 savaş uçaklarının tedarik edilmesiyle ilgili bir soruya yanıt olarak, “Bu yıl içerisinde herhangi bir zamanda bunun olacağını düşünüyoruz” dedi.



Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Hamas yanlısı Filistinli bir araştırmacının, hareketin siyasi büro üyelerinden birinden kamuoyu önünde özür dilemesi, özellikle bu özrün söz konusu üyenin siyasi bir açıklamasına yöneltilen eleştirinin ardından gelmesi nedeniyle Hamas destekçileri arasında tepkiye yol açtı.

Katar’da yaşayan ve Hamas’a desteğiyle bilinen Filistinli siyasi araştırmacı Mahmud Hamid el-İle, salı akşamı X platformunda, hareketin yine Katar’da bulunan siyasi büro üyesi Muhammed Nazzal’dan özür diledi. El-İle, özrünü bir ay önce aynı platformda Nazzal’ın Hamas’ın silahları ve Gazze Şeridi’ndeki geleceğine ilişkin açıklamalarının ardından paylaştığı bir mesajda yer verdiği ifade nedeniyle yaptı.

Krizin kökeni, geçen yıl ekim ayında Reuters’ın yayımladığı bir habere dayanıyor. Haberde, Nazzal’a Hamas’ın Gazze Şeridi’nde silah bırakıp bırakmayacağı sorulduğunda verdiği yanıt aktarılmıştı. Nazzal, “Evet ya da hayır diyemem” ifadesini kullanmış, ardından “Silah meselesi genel bir ulusal konudur ve yalnızca Hamas’la ilgili değildir. Sahada silahlı gücü olan başka gruplar da var” demişti.

Bu açıklamalar Hamas içinde geniş çapta tepki çekti. Tepki gösterenler arasında, sözlerin muğlaklığı nedeniyle eleştiriler yönelten araştırmacı Mahmud el-İle de vardı. El-İle, açıklamaların hem siyasi büro üyesi tarafından yapılmış olmasına hem de hareketin farklı kademelerindeki, özellikle Gazze’de yaşayan veya aslen Gazze kökenli olan diğer yöneticilerin tutumlarıyla çelişmesine dikkat çekmişti.

Nazzal’ın sözlerine yönelik itirazların büyümesi üzerine Hamas bir açıklama yayımlayarak beyanların ‘bağlamından koparıldığını’ bildirdi.

Paylaşımına gelen tepkilerin ardından birkaç gün sonra eleştirisini silmek zorunda kalan el-İle, krizin bu noktada sona erdiğini düşünüyordu.

Özrün sebebi neydi?

Ancak özrün yayımlanması, bunun nedenine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu. Daha sonra X platformundaki bazı Hamas yanlısı kullanıcıların paylaşımlarına ve Katar’daki hareket kaynaklarının Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre, olayın arka planında Muhammed Nazzal’ın attığı adım bulunuyor. Buna göre Nazzal, uzun yıllardır ikamet ettiği Doha’da Katar resmi makamlarına Mahmud el-İle hakkında şikâyette bulunarak, kendisine hakarette bulunduğu ve manevi zarar verdiği iddiasını gündeme getirdi.

ghy
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

Kaynaklardan birine göre, pek çok kişi, aralarında bazı üst düzey yöneticiler de olmak üzere, arabuluculuk yaparak anlaşmazlığı çözmeye çalıştı, ancak Nazzal, kendisine yönelik ifadeler nedeniyle X platformu üzerinden kamuoyuna açık bir özür yayınlanmasında ısrar etti. Bu şart yerine getirilince, Nazzal’ın başka bir talepte bulunmaması ve anlaşmazlığın kapanması üzerinde uzlaşıldı. Buna rağmen Nazzal’ın ‘maddi tazminat talebinde ısrar ettiği’ ifade edildi.

Hareketle ilişkili başka kaynaklar ise ‘Mahmud el-İle’nin özrünün krizi çözmek için yalnızca ilk adım olduğunu, sürece müdahil olan bazı kişilerin Nazzal’ın öfkesini yatıştırmak ve onu şikâyeti geri çekmeye ikna etmek amacıyla el-İle’yi bu yöne yönlendirdiğini’ aktardı.

Aktivistler arasında öfke

Hamas’ın içinden ve dışından birçok isim özür meselesine tepki gösterdi. Tepki verenler arasında Filistinli gazeteci Muna Havva da vardı. Havva, sosyal medya hesabında, “Filistin’deki özgürlük hareketlerinin tarihinde, ne yaşanırsa yaşansın, bir liderin kendi mensuplarından birini üçüncü bir tarafa ya da başka bir otoriteye şikâyet ettiği tek bir örnek dahi yoktur. Bu davranış ne ulusal örgütlerin ahlakıyla ne de kabile geleneklerinde kabul gören en basit sığınma kurallarıyla bağdaşır. Utanç verici, acı verici, üzücü” diye yazdı.

Havva bir başka paylaşımında ise şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in bugünkü genişlemesi kadar tehlikeli bir dönem görülmedi; tarih de Gazze’de halkımızın yaşadığı kadar vahim bir katliama tanıklık etmedi. Bu felaketin ortasında, halkımızın önde gelen isimlerinden biri, bir gencin attığı bir tweet yüzünden onu başka bir devlete şikâyet ediyor; geçimini ve güvenliğini riske atıyor. ‘Direniş’in liderleri halkımızdan ateş altında direnmelerini isterken, tek bir eleştiri cümlesine dahi tahammül edemiyor.”

Ayrıca Hamas gibi gruplara verdiği destekle bilinen aktivist Cemil Mikdad da konuya ilişkin paylaşım yaptı. Mikdad, “Hamas’tan bir yönetici, Katar’da yaşayan bir Filistinliyi, hakkında Katar mahkemelerinde dava açtıktan sonra uzun bir özür metni yayımlamaya zorladı; üstelik yalnızca kendisini eleştirdiği bir önceki paylaşım yüzünden!” ifadesini kullandı. Mikdad sözlerini şöyle sürdürdü: “Harika gerçekten… Nereye geldik? Halk olarak eleştirme hakkına sahip olduğumuz ve bizi dinlemekle yükümlü olan liderlerimiz, şimdi Arap mahkemelerini bize karşı bir güç olarak kullanıyor. Bu da ne demek oluyor? Siz ne hale geldiniz böyle, cahiller?!”

Hamas’ın silahlı yapısının geleceği, hareketin üst düzey isimlerinin açıklamalarında uzun süredir farklılık gösteren bir başlık olarak öne çıkıyor. Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen bir panelde, “Hamas’ın ancak bir Filistin devleti kurulması hâlinde silah bırakabileceğini” söyledi.

Buna karşın, Meşal’in açıklamasından yalnızca bir gün sonra, Hamas yetkilisi Basim Naim AP’ye yaptığı değerlendirmede, hareketin kapsamlı bir güvenlik ve siyasi düzenlemenin parçası olmak kaydıyla ‘silahların depolanması ya da dondurulması gibi seçeneklerin görüşülmesine açık olduğunu’ belirtti.

Hamas’ın siyasi büro üyelerinden Husam Bedran ise salı günü yaptığı açıklamada, sürecin ikinci aşamaya geçmesinin ‘İsrail’in ihlalleri durdurmasına’ bağlı olduğunu ifade etti. Öte yandan Hamas’ın birçok lideri ve sözcüsü, aralarında Halil el-Hayye ve Hazım Kasım’ın da bulunduğu isimler, hareketin ikinci aşamaya geçmeye ‘hazır olduğunu’ vurgulayan açıklamalarını sürdürdü.


Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.