Bilim insanları bira atığından batarya üretmeyi başardı

Bira üretiminde ortaya çıkan milyarlarca ton atık, benzersiz bir sürdürülebilir enerji çözümü sağlayabilir

Friedrich Schiller Üniversitesi Jena'dan bilim insanları, bira fabrikalarından çıkan milyarlarca ton atık ürünün pil yapımında kullanılabileceğini söylüyor (Unsplash)
Friedrich Schiller Üniversitesi Jena'dan bilim insanları, bira fabrikalarından çıkan milyarlarca ton atık ürünün pil yapımında kullanılabileceğini söylüyor (Unsplash)
TT

Bilim insanları bira atığından batarya üretmeyi başardı

Friedrich Schiller Üniversitesi Jena'dan bilim insanları, bira fabrikalarından çıkan milyarlarca ton atık ürünün pil yapımında kullanılabileceğini söylüyor (Unsplash)
Friedrich Schiller Üniversitesi Jena'dan bilim insanları, bira fabrikalarından çıkan milyarlarca ton atık ürünün pil yapımında kullanılabileceğini söylüyor (Unsplash)

Bilim insanları, bira fabrikası atıklarından batarya malzemeleri üretme yöntemi keşfetti.
Almanya'daki Friedrich Schiller Üniversitesi Jena'daki kimyagerlerden oluşan bir ekip, bu tekniğin bira üreticilerinin milyarlarca ton yan ürününü "iklim dostu bir gelecek için" enerji depolama cihazlarına dönüştürebileceğini öne sürüyor.
Araştırmacılar, yakındaki bir bira fabrikasının kullanılmış tahılını biyo-kaynak olarak kullanmayı başardı. Bu kaynaktan bataryalarda ve süper kapasitörlerde elektrot olarak kullanılmak üzere karbon elde ediliyor.
The Independent'ın haberine göre, Jena Üniversitesi'nden Profesör Andrea Balducci, "Enerji depolama cihazları üretmek için kullandığımız karbon içeren malzemeleri elde edebilmek adına farklı biyolojik hammaddelerin uygunluğunu yıllardır araştırıyoruz" diyor.

"Bira fabrikası atıkları da bunun için önemli kriterleri karşılıyor: Kimyasal bileşimi hedeflediğimiz uygulamalar için prensipte çok uygun."

Bilim insanları, bira fabrikalarının Avrupa'nın dört bir yanına dağılmış olduğunu, bu sayede atıkların bu süreç için hammadde olarak kolayca temin edilebileceğini belirtti.
Avrupa Birliği yaklaşık 7 milyar ton kullanılmış tahıl üretiyor ve bunun yaklaşık 1,5 milyar tonu sadece Almanya'da elde ediliyor.
Profesör Balducci, "Hammaddenin kimyasal bileşiminin maliyeti gibi bazı faktörler daha da iyileştirilebilirse, bu tür atıklar süper kapasitörler için malzeme üretmede ilginç bir seçenek olabilir" diyor.

"Bu bol malzemeyi kullanmanın avantajlarını ve sınırlamalarını daha iyi anlamak için başka projelerde çalışacağız, böylece daha sonra sürdürülebilir enerji depolama üretiminde daha yaygın olarak kullanılabilir."

Araştırma, Electrochimica Acta ve Energy Technology adlı akademik dergilerde yayımlanan "Brewery waste derived activated carbon for high performance electrochemical capacitors and lithium-ion capacitors" (Yüksek performanslı elektrokimyasal kapasitörler ve lityum-iyon kapasitörler için bira fabrikası atığından türetilmiş aktif karbon) başlıklı bir çalışmada detaylandırıldı.
Çalışma, tüketici elektroniğinde ya da rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji teknolojileri için büyük kapasiteli depolama çözümlerinde pil olarak kullanılabilecek alışılmadık malzemelere yönelik giderek büyüyen bir araştırma alanının bir parçasını teşkil ediyor.
Geçen yıl ABD'deki bilim insanları yengeç kabuklarından biyolojik olarak parçalanabilen yeni bir pil türü geliştirirken, bu yıl Uluslararası Uygulamalı Sistem Analizi Enstitüsü'nden bir ekip terk edilmiş yeraltı madenlerinin yerçekimi pilleri kullanılarak büyük miktarlarda enerji depolamak için dönüştürülebileceğini keşfetti.



Kuyudan çıkan insan kemikleri, 800 yıllık destandaki olayı doğruladı

Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)
Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)
TT

Kuyudan çıkan insan kemikleri, 800 yıllık destandaki olayı doğruladı

Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)
Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)

Norveç'teki bir kuyuda bulunan insan kemiklerinin, 800 yıllık bir destanda adı geçen bir kişiye ait olduğu saptandı. Yeni çalışma, suyu kirletmek için kuyuya atıldığı söylenen adam hakkında beklenmedik bir gerçeği ortaya çıkardı. 

1184'ten 1202'ye kadar bugünkü Norveç'in büyük bir kısmına hükmeden Kral Sverre Sigurdsson'un hayatını anlatan Sverris Destanı'nda ülkenin iç kesimindeki bir kaleye yapılan baskından söz ediliyor. 

Kralın, Roma Katolik Kilisesi'yle bağlantılı karşıtları olan Bagler grubu, Sverresborg Kalesi'ne 1197'de düzenledikleri baskında evleri yakıp yıkıyor ve bölgenin sularını zehirlemek için ölü bir adamı kuyuya atıyor. Destana göre daha sonra kuyu taşlarla dolduruluyor. 

Özellikle kralın gözetiminde yazılmasından dolayı uzmanlar bu destanın ne kadar güvenilir olduğundan emin değildi. 

Fakat hakemli dergi iScience'ta dün (25 Ekim) yayımlanan çalışma, en azından "Kuyudaki Adam" hikayesinin doğru olduğuna işaret ediyor. 

Arkeologlar 1938'de Sverresborg Kalesi harabelerinde terk edilmiş bir kuyuda, büyük taşların altında insan kemikleri bulmuştu. Ancak bilimsel araştırma tekniklerinin yetersiz kalmasından dolayı kemiklerin detaylıca incelenmesi mümkün olmamıştı. 

2014 ve 2016'daki kazılardaysa adamın sol elinin parçaları ve bedeninden koparılmış kafatası çıkarılmıştı.

Bilim insanları yeni çalışmada genom dizileme ve radyokarbon tarihleme yönteminden yararlanarak Kuyudaki Adam'ın gizemini aydınlattı.
 

Araştırmacılar, adamın kafatasındaki darbelere dayanarak kuyuya atılmadan önce ciddi seviyede yaralandığını tahmin ediyor (Åge Hojem/NTNU Üniversite Müzesi)Araştırmacılar, adamın kafatasındaki darbelere dayanarak kuyuya atılmadan önce ciddi seviyede yaralandığını tahmin ediyor (Åge Hojem/NTNU Üniversite Müzesi)

Analizler, kemiklerin yaklaşık 800 yıl önce yaşayan ve 30-40 yaşlarında ölen bir erkeğe ait olduğunu ortaya koydu. 

Ekip, bu tarihin destandaki zamanlamayla örtüşmesinden dolayı kemiklerin baskını düzenleyenler tarafından kuyuya atılan adama ait olduğunu söylüyor. 

Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Dr. Michael Martin, "İlk kez bir Norveç destanında anlatılan bir kişinin ya da karakterin kalıntılarının sahibi kesin bir şekilde tespit edildi" diyerek ekliyor: 

Bu aynı zamanda bir Ortaçağ metninde adı geçen belirli bir kişinin tüm genom dizisini elde ettiğimiz en eski vaka.

Bilim insanlarının yaptığı DNA analizi, Kuyudaki Adam'ın mavi gözlü, açık tenli, sarışın veya açık kahverengi saçlı olduğuna işaret ediyor. Bu pek ilginç olmasa da genetik bilgilerinin Norveç'in güneyindeki kişilerle yakından eşleşmesi araştırmacıları şoke etti. 

Daha önce kuyuya atılan kişinin baskına uğrayan iç kesimden biri olduğu düşünülüyordu. Ancak saldırıyı düzenleyen Bagler grubunun güneyli olması bu teoriye şüphe düşürüyor.

Dr. Martin "Hepimiz için en büyük sürpriz, Kuyudaki Adam'ın yerel halktan gelmemesi; aksine soyunun Norveç'in güneyindeki belirli bir bölgeye dayanmasıydı" ifadelerini kullanıyor: 

Bu da kuşatma ordusunun kendi ölülerinden birini kuyuya attığına işaret ediyor. 

Norveç'teki Stavanger Üniversitesi'nden arkeolog ve tarihçi Roderick Dale, yer almadığı çalışmanın destanda anlatılan olayları doğruluyor gibi göründüğünü söylüyor. Ancak Dale bu tür destanların "tarihten çok propagandaya" daha yakın olduğunu ekliyor:

Bu nedenle günümüzdeki bir politikacının otobiyografisine yaklaştığımız şekilde yaklaşabiliriz. Yazarın yaşamı boyunca meydana gelen tarihi olayları ele almasına rağmen kendi başına bir tarih değil.

Independent Türkçe, CNN, New York Times, Live Science, iScience