Sudan'daki nihai anlaşma 17 aydır süren siyasi krizi sonlandıracak mı?

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Sudan'daki nihai anlaşma 17 aydır süren siyasi krizi sonlandıracak mı?

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Sudan'da asker ile siviller arasında 1 Nisan'da imzalanması beklenen "nihai anlaşmanın”, ülkede 25 Ekim 2021'de askerin yönetime el koymasıyla başlayan siyasi krizi sona erdirip erdirmeyeceği merak ediliyor.
Sudan'da 11 Nisan 2019'daki askeri müdahalenin ardından Ağustos 2019'da uluslararası ve bölgesel tarafların desteğiyle belirsizliği sona erdiren ve geçici yönetim düzenlemelerini içeren Anayasal Bildiri Anlaşması'nın imzalanmasıyla Temmuz 2023'e kadar sürmesi planlanan asker-sivil ortaklığındaki ilk geçiş dönemi başladı.
Asker ve sivillerin anlaşamaması üzerine ordu, 25 Ekim 2021'de bir kez daha yönetime el koyup olağanüstü hal ilan etti.
Ordu ile sivil gruplar arasında bölgesel ve uluslararası tarafların himayesinde yapılan uzun görüşmeler sonucu temel konularda varılan mutabakatın ardından 5 Aralık 2022'de "çerçeve anlaşma" imzalandı ancak bu mutabakat, askeri, siyasi, dini gruplar ve silahlı hareketleri tam manasıyla tatmin etmediği için kimi taraflarca başarısız ve ölü bir anlaşma olarak değerlendirildi.
21 Ağustos 2019'dan bu yana devlet başkanlığı yetkilerini fiilen üzerinde toplayan ve askerin liderlik ettiği Egemenlik Konseyi ile sivil gruplar, bölgesel ve uluslararası girişimlere rağmen uzlaşamadı.
Aralık 2018 devrimi ile 30 yıllık rejimin devrildiği ancak ordunun müdahaleleri sonucu siyasi istikrar ve sivil yönetime kavuşamayan Sudanlılar, nihai anlaşma ile "demokrasi, özgürlük, barış ve adalet" beklentilerinin karşılanmasını umuyor.

- 5 konuda kapsamlı konferanslar düzenlendi
Çerçeve anlaşmada netleşmeyip daha fazla tartışmak, istişarelerde bulunmak ve paydaşların fikrini almak için adalet ve geçiş dönemi adaleti, güvenlik ve askeri reform, Cuba Barış Anlaşması, eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin izlerinin ortadan kaldırılması ve Doğu Sudan meselesi olmak 5 konuda konferanslar düzenlendi.
En tartışmalı ve halen ihtilafların sürdüğü güvenlik ve askeri reform konusu dışında diğer konferanslarda birtakım tavsiyelerle sonuçlanan ortak bildiriler üzerinde anlaşıldı.

- Yeni hükümet 11 Nisan'da kurulacak
Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf, 19 Mart'ta ülkedeki siyasi krizi sonlandıracak nihai anlaşmanın 1 Nisan'da imzalanacağını ve yeni geçiş hükümetinin 11 Nisan'da kurulacağını duyurdu.
Nihai anlaşmanın taslağını hazırlamak için görevlendirilen komite, 26 Mart'ta çalışmalarını tamamlayarak anlaşma metnini son değerlendirmeleri yapmaları amacıyla çerçeve anlaşmayı imzalayan askeri ve siyasi tüm taraflara teslim etti.
Nihai anlaşma, ülkede 5 Aralık 2022'de siviller ile asker arasında imzalanan çerçeve anlaşmayı, Sudan Avukatlar Sendikasının hazırladığı "2022 Geçiş Anayasası Taslağı"nı ve tartışmalı konularda düzenlenen konferans ve çalıştayların çıktılarını esas alacak.
Çerçeve anlaşmayı imzalamayan güçlerin anlaşmayla ilgili yorumları da göz önünde bulundurulacak.

- Nihai anlaşma neler getirecek?
Siyasi süreç kapsamında yarın askerle sivil gruplar arasında varılacak anlaşmayla yargı bağımsızlığı, kapsamlı barış, tek ve milli ordu, ordunun savunma sanayisi dışında ticari faaliyetlerden uzaklaştırılması, başbakanın belirlenmesinin ardından 2 yıllık yeni geçiş dönemi ve sonrasında şeffaf seçimlerle tam demokratik sivil idareye geçiş hedefleniyor.
Anlaşmaya göre, Geçici Yasama Konseyi, Geçici Egemenlik Konseyi (Devlet Başkanlığı), Geçici Bakanlar Kurulu, Eyaletler ve Yerel Yönetimler, demokratik seçimlerle sivil hükümet kurulana dek devletin işleyişi ile ilgili görev yapacak.
Geçici Yasama Konseyi (parlamento), eski Cumhurbaşkanı Beşir'in Ulusal Kongre Partisi hariç Sudanlıların geniş temsilini dikkate alarak 150 ila 300 üyeden oluşacak.
Geçici parlamentonun yüzde 25'i barış anlaşmasını imzalayan taraflara, yüzde 75'i ise nihai anlaşmayı imzalayan taraflara ve demokrasi yanlısı ve askeri yönetim karşıtı gösterileri organize eden Direniş Komiteleri'ne tahsis edilecek.
Bağımsız ve feshedilemeyecek bir yapıya sahip olacak konsey, geçiş döneminde ilgili kanun ve mevzuatları çıkaracak, hükümetin performansını değerlendirecek ve kabineden güvenoyunu çekme yetkisine sahip olacak.
Devletin ve ordunun başını temsil edecek Egemenlik Konseyi ise kabine, valilikler ve Yasama Konseyi üyeleri ile ordudaki atamalardan sorumlu olacak.
Başkanlığını başbakanın yapacağı Güvenlik ve Savunma Konseyi de Sudan halkının güvenliğini korumak için kapsamlı güvenlik stratejisi geliştirme, tek ve profesyonel bir ordunun kurulması çalışmalarını üstlenecek.
Ayrıca nihai anlaşmaya siyasi krizin çözümüne dair yapılan 5 konferansın tavsiye bildirileri eklenecek.

- Siyasi süreç ile ilgili tarafların tutumları
Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu'nun yanı sıra eski iktidar koalisyonu Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG)-Merkez Konseyi, Halk Kongresi Partisi, Demokratik Birlik Partisi ve silahlı hareketlerden oluşan Devrimci Cephesi, çerçeve anlaşmayı imzaladı ve nihai anlaşmayı da destekliyor.
Cafer Mirgani liderliğindeki Asıl Demokratik Birlik Partisi, Maliye Bakanı ve Adalet ve Eşitlik Hareketi lideri Cibril İbrahim, Darfur Bölgesi Başkanı ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi'nin yer aldığı ÖDG-Demokratik Blok grubu, siyasi tabanın genişletilmesi gerektiğini savunarak anlaşmaya ancak Blok olarak katılmakta ısrar ediyor.
Komünist Parti, Arap Baas Partisi, Direniş Komiteleri ve Sudan Meslek Odalar Birliği ise "(askerle) Müzakere yok, ortaklık yok, meşruiyet yok" sloganını atarak siyasi süreci tanımıyor.
Sudan'da hükümetle yıllardır silahlı mücadele yürüten ayrılıkçı Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) lideri Abdülaziz El-Hılu ve Sudan Kurtuluş Hareketi (Ordusu) (SLM/AW) lideri Abdulvahid Nur da anlaşmaya katılmıyor.
Ordu içerisinde siyasi ve silahlı gruplardan bazıları arasında tam uzlaşı sağlanamaması, nihai anlaşma oturumunun başarısızlıkla sonuçlanması ya da imzalansa bile yeni sürecin kazasız belasız atlatılamayacağına dair endişeleri beraberinde getiriyor.



Tunus’ta ırkçı saldırıda 1 göçmen öldürüldü

Başkent Tunus’taki polis memurları (Reuters)
Başkent Tunus’taki polis memurları (Reuters)
TT

Tunus’ta ırkçı saldırıda 1 göçmen öldürüldü

Başkent Tunus’taki polis memurları (Reuters)
Başkent Tunus’taki polis memurları (Reuters)

Sfaks Mahkemesi, Tunuslu gençlerin düzenlediği saldırıda Sahra Altı Afrika’dan bir göçmenin bıçaklanarak öldürüldüğünü ve 5 kişinin de yaralandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Sfaks Savcılığı Sözcüsü Fevzi Masmudi verdiği demeçte 7 Tunuslunun 22-23 Mayıs gecesi, Sfaks’ın el-Hafara semtinde bir evde toplanan 19 göçmene saldırı gerçekleştirdiğini belirtti.

Saldırıda Beninli 30 yaşında bir erkek öldürüldü ve Sahra Altı Afrika ülkelerinden 5 kişi hafif yaralanarak hastaneye kaldırıldı.

Masmudi, adli soruşturma açıldıktan sonra yaşları 17, 23 ve 36 olan 3 Tunuslunun tutuklandığını söyledi.

Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu tarafından yayınlanan açıklamaya göre birçok sivil toplum kuruluşu, Sahra Altı Afrika’dan gelen göçmenlere karşı nefret ve ırkçılığa yönelik sürekli kışkırtma söylemleri bağlamında gelen suçu kınadı.

Masmudi soruşturmanın ön sonuçlarına göre, videolarda göçmenlere saldıran 7 kişinin yer aldığını ve saldırının nedenlerini bulmak için soruşturmanın devam ettiğini belirtti.

Ortak bir açıklamada 23 STK, savunmasız gruplar olan Sahra Altı Afrika göçmenlerine yönelik nefreti kınadı.

Tunus İnsan Hakları Birliği ve İşkenceye Karşı Dünya Örgütü de dahil olmak üzere STK’lar, cezasızlık ortamını ve şiddetin normalleşmesini eleştirdi ve bundan Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’i sorumlu tuttu.

Afrikalı göçmenlerin Tunus’tan ayrılması Said’in, 21 Şubat’ta yasadışı göçü eleştirdiği ve ülkesine demografik bir tehdit olarak yorumladığı bir konuşmanın ardından yoğunlaştı.

Resmi olarak kayıtlı 21 bin Sahra Altı Afrikalının önemli bir kısmı, göçmenlere yönelik ırkçı kampanya sonucunda bir gecede işlerini ve konutlarını kaybetti. Saldırı vakaları kaydedildi.

Sahra Altı Afrika ülkelerinden gelen göçmenlerin çoğu, deniz yoluyla Avrupa’ya göç etmek ve yasadışı olarak İtalya kıyılarına ulaşmak için Tunus’a geliyor.


Likud Partisi’nin aşırı sağ kanadının milletvekilleri Mescid-i Aksa’da Yahudi ayinleri için baskı kuruyor

Likud Partisi’nden milletvekilleri, Kudüs Günü’nde Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi (Sosyal paylaşım siteleri)
Likud Partisi’nden milletvekilleri, Kudüs Günü’nde Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi (Sosyal paylaşım siteleri)
TT

Likud Partisi’nin aşırı sağ kanadının milletvekilleri Mescid-i Aksa’da Yahudi ayinleri için baskı kuruyor

Likud Partisi’nden milletvekilleri, Kudüs Günü’nde Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi (Sosyal paylaşım siteleri)
Likud Partisi’nden milletvekilleri, Kudüs Günü’nde Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi (Sosyal paylaşım siteleri)

İktidarda olan Likud Partisi’nin üç milletvekili Siyonist grupların Mescid-i Aksa Külliyesi içerisinde serbestçe ayin yapabilmeleri için İsrail meclisi Knesset’te “baskı grubu” kurdu.

Grupta, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi’nin aşırı sağ kanadından milletvekilleri Nessim Vaturi, Ariel Kallner ve Dan Illouz yer alıyor.

Vaturi ve Kallner, İsrail’in Doğu Kudüs’ün işgalinin yıldönümünü kutladığı ‘Kudüs Günü’ olarak adlandırılan ayın başında Mescid-i Aksa avlularına girdi. Milletvekili Illouz, “Tapınak Dağı’nda (Mescid-i Aksa’da) Yahudilere haklar verilmesi ve bunun için ona tapınak gruplarını desteklemek büyük bir ulusal öneme sahip” dedi.

Illouz, İsrail’in saygı duyduğu gerçeğe uygun olarak kutsal alanın yükselmesi çağrısında bulunduğunu vurgulasa da buranın Kudüs’teki Yahudilerin en kutsalı olduğunu ve içindeki Yahudi varlığının güçlendirilmesi gerektiğini açıkladı. Kallner, “Amaç, İsrail egemenliğini etkin bir şekilde bölgeye empoze etmektir” dedi.

Öte yandan İsrail İşçi Partisi’ne mensup Knesset üyesi Gilad Kariv, Mescid-i Aksa’yı tüm bölgeyi ateşleyen bir patlama olarak görerek aşırı sağ hükümetin frenlerinin boşalmasını ve bunun sonucunda kan dökülmesini temsil eden bu adımın yansımaları konusunda uyardı. Kariv, “Tapınak Dağı’nı kontrol eden Kudüs’ü kontrol eder. Kudüs'ü kontrol eden ülkeyi kontrol eder” dedi.

Şarku’l Avsat’ın İsrail medyasından aktardığına göre Vaturi, bizzat tapınak adına Knesset’ten konuşan, hükümetteki ve belediyedeki çalışmalarıyla Yahudi egemenliğini korumak için cömertçe davranan binlerce Yahudi’ye teşekkür etti. Vaturi, “Onlar, Yahudi varlığını istikrara kavuşturmak için kalıcı bir Yahudi karargahı kurmaya çalışıyor” dedi.

FOTO: İsrailli sağcı grupların Mescid-i Aksa’yı ziyaretine tepki gösteren Hamas destekçilerinin 26 Mayıs’ta Han Yunus’ta düzenledikleri gösteri (Reuters)
İsrailli sağcı grupların Mescid-i Aksa’yı ziyaretine tepki gösteren Hamas destekçilerinin 26 Mayıs’ta Han Yunus’ta düzenledikleri gösteri (Reuters)

Hamas’ın Kudüs Sözcüsü Muhammed Hamada, kutsal şehrin ve özellikle Mescid-i Aksa’nın işgalcilerin kötü niyetli Yahudileştirme çabalarının hedefinde olduğunu doğruladı. Hamada işgalcilerin bu çabalarının, Filistinlileri Mescid-i Aksa’daki rollerinden caydırmayacağını söyledi


Libya Temsilciler Meclisi: Zaviye operasyonu siyasallaştırılmamalı

Libya Temsilciler Meclisi: Zaviye operasyonu siyasallaştırılmamalı
TT

Libya Temsilciler Meclisi: Zaviye operasyonu siyasallaştırılmamalı

Libya Temsilciler Meclisi: Zaviye operasyonu siyasallaştırılmamalı

Libya Temsilciler Meclisi (TM) üyeleri, ülkenin doğusundaki Bingazi kentinde yaptıkları toplantıda, silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) başkent Trablus'un batısında bulunan Zaviye kentindeki sivil bölgeleri ‘siyasi amaçlar’ için bombaladığını söylediler. TM Başkanı Akile Salih, bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) hitap etmeyi önerdi ve buna karşı bir açıklama yapılması çağrısında bulundu.

Salih canlı olarak yayınlanan oturumun canlı yayınının kesilmesi talimatı verirken TM Sözcüsü Abdullah Bileyhik kapalı oturuma geçildiğini duyurdu.

(foto)

Aynı bağlamda protestocular, el-Matrad ve Surman bölgeleri arasındaki sahil yolu olan Zaviye'deki hava saldırılarını silahlı araçlarla ve toprak kumullarıyla kapattı.

Bingazi merkezli Libya İstikrar Hükümeti (LİH) İçişleri Bakanı İsam Ebu Zeribe, Zaviye şehrinin doğusundaki el-Maya Limanı noktasına düzenlenen saldırıda batı bölgesindeki Sahil Güvenlik Güçleri'nin iki üyesinin öldürüldüğünü duyurdu. Ebu Zeribe, “Bölge sakinleri, ülkenin ve vatandaşların çıkarları pahasına kişisel hesaplaşma için kullanılan sahte bahanelerle sürekli bombardımana maruz kaldı” dedi.

(foto altı) Trablus Emniyeti (AFP)
Trablus Emniyeti (AFP)

Yerel basında çıkan haberlere göre, bombardımanda 5 kişinin öldüğü ve 9 kişinin de yaralandığı belirtilirken, video görüntüleri Zaviye'nin doğusundaki el-Maya Limanı sahil güvenlik noktasında Libya donanmasına ait bir gambotun bombalandığını gösterdi.

Diğer yandan, Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Libya Ulusal Birlik Hükümeti’ne (UBH) bağlı silahlı milisler arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı kanlı bir gecenin ardından Libya başkentine yeniden temkinli sükûnet geri döndü. Bu durum bölgedeki güvenlik durumunun kırılganlığını gösteriyor.

Dibeybe, hükümete bağlı Organize Suç ve Terörle Mücadele Caydırıcılık Birimi ile 444. Tugay arasında çıkan çatışmaları görmezden geldi. Ancak dün (Pazartesi) Trablus'ta 5+5 Ortak Askeri Komitesi’nin üyeleriyle yaptığı görüşmede, Libya askeri kurumunu birleştirme, güvenlik ve istikrarı sağlama ve seçimlere giden siyasi süreci destekleme çabalarını yineledi.

libya

Dibeybe’nin ofisi tarafından sunulan bir bildiride, komite üyeleri tarafından, Berlin Konferansı’ndan çıkan güvenlik çalışma grubuyla geçen hafta Trablus'ta yaptıkları toplantının sonuçları hakkında kendisine bilgi verildiği ifade edildi.

Teorik olarak Libya ordusunun en yüksek komutanı olarak kabul edilen Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, çatışmalardan uzaklaşmak için el-Nufeliyn bölgesindeki evinden Trablus'taki bir otele kaçtığı yönünde basında çıkan haberler hakkında yorum yapmaktan kaçındı.

Yerel medya tarafından yayınlanan video görüntüleri, 444. Tugay’dan Yüzbaşı Musab el-Zureyk'in Organize Suç ve Terörle Mücadele Caydırıcılık Birimi tarafından Trablus'taki eş-Şaab Limanı önünde tutuklandıktan sonra serbest bırakıldığını gösteriyor.

Trablus'un Ayn Zara bölgesinde 444. Tugay ile çıkan çatışmada Organize Suç ve Terörle Mücadele Caydırıcılık Birimi mensubu bir kişi ağır yaralanarak hayatını kaybederken, ambulans ve acil servis ekipleri araçlarından birine ateş açıldıktan sonra geçici olarak hizmet dışı kaldığını açıkladı. Ambulanstaki sağlık çalışanlarından birinin arabanın ön camını kıran gerçek bir kurşunla yaralandığına dikkat çekildi.

Organize Suç ve Terörle Mücadele Caydırıcılık Birimi, savaşan tarafları sivillerin güvenliğinden sorumlu tuttu ve ‘aklı hakem yapma ve silahlı anlaşmazlıklardan uzaklaşma’ talebinde bulundu. Ayrıca Trablus Üniversitesi, çalışmaların askıya alındığını ve sınavların ertelendiğini duyurdu.

(foto altı) Libya başkentinden (AFP)
Libya başkentinden (AFP)

Trablus Emniyet Müdürlüğü dün gece bir trafik polisinin görevini yerine getirirken şarapnel parçasıyla yaralandığını doğrulasa da, kent sakinlerine asayiş durumunun güvenli olduğu ve tüm yolların açık olduğu konusunda güvence verdi. Trablus Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, özellikle Ayn Zara Yolu, Üniversite Yolu, el-Cerabe Caddesi, Ras Hasan bölgesi ve Selahaddin Yolu olmak üzere trafiğin normale döndüğü belirtildi.

Trablus Emniyet Müdürü Halil Vehibe, olayların meydana geldiği bölgeleri ve iki okulda sınavların işleyişini incelediğini söyledi. Öğrencilere ve sınav komisyonlarına ‘durumun güvenli olduğu ve Emniyet Müdürlüğü çalışanlarının sınavları güvence altına almak için hiçbir çabadan kaçınmayacakları’ güvencesini verdi.

Görgü tanıkları Şarku’l Avsat’a, ordu ve güvenlik teşkilatlarının liderlerinin Trablus'ta yaptıkları bir toplantıda tüm kuvvetlerin geri çekilmesi ve mevzilerine geri döndürülmesi konusunda anlaşmaya varmasının ardından, Emniyet Müdürlüğü'ne ait silahlı araçlardan oluşan bir konvoyun çatışmaları durdurmak için Trablus'taki el-Cerabe Caddesi'ne hareket ettiğini gözlemlediklerini aktardılar.

libya

Tacura Devrimciler Platformu ise Trablus’un Ras Hasan bölgesinde Abdurrauf Kara liderliğindeki Organize Suç ve Terörle Mücadele Caydırıcılık Birimi ile Mahmud Hamza komutasındaki 444. Tugay arasındaki silahlı anlaşmazlığın çözüme ulaştığını duyurdu. Ayrıca askeri liderlerin müdahalesiyle tüm çatışmaların nihayete erdirildiğine dikkat çekildi.

Suku’l-Cuma Belediye Başkanı Hüsam bin el-Hac'a göre, Ras Hasan bölgesi Pazar akşamı hafif çatışmalara sahne oldu.

Trablus'ta güvenlik takviyeleri (AFP)
Trablus'ta güvenlik takviyeleri (AFP)

Öte yandan Libya Ulusal Ordusu (LUO) Başkomutanı Halife Hafter, İngiltere Büyükelçisi Caroline Hurndall ile Bingazi kentindeki karargahında görüştüğünü belirterek, görüşmenin içeriğini açıklamadı.


Libya Savunma Bakanlığı: Trablus’un batısındaki operasyonlarımız hedeflerine ulaşana kadar devam edecek

Libya askerleri başkent Trablus’ta devriyelerini sürdürüyor. (Reuters-Arşiv)
Libya askerleri başkent Trablus’ta devriyelerini sürdürüyor. (Reuters-Arşiv)
TT

Libya Savunma Bakanlığı: Trablus’un batısındaki operasyonlarımız hedeflerine ulaşana kadar devam edecek

Libya askerleri başkent Trablus’ta devriyelerini sürdürüyor. (Reuters-Arşiv)
Libya askerleri başkent Trablus’ta devriyelerini sürdürüyor. (Reuters-Arşiv)

Libya Ulusal Birlik Hükümeti’ne bağlı Savunma Bakanlığı, akaryakıt, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan çetelerin sığınağı olarak nitelendirdiği Trablus’un batısında, geçtiğimiz perşembe günü başlayan güvenlik operasyonlarının etkinliğine övgüde bulundu.

Bakanlık bugün Facebook üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Operasyonların ilk aşaması, Hava Kuvvetleri unsurları ve istihbarat servislerinin yüksek yeterliliklerini kanıtladıkları, bir takım belirli noktaların hedef alınmasıyla başladı. Operasyonda, insan kaçakçılığında kullanılan yedi bot, uyuşturucu satıcılarına ait altı depo, suç çetelerinin kullandığı silah ve teçhizat ile yurt dışına akaryakıt kaçakçılığında kullanılan dokuz tank imha edildi.”

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre açıklamasında ayrıca sivilleri korumak için operasyonda tüm önlemleri aldığını bildiren Bakanlık, operasyonun başka bir aşamasının başladığını bildirdi.

Bakanlık, vatandaşların can ve mal güvenliğine yönelik koruma sağlanmasının amaçlandığını vurgulayarak, tüm vatandaşlara silahlı kuvvetlerle tam manada iş birliği yapma ve suç çetelerinin bulunduğu şüpheli yerlerden uzak durma çağrısını yineledi.

Savunma Bakanlığı, ilk aşamadaki hava saldırılarına ilişkin videoların uygun bir zamanda kamuoyuyla paylaşılacağını belirterek, güvenlik operasyonunun istenen hedeflere ulaşana kadar devam edeceğini vurguladı.

Savunma Bakanlığı, Ulusal Birlik Hükümeti Başkanı ve aynı zamanda Savunma Bakanı olan Abdulhamid Dibeybe’nin doğrudan takibiyle, geçtiğimiz perşembe gününden bu yana silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) kullanıldığı askeri bir operasyon yürütüyor.

Libya’nın doğusundaki Tobruk kentindeki Temsilciler Meclisi, bu operasyonların ‘suçla mücadele bahanesiyle siyasi hesaplaşmayı amaçladığını’ iddia ederek, operasyona karşı çıktı.

ABD ise Libya’daki Büyükelçiliği aracılığıyla, sivil alanlarda silah kullanılması ve daha fazla şiddet olasılığı konusundaki endişelerini dile getirdi.

Ayrıca, Libyalı liderlerden durumu sakinleştirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaları ve sivillerin hayatını korumak için gerekli tüm önlemleri almalarını talep etti.

Operasyonların yürütüldüğü şehirlerden olan Zaviye, Trablus’un 40 kilometre batısında yer alıyor.

Libya’nın en büyük petrol rafinerisinin bulunduğu şehir, 2011’den bu yana sübvansiyonlu akaryakıt kaçakçılığı, yasa dışı göçmenler ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan çete faaliyetlerine tanık oluyor.


Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Şarku’l Avsat’a konuştu: “Cumhurbaşkanını seçmek için yakın zamanda herhangi bir seçim oturumu olmayacak”

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Şarku’l Avsat’a konuştu: “Cumhurbaşkanını seçmek için yakın zamanda herhangi bir seçim oturumu olmayacak”
TT

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Şarku’l Avsat’a konuştu: “Cumhurbaşkanını seçmek için yakın zamanda herhangi bir seçim oturumu olmayacak”

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Şarku’l Avsat’a konuştu: “Cumhurbaşkanını seçmek için yakın zamanda herhangi bir seçim oturumu olmayacak”

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, sonuca ulaşılmasını sağlayacak gerçek rekabetin yokluğu ışığında, bir cumhurbaşkanı seçme yönünde yeni bir parlamento oturumu çağrısında bulunmaya istekli görünmüyor. Zira parlamentonun cumhurbaşkanlığı pozisyonunun Ekim ayında boş kalması öncesinde ve sonrasında düzenlediği başarısız 11 oturumunda başarı elde edilememişti. Batılı bir diplomatik kaynağın Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamaya göre eski bakan Süleyman Franciye'nin seçilmesine bölgesel ve uluslararası düzeyde bir itirazın olmamasının da bir geçerli son kullanma tarihi olduğu anlaşılıyor.

Söz konusu kaynak, Arap ve uluslararası düzeydeki ülkelerin Franciye dahil olmak üzere herhangi bir kişinin seçilmesine itirazının olmadığı yönünde yetkililerin bilgilendirildiği anlayışın isabetli olmadığını ifade etti. Ülkede kaydedilen zor koşullar ve uluslararası istikrarsızlık ışığında ülke için acilen bir cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiğini vurguladı Ancak Lübnanlı siyasetçiler bir önlem almadıkları, herhangi bir reform sürecinin ve krizden çıkış haritasının ön koşulu olarak ülkeye bir cumhurbaşkanı seçilmesine ve ülkedeki anayasal kurumların yeniden düzenine izin veren bir anlaşmaya varmadıkları taktirde Lübnan dosyasının gerilerde kalacağına dikkat çekti.

Cumhurbaşkanlığı boşluğunu sona erdirmek için bir anlaşmaya varmanın öncelikli olduğuna dikkat çeken kaynak ancak Lübnan’a dost ülkelerin Lübnan siyasi güçlerinin ülkeyi ileriye götürmedeki ciddiyetine dair Arap ve uluslararası topluluklara güven verecek gerçek bir reformun başlatılması gerektiği düşüncesinde olduklarına değindi. Seçim sürecinde yavaşlama ve tökezleme yaşandığı taktirde söz konusu itirazın iptal edilebileceğini açıklayan kaynak, zira şu an gündemdeki iki aday, Franciye ve eski bakan Cihad Azour konusunda karşılıklı mezhepsel vetoların olduğuna dikkat çekti. Bu sebeple her iki taraf için de kabul edilebilir üçüncü bir seçeneği düşünmenin uygun olacağını ifade etti.

Berri'nin belirlediği tarihin (15 Haziran) bir süre sınırını temsil edebileceğini söyleyen kaynak çünkü Berri’nin kararı ülke zor duruma düşmeden önce bu boşluğu sonlandırma ihtiyacına dayanarak verdiğini vurguladı. Nitekim Merkez Bankası direktörlüğünün önümüzdeki Temmuz ayında boşalacak olması, ülkedeki parasal istikrar için yakın bir tehlike teşkil edebilir.

Ancak Şarku’l Avsat’a konuşan Berri ise aslında bir son kullanma tarihi belirlemediğini söyledi. Diğer yandan öncekiler gibi sona erecek bir folklorik oturum çağrısında bulunmayacağını söyleyen Berri, önümüzdeki ayın ortası için tarihi belirlerken Lübnan Bankası yönetiminin durumunu ve ülkeye yönelik diğer riskleri göz önüne aldığını vurguladı. Cumhurbaşkanının bir an önce seçilmesi gerektiğini vurgulayan Berri, gerçek bir rekabetin olmadığı bir oturum çağrısında bulunmayacağının altını çizerek durumun verimli bir oturum çağrısına imkan sağlamadığını kaydetti. Cumhurbaşkanını seçmek için yakın zamanda herhangi bir seçim oturumu olmayacağı bilgisini verdi.

Hizbullah ise muhalefete ve eski bakan Cihad Azour’u aday gösterme konusunda anlaşmaya varma olasılığına karşı çıkmaya devam etti. Hizbullah Parlamento Bloğu Başkanı Muhammed Raad’ın bu yönde yaptığı eleştirinin ardından Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım ise Twitter hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Marada Hareketi Partisi Başkanı Süleyman Franciye’nin adaylığı başından bu yana önemli bir rakam ile seyretti. Programlara ve politikalara karşı çıkanlar, Franciye’ye karşı çıkmak için anlaşmaya çalışıyorlar. 16 adayın olduğu listeden bir kişi hakkında zor anlaşıyorlar. Kapsayıcı ve ulusal bir Hıristiyan cumhurbaşkanı örneği, Lübnan için mezhepsel bir geçmişe sahip çatışmacı bir cumhurbaşkanından daha iyidir. Cumhurbaşkanı seçimi sığ çıkarlar oyunundan kurtarılmalıdır. Gelin ülkeyi kurtaracak, onu seçenlerin tutsağı olmayacak özgür bir cumhurbaşkanı seçelim.”

Muhalefet cephesindeki Hristiyan Ketaib Partisi Başkanı Sami Cemayel ise Twitter hesabından şu açıklamada bulundu:

“Bu, meydan okuma adayınızı kabul etmek veya kalıcı olarak dikte ettiğiniz şeylere boyun eğmek anlamına mı geliyor? Sözlüğünüzde yıkıcı seçeneklerinizden başka bir seçenek kalmadı mı? Kafa karışıklığınız, mantığınızı gülünç ve ağlatan bir hale getiriyor.”

Lübnan Kuvvetleri Partisi Dış İlişkiler Dairesi Başkanı eski Bakan Richard Kouyoumjian ise Twitter hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Hizbullah'ın muhalefet ile Marada Hareketi arasında bir cumhurbaşkanı adayı konusunda anlaşmaya varıldığına dair işaretler karşısındaki sert duruşu şu gerçeği doğruluyor: Hizbullah ve Emel Hareketi ikilisi devlete ve ülkeye elini uzatmak istiyor. Bu, muhalifleri yıldırmaya, onlara ihanet etmeye, tereddüt edenleri sindirmeye dayanıyor. Adayı düşürmek sadece siyasi değil, stratejik bir seçimdir.”


UNHCR’den ekim ayına kadar bir milyon kişinin Sudan’dan kaçacağına yönelik uyarı

Sudanlılar, çatışmalar nedeniyle ülkeden göç ediyor. (Reuters)
Sudanlılar, çatışmalar nedeniyle ülkeden göç ediyor. (Reuters)
TT

UNHCR’den ekim ayına kadar bir milyon kişinin Sudan’dan kaçacağına yönelik uyarı

Sudanlılar, çatışmalar nedeniyle ülkeden göç ediyor. (Reuters)
Sudanlılar, çatışmalar nedeniyle ülkeden göç ediyor. (Reuters)

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi dün yaptığı açıklamada, ekim ayına kadar yaklaşık bir milyon kişinin Sudan’dan kaçacağına yönelik tahminlerinin gerçekçi bir tahmin olarak kalabileceğini söyledi ve ülkedeki çatışmanın hassas bölgedeki insan kaçakçılığında ve silahların artmasına neden olma ihtimaline karşı uyardı.

15 Nisan’da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında savaşın patlak vermesinden bu yana, çoğu Mısır, Çad, Etiyopya ve Güney Sudan’a doğru yolan çıkan 350 binden fazla kişi şimdiden Sudan sınırından kaçmış durumda. Tahmini nüfusu 49 milyon olan Sudan’da bir milyondan fazla insan yerinden edildi. Zira başkent Hartum’daki yerleşim bölgelerinde şiddetli çatışmalar çıktı ve şiddet ülkenin batısındaki Darfur bölgesine de sıçradı.

SUDAN

‘Muhafazakar bir sayı’

Reuters haber ajansına göre Grandi, Sudan sınırına yaptığı ziyaretin ardından Kahire’de verdiği bir röportajda, komisyonun daha önce altı aylık bir süre içinde yaklaşık 800 bin Sudanlı ve diğer milletlerden 200 bin kişinin Sudan’ı terk edeceğini tahmin ettiğini söyledi. Grandi açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Önümüzdeki birkaç ay içinde bu yüksek sayıya ulaşacağımıza yönelik bu tahmin, muhafazakar bile kalabilir. Başta bunun olacağına inanmadım ama şimdi endişelenmeye başlıyorum.”

Sudan’a komşu olan ülkeler arasında, son dönemde kendi iç çatışmalarından etkilenen Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Etiyopya ve Libya yer alıyor.

Grandi, Sudan’da kanun ve düzenin çökmesinin ve ‘birçok insanın hayatına devam etmek için kaçmak zorunda kalmasının’ insan kaçakçılığı için uygun bir zemin sağlayacağını ayrıca sınırlarda dolaşan silahların daha fazla şiddete yol açabileceğini söyledi. Yetkili “Bu durumu Sahel bölgesi konusunda Libya’da gördük. Bunun tekrarlanmasını istemiyoruz çünkü böyle bir durum krizin ve insani sorunların çoğalmasına neden olur” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre BM, Sudan krizinin altı aylık mülteci yardımı için bağışçılara 470 milyon dolar toplama çağrısında bulundu. Grandi bu miktarın sadece yüzde 1’inin finanse edildiğini belirtti. Grandi ayrıca bağış taahhüt konferansına ‘çok ihtiyaç duyulduğunu’ ve Ukrayna ile meşgul olan uluslararası bir topluluğun yeterince ilgi göstermediğini vurguladığı açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Son derece tehlikeli bir eşitsizliği açıkça hissedebiliyorsunuz. Bu kriz, Ukrayna’nın Avrupa’da yaptığı kadar, bütün bir bölgeyi ve diğer ülkeleri istikrarsızlaştırma potansiyeline sahip.”

Grandi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) Sudan’ın kuzeyindeki Wadi Halfa bölgesinde bir etki oluşturmaya çalıştığını, söz konusu bölgede 16-50 yaşları arasındaki pek çok Sudanlı erkeğin Mısır’a girmek için vize başvurusu için beklediğini, diğer yandan kadın, çocuk ve yaşlıların vizeye ihtiyacı olmadığını belirtti.  Ayrıca yardımların Mısır ve Sudan sınır karakolları arasındaki tampon bölgeye ulaştırılması gerektiğini, burada ülkeden kaçan kişilerin uzun süre beklediğini duyurdu. söyledi. Çatışma başladığından bu yana yaklaşık 160 bin kişi, zaten büyük bir Sudanlı topluluğa ev sahipliği yapan Mısır’a geçti.


Libya’da ‘umuda ve ölüme’ açılan kapı

Libya’da ‘umuda ve ölüme’ açılan kapı
TT

Libya’da ‘umuda ve ölüme’ açılan kapı

Libya’da ‘umuda ve ölüme’ açılan kapı

İnsan tacirleri, Afrika ve Asya’dan olan ve ‘Avrupa cenneti’ düşleyen erkek çocuklarını zorla çalıştırıyor, fuhuşta kullanıyor ve onları silahlı oluşumlara katılmaya zorluyor.

Şarku’l Avsat, Arap ve Afrika ülkelerinden Libya’ya uzanan bir yolculukla, uluslararası ağlar aracılığıyla binlerce çocuğun istismar edilmesini yakından inceledi.

Gazete, Nil Deltası’ndan Libya sınırına yakın Sidi Barrani’ye, Sudan ve Çad’ın da aralarında bulunduğu diğer ülkelere kadar devam eden bu olayda, özellikle çocuk kaçakçılığına yönelik büyük çaplı operasyonları belgeledi.

Yılın başlamasıyla birlikte Mısırlı, Afrikalı ve Suriyeli bazı çocukların Libya’ya seyahat etmesinin ardından, aileleri kendilerinden haber alamadıklarından şikayet etmeye başladı.

Aileler ayrıca, çocuklarının ‘komisyoncular’ tarafından aldatıldığını vurguladı.

Çocuklar nasıl gidiyor?

Bu çocukların aileleri, günlük nafakalarından, daha iyi bir hayat ümidiyle hareket eden çocukların yol (tek yön) masraflarını karşılıyor.

Ancak çocukların büyük kısmı insan kaçakçılarının eline geçiyor ve aileler bazı durumlarda fidye ödemek zorunda kalıyor.

Bu çocuklardan bir kısmı, Akdeniz’de boğularak ölmekten nasıl kıl payı kurtulduklarını ve güvenlik güçlerinin onları hapishanelere ve sığınma evlerine kapattığını anlattı.

Şarku’l Avsat’a konuşan, Mısır’ın Mansure şehrinden Emir Said Enver, 18 kişiyle yolculuk eden çocuğunun bulunduğu teknenin Libya açıklarında battığını ağlayarak anlattı.

Enver, “Oğlumun cesedini bulamadılar. Onu sonsuza dek kaybettim” dedi.

Oğlunun yolculuğu için 30 bin Mısır lirası ödediğini söyleyen Enver, “Komisyoncu, Libya’ya gittikten sonrası için de, İtalya’ya seyahat etmek için 70 bin lira daha istedi” dedi.

Düzensiz göç eylemlerinin el altından yürütüldüğü göz önüne alındığında, bu konuda resmi bir istatistik yok.

Ancak Uluslararası Göç Örgütü, Aralık 2021 ile Ocak 2022 arasında Libya’da 117 binden fazla Mısırlı göçmen olduğunu raporlarında belirtti.

İtalya tarafından hazırlanan ‘Bilgi güvenliği politikası’ konulu 2022 yılına ait raporda ise, “2022’de özellikle Afrika, Ortadoğu ve Asya’dan olmak üzere İtalya ve Avrupa’ya yönelik düzensiz göç akışlarının artması, siyasi istikrarsızlık, silahlı çatışmalar, şiddetli iklim değişikliği ve güçlü bir demografik baskı gibi faktörlere bağlıdır” denildi.

Son bir yılda Libya’ya kaçanların büyük bir kısmının 12-17 yaş arası çocuklar olduğu biliniyor.

Bunlardan bir kısmı Libya’da gözaltında veya cezaevinde bulunurken, bir kısmının da hala insan kaçakçılığı çetelerinin elinde olduğuna inanılıyor.

Bu çocuklardan bazıları da ülke değiştirirken bulundukları teknenin batması sonucu boğuldu.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2023 yılı raporuna göre, ülkelerindeki ‘komisyoncuların’ kendilerine vaat ettiği ‘Avrupa’da zengin bir hayat’ hayaline kapılan çocuklar, insan kaçakçıları ve silahlı grup üyelerinin kötü muamele, cinsel saldırı, zorla çalıştırma ve gaspına maruz kalıyor.

Trablus’taki yasadışı göçmenlik teşkilatından üst düzey bir lider, çocukların Afrika’nın birçok ülkesinden Libya’ya getirilmesine değinerek, “2022 yılında, fuhuş veya dilendirmek için Libya’ya çocuk göçündeki önemli artışın nedeni farklı yabancı çetelerdir” dedi.

Uluslararası İnsancıl Hukuk Merkezi Bilimsel İşler Direktörü Ahmid Murabit Zaydani, “Bu suçlar Libya’nın güneybatısı ve güneydoğusunda işleniyor” diye konuştu.


Suriye’de işsizlik artıyor

Suriyeli çalışanlar (Şam İşçi Sendikası)
Suriyeli çalışanlar (Şam İşçi Sendikası)
TT

Suriye’de işsizlik artıyor

Suriyeli çalışanlar (Şam İşçi Sendikası)
Suriyeli çalışanlar (Şam İşçi Sendikası)

Suriye’nin güneyinde yer alan Suveyda’da işsizlik artıyor. Suveyda İşçi Sendikası Başkanı Hani Eyyub, kamu sektörü çalışanlarının istifalarını veya emeklilik taleplerini çalışma yaşına göre değil hizmet yılına göre sunmaya devam etmeleri halinde, kamu sektöründeki çalışanların yetersiz kalacağı tehlikesi konusunda uyarıda bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Şam merkezli el-Vatan gazetesinden aktardığı habere göre Suveyda İşçi Sendikası Başkanı Hani Eyyub gazeteye verdiği demeçte, bu yılın başından dördüncü ayın sonuna kadar yaklaşık 400 çalışanın (her ay ortalama 100 çalışan) kentteki kamu hizmet kuruluşlarından istifa veya emeklilik yoluyla ayrıldığını belirtti. Bunların 111'den fazlası sağlık sektöründe çalışıyor.

Söz konusu rakamların, sağlık sektörüyle eşit hatta daha fazla olan eğitim sektöründeki istifaları içermediğine dikkat çeken Eyyub, hükümet tarafından, özellikle genç çalışanlara yönelik üretken sektörler için istihdamı garanti eden hızlı önlemler ve cesur kararlar alınmadığı takdirde, bu rakamların ve verilerin ciddiyetini vurguladı. Aksi takdirde “başta gençler olmak üzere tüm gruplarda, kamu sektörünün, istihdam ülkesinin içini boşaltacağız” dedi.

Devlet sağlık sektöründe işten ayrılma sonucu ortaya çıkan en belirgin krizin anestezi uzmanlarının yüzde 30'dan fazlasının kaybedilmesinin olması dikkat çekiyor. Bazı hastaneler anestezi uzmanı bulunmaması nedeniyle ameliyatları ertelemek zorunda kalıyor ve bunun nedeni anestezi uzmanlarının aylık 150 ile 200 bin arasında değişen düşük maaşları. Bu durum, uzmanların ülke dışına göç etmesine veya özel sektöre geçmesine yol açtı.

sry

Geçen yılın sonundan bu yana Suriye lirasındaki keskin değer kaybıyla birlikte, dolar kurunun 6 ay önceki 4 bin lira seviyesinden 8 bin 900 liraya yükselmesinin ardından kamuda işten ayrılma olgusu arttı.

1970’ten 1998'e kadar bir dizi devlet kurumunun eski genel müdürü, bugün 40 bin Suriye lirası, yani bir kişinin yalnızca 300 gram et alabileceği bir emekli maaşı alıyor. Konuya dair bir örnek vermek gerekirse, daha önce yöneticiliğini yaptığı kurumlardan birinde çalışan kızına meslekte 25 yılını doldurduğu için emeklilik başvurusunda bulunmasını tavsiye eden bir babanın kızı çalışma yaşını doldurmadan emekli olmaya hak kazandı. Ancak baba, “Maaşı arabasının benzin parasına yetmiyor. Başka bir işte çalışıp aynı zamanda emekli maaşı alırsa daha uygun görünüyor” yorumunu yaptı.

Dolaşımdaki rakamlar, Suriye'de kamu sektöründe çalışan iş gücünün 2011 yılında 3,5 milyonken 2023'te 1,8 milyonun altına düştüğünü gösteriyor.

Suriye hükümeti, maaşların ve ücretlerin iyileştirilmesi konusunda karmaşık bir zorlukla karşı karşıya. Çünkü ne kadar olursa olsun herhangi bir artış, çöken ekonomik durum ışığında enflasyon tarafından yok ediliyor. Ekonomik kaynakların aktardığına göre, bakanlıklarda istifa ve erken emeklilik talepleri birikiyor ve onaylanması halinde çoğu kamu kurumu boşalacak.

Kaynaklar, yüksek yaşam maliyetinin Suriyelileri günde ortalama 18 saat olmak üzere birden fazla işte çalışmaya zorladığına ve birçok ebeveynin okuldan sonra çocuklarını iş gücü piyasasına ittiğine dikkat çekti.

suriye

Akşamları bir mağazada muhasebeci, geceleri ise taksi şoförü olarak çalışan 55 yaşındaki devlet memuru Salah'ın evde dikiş diken eşinin yanı sıra lokantalarda çalışan üç çocuğu var. Salah, “Bütün ailenin geliri yaklaşık bir milyon lira ve geçim masraflarımızı zar zor karşılıyor” diyor. Emeklilik talebinde bulunan Salah’ın talebi henüz onaylanmamış.

Suriye hükümeti geçtiğimiz yıl, işten ayrılanlar hakkında adli kovuşturma, hapis veya para cezası ile birlikte 16 gün işe gelmeme halinde kıdem tazminatından yoksun bırakılmak suretiyle istifalarının engellenmesine ve ağır cezaya çarptırılmasına dair bir kararname yayınladı. Hizmet süresi 30 yılı aşan ve emeklilik yaşına birkaç yıl kalanlar istifayı düşünebiliyorlar.

Dolaşımdaki rakamlara göre devlet sektöründeki iş gücünün yaklaşık yüzde 30'unu elli yaş üstü kişilerin oluşturması dikkat çekiyor.

Konu hakkında bilgi sahibi olan ekonomik kaynaklar, hükümetin kararlarına ve işe devamsızlık durumunda kovuşturma tehdidine rağmen, kamu sektöründe çalıştıktan sonra ‘yorucu bir yük’ haline gelen kaçak çalışmanın artmaya devam ettiğini doğruladı. Çoğu üretkenlikten ve maddi getiriden yoksun işçi veya çalışan, işyerine gidiş geliş için 3 bin ila 6 bin lira arası toplu taşıma ücreti ödüyor. Bazı vatandaşların sadece ulaşım ücreti aylık maaşlarının üçte birine ulaşıyor.

Suriye kamu sektöründeki çalışanların maaşları, 20 yıl önce ortalama 100 dolardan şu anda aylık 20 doların altına düştükten sonra, dünyanın en düşük maaşları olarak kabul ediliyor.


Batı Şeria'da Filistinli bir subay öldürüldü, evler yıkıldı ve yeni yerleşim karakolu kuruldu

Humeş Karakolu’ndaki yeni bir Yahudi dini okulu için inşa edilen binalar ve önünden geçen yerleşimciler. (Reuters)
Humeş Karakolu’ndaki yeni bir Yahudi dini okulu için inşa edilen binalar ve önünden geçen yerleşimciler. (Reuters)
TT

Batı Şeria'da Filistinli bir subay öldürüldü, evler yıkıldı ve yeni yerleşim karakolu kuruldu

Humeş Karakolu’ndaki yeni bir Yahudi dini okulu için inşa edilen binalar ve önünden geçen yerleşimciler. (Reuters)
Humeş Karakolu’ndaki yeni bir Yahudi dini okulu için inşa edilen binalar ve önünden geçen yerleşimciler. (Reuters)

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) İcra Komitesi üyesi Vasıl Ebu Yusuf, İsrail hükümetinin Filistin halkına karşı yürüttüğü ‘açık savaşa’ karşı çıkmak için bölünmeye son vermek ve işgalcilere ve yerleşimcilere karşı birleşmekten daha iyi bir yol olmadığını söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan FKÖ İcra Komitesi üyesi Ebu Yusuf açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“İsrailliler, Filistin halkına karşı açık bir savaş yürütüyorlar. Bugün olanlar bu savaşın bir parçası. (Batı Şeria'nın kuzeyindeki) Cenin'de Filistinli bir subayı öldürdüler ve Humeş Yerleşim Karakolu’nu yeniden kurdular. Her gün öldürme, infaz, tutuklama, Mescid-i Aksa'ya baskın, sömürgecilik, saldırılar, etnik temizlik ve Kudüs'ün Yahudileştirilmesi politikasına dayalı bir açık savaş yürütülüyor. Filistinliler bu açık savaşa karşı koymak için bölünmeye son vermeliler ve işgal projesine ve tüm yerleşimci sürülerine karşı her türlü direniş hareketini başlatmalılar.”

Fotoğraf Altı: İsrail güçleri, Eriha'nın doğusundaki havaalanı bölgesinde bir evi yıktı. (WAFA)
İsrail güçleri, Eriha'nın doğusundaki havaalanı bölgesinde bir evi yıktı. (WAFA)

İsrail'in politikasının, Arap ülkelerinin kendisini tecrit ve boykot etmelerine yol açacağını anlaması için buna Arapların İsrail'e karşı tutumlarında bir değişikliğin eşlik etmesi gerektiğine inanan Ebu Yusuf’a göre bu, Arap ülkelerinin tutumlarında ve kararlarında bir değişikliğin olmasının yanı sıra çifte standart politikasını durdurmalarını ve İsrail'in derhal yargılanması için Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) lazım olanların sağlanması için uluslararası toplum üzerindeki baskının sürdürmelerini gerektiriyor.

Ebu Yusuf konuya dair şunları söyledi:

“Kağıt üzerindeki kararlardan ve kınama açıklamalarından bıktık. Tüm bunlar ABD'nin İsrail'e verdiği sınırsız desteğin yanında bir hiç kalıyor.”

Fotoğraf Altı: Filistinli subay Eşref İbrahim için Cenin'de cenaze töreni düzenlendi. (WAFA)
Filistinli subay Eşref İbrahim için Cenin'de cenaze töreni düzenlendi. (WAFA)

Ebu Yusuf, tutuklamaların, ev yıkımlarının, arazi yakmaların yaşandığı ve Mescid-i Aksa'nın basıldığı pazartesi günü Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin kentine düzenlenen saldırıda Genel İstihbarat Teşkilatı'ndan bir subayın öldürülmesi ve diğerlerinin yaralanması, Batı Şeria'daki Humeş Yerleşim Karakolu’nun yeniden inşasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

İsrail, Cenin kentine düzenlediği baskın sırasında serbest bırakılan Genel İstihbarat Teşkilatı subayı Eşref İbrahim'i öldürdü, Eriha ve Beytüllahim'de iki evi yıktı ve sekiz kişiyi ateş açarak yaraladı.

Bu olayların öncesinde Yahudi yerleşimciler, Nablus ve Cenin’i birbirine bağlayan yol üzerinde, özellikle Batı Şeria'nın kuzeyinde, Filistin toprakları üzerine inşa edilen Humeş Karakolu’nun bulunduğu yerden birkaç metre ötede dini bir okul inşa ettiler.

Fotoğraf Altı: İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Humeş Karakolu’nda, yerleşimcilere ait bir çadır. (AFP)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Humeş Karakolu’nda, yerleşimcilere ait bir çadır. (AFP)

Yedioth Ahronoth gazetesi, gizli bir gece operasyonuyla Humeş Karakolu’ndaki dini okulu yeni bir yere taşındı. Burası büyük olasılıkla ABD ile anlaşmazlığın yaşandığı yerleşim biriminin yeri olacak.

Yerleşimciler yıllarca Humeş Karakolu’nu hükümet tarafından tanınan bir yerleşim birimi olarak meşrulaştırmaya çalıştılar. Oysa Binyamin Netanyahu hükümeti geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden yönetimine burayı yeniden açmayacağını teyit etmişti. Ancak gerçek niyeti karakolu özel değil, ‘kamu arazisi’ olarak gördüğü komşu bir yerleşim birimine taşıyarak verdiği sözü atlatmaktı.

Karakolu taşıma kararı, geçtiğimiz hafta İsrail Ordusu Merkez Komutanlığı Başkanı Tümgeneral Yehuda Fuchs tarafından verilen askeri talimatın ardından başlayan büyük tartışmalar sonrasında alındı. Karar, İsrail'in 2005 yılında Gazze Şeridi'nden çekilmesi çerçevesinde boşalttığı dört ileri karakoldan biri olan Humeş’e İsraillilerin girmesine yönelik yasağın kaldırılmasını öngörüyordu.

Karar, İsrail parlamentosu Knesset’in geçtiğimiz mart ayında İsrail’in 2005 yılında Gazze Şeridi'nden çekilmesi çerçevesinde Batı Şeria'nın kuzeyindeki dört yerleşim yerinin boşaltılmasını öngören yasanın yürürlükten kaldırılmasını onaylamasının ardından Tümgeneral Fuchs tarafından alındı.

Yeni yasa, İsraillilerin Humeş, Ganim, Kadim ve Sanur yerleşim birimlerinin bulunduğu bölgeye girmesini engelleyen 2005 tarihli ‘Çekilme Yasası’ hükümlerini geçersiz kıldı. ABD ise yasayı şiddetle reddetti.

İsrail basını, yerleşim biriminin yerinin değiştirilmesi adımının aynı zamanda Maliye Bakanlığı'nın yanı sıra yasa dışı yerleşimlerden sorumlu “Sivil İşler İdaresi” için İsrail Savunma Bakanlığı'nda Yardımcı Bakanlık da yapan aşırı sağcı Bezalel Smotrich'in baskısıyla Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın aldığı bir karar olduğunu aktardı.

İsrail ordusundan yetkililer, yerleşim biriminin kamu arazisine taşınmasına rağmen adım yasadışı olduğundan kararın İsrail ordusunu utandırdığını söylediler. Atılan adım, İsrail hükümetinin bölgelerdeki koordinasyonunu ve yasanın gerekliliklerine uygun olarak önceden alınması gereken mühendislik onaylarını atlayarak istikrar durumunu tehdit ederken bölgede daha fazla sürtüşmenin ve operasyonun fitilini ateşledi.

Bir güvenlik kaynağı, işler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, İsrail Yüksek Mahkemesi hakimlerinin daha önce yerleşim biriminin kamu arazisine taşınmasının yerleşim birimine meşruiyet kazandırıp kazandırmayacağını sorguladıkları için önemli bir engelle karşı karşıya olunduğunu vurguladı.

Diğer yandan Filistinliler yerleşim biriminin yeniden inşasını kınarken, sorunlarının özel araziler üzerinde inşa edilen yerleşim birimleri ya da ileri karakollar olmadığını, tüm yerleşim birimleriyle ilgili olduğunu belirttiler.

Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, Humeş Karakolu da dahil olmak üzere, Filistin Devleti topraklarında kurulan tüm yerleşim birimlerinin yasadışı olduğunu söyledi.

Ebu Rudeyne, Humeş’in yeniden kurulmasıyla ilgili yaptığı son açıklamada, yaşananları ‘uluslararası topluma, özellikle de ABD yönetimine bir meydan okuma’ olarak nitelendirdi. Ebu Rudeyne, saldırıların devamının kimseye güvenlik ve barış getirmeyeceğinin de altını çizdi.


Lübnan'da kaçırılan Suudi Arabistan vatandaşı kurtarıldı

Lübnan ordusunun amblemi
Lübnan ordusunun amblemi
TT

Lübnan'da kaçırılan Suudi Arabistan vatandaşı kurtarıldı

Lübnan ordusunun amblemi
Lübnan ordusunun amblemi

Lübnan Genelkurmay Başkanı Joseph Avn, 28 Mayıs'ta başkent Beyrut'ta kaçırılan Suudi Arabistan vatandaşının kurtarıldığını duyurdu.

Avn, Beyrut'ta düzenlenen "Sınır Güvenliği Konferansı" sırasında yaptığı kısa açıklamada kaçırılma olayına ilişkin bilgi verdi.

Lübnan ordusu bünyesindeki istihbarat dairesinin çalışmaları sonucu Suudi Arabistan vatandaşının kurtarıldığını belirten Avn, şahsı kaçıranların da tutuklandığını ifade etti.

Avn, söz konusu Suudi Arabistan vatandaşının kimler tarafından ve neden kaçırıldığına dair ise bilgi vermedi.

Ne olmuştu?

Suudi Arabistan'a ait Al Akhbariyye televizyonu, ismi açıklanmayan bir Suudi Arabistan vatandaşının, 28 Mayıs'ta Beyrut kent merkezinde kimliği henüz belirlenemeyen kişiler tarafından zorla bir araca bindirilerek kaçırıldığını duyurmuştu.

Haberde, "Saudia" Hava Yolları için çalıştığı bilgisine yer verilen şahsın telefonunun son olarak Hizbullah'ın güçlü olduğu Beyrut'un güneyindeki Dahiye bölgesinde sinyal verdiği, ardından irtibatın kesildiği ifade edilmişti.

Al Akhbariyye, şahsın serbest bırakılması için 400 bin dolar fidye talep edildiğini bildirmişti.

Lübnan İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi, dün olayın basına yansımasının ardından Twitter hesabından yaptığı açıklamada, kaçırılan şahsın bulunması için ülkedeki tüm güvenlik güçleriyle ortak çalışma yürüttüklerini ve Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid el-Buhari ile sıkı temas halinde olduklarını ifade etmişti.