Yapay zekanın sorunu, bizim komutlarımıza itaat etmesi

İngiliz bir profesör, süper bilgisayarlara gerçek arzularımızla nasıl başa çıkacağını öğretirken felaketten kurtulmayı görüyor

Dijital dönüşüm, çağdaş yaşamda sürekli derinleşen ve genişleyen bir özellik / Fotoğraf: Pixabay
Dijital dönüşüm, çağdaş yaşamda sürekli derinleşen ve genişleyen bir özellik / Fotoğraf: Pixabay
TT

Yapay zekanın sorunu, bizim komutlarımıza itaat etmesi

Dijital dönüşüm, çağdaş yaşamda sürekli derinleşen ve genişleyen bir özellik / Fotoğraf: Pixabay
Dijital dönüşüm, çağdaş yaşamda sürekli derinleşen ve genişleyen bir özellik / Fotoğraf: Pixabay

Bill Gates'in geçen günlerde bir yazısında değindiği, süper zeka başta olmak üzere yapay zekanın beraberinde getirebileceği tehlikeler hakkında geniş bir tartışma var.
Gates, bu tür bir zekanın insan zihninin geliştirebileceği her şeyi yapabileceğini, ancak bunu belleğinin boyutuna veya çalışma hızına dayatılan herhangi bir pratik sınır olmaksızın yapabileceğini gördü. Ve sonra, derin bir değişimle karşı karşıya kalacağız.
Ayrıca, Oxford Üniversitesi'ndeki İsveçli filozof ve bilgisayar bilimcisi Nick Bostrom, bu tür bir zekanın içerebileceği tehlikeler hakkında klasik entelektüel düşünceler sunuyor.
Profesör Bostrom, geliştiricileri tarafından ataç üretmek gibi görünüşte zararsız bir amaçla programlanan süper zeki bir robot tasavvur etti. Sonunda robot, tüm dünyayı dev bir ataç fabrikasına dönüştürüyor.
Daha da rahatsız edici bir örnek, bunun dünyanın dört bir yanındaki milyarlarca insanı etkiliyor olması.
İzlenme üresini en üst düzeye çıkarmayı hedefleyen YouTube, bu amaçla yapay zeka tabanlı içerik önerme algoritmalarından yararlanıyor.
İki yıl önce, bilgisayar bilimciler ve kullanıcılar, web sitesinin algoritmasının aşırılık yanlısı ve komplo içeriği önererek izlenme süresini artırma hedefine ulaştığını fark etmeye başladılar.
Bir araştırmacı, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın kampanya mitinglerinden görüntüleri gördükten sonra, YouTube'un 'beyaz üstünlüğü, Holokost inkarı ve diğer rahatsız edici içerikler' hakkında rantlarla dolu videolarını gösterdiğini bildirdi.
Belki de YouTube mühendisleri insanları radikalleştirme niyetinde değildi. Sorunun önemli bir yönü, insanların genellikle yapay zeka sistemlerimize hangi hedefleri vereceklerini bilmemeleridir. Çünkü ne istediğimizi bile bilmiyoruz.
Uzun ve ilginç bir makalede Quanta Magazine, bu tür tuzaklardan kaçınmanın yollarından bahsediyor ve bazı araştırmacıların kullanışlı akıllı makineleri programlamak için tamamen yeni bir yol geliştirdiğine dikkat çekiyor.
Yöntem, dünya çapında 1.500'den fazla üniversitede ders kitabı olarak okutulan 'Artificial Intelligence: A Modern Approach' (Yapay Zeka: Modern Bir Yaklaşım) kitabının yazarı bilgisayar bilimi profesörü Stuart J. Russell'ın fikirlerine benziyor.
Russell'ın görüşüne göre, bir makinenin ödülle ilgili işlevlerini geliştirmesini istemek, dengesiz yapay zekaya yol açacaktır.
Çünkü hedefleri, alt hedefleri, istisnaları ve uyarıları ödül işlevine dahil etmek ve her birinin önemini doğru bir şekilde belirlemek, hatta hangisinin doğru olduğunu bilmek imkansız.
Zekalarının sürekli yükselişte olduğu bir zamanda, 'otonom' robotlara hedef vermek tehlikelerle dolu olacaktır.
Zira o, ödül işlevi arayışında acımasız olacak ve onu kapatmamızı engellemeye çalışacaktır.
Buna dayanarak, hedeflerine ulaşmak isteyen makineler yerine, bu yeni düşünceye göre, insan tercihlerini tatmin etmeye çalışmak onlar için daha faydalı.
Yani tek hedefleri bizim tercihlerimizin ne olduğunu daha derinlemesine araştırmak olmalıdır. Russell, 'Human Compatible: Artificial Intelligence and the Problem of Control' (İnsan Uyumlu Yapay Zeka ve Kontrol Problemi) adlı son kitabında tezini, geliştiricilerinin onlardan 'hedeflerine' değil bizim 'hedeflerimize' ulaşmalarını bekledikleri 'üç faydalı makine ilkesi' biçiminde ortaya koydu.
Bu, ünlü bilim kurgu yazarı Isaac Asimov tarafından 1942 yılında formüle edilen 'üç robot yasasını' anımsatıyor.
ABD'li yazar Asimov, 1992 yılında 72 yaşındayken vefat etti. En çok üç robot yasasını oluşturmasıyla tanınır:
1-Bir Robot, bir insana zarar veremez, ya da zarar görmesine seyirci kalamaz.
2-Bir robot, birinci yasayla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır.
3-Bir robot, birinci ve ikinci yasayla çelişmediği sürece kendi varlığını korumakla yükümlüdür.
Russell'ın üç robot yasası ise aşağıdakileri belirtir:
1-Makinenin yegane amacı, insan tercihlerinin optimal olarak gerçekleştirilmesidir.
2-Makine, bu tercihlerin ne olduğundan temel olarak emin olmamalıdır.
3-İnsan tercihleri için birincil bilgi kaynağı insan davranışlarıdır.
Geçen birkaç yılda Russell ve ekibi, yapay zeka sistemlerinin tercihlerimizi tanımlamaya gerek kalmadan keşfetmesi için yenilikçi yollar geliştirmeyi umarak Stanford Üniversitesi, Teksas Üniversitesi ve diğer ülkelerdeki araştırmacı gruplarıyla iş birliği yaptı.
Bu laboratuvarlar, robotlara kendilerini hiç ifade etmemiş insanların tercihlerini nasıl öğreneceklerini öğretiyor ve hatta insanın gizemini çözmeye yardımcı olacak yeni davranışlar geliştirebiliyor.

İnsan böyle anlar
Russell, yıllar önce robotların işinin video izleme süresini artırmak veya ataç yapmak gibi hedeflere ulaşmak değil, sadece hayatımızı iyileştirmeye çalışmak olması gerektiğini anladı.
Bu bağlamda, reinforcement learning (pekiştirmeli öğrenme) bir yapay zeka sisteminin deneme yanılma yoluyla öğrendiği bir makine öğrenimi alt kümesi.
Böylece yapay zeka, birkaç davranışı denedikçe bir oyundaki puanı gibi kendi ödül işlevini geliştirmeyi öğrenir ve ardından ödül işlevinden daha fazla yararlanmak için hangi davranışları pekiştireceğini çözer.
Quanta Magazine web sitesine göre, 1998 yılından beri Russell, asistanı Andrew Ng ile birlikte 'inverse reinforcement learning' (ters pekiştirmeli öğrenme) sistemi denen şeyi yaratmaya koyuldu.
'Pekiştirmeli öğrenme' sistemi, bir hedefe ulaşmak için yapılacak en iyi eylemleri belirlerken 'ters pekiştirmeli öğrenme sistemi' ise bir dizi eylem verildiğinde birincil hedefi çözer.
Russell daha da ileri gitti ve robotun ve insanın çeşitli "yardım oyunlarında insanın gerçek tercihlerini öğrenmek için birlikte çalışmasını sağlamak" anlamına gelen yeni bir 'ters işbirlikçi öğrenme' türü geliştirmek için asistanlarıyla birlikte çalışmaya başladı.
Geliştirdikleri oyunlardan biri olan 'kapatma oyunu', otonom robotların bizim gerçek tercihlerimizden sapmalarının en bariz yollarından biri olan makinelerin kapatma anahtarlarını devre dışı bırakmasıdır.
Russell, 'İnsan Uyumlu Yapay Zeka ve Kontrol Problemi' adlı kitabında, kapatma sorununun "akıllı sistemleri kontrol etme sorununun merkezinde olduğunu" savunuyor.
Russell ayrıca, "Bir makineyi bizi durduracağı için kapatamazsak, gerçekten başımız belada demektir. Ve eğer bunu yapabilirsek, belki onu başka yollarla da kontrol edebiliriz" diyor.
Buna paralel olarak, Scott Newcomb'un Teksas Üniversitesi'ndeki laboratuvarı, gerçek robotlarda tercih ve öğrenme algoritmalarının işleyişi üzerine çalışıyor.
O laboratuvardaki iki kollu bir robot olan Gemini, bir sofra düzeni gösterisinde bir insanın çatalı tabağın soluna koymasını izlediğinde, ilk başta çatalın her zaman tabakların solunda olup olmadığını anlamaz.
Yeni algoritmalar, Gemini'nin birkaç gösteriden sonra modeli öğrenmesine olanak tanıyor.

İnsan davranışı rasyonel değil
Buna karşılık Russell, "ilki davranışımızın rasyonel olmaktan o kadar uzak olması ve gerçek temel tercihlerimizi yeniden yapılandırmanın çok zor olması" olmak üzere iki tür zorluk olduğuna dikkat çekiyor.
Yapay zeka sistemlerinin uzun, orta ve kısa vadeli hedeflerin hiyerarşisini, yani sahip olduğumuz tüm bu sayısız tercih ve taahhütler hakkında düşünmesi gerekecek.
Robotlar bize yardım edeceklerse (ve ciddi hatalar yapmaktan kaçınacaklarsa), bilinçsiz inançlarımızın ve ifade edilmemiş arzularımızın bulanık ağlarını aşmak zorunda kalacaklar.
İkinci zorluk ise insan tercihlerinin değişmesidir. Düşüncelerimiz hayatımız boyunca değişir.
Zira ruh halimize veya değişen koşullara göre sürekli olarak değişir. Bu nedenle bir robotun onları algılaması çok zor olabilir.
Peki ya gelecekte doğacak çok sayıda insan ne olacak?
Makineler onların tercihlerini nasıl dikkate alacak?
Ayrıca, eylemlerimiz bazen ideallerimize uygun düşmez. İnsanlar bile aynı anda çelişen değerlere sahip.
Robotlar gibi biz de tercihlerimizi belirlemeye çalışıyoruz. Mümkün olan en iyi yapay zeka gibi biz de -en azından bazılarımız- iyinin neye benzediğini anlamaya çalışıyoruz.
Bu nedenle, belki de insanlar gibi yapay zeka sistemleri de sonsuza kadar soru sorma girdabında sıkışıp kalabilir.
Ayrıca Russell'ın endişeler listesinde üçüncü bir büyük sorun daha var: kötü insanlar için tercihler.
Peki bir robotun kötü sahibinin amaçlarına hizmet etmesini engelleyen nedir?
Zenginlerin vergi yasalarında boşluklar bulması gibi, yapay zeka sistemleri de tabuları aşmanın yollarını bulma eğiliminde.
Daha karanlık bir sahnede, hepimizin içinde var olan kötülüğü sorabiliriz. Bu konuda Russell iyimser.
Ona göre programcılar, gelecekte ek algoritmalara ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç duysalar bile zararlı seçimleri sınırlayabilirler ve aynı yaklaşım "çocuklarımızı yetiştirme şeklimiz" açısından da faydalı olabilir.
Başka bir deyişle, robotlara nasıl iyi olunacağını öğreterek kendimize de iyi olmayı öğretmenin bir yolunu bulabiliriz.

Independent Türkçe



Suudi Arabistan ve ABD arasındaki tarihin en büyük askeri anlaşmasının detayları

ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Riyad'da bir araya geldiler (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Riyad'da bir araya geldiler (AFP)
TT

Suudi Arabistan ve ABD arasındaki tarihin en büyük askeri anlaşmasının detayları

ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Riyad'da bir araya geldiler (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Riyad'da bir araya geldiler (AFP)

İsa en-Nehari

ABD tarafından dün yapılan açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman'ın şahitliğinde iki ülke arasında imzalanan çok sayıda anlaşma çerçevesinde değeri yaklaşık 142 milyar dolar olan bir savunma anlaşması imzalandığı belirtildi. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada savunma anlaşmasının ‘tarihin en büyüğü’ olduğu belirtilirken ABD merkezli 10'dan fazla savunma şirketi aracılığıyla Suudi Arabistan'a gelişmiş savaş ekipmanları sağlamayı amaçladığı belirtildi.

Beş temel kategori

Açıklamaya göre bu devasa anlaşma beş ana kategoriden oluşuyor ve bunlardan ilki “Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri’nin ve uzay yeteneklerinin’ geliştirilmesi. Anlaşmanın Suudi Arabistan ve bölge ülkelerinin yıllardır satın almak istediği F-35 savaş uçaklarının satışını içerip içermediği henüz belli değil, ancak bu çabalar ABD'nin İsrail'e niteliksel askeri üstünlüğünü sürdürme taahhüdüyle defalarca kez çatıştı.

Reuters'ın iki kaynaktan aktardığına göre ABD ve Suudi Arabistan, Lockheed Martin tarafından üretilen savaş uçaklarının olası satışını görüştü. F-35'lerin satışı, uygulama zamanlamasını ve bileşenlerini etkileme gücüne sahip olan ABD Kongresi'nin onayını gerektiriyor.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin, Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı'na yakın bir yetkiliye dayandırdığı haberinde Riyad'ın en yeni F-35 savaş uçakları ile milyarlarca dolar değerindeki gelişmiş hava savunma sistemlerini, özellikle hava savunma füzelerinin teslimatının Trump döneminde gerçekleşmesi koşuluyla, satın almak için çaba göstereceği aktarıldı.

Şarku’l Avsat’ın Indpendent Arabia’dan aktardığı habere göre İkinci kategorinin hava ve füze savunması olduğu belirtilen açıklamada bu konuda ayrıntılı bilgi verilmedi. Ancak bu ayın başlarında ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Suudi Arabistan'a orta menzilli havadan havaya füze satışı için 3,5 milyar dolarlık bir anlaşmayı onayladığı biliniyor. Hava muharebesi alanındaki en gelişmiş füzelerden biri olan AIM-120C-8'in bu versiyonu, daha uzun bir menzile ve karmaşık ortamlardaki hedefleri takip etme kabiliyetine sahipken aktif radar güdümünü destekleyerek savaş uçaklarının düşman savaş uçakları ve insansız hava araçları (İHA) gibi birden fazla hedefe radarı hedefe çevirmeye gerek kalmadan aynı anda saldırabilmesine olanak tanıyor.

Üçüncü kategori, Kızıldeniz'de seyrüsefer güvenliğine yönelik artan güvenlik tehditleri nedeniyle giderek önem kazanan ve ABD'yi bu yıl Husilerin gemilere yönelik saldırılarını durdurmak için askeri müdahalede bulunmaya zorlayan deniz ve kıyı güvenliğini kapsıyor. İki ülke hazırlık ve savaşa hazır olma seviyesini yükseltmek için zaman zaman deniz manevraları ve tatbikatlar yapıyor. Suudi Arabistan ayrıca beş savaş gemisi inşa etmek için İspanya ile iş birliği yaptığı Sarawat Projesi aracılığıyla askeri deniz filosunu genişletmeye çalışıyor.

Dördüncü ve beşinci kategoriler ise sınır güvenliği, kara kuvvetlerinin modernizasyonu ile istihbarat ve iletişim sistemlerinin iyileştirilmesini içeriyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan ziyareti sırasında iki ülke ‘Suudi Arabistan’ın Silahlı Kuvvetleri’nin gelecekteki savunma kabiliyetlerinin modernize edilmesi ve geliştirilmesi’ konusunda bir ‘niyet muhtırası’ imzaladı.

Ziyaret kapsamında ayrıca Suudi Arabistan Ulusal Muhafız Bakanlığı'nın özel kara ve hava sistemlerine yönelik mühimmat, destek hizmetleri, bakım, yedek parça ve eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik bir ‘niyet muhtırası’ imzalandı.

İki ülke arasındaki imzalanan anlaşmalar, Suudi Silahlı Kuvvetlerinin kabiliyetlerinin arttırılması için Suudi Arabistan askeri akademilerinin ve askeri sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi de dahil olmak üzere kapsamlı eğitim ve destek projelerini kapsıyor.

Çok sayıda anlaşma imzalandı

Savunma anlaşması, enerji, madencilik, sağlık ve havacılık alanlarını kapsayan bazı anlaşmaların imzalanmasının hemen ardından imzalandı. Beyaz Saray'a göre toplam değeri 600 milyar doları aşan anlaşma, iki ülke arasında kayıtlara geçen en büyük ticaret anlaşması oldu.

Suudi Arabistan 2030 yılına kadar askeri teçhizat ve hizmetlere yönelik hükümet harcamalarının yüzde 50'sini yerlileştirmeyi hedefliyor. Askeri harcamalardaki yerlileştirme oranı şimdiye kadar yüzde 19,35'e ulaştı. Ülke, silah anlaşmalarının teknoloji ve bilginin yerelleştirilmesine katkıda bulunmasının yanı sıra askeri sanayide uzmanlaşmış yerel şirketleri desteklemesi gerektiğini vurguluyor.

İstatistik araştırma şirketi Statista'ya göre Suudi Arabistan, 2020 ve 2024 yılları arasında Ukrayna ve Hindistan'ın ardından dünyanın en büyük üçüncü silah ithalatçısı oldu. Aynı zamanda ABD silahlarının en büyük alıcılarından biri olan Suudi Arabistan’ın bu alandaki satın almaları, ABD’nin askeri ihracatının yüzde 12'sini oluşturuyor.

ABD ile Suudi Arabistan arasındaki yaklaşık 142 milyar dolarlık savunma anlaşması, 1980'li yıllarda Suudi Arabistan ile İngiltere arasında yapılan ve yaklaşık 43 milyar dolarla tarihin en büyük silah anlaşması olan Yemame Anlaşması’nı geride bıraktı.