Fas, işkenceyle mücadele etmeye çalışıyor

Fas, işkence mağdurları için rehabilitasyon hizmeti verilmesi, hakların iade edilmesi, tazminat sağlanması ve ihlallerin tekrarlanmaması adına bir Danimarka enstitüsüyle ortaklaşa resmi bir kılavuz hazırladı

Faslı yetkililerin işkenceyle mücadele tedbirlerini görüşmek üzere düzenlediği toplantı / Fotoğraf: Fas Haber Ajansı
Faslı yetkililerin işkenceyle mücadele tedbirlerini görüşmek üzere düzenlediği toplantı / Fotoğraf: Fas Haber Ajansı
TT

Fas, işkenceyle mücadele etmeye çalışıyor

Faslı yetkililerin işkenceyle mücadele tedbirlerini görüşmek üzere düzenlediği toplantı / Fotoğraf: Fas Haber Ajansı
Faslı yetkililerin işkenceyle mücadele tedbirlerini görüşmek üzere düzenlediği toplantı / Fotoğraf: Fas Haber Ajansı

Hasan el-Eşref
Fas hükümetinin işkenceyi ve diğer zalimane ve insanlık dışı muamele biçimlerini önleme girişimi olarak Adalet Bakanlığı, güvenlik veya adli kolluk kuvvetlerine işkenceyle mücadele görevleriyle ilgili bir kılavuz yayımladı.
Fas hükümeti ve Danimarka İşkenceye Karşı Mücadele Enstitüsü ortaklığında hazırlanan resmi kılavuz, tutukluların işkenceden korunmasını ve işkenceye maruz kalanların rehabilitasyon, hakların iadesi ve tazminat yollarıyla ihlallerin bir daha tekrarlanmayacağının güvence altına alınmasını şart koşuyor.

İhlallerle mücadele
Kılavuz, fiziksel veya psikolojik ihlallerin yanı sıra cinsiyet, cinsel yönelim, engellilik, siyasi görüş, etnik köken, yaş, din ve diğer tüm ayrımcılık türlerinden kaçınılması gerektiğini vurguluyor.
Resmi kılavuz, rehabilitasyonun kapsamlı olması kuralını içeriyor. Buna göre mağdur, sosyal, adli ve idari hizmetlerden yararlanmanın yanı sıra gerekli sağlık ve psikolojik bakımı da almalı.
Kılavuza göre taciz ve işkence mağduru için tazminat talep etmek meşru bir taleptir ve bunu elde etme prosedürleri şeffaf olmalıdır. Devlet, şikayetçilerin mağduriyetlerini hafifletmek için yardım sağlamalı.

Devletin yükümlülüklerini yerine getirmesi
Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, Fas'ın İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı BM Sözleşmesi gibi insan hakları alanına ilişkin tüm uluslararası metinleri onaylayarak uluslararası yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve BM sözleşmelerine bağlı kaldığını kaydetti. 
Vehbi, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunu vurguladı:
"Fas, Şili, Gana ve Endonezya'nın hükümetler arası bir girişim olarak hazırladığı 'İşkenceye Karşı Sözleşme' örneğinde olduğu gibi Krallık, işkence ve kötü muamele riskini azaltmak için birçok ülkeyle uluslararası iş birliği girişimlerinde bulundu."
Fas, İstanbul Sözleşmesi, BM Mahkumlara Muameleye İlişkin Asgari Standart Kurallar, soruşturmalar için etkili görüşme ilkeleri, bilgi toplama ve uzman komite ve organların tavsiyeleri gibi bir dizi ilgili uluslararası girişimle etkileşimde bulundu.
Fas Adalet Bakanı sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Yerel düzeyde Fas, insanların fiziksel ve manevi bütünlüğünün ihlal edilmesini ve onlara zalimane veya aşağılayıcı muamelede bulunulmasını kanunen cezalandırıcı suç olarak belirlemiştir. İşkencenin önlenmesine yönelik ulusal mekanizma oluşturulmuş ve yasal sistem hem suçlama hem de ceza açısından güçlendirilmiştir."

Kılavuzun içerdiği sorunlar
Avukat Ahmed El-Hamami, Fas hukukunun işkenceye yönelik yasal düzenlemesini şu sözlerle açıkladı:
"Fas, işkenceyle ilgili 39/46 sayılı Yasa ile 1984 yılında BM Meclisi Sözleşmesini onayladı. Söz konusu yasaya göre işkence, 'Bir kişiye veya üçüncü bir kişiye bilgi elde etmek veya itiraf ettirmek veya işlediği veya işlediğinden şüphelenilen bir fiilden dolayı cezalandırmak maksadıyla, fiziksel veya psikolojik olarak kasten uygulanan ve şiddetli acı veya eziyetle sonuçlanan her türlü eylemdir'. Bu yasanın bir diğer maddesine göre, 'Hiçbir istisnai durum, bu koşullar savaş durumu, savaş tehdidi, iç siyasi istikrarsızlık veya herhangi bir olağanüstü hal olsa dahi, işkence için bir gerekçe olarak ileri sürülemez ve üst makamlarca verilen emirlere, kamu makamı adına işkence gerekçesi olarak başvurulamaz'. Fas'ta işleyen sistem şöyledir: Bir kişi soruşturma için karakola geldiğinde Cumhuriyet Savcılığı onu dinliyor. Sanık işkence görmüş olabilir ama bunu ilgili makama açıklayamıyor. Cumhuriyet Savcılığı işkenceyle mücadele için önlem alıyor ve prosedürler düzenliyor mu? Bu önemli bir sorudur. Adalet iki taraflı olmalıdır: Birincisi, ister gerçek, ister tüzel kişi olsun, işkence yapanlardan hesap sorma yoluyla adalettir. İkincisi, tazminat yoluyla adalettir. Çünkü devletin işkence mağdurlarının tazminine ilişkin bir fon oluşturması gerekiyor."

Usule ilişkin yasal önlemler
Fas İnsan Hakları Merkezi'nin eski başkanı ve insan hakları aktivisti Dr. Halid eş-Şarkvi es-Samuni, alınması gereken önlemlerle ilgili şu uyarılarda bulundu:
"Fas devletinin, kolluk kuvvetleri, otorite figürleri, güvenlik personeli ve diğer suçlular da dahil olmak üzere, işkence suçlarının faillerini cezalandırmaya yönelik cesur kararları kabul edilmelidir. Fas'taki işkence uygulamalarını ve genişleyen mağdur çemberini ele almak, yalnızca İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin tam olarak uygulanmasını sağlamak için usule ilişkin yasal önlemler alan devlet kurumları aracılığıyla yapılabilir. Bunlardan ilki, cezaevlerinde tutuklulara yönelik saldırılara ilişkin kurum ve kişiler tarafından sunulan raporların Cumhuriyet Savcılığı tarafından derhal soruşturulması, ikincisi ise yürütülen soruşturmalara paralel bir idari soruşturma yapılmasıdır."

İşkence karşıtı mekanizmayı etkinleştirmek
Samuni, son olarak sözlerine şunları ekledi:
"Üçüncü önlem, karakollarda ortaya çıkan tüm işkence iddialarını incelemek ve sorumluları yargı önüne çıkarmak için ulusal işkence karşıtı mekanizmayı harekete geçirmektir. Dördüncü önlem, polis memurlarına, özellikle adli polis departmanlarında çalışanlara, polis karakollarında tutuklulara nasıl davranılacağı konusunda acil eğitim kursları hazırlamaktır. İnsan hakları örgütleri de herhangi bir girişimde bulunmadan önce işkence iddialarını etraflıca araştırmalıdır. Çünkü bazen bu kuruluşlar, işkence gören kişi veya tutukluların işkenceye maruz kalmadıkları konusunda doğru olmayan bilgiler vermekte ve onları zor duruma sokmaktadır."

Independent Türkçe



Gözler Gazze anlaşmasının ikinci aşamasında

Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)
Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)
TT

Gözler Gazze anlaşmasının ikinci aşamasında

Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)
Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)

Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesi yönünde ortak bir çaba içinde, dolaylı müzakerelerin ileri aşamasına geçilmesinin önünü açmak için "daha ciddi" görüşmelerin devam ettiği belirtiliyor. Hamas hareketi içindeki bilgili kaynaklardan gelen açıklamalara göre beklenen görüşmelerin, bu ay sonu veya gelecek ay başında yapılması bekleniyor.

Şarku'l Avsat'a bilgi veren kaynaklar, Kahire'de düzenlenecek kapsamlı bir Filistin ulusal toplantısı için hazırlıkların sürdüğünü, önemli ve acil konularda anlaşmaya varıldığını belirtti.

Fetih Sözcüsü Abdülfettah Devle ise özel açıklamasında, Gazze Şeridi'ni yönetecek bir komitenin kurulmasına ilişkin duyurunun "yakında yapılmasının muhtemel" olduğunu belirterek, beklenen oluşumun Filistin vizyonuyla uyumlu olmasının önemini vurguladı. Devle, "belgelenmiş ve resmi bir anlaşma yayınlanana kadar" belirli bir tarih vermedi.


 Tony Blair, Gazze Barış Konseyi üyelik adayları listesinden çıkarıldı

Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
TT

 Tony Blair, Gazze Barış Konseyi üyelik adayları listesinden çıkarıldı

Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)

Financial Times gazetesi, güvenilir kaynaklara dayandırdığı haberinde, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair'in Arap ve İslam ülkelerinden gelen itirazlar sonrasında Gazze Barış Konseyi üyeliğine aday listesinden çıkarıldığını bildirdi.

Blair, ABD Başkanı Donald Trump'ın eylül ayı sonlarında İsrail ile Hamas arasındaki savaşı sona erdirmek için 20 maddelik planını açıkladığı sırada konsey üyeliği için belirlenen tek isimdi. Trump, Blair'i "çok iyi bir adam" olarak tanımlamıştı.

Şarku’l Avsat’ın Financial Times’ten aktardığına göre, Blair o dönemde planı "cesur ve akıllıca" olarak nitelendirdi ve ABD başkanının başkanlık edeceği konseye katılmaktan memnuniyet duyacağını ifade etti.

Ancak bazı Arap ve Müslüman ülkeler, kısmen 2003 yılında ABD öncülüğündeki Irak işgaline verdiği güçlü desteğin Ortadoğu'daki itibarına verdiği zarar nedeniyle plana karşı çıktı.

Financial Times, Blair'in bir müttefikinin, eski başbakanın Barış Konseyi üyesi olmayacağını söylediğini aktardı. Müttefik, "Bu konsey mevcut dünya liderlerinden oluşacak ve altında daha küçük bir yürütme kurulu bulunacak" dedi.

Kaynak, Blair'in, Trump'ın damadı Jared Kushner ve ABD başkanının kıdemli danışmanlarından Steve Witkoff'un yanı sıra Arap ve Batı ülkelerinden üst düzey yetkililerle birlikte yürütme kurulunda yer almasının beklendiğini de ifade etti.


Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
TT

Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)

Kasım 2025’in yağmurlu bir gecesinde, İsrail ordusunun Ramallah’ın kalbine yönelik baskını sürerken, başkanlık binasına birkaç metre mesafedeki bir noktada oturan üst düzey bir Filistinli yetkili acı bir tebessümle şunu söyledi:
“Şu an Filistin hakkında konuşmak istemiyorum. İsrail’i sömürgeci bir devlet olarak tanımlayan ezber cümleleri de tekrar etmeye niyetim yok. Şu anda konuşmak istediğim şey Suriye.”

Yetkiliye göre Suriye, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun yalnızca gerçek bir barışı istemediğinin değil, komşu devletleri de görmek istemediğinin en açık kanıtı haline geldi. Zira Şam’daki yeni siyasi liderlik, İsrail’e karşı savaş ya da düşmanlık istemediğini açıkça ilan etmiş olmasına rağmen, İsrail Suriye topraklarını son derece sert askerî operasyonlarla ihlal etmeyi sürdürüyor.
Filistinli yetkili şöyle devam ediyor:
“Hamas 7 Ekim 2023’te savaşı başlattı, Hizbullah İsrail’i vurdu, Husiler İran’ın teşvikiyle ‘destek savaşına’ katıldı… Fakat Suriye tam tersine çatışmanın dışında kalmayı seçti; hatta çok daha fazlasını yaptı.”

“İsrail için bir tehdit yok”

Saldırganlığı caydırma operasyonlarının sonrası Şam’da kontrolü devralan yeni yönetim, İsrail dahil komşu hiçbir ülkeye tehdit oluşturmadığını açıkladı.
Bununla birlikte Beşşar Esed rejiminin çökmesi ve İran ekseninin bölgedeki en stratejik üssünü kaybetmesi, Suriye ile İsrail arasında çıkarların kesiştiği yeni bir dönemi mümkün kılabilirdi.

Filistinli yetkili, “İsrailliler sanki bu gerçekleri unuttu. Suriye artık İran milislerinin oyun alanı değil” diyor.

Bu süreçte ABD, Türkiye ve Azerbaycan, iki taraf arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduklarını bildirerek, sınırların tamamen güvenli hâle gelmesini sağlayacak güvenlik düzenlemeleri için müzakerelere davet etti. İsrail’in çekincelerine rağmen Suriye, doğrudan görüşmelere dahi razı oldu. Nitekim Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani ile İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer arasında altı toplantı gerçekleştirildi.

İsrail kaynaklarına göre Şam, kapsamlı bir anlaşmaya ulaşmak adına büyük esneklik gösteriyor. 1967 ve 2024’te işgal edilen tüm toprakların iadesi karşılığında tam barış anlaşmasına hazır; fakat ara formüller de değerlendiriliyor. Bunlar arasında Golan’ın 15 yıla kadar İsrail’e kiralanması veya 1974 sınırlarına dönüşü öngören bir güvenlik mutabakatı da var.

Aynı kaynaklar,  yeni yönetiminin “İbrahim Anlaşmaları”na katılmaya da sıcak baktığını, bunun İsrail’in 1948’den bu yana hayalini kurduğu tarihi bir açılım olacağını belirtiyor.

İsrail’in karşılığı: İşgal ve hava saldırıları

Tehdit politikasını seçen İsrail, Aralık 2024’ten bu yana yeni yönetimin nefes almasına fırsat vermeden askerî havaalanları ve üsleri hedef alan yaklaşık 500 hava saldırısı düzenledi. Suriye’nin savunma kapasitesinin yüzde 85’ini yok eden İsrail, 450 km²’lik Suriye toprağını işgal ederek genişliği 7 km’yi aşan hat boyunca, Şeyh Cebel'den Dera’ya kadar ilerledi. Bazı bölgelerde 20 km derinliğe kadar kara harekâtı yürüten İsrail 9 askerî üs kurdu.

frgt
Netanyahu, Salı günü Suriye'deki tampon bölgedeki İsrail güçlerini denetledi (AP)

İsrail ayrıca, “Dürzi müttefikleri koruma” gerekçesiyle iç çatışmaları körükledi. Oysa İsrail’deki Dürzi vatandaşlar bizzat İsrail hükümetleri tarafından ayrımcılığa maruz kalıyor.
Tel Aviv yönetimi, Şam’ın yeni liderliğini Nusra Cephesi bağlantıları üzerinden karalamaya çalışsa da, geçen yıllarda bizzat İsrail ordusuna bağlı sahra hastaneleri ve Safed, Hayfa, Tel Aviv’deki çeşitli merkezlerin çok sayıda Nusra üyesini tedavi ettiği biliniyor.

Netanyahu’yu kim durdurabilir?

Son günlerde İsrail’de ortaya çıkan bilgiler, ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail’e ve Netanyahu’ya “Suriye politikasındaki yanlışları” nedeniyle sert bir uyarıda bulunduğunu gösteriyor.
Trump’ın, Suudi Arabistan ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın talebi üzerine, Şam’daki yeni yönetimle daha olumlu bir yaklaşım benimsemeye yöneldiği ifade ediliyor.

frgt
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Trump ve Eş-Şara'nın Suriye'ye uygulanan yaptırımların kaldırılmasını görüşmek üzere Riyad'da geçen mayıs ayında gerçekleştirdiği toplantıdan bir kare (SPA)

Trump, İsrail’in attığı adımların “yanlış ve mantıksız” olduğunu düşünürken, birçok analist Netanyahu’yu dizginleyebilecek tek gücün Trump yönetimi olduğuna inanıyor.
Ancak bunun sahadaki sonuçlarının görülmesi zaman alabilir. Bu arada şu soru giderek daha sık soruluyor: “İsrail, Suriye ile böyle bir şekilde davranarak bölgesine nasıl bir mesaj veriyor?”